Esas No: 2019/622
Karar No: 2022/539
Karar Tarihi: 13.09.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/622 Esas 2022/539 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2019/622 E. , 2022/539 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanıklar ... ve ...’un ... yeri dokunulmazlığının ihlali, sanık ...’un örgüt üyeliği, sanık ... ...’ün silahlı tehdit suçlarından beraatlerine, sanık ... ... hakkında ise açılan dava ile ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına ve suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin ... 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.12.2014 tarihli ve 128-414 sayılı kararların Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 30.11.2016 tarih ve 2864-4129 sayı ile;
“…3- Sanıklar ... ve ...'un mağdur ...'ye yönelik nitelikli konut dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 37/1. maddesi delaletiyle 116/2-4, 119/1-c maddeleri gereğince cezalandırılmaları yerine yazılı şekilde bu suçtan beraatlerine karar verilmesi,
4- … Sanık ...'un … suç örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
5- Sanık ... ...'ün mağdur ...'e yönelik nitelikli tehdit suçundan verilen beraat hükmü ile sanık ...'in mağdur ...'a yönelik olası kastla yaralama, mağdur ...'a yönelik nitelikli tehdit suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri yönünden;
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanıklar ..., ... ve ...'in mağdur ...'e ait restoranda alkol aldıktan sonra sanıkların restorandan ayrılacağı sırada sanık ...'in mağdur ...'in koluna girerek dışarı çıktığı esnada çorabının içine sakladığı tabancayı çıkarıp ağzına mermi vererek ‘Seninle görüşeceğiz’ demesi üzerine mağdur ...'in sanığın yanından kaçtığı, sanık ...'in mağdur ... kaçtıktan sonra silahla birkaç kez ateş ettiği, bu sırada restoranda çıkan olaylardan rahatsız olan mağdur ...'ın restorandan dışarı çıktığı esnada sanık ...'in elindeki silahı mağdur ...'a göstererek ‘Peşimizden niye geliyorsun, öldürürüm seni’ diyerek tehdit ettiği, sanıklar ... ... ve ... ve ... ...'un araca binerek olay yerinden uzaklaştıkları esnada sanık ... ...'un mağdur ...'in ... yerine doğru birkaç el ateş ettiği, bu sırada restorandan meydana gelen olaylar nedeniyle rahatsızlık duyması nedeniyle çıkan mağdur ...'un bacak bölgesinden yaralandığı olayda;
A- Sanık ...'in mağdur ...'a yönelik eylemi nedeniyle silahla tehdit suçundan cezalandırılması yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
…
C- Sanık ... ... hakkında mağdur ...'e yönelik olası kastla yaralamaya yardım ve mağdur ...'a yönelik nitelikli tehdit suçuna yardımdan kamu davası açıldığı gözetilerek, yargılamaya devamla ek savunma hakkı da verilerek bir karar verilmesi yerine, açılan davayla ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına karar verilip, sanığın asli fail olduğundan bahisle hakkında suç duyurusunda bulunulması,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise 28.01.2019 tarih ve 18-30 sayı ile;
“…2- Sanıklar ... ve ...'in ...'ye karşı ... yeri dokunulmazlığını bozma suçundan cezalandırılmaları gerektiği gerekçesiyle Mahkememizin kararı bozulmuş ise de,
…Sanıkların söz konusu mağdura ait ... yerine zorla girdikleri, mağdurun isteği dışında zorla burada kaldıklarına dair iddia ve kanıt olmadığı gibi aksine her iki sanık normal görüşme yapmak için gelen kişiler gibi mağdurun bulunduğu odaya girip bir şey söylemeden mağdura ateş ederek yaralama eylemini gerçekleştirdikten sonra ... yerinden ayrılmış olduğundan olayda bu nedenle ... yeri dokunulmazlığını bozma suçunun oluşmadığı kabul edilerek buna ilişkin Yargıtay 1. CD Başkanlığının bozma ilamına uyulmayarak önceki kararımızda ısrar edilmiştir.
3- Sanıklardan ... ...'un ek savunması da alınarak Veysel'e yönelik olası kasıtla yaralama ve mağdur ...'a yönelik tehdit suçundan ek savunması da verilerek cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle mahkememizin kararı bozulmuş ise de;
Bilindiği üzere CMK’nın 225/1 maddesinde belirtildiği gibi ‘Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.’ somut olayda davaya dayanak 29.06.2010 tarihli iddianamenin 65-70 sayfalarında yer verilen olayla ilgili olarak sanıklar ... ..., ... ve ... ...'ün 18.10.2009 tarihinde Sancaktep’ de bulunan Kervan Restoran isimli ... yerini işleten ...’dan ... olarak para tahsil etmek amacıyla olay çıkarmaya gittikleri belirtilip iddianamede ... ...'ün ...'i silahla tehdit ettiği, bu sırada olay yerinde bulunan ...'un da yaralandığı şeklinde anlatıma yer verilmiş olup Mahkememizce, bozulan kararda ise söz konusu eylemleri gerçekleştiren kişinin açıkça sanık ... ... olduğunun belirtildiği bu nedenle sanık ... hakkında yardım ederek söz konusu suçları işlemiş olmasından dolayı ek savunma verilerek asıl sanık gibi cezalandırılmasının CMK düzenlemesine ve CMK’nın ek savunmaya ilişkin 226. maddesi düzenlemesine uygun olmadığı kabul edilerek bu konudaki bozma ilamında uyulmayıp önceki kararda ısrar edilmesi uygun görülmüş,
4- Yine sanık ... ...'ün 18.10.2009 tarihinde ...'a ait ...’de bulunan ... yerinde ...'a yönelik eyleminden dolayı silahlı tehdit suçundan cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle mahkememizin kararı bozulmuş ise de;
Mahkememizin bozulan kararın gerekçesinde ayrıntılı olarak belirtildiği üzere hazırlık aşamasında beyanları alınan ... açıkça ‘Arabanın ön sağ koltuğunda oturan görsem tanıyabileceğim bir şahsın elinde silah bulunuyordu, bu şahıs beni görünce peşimizden niye geliyorsun öldürürüm seni diye iki el ateş etti.’ şeklindeki anlatımı ateş eden ve tehdit suçunu işleyen kişinin sanık ... ... olduğunun sabit olması nitekim ...'in kapatılan 13 ACM’nin 25.04.2013 tarihli oturumundaki bu defa olay sırasında olay yerinde olmadığına ilişkin çelişkili beyanı, olayı gerçekleştiren kişinin sanık ... ... olması nedeniyle bu sanığın silahla tehdit suçundan beraatine dair mahkememizin bozulan kararında ısrar edilmiş,” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek, sanıklar ... ve ...’un ... yeri dokunulmazlığının ihlali, sanık ... ...’ün silahlı tehdit suçlarından beraatlerine hükmedilmiş, sanık ... ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve suç duyurusunda bulunulmasına, sanık ... hakkında ise örgüt üyeliği suçundan dava zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmiştir.
Bu kararların da Cumhuriyet savcısı ve sanık ... müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.05.2019 tarihli ve 28166 sayılı "Ret-Bozma" istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.11.2019 tarih ve 2385-5200 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnme kararı ve temyiz taleplerinin kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... hakkında katılan ...’ye yönelik ... yeri dokunulmazlığının ihlali ve sanık ... ... (...) hakkında mağdur ...’e yönelik tehdit suçundan kurulan beraat kararları ile sanık ... hakkında suç örgütüne üyelikten verilen düşme kararı ve sanık ... ... (...) hakkında mağdur ...’e yönelik tehdit, mağdur ...’a yönelik olası kasıtla yaralama suçlarından açılmış dava bulunmadığından bahisle suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kararlarla sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanıklar ... ve ...’a atılı katılan ...’ye yönelik ... yeri dokunulmazlığının ihlali suçunun sabit olup olmadığının,
2- Sanık ... ... (...)’e atılı mağdur ...’e yönelik tehdit suçunun sabit olup olmadığının,
3- Sanık ... hakkında suç örgütüne üyelikten düşme kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının,
4- Sanık ... ... (...) hakkında mağdur ...’e yönelik tehdit, mağdur ...’a yönelik olası kasıtla yaralama suçlarından açılmış dava bulunup bulunmadığının, bu bağlamda sanık hakkında bu suçlardan açılmış dava bulunmadığından bahisle suç duyurusunda bulunulmasının isabetli olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
1- Tebliğnamede ileri sürülmüş olması nedeniyle, direnme kararına konu hükümlerin yeni hüküm niteliğinde olup olmadıklarının,
2- Direnme kararına konu hükümlerin Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin,
3- Duruşmadan vareste tutulma talebinde bulunmayan sanık ...’in, karar oturumunda başka bir suçtan cezaevinde hükümlü olarak bulunduğu hâlde son oturumda hazır bulundurulmaksızın yokluğunda hüküm kurulmasının savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının,
Değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Cumhuriyet Başsavcılığının 29.06.2010 tarihli ve 552-409 sayılı iddianamesi ile toplam 45 sanık hakkında; aralarında suç işlemek amacıyla kurulan örgütü yönetme, örgüte üye olma, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme, tasarlayarak kasten öldürme, nitelikli yağma, tehdit, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, konut dokunulmazlığının ihlali suçlarının da bulunduğu 19 olay ve 12 ayrı suçtan, 94 sayfa uzunluğundaki açıklamalarla kamu davası açıldığı,
6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile, 6352 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi gereğince, davanın açıldığı ... 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kapatılmasından sonra, dosyanın devredildiği ... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince 17.12.2014 tarih ve 128-414 sayı ile; inceleme dışı sanıklar hakkında çeşitli mahkûmiyet ve beraat kararları kurulduğu, ayrıca sanıklardan ... ve ...’un ... yeri dokunulmazlığının ihlali, sanık ...’un örgüt üyeliği, sanık ... ...’ün silahlı tehdit suçlarından beraatlerine, sanık ... ... hakkında ise açılan dava ile ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına ve suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği,
Kararların Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 30.11.2016 tarih ve 2864-4129 sayı ile;
“…3- Sanıklar ... ve ...'un mağdur ...'ye yönelik nitelikli konut dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 37/1. maddesi delaletiyle 116/2-4, 119/1-c maddeleri gereğince cezalandırılmaları yerine yazılı şekilde bu suçtan beraatlerine karar verilmesi,
4- … sanık ...'un … suç örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
5- Sanıklar ... ...'ün mağdur ...'e yönelik nitelikli tehdit suçundan verilen beraat hükmü ile sanık ...'in mağdur ...'a yönelik olası kastla yaralama, mağdur ...'a yönelik nitelikli tehdit suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri yönünden;
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanıklar ..., ... ve ...'in mağdur ...'e ait restoranda alkol aldıktan sonra sanıkların restorandan ayrılacağı sırada sanık ...'in mağdur ...'in koluna girerek dışarı çıktığı esnada çorabının içine sakladığı tabancayı çıkarıp ağzına mermi vererek ‘Seninle görüşeceğiz’ demesi üzerine mağdur ...'in sanığın yanından kaçtığı, sanık ...'in mağdur ... kaçtıktan sonra silahla birkaç kez ateş ettiği, bu sırada restoranda çıkan olaylardan rahatsız olan mağdur ...'ın restorandan dışarı çıktığı esnada sanık ...'in elindeki silahı mağdur ...'a göstererek ‘Peşimizden niye geliyorsun, öldürürüm seni’ diyerek tehdit ettiği, sanıklar ... ... ve ... ve ... ...'un araca binerek olay yerinden uzaklaştıkları esnada sanık ... ...'un mağdur ...'in ... yerine doğru birkaç el ateş ettiği, bu sırada restorandan meydana gelen olaylar nedeniyle rahatsızlık duyması nedeniyle çıkan mağdur ...'un bacak bölgesinden yaralandığı olayda;
A- Sanık ...'in mağdur ...'a yönelik eylemi nedeniyle silahla tehdit suçundan cezalandırılması yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
…
C- Sanık ... ... hakkında mağdur ...'e yönelik olası kastla yaralamaya yardım ve mağdur ...'a yönelik nitelikli tehdit suçuna yardımdan kamu davası açıldığı gözetilerek, yargılamaya devamla ek savunma hakkı da verilerek bir karar verilmesi yerine, açılan davayla ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına karar verilip, sanığın asli fail olduğundan bahisle hakkında suç duyurusunda bulunulması,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,
Bozmadan sonra yargılamayı sürdüren ... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince hükmün de verildiği 28.01.2019 tarihli celseye ayrı yargı çevresindeki ... Açık Ceza İnfaz Kurumunda başka suçtan hükümlü bulunan ve duruşmadan vareste tutulması yönünde bir istemi de bulunmayan sanık ...’in getirtilmediği ve yokluğunda hüküm kurulduğu;
... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince 28.01.2019 tarih ve 18-30 sayı ile;
“…2- Sanıklar ... ve ...'in ...'ye karşı ... yeri dokunulmazlığını bozma suçundan cezalandırılmaları gerektiği gerekçesiyle Mahkememizin kararı bozulmuş ise de,
…Sanıkların söz konusu mağdura ait ... yerine zorla girdikleri, mağdurun isteği dışında zorla burada kaldıklarına dair iddia ve kanıt olmadığı gibi aksine her iki sanık normal görüşme yapmak için gelen kişiler gibi mağdurun bulunduğu odaya girip bir şey söylemeden mağdura ateş ederek yaralama eylemini gerçekleştirdikten sonra ... yerinden ayrılmış olduğundan olayda bu nedenle ... yeri dokunulmazlığını bozma suçunun oluşmadığı kabul edilerek buna ilişkin Yargıtay 1. CD Başkanlığının bozma ilamına uyulmayarak önceki kararımızda ısrar edilmiştir.
3- Sanıklardan ... ...'un ek savunması da alınarak Veysel'e yönelik olası kasıtla yaralama ve mağdur ...'a yönelik tehdit suçundan ek savunması da verilerek cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle mahkememizin kararı bozulmuş ise de;
Bilindiği üzere CMK’nın 225/1 maddesinde belirtildiği gibi ‘Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.’ somut olayda davaya dayanak 29.06.2010 tarihli iddianamenin 65-70 sayfalarında yer verilen olayla ilgili olarak sanıklar ... ..., ... ve ... ...'ün 18.10.2009 tarihinde Sancaktep’ de bulunan Kervan Restoran isimli ... yerini işleten ...’dan ... olarak para tahsil etmek amacıyla olay çıkarmaya gittikleri belirtilip iddianamede ... ...'ün ...'i silahla tehdit ettiği, bu sırada olay yerinde bulunan ...'un da yaralandığı şeklinde anlatıma yer verilmiş olup Mahkememizce, bozulan kararda ise söz konusu eylemleri gerçekleştiren kişinin açıkça sanık ... ... olduğunun belirtildiği bu nedenle sanık ... hakkında yardım ederek söz konusu suçları işlemiş olmasından dolayı ek savunma verilerek asıl sanık gibi cezalandırılmasının CMK düzenlemesine ve CMK’nın ek savunmaya ilişkin 226. maddesi düzenlemesine uygun olmadığı kabul edilerek bu konudaki bozma ilamında uyulmayıp önceki kararda ısrar edilmesi uygun görülmüş,
4- Yine sanık ... ...'ün 18.10.2009 tarihinde ...'a ait ...’de bulunan ... yerinde ...'a yönelik eyleminden dolayı silahlı tehdit suçundan cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle mahkememizin kararı bozulmuş ise de;
Mahkememizin bozulan kararın gerekçesinde ayrıntılı olarak belirtildiği üzere hazırlık aşamasında beyanları alınan ... açıkça ‘Arabanın ön sağ koltuğunda oturan görsem tanıyabileceğim bir şahsın elinde silah bulunuyordu, bu şahıs beni görünce peşimizden niye geliyorsun öldürürüm seni diye iki el ateş etti.’ şeklindeki anlatımı ateş eden ve tehdit suçunu işleyen kişinin sanık ... ... olduğunun sabit olması nitekim ...'in kapatılan 13 ACM’nin 25.04.2013 tarihli oturumundaki bu defa olay sırasında olay yerinde olmadığına ilişkin çelişkili beyanı, olayı gerçekleştiren kişinin sanık ... ... olması nedeniyle bu sanığın silahla tehdit suçundan beraatine dair mahkememizin bozulan kararında ısrar edilmiş,” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek, sanıklar ... ve ...’un ... yeri dokunulmazlığının ihlali, sanık ... ...’ün silahlı tehdit suçlarından beraatlerine hükmedilmiş, sanık ... ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve suç duyurusunda bulunulmasına, sanık ... hakkında ise örgüt üyeliği suçundan dava zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiği,
... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince bu hükümlere ilişkin 13 sayfa uzunluğunda gerekçeli karar yazıldığı, kararın 4 sayfasının başlık kısmından, 1 sayfanın ise karşı düşüncedeki üyenin karşı oyundan ibaret olduğu, gerekçeli kararda iddianame içeriğine, Cumhuriyet savcısının sanıklar ... ve ... hakkında ... yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan açılan davaya ilişkin esas hakkındaki görüşüne, sanıkların savunmalarına, tanık beyanlarına ve delillere yer verilmediği, Yargıtay bozma ilamı ile direnme nedenlerine yer verilerek incelemeye konu hükümlerin kurulduğu,
Bu kararların da Cumhuriyet savcısı ve sanık ... müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 23.05.2019 tarihli ve 28166 sayılı "Ret-Bozma" istekli tebliğnamenin düzenlendiği; tebliğnamede; “Yüksek Dairenin 30.11.2016 tarih 2016/2864-4129 sayılı bozma kararından sonra Mahkemece verilen hükmün gerekçesinde, ilk hükümde yer almayan farklı gerekçeler tesis edilerek bozma gerekçelerinin karşılandığı, bu nedenle yeni hükmün direnme hükmü değil, Yüksek Dairenizce incelenmesi gereken yeni bir hüküm niteliğinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;” ibaresine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ön sorunların sırasıyla incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Tebliğnamede ileri sürülmüş olması nedeniyle, direnme kararına konu hükümlerin yeni hüküm niteliğinde olup olmadıkları;
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür.
Bu bilgiler ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.01.2019 tarihli ve 18-30 sayılı kararın direnme gerekçesi incelendiğinde, direnme gerekçesi olarak yapılan açıklamaların, Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34. maddeleri uyarınca direnmeye ilişkin gerekçenin gösterilmesi zorunluluğu kapsamında kalan açıklamalar olduğu, önceki kararlardaki gerekçeyi kuvvetlendirmek amacıyla yapıldığı bu nedenle önceki kararlarda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş yeni ve değişik gerekçe ile hükümler kurulması hâlinin söz konusu olmadığı anlaşıldığından direnme kararına konu hükümlerin, yeni hüküm niteliğinde olmadığının kabul edilmesi gerekmektedir.
2- Direnme kararına konu hükümlerin Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.”,
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanunu'nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanun'un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.",
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
"(1) Hükmün başına, 'Türk Milleti adına' verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.”,
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun'un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun'un 53. ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK'nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Ayrıca, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, 5271 sayılı CMK'nın 289/1-9 ve 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33.). AİHM; mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin, başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesinin ihlali olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85.).
AİHM ayrıca, derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu pek çok kararında yinelemiştir (... Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23/4/1997, § 50; Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68.). Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracak derecede ve keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün (tanık beyanı, bilirkişi raporu veya uzman mütalaası) kabul edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1996, § 28; S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44.).
Bunun yanı sıra AİHM; derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunun, açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında yer almasına önem vermektedir (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27.). Zira mahkemelerin, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan “kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama” yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmektedir (Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33.).
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34.).
Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde, davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35.). Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39.).
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 25.05.2017 tarihli ve 11798 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece; direnme kararına konu hükümlere ilişkin gösterilen gerekçede, iddianame içeriğine, Cumhuriyet savcısının sanıklar ... ve ... hakkında ... yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan açılan davaya ilişkin esas hakkındaki görüşüne, sanıkların savunmalarına, mağdur ve tanıkların beyanlarına ve dosyada bulunan delillere yer verilmediği, Yargıtay bozma ilamı ile direnme nedenlerinin açıklanması ile yetinildiğinin anlaşılması karşısında; yukarıda açıklanan ulusal ve uluslararası düzenlemelere aykırı hareket edilmesi, iddia, savunma ve yargılamadan oluşan ortak bir faaliyet olan ceza muhakemesinin en temel prensibini ihlal edecek şekilde iddia makamının tezine yer verilmesine karşın savunma makamının, bu teze karşı olan antitezine hiçbir şekilde yer vermeksizin tezin ve antitezin sentezi, kolektif bir niteliğe sahip olan ve tarafların fikirlerini birbirlerine karşı beyan etmesini sağlayan çelişme ilkesi de göz ardı edilerek kurulan hükümlerin Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir.
3- Duruşmadan vareste tutulma talebinde bulunmayan sanık ...’in, karar oturumunda başka bir suçtan cezaevinde hükümlü olarak bulunduğu hâlde son oturumda hazır bulundurulmaksızın yokluğunda hüküm kurulmasının savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığı;
Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK'nın "Sanığın duruşmada hazır bulunmaması" başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası; "Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir..." hükmünü amirdir. Bu kuralın istisnaları da aynı maddenin ikinci fıkrasında; "Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.",
194. maddenin ikinci fıkrasında; "Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.",
195. maddede; "Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.",
200. maddenin birinci fıkrasında; "Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.",
204. maddesinde; "Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafisi yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır." şeklinde gösterilmiştir.
Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan "Sanığın duruşmadan bağışık tutulması" başlıklı 196. maddesi ise;
"(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir." şeklinde iken 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; "Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir." şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı Kanun'un 142. maddesi ile kanunlaşmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafiinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiş,
Beşinci fıkrasında ise, hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur.
Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.
Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup, bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi'nin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.
Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir insiyatifinin olmadığının kabulü hâlinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle ... altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiş olup, buna göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça söylemesiyle mümkün olacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 14.02.2012 tarihli ve 248-37 ile 22.11.2011 tarihli ve 192-241 sayılı kararları başta olmak üzere süre gelen birçok kararında da; "Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağından mutlak bir bozma nedeni olduğu" sonucuna ulaşılmıştır.
Bu bilgiler ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
TCK’nın 116/2-4, 119/1. maddeleri kapsamında, üst sınırı 6 yıl hapis cezasını gerektiren nitelikli konut dokunulmazlığının ihlali suçundan yargılanan, başka bir suçtan Yerel Mahkemenin yargı çevresi dışındaki ... Açık Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan ve duruşmalardan bağışık tutulmak istediğine dair açık bir beyanı olmayan sanık ...’in hükmün açıklandığı 28.01.2019 tarihli son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak hüküm kurulması savunma hakkının sınırlandırılması niteliğindedir.
Bu itibarla ... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.01.2019 tarih ve 18-30 sayılı hükümlerinin; duruşmadan vareste tutulma talebinde bulunmayan sanıklardan ...’in karar oturumunda başka bir suçtan cezaevinde hükümlü olarak bulunduğu hâlde son oturumda hazır bulundurulmaksızın yokluğunda hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması; Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içermemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.01.2019 tarih ve 18-30 sayılı hükümlerinin; duruşmadan vareste tutulma talebinde bulunmayan sanıklardan ...’in karar oturumunda başka bir suçtan cezaevinde hükümlü olarak bulunduğu hâlde son oturumda hazır bulundurulmaksızın yokluğunda hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması; Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içermemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.09.2022 tarihinde yapılan müzakerede tüm ön sorunlar yönünden oy birliğiyle karar verildi.