Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/169 Esas 2022/540 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/169
Karar No: 2022/540
Karar Tarihi: 13.09.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/169 Esas 2022/540 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/169 E.  ,  2022/540 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi


    Sanık ... hakkında katılan ...’a yönelik kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında, yapılan yargılama sırasında, ... 2. Asliye Ceza Mahkemesince 31.05.2007 tarih ve 609-467 sayı ile; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın gönderildiği ... 14. Ağır Ceza Mahkemesince 16.04.2015 tarih ve 539-148 sayı ile; sanığın eylemini meşru savunma şartları altında işlediğinden bahisle TCK’nın 25/1. maddesi uyarınca beraatine karar verilmiştir. Hükmün sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.10.2019 tarih ve 3047-4412 sayı ile;
    “...Sanık ...’ın eyleminin haksız tahrik altında kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilmeden, oluş ve olay yeri ile uyumlu tanık anlatımları dikkate alınarak suçun sübutunun kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
    Daire Üyesi C... hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise; 20.01.2020 tarih ve 235725 sayı ile;
    “..Sanık ...'ın evinin önü olan olay yerine silahlı olarak gelen ve silahını ilk olarak çeken mağdur sanık ...'dır. Silahlı atışı ilk olarak kimin yaptığı anlaşılamamıştır. Ancak mağdur sanığın da ateş ettiği hem tanık beyanı hem de kriminal raporla sübut bulmuştur. Sanık ...'ın karşılık vermemesi hâlinde ağır şekilde yaralanması veya ölmesi mümkündür. Sanık ...'ın yasal savunma durumunda olduğunu kabul etmek için mutlaka ağır bir şekilde yaralanması beklenmemelidir. Bu nedenle yerel Mahkemenin sanık ...'ın yasal savunma kapsamında atılı suçu işlediğine dair kararının onanması gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.02.2020 tarih, 456-625 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Suça sürüklenen çocuk ... hakkında suç üstlenme suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraz edilmeksizin, sanık ... hakkında ...’ya yönelik kasten yaralama suçuna teşebbüs ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet, sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet, sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen kararlar Özel Dairece gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozularak, bu davalar hakkında düşme kararları verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında katılan ...’a yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan beraat hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında meşru savunma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Kolluk görevlilerince düzenlenen 27.01.2007 tarihli tutanakta; “26.01.2007 tarihinde saat 20.00 sıralarında idaremiz ... Mahallesi, Gürbüz Sokak, No: 2 adresinde meydana gelen silahla yaralama olayında, 1967 doğumlu ... silahla yaralanmış, olayın ardından hastaneye kaldırılmış, ilk müdahalesi yapıldıktan sonra şahısın alınan geçici raporunda boynunda ve sol parietal bölgede iki adet kurşun giriş ve çıkış yeri ile iki adet delici alet yarası olduğu anlaşılmıştır. Şahsın şuuru kapalı olduğundan ifadesi alınamamış gerekli tedavisi için Çapa Tıp Fakültesine sevk edilmiş, olay yerinde ekipler tarafından yapılan çalışmada bir adet 7,65 mm çaplı boş kovan ile bir adet 9 mm çaplı boş kovan olmak üzere iki adet boş kovan ve bir adet deforme olmuş mermi çekirdeği elde edilerek muhafaza altına alınmış, olay günü saat 20.06 sıralarında Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğüne yapılan telefon ihbarında ‘Sayın memurlar on dakika önce Mahallemizde cinayet işlendi. ... Mahallesi Postane Arkası Sokak ...'da bir şahıs vuruldu, cinayeti işleyen ... isimli şahıstır, bilginize.' şeklinde ihbar gelmiş ve bu konuda ihbar tutanağı tanzim edilmiştir. Asayiş Büro Amirliğine bağlı 81 65 kod numaralı ekip olarak yapmış olduğumuz çalışmalar neticesinde 27.01.2007 tarihinde saat 15.00 sıralarında şüpheli ...’nın ikameti olan ... Mahallesi, PTT Arkası Sokak No: 14/1 sayılı adreste şüphelinin ve olayda kullanılan suç aletlerinin bulunması için intikal edilmiş, ikametin kapısı çalındığında kapıyı şüpheli ...’nın kız kardeşi olduğunu söyleyen ve biz görevlilere ibraz etmiş olduğu kimliğe göre 1967 doğumlu ... (İnanlı) isimli bayan açmış, kendisine ... sorulduğunda evde olmadığını ve nerede olduğunu bilmediğini, kendisinin olayın tarafı olduğunu ...’yı aramamıza gerek olmadığını, olay gününde silahla yaralanan ... isimli şahısın evlerine gelerek kendisine hitaben sinkaflı kelimeler kullandığını bunun üzerine şahıs ile tartıştıklarını, şahısın belinden beyaz renkli küçük bir tabanca çıkartarak kendisine doğrultarak tehdit ettiğini, şahıs ile boğuştuklarını eline geçirdiği ekmek bıçağını şahısa birkaç kez salladığını bu esnada şahısın elinde bulunan tabanca ile ateş ettiğini ve evde bulunan yeğeni olan 1993 doğumlu ...’nın evlerinde bulunan tabancayı alarak geldiğini ve ...’a ateş ettiğini, bunun üzerine şahsın yaralanarak tabancası ile birlikte yere düştüğünü, bu şahısın elinde bulunan silahı da yeğeni olan ...’nın yerden alarak olayda kullanmış olduğu silahla birlikte olay yerinden ayrıldıklarını ve korktukları için o gece eve gelmediklerini biz görevlilere beyan etmesi üzerine ... ile olayda kullanılan silah, müştekiye ait olduğunu söylediği silah ve kendisinin müştekiye karşı kullanmış olduğunu belirttiği bıçak sorulduğunda suç aletleri tabancalar ve bıçağın evde olduğunu ve yeğeni olan ... ile birlikte biz görevlilere teslim edeceğini beyan etmiş, biz görevlilere evin içerisinden bir poşet içerisinde kendilerine ait olduğunu belirttiği bir adet sürgü üzerinde ‘P. B. Mod 70 Made in Italy’ ibaresi yazılı seri numarası bulunmayan, namlusu ve tetik kısmı nikelaj beyaz renkli, diğer yerleri siyah renkli bir adet 9 mm çaplı ruhsatsız tabanca, bu tabancaya ait bir adet boş şarjör, müştekiye ait olduğunu belirttiği bir adet ruhsatsız seri numarası bulunmayan, üzerinde .... ibaresi’ yazılı, bu ibarelerin altında okunamayan yazılar mevcut, kabzası beyaz renkli sedef, diğer kısımları beyaz nikelaj kaplı 7,65 mm çaplı tabanca bu tabancaya ait bir adet şarjör ve şarjör İçerisinde 2 adet MKE yapımı fişek olmak üzere iki adet tabanca ile namlu kısmı 21 cm uzunluğunda, sap kısmı kahverengi renkli, 13 cm uzunluğunda bir adet ekmek bıçağını biz görevlilere getirerek teslim etmiştir. ” ibaresine yer verildiği,
    ... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 30.01.2007 tarihli uzmanlık raporunda; “Teslim alınan tabancalar ve iki adet boş kovan ile bir adet mermi çekirdeği üzerinde yapılan inceleme sonucunda; 9mm çaplı Parabellum tipi bir (1) adet kovanın; numarasız, 9 mm çaplı Parabellum tipi fişek atar, yerli el yapısı, fişek yatağı dahil ll cm namlu uzunluğunda üzerinde ‘P.B. Mod 70 Made ın ITALY' ibareleri bulunan, yarı otomatik tabancadan; 7,65mm çaplı Browning tipi bir (1) adet kovan ve aynı çaplı bir (1) adet mermi çekirdeğinin ise orijinal seri numarası, silinmiş, 7,65 mm çaplı Browning tipi fişek atar, Çekoslovakya yapısı, Ceska marka, 70 model, yarı otomatik tabancadan; atılmış olduklarının,”; 04.06.2007 tarihli raporda ise; “19,2 cm uzunluğunda tek ağızlı, oluksuz, sivri uçlu, sırtı küt kahverengi plastik kaplama kabzalı bıçağın 6136 sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamına girmediğinin,” ifade edildiği,
    Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca katılan ... hakkında düzenlenen 18.07.2014 tarihli raporda; “Kişinin vücudunda boyun sağda 1 (bir) adet, sağ oksipital bölgede 2 (iki) adet olmak üzere toplan 3 (üç) adet ateşli silah mermi çekirdeği yaralaması, sol kalçada 4 (dört) adet, sağ kalçada 2 (iki) adet olmak üzere toplam 6 (altı) adet kesici delici alet yaralaması tanımlandığı, kafatası oksipital bölgede 1 (bir) adet ateşli silah mermi çekirdeği isabeti ile husulü mümkün giriş ve çıkış deliklerinin tanımlandığı, ateşli silah mermi çekirdeği yaralanması sonucu açık parçalı kafatası kırığı, subaraknoid kanama ve beyin ödemine neden olan yaralanmasının; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının ve çıkıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1) orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandırıldığında, şahısta saptanan açık parçalı kafatası kırığının hayat fonksiyonlarını ağır (5) derecede etkileyecek nitelikte olduğu, boyun sağında tarif edilen yumuşak doku lezyonuna neden olan ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasının; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, kişinin vücudunda tarif edilen kesici delici alet yaralanmalarının herhangi bir büyük damar veya iç organ lezyonu içermedikleri cihetle, her birinin ayrı ayrı; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, yüz sınırları içerisinde cilt bütünlüğünü bozan travmatik lezyon tarif edilmediğinden yüzde sabit iz tayinine mahal olmadığı, organlarından birinin işlevinin sü:ekli zayıflaması ya da yitirilmesi niteliğinde herhangi bir anatomik eksiklik veya fonksiyonel bir bozukluk tespit edilmediğinin” belirtildiği,
    Adli Tıp Kurumu ... Şube Müdürlüğünce sanık ... ile inceleme dışı sanık ... hakkında düzenlenen 28.01.2007 tarihli raporlarda; haricen travmatik lezyon tespit edilmediğinin ifade edildiği,
    Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi üzerinde yapılan sorgulamada sanık ... ile katılan ...’ın uyuşturucu ticareti suçundan mahkûmiyet hükümlerinin bulunduğu,
    Anlaşılmaktadıır.
    Katılan ... Kollukta; “Olayın nasıl meydana geldiğini ve kim tarafından gerçekleştirildiğini bilmiyorum. Hatırladığım kadarıyla 26.01.2007 ... günü akşamüzeri alkol almıştım. Benim kimseyle bir husumetim yoktur. Olayla alakalı şüphelendiğim şahıs da yoktur. Olay meydana geldiği anda yanımda kimsein olup olmadığını hatırlamıyorum. Ancak beni silahla ve bıçakla yaralayan şahıs ya da şahıslardan davacı ve şikâyetçiyim.”,
    İstinabe olunan ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinde; “Üzerime atılı suçu kabul etmiyorum, ben kimseyi yaralamadım, aslında karşı taraf beni yaralamıştır, ben boynumdan yara aldım, sanıklardan şikâyetçiyim cezalandırılmalarını talep ediyorum, davaya katılma talebim vardır. Emniyette alınan savunmam yoğun bakımda alınmıştır, kabul etmiyorum.” ,
    Mahkemede; “Ben şu anda uyuşturucu maddeyi cezaevine sokmak suçundan hükümlüyüm. Sanık ...'ı eskiden beri tanırım, olay tarihinde alkollüydüm. Sadece mahalledeki bakkala doğru gittiğimi hatırlıyorum, ondan sonra ne olduğunu hatırlamıyorum. Boynumun sağ tarafından silahla yaralandım, ayrıca sırtımda bıçak darbeleri vardı. Beni kimin yaraladığını ve ne şekilde yaraladığını hatırlamıyorum, ben yalan söylemiyorum. Olayın başlangıcını sarhoş olduğum için hatırlamıyorum, daha sonra meydana geliş şeklini doktorlara sorduğumda boğazımda kesilen damar nedeniyle uzun süre yoğun bakımda kaldığımı, bu nedenle hatırlamayabileceğimi söylediler, ben kime vurduğumu da hatırlamıyorum. Beni kimin yaraladığını bilmiyorum ancak yaralayan kişiden şikâyetçiyim. Benim elimde bıçak ya da silah yoktu.”,
    Tanık ... Kollukta; “... benim kardeşim olur. Annemiz ortak babalarımız farklıdır. 26.01.2007 tarihinde saat 20.00 sıralarında ikametimde bulunduğum esnada komşular evime gelerek kardeşim ...’in vurulduğunu söylediler. Hemen evden çıkarak Gürbüz Sokağa gittiğimde ...’in yerde cansız yattığını gördüm. Hemen oradan hemen oradan geçmekte olan ... ile bir otomobil çevirerek hastaneye götürdük. Ben kardeşimin nasıl ve kim tarafından vurulduğunu görmedim. Daha sonra polis merkezinde ismini yeni öğrendiğim ...’nın kardeşimi vurmuş olduğunu polis merkezinde öğrendim.”,
    Mahkemede; “Üvey kardeşim olan müşteki sanık ... ile sanık ... arasında bir araba alım satımından dolayı tartışma olduğunu biliyorum. Aracın ruhsatı ...’de idi. Olay anını görmedim. Evde bulunduğum sırada komşular kardeşimin vurulduğunu söylediler. Gittiğimde yerdeydi ve hastaneye götürdüm.”,
    Tanık ... Kollukta; “Ben ...’i kimin vurduğunu, ...’in nasıl vurulduğunu görmedim, ...’i daha önceden yine mahalleden tanıdığım soy ismini bilmediğim lakabı Apaçi olan şahsın vurduğunu polis merkezinde öğrendim, Dün yani 25.01.2007 tarihinde saat 12.00 sıralarında lakabı Apaçi olan... isimli şahısla ...’ı benim ... yerimin önünde aldığın, bu otomobilin devrinin aralarında problem çıkardığını öğrendim, Bu konuda tartışmamalarını söyleyerek onlara çay ısmarladım, Oturdular beraber konuştuk, Anlaşıp yanımdan ayrıldılar, bugün için... ...’e otomobilin satışını verecekti.”,
    Mahkemede; “Ben olaydan bir gün önce sanıklardan...’la müşteki sanık ...’i kavga ederken, yüksek sesle tartışırken gördüm. Bir otomobil alım satımından kaynaklanan anlaşmazlıktı. Tartışmamalarını söyledim ve çay ısmarladım. Ertesi günde ...’in vurulduğunu, olay bittikten sonra gördüm. Hastaneye götürülmesine yardım ettim. Olayın oluşuna ilişkin bir bilgim yoktur.”,
    Tanık ... Kollukta; “26.01.2007 tarihinde saat 20.00 sıralarında ikametimin bulunduğu Gürbüz Sokak üzerinde bulunduğum esnada mahalleden daha önceden tanıdığım Apaçi lakaplı... İnalı ile daha önceden tanımadığım bir şahıs aralarında tartışmaya başladılar. Yanlarında ...’nın eşi olan Filiz isimli Bayan da vardı. Tanımadığım şahıs aniden belinden tabanca çıkardı ve ... isimli şahıs da belinden tabanca çıkardı ve birbirlerine ateş ettiler. Ben silah seslerini duyunca kaçmaya başladım. Daha sonradan çevreden daha önceden tanımadığım ismini polis karakolunda öğrendiğim ... isimli şahsın yaralandığını öğrendim.”,
    Sulh Ceza Mahkemesinde; “Ben olayı gördüm, ... İnalı ile sokakta oturuyorduk, tanımadığımız bir adam geldi, ...’nin annesine bağırdı, çağırdı ve ... vurdu. ... de eve koşarak gitti, çok kısa sürede elinde tabanca ile bir silahla geldi ve adama bir el sıktı sonra ...’nin halası geldi, kendisine haber verdim, ... dışarı geldiğinde yaralı adamın yanında bulunan adamlar kaçmıştı, ... yaralı adamı arabaya bindirip hastanete götürdü.” Kolluktaki ifadesinin okunup sorulması üzerine; “Korktuğum için o şekilde ifade verdim, şimdiki ifadem doğrudur.”,
    Asliye Ceza Mahkemesinde; “Olay tarihinde saat 20.00 sırasında ... ile birlikte sokakta konuşuyorduk. ... ...’nın evinin önüne geldi. Hakaret etti. ...'nin annesi olan ...'ya ... ile vurdu. ...'ın elinde silah vardi. ...'in ateş ettiğini görmedim. ... eve gitti. Silahı alıp geldi. ... İnanli ...'a elindeki silahla ateş etti. ... yaralandı. Ben de ...’nın evine gittim. ... yemek yiyordu. ...'ya oğlu ...’nın ...'ı yaraladığını söyledim. ... dışarı çıktı. ...’ı ticari taksiyle hastaneye gönderdi.”,
    Mahkemede; “Olay günü tanımadığım bir şahıs, Filiz ablaya ... attı. ... da koşarak gidip evden silah alıp gelip ateş etti. O anda olay yerinde Serap yoktu ve ben...’ın evine giderek ...’ın adam vurduğunu haber verdim. Şimdi anlattıklarım daha doğrudur.” Kollukta verdiği ifadesi ile oluşan çelişki nedeniyle sorulması üzerine “Şimdiki ifadem doğru. Karakolda polisler beni korkuttuğu için o şekilde ifade verdim.”,
    İnceleme dışı sanık ... Kollukta; “Olay günü, kardeşim olan ...’nın evine misafir olarak gittim, hep beraber yemek yiyorduk, sofrada salata doğradığım sırada dışarıdan bağırma çağırma sesleri geliyordu, merak ettim, kapıya çıktım, kapıdaki şahsa ‘Kardeşim ne bağırıyorsun?’ diye sordum, şahıs ‘Ben Apaçi... ı arıyorum, hepinizin a.na koyarım, ölmüşünüzü s,kerim, çekil önümden fahişe’ diye hitap edince sinirlendim, o esnada kendisine ‘Sedat’ı ne yapacaksın, ben onun ablasıyım, içeride yemek yiyor.’ dedim. Kardeşim...’ın kulakları ağır işitir, bu sırada şahıs elinin tersiyle beni iteledi daha önce de söylemiştim elimde o an salata yaptığım bıçak vardı, bu arada şahısla arbede yaşadık, şahıs belinden beyaz renkli bir silah çıkarttı, ben de silahı görür görmez şahsın silahlı elini tuttum, elimdeki bıçakla şahsa rastgele vurmaya başladım, şahıs ateş etmeye başladı, kendisini ittim, itince şahıs yere düştü, ateş etmeye devam ediyordu, bu sırada bir baktım ki yeğenim olan ... evin içerisinden aldığı silahla şahsa ateş etti, şahıs yaralandı, bu sırada kardeşim olan ... silah seslerini duymuş dışarı çıktı, oğlu ...’ya kızdı, o esnada kardeşim... yaralı ... isimli şahsı yoldan geçen taksiye bindirerek hastaneye gitmesini sağladı, şahsı silahla yaralayan yeğenim olan ...’dır, bıçakla yaralayan ise benim.”,
    Asliye Ceza Mahkemesinde; “Olay tarihinde kardeşim ...'nın evine misafir olarak gittim. Saat 20.00 sırasında yemek hazırlıyordum. ...'nın eşi olan ... çocukları yemeğe çağırmak için dışarı çıktı. ...'nın oğlu ... da dışarıdaydı. ... evde yemek yiyordu. Ben salata yapıyordum. Dışarıdan sesler duydum. Elimde bulunan bıçakla dışarı çıktım. ..., ...'ya tokatla vurdu. ...'a neden vurduğunu sordum. ... bana da ... ve tekme ile vurdu. ... içeri girmek istiyordu. ...'nın nerede olduğunu sordu. Bize ‘Sizi öldüreceğim.' dedi. ... tabancasını çıkardı. Bize doğru tabanca ile ateş etti. Ben de kendimi korumak için ...'a birkaç kez bıçakla vurdum. ... eve girdi ve silahı alıp geldi. ... ...'a doğru silahla ateş etti. ... yaralandı. ... silah seslerini duymuş ve ... dışarı çıktı. ... silahla ateş etmedi. ... ticari taksiyi durdurdu. Komşuların yardımı ile ...’ı taksiye bindirdiler hastaneye gönderdiler.”,
    Mahkemede; “Diğer sanık ... benim kardeşim olur. Onun evine gitmiştim. Yemek yapıyordum. Gelin gelip kapının önünde bir gürültü olduğunu söyledi. Kapının önünde ...,...’ın karısını dövüyordu. Ancak ben müdahale ettim, kimi aradığını sordum....’ı aradığını söyledi. Elimde salata yapmakta kullandığım bıçak vardı. O arada müşteki sanık ...’i bıçaklamışım, farkında değilim. Bu arada da ... silah çekmek sureti ile ateş etti. Bana ve...’ın karısına hitaben terbiyesiz kelimeler sarf etti, dağa kaldıracağını söyledi. Kardeşim... bu sırada dışarı çıktı mı bilmiyorum, görmedim zira evin mutfağının ve oturma odalarının kapıları bahçeye açılır. ... beni saçlarımdan tutup sürüklediği sırada yeğenim ... İnanlı da ...’e ruhsatsız silahla ateş etti. ... bu sırada yaralanmış olabilir. Ben pişmanım. Çocuklarım okula gidecek. Tahliyeme karar verilmesini istiyorum. Müşteki sanık kendisi bizim evimize gelmiştir.”,
    İnceleme dışı suça sürüklenen çocuk ... tanık sıfatıyla Mahkemede; “Benim adım nüfusta ...'dir ancak bana ... diye hitap ederler, ben amcamın oğlu ile birlikte kapının önünde otururken ... geldi, küfretti, içeri girmek istedi, ben izin vermedim, annem ile halamın üzerine yürüdü, elini silahı çekmek üzere beline attı, silahını çıkarınca ben de eve doğru koştum, evdeki silahı aldım, silah babama aittir, babamın silahını aldım, kapıya çıkıp ateş ettim",
    Suça sürüklenen çocuk sıfatıyla Mahkemede; “Babamın kulakları ağır işitir, ..., babamla arasındaki bir meselesinden dolayı evimize girdi, anneme ve halama küfretmekteydi, onlar da yemek hazırlıyorlardı, hatta halam elinde bıçakla mutfaktan çıktı, kavga sırasında halam Serap bıçakla vurmuş olabilir, ben de içeride bulunan ve yerini bildiğim babama ait olan silahla kapının önüne çıkıp 2-3 el ateş ettim ve bunun üzerine ... yere düştü, ben kaçtım, olayla ilişkim bundan ibarettir, ben ...’in bizim eve gelip ilk defa babamı sorduğuna şahit oldum, ...’in elinde de silah vardı, bir el halama doğru ateş etti. ... isimli şahsın elinde silah vardı. Halam Serap ile annem Handan'a olay anında ... isimli şahıs saldırdı. Elinde silah vardı. Ben ... isimli şahsa engel olmak için yanına gittiğimde şahıs bu sefer bana ... ve üzerime doğru bir el ateş etti. Kurşun duvara isabet etti. Halam Serap’ın elinde bir bıçak vardı. Benim elimde herhangi bir şey yoktu. ... bana ateş edince hemen eve koştum. Bana ait ruhsatsız tabancayı aldım. ... isimli kişi hâlen evimizin önünden ayrılmamıştı. Küfürler ediyordu. Halam ve annemle tartışıyor ve onlara küfrediyordu. Bunun üzerine ben tabanca ile ...’in üzerine doğru 3 el ateş ettim ve oradan kaçtım. İlk olayın başlangıcında ... küfrederek halam Serap’a saldırınca halam Serap bıçakla ...’e vurmuştu. Ben ateş ettikten sonra ... yere düştü. Halam Serap ile annem Handan oradaydılar. Halam Serap’ın yere düşen ...’e daha sonra yerdeyken bıçakla vurup vurmadığını göremedim. Hatırladığım kadarıyla ... de havaya, bana ve halama olmak üzere 3-4 el ateş etti. Suçlamayı bu şekilde kabul ediyorum. Öldürmek niyetim yoktu. Bize saldırdı ve elinde silah olduğu için ben de kendisine kendimi, annemi ve halamı korumak için ateş ettim. Babam...’ın kulakları ağır işitmektedir. Bu nedenle çıkıp olaya karışmadı. Ancak ben ateş ettikten ve kaçtıktan sonra benim peşimden geldi. Beni buldu ve ben küçük olduğum için babam suçu kendi üzerine almak istedi ve ona göre ifade verdi.”,
    Şeklinde ifade vermişlerdir.
    Sanık ... Kollukta; “26.01.2007 tarihinde, saat 20.00 sıralarında ikametim olan PTT arkası sokak numara 14/1 sayılı yerde kardeşim ..., ben, oğlum ... ve diğer aile efradı ile birlikte evimde yemek yiyorduk, kulaklarım ağır işitir, çok yüksek sesle bağırmayınca duymam, bu sırada ablam olan Serap’ın salata yaparken kullandığı bıçakla kapıya yöneldiğini gördüm, oğlum ... ile kapıya birlikte çıktılar, birkaç dakika sonra oğlum ...’nin koşarak içeri girip yatağın altında bulunan silahı alarak dışarı koştuğunu gördüm, oğluma hitaben ‘Ne oluyor?’ diye sordum, ama cevap alamadım, kendi kendime düşündüğüm esnada silah sesleri duyarak ben de dışarı çıktım, baktığımda daha önceden tanıdığım ... isimli şahsın yerde yaralı olarak yattığını fark ettim, hemen oradan geçen ticari aracı durdurarak komşularımın yardımıyla hastaneye gönderdik, bu olaylar çok ani gelişti, çocuğumun silahla adam vuracağını bilsem kesinlikle müsaade etmezdim ve olaya da müdahale ederdim, yaralıyı hastaneye gönderdikten sonra olay yerinde bir silah daha vardı ne olup bittiğini anlayamadığım için oğlum olan ... yerde bulanan ikinci silahı alarak hep beraber olay yerinden uzaklaştık, daha sonra ablama ve oğluma sorduğumda konuyu bana ablam Serap’ın vermiş olduğu ifadedeki gibi gerçekleştiğini beyan ettiler, ben bu olayla ilgili kesinlikle silah kullanmadım, ... isimli şahsı da kesinlikle ben yaralamadım. Oğlumun silahla dışarı çıktığını gördüm ama çıktıktan sonra gelişen olayları görmedim şahit olmadım, kulağımın ağır işitmesinden dolayı şahsın ablama ettiği küfürleri de duymadım.” ,
    Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; “Benim olayla bir ilgim yoktur, benim oğlum ... ile ablam olan ... mağduru yaralamışlardır, ben olay sırasında evde idim, kulaklarım az duyduğu için olayın başlangıcını duymadım, isnat edilen suçlamayı kabul etmiyorum, silah da oğluma aittir, Emniyete verdiğim ifadem doğrudur, tanık olan ... şu an hazırdır, onun da ifadesine başvurulsun.”,
    Asliye Ceza Mahkemesinde; “Olay tarihinde saat 20.00 sırasında evde yemek yiyorduk. ... evimin önüne gelmiş. eşim ... ve oğlum ... dışarıdaydılar. ... hakaret etmiş, eşim ...'ya ... ile vurmuş, kardeşim ... salata yapıyordu. ... elinde bulunan bıçakla dışarı çıktı. Daha sonra ... koşarak içeri girdi. Yatağın altında bulunan silahı alarak dışarı çıktı. Ben silah seslerini duydum ve dışarı çıktım. Ben evden dışarı çıktığımda ...'ın yaralı olarak yerde yattığını gördüm. Ticari taksiyi durdurduk. Komşularımın yardımı ile ...'ı hastaneye gönderdik. Ben silahla ateş etmedim. Evde bulunan silahı oğlum ... satın almış, silah oğlum ...’ya aittir.”,
    Mahkemede; “Olay günü işten yeni gelmiştim. Yaklaşık 10 dakika kadar sonra oğlum ... içeri girip yatağın altından bir şey aldı. Ablam da kapıya doğru yönelmişti. Ne oldu diye sordum. Cevap alamadım. Kulağım duyma arızalı olduğu için net olarak da sesleri duyamadım. Ben dışarı çıktığımda müşteki sanık ... sanırım alkollüydü ve yaralanmıştı. Yoldan taksi çevirerek ben taksiye koydum ve hastaneye gönderdim. Ben ateş etmedim. Oğlum ... 14 yaşındadır. Silah kurusıkıdan bozma ve oğluma ait değil, silah bana aittir. Düşman sahibiyim. Bizim bulunduğumuz mahallede hemen herkesin silahı vardır. Oğlumda silahı koyduğum yeri bulmuş. Eski savunmalarımı tekrar ediyorum. ... olay anında aşırı alkollüydü, kendinde değildi, elinde beyaz bir tabanca ile geldi, bir el havaya ateş etti. Bizim eve doğru geldi küfürler ediyordu. Oğlum ... dışarı çıkıp ...'i gördü, tekrar içeri geldi ve bana ...'ın küfrettiğini söyledi. Ben oğlumu engelleyemedim . Düşman sahibi olduğum için sakladığım silahı oğlum ... aldı dışarı çıktı. Biraz sonra iki el silah sesi duydum. Bunun üzerine ben dışarıya çıktım, ablam Serap da yemek yapıyordu, elindeki bıçakla dışarı koştu. Baktığımda oğlum ... ile ...'in boğuştuklarını gördüm o sırada ...'in elindeki silah patladı ve ... yaralandı, ben oğlum ...'nin ateş ettiğini görmedim ancak olaydan sonra ...'ye sorduğumda evden aldığı silahla havaya ateş ettiğini, ...'in kendisine vurmadığını bana söyledi. ... ile ... boğuşurlarken ...ın elinde bıçak vardı ancak ben vurduğunu görmedim, yine olaydan sonra ablam Serap ile konuştuğumda ... ile ... boğuşurken oğlum ...'yi kurtarmak için bıçakla ...’e vurduğunu bana söyledi. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum.”,
    Şeklinde savunmada bulunmuştur.
    Meşru savunma, 5237 sayılı TCK'nın 25. maddesinin 1. fıkrasında;
    "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez." şeklinde bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü için saldırının "Korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması" yeterli görülmüştür.
    Hükmün gerekçesinde; "…Bir kere her türlü hakka yönelik haksız bir saldırıya karşı meşru savunmanın söz konusu olduğu belirtilmiş ve böylece kurumun, bazen anlamsız ve sosyal gereklere aykırı düşecek derecede dar tutulmasının önüne geçilmesi istenilmiştir.
    Esasen, kanunlarımızda mala karşı saldırılarda da meşru savunmayı kabul eden hükümlere yer verilmiş olması kurumun bu şekilde düzenlenmesini gerekli kılmaktadır.
    Ayrıca, şu husus da belirtilmelidir ki, kişileri suç işlemekten caydıracak en etkin araçlardan birisi, suç işlediklerinde karşılık görebilecekleri endişesi olduğundan, meşru savunma hakkının böylece genişletilmesi, kriminolojik yönden caydırıcı etki de yapabilecektir…" açıklamalarına yer verilmiştir.
    Öğretide; "Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanması" (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, ... Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, ..., 2006, s. 364.); "Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepki" (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, ..., 2014, s. 307.); "Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi" (... Yaşar-... Tahsin Gökcan-... Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2. Bası, ..., 2014, s. 697.) şeklinde, 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında "Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki" olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
    Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere;
    TCK'nın 25. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
    1- Saldırıya ilişkin şartlar:
    a) Bir saldırı bulunmalıdır.
    b) Bu saldırı haksız olmalıdır.
    c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
    d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
    2- Savunmaya ilişkin şartlar:
    a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
    b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
    c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
    5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
    "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
    Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
    a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
    b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
    c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
    d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
    Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
    Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
    Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
    Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan "kuşkudan sanık yararlanır" prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK'nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık ... ile katılan ...’ın ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi’nde ikamet ettikleri, uyuşturucu ticareti suçundan sabıkalı oldukları, kimi tanıklarca araba alım satımından kaynaklandığı ileri sürülen nedenle aralarında husumet bulunduğu, katılan ...’ın 26.01.2007 akşamı saat 20.00 sıralarında sanığın ikametinin önüne gelmesiyle sanıkla katılan arasında kavga çıktığı, tanık ...’nın olaydan hemen sonra Kollukta verdiği ifadesinde Apaçi lakabı ile tanıdığı sanık ... ile katılanın tartışmaya başladıklarını, katılanın aniden belinden tabanca çıkardığını, sanık ...’ın da belinden silah çıkardığını ve karşılıklı olarak birbirlerine ateş ettiklerini beyan ettiği, olay yerinde iki ayrı tabancadan ateşlenmiş 9 mm ve 7,65 mm çapında 2 adet mermi kovanının bulunduğu, bu kovanların sanığa ait olan tabanca ile katılana ait olduğu iddia edilen ve sanığın kız kardeşi inceleme dışı sanık ... tarafından teslim edilen tabancalar ile ateşlendiğinin uzmanlık raporu ile tespit edildiği, sanığın vücudunda herhangi bir darp cebir izinin bulunmadığı katılanın ise boyun sağda 1 adet, sağ oksipital bölgede 2 adet olmak üzere toplan 3 adet ateşli silah mermi çekirdeği isabeti sonucu açık parçalı kafatası kırığı, subaraknoid kanama ve beyin ödemine neden olan yaralanmasının; yaşamını tehlikeye soktuğu ve hayat fonksiyonlarına ağır derecede etkileyecek nitelikte kemik kırığına yol açtığı, sanığın suçlamaları kabul etmediği, katılanın ise alkollü olduğu için kim tarafından nasıl yaralandığını hatırlamadığını belirttiği anlaşılan olayda; sanıkla katılan arasındaki karşılıklı silahlı çatışmanın tanık ...’nın soruşturma aşamasında, olaydan hemen sonra tespit edilen ve olay yerinde bulunan iki ayrı silahtan ateşlenen kovan bulunmasına ilişkin maddi bulguyla da örtüşen 26.01.2007 tarihli ifadesinde anlatıldığı şekilde geliştiği, sanığın evinin önüne gelerek kendisi ile tartışan katılanın silah çıkarması üzerine katılanın baş bölgesini hedefleyerek ağır şekilde yaraladığı olayda haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğundan doğan saldırı ile eş zamanlı bir savunmadan söz edilemeyeceği, sanıkla katılan arasında meydana gelen karşılıklı silahlı çatışma sırasında sanığın katılanın baş bölgesine ateş ederek katılanı haksız tahrik altında kasten öldürmeye teşebbüs ettiği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haklı nedene dayanmayan itirazının reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.09.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara