Esas No: 2022/234
Karar No: 2022/560
Karar Tarihi: 15.09.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/234 Esas 2022/560 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2022/234 E. , 2022/560 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi:Asliye Ceza
Basit güveni kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık ...'in, TCK'nın 155/1, 62, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca hapisten çevrilen 3.000 TL ve doğrudan verilen 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin ... 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.01.2015 tarihli ve 664-31 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 04.12.2017 tarih ve 24942-25707 sayı ile;
"Sanığa yüklenen basit güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle hükümden sonra 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile değişik CMK'nın 253 ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemleri için gereği yapılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini zorunluluğu," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece taraflar arasında uzlaşma sağlanamaması üzerine 29.01.2019 tarih ve 18-111 sayı ile sanığın önceki hüküm gibi mahkûmiyetine karar verilmiş, bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 19.10.2020 tarih, 5694-10014 sayı ve oyçokluğu ile;"Sanığın yargılama konusu eyleminin, 5237 sayılı TCK'nın 155/1. maddesi kapsamında yer alan 'basit güveni kötüye kullanma' suçuna ilişkin olduğu, bahse konu eylem yönünden öngörülen ceza miktarının 'altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezasına ilişkin olduğu anlaşılmakla; 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile yeniden düzenlenen 5271 sayılı CMK'nın 251/1. maddesine göre, 'Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.' şeklindeki hükme, 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesinde yer alan geçici 5/1-d maddesi ile '01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.' şeklinde sınırlama getirilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli ve 31218 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25.06.2020 tarihli, 2020/16 esas ve 2020/33 karar sayılı iptal kararı ile '...kovuşturma evresine geçilmiş...' ibaresine ilişkin esas incelemenin aynı bentte yer alan '...basit yargılama usulü...' yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği, böylece 'kovuşturma evresine geçilmiş basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden iptal kararı' verildiği anlaşılmakla; her ne kadar Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez ise de, CMK'da yapılan değişikliklerin derhal uygulanması ilkesi geçerli olsa da, iptal kararının sonuçları itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğu, zira CMK'nın 251/3. maddesinde 'Basit yargılama usulü uygulanan dosyalarda sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.' şeklindeki düzenleme gereği maddi ceza hukuku anlamında sanık lehine sonuç doğurmaya elverişli olduğundan TCK'nın 7 ve CMK'nın 251. maddeleri uyarınca dosyanın 'Basit Yargılama Usulü' yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Daire Üyesi .; "...Kanun koyucu CMK'nın 251 ve 252. maddelerinin uygulanması bakımından 7188 sayılı Yasa'nın 31. maddesi ile getirilen geçici 5. maddesi ile;
1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla;
d) 01.01.2020 tarihi itibarıyla 'kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.' geçici hükmünü getirerek Yasa'nın yürürlük tarihi ve dosyaların aşamaları gözetilerek bir sınırlama yapmıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından geçici 5. maddede 'kovuşturma evresine geçilmiş' ibaresinin iptali yoluna gidilmiş, 'hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda' ibaresi dava konusu olmasına rağmen, başvuruda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından yetkisiz olduğundan bahisle talebi reddetmiştir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrası sözü edilen geçici 5. maddenin (d) bendi '01.01.2020 tarihi itibarıyla hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.' şekliyle varlığını koruduğuna göre; bozmaya konu Yerel Mahkeme kararının Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli ve 31218 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25.06.2020 tarihli, 2020/16 esas ve 2020/33 karar sayılı iptal kararından önce verildiği, bir diğer ifade ile hükme bağlanmış bir dosya olduğu, CMK'nın geçici 5. maddesi uyarınca hükme bağlanmış dosyalarda yasa gereği basit yargılama usulünün uygulanamayacağı, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının hükme bağlanmış dosyaları kapsamadığı, basit yargılama usulünün soruşturma ve kovuşturma şartı olmadığı gibi Mahkemenin takdirine bağlı bir yargılama usulü olduğu, Anayasa Mahkemesi kararlarının maddi ceza hukukunu ilgilendiren kısımları bakımından geriye yürütülerek uygulanması mümkün ise de, usul kurallarının derhal uygulanma prensibi dikkate alındığında yürürlük tarihi itibarıyla usule uygun hükme bağlanmış kararlar için Kanun'un değişiklik gerekçesi de gözetildiğinde bozma yapılmasının mümkün olmadığı, temyize konu dosyanın esasına girilerek inceleme yapılması gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
... 4. Asliye Ceza Mahkemesi ise 07.01.2021 tarih ve 680-6 sayı ile direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.11.2021 tarihli ve 32754 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivinde bulunan dosyaların Yargıtay 11. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 02.03.2022 tarih ve 40957-3367 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı TCK'nın 155/1. maddesi kapsamındaki basit güveni kötüye kullanma suçu bakımından, 5271 sayılı CMK'nın 251. maddesine 7188 sayılı Kanun'un 25. maddesiyle getirilen basit yargılama usulüne ilişkin düzenlemenin lehe olduğundan bahisle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Yerel Mahkemece verilen kararın "yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından; Yerel Mahkemenin sanık ... hakkında basit güveni kötüye kullanma suçundan verdiği mahkûmiyet hükmünün Özel Daire tarafından basit yargılama usulü yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması isabetsizliğinden bozulmasından sonra yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece "…Dosya ile ilgili 29.01.2019 tarihinde hüküm verildiği, CMK'nın 251. maddesine eklenen basit yargılama usulünün ise 01.01.2020 tarihinde yürürlüğe girdiği ve duruşmasız yargılamayı düzenleyen bir yeni bir usul olduğu, işbu dosyada ise Mahkememizce duruşma günü verilip duruşmaların yapıldığı, sanığın bozma öncesinde duruşmalı yargılama usulü ile dinlendiği, yapılmış olan duruşmanın yapılmamış sayılamayacağı, 01.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren CMK'nın 251. maddesinde belirtilen basit yargılama usulünde duruşmasız yargılamanın öngörüldüğü, bu usulün Anayasa Mahkemesinin 'kovuşturma evresine geçilmiş' ve 'hükme bağlanmış' ibarelerinin iptaline dair kararının ancak kovuşturma evresine geçilmiş fakat henüz herhangi bir sebepten duruşması yapılmamış dosyalarda uygulama alanı bulabileceği (durma verilmiş olabilir veya tensip yapılıp duruşma günü verilse de henüz duruşması yapılmamış olabilir), zira tamamlanmış usul işlemlerinin tekrarının mümkün olmadığı, zira yapıldığı tarihte hukuka uygun şekilde yapıldığı, sonradan yapılan bir düzenlemenin bu usul işlemlerini geçersiz sayamayacağının Mahkememizce değerlendirildiği, sadece yargılama sürecinin uzatılmasına sebep olacağı, bir defa bile duruşması yapılmış dosyalarda basit yargılama usulü uygulanmasına Kanun'un izin vermediği, sadece sanığın lehine 1/4 indirimin olması, Kanun'un imkân tanımadığı bir usulü uygulamaya izin veremeyeceği, zira aynı Kanun'da hâlen 'basit yargılama usulünde duruşma yapılmaksızın karar verileceği' hükmünün yer aldığı, basit yargılama usulü uygulandıktan sonra duruşmalı genel yargılama usulüne geçişe yönelik kanuni düzenleme bulunduğu hâlde tam tersi olan duruşma yapılan genel usulden basit yargılama usulüne dönüşe dair kanuni bir düzenleme bulunmadığı, esas usulün duruşmalı yargılama olduğu, basit yargılama usulünün öngördüğü sanık lehine 1/4 indirimin sanık için bir kazanılmış hak teşkil etmediği, buradaki 1/4 indirimin yargılamanın hızlanması, ... yükünün azalması, usul ekonomisine katkıda bulunması sebebiyle duruşma evresinden vazgeçilerek ve sanık için de duruşmada kendisini savunma hakkından feragati karşılığında kendisine 1/4 indirim verilmesi olarak düzenlendiği, ancak duruşmada kendisini bir kere savunduktan sonra bir de basit yargılama usulüne geçiş mümkün olmamasına rağmen her nasılsa geçilmek suretiyle cezasında da 1/4 indirim alması hâlinin hem eşitlik ilkesine hem de usul ekonomisine aykırı olacağından, daha önce duruşması yapılmış dosyalarda artık mahkemenin de basit yargılama usulü uygulanmasına yönelik takdire bağlı bir değerlendirme yapmasının mümkün görülmediği..." biçiminde bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususların tartışıldığı, bu bağlamda ilk hükümde yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmün, ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçe içermesi nedeniyle Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bir konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanuni imkân bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması özde direnme kararı niteliğinde olmayıp bozma ilamında tartışılması gerektiği belirtilen hususlar tartışıldıktan sonra, eylemli uyma neticesi verilen yeni bir hüküm niteliğindedir. Bu yeni hükmün doğrudan Ceza Genel Kurulunca ele alınması mümkün olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
... 4. Asliye Ceza Mahkemesince sanık hakkında basit güveni kötüye kullanma suçundan verilen 07.01.2021 tarihli ve 680-6 sayılı hüküm, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, temyiz incelemesi için dosyanın Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.09.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.