Esas No: 2019/498
Karar No: 2022/556
Karar Tarihi: 15.09.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/498 Esas 2022/556 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2019/498 E. , 2022/556 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi:Asliye Ceza
Sanık ...'ün hırsızlık suçundan TCK'nın 142/1-e, 35, 62, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca 3000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin ... 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.05.2014 tarihli ve 213-248 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 12.10.2017 tarih ve 1702-10531 sayı ile;"Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak;Olayın olduğu yerin 6 metrelik bölümünde tel örgü olmadığı, işlevini kaybeden hurda metallerin açık alanda bırakılmasının adet gereği olarak kabul edilemeyeceği anlaşıldığından sanık hakkında TCK’nın 141. maddesi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,Daire Üyeleri . ve .; "Suça konu olan .restorasyon amacıyla Kültür Bakanlığı'na devredilmiş, proje onayı bekliyor. Yani terkedilmemiş. Tabyalar ve depolar bina vasfına haiz, keşif tutanağına göre binaların etrafında altı beton duvar üstü tel örgü ile çevrilmiş ve tamamen kapatılmış müştemilat hâline getirilmiş. 104.609 m² yer kaplayan alanın etrafı tamamen çevrili sadece 6 metrelik tel örgünün fotoğrafta göründüğü kadarıyla 3. şahıslar tarafından yırtıldığı, toplandığı görülüyor. Müştemilat veya bahçenin yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre mealen 'başkaları tarafından girilmesine müsade edilmeyeceğini gösterir tarzda işaretlenme ....' şeklinde tanımlanmaktadır. Yani bahçe sayılması için duvar, tel vs. ile tamamen çevrilmesi zorunlu olmayıp sınırları rahatlıkla anlaşılabiliyorsa çalı, çırpı, taş dizimi vs. yeterli olduğu kabul edilmektedir. Olay yeri bina, depo ve etrafı tel örgü ile çevrilidir. Sadece yaklaşık 6 metrelik tel örgünün yırtılması müştemilatı, müştemilat olmaktan çıkarmaz, dolayısıyla sanığın eylemi müştemilatı ve bunu çevreleyen tabyaların metallerinin çalınmasıdır. Eylem hem TCK'nın 142/1-b, hem de 142/1-e'de düzenlenen maddeleri ihlâl etmiştir. Tek eylem olarak 142/1-e olarak değerlendirilmesi yasaya uygundur. Bu nedenlerle açıktan hırsızlık olur görüşündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz." açıklamasıyla karşı oy kullanmışlardır.
Bozma ilamı sonrası devam olunan yargılama sonucunda ... 3. Asliye Ceza Mahkemesince 08.03.2018 tarih ve 800-159 sayı ile, önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar verilmiş, hükmün, sanık müdafisi tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 25.10.2018 tarih ve 4496-14922 sayı ile, Yerel Mahkeme kararının, yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilerek yapılan inceleme sonucunda, önceki bozma sebebi doğrultusunda bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş, Daire Üyesi . aynı gerekçelerle karşı oy kullanmıştır. Yerel Mahkeme ise 19.02.2019 tarih ve 930-144 sayı ile; "Suçun işlendiği yer olan. tabyalarının olay tarihinde restorasyon amacıyla Kültür Bakanlığı'na devredilip proje onayı beklediği, tabyaların ve depoların bina vasfına haiz olup etraflarının beton duvar ve üstü tel örgü ile çevrilerek tamamen kapatılıp müştemilat hâline getirildiği, çevrilen alanın 104.609 m2 olduğu, tel örgünün sadece 6 metrelik kısmının üçüncü şahıslar tarafından yırtıldığı, tel örgünün ve duvarların bulunmasının, başkalarının içeri girmesine müsade edilmeyeceğini bariz bir şekilde gösterdiği, tel örgünün küçük bir kısmının meşru olmayan amaçlarla yırtılmış olmasının bahçeyi müştemilat olmaktan çıkarmayacağı, sanıkların, müştemilatı ve müştemilatı çevreleyen materyallerin çalınması şeklindeki eylemlerinin, TCK'nın 142/1-b ve 142/1-e maddelerine uyduğu, sonuç olarak eylemin, TCK'nın 142/1-e maddesine mümas hırsızlık suçunu oluşturduğu," şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.04.2019 tarihli ve 25213 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Özel Dairece 11.06.2019 tarih, 1824-9638 sayı ve oy çokluğu ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık... Talyak hakkında kurulan hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin ve temyizin kapsamına göre inceleme sanık hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.Özel Daire çoğunluğu ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçun hukuki niteliğinin belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından;
Yakalama tutanağında; 14.08.2013 tarihinde saat 15.00 sıralarında . Mahallesi .Caddesi üzerinde bulunan .Tabyalarından hırsızlık yapıldığı yönünde ihbar gelmesi üzerine ekiplerce olay yerine intikal edildiği, iki erkek şahsın demir tel kafesleri, tabya dışına taşımakta olduklarının görüldüğü, ekipleri fark eden şahısların telleri yere bırakarak koşmaya başladıkları, şahıslardan birinin kaçıp gittiği, kimlik tespitinde ... olduğu anlaşılan şahsın ise yakalandığı, olay yerinde yapılan incelemede tabya alanında bulunan tel örgülerin dışarıya çıkarılarak yan taraftaki spor tesisinin bahçesine bırakılmış olduğu bilgilerine yer verildiği, 09.05.2011 tarihli Hamidiye arazisi ve üzerinde bulunan bina ve tesislerin geçici kullanım protokolüne göre; ... ili . İlçesi .Mahallesi hudutlarında bulunan 27-28 pafta 139 ada 19 parsel sayılı 104,609 m2 büyüklüğünde Hazine adına kayıtlı olan arazinin, Milli Savunma Bakanlığına fiilen tahsis edilip ... Boğaz Komutanlığı sorumluluğunda iken, aynı yerde bulunan tarihi eser niteliğindeki Çimenlik Kalesinin restorasyonunun Kültür ve Turizm Bakanlığınca yaptırılması karşılığında, 20 yıl süreyle Kültür ve Turizm Bakanlığına geçici olarak devredildiği, protokol hükümleri uyarınca arazi üzerindeki tesislerin, tarihi dokusuna uygun olarak bakım, onarım ve korunmasının Kültür ve Turizm Bakanlığınca yapılacağı, Milli Savunma Bakanlığına olan tahsislerinin ise devam edeceği, 20 yıl sonunda anılan arazi ve binaların koşulsuz olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığına iade edileceğinin kararlaştırıldığı, Mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda; Hamidiye Tabyaları sahasında konuşlanmış bulunan Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait askeri birliğin 8 yıl önce tabya alanından ayrılıp sahanın 2011 yılında İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne bırakıldığı, tabya sahasının etrafının alt kısmı 2 metre yüksekliğindeki duvar, üst kısmı ise tel örgü ile çevrilmiş vaziyette olduğu, sahanın . Caddesi tarafındaki giriş kapısının asma kilitle kilitlenerek kapalı tutulduğu, tel örgülerin üzerinde askeri birliğin bulunduğu tarihten kalma “Askeri Saha Girilmez- Yasak Bölge- Fotoğraf Çekmek Yasaktır” yazılı paslanmış vaziyette uyarıcı levhaların olduğu, ancak alanın korunmasında herhangi bir nöbetçi bulundurulmadığı, saha içinde bulunan binaların bakımsızlıktan metruk konuma geldiği, deniz tarafındaki tel örgünün tabya binasına bitişik 6 metrelik kısmının açık konumda olduğu, dolayısıyla bu boşluktan tabya sahasına girmenin mümkün olduğunun bildirildiği, Anlaşılmaktadır.Şikâyetçi .soruşturmada; İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak görev yaptığını, . Tabyalarının 2011 yılında yapılan protokol ile Müdürlükleri bünyesine geçtiğini ve restorasyon için Bakanlık onayı beklediğini, tabyalarda herhangi bir güvenlik görevlisi bulunmadığını, zaman zaman kendilerinin kontrol ettiklerini, tabyaların etrafında atılı şekilde demirler olduğunu, İnceleme dışı sanık . aşamalarda; atılı suçlamayı kabul etmediğini, olay tarihinde sanık ile bir araya gelmediklerini,. Tabyalarına gitmediğini, Beyan etmişlerdir. Sanık ... soruşturmada; hurdacılık yaparak geçimini sağladığını, olay tarihinde eniştesi olan . ile birlikte hurda topladıkları sırada .Tabyalarında 4 adet demir telli kafes gördüklerini, atılmış olduklarını düşünerek telleri aldıklarını, bu esnada polislerin geldiğini, .'in olay yerinden kaçıp gittiğini,Kovuşturmada önceki beyanlarından farklı olarak; olay tarihinde inceleme dışı sanık... ile birlikte gezmeye çıktıklarını, .in bir yerde demirleri olduğunu söyleyip taşımak için kendisinden yardım istediğini, olay mahalline gidince gördüğü tel kafeslerin çalıntı olup olmadığını sorduğunu, Emin’in de tellerin çalıntı olmadığını, kendisine ait olduğu söylemesi üzerine taşımaya başladıkları sırada polislerin geldiğini,
Savunmuştur.5237 sayılı TCK'nın 141. maddesinde yer alan "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir." şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun basit hâli hüküm altına alınmış, aynı Kanun’un 142. maddesinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır. Hırsızlık suçunun basit hâlinin oluşması için, başkasına ait taşınabilir eşyanın suçun nitelikli hâllerinde belirtilen şekiller dışında çalınması gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla uyuşmazlık konusuyla ilgili 5237 sayılı TCK'nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi;
"(1) Hırsızlık suçunun;e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur..." şeklinde iken, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 62. maddesiyle 5237 sayılı TCK'nın 142. maddesinin 1. fıkrasındaki “iki yıldan beş yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırım “üç yıldan yedi yıla kadar hapis” olarak değiştirilmiştir.Belirtilen bentteki suçun oluşabilmesi için, hırsızlık fiilinin âdet veya tahsis ya da kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında işlenmesi gerekmekte olup bu bölüme ilişkin madde gerekçesinde de; "Fıkranın (e) bendinde, âdet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bırakılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yığılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunların çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli hâlin kabulünde etken olmuştur." şeklinde açıklamalara yer verilmiş, böylece maliklerince her türlü denetim, gözetim ve önlemden yoksun olan, sahiplerince sürekli biçimde korunmalarındaki zorluk nedeniyle açık alanda bulunan eşyanın başkaları tarafından alınabilmesinin kolaylığını dikkate alan bir düzenleme yapılmıştır.Suçun konusu açıkta bırakılmış eşya olup, "açıkta bırakılmış eşya" ifadesinden özel alanlar dışında kalan caddeler, sokaklar, parklar, bahçeler, tarlalar, sahil kenarları ve bunun gibi yerlerde bırakılmış eşyalar akla gelmelidir. Bununla birlikte maddedeki nitelikli hâlin oluşması için, eşyanın açıkta bırakılması yeterli olmayıp hangi nedenle açıkta bırakıldığının araştırılması ve âdet veya tahsis ya da kullanımları gereği açıkta bırakılma şartlarının da aranması gerekecektir. 5237 sayılı TCK'nın 142/1-e maddesinde yer alan nitelikli hırsızlığın karşılığı 765 sayılı TCK’nın 491/2. maddesinde; “adet muktezası olarak yahut tahsis ve istimalleri itibarıyla umumun tekafülü altında bulunan eşya hakkında hırsızlık” olarak düzenlenmiştir. İki madde birbiriyle paralel hükümler içermekte ise de, umumun tekafülü ya da kamunun güvencesine bırakılma şeklinde ifade edilen unsur 5237 sayılı TCK'nın 142/1-e maddesinde bulunmadığından, açıkta bırakmanın âdet, tahsis ya da kullanım gereği nedenlerine dayandığının tespiti yeterli kabul edilmiş ve böylece nitelikli hâlin uygulama alanı 765 sayılı TCK'na göre genişletilmiştir.Öğretideki görüşlere göre "âdet"; toplumda süreklilik kazanan, alışkanlık oluşturan ve genellik karakterini taşıyan, kamu düzenine, kanunlara ve ahlaka aykırı olmayan, uygunlukları nedeniyle kanunlarca korunabilir nitelikteki yaygın davranış biçimi olarak tanımlanmış olup zamana, yere ve bölgeye göre değişebileceği ancak kişisel alışkanlıkları kapsamadığı kabul edilmektedir.
"Tahsis" kelimesi, eşyanın bir ... için özgülenmesi, ayrılması, belirlenmesi ve hasredilmesi anlamına gelmektedir ki, parka gelenlerin oturmasına tahsis edilmiş durumda olan banklar bu kapsamda değerlendirilmelidir.
"Kullanım gereği" ibaresi ile, eşyanın kullanılması için açıkta bırakılmasının zorunlu olduğu durumlar kastedilmekte olup, söz konusu eşyanın amacına uygun kullanılabilmesi ve kendisinden beklenen fonksiyonu yerine getirilebilmesi için açıkta durmasının gerekli olduğu hallerde bu nitelikli hâl uygulanacaktır.Doktrindeki yaygın görüşlere göre, suça konu eşyanın genel ve kamuya açık bir yerde bulunmayıp herkesin rahatlıkla girip çıkamayacağı bir yere bırakılması, açıkta bırakılmasının adet veya tahsis ya da kullanımları gereği zorunlu olmaması, sahibi veya zilyedi ya da onlar adına başkasının gözetimi altında olması, ebat ve ağırlığı gereği çalınmasının normalin üstünde bir güç ve teknik gerektirmemesi gibi durumlarda söz konusu nitelikli hâlin uygulanmayacağı kabul edilmekte, özel işletmelere ait elektrik ve telefon direkleri, elektrik lambaları, çeşmeler, tarlalardaki tarım araçları ve toplandıktan sonra bırakılan mahsuller, deniz kıyısında bırakılan kayıklar ve ağlar, inşaata bırakılan inşaat malzemeleri ve demirler, anıtlara bırakılan çelenkler, yol kenarlarına yığılan taş ve çakıllar, gemilerdeki can yelekleri ve filikalar, binalar üzerindeki paratonerler, sel ve baskınların önlenmesi için yapılmış duvar taşları ve kapaklar, deprem anında acil müdahale için gerekli malzemelerin bulunduğu deprem konteynırları bu nitelikli hâl kapsamında bulunan eşyalara örnek olarak gösterilmektedir (Sulhi Dönmezer, Mala Karşı Cürümler, Beta Yayınevi, 2001, s.388, ... Yaşar, ... Tahsin Gökcan, ... Artuç, Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2010, s. 1410; İsmail Malkoç, Yeni Türk Ceza Kanunu, Malkoç Kitapevi, 2005, s.938; Kubilay Taşdemir, ... Özkepir, Sahtecilik ve Mala Karşı Cürümler, Adil Yayınevi, 1999, s.332).
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından 5237 sayılı TCK’nın 142. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin de değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır. Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hâliyle 5237 sayılı TCK'nın "Nitelikli hırsızlık" başlıklı 142. maddesinin 1. fıkrasının ilgili hükümleri;
"(1) Hırsızlık suçunun;
a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,
b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur..." şeklinde düzenlenmiş iken, 6545 sayılı Kanun’un 62. maddesiyle 5237 sayılı TCK'nun 142. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi yürürlükten kaldırılarak 2. fıkraya “h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında” bendi eklenmiş, 1. fıkradaki “iki yıldan beş yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırım “üç yıldan yedi yıla kadar hapis” olarak, ikinci fıkradaki “üç yıldan yedi yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırım ise “beş yıldan on yıla kadar hapis” olarak değiştirilmiştir.
TCK'nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki nitelikli hâlin oluşması için hırsızlık suçunun; kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi gerekmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşları kavramından, devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu yasama, yürütme ve yargı niteliğindeki kamu hizmetlerinin görüldüğü yerler anlaşılmalıdır. Örneğin TBMM, bakanlıklar, valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler, üniversiteler, okullar, postaneler, adliyeler, kamu hastaneleri, kamu bankaları birer kamu kurum veya kuruluşudur. Suçun işlendiği sırada bu yerlerin kamu hizmetinin yerine getirilmesi için tahsis edilmiş olması yeterli olup bina şeklinde bulunması gerekmez. Bu kapsamda, deprem nedeniyle adliye işlerinin görüldüğü bir çadırda gerçekleşen hırsızlık eyleminde bu nitelikli hâlin uygulanması gerekir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, ... 2015, s; 544 vd).Kanun koyucu bu bentte "kime ait olursa olsun" ibaresine yer vermekle, eşyanın kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde olmasını yeterli görmüştür. Eşya, kamu kurum ve kuruluşlarına veya ibadete ayrılmış yerlere ve burada çalışan kişilere ait olabileceği gibi, bu kurum ve kuruluşlarda verilen hizmeti almak üzere gelen kişilere ya da ibadete ayrılmış yerlerde ibadet edenlere de ait olabilir. Önemli olan eşyanın bu yerlerden alınması olup eşyanın kime ait olduğunun bir önemi yoktur. Ancak madde metni gözetildiğinde, eylemin anılan yerlere ait eklentilerde gerçekleştirilmesi durumunda bu nitelikli hâl uygulanmayacaktır.
Bentte düzenlenen diğer bir nitelikli unsur da suçun kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında işlenmiş olmasıdır. Burada eşyanın nerede bulunduğu değil tahsis amacı önem taşımaktadır. Örneğin, parklardaki oyun araçları ile heykeller, elektrik direkleri, sokak lambaları, trafik ışık ve levhaları, telefon telleri, telefon kulübeleri, banklar bu kapsamdadır. 5237 sayılı TCK'nın suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 142. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde iki ayrı nitelikli hal düzenlenmiş olup, birincisi herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için eşyanın, herkesin girebileceği bir yerde bulunmasının yanında, kilitlenmek suretiyle de muhafaza altına alınmış olması gerekir. Madde gerekçesinde bu husus, "Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örneğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aranmış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması hâlinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir." açıklamasıyla vurgulanmıştır. Herkesin girebileceği yer kavramından, cadde, sokak, pazar yeri veya meydan gibi hiçbir sınırlama, engel olmadan kişilerin girme imkanı bulunan kamuya açık yerler anlaşılmalıdır.Bentte yer alan ikinci nitelikli hâl ise, bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli halde öngörülen "bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış" ibaresinden anlaşılması gereken, eşyanın mutlaka belli bir yere kilitlenmesi ya da gizlenmesi olmayıp, bina veya eklentisi içinde bulundurulmuş olmasıdır. Gelinen aşamada "konut", "eklenti" ve "bina" kavramları üzerinde de durulmalıdır.Türk Ceza Kanunu'nda sözü edilen kavramların tanımı yapılmamış, bunlardan ne anlaşılması gerektiği öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır. Bina, İmar Kanunu'nun 5. maddesinde; "Kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılar" şeklinde ifade edilmiştir.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 19. maddesine göre; yerleşim yeri yani ikametgâh, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Konut kavramı ise ikametgâh kavramına nazaran daha geniş bir anlama sahip olup Ceza Genel Kurulunun 27.12.1993 tarihli ve 169-354 sayılı kararında konutun; "Kişilerin, devamlı veya geçici olarak yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına elverişli yerler olduğu" vurgulanmıştır.
Eklenti kavramı ise öğretide "Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak konuta bağlı olup fiilen konutun kullanılmasına özgülenen veya onu tamamlayan, o yerin başkasına aidiyetini simgeleyen, engellerle dış dünyadan ayrı tutulmuş yer" (Durmuş Tezcan, ... Ruhan Erdem, ... R. Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 15. Baskı, ..., 2017, s. 528); "Binaya doğrudan veya dolayısıyla bağlı olan ve binanın hizmetine tahsis edilen, onu tamamlayan mahaller" (... Centel, Hamide Zafer, Özlem Yenerer Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt 1, 3. Baskı, ..., 2016, s. 321) şeklinde tanımlanmıştır. Bir yerin eklenti sayılabilmesi için etrafının mutlaka çevrili olması veya kapı ile kapalı ve kilitli olması şart değildir. Önemli olan o yerin başkasının hâkimiyetinde bulunduğunu, konuta, binaya veya ... yerine özgülendiğini ve başkalarının buraya girmesine rıza gösterilmeyeceğini belirtecek şekilde çit, tel örgü, duvar, ağaç dalları vb. gibi dış bir engelle ayrılmış olmasıdır. (Koca-Üzülmez, s. 560) Bu engellerin sağlam ve aşılamaz nitelikte bulunması da zorunlu olmayıp hak sahibinin rızası dışında buraya girilemeyeceğinin anlaşılacak düzeyde olması yeterlidir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’ün, inceleme dışı sanık... Daylak ile birlikte 14.08.2013 tarihinde saat 15.00 sıralarında hırsızlık amacıyla Hamidiye Tabyaları sahasına geldikleri, etrafı duvar ve tel örgü ile gerili olan alanın deniz tarafındaki tel örgüsünde bulunan 6 metrelik açıklıktan içeriye girerek yerden aldıkları demir tel kafesleri saha dışına çıkardıkları sırada ihbar üzerine bahse konu yere gelen polis ekiplerince yakalandıkları olayda;
Suça konu 139 ada 19 parsel sayılı Hazine adına kayıtlı alanın, Milli Savunma Bakanlığına fiilen tahsis edilip ... Boğaz Komutanlığı sorumluluğunda bulunduğu, alan üzerine bulunan bina ve tesislerin restorasyonu amacıyla 09.05.2011 tarihli protokole göre 20 yıl süreyle Kültür ve Turizm Bakanlığına geçici olarak devredildiği, protokol hükümleri uyarınca arazi üzerindeki tesislerin, bakım, onarım ve korunmasının Kültür ve Turizm Bakanlığına ait olduğu, arazi üzerinde bulunan yapıların ise Milli Savunma Bakanlığına olan tahsislerinin devam ettiği,
Suç tarihi itibarıyla bahse konu yerde restorasyon çalışmaları henüz başlamadığı gibi alanın korunmasında da herhangi bir güvenlik önlemi alınmadığı, bununla birlikte sahanın ana giriş kapısının asma kilitle kilitlenerek kapalı tutulduğu, tel örgülerin üzerinde askeri birliğin bulunduğu tarihten kalma “Askeri Saha Girilmez- Yasak Bölge- Fotoğraf Çekmek Yasaktır” ibarelerinin olduğu uyarıcı levhaların mevcut olduğu, toplamda 104,609 m2 büyüklüğündeki sahanın etrafının, alt kısmında iki metre uzunluğundaki duvar, üst kısmında ise tel örgü gerili olacak şekilde çevrelendiği, ancak tel örgünün deniz tarafında 6 metrelik bir açık bulunduğu, sanık ... inceleme dışı sanığın da bu boşluktan tabya sahasına girdiklerinin anlaşılması karşısında, TCK'nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki nitelikli hâlin uygulanabilmesi için hırsızlık suçuna konu eşyanın, devamlı surette taşınması veya bakım ya da gözetiminin zor olması yanında bu zorluk nedeniyle âdet, tahsis veya kullanım gereği açıkta bırakılmasının gerektiği, bu bağlamda, etrafı çevrili sahanın içine bırakılan demir tel kafeslerin âdet, tahsis veya kullanım gereği açıkta bulunan eşya olarak kabul edilemeyeceği; Devlet Hazinesi adına kayıtlı olan ve Milli Savunma Bakanlığına fiilen tahsis edilen ancak suç tarihi bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığına geçici olarak devredilen . Tabyaları sahasının ve saha üzerinde bulunan yapıların, kullanılmamakla birlikte kamu malı niteliğinde olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmuyor ise de, suça konu demir tel kafeslerin, saha içinde bulunan yapı veya tesislerden alınmadığı gibi kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya niteliğinde de olmadığının anlaşılması karşısında, sanığın tabya sahası içinde bulunan yapıların eklentisi niteliğindeki alanda yere bırakılmış suça konu telleri çalmaya kalkışma şeklinde gerçekleşen eylemlerinin TCK’nın 142/1-a maddesinde düzenlenen suça da uymadığı, 104,609 m2 büyüklüğündeki .Tabyalarının etrafının duvar ve tel örgü ile çevrilerek üzerinde bulunan bina ve tesislerin muhafaza altına alındığı, alanın ana giriş kapısının asma kilitle kilitlenerek kapalı tutulduğu, etrafı çevreleyen tel örgüde zilyedin rızası hilafına meydana gelen 6 metrelik boşluk nedeniyle bahse konu alanın açık bir yer olduğu sonucuna varılamayacağı anlaşıldığından sanığın eyleminin suç tarihi itibarıyla yürürlükte buluna hâliyle TCK’nın 142/1-b maddesinde yazılı bulunan suçu oluşturduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın eyleminin TCK'nın 141/1. maddesinde yazılı suçu oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1- ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.02.2019 tarihli ve 930-144 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminin TCK’nın 142/1-b maddesinde düzenlenen suça uyduğu gözetilmeden aynı Kanun’un 142/1-e maddesi uyarınca hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.09.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.