Esas No: 2022/403
Karar No: 2022/584
Karar Tarihi: 27.09.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/403 Esas 2022/584 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2022/403 E. , 2022/584 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza
Hükümlü : ...
Hükümlü ... hakkında hırsızlık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda hükümlünün atılı suçtan 5237 sayılı TCK'nın 142/1-b, 53 ve 63. maddeleri gereğince 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin ... 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.10.2006 tarihli ve 79-643 sayılı hükmün, hükümlü ve katılanlar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 03.12.2013 tarih ve 2238-25647 sayı ile;
“... Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- 5237 sayılı TCK’nın 141 ve 142. maddelerinde tanımlanan hırsızlık suçu ile 765 sayılı TCK'nın 493/1. maddesinde yer alan suçun öğelerinin farklı olduğu, somut olayda, sanıkların katılanlara ait fabrikaya belirlenemeyen zaman diliminde çatıdan girip içeride bulunan suç tarihi itibarıyla 16.268 TL değerindeki derileri aldıktan sonra dışarı çıkmak için bilirkişi raporuna göre muhkem olan kilidini kırmak suretiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin, sanıklar açısından 5237 sayılı TCK'nın 142/1-b maddesinde düzenlenen hırsızlık suçu yanında, aynı Kanun'un 151/1 ve 116/2, 119/1-c maddelerinde belirtilen mala zarar verme ve ... yeri dokunulmazlığının ihlâli suçlarını da oluşturduğunun karar yerinde tartışılmaması,
2- 5252 sayılı Kanun'un 9/3. maddesi uyarınca, sanık yararına olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle bulunacağından, dosya içeriğine göre sanıkların eylemine uyan 765 sayılı TCK’nın 493/1-son, 522/1 (pek fahiş) maddeleri ile 5237 sayılı TCK'nın 142/1-b, 53/1, 151/1, 53/1, 116/2, 119/1-c, 53/1. maddeleri uyarınca, her iki Kanun'a göre denetime olanak sağlayacak şekilde uygulanan Kanun maddeleriyle, verilmesi gereken cezalar ayrı ayrı tespit edilip, mala zarar verme suçuyla ilgili olarak uzlaşma koşulları da değerlendirilerek sonuç cezalar karşılaştırılıp lehe olan yasanın yapılacak uygulamaya göre belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
3- Sanıkların 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen hakları kullanmaktan yoksun kılınmalarına, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca da kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından, söz konusu yasaklamanın koşullu salıverilen sanıklar hakkında uygulanmamasına karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde uygulama yapılması," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, 25.03.2014 tarih ve 33-125 sayı ile, hükümlünün hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK'nın 142/1-b maddesi uyarınca 4 yıl 6 ay; ... yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan 5237 sayılı TCK'nın 116/2 ve 119/1-c maddesi uyarınca 20 ay; mala zarar verme suçundan 5237 sayılı TCK'nın 151/1. maddesi uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, tüm suçlar yönünden aynı Kanun'un 53. maddesi gereğince hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
Bu hükümlerin de, hükümlü tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 28.01.2015 tarih ve 34438-1019 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.04.2022 tarih ve 35398 sayı ile;
"...Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2014 tarihli ve 2-2014/210811 sayılı tebliğnamesinin, hükümlüye tebliğ edilmediği, bu nedenle, hükümlünün, adil yargılanma ve savunma hakkının ihlâl edildiği, düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 01.06.2022 tarih ve 3803-11056 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme hükümlü hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2014 tarihli ve 210811 sayılı tebliğnamesinin, hükümlü ...’ya yöntemine uygun olarak tebliğ edilip edilmediği; tebliğ edilmediğinin kabulü hâlinde, aleyhe görüş içeren tebliğnamenin hükümlüye tebliğinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Cumhuriyet Başsavcılığının 06.01.2004 tarihli ve 3-3 sayılı iddianamesiyle hükümlü ...’nın inceleme dışı sanıklar ... ve ... ile birlikte 28.11.2003 tarihinde tespit edilemeyen bir vakitte katılanlar ... ve ...’ya ait deri fabrikasına hırsızlık amacıyla geldiği, ... yerinin çatısına çıkarak buradaki boşluktan içeriye girdiği, 16.268 TL değerinde bulunan suça konu derileri, sağlam ve muhkem nitelikteki ... yeri giriş kapısının asma kilidini kırarak dışarı çıkardığı iddiasıyla, hırsızlık suçundan eylemine uyan 765 sayılı TCK’nın 493/1-son ve 522/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
... 2. Asliye Ceza Mahkemesince 05.10.2006 tarih ve 79-643 sayı ile hükümlünün lehine olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’ya göre hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verildiği,
Hükmün, katılanlar ve hükümlü tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince bozulmasının ardından, bozma ilamına uyan Yerel Mahkemece devam olunan yargılama sonucunda 25.03.2014 tarih ve 33-125 sayı ile, hükümlünün 5237 sayılı TCK hükümlerine göre hırsızlık, ... yeri dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılmasına karar verildiği,
Hükümlerin, hükümlü tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2014 tarihli ve 210811 sayılı onama istemli tebliğnamesiyle dosyanın gönderildiği Yargıtay 2. Ceza Dairesince onanmasına karar verildiği,
Hükümlünün 14.02.2022 tarihli dilekçesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen tebliğnamenin kendisine tebliğ edilmemesi nedeniyle, savunma hakkının kısıtlandığından bahisle Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasını talep ettiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2014 tarihli ve 210811 sayılı tebliğnamesinin hükümlüye tebliğ edildiğine dair tebligat evrakının dosya içinde fiziken bulunmadığı, ancak UYAP sisteminde yapılan incelemede;
Yargıtay 2. Ceza Dairesince, 28.01.2015 tarihli ve 34438-1019 sayılı dosya kapsamında, hükümlü ...’nın bilinen en son adresi olan aynı zamanda mernis sisteminde ikametgah adresini oluşturan ... Mah. 80017. Sok. No:60 İç Kapı No:1 .../... adresinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2014 tarihli ve 210811 sayılı tebliğnamesinin tebliğ edilmek üzere 19.11.2014 tarihinde 4001130484049 barkod numaralı tebligatın düzenlendiği, tebligat zarfına "BU ZARFTA Tebliğname- 2014/210811 VARDIR." şerhinin konulduğu, tebliğnamenin bu adreste hükümlü ile aynı çatı altında yaşayan ehil ve yetkili, 23.02.1994 doğumlu kızı ... imzasına 02.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, bununla birlikte tebligat evrakının aslının dosya içinde bulunmadığı gibi mazbata ile teslim listesine eklenip eklenmediğine ilişkin her hangi bir bilginin de mevcut olmadığı,
Tebligata konu ... Mahallesinin daha sonra belediyece alınan idari karar ile Karataş Mahallesine dönüştürüldüğü, hükümlünün göndermiş olduğu 14.02.2022 tarihli ve devamında sunduğu dilekçelerinde de ... Mahallesi 103001 Sok. No:60/1 ... adresini bildirdiği,
Hükümlünün tebliğnamenin tebliği tarihinde cezaevinde olmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle bu konudaki Anayasal ve kanuni düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Anayasanın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası;
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir...",
"Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ise;
"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır..." şeklinde düzenlenmiş olup Anayasa'nın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde ise Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
CMK'nın "Tebligat usulleri" başlıklı 37. maddesi;
"(1) Tebligat, bu Kanunda belirtilen özel hükümler saklı kalmak koşuluyla, ilgili kanunda belirtilen hükümlere göre yapılır.
(2) Uluslararası andlaşmalar, yazılı belgelerin doğrudan doğruya postayla veya diğer iletişim araçlarıyla gönderilmesini kabul ettiğinde; yurt dışına yapılan tebligat, iadeli taahhütlü posta veya diğer iletişim araçları ile gerçekleştirilir." şeklinde düzenlenmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "Bilinen adreste tebligat" başlıklı 10. maddesi;
"Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır..." biçiminde düzenlenmiştir.
Buna göre tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Adres, muhatabın konut veya ... yeri adresi olabilir. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır. Ancak, tebligatı çıkaran makama bildirilen adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması hâllerinde, muhatabın 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'na göre adres kayıt sistemindeki adresi (MERNİS) bilinen son adresi olarak kabul edilerek tebligat buraya yapılacaktır (Canan Ruhi, ... Cemal Ruhi, Tebligat Hukuku, Seçkin Yayınevi, s. 82.).
Adres kayıt sistemindeki adresine (MERNİS) tebligatın yapılma şekli ise anılan Kanun'un "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" başlıklı 21. maddesinin 2. fıkrasında;
"Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır." biçiminde açıklanmıştır.
Diğer taraftan, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Başyardımcısı ile Yardımcılarının Görevleri" başlıklı 28. maddesi;
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Başyardımcısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilinin vereceği görevleri yapar. Özel hükümler saklı kalmak kaydıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Vekilinin yokluğunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına vekillik eder. Başyardımcının da bulunmadığı zamanlarda bu görevi en kıdemli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıyardımcısı yapar.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıyardımcıları, kendilerine verilen dosyaların tebliğnamelerini, karar düzeltme ve itiraz yoluna başvurma işlemlerini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına düzenler ve onun yerine imza ederler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının vereceği diğer işleri görürler.
Zamanaşımı Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (5) ve (6) numaralı bentleri kapsamında olan suçlara ilişkin dava dosyaları temyiz üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tebliğname düzenlenmeksizin ilgili daireye gönderilir. Daire kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar düzeltme ve itiraz kanun yollarına başvurma yetkisi vardır." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 37. maddesi ise;
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı yardımcılarının görevleri:
1- Verilen işleri süresinde ve eksiksiz inceleyip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına düzenleyecekleri ve imza edecekleri tebliğnamelere bağlıyarak sonuçlandırmak,
2- Dairelerden çıkan ilâmları uygulama, içtihat ve tebliğnamelere uygunluk açılarından inceleyerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının görüşüne göre karar düzeltme veya itiraz yollarına gitmek,
3- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı başyardımcısı tarafından düzenlenecek sıraya göre Ceza Genel Kurulu ile dairelerin duruşmalarına katılarak düşüncesini bildirmek,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı başyardımcısı tarafından düzenlenecek sıraya göre ceza dairelerinin günlük çalışmaları sona erinceye kadar çalışma saati dışında nöbet tutmak,
5- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından verilecek ve ayrıca kanun ve yönetmelikle verilen diğer görevleri yapmaktır." şeklindedir.
Anılan Kanun ve Yönetmelik maddeleri uyarınca Yerel Mahkemece verilen kararların temyiz yoluyla incelenmesinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca o konudaki hukuki görüşün açıklandığı bir tebliğnamenin düzenlenmesi zorunludur.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulması için konu hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına da bakmakta fayda bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); başvurucunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğnameyi talep ederek ona erişim sağlama imkânının bulunmamasının başvurucunun çekişmeli yargılama hakkını temin etmek için yeterli güvenceyi sağlamadığını belirtmektedir. Ayrıca başvurucunun avukatından inisiyatif kullanarak düzenli aralıklarla dosyaya yeni unsurların dahil olup olmadığını araştırmasını beklemenin onun üzerinde orantısız bir yük oluşturacağını ve temyiz incelemesi sürecinde tebliğname hakkında görüş bildirebilmesi için tam anlamıyla bir fırsat tanınmamış olacağını vurgulamaktadır (Göç [GK], B. No: 36590/97, 11/7/2002, § 57.).
Nitekim söz konusu AİHM kararıyla uyumlu bir biçimde 1412 sayılı CMUK'nın "Temyiz istida ve layihasının tebliği ve cevabı" başlıklı 316. maddesine 4778 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile;
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname taraflara ilgili dairece tebliğ olunur." fıkrası eklenmiş, daha sonra 4829 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile aynı Kanun’un 316. maddesinin üçüncü fıkrası;
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde sanık veya müdafii ile müdahil, şahsî davacı veya vekillerine dairesince tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevap verebilir." şeklinde değiştirilmiştir.
5271 sayılı CMK'nın tebliğnamenin tebliğini düzenleyen "Temyiz dilekçesinin tebliği ve cevabı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevi" başlıklı 297. maddesinin üçüncü fıkrası ise;
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi hâlinde sanık veya müdafii ile katılan veya vekillerine ilgili dairesince tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde yazılı olarak cevap verebilir." şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nın yürürlüğe girmesinden sonraki tarihli bir kararında AİHM, başvurucunun tebliğname kendisine tebliğ edilmediği için ona karşı iddialarını ileri süremediğine ilişkin başvurusunda tebliğnamenin başvurucunun avukatına tebliğ edilmiş olması nedeniyle başvurucunun tebliğnameye karşı düşüncelerini ileri sürme imkânı bulduğunu ve başvurucunun iddiasının bu nedenle açıkça dayanaktan yoksun olduğunu belirterek başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Aras/Türkiye, B. No: 15065/07, 18/11/2014, §§ 45,46.).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece hükümlü hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin onanması talebini içeren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2014 tarihli ve 210811 sayılı tebliğnamesinin, aleyhine sonuç doğurabilecek görüş içermesi nedeniyle hükümlüye tebliğinin zorunlu olduğu ve tebliğnamenin hükümlüye tebliğ edildiğine dair tebligat evrakının dosya içinde fiziken bulunmadığı anlaşılmakta ise de, UYAP sisteminde yapılan incelemede, Yargıtay 2. Ceza Dairesince, hükümlünün bilinen en son adresi olan aynı zamanda mernis sisteminde kayıtlı ikametgâh adresini oluşturan ... Mah. 80017. Sok. No:60 İç Kapı No:1 .../... adresine tebliğnamenin tebliğ edilmek üzere 19.11.2014 tarihinde 4001130484049 barkod numaralı evrakın düzenlendiği, tebligatın, bu adreste hükümlü ile aynı çatı altında yaşayan ehil ve yetkili, 23.02.1994 doğumlu kızı ... imzasına 02.12.2014 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşılması karşısında, hükümlüye yöntemine uygun olarak tebliğnamenin tebliğ edildiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.09.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.