Esas No: 2019/103
Karar No: 2022/582
Karar Tarihi: 27.09.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/103 Esas 2022/582 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2019/103 E. , 2022/582 K."İçtihat Metni"
.
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
.
Sanık ...'nin silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 62/1, 53, 58/9 ve 63/1. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.05.2017 tarihli ve 348-271 sayılı hükme yönelik sanık müdafisi tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 07.06.2017 tarih ve 938-873 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 10.07.2018 tarih ve 3421-2338 sayı ve oy çokluğuyla;
"...Dosya kapsamına ve mahkemenin sanığa atılı suçun sübutuna dair kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak olunmamıştır.
Sanık hakkında hüküm kurulurken sanığın eylemleri, suçun işleniş biçimi, kasıtlarının yoğunluğu, sanığın YDGH yapılanması dahiline olan terör örgütünün... TİMİ isimli yapılanması içinde faaliyetlerde bulunması, sokak eylemleri sırasında ses bombaları temin etmesi, patlayıcı maddeler için kablo temini faaliyeti yürütmesi dikkate alınarak temel ceza belirlenirken üst sınıra yakın ceza tayini gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafii ve Bölge Adliye Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA," karar verilmiş,
Daire Üyesi...n; "Sayın çoğunluğun sanık hakkında silahlı örgüt üyeliği suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün onanması yönündeki görüşlerine katılmak mümkün olmamıştır.
Dairemizin bir çok kararında vurgulandığı üzere; PKK/KCK sözde yürütme konseyinin öz yönetimden başka seçenek kalmadığına yönelik çağrısı üzerine, Ülkemizin değişik yörelerinde hakimiyet alanları oluşturmak için güvenlik güçlerine ve kamu binalarına topluca saldırı girişiminde bulunmak kararı kapsamında, PKK/KCK terör örgütünün şehirlerdeki milisleri ve kırsal alandaki örgüt mensuplarının silahları ile şehir merkezlerine gizlice girerek halkın arasına karıştıkları, zaman zaman bir kısım belediyelerin ... ve gereçlerini de kullanmak suretiyle insanların yoğun olarak yaşadıkları sokaklara, mahallelere hendekler kazarak el yapımı bomba ve düzenekleri yerleştirdikleri, umumun kullandığı kara yollarına mayın döşeyerek patlamaya hazır hale getirdikleri, tonlarca patlayıcı yüklü kamyonlar, ... makineleri ve diğer araçlarla canlı bomba saldırıları hedefledikleri, örgüt mensuplarıyla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalar sırasında daha önce yerleştirilen patlayıcıların infilak ettirilmesi ve bireysel ya da araçlarla gerçekleştirilen canlı bomba saldırılarıyla çok sayıda sivil vatandaş, kamu görevlisi ve güvenlik güçlerinin ölüm ve yaralanmasına sebebiyet verdikleri, çok sayıda özel konut ve ... yeri, okul, hastane gibi kamu konutları ve şehrin alt yapı tesislerinin ağır hasar görerek kullanılamaz duruma geldiği, bölge halkının büyük bir çoğunluğunun terör örgütünün yasalara ve Devlet otoritesine itaatsizlik çağrısına itibar etmemesiyle, silahlı çatışmaya giren birçok örgüt mensubunun etkisiz hale getirilerek, yerleşim alanlarının, örgütün işgalinden ve patlayıcılardan temizlenerek, kamu düzeninin sağlandığı bu kapsamda PKK terör örgütünün alt yapılanması olan OSB/YDGH'nin Silopi ilçesinde belli mahalleleri hendek ve barikatlarla kapatarak örgütün hakimiyetinde alan oluşturmaya çalışmaları üzerine güvenlik güçlerince ilçede 14.12.2015 tarihinde 23:00'dan geçerli olmak üzere örgüt mensuplarının yakalanması ve hendeklerin kapatılıp ve barikatların kaldırılması ve tuzaklı el yapımı patlayıcı maddelerin etkisiz hale getirilmesi amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, sanığın 26.12.2015 tarihinde...mahallesi 213 sokak üzerinde yakalanmıştır.
Amaç suç olan TCK'nın 302. maddesinde yazılı Devletin birliği ülke bütünlüğünü bozma suçunun oluşumu için, elverişli bir fiilin bulunması gerek ve yeter şart olup; bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde işlenen diğer suçlardan ayrıca ceza tayin edileceğinin TCK'nın 302 /2 maddesinden anlaşılmaktadır.
Genel olarak etrafı hendek ve barikatlar kurulmak ve kurulan barikat ve hendekler el yapımı patlayıcı maddeler ile tuzaklanmak suretiyle örgütün hakimiyeti altına alınmaya çalışılan ve güvenlik güçlerinin tahkim edilen bu alana girmemesi için çok sayıda çatışma olayının yaşandığı bu alan içindeki diğer örgüt mensuplarının, sokağa çıkma yasağının başlamasından itibaren meydana gelen çatışma öldürme yaralama ve diğer suçlara muttali olarak faaliyet gösteren sanığın meydana gelen suç teşkil eden hendek ve barikat ile çevrili alan içerisinde sokağa çıkma yasağından itibaren bu alan içerisinden ayrıldıkları tespit edilen tarihe kadar ki ... suç niteliğindeki tüm eylemlerden TCK'nın 37 veya en azından 39 maddeleri uyarınca sorumlu olacakları hususunda şüphe yoktur. Bu kapsamda amaç suç olan TCK'nın 302 maddesi yönünden doğrudan fail kabul edilmesi gereklidir.
Dosya içeriğinden başka dosya sanığı ... Elma'nın sanığın...mahallesinden tanıdığı ve açılan hendeklere tuzaklanan mayınların yerleştirilmesi olayında kablo temininde aktif olarak yer aldığını beyan etmiş; yine batı adı verilen gizli tanık ise sanığı kendisi ile aynı ilçe ikamet ettikleri için tanıdığını sanığın YDG-H üyesi olduğunu bu kişinin örgütte emir ve talimat veremeyecek konumda basit düzeyde olduğunu, sanığın...mahallesi... timinde faaliyetlere katıldığını, sokak eylemleri sırasında ses bombalarını sanığın getirdiğini ancak kendisinin imal edip etmediğini bilmediğini beyan etmiştir.
Mahkeme kabulünde sanığın sokak eylemleri sırasında patlayıcı maddelerin kablolarını temin etmesi ve sokak eylemleri sırasında ses bombalarını alana getirmesi faaliyetleri sübut kabul edilmiş ancak bu faaliyetlerin vahamet arz eden TCK'nın 302/1 maddesinde yazılı suç için elverişli eylem niteliğinde bulunmadığı kabulüne yer vermek suretiyle sanık hakkında silahlı örgüt üyesi olma suçundan hüküm kurmuştur. Karara iştirak eden Diremizin sayın çoğunluk üyeleri de bu eylemleri sabit kabul ederek temel cezanın eksik tayini noktasında onama kararına tespit yapma gereği duymuştur.
Hendek ve barikat olayları nedeniyle sokağa çıkma yasağının 14.12.2015 tarihinde ilanından sonra sanık 26.12.2015 tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş olan...mahallesinde yasağın başlamasından 12 gün sonra yakalanmıştır. Sanığın bu alanda... timinde faaliyette bulunduğu anlaşılmakta olup, yine başka dosya sanığı ... Elma sanığın açılan hendeklere tuzaklanan mayınların yerleştirilmesi olayında kablo temininde aktif olarak yer aldığını beyan etmektedir. Yani kabul edildiği gibi sokak eylemlerinde bu faaliyette bulunmamış açılan hendeklere tuzaklanan mayınlar için koblo teminde aktif olarak yer almış ve sokağa çıkma yasağı sonrasında hendek ve barikatlerle çevrili alanda 12 gün daha faaliyette bulunduktan sonra yasak kapsamındaki...mahallesinde yakalanmış olmakla sanığın eylem ve faaliyetleri Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma suçu için elverişli nitelikte olup TCK'nın 302/1 maddesinde yazılı suçu oluşturacağı görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun hükümlerin onanması yönündeki görüşüne katılmıyorum." gerekçesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 27.09.2018 tarih ve 44454 sayı ile;
"....Sanığın YDG-H yapılanması içinde... Timi olarak adlandırılan bir grubun üyesi olduğu, Silopi İlçesi...Mahallesinde açılan hendeklerin el yapımı patlayıcılarla tuzaklanması faaliyetlerinde kablo temin ederek, ayrıca ses bombaları temin etmek suretiyle aktif olduğu hususunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık sanığın eyleminin niteliği hakkındadır.
...nun 302. maddesi '(1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/36 md.) Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.' düzenlemesini içermektedir.
Madde gerekçesine göre; Devletin ülkesine, egemenliğine ve birliğine karşı cürümlerden en ağırını cezalandırmaktadır; korunan hukukî yarar Devletin ülkesinin bütünlüğü ve egemenliğidir. Söz konusu suç, serbest hareketli bir suçtur.
Bu suçun oluşabilmesi için belli amaca yönelik fiillerin işlenmesi gerekir. Bu amaç, madde metninde,
1. Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak,
2. Devletin birliğini bozmak,
3. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak,
4. Devletin bağımsızlığını zayıflatmak, olarak belirlenmiştir.
Söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu bakımdan, fiillerin söz konusu neticeleri yaratabilecek nitelikte bulunması, suçun oluşması için şarttır. Devletin birliğini bozmak, topraklarının bir kısmını veya tamamını başka bir devletin egemenliği altına koymak, topraklarından bir kısmını Devlet egemenliğinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını azaltmak sonuçlarını doğurması mümkün bulunmayan bir fiil suçun maddî unsurunu oluşturmayacaktır. Fiilin bu niteliği taşıyıp taşımadığı ise olayların özelliğine göre takdir edilecektir.
PKK/KCK Silahlı Terör Örgütü yöneticisi ...'ın 12/10/2014 tarihinde örgüt üyelerine mahalleleri ele geçirme talimatı verdiği, bu kapsamda 05/12/2014 tarihinde Silopi İlçesinde YDG-H mensuplarınca gösteriler düzenlenip Zap Mahallesinin adı... olarak değiştirilmek ve özerklik ilan edilmek suretiyle harekete geçildiği, güvenlik güçlerinin bu mahallelere giremeyeceğinin ilan edildiği, benzeri şekilde mahallerinin giriş çıkışlarına hendekler kazılmak, barikat kurulmak bu yerlerin patlayıcılarla tuzaklanması, hendeklerde uzun namlulu silahlarla nöbet tutulması gibi eylemlerin yaygınlaştığı, güvenlik güçlerinin müdahalelerine silahla karşılık verildiği, devamında 12/08/2015 günü başka yerlerle birlikte Silopi İlçesinde de PKK/KCK tarafından özyönetim ilan edilerek Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumlarının meşruiyetini yitirdiğinin ve kendi kendilerini yöneteceklerinin açıklandığı, nihayetinde hendek kazılmak, patlayıcı maddelerle tuzaklamak ve silahla nöbet tutulmak suretiyle İlçenin ve diğer mahallelerinden tecrit edilmiş olan bu yerlere müdahale amaçlı olarak 14/12/2015 tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, bu tarihe kadar yaşanan olaylarda 150 civarında silahlı, roketatarlı veya patlayıcı ile yapılan saldırılarla bir asker ve bir korucunun şehit edildiği, toplam 45 güvenlik görevlisinin de yaralandığı incelene dosya kapsamı ve yapılan açık kaynak araştırmaları ile sabittir.
Sanık da İlçede sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra 26/12/2015 günü saat 18.00 civarında yanında bir başka kişi ile birlikte şüpheli vaziyette yakalanmıştır. Yukarıda da izah edildiği üzere sanık YDG-H içinde... Timi olarak adlandırılan yapılanmaya bağlı olarak hendeklerin tuzaklanmasında ve ses bombası temininde aktif olarak çalışmıştır.
Yerel Mahkeme sanığın vahamet arz edecek düzeyde bir eylem katıldığının saptanamaması gerekçesi ile sanığın örgüt üyeliğinden cezalandırılmasına hükmetmiştir... İlçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağından sonra sokaklara kurulan hendek ve barikatların kaldırılması, patlayıcı maddelerin temizlenmesi için operasyon başlatıldığı, bu operasyon sırasında örgüt üyelerinin güvenlik güçleri silahlı çatışmaya girerek mukavemet ettikleri yine açık kaynak araştırmaları ile rahatça ulaşılabilen bir bilgidir. Dosya kapsamında bu olaylara ilişkin tutanak bulunmadığından yerel mahkeme...Mahallesinde hendek ve barikatların kaldırılması için yapılana müdahalelerle ilgili hiç bir araştırmaya da gitmeden sanığın vahamet arz edecek nitelikte bir eyleme katıldığının tespit edilemediğinden bahisle hüküm vermiştir.
Buna karşılık ...nun 302/1 maddesinde yazılı suçun oluşumu için vahamet arz edecek nitelikte bir başka suçun işlenmesi gerekmemektedir. Yargılamaya konu olaya bakıldığında sanığın bulunduğu...Mahallesine giren sokakların hendek ve barikatlarla kapatıldığı, herhangi bir müdahalenin önlenmesi için bu yerlerin patlayıcı maddelerle tuzaklandığı, sanığın bu tuzaklamalarda en azından kablo temin ederek aktif görev aldığı, keza mukavemete yardımcı olacak ses bombalarının da sanık tarafından temin edildiği, böylece kısmen de olsa belirli bir zaman diliminde devlet otoritesinin tamamen ortadan kaldırıldığı bir hakimiyet alanı oluşturulduğu, güvenlik güçlerinin ancak silahlı çatışmaya girmek suretiyle tekrar bu mahallelere girebildiği, bu haliyle başkaca bir eyleme gerek dahi kalmadan, olayların kül halinde toplumda kaos ve tedirginlik oluşturacak, devlet otoritesine olan güveni sarsacak, kamu düzenini, toplum barışını bozarak devletin ülkesi, milleti ve egemenliği bakımından somut tehlike meydana getirecek yoğunluk ve ciddiyette olması nedeniyle ...nun 302/1 maddesinde yazılı suçun işlendiğinin kabulünün gerektiği sonucuna varılmıştır. YCGK.nun 25/05/1999 gün ve 136 sayılı kararına göre ...nun 302. maddesindeki suçun oluşması için ayrıca vahim nitelikte bir ... suçun oluşmasının gerekmediği açıktır. Açıklanan bu nedenlerle Yüksek Dairenin onama kararına itiraz etmek gerekmiştir." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 29.11.2018 tarih ve 3709-4696 sayı ile oy birliğiyle, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen iddianame ile, Silopi ilçesinde meydana gelen yoğun terör olayları sebebi ile... Valiliğinin 14.12.2015 tarihli kararı ile başlayan sokağa çıkma yasağı sırasında 26.12.2015 tarihinde kolluk kuvvetlerinin yaptığı operasyon sonrasında...Mahallesi 213. Sokak üzerinde şüpheli tavırlar sergileyen sanığın yakalandığı, başka dosya şüphelisi ... Elma'nın sanık hakkında "Resim 52'de bana göstermiş olduğunuz şahsı...Mahallesinden tanırım. Bu şahsın açılan hendeklere tuzaklanan mayınların yerleştirilmesi olayında kablo temininde aktif olarak yer aldığını bilirim." şeklinde beyanda bulunduğu ve sanığın Silopi ilçesinde terör örgütü PKK/KCK/YDG-H içinde faaliyet göstererek barikatlarda pompalı tüfekle nöbet tuttuğunu beyan eden ... Şengil'le birlikte yakalandığı, bu suretle PKK/KCK silahlı terör örgütünün amaçlarına ulaşılabilmesi amacıyla ilan ettiği sözde öz yönetim faaliyetini güçlendirmek amacıyla kurulan barikatlarda mayınlı ve el yapımı tuzaklamaların gerçekleştirilmesine yönelik olarak kablo ve ekipman temin etmek suretiyle işlediği anlaşılan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan cezalandırılması talep edilmiştir.
Sanık kollukta verdiği ifadesinde özetle; bir akrabası ile birlikte Irak ülkesine gidip gelerek taşımacılık yaptığını, 14.12.2015 tarihinde Irak'tan Silopi'ye geldiğinde sokağa çıkma yasağı ilan edileceğinin duyurulmaya başlandığını, ailesinin bu nedenle Nervan Köyündeki bir akrabalarının yanına gittiğini, kendisinin de...Mahallesinde bulunan bir akrabalarında kalmaya başladığını, 26.12.2015 tarihinde de...Mahallesinde bulunduğunu, güvenlik güçlerinin kendisiyle birlikte ... Şengil'i 4. Cadde üzerinde bulundukları sırada yakaladıklarını, ...'ın yanında kimliği bulunmadığı için askerlerin kendilerini alarak polislere teslim ettiklerini, güvenli bölgeye gitmek için sokağa çıkmış olduklarını, hiçbir şekilde...Mahallesinde ya da Silopi'nin başka bir mahallesinde meydana gelen hendek kazılması, barikat kurulması ve patlayıcı madde tuzaklanması olaylarına karışmadığını, başka sokak eylemlerinde de bulunmadığını, iftira atıldığını, atılı suçlamaları kabul etmediğini,
Cumhuriyet savcılığında verdiği ifadesinde özetle; 26.12.2015 tarihinde komşusu Muhyettin Mete'nin evinde olduğunu, güvenlik güçlerinin gelmesi üzerine evden çıktığını, güvenli bir yere gitmek amacıyla sokağa çıktığı için sokağa çıkma yasağını ihlal etme amacının bulunmadığını, hiçbir şekilde hendek kazılması ve açılan hendeklere tuzaklanan mayınların yerleştirilmesi olayında kablo temininde bulunmadığını, ilçede meydana gelen hiçbir eyleme katılmadığını,
Sulh ceza hâkimliğinde verdiği ifadelerinde özetle; sokağa çıkma yasağını ihlal etmediğini, kaldığı komşusu Muhyettin'in evinden kendi evinin bahçesinde bulunan hayvanlarla ilgilenmek için buraya geçtiğini, hayvanlara yem verdikten sonra tekrar komşusunun evine döndüğünü, askerlerin gelip burada arama yaptığını ve sonra kendilerini karakola götürdüklerini, hiç dışarı çıkmadığını,
Kovuşturma aşamasındaki savunmasında ise özetle; üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, sorulmuş olan silahlı terör örgütüne herhangi bir mensubiyetinin bulunmadığını, örgütün faaliyetlerine katılmadığını, ... Elma isimli şahsı tanımadığını, bu kişinin teşhis beyanını kabul etmediğini, olay günü yanındaki şahısları tam hatırlamadığını ancak bu kimselerin 155'i arayarak yardım istemiş olabileceklerini, suçsuz olduğunu,
Savunmuştur.
Tanık ... Elma 11.09.2015 tarihli fotoğraf teşhis tutanağında, "Resim 52'de bana göstermiş olduğunuz şahsı...Mahallesinden tanırım. Bu şahsın açılan hendeklere tuzaklanan mayınların yerleştirilmesi olayında kablo temininde aktif olarak yer aldığını bilirim." şeklinde beyanda bulunmuşken duruşmada verdiği ifadesinde, sanığı tanımadığını, herhangi bir teşhiste bulunmadığını, önceki teşhis beyanlarını kabul etmediğini, bunları emniyetteki baskı ve tehdit altında verdiğini, ayrıca okuma yazması olmasına rağmen teşhis tutanaklarını okumasına dahi fırsat vermeden baskı altında imzalattıklarını,
Gizli tanık Batı, Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde "Resim 67'de bana göstermiş olduğunuz şahsı...Mahallesinden tanırım. Bu şahsın... Timinde YDG-H içerisinde faaliyet yürüttüğünü ve değişik zamanlarda eylemlere katıldığını bilirim" şeklinde teşhiste bulunduğu, duruşmada alınan ifadesinde ise sanığı aynı ilçe merkezinde ikamet ettikleri için tanıdığını, şahsın PKK/KCK Silahlı Terör Örgütünün gençlik yapılanması olan YDG-H üyesi olduğunu, örgüt içerisinde basit düzeyde olup emir ve talimat vermediğini,...Mahallesi dahilinde... Timi'nde faaliyetlere katıldığını, sokak eylemleri sırasında ses bombalarını bu şahsın alıp getirdiğini, ancak onun imal edip etmediğini bilmediğini,
Beyan etmişlerdir.
... 2. Ağır Ceza Mahkemesince sanığın, silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın şehirlerdeki gençlik yapılanması olan YPS/YDG-H üyesi olduğu, Silopi ilçe merkezinde örgütün sözde öz yönetim ilanı kapsamında meydana gelen eylemler sırasında milis faaliyeti şeklinde örgütün kırsal kadrosunda olmaksızın ilçe merkezinden katılım yaparak gençlik yapılanması dahilinde faaliyetlere katıldığı, YDGH içerisinde... Timi isimli yapılanmada faaliyetlerde bulunduğu, sokak eylemleri sırasında ses bombaları temin ettiği, patlayıcı maddeler için kablo temini faaliyeti yürüttüğü, örgütsel gizlilik esaslarına göre hareket ettiği, örgütün emir ve talimatlarına uyarak organik bağ kurduğu, PKK-KCK Silahlı Terör Örgütü üyesi olup örgütten aldığı emir ve talimatlara uygun hareket ederek örgütsel gizliliğe riayet ettiği, dolayısıyla örgüt bünyesinde hiyerarşik yapı içinde faaliyet gösterdiği, sokak eylemleri sırasında patlayıcı maddelerin kablolarını temin etme ve sokak eylemleri sırasında ses bombalarını eylem alanlarına getirme eylemlerinin salt vahamet arz eden eylemler olmadığı, suçların bireyselliği ilkesi de gözetilerek her bir fail bakımından eylemlerin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, ancak failin örgüt içindeki konumu, organik bağı ve kendisine verilen talimatlara uygun gerçekleştirdiği eylemlerin amaç suçu gerçekleştirmeye tek başına yeterli olup olmadığı hususunda bahsi geçen eylemlerin TCK'nın 302/1. maddesindeki amaç suçu oluşturmak bakımından elverişli ve vahamet arz eden ... suç yeterliliğinde olduğuna dair mahkemede şüphe hasıl olduğu ve bunun sanık lehine değerlendirilerek örgütün bir üyesi olarak faaliyetlere iştirak eden sanığın eylemlerinin TCK'nın 314/2. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetine karar verilmiş, sanık müdafisinin istinaf talebi üzerine dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi ise istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için öncelikle Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu ile silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ve 2015-2016 yıllarında PKK silahlı terör örgütünün il ve ilçelerde gerçekleştirdiği eylemlere değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
Devletin varlığı ya da bütünlüğü öncelikle Anayasa'da teminat altına alınan değerdir. Anayasa'nın 3. maddesinde, Türk Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu ifade edilmiş; 14. maddesinde, Anayasa'da yer alan hak ve özgürlüklerin, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak amacıyla kullanılamayacağı, üçüncü fıkrasında ise bu amaca aykırı faaliyetlerin yaptırımlarının yasa ile belirleneceği hüküm altına almıştır.
Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu 5237 sayılı TCK'nın 302. maddesinde;
“(1) Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesi;
“Madde, Devletin ülkesine, egemenliğine ve birliğine karşı cürümlerden en ağırını cezalandırmaktadır; korunan hukukî yarar Devletin ülkesinin bütünlüğü ve egemenliğidir. Söz konusu suç, serbest hareketli bir suçtur.
Bu suçun oluşabilmesi için belli amaca yönelik fiillerin işlenmesi gerekir.
Bu amaç, madde metninde,
1. Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak,
2. Devletin birliğini bozmak,
3. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak,
4. Devletin bağımsızlığını zayıflatmak, olarak belirlenmiştir.
Söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu bakımdan, fiillerin söz konusu neticeleri yaratabilecek nitelikte bulunması, suçun oluşması için şarttır. Devletin birliğini bozmak, topraklarının bir kısmını veya tamamını başka bir devletin egemenliği altına koymak, topraklarından bir kısmını Devlet egemenliğinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını azaltmak sonuçlarını doğurması mümkün bulunmayan bir fiil suçun maddî unsurunu oluşturmayacaktır. Fiilin bu niteliği taşıyıp taşımadığı ise olayların özelliğine göre takdir edilecektir.
Bu fiillerin, cebrî nitelikli olması gerekir. Maddede ayrıca ‘yönelik cebrî fiiller’ denilmesi gereksiz (lüzumsuz, zait) sayılmıştır; zira maddede belirtilen maksatlar çerçevesinde, fiillerin kendisinin nitelikleri gereği cebrî olması icap ettiği aşikârdır.
Suçun oluşabilmesi için, maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmiş bulunmasına ihtiyaç yoktur. Belirtilen amaçlara yönelik fiillerin işlenmiş bulunması yeterlidir.
Bu suçun işlenmesi sırasında örneğin kişiler öldürülmüş, kasten yaralanmış ya da kişilerin veya kamu mallarına zarar verilmiş olabilir. Maddenin ikinci fıkrasında, bu suçlardan dolayı da ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasına göre, bir ve ikinci fıkrada yer alan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.” şeklinde olup 01.06.2005 tarihinden önce bu maddenin karşılığını oluşturan 765 sayılı TCK’nın 125. maddesinden farklı olarak suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde ayrıca bu suçlardan da cezaya hükmolunması gerekeceği belirtilmiştir. Böylelikle TCK'nın 302. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan amaç suçun işlenmesi sırasında işlenen ... suçlardan dolayı TCK'nın 302. maddesinin ikinci fıkrası gereği ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.
Her devlet siyasal fonksiyonu kapsamında ülke, egemenlik ve millet/ulus unsurlarını, Anayasal düzenini ve bu düzenin işleyişini koruma altına alır. Anayasa'nın 3. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Kişi hak ve hürriyetlerinden hiçbirisi Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz (Anayasa m. 14). Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini korumak devletin/siyasal iktidarın temel amaç ve görevlerindendir (Anayasa m. 5). 5237 sayılı TCK'nın 302. maddesinde düzenlenen Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu, bu temel görevin hukuki zeminini oluşturmaktadır.
Suçta korunan hukuki yarar Devletin birliği, ülke ve ulus bütünlüğü ile egemenliği, suçun konusu Devletin ülkesi, egemenliği ve milli birliği, suçun faili Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun ya da olmasın, yöneten veya yönetilen herkes, suçun mağduru Devletin millet/ulus unsurunu oluşturan her bir bireyi olup söz konusu suçun oluşabilmesi için işlenen fiilin cebri nitelikte olması ve bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli bulunması gerekirse de, maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmesine ihtiyaç yoktur. Fiilin cebri niteliğinden, maddi cebrin anlaşılması gerekmektedir. Cezalandırılan hareket devletin hayatını tehlikeye koyan icra hareketleridir.
Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu bir kalkışma suçu olarak peşinen tamamlandığı kabul edilen suçlardandır. Kalkışma suçlarında öngörülen zarar neticelerinin gerçekleşmesine yönelik elverişli ve uygun hareketlerin yapılmasıyla oluşmaktadır. Kanun koyucu, çok önemli gördüğü bazı hukuksal değerlerin zarar görmesini önlemek için bu değerlere zarar tehlikesi meydana getirilmesini dahi tamamlanmış suç gibi cezalandırmaktadır. Suçun oluşması için zarar neticesinin gerçekleşmesi aranmamakta, suçun oluşması için failin hareketinin söz konusu neticenin gerçekleşmesine yönelik olması ve hareketinin o neticeyi gerçekleştirmeye elverişli olması yeterli olacaktır (“Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma Suçu”, Doç Dr. Vesile Sonay Evik, s. 1733).
... fiilin işlenmesine yönelik icra hareketinin, hem zarar ya da tehlike suçu niteliğindeki ... suçun (TCK m. 302/2) hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun (TCK m. 302/1) “fiil” unsurunu teşkil ettiği görülmektedir. Buna göre elverişli/vahim eylemin diğer tabirle ... suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması, amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.02.2010 tarihli ve 103-22 sayılı kararı). Fiilin elverişli/vahim niteliği taşıyıp taşımadığı ise her olayın özelliğine göre örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü, fiilin niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir. Toplumda kaos ve tedirginlik oluşturacak, Devlet otoritesine olan güveni sarsacak, kamu düzenini ve toplum barışını bozarak amaç suçun gerçekleşmesi için elverişli tehlike ortamını hazırlayacak vahim eylemler bu suçun oluşmasında kriter olarak dikkate alınmaktadır.
Suç tamamlandığında eylemlerin cezalandırılamayacak olması ve teşebbüsün oluşumu için minimum gerekenlerin zaten suçun tamamlanması için yeterli olmasından dolayı kalkışma suçlarından olan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçuna teşebbüs mümkün değildir (Antolisei, 633; Fiandaca-Musco, 12; Lattanzi-Lupo, 20; Dolcini-Marinucci, 1834'ten alıntı, Faruk Erem/Nevzat Toroslu, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Savaş Yayınevi, ..., 1983, s. 74).
Diğer taraftan uyuşmazlığın çözümü için ceza hukukunda “Tipiklik” ve “Nedensellik bağı” kavramlarının da ayrıca açıklanması gerekmektedir.
Suç teşkil eden haksızlığın temelini kanuni tipin gerçekleştirilmesi oluşturur. Fiilin haksızlık içeriği, tipteki unsurlar içinde ifade edilmiştir. Olay, hareket ve netice bakımından ifade ettiği değersizlik soyut olarak tipte gösterilmiştir. İşte bir davranışın kanuni tipteki haksızlığın tanımıyla örtüşmesi hâlinde tipiklik gerçekleşmiş olur. Tipiklik kavramı ile suçta kanunilik ilkesi arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Anayasa'da (m. 38/1) ve Ceza Kanunu'nda (m. 2/1) yer alan “kanunsuz suç olmaz” ilkesi, cezalandırılabilirliğin bağlantı noktasının kanundaki bir suç tipi olduğunu ortaya koymaktadır. Kanunilik ilkesi gereğince kanun koyucu hangi fiillerin suç teşkil ettiğini açık bir şekilde kanunda göstermelidir. Kanunda suç olarak tanımlanmayan bir fiilden dolayı kimsenin cezalandırılması mümkün değildir. Böylece ceza hukuku bakımından önem taşıyan hareketleri önem taşımayanlardan ayırmak, tipikliğin önde gelen görevini oluşturmaktadır. Bunun önemli sonucu olarak ceza hukukunu ilgilendiren hareketlerin belli normlar tarafından tarif edilmesi, hukuk düzeninin değerlendirme faaliyetinin bir parçasıdır. Bir başka deyişle, her bir suç tanımının yarattığı soyut hareket tipi, hukuk düzeninin bunlar hakkında yaptığı olumsuz değerlendirmenin konusunu oluşturur. Kısacası hareket, tipiklik yargısının konusudur (Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, ..., 2018, s. 107).
Keza hukuka aykırılık ve normatif anlamda kusurluluk yargılarının konusu da yine harekettir. Suçun bir unsuru olarak kastedilen tipiklik ise dar anlamda tipikliktir (haksızlık tipi). Her bir suça kendi özelliğini veren ve onun haksızlık içeriğini karakterize eden tanımdaki unsurlar dar anlamda tipikliği oluşturur. Haksızlık tipinin (dar anlamda tipikliğin) fonksiyonu, yasaklanmış davranışın tipik haksızlık içeriğini belirleyen, özel suç tiplerine şekil ve biçim veren unsurları göstermektir. Kanundaki her bir suç tanımı, cezayı gerektiren haksızlığın özel bir biçimini, yani “haksızlık tipini” oluşturur. Suçun kanuni tarifi (kanuni tip), bir fiilin tipik haksızlık içeriğini somutlaştıran unsurları bir araya getirme fonksiyonuna sahiptir. Böylece suç tipleri, kanun koyucunun cezaya layık olarak gördüğü davranış şekillerini belirler. Tipiklik, burada, vatandaşların tipleştirilen emir ve yasaklara göre kendilerini yönlendirmeleri fonksiyonunu yerine getirir. Buna “tipikliğin uyarı fonksiyonu” denir (Appellfunktion des tatbestandes'ten alıntı, Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, ..., 2018, s. 108).
Tipiklik, insan hareketlerinin soyut kavramlarla tanımlanmasıdır. Şayet somut hareket, daha önce yapılan bu soyut tanıma uygunsa, bu hareketin tipe uygunluğundan bahsedilir. Hareketin suç tipindeki fiile, hareket edenin de suç tipindeki faile uygun olması gerekir. Bu itibarla tipiklik, ceza kanununun özel kısmında tanımlanan tüm suçların taşıdıkları özellikleri bu suçlardan soyutlayarak gösteren, yani her suça uyabilen soyut, çerçeve bir model olmaktadır. Tipiklik, sadece bir suç tipinin değil, tüm suçların özelliklerini taşıyan soyut bir kavramdır. Failin tipe uygun davranmasıyla tipik haksızlık da gerçekleşmiş olur. Çünkü kanunda tanımlanan her bir suç, bu somut tanımıyla, tipik haksızlığı oluşturan davranış tarzlarını ortaya koymuş olmaktadır.
Nedensellik bağı kavramına gelince;
Dış dünyada meydana gelen değişikliğin (neticenin) bir kimseye yüklenebilmesi ve dolayısıyla onun sorumlu olabilmesi, söz konusu neticenin o kimsenin hareketinden meydana gelmesine bağlıdır. Diğer bir deyişle, hareket ile netice arasında bir nedensellik bağı, bir sebep sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Şayet hareket ile netice arasında böyle bir ilişki yoksa netice hareketten meydana gelmemişse, kısaca nedensellik bağlantısı bulunmuyorsa neticenin faile yüklenebilmesi mümkün değildir (M. Emin Artuk/... Gökcen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitapevi, ... 2007, s. 412). Hiç kimse kendi hareketinin neden olmadığı, kendi hareketinin sonucu olmayan bir neticeden sorumlu tutulamaz. Bir neticeden dolayı sorumlu tutulabilmenin temelini, hareket ile netice arasındaki sebep sonuç ilişkisini ifade eden nedensellik bağı oluşturur. Sırf hareket suçlarında suçun oluşması için hareketin yapılması yeterli olduğundan bu suçlarda nedensellik bağı problemi ortaya çıkmaz. Nedensellik bağı, kanuni tanımında hareketin yanı sıra neticeye de yer verilen suçlarda gerekli olan bir olgudur (Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, ... 2018, s. 131).
Neticeli suçlarda tamamlanmış bir suçun kabulü, tipe uygun neticenin gerçekleşmesine bağlıdır. Ancak bu suçlarda sadece hareketin varlığının ve neticenin gerçekleştiğinin belirlenmesi yeterli olmayıp hareket ile netice arasında belli bir bağın bulunması da gerekir. Şayet hareketle netice arasında nedensellik bağı yoksa, o netice faile yüklenemez.
Nedensellik bağı, neticeli suçlarda suçun kanunda tanımlanmayan unsurları arasında yer almaktadır. Nedensellik bağı konusu ceza hukukunda çoğu zaman bir sorun olarak karşımıza çıkmaz. Bu yüzden ceza kanunları genelde nedensellik bağıyla ilgili olarak bir düzenlemeye gitmezler. Esasen bu konuda bir düzenlemeye gidilmesi gerekli de değildir. Zira nedensellik bağı, her neticeli suçta mutlaka bulunması gereken doğal bir olaydır. Bir başka deyişle hareket ile netice arasındaki bağı ifade eden nedensellik, hukuki bir konu ve kavram olmayıp doğa kanunlanna göre belirlenecek bir husustur. Nitekim hem mülga 765 sayılı TCK’da, hem de 5237 sayılı yeni TCK’da nedensellik bağına ilişkin genel bir hükme yer verilmemiştir. Özel kısımda yer alan suçların çoğunda da nedensellik bağına vurgu yapan bir açıklamaya rastlanmaz. Bununla birlikte bazı suçların (netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama, kasten yaralama) tanımında bu bağı belirten kelimelere yer verilmektedir (Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, ... 2018, s. 132). Türk Ceza Hukuku sistematiğinde nedensellik bağlantısının tespitinde sonuca etkili olan her şart dikkate alınmalı ve bu şartlar arasında neticeyi meydana getirmeye elverişli olan, en etkili şartla nedensellik bağı (maddi nedensellik) kurulmalıdır (M. Emin Artuk/... Gökcen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitapevi, ... 2007, s. 425).
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile ... ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar, kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve ... niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması, bireyin güvenli, ... içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için en az üç kişinin suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli ... ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt, niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde örgütten değil, ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, ... ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile ... ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silahlı örgüt" suçu ise;
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde, TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan Devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir.
PKK Silahlı Terör Örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile Suriye, İran ve Irak ülke topraklarının bir kısmını da içine alacak şekilde Marksist-Leninist ilkeler doğrultusunda Kürt devleti kurma amacı taşıyan ve bu amacı doğrultusunda 1984 yılından beri yurt içinde çok sayıda öldürme, yaralama, soygun, gasp, yol kesme, köy ve karakol basma, kundaklama vb. eylemler yapan bir terör örgütü olduğu, zamana ve konjonktüre paralel olarak ideolojisinde, stratejisinde, eylem metotlarında ve yapılanma biçiminde bazı değişikliklere gittiği, Nisan 2002'de KADEK, Kasım 2003'te KONGRA/GEL, Mart 2005'te KKK şeklinde isim değişikliği yaptığı, Mayıs 2007 tarihinden itibaren de yeni yapılanmasının KCK olduğunun duyurulduğu ve KCK yapılanmasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 28.12.2011 tarihli ve 10371-30790 sayılı kararı ile silahlı terör örgütü olarak tanımlandığı, PKK silahlı terör örgütünün hedefine ulaşmak için devrimci ... savaşı başlatmayı ve terör örgütüne müzahir kimselerin kent isyanları olarak nitelendirdiği bir direniş hazırlamayı planladığı, 6-8 Ekim olayları sonrası ciddi miktarda silah, mühimmat ve patlayıcı stokladığı, örgütün il ve ilçe merkezlerine gönderdiği kırsal kadroları ve şehir yapılanmaları vasıtasıyla Suriye Ayn-El Arap’ta (Kobane) uygulanan taktikleri uygulamaya çalıştığı ve bu kapsamda eş zamanlı olarak 09.08.2015 tarihinde ... ili ... ilçesinde, 10.08.2015 tarihinde... il merkezinde, 12.08.2015 tarihinde ... ilinin ... ilçesinde, 13.08.2015 tarihinde ... ilinin ... ilçesinde, 14.08.2015 tarihinde ... il merkezinde, 14.08.2015 tarihinde ... ili Merkez İpekyolu ve ... ilçelerinde, 15.08.2015 tarihinde ... il merkezinde, 15.08.2015 tarihinde ... ili ... ilçesinde, 16.08.2015 tarihinde ... ili ... ilçesinde, 17.08.2015 tarihinde... ili ... ilçesinde, 18.08.2015 tarihinde ... ili ... ilçesinde, 18.08.2015 tarihinde ... ili D.... ilçesinde, 19.08.2015 tarihinde... ili ... ilçesinde, 28.08.2015 tarihinde ... ili...lçesi Fırat Mahallesinde, 08.09.2015 tarihinde ... ili ... Mahallesinde, 16.09.2015 tarihinde ... ili Seyhan ilçesi İsmet Paşa Mahallesinde, 08.10.2015 tarihinde ... il merkezinde, 12.10.2015 tarihinde ... ili ... ilçesinde PKK/KCK terör örgütü üyeleri tarafından öz yönetim ilanında bulunulduğu tespit edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Şırnak Valiliğince 14.12.2015 tarihinde Silopi ilçesinde yerleşim yerlerinde devam eden terör eylemleri nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, ilçe merkezinde PKK/KCK silahlı terör örgütü mensuplarının yakalanması veya etkisiz hâle getirilmesi, örgüt adına kullanılan silah ve patlayıcıların ele geçirilmesi, örgüt mensuplarınca sokak ve caddelere açılan hendeklerin kapatılması ve oluşturulan barikatların temizlenmesini sağlamak amacıyla operasyonel çalışmaların yapıldığı sırada 26.12.2015 tarihinde...Mahallesi 213. Sokak üzerinde sanığın şüphe üzerine yakalandığı, sanık hakkında tanık ... Elma'nın 11.09.2015 tarihli fotoğraf teşhis tutanağında, "Resim 52'de bana göstermiş olduğunuz şahsı...Mahallesinden tanırım. Bu şahsın açılan hendeklere tuzaklanan mayınların yerleştirilmesi olayında kablo temininde aktif olarak yer aldığını bilirim." şeklinde beyanda bulunmuşken duruşmada verdiği ifadesinde sanığı tanımadığını, herhangi bir teşhiste bulunmadığını, önceki teşhis beyanlarını kabul etmediğini, bunları emniyetteki baskı ve tehdit altında verdiğini, ayrıca okuma yazması olmasına rağmen teşhis tutanaklarını okumasına dahi fırsat vermeden baskı altında imzalattıklarını belirttiği, gizli tanık Batı'nın Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde "Resim 67'de bana göstermiş olduğunuz şahsı...Mahallesinden tanırım. Bu şahsın... Timinde YDG-H içerisinde faaliyet yürüttüğünü ve değişik zamanlarda eylemlere katıldığını bilirim" şeklinde teşhiste bulunduğu ve duruşmada alınan ifadesinde ise sanığı aynı ilçe merkezinde ikamet ettikleri için tanıdığını, sanığın PKK/KCK Silahlı Terör Örgütünün gençlik yapılanması olan YDG-H üyesi olduğunu, örgüt içerisinde basit düzeyde olup emir ve talimat vermediğini,...Mahallesi dahilinde... Timi'nde faaliyetlere katıldığını, sokak eylemleri sırasında ses bombalarını sanığın alıp getirdiğini, ancak bunları onun imal edip etmediğini bilmediğini beyan ettiği, sanığın aşamalarda verdiği ifadelerinde atılı suçlamaları kabul etmediği olayda;
Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu bir kalkışma suçu olduğundan öngörülen zarar neticelerinin gerçekleşmesine yönelik elverişli ve uygun hareketlerin yapılmasıyla oluşmaktadır. Kanun koyucu çok önemli gördüğü bazı hukuksal değerlerin zarar görmesini önlemek için bu değerlere zarar tehlikesi meydana getirilmesini dahi tamamlanmış suç gibi cezalandırmaktadır. Suçun oluşması için zarar neticesinin gerçekleşmesi aranmamakta, suçun oluşması için failin hareketinin söz konusu neticenin gerçekleşmesine yönelik olması ve hareketinin o neticeyi gerçekleştirmeye elverişli olması yeterli olmaktadır. ... fiilin işlenmesine yönelik icra hareketinin, hem zarar ya da tehlike suçu niteliğindeki ... suçun (TCK m. 302/2) hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun (TCK m. 302/1) “fiil” unsurunu teşkil ettiği, buna göre elverişli/vahim eylemin diğer tabirle ... suçun hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması, amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekmektedir. Fiilin elverişli/vahim niteliği taşıyıp taşımadığı ise her olayın özelliğine göre örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü, fiilin niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir. Dış dünyada meydana gelen değişikliğin (neticenin) bir kimseye yüklenebilmesi ve dolayısıyla onun sorumlu olabilmesi, söz konusu neticenin o kimsenin hareketinden meydana gelmesine bağlıdır. Diğer bir deyişle, hareket ile netice arasında bir nedensellik bağı, bir sebep sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Şayet hareket ile netice arasında böyle bir ilişki yoksa yani netice hareketten meydana gelmemişse, kısaca nedensellik bağlantısı bulunmuyorsa neticenin faile yüklenebilmesi mümkün olamayacaktır. Devletin birliğini bozma ve ülke topraklarından bir kısmını devlet idaresinden ayırma amacına yönelik olarak vahamet arz eden nitelikte bir eylemi tespit edilmeyen sanık ...'nin, PKK/KCK Silahlı Terör Örgütünün gençlik yapılanması olan YDG-H üyesi olduğu, YDGH içerisinde... Timi isimli yapılanmada faaliyet gösterdiği, değişik zamanlarda eylemlere katıldığı, vahim nitelikteki bir eyleme katıldığı tespit edilemeyen ve örgütle organik bağ kurduğu anlaşılan sanığın eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğu ve Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.09.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.