Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/341 Esas 2022/600 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2021/341
Karar No: 2022/600
Karar Tarihi: 04.10.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/341 Esas 2022/600 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2021/341 E.  ,  2022/600 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Daires: Ceza Genel Kurulu


    Sanık ...'ün görevi kötüye kullanma suçundan beraatine ilişkin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 30.06.2021 tarihli ve 13-23 sayılı hükmün katılan ... vekili ve Yargıtay Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “Bozma” istemli 15.11.2021 tarihli ve 137004 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Ceza Genel Kurulunca sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükmünün isabetli olup olmadığına ilişkin temyiz incelemesi yapılacaktır.İncelenen dosya kapsamına göre;Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesince 23.11.2017 tarihli ve 9381, 13121 ile 13122 sayılı kararlarla sanık hakkında soruşturma izni ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesince 17.09.2018 tarihli ve 190 sayılı karar ile de kovuşturma izni verildiği,
    ... Adli Yargı ... Komisyonu Başkanlığının 07.07.2017 tarihli ve 3253 sayılı yazısına göre; ... 5. Aile Mahkemesinin 10.07.2017-14.07.2017 tarihleri arasındaki duruşma ve tüm mahkeme işlerinde ... Hâkimleri ., ., ., ... ve .'ın müştereken görevlendirildikleri,... 5. Aile Mahkemesinin 2017/446 esas numaralı dava dosyasının incelenmesinde; davacısı ., davalısı ... olan mal rejiminden kaynaklanan katılma alacağı davasında, 14.07.2017 tarihli tensip tutanağı ile plakası belirtilen araca tedbir ve belirtilen taşınmaza ihtiyati tedbir konulmasına hâkim . tarafından karar verildiği, yargılamanın devam ettiği,... 5. Aile Mahkemesinin 2017/433 esas numaralı dava dosyasının incelenmesinde; davacısı ...., davalısı ... ve dava konusu boşanma, müşterek çocukların velayeti ile birlikte davacı ve müşterek çocuklar için nafaka ile maddi ve manevi tazminat talepli olup 10.07.2017 tarihli dava dilekçesi ile davacı vekili Av. ... tarafından dava açıldığı, dilekçe ekinde davalının aylık maaşını belirten yurt dışı hizmet aktinin bulunduğu, davacı vekilinin aynı tarihli dilekçesi ile çocukların velayetinin tedbiren davacıya verilmesi ve davalının ücret sözleşmesine göre tedbiren nafakaya hükmedilmesine karar verilmesinin talep edildiği, hâkim .tarafından 11.07.2017 tarihli tensip zaptı ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile çocuklarının kimin yanında kaldıklarının, bakımının kim tarafından karşılandığının kolluk aracılığıyla araştırılmasına, davacı vekilinin dilekçesinde belirttiği nafaka taleplerinin SED araştırmasından sonra değerlendirilmesine ve duruşmanın 31.10.2017 tarihine bırakılmasına karar verildiği, davacı.un vekili aracılığıyla başvuru yapması üzerine 14.07.2017 tarihinde sanık ... tarafından oturum açıldığı, çocuklar ve psikolog ... dinlendikten sonra çocukların velayet hakkının tedbiren davacıya verilmesine karar verildiği, davacı vekilinin 17.07.2017 tarihli dilekçe ile davalının 3.200 Dolar maaş aldığı, davalının davacıyı telefonla arayarak tehdit edip hakaret ettiği, bunları davacının telefonuna kaydettiğini ileri sürüp davalı hakkında uzaklaştırma kararı verilmesinin talep edilmesi üzerine 18.07.2017 tarihinde sanık tarafından; dosyaya gelen belge ve rapor içeriği, mağdurun maruz kaldığı şiddetin derecesi ve tarafların iradesi değerlendirildiğinde davalı ... aleyhine 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca 6 ay süreyle müşterek konuttan uzaklaştırma da dahil olmak üzere beş ayrı tedbire hükmedildiği, ... Şube Müdürlüğünün 18.07.2017 tarihli yazısı ile davalının banka hesap bilgileri ve hesap hareketlerinin gönderildiği, kolluk tarafından 19.07.2017 tarihli yazı ile davalının sosyal ve ekonomik durum araştırmasının yapıldığının belirtildiği, sanığın 18.07.2017 tarihli ara karar ile davacı için aylık 2.000 TL ve müşterek çocuklar için de 1.000’er TL olmak üzere toplam 4.000 TL tedbir nafakasına TMK’nın 169. maddesi uyarınca hükmettiği, ... 4. Aile Mahkemesinin 2017/246 esas numaralı dava dosyasının incelenmesinde; davacının., davalının ... olduğu, davacının 17.03.2017 tarihli dava dilekçesinde boşanma ve ortak çocuklarının velayetinin verilmesini talep ettiği, davanın boşanma davası olduğu, 14.06.2017 tarihinde yapılan ön inceleme duruşma tutanağı ile taraflara tanıklarını bildirmeleri için kesin süre verildiği, davacının 15.06.2017 tarihli dilekçe ile bildirdiği tanıklar arasında ortak çocukları ... olup 11.07.2017 tarihli oturumda dinlendiği, sanık tarafından yapılan duruşma sonrasında 18.07.2017 tarihinde davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, tarafların çocukları .’un velayetinin davacıya verilmesine, davacı ve çocuk için nafaka ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine karar verildiği,Anlaşılmaktadır. Katılan ...; 2005 yılında evlendiği tanık.ile boşanmayı gerektirecek kadar problemlerinin bulunmadığını, ortak iki çocuklarının olduğunu, ...'da çalıştığını, ... izni için Türkiye'ye döndükten sonra e-devletten yaptığı kontrolde kendisine karşı açılan boşanma davasını gördüğünü, tanık ...’yı araması üzerine kaçamak cevaplar verdiğini, hesaplarını kontrol ettiğinde tanık ...ile olan ortak hesabına bloke konulduğunu öğrendiğini, izin alarak Türkiye'ye geldiğinde hakkında uzaklaştırma kararı verildiğini öğrendiğini, yapılan tebligatların yurt dışındayken tanık ...’nın kendisinin çarşıda olduğunu bildirerek aldığını, sanık tarafından geçerli hiçbir tebligat yapılmadan usulü işlemlerin yürütüldüğünü, uzaklaştırma kararı nedeniyle eve giremediği dönemde ... içerisinde kaldığından tesadüfen tanık ...’yı bir erkekle parkta öpüşürken gördüğünü ve telefonla fotoğraflarını çekmek istediği sırada o şahıs tarafından telefonunun alındığını, aralarında arbede yaşandığını, tanık ...’nın araçla olay yerinden uzaklaştığını, şahsın da koşarak uzaklaşmaya çalıştığını, aracında bulunan meyve bıçağını alıp peşinden gittiğini ve yakaladıktan sonra şahsı yaraladığını, olay günü ilk defa gördüğü bu şahsın sanık olduğunu kollukta öğrendiğini, sonrasında başka kadınlarla ilişkisi olduğunu duyduğunu,
    Katılan ...; boşanma davasında mahkeme hâkimi olan sanığın, tanık ...’e kızları olan tanık ...'u davada tanık olarak bildirmesini söyleyip tanık ...’in avukatıymış gibi davranarak yardımcı olacak şekilde sözler sarf ettiğini, kendisinin bildirdiği şahitleri ise doğru düzgün dinlemeyip lehine olacak beyanları zapta geçirmediğini, tanıklarını görmezden geldiğini, duruşmadan sonra mübaşirin, tanık . ile ortak kızları olan ...’un yanına gelerek sanık tarafından çağrıldığını söylediğini, tanık ...'un bir süre sonra tekrar duruşma salonuna girdiğini, öğrendiği kadarıyla sanığın tanık ...'dan cep telefonu numarasını isteyip . ve . kullanıp kullanmadığını sorduğunu, tanık ...'un ise kullanmadığını söylemesi üzerine sanığın cep telefonunun numarasını yazıp tanık ...'a verdiğini, bir süre sonra da tanık ...'un kullanmış olduğu instagram hesabına sanığın takip isteği gönderdiğini öğrendiğini, Mağdur ...; ... veya başka bir adliyedeki aile mahkemesinde herhangi bir davasının olmadığını, sanığı tanımadığını, sanık hakkında ... Bakanlığına herhangi bir şikâyet dilekçesi göndermediğini, Tanık ...; 2012 yılı Ocak ayı ile 2015 yılı Nisan ayı arasında ... 4. Aile Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak görev yaptığını, sanığın mahkemeye dava açan güzel, genç ve bakımlı kadınlarla birebir ilgilendiğini, taraflarla duruşma öncesi ve sonrasında odasında özel görüştüğünü, duruşmaya çıktığında masanın üzerinde bulunan aynadan sanığın bayanlara dikkatli şekilde baktığını gördüğünü, duruşmaya katılmak istemeyen bir kısım bayanların duruşmaya gelmesi gerektiğini, bizzat durumu müşahede ederek nafaka ve tazminat miktarını tayin edeceğini söylediğini, sanığın . isimli şahsın dosyasını takip ettiğini, ...'ın veya yakınlarının başka mahkemelerde olan davaları için dilekçe yazdığını,.'a ... aradığını, sanıkla birlikte asansördeyken ...'ın aradığına şahit olduğunu, Ekim-Kasım aylarında sanığın telefonla yaptığı görüşmede “Pastayı alarak kreşe birlikte gidelim.” dediğini, sanığın o yaşta çocuğu olmadığı için dosyanın tarafı olması sebebiyle ...'ın aile nüfus kaydına baktığında .’ın çocuğunun doğum günü olduğunu öğrendiğini, Tanık ... müfettiş beyanında; zabıt kâtibi olduğunu, sanık ile 2012 yılından 2017 yılına kadar ... 4. Aile Mahkemesinde birlikte çalıştıklarını, sanığın bayanlara karşı normal olmayan bir davranışını görmediğini, son bir kaç senedir sanığın adliyedeki kadınlara karşı yakınlık gösterdiğinin konuşulduğunu, bir kaç kez avukatlardan bu tarz sözler duyduğunu,
    İstinabe suretiyle alınan beyanında; zabıt kâtibi olduğunu, sanık ile 2012 yılından 2017 yılına kadar ... 4. Aile Mahkemesinde birlikte çalıştıklarını, sanığın davanın tüm tarafları ile bayan-erkek ayrımı yapmaksızın görüşüp özel olarak ilgilendiğini, görüşmek için gelen hiç kimseyi geri çevirmediğini, iddiaya konu olay hakkında doğrudan bilgisi olmayıp sonradan öğrendiğini, sanığın bayanlara karşı herhangi bir olumsuz davranışına şahit olmadığını, Tanık ...; ... 4. Aile Mahkemesinde Şubat ayından itibaren yazı işleri müdürü olarak görev yaptığını, sanıkla yaklaşık 7-8 ay kadar birlikte çalıştıklarını, sanığın bayanlara karşı herhangi bir olumsuz davranışına şahit olmadığını, sanığın bayan-erkek ayrımı yapmaksızın davanın tüm tarafları ile görüşüp kimseyi geri çevirmediğini, zaman zaman kendi yanında da görüşme yaptığını, iddiaya konu olayı sonradan öğrendiğini,
    Tanık ...; ... 5. Aile Mahkemesinde yaklaşık 5-6 yıldır kadrolu uzman psikolog olarak görev yaptığını, tanık ....'un taraf olduğu davada geçici olarak görevlendirilen sanığın kendisini çağırdığını, tanık ....'un duruşma salonunda olan çocuklarının geçici velayetinin anneye verilmesi konusunda kendi ağzından beyanının yazıldığını, duruşma zaptını okumadan imzaladığını, zira 14.07.2017 tarihli oturumda kendisine atfen yazılan beyanların kendisine ait olmadığını, ayrıca henüz tarafları dinlemeden velayetin geçici olarak bir tarafa verilmesine dair kanaat bildirmediklerini, o aşamada çocukların mevcut durumuna göre değerlendirme yaptıklarını, daha sonra çocukların velayeti konusunda rapor hazırlamak için evlerine gittiğini, anne ve çocuklarla bizzat görüştüğünü sonrasında ceza infaz kurumunda bulunan katılan ... ile görüştüğünü, çocukların velayetinin anneye verilmesi hususunda rapor düzenleyip mahkemeye sunduğunu, sanıkla tanık ....'un görüşmesine şahit olmadığını, ancak tanık ...ile sonraki görüşmesinde sanıkla parkta buluştuklarını, kendisine kitap verdiğini söylediğini, Tanık ...; ... 4. Aile Mahkemesinde 2011 yılından itibaren pedagog olarak görev yaptığını, sanığın olağan dışı herhangi bir davranışına şahit olmadığını, görüşmek isteyen herkesi kabul edip gelen kişiler arasında ayrım yapmadığını, bayanlara yönelik olumsuz herhangi bir davranışına şahit olmadığını, iddiaya konu olayı sonradan öğrendiğini,
    Tanık ...; ... 5. Aile Mahkemesinde altı yıldır yazı işleri müdürü olarak görev yaptığını, sanığın zaman zaman geçici görev ile mahkemelerinde yetkilendirildiğini, söz konusu dava açıldığında yıllık izinde olduğundan olayı sonradan öğrendiğini, sanığın bayanlara yönelik olumsuz herhangi bir davranışını görmediğini, Tanık ...; ... 5. Aile Mahkemesinde yaklaşık 2 yıl çalıştığını, müstemir yetkili hâkimin izinde olduğu dönemlerde zaman zaman mahkemede sanığın görevlendirildiğini, iddiaya konu olayı sonradan öğrendiğini, sanığın bayanlara yönelik olumsuz davranışına şahit olmadığını, Tanık ...; ... 4. Aile Mahkemesinde 2016 yılından itibaren zabıt kâtibi olarak görev yaptığını, iddiaya konu olayı sonradan öğrendiğini, sanığın bayanlara yönelik olumsuz herhangi bir davranışını görmeyip cinsiyet ayrımı yapmadan talep eden herkesle görüştüğünü,
    Tanık ...; tanık ....’un müvekkili olup onun adına boşanma, velayet, tazminat ve nafaka davası ile katkı payı alacağı için iki ayrı dava açtığını, her iki dava dosyasının ... 5. Aile Mahkemesine tevzi edildiğini, görevli hâkim izinde olduğu için boşanma davasına sanığın, diğer davaya ise hâkim Cemalettin Şahan’ın baktığını, müvekkilinin eşinin ...’da yüksek gelirle çalıştığını ancak gelir belgesinin olmadığını, bunun için yüksek miktarlı tedbir nafakası talep ettiklerini, sanığın pedegog eşliğinde çocuklarla görüşüp bu sırada kendisini ve tanık ...’yı dışarı çıkarıp çocuklarla bizzat görüştüğünü, sanığın nafakaya dayanak teşkil edecek belge olup olmadığı sorduğunu, tanık ...’nın eşine ait ... sözleşmesini sunduğunu ve eşine ait tehdit mesajlarını sanığa gösterdikten sonra söz konusu mesajların sanık tarafından duruşma tutanağına geçilerek uzaklaştırma kararı verildiğini, ayrıca ... sözleşmesine istinaden tedbir nafakasına hükmedildiğini, nafaka miktarının gelire göre verildiğini, tarafları anlaşmalı boşanmaya ikna edemediklerini, davalı eşin boşanmak istemediğini, daha sonra tanık ...’nın kendisine mesaj gönderen kişinin sanık olup olmadığını sorunca sanığın telefon numarasını bilmediğini söylediğini, tanık ...’nın uzaklaştırma kararı verildiği sırada telefon numarasının sanık tarafından istendiğini söylediğini, bıçaklanma olayını sonradan öğrendiğini, tanık ...’nın sabah yürüyüş yaptıktan sonra kitap okumak için oturduğu sırada yanına birisinin geldiğini, okuduğu kitabı merak ederek sorular sorduğunu, bu sırada eşinin kendisini takip ettiğini, daha sonra eşinin bu kişiyi izleyerek bıçakladığını kendisine söylediğini, ertesi sabah yanına gelip parkta yanına oturan kişinin sanık olduğunu, sanık ile aralarında herhangi bir şey yaşanmadığını sadece kendisi ile ilgilendiğini, iki üç kez aradığını, bir kez çay içtiklerini, ancak duygusal arkadaşlık kurmadıklarını söylediğini,
    Tanık.; 2017 yılı Temmuz ayında katılan ... ile boşanma davasının ... 4. Aile Mahkemesinde yapılan duruşması bittikten sonra sanığın kızları olan ...'u çağırdığının söylendiğini, bu sırada koridorda beklediğini, tanık ...'un anlattığına göre sanığın tanık ...'dan kendisini ve eşini barıştırmasını, okumasını ve babası ile görüşmesini tavsiye ettiğini, ayrıca kendi telefon numarasını yazarak tanık ...'a verdiğini, sanığın kendisine ait instagram hesabını takip ettiğini, bu hesabı tanık ...'un kullandığını, bir keresinde kızına “Selam.” şeklinde mesaj yazdığını, ancak kızının karşılık vermediğini, sanığın boşanma davasında kendisini kayırmadığını, tanık ...’un o aşamada zaten tanık sıfatıyla dinlendiğini, onun tanık olarak dinlenmesi için sanık tarafından telkinde bulunulmadığını, Tanık ...; annesi tanık. ve babası tanık ... arasında ... 4. Aile Mahkemesinde görülen boşanma davasının ilk duruşmasına tanık olarak, ikinci duruşmasına ise izleyici olarak katıldığını, duruşmadan çıktıktan sonra mübaşirin sanığın kendisini çağırdığını söylemesi üzerine sanığın odasına gittiğinde sanığın, babasıyla sorunu olduğunu tespit ettiğini, bu sorunları çözmesini ve arasını düzeltmesini istediğini, cep telefonu numarasını vermesini söyleyince olmadığını ifade ettiğini, sanığın bir kağıda kendi cep telefonu numarasını yazıp verdiğini, sosyal medya üzerinden takipleşmek istediğini ifade etmesi üzerine durumu geçiştirdiğini, daha sonra sosyal medya hesabından sanığın kendisine gönderdiği takip isteğini kabul etmediğini, sanığın kendisine yönelik rahatsız edici herhangi bir söz ve davranışının olmadığını,
    Tanık ...; ... 5. Aile Mahkemesinde yaklaşık üç yıldır zabıt kâtibi olarak görev yaptığını, mahkemenin görevli hâkiminin olmadığı zamanlarda diğer aile mahkemesi hâkimlerinin ve sanığın geçici olarak baktıklarını, tanık ....’un mahkemelerine boşanma ve mal rejimi davası açtığını, dosya üzerinden koruma tedbiri kararı verildiğini, dosyanın rutin işlemlerinin yapıldığını, olağan dışı herhangi bir durumun gerçekleşmediğini, sanığın tanık .... ile görüşüp görüşmediğini bilmediğini, sanığın dosyanın taraflarıyla uygunsuz herhangi bir davranışını görmediğini,
    Tanık ...; ... 5. Aile Mahkemesinde yaklaşık yedi yıldır mübaşir olarak görev yaptığını, 2017 yılında atanan yetkili hâkim olmadığı zamanlarda diğer aile mahkemesi hâkimlerinin geçici olarak yetkilendirildiklerini, sanığın gelen kişilerle ayrım yapmaksızın görüşüp kimseyi geri çevirmediğini, taraflara, avukatlara ve kalem personeline yönelik uygunsuz davranışını görmediğini, tanık ....'un avukatı tanık ...’in söz konusu dilekçeyi getirmesi üzerine sanığın dosyayı incelediğini, tarafların ortak çocuklarını ve pedagogu çağırarak velayet konusunda duruşma yaptığını, bıçaklanma olayını sonradan öğrendiğini, Tanık ... Taşkaya; 2015-2017 yılları arasında ... 4. Aile Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak çalıştığını ve duruşmalarda görev aldığını, sanığın taraflara, taraf avukatlarına veya kalem personeline yönelik uygunsuz davranışını görmediğini, kendisiyle görüşmek isteyen kişiler arasında ayrım yapmaksızın herkesle görüştüğünü, iddiaya konu olayı sonradan öğrendiğini, Tanık ...; pizza ve döner dükkânı işlettiğini, olay tarihinde dükkânda çalışırken dükkânın önünde bir kişinin ileri geri hareket ettiğini, müşteri olduğunu düşünerek yanına gittiğinde bu kişinin sanık olduğunu gördüğünü, bıçaklandığını söyleyerek ambulans çağırmasını isteyince ambulans çağırdığını, bıçaklanan kişiye yardım ederek oturur vaziyete getirdiğini, Tanık ...; ... 5. Aile Mahkemesinde 2016 yılı Ekim ayı ile 2019 yılı Temmuz ayı arasında zabıt kâtibi olarak görev yaptığını, tanık ....’un vekili aracılığıyla boşanma ve nafaka davası ile katılma alacağı davalarını açtığını, tanık ...'nın vekilinin nafaka konusunda duruşma açılmasını istemesi üzerine sanığın re’sen duruşma açarak tanık ...ve çocuklar lehine nafaka verilmesine hükmettiğini, davada ...'un hesaplarını tespit etmek amacıyla bankalara müzekkere yazılmasını ve ıslak imzalı şekilde elden takipli olarak düzenlenmesini, maaş hesabı dışında başka banka hesabı tespit edilmesi hâlinde tedbir konulmasını sanığın istediğini, müzekkereleri yazdıktan sonra imzalatmak için sanığın yanına gittiğinde sanığın tanık ...'nın adliyede olup olmadığını sorduğunu, müzekkereleri imzaladıktan sonra tanık ...'ya teslim etmesini ve ...'nın yanına gelmesini istediğini, tanık ...'ya müzekkereleri teslim ettikten sonra sanığın yanına uğramasını söylediğini, ancak tanık ...’nın sanığın yanına gidip gitmediğini bilmediğini, tanık ...ile sanık arasında olağan dışı herhangi bir şey görmediğini, bıçaklanma olayını sonradan öğrendiğini,
    Tanık ...; 2017 yılının Eylül ayına kadar ... 4. Aile Mahkemesinde mübaşir olarak görev yaptığını, bu tarihten sonra ... 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görevlendirildiğini, iddiaya konu olayları sonradan öğrendiğini, Tanık ... müfettiş beyanında; söz konusu duruşmaya zabıt kâtibi olarak katıldığını, duruşmada tanık ...’nın iki çocuğunun dinlendiğini, uzman psikolog olan tanık ...’a sanığın bir soru sormadan onun ağzından duruşma zaptını yazdırdığını, o gün tanık ...’nın dinlenmediğini, tanık ...’ın duruşma tutanağını okumadan imzaladığını, İstinabe suretiyle alınan beyanında; ... 5.Aile Mahkemesinde 2018 yılı içinde 6-7 ay kadar geçici görevle zabıt kâtibi olarak çalıştığını, iddiaya konu olay hakkında doğrudan bilgi sahibi olmadığını,Tanık ...; 2011 yılında ... Adliyesine tayininin çıktığını, 4. Aile Mahkemesinde iki yıl çalıştığını, sanıkla birlikte çalıştıkları dönemde 6284 sayılı Kanun’un yürürlüğe yeni girdiğini ve çok fazla dosyanın tevzi edildiğini, bu tarz dosyalar geldiğinde sanığın bazen dosyanın tarafı olan kadınların telefon numarasını aramasını isteyip odasında görüştüğünü, dosyanın tarafı olan kadınlar gelince odasının kapısını kilitlediğini, daha sonra nasıl bir tedbir kararı yazacağını telefonda söylediğini, bunu yaparken dosyayı incelemediğini, mağdur tarafın beyanına dayanarak tedbire, hatta nafakaya hükmettiğini, bu tip dosyalarla fazla ilgilendiğini, hem duruşma esnasında hem de duruşma dışında dosyaların tarafı olan erkeklere daha sert tutum takınıp onları azarlayıp kovduğunu, kadınlara ise nazik davranıp odasında görüştüğünü, başka aile mahkemesi hâkimlerinin bu şekilde çalıştığını görmediğini, zabıt kâtibi . ve yeni atanmış zabıt kâtipleri sanık hakkında olumlu yönde ifade vermiş iseler de o dönem sanıkla beraber çalıştıklarını, olayın anlattığı gibi olduğunu, Tanık ....; katılan ...’un eşi olduğunu, söz konusu boşanma davasının temyiz aşamasında olduğunu ve katılan ... ile ayrı yaşadıklarını, aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle boşanmaya karar verip boşanma davası açtığını, katılan ...’ın kendisine karşı söylediği tehdit içerikli sözleri kayda aldığını, mahkemenin asıl görevli hâkimi izinli olduğu için sanık tarafından nafaka ve tehdit konusunda beyanının alındığını, bu sırada katılan ...’ın yurt dışında olup tehditleri nedeniyle hakkında uzaklaştırma kararına hükmedildiğini, verilen tedbir kararını imzalatmak için sanığın odasına gittiğinde sanığın kendisinden cep telefonu numarasını istediğini, sanığın katılan ... tarafından yapılan tehditleri bildiği için olaydan 1-2 ay sonra kendini tanıtarak mesaj atıp durumun nasıl olduğunu, hâla tehdit edilip edilmediğini sorduğunu, bu mesajlaşmadan sonra sanıkla bir kez çay içtiklerini, kendisinin de eşinden ayrı yaşadığını söylediğini, sohbet sırasında okuduğu kitaplardan bahsettiğini, daha sonra okuduğu kitabı sanığa vermek için parka gidip sanıkla konuşurken katılan ...’ın gelip sanığa saldırmaya başladığını, arbede yaşandığını, kavga bitince kendi aracına gittiğini, sanığın da aracına yöneldiğini, sanığın bıçaklandığını oradan ayrıldıktan sonra akşam polislerden öğrendiğini, sanıkla görüşmeden önce katılan ...’ın kendisine tehdit içerikli mesajlar atıp telefon ettiğini, evine yakın yerlerde aracın içerisinde yattığını, bunlarla ilgili de sanıktan ne yapabileceği konusunda bilgi almak istediğini,İfade etmişlerdir.Sanık ... Özel Daireye sunduğu 23.09.2019 tarihli dilekçede; davacı tanık .... ile davalı katılan ... arasında görülen, ... 5. Aile Mahkemesinin ilgili dosyasında görevlendirme ile dosyaya baktığını, bu tarz dosyalarda ara karar gereği veya yeni talepler gereği alınması gereken tüm tedbirleri aldığını, nafakaya hükmedilmesi için gerekli olan banka evrakı geldikten sonra, katılan ...’un yurt dışında olması nedeniyle velayet hususunda da bir karar verilmesi gerektiğinden ve çocukların kendilerini ifade edebilecek yaşta olduğundan bu çocukları da uzman huzurunda dinleyerek karar verdiğini, şayet çocukların velayetini tanık ....’a vermeyi düşünse dosya üzerinden de bu şekilde bir karar verebileceğini, annenin yabancı uyruklu bir kadın olması nedeniyle çocukları yurt dışına götürmesi hâlinde baba açısından telafisi imkânsız sonuçlar doğacağından çocukları dinledikten sonra karar verdiğini, Uluslararası Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 12. maddesi gereğince her çocuğun velayet hususunda görüş bildirme hakkına sahip olup çocukları bizzat hâkimin dinlemesi gerektiğini, duruşma esnasında tarafların beyanlarının olduğu gibi tutanağa geçirildiğini ve herkes tarafından tutanağın imzalandığını, tanık ...’ın beyanını kabul etmediğini, Aile Mahkemelerinin Kuruluşu Hakkında Kanun gereği hâkimin vermiş olduğu görevleri mahkeme uzmanlarının yapması gerektiğini, uzmandan görüş sorduğunda, olumlu ya da olumsuz veya daha fazla araştırma yapılması gerekir şeklinde bir görüş bildirmesi gerektiğini, tanık ....’un katılan ... tarafından tehdit edildiğine dair ses kayıtlarının olduğunu, bu ses kayıtlarını dinleyince katılan ...’un evden uzaklaştırılması gerektiği kanaatine vardığını, 6284 sayılı Kanun’un 8/3. maddesi gereğince tedbir kararı verilebilmesi için delil veya belge aranmayıp koruma kararlarının da derhal verilebilecek olduğundan bu kapsamda uzaklaştırma tedbirine hükmettiğini, talep edilen tedbir nafakası, evin tahsisi, mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle mallar üzerine tedbirler ve 6284 sayılı Kanun gereği koruma tedbirlerinin tamamen dosyadaki delillere göre verilmiş kararlar olduğunu, katılan ...’un Türkiye’de olduğu dönemde itiraz hakkını kullanmadığını, 2017 yılında adli tatilde izne ayrıldığını, bir önceki yıldan da devreden 30 günlük izni olup adli tatil bitiminden bir hafta sonra yeniden izne ayrıldığına göre tarafların dosyasına hiçbir etki ve tesirinin olamayacağını, söz konusu olayın basına yansıması üzerine katılan ...’ın şikâyetçi olduğunu, davacının dava dilekçesinde dayanmış olduğu delilleri göstermek zorunda olup eğer tanıklarını tek tek göstermemiş ise, ön inceleme duruşmasında tanıklarının kimler olduğu yönünde son bir süre verildiğini, ön incelemeden sonraki duruşmada tarafların tanıklarını dinlediğinden, bir sonraki duruşmaya da tanıklarını hazır etmelerini söylediğini, genelde tanık isim ve adresleri var ise mahkeme veznesine yatan avanstan bu kişileri davetiye ile çağırttığını, bu dosyada da aynı şekilde hareket edip herkesin tanık olabileceğini taraflara söyleyip kızlarının da tanık olacağını ihtar ettiğini, tarafların kızlarını duruşmada dinlediğini, kızları tanık ...’un davalı baba ile konuşmadığını görünce esas hakkında karar verdikten sonra tanık ...’a öğütte bulunup babanı ara, sor dediğini, babası yüzünden üniversite sınavına hazırlanamadığını ve kazanamadığını söyleyince bu duruma çok üzüldüğünden duruşmadan sonra tanık ...’u odasına çağırıp babasıyla konuşmasını, üniversite sınavlarına hazırlanmasını, her zaman bu konuda kendisine danışabileceğini söylediğini, taraflar aleyhine bir işlem yapmadığını, kâtip ...’ın iddia ve beyanlarını kabul etmediğini, kendisiyle çalıştığı kısa dönemde kalemde huzursuzluklara sebebiyet verip kendisi ve yazı işleri müdürü tarafından verilen işleri bazen hiç, bazen de zamanında yapmadığını, bu yüzden bir iki defa uyardığını, 6284 sayılı Kanun’un 5/4. maddesinin “Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.” şeklinde olduğunu, eve bakmayan, evi ile ilgilenmeyen bir de kadına ve çocuğa şiddet uygulayan koca evden uzaklaştırıldığında, bu uzaklaştırmanın kocaya mükafat gibi olacağından evden uzaklaştırma ile birlikte nafakaya hükmedildiği taktirde, kadın ve çocukların gerçek anlamda koruma altına alındığını, hatırladığı kadarıyla tanık ... nafakaya ilişkin kararı yazmayıp izin almadan ... yerinden ayrıldığından onu telefonla çağırarak kararı yazmasını söylediğini, bu dosyanın kime ait olduğunu dahi bilmediğini, 6284 sayılı Kanun gereğince gelen dosyaları taraflardan ziyade olaylara göre karara bağladığını, tanık ...’ın beyanlarının zabıt kâtibi olan diğer tanıkların beyanları ile de örtüşmediğini, zabit katibi ...’ın fazla kilolu olması nedeniyle ... sorunları yaşayıp konulan yanlış teşhis nedeniyle psikolojisinin bozuk olduğunu, bu tanık kendisinin kadınlara iyi davrandığını ileri sürmüş ise de görev yaptığı mahkemenin niteliği gereği her dosyada bir kadın ve bir erkeğin bulunduğunu, boşanma, velayet ve nafaka gibi davalarda kendilerini ifade etmeleri gerektiğine inandığından duruşmalara girmeden kendilerine yeteri kadar söz hakkı verdiğini, bu tanığın beyanlarının zabıt kâtibi olan diğer tanıkların beyanları ile de çeliştiğini,
    28.06.2021 tarihli dilekçede; TMK’nın 169. maddesindeki “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” şeklindeki emredici hüküm uyarınca baktığı bütün davalarda, bu yöndeki kararları vermeye yeterli delillerin bulunması hâlinde gecikmeksizin karar verdiğini, söz konusu boşanma dosyasında katılan ...’un aldığı maaşa ilişkin banka ekstrelerinin gönderilmesi üzerine 3.500 Dolar maaş aldığını tespit ettiğini, karara çıkacak olan dosyaları adli tatile ayrılmadan önce bitirmek için yoğun bir duruşma trafiği olmasına rağmen TMK’nın 169. maddesindeki emredici hükme göre adli tatilden önce bu önlemlerin alınması gerektiğinden karar verdiğini, bu önlemlerin yargılama sırasında verilen ara karar niteliğinde olup ve her zaman duruma göre değiştirilebileceğini, dosyada davalının ekonomik durumunu gösteren belgeler gönderildiğinden karar verdiğini, 6284 sayılı Kanun’un 7/4. maddesinde “Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.” hükmü bulunduğundan 6284 sayılı Kanun’da nafakaya hükmedilirken, mağdurun yaşam düzeyinin göz önünde bulundurulması emredilip re’sen bu nafakaya hükmedilebileceğinin düzenlendiğini, katılan ...’ın yurt dışında olup fiilen çocukların davacı annenin yanında kaldığını, çocukların velayetinin davacı anneye verilmesi hâlinde çocukları yurt dışına çıkarması mümkün olabileceğinden Çocuk Haklarına Dair Uluslararası Sözleşme’nin 11. maddesindeki “Taraf Devletler, çocukların yasa dışı yollarla ülke dışına çıkarılıp geri döndürülmemesi halleriyle mücadele için önlemler alırlar.” ve 12. maddesindeki “Taraf Devletler görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar. 2. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır.” hükmü karşısında çocukları bizzat dinleyerek sonradan çıkacak ihtilaflara ilişkin geçici önlemler aldığını, çocukların hatırladığı kadarıyla babalarından korktuklarını, uluslararası sözleşme hükümleri de dikkate alındığında çocukların velayetinin yargılama sonunda anneye verilme ihtimali olduğundan velayete yönelik tedbir kararını verdiğini, bu kararın davacı ile yakınlaşmak amacıyla yanlış verilmiş bir karar olmadığını, aksi takdirde davacı ve çocukların mağduriyetine sebebiyet vereceğini, görevinin gereklerine aykırı hareket etme unsurunun oluşmadığını, tek yanlış davranışının davacının telefon numarasını istemek olduğunu, söz konusu dosyanın müstemir yetkili hâkimi olmadığını, 40 günlük adli tatil iznine ertesi gün ayrılıp istese dahi göreve gelip başlayamayacağını, ayrıca kullanması gereken 30 günlük daha izninin olduğunu ve buna göre de duruşmalarını ayarladığını, katılan ...’ın boşanma davasında kusurlu bir eş olup haksız çıkmasını gururuna yediremeyip basına yansıyan olaydan dolayı şikâyet ettiğini, İfade etmiştir.İnceleme konusunun sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulması için öncelikle konuyla ilgili 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’ndaki ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’daki düzenlemelere değinmek gerekmektedir.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun İkinci Bölüm Boşanma başlığı altında düzenlenen “III. Geçici önlemler” başlıklı 169. maddesi; “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” şeklinde,
    Anılan Kanun’un “Boşanmada yargılama usulü” başlıklı 184. maddesi ise;
    “Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tâbidir:
    1. Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.
    2. Hâkim, bu olgular hakkında gerek re'sen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.
    3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz.
    4. Hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder.
    5. Boşanma veya ayrılığın fer'î sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hâkim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.
    6. Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.” biçiminde düzenlenmiştir.
    6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un “Amaç, kapsam ve temel ilkeler” başlıklı 1. maddesinin birinci fıkrası;
    “Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” şeklinde,
    Aynı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesi;
    “(1) Bu Kanunda yer alan;
    ç) Kadına yönelik şiddet: Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranışı,
    d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı,
    ğ) Tedbir kararı: Bu Kanun kapsamında, şiddet mağdurları ve şiddet uygulayanlar hakkında hâkim, kolluk görevlileri ve mülkî amirler tarafından, istem üzerine veya resen verilecek tedbir kararlarını,
    ifade eder.” biçiminde,
    Anılan Kanun’un “Mülkî amir tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları” başlıklı 3. maddesi;
    “(1) Bu Kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak aşağıdaki tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere mülkî amir tarafından karar verilebilir:
    (2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a) ve (ç) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde mülkî amirin onayına sunar. Mülkî amir tarafından kırksekiz saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.” şeklinde,
    Aynı Kanun’un “Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları” başlıklı 5. maddesi;
    “(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:
    a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.
    b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.
    c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.
    ç) Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması.
    d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.
    e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.
    f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.
    g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi.
    ğ) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi.
    h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması.
    ı) Bir ... kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması.
    (2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde hâkimin onayına sunar. Hâkim tarafından yirmidört saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.
    (3) Bu Kanunda belirtilen tedbirlerle birlikte hâkim, 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler ile 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre velayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında karar vermeye yetkilidir.
    (4) Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.” biçiminde,
    Anılan Kanun’un “İhbar” başlıklı 7. maddesi;
    “(1) Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. İhbarı alan kamu görevlileri bu Kanun kapsamındaki görevlerini gecikmeksizin yerine getirmek ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etmekle yükümlüdür.” şeklinde,
    Aynı Kanun’un “Tedbir kararının verilmesi, tebliği ve gizlilik” başlıklı 8. maddesi;
    “(1) Tedbir kararı, ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine verilir. Tedbir kararları en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluk biriminden talep edilebilir.
    (2) Tedbir kararı ilk defasında en çok altı ay için verilebilir. Ancak şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin devam edeceğinin anlaşıldığı hâllerde, resen, korunan kişinin ya da Bakanlık veya kolluk görevlilerinin talebi üzerine tedbirlerin süresinin veya şeklinin değiştirilmesine, bu tedbirlerin kaldırılmasına veya aynen devam etmesine karar verilebilir.
    (3) Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.
    ...” biçiminde düzenlenmiştir.Gelinen bu aşamada görevi kötüye kullanma suçu üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
    Türk Ceza Kanunu'nun ikinci kitabının "Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler"e yer veren dördüncü kısmının "Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı birinci bölümünde düzenlenen “Görevi kötüye kullanma” başlıklı 257. maddesi;
    "(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin, birinci fıkrasında düzenlenen icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız menfaat sağlanması ile oluşmaktadır. Buna göre ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanundan veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevinin gereklerine aykırı davranmasıdır. Suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte, fiil nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da suç tarihi itibarıyla kişilere haksız kazanç sağlanması gerekmektedir.Anılan maddenin gerekçesinde suçun oluşmasına ilişkin genel koşullar;
    "Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir." şeklinde vurgulanmış, gerekçede yer verilen "kazanç" ifadesi 6086 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle sonradan "menfaat" olarak değiştirilmiştir.
    Öğretide de TCK’nın 257. maddesindeki suçun oluşmasının, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi sonucunda kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da kişilere haksız menfaat sağlanması şartlarına bağlı olduğu, bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışların, suç kapsamında değerlendirilemeyeceği açıklanmıştır (... Emin Artuk - ... Gökçen - ... Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, ..., 2011, s. 913 vd; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, ..., 2013, s. 769; Veli ... Özbek - ... Nihat Kanbur - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker ..., Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, ..., 2011, s. 974.). Görevin gereklerine aykırı hareket etmekten, kamu görevlisinin görevini kanun, idari düzenlemeler veya talimatların öngördüğü usul ve esaslardan başka surette ifa etmesi anlaşılmaktadır. Bu anlamda kamu görevlisinin herhangi bir şekilde kanuni yetkisini aşması, kanunun aradığı şekil şartlarına uymaması, takdir yetkisini amacı dışında kullanması, kanunun emir ve müsaade ettiği hareketinin gerektirdiği ön şartlara aykırı hareket etmesi, kendisine teslim edilen ve görevi sebebiyle kullanması gerekli eşyayı usulsüz kullanması gibi fiiller görevin gereklerine aykırılık kapsamında kalmaktadır. Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle "Mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat" kavramlarının açıklanması ve somut olayda bunların gerçekleşip gerçekleşmediklerinin belirlenmesi gerekmektedir.Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir. Bu husus madde gerekçesinde; "Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir." şeklinde vurgulanmış, öğretide de mağduriyetin sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmeyip daha geniş bir anlama sahip olduğu, bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlali sonucunu doğuran hareketlerin ve herhangi bir çıkarının zedelenmesine neden olmanın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir (... Emin Artuk - ... Gökçen - ... Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, ..., 2011, s. 911 vd.; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, ..., 2013, s. 772; Veli ... Özbek - ... Nihat Kanbur - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker ..., Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, ..., 2011, s. 974.). şilere haksız menfaat sağlanması, bir başkasına hukuka aykırı şekilde her türlü maddi ya da manevi yarar sağlanması anlamına gelmektedir. Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde "Ekonomik bir zarar" olduğu vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak kanuni düzenleme içeren 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 71. maddesinde; kamu görevlilerinin kast, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her olayda hâkim tarafından, ..., mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması hâlinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir düşünceyle de hareket edilmemelidir.Bu açıklamalar ışığında inceleme konusu değerlendirildiğinde;... 4. Aile Mahkemesi hâkimi olan sanık ...’ün, ... 5. Aile Mahkemesi hâkiminin geçici olarak görevde bulunmaması nedeniyle diğer aile mahkemeleri hâkimleriyle birlikte bu mahkemede geçici olarak yetkilendirildiği, tanık ....’un vekili aracılığıyla davacı sıfatıyla, davalı olan katılan ...'a karşı açtığı boşanma, velayet, tazminat ve nafaka davasının ... 5. Aile Mahkemesinin 2017/433 esas numaralı dosyasında başka bir geçici yetkili hâkim tarafından tensip tutanağı hazırlanıp duruşmanın 31.10.2017 tarihine bırakılmışken tanık ....’un vekili ile birlikte 14.07.2017 tarihinde anılan mahkemeye başvurması üzerine sanığın davacı olan tanık ....'un çocuklarının velâyetini tedbiren davacıya verdiği, 18.07.2017 tarihinde tanık ....’un vekili aracılığıyla mahkemeye başvurarak nafaka ve davalı olan katılan ... hakkında uzaklaştırma kararı verilmesini istemesi üzerine sanığın, o sırada yurt dışında olan davalıyı dinlemeden davalının davacıya ve ortak çocuklarına tedbir nafakası ödemesine ve davalı hakkında 6 ay süreyle uzaklaştırma ile bazı tedbirlere hükmettiği, sanığın aynı tarihte tanık ....'un cep telefonu numarasını alması üzerine daha sonra mesajlaştıkları ve devamında yüz yüze görüştükleri, 21.09.2017 tarihinde tanık ....'un evine yakın bir parkta sanıkla tanık ....’un birlikte oturdukları sırada katılan ...’un eşini sanıkla görmesi üzerine sanık ile kavga ettiği, olay yerinden ayrılmak isteyen sanığı meyve bıçağı ile bıçaklayarak yaralaması üzerine basına intikal eden olay sonrası, aynı sanığın ... 4. Aile Mahkemesinin 2017/246 esas numaralı dosyasında görülen boşanma ve velayet davasında davalı olan katılan ...’ın sanık hakkında şikâyetçi olması üzerine, sanığın söz konusu boşanma davasında tarafların kızları olan tanık ...’un dinlenmesi gerektiğini davacı .’a söylediği, sanığın tanık ...’un tanık olarak dinlenebileceğini davacıya söyleyerek davacı taraf lehine hareket ettiği, sonrasında sanığın tanık ...'dan telefon numarasını isteyip onu sosyal medyadan takip ettiği, bu suretle sanığın görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan olayda; ... Adli Yargı ... Komisyonu Başkanlığının yazısına göre, mahkeme hâkiminin izinli olması sebebiyle sanığın da arasında yer aldığı beş aile mahkemesi hâkiminin ... 5. Aile Mahkemesinin 10.07.2017-14.07.2017 tarihleri arasındaki duruşma ve tüm mahkeme işlerinde geçici olarak görevlendirildikleri, sanık tarafından görevlendirildiği tarihten sonra 18.07.2017 tarihinde davalı aleyhine nafaka ve tedbir kararı verilmiş ve bu tarihte adı geçen mahkemede sanığın tekrar görevlendirilip görevlendirilmediğine dair bir araştırma yapılmamış ve bu husus açık ve kesin bir şekilde saptanmamışsa da; iddianame yerine geçen son soruşturmanın açılması kararında sanığın yetkisiz olduğu hâlde anılan mahkemede söz konusu kararı verdiğinin iddia edilmemesi ve bu eylemden dolayı açılan bir dava bulunmaması, CMK'nın 225/1. maddesi uyarınca hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecek olması, son soruşturmanın açılması kararında açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulamayacak olması nedeniyle bu eksikliğin sonuca etkili olmadığı gözetilerek;
    Tanık ....’un vekili aracılığıyla açtığı davada duruşma tarihi olan 31.10.2017 tarihinin beklendiği aşamada, davacı olan tanık ....’un vekiliyle başvuruda bulunması üzerine sanık tarafından 14.07.2017 tarihinde duruşma açılarak tarafların kendilerini ifade edebilecek yaşta olan ortak çocuklarını ve psikoloğu dinledikten sonra tedbiren çocukların velayet hakkının davacıya vermesinde; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesindeki; “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” şeklindeki düzenleme göz önüne alındığında sanığın çocukların beyanı doğrultusunda takdir hakkı kapsamında tedbiren çocukların velayet hakkını davacıya vermesi, davacı vekilinin davalının davacıya telefonda hakaret ve tehdit ettiğini, bunların kayıt altına alındığını bildirerek davacı ve çocuklar lehine nafaka ve uzaklaştırma kararı verilmesini talep etmesi üzerine sanığın dosya kapsamında bulunan davalının bankadan gelen hesap bilgileri ve hesap hareketleri ile dava dilekçesi ekinde yer alan davalının aylık maaşını belirten yurt dışı hizmet bordrosu kapsamında davacı ve ortak çocukları lehine takdir hakkı kapsamında tedbir nafakasına hükmetmesi, tanık ...’nın ve sanığın beyanlarına göre de tarafların daha öncesinde bir tanışıklıkları olduğuna dair bir iddia ve delil olmayıp sanığın tanık ...’nın telefon numarasını tedbir kararını verdikten sonra alması, sanığın anılan mahkemede geçici yetki ile görevlendirilip dosyanın daha sonraki aşamalarında görev almaması, 6284 sayılı Kanun’un 8/3. maddesi uyarınca koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmayıp önleyici tedbir kararının geciktirilmeksizin verileceğinin düzenlenmesi, aynı Kanun’un 2/1-d maddesindeki düzenleme uyarınca şiddet kavramının tanımında tehdit eyleminin de sayılması ile anılan Kanun’un 2/1-ğ maddesi uyarınca tedbir kararının hâkimin yanı sıra mülki amirler ve kolluk görevlileri tarafından dahi verilebileceğinin düzenlenmesi birlikte değerlendirdiğinde; sanık tarafından verilen kararların yargı yetkisi içerisinde ve takdir hakkı kapsamında kaldığı ve sanığa atılı görevi kötüye kullanma suçunun unsuru olan “görevinin gereklerine aykırı hareket etmek” eyleminin gerçekleşmediği, sanığın eyleminin disiplin soruşturmasını gerektirebileceği, zira HSK tarafından bu olaydan dolayı sanık hakkında idari işlem yapıldığı,Katılan ...’ın sanık hakkındaki iddiasına konu olayda; katılan ... aleyhine eşi olan tanık ... Şıvgın tarafından açılan boşanma ve velayet davasında sanığın taraflara tanıklarını bildirmeleri için kesin süre vermesi üzerine davacının bildirdiği tanıklar arasında kızı tanık ...'un da bulunması ve 11.07.2017 tarihli oturumda tanık ...'un dinlenmesi, tanık ....ın boşanma davasında sanığın kendi lehine davranmayıp tanık ...’u yanına konuşmak için çağırdığında zaten onu duruşmada dinlemiş olduğunu ve ...’un tanık olarak dinlenmesi için sanığın telkinde bulunmadığını beyan etmesi, tanık ...’un da duruşmada dinlendikten sonra sanık tarafından çağrıldığını ve sanığın odada kendisinin katılan olan babasıyla arasındaki sorunları çözmesini isteyip cep telefonu numarasını istediğini, cep telefonu kullanmadığını öğrenince sosyal medyadan takip isteği gönderdiğini beyan etmesi karşısında; sanığın takdir hakkı kapsamında söz konusu boşanma ve velayet davasında karar verdiği, sanığın görevini kötüye kullandığı yönünde açık ve somut bir iddia ve delil ileri sürülmediği, sanığın eyleminin disiplin soruşturmasına konu olabileceği kabul edilmelidir. Bu itibarla usul ve yasaya uygun Özel Daire kararının onanmasına karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin usul ve yasaya uygun 30.06.2021 tarihli ve 13-23 sayılı kararının ONANMASINA,2- Dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 04.10.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.






















    Hemen Ara