Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/417 Esas 2022/618 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2021/417
Karar No: 2022/618
Karar Tarihi: 06.10.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/417 Esas 2022/618 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2021/417 E.  ,  2022/618 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 401-346
    Şikâyetçi : ...
    Sanık ...’in insan ticareti suçundan TCK’nın 80/1, 62, 50 ve 53. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis ve 80 TL adli para cezasıyla; fuhuş suçundan ise aynı Kanun’un 227/2, 227/4, 62 ve 50. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis ve 100 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.05.2011 tarihli ve 203-353 sayılı hükümlerin, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay 8. Ceza Dairesince verilen 16.07.2012 tarihli ve 24136-24677 sayılı görevsizlik kararı üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 17.05.2013 tarih ve 8743-7722 sayı ile;
    " Sanıkların savunmalarının aksine insan ticareti ve fuhuş suçlarını işledikleri yönünde mağdurun iddialarını doğrulayacak nitelikte, mahkumiyetlerine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 28.10.2013 tarih ve 401-346 sayı ile bozma kararına direnilerek bu kez sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 109/3-b, 109/5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis ve 80 TL adli para cezasıyla; fuhuş suçundan ise aynı Kanun’un 227/2, 227/4, 62 ve 50. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis ve 100 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
    Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.03.2016 tarihli ve 57839 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosyanın gönderildiği Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.12.2016 tarihli ve 336-1697 sayılı yazısı ile 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca inceleme yapılmak amacıyla dosya kendisine gelen Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 01.03.2017 tarihli ve 3-415 sayılı ve Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 05.04.2017 tarihli ve 1844-1863 sayılı karışılıklı görevsizlik kararları üzerine görev uyuşmazlığını çözümleyen Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca 13.07.2017 tarihli ve 150-170 sayılı kararıyla dosyanın intikal ettiği Yargıtay 9. Ceza Dairesince 26.09.2017 tarih ve 2725-8763 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine dosyanın gönderildiği Ceza Genel Kurulunca 16.03.2021 tarih ve 1031-105 sayı ile Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin "Yeni Hüküm" niteliğinde olduğu ve Özel Dairece incelenmesi gerektiğine karar verilmiş, Yargıtay 9. Ceza Dairesince 21.10.2021 tarih ve 1186-8604 sayı ile fuhuş suçu bakımından verilen direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında verilen mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa yüklenen fuhuş suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, sanığın eylemlerinin insan ticareti suçunu oluşturması ihtimaline binaen Yerel Mahkemenin direnme kararına konu fuhuş ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının birlikte değerlendirilmesinin zorunlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 22.10.2007 tarih ve 16933-10961 sayı ile; sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, fuhuş ve kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi suçlarından kamu davası açılmıştır.
    ... 7. Asliye Ceza Mahkemesince 25.03.2008 tarih ve 1384-355 sayı ile; sanığın eyleminin iddianamede kabul ve iddia edildiği üzere TCK’nın, 5560 sayılı Kanun ile değişik 80/1. maddesindeki suçu oluşturma ihtimalinin bulunduğu gerekçesiyle aynı Kanun’un 227/2, 80/1, 109/2,3-b, 262, 53 ve 58. maddeleri uyarınca yargılama yapılmak üzere görevsizlik kararı verilmiştir.
    ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 21.07.2008 tarih ve 317-314 sayı ile; sanığın eyleminin insan ticareti suçunu oluşturmadığı gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verilerek dosya, görev uyuşmazlığının çözümü amacıyla Yargıtay 5.Ceza Dairesine gönderilmiştir.
    Yargıtay 5. Ceza Dairesince 24.03.2009 tarih ve 1926-3723 sayı ile; ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.07.2008 tarihli ve 317-314 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
    ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 03.05.2011 tarih ve 203-353 sayı ile; sanığın insan ticareti suçundan TCK’nın 80/1, 62/1, 50/2 ve 53. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna; fuhuş suçundan aynı Kanun’un 227/2, 227/4, 62/1 ve 50/2. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis ve 100 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, diğer suçlar açısından ise ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay 8. Ceza Dairesince 16.07.2012 tarih ve 24136-24677 sayı ile verilen görevsizlik kararı nedeniyle dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 17.05.2013 tarih ve 8743-7722 sayı ile; “Sanıkların savunmalarının aksine insan ticareti ve fuhuş suçlarını işledikleri yönünde mağdurun iddialarını doğrulayacak nitelikte, mahkumiyetlerine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozma kararı verilmiştir.
    ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 28.10.2013 tarih ve 401-346 sayı ile; “Sanık ... hakkında Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesi mahkumiyet kararlarının bozulması ve atılı suçlardan beraatlerine karar verilmesi gerektiğini belirtmiş ise de, elimizdeki maddi delil olarak kabul edilen sanığın olaydan sonra polislerden kaçması ve mukavemet etmesi, yakalandığında kimlik bilgilerini saklayarak sahte oluşturulmuş ... adına tanzim edilen kimliği görevli polislere göstermiş olması, mağdure beyanı ve mağdurenin beyanını teyit eden 05/07/2005 tarih 14641 sayılı doktor raporu ve mevcut eylemin birden çok kişi tarafından gerçekleştirildiği hususundaki mağdurenin beyanını destekleyen kaldıkları evde arama için giden polislerin evin kapısının anahtarla açık vaziyette olduğu ve evde kimsenin bulunmadığı hususundaki tespitleri dikkate alındığında sanığın açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen suç failleriyle birlikte mağdureyi zorla cebir ve tehdit kullanarak fuhuş suçu için tedarik ettiği ve mevcut eylem için aracılık yaptığı hususunda tam bir vicdani kanaate varıldığından sanığın mevcut suçtan mahkûmiyetine karar verilerek direnilmesi gerektiği sonucuna varılmış, sanığın sübut bulan eylemi karşılığı mahkememizce tesis edilen ilk kararın alt sınırdan tatbik edilmesi ve aleyhe temyiz kanun yoluna başvurulmamış olması sebebiyle alt sınırdan ceza tayin edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
    Sanık ... hakkında mahkememizce insan ticareti suçundan mahkûmiyetine dair karar tesis edilmiş ise de, Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesi sanığın mevcut suçtan beraatine karar verilmesi yönünden mahkememiz kararının bozulmasına karar vermiş, sanığın mağdurenin cinsel amaçlı olarak özgürlüğünü kısıtladığı tüm dosya kapsamından anlaşılmış olmakla birlikte 02.07.2005 tarihinde TCK’nın 80. maddesinde eylemin maddi unsuru olarak gösterilen fuhuş için zorla alıkonulmanın mevcut eylem içerisinde yer almadığı, 06.12.2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile mevcut maddeye ‘Fuhuş yaptırmak’ ibaresi konulmuş olup, mahkememizce tesis edilen insan ticareti suçundan verilen mahkûmiyet kararının bozulmasına ilişkin karara karşı direnme kararı verilmemiş ise de, sanığın eyleminin zorla fuhuş amaçlı alıkoyma suçunu oluşturacağı, mevcut eylemin TCK’nın 109/2-3-5. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği sonucuna varılarak yeniden karar verilmesi sonucuna varılmış ve sanık hakkında aşağıdaki karar tesis edilmiştir.” gerekçeleriyle fuhuş suçu bakımından ilk hükümde direnilerek sanığın, TCK’nın 227/2, 227/4, 62/1 ve 50/2. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis ve 100 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına; insan ticareti suçundan kurulan ilk hükme konu eylemin ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu belirtilerek, sanığın söz konusu suçtan TCK’nın 109/2, 109/3-b, 109/5, 62/1, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 336-1697 sayı ile; CMK’nın 307/3. maddesi uyarınca direnme kararının öncelikle dairesince incelenmesi için dosyanın Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
    Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 01.03.2017 tarihli ve 3-415 sayılı, Yargıtay 14. Ceza Dairesinin ise 05.04.2017 tarihli ve 1844-1863 sayılı karşılıklı görevsizlik kararları üzerine Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca 13.07.2017 tarih ve 150-170 sayı ile; Yargıtay 9. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay 9. Ceza Dairesince 26.09.2017 tarih ve 2725-8763 sayı ile; yerinde görülmeyen direnme kararının Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 16.03.2021 tarih ve 1031-105 sayı ile; “Bozma sonrası yapılan incelemeye dayanılarak yeni gerekçe ve sanığa atılı suçun vasfının değiştirilmesi suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hüküm direnme kararı niteliğinde değildir. Önceki hükümde yer almayan bu hususlar Özel Dairece denetlenmemiş olduğundan, Özel Dairece denetlenmeyen bir konunun ilk kez ve doğrudan Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanunen imkân bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemece verilen karar, direnme kararı niteliğinde olmayıp “yeni hüküm” niteliğinde olduğundan, Özel Daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni hükmün doğrudan ve ilk kez Ceza Genel Kurulu tarafından ele alınması mümkün olmadığından, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile bu suçla arasında bağlantı bulunan fuhuş suçundan kurulan hükümlerin incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine” karar verilmiştir.
    Yargıtay 9. Ceza Dairesince 21.10.2021 tarih ve 1186-8604 sayı ile; 1- Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından; olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin soruşturma evresindeki beyanları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden hükmün bozulmasına,
    2- Fuhuş suçu bakımından ise; direnme ilamında belirtilen nedenler yerinde görülmediğinden dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
    Polis memurları tarafından düzenlenen 05.07.2005 tarihli “Yakalama Tutanağı”na göre; devriye görevi sırasında rastlanan bir kadının yanındaki erkek şahsı göstererek bir şeyler anlatmaya çalıştığının ve bunu yaparken yanındaki erkek şahsın kendisini görmemesi için çaba gösterdiğinin görülmesi üzerine polis memurlarınca şahısların bulunduğu yere gidilerek kimlik kontrolü yapıldığı, sonradan sanık ... olduğu tespit edilen erkek şahsın ..., kadın şahsın ise Nataliya Shabalia olduğunun tespit edildiği, mağdur ...’nın yanındaki sanığı göstererek polis memurlarına; “Beni zorla satıyor ve zorla ... ilinden getirdi!” demesi üzerine şahısların polis merkezine davet edildiği, bu sırada sanığın birden kaçmaya başladığı ancak 200 metre ileride polis memurlarınca yakalandığı,
    06.07.2005 tarihli “Fotoğraf Teşhis Tutanağı”na göre; mağdurun kendisini ... ilinden kaçırarak ... iline getiren ve para karşılığı pazarlayan şahıslardan olarak inceleme dışı sanık ...’ı fotoğrafından teşhis ettiği,
    Mağdur hakkında tanzim edilen 05.07.2005 tarihli ve 14641 sayılı adli rapora göre; mağdurun sağ kolunun omzuna yakın kısmında eski ekimoz, alt dudağının sağında erozyon bulunduğu, yaralanmanın basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu,
    Anlaşılmıştır.
    Mağdur ..., tercümen eşliğinde, kollukta; 2000 yılında ...’a geldiğini ve bir süre fuhuş yaparak geçimini sağladığını, kendisini 1.500 Dolar karşılığında satan “Apo” isimli şahsa olan söz konusu borcu fuhuş yaparak ödedikten sonra ülkesine döndüğünü, olay tarihinden yaklaşık altı ay önce ... iline geldiğini, bu dönem masraflarını sevgilisi olan “Bülent” isimli bir şahsın karşılaması nedeniyle fuhuş yapmadığını, dört gün önce Türk vatandaşı olan arkadaşı Lusia ile yemek yedikten sonra diskoya gitmek için Kordonboyu’nda taksi bekledikleri sırada beyaz renkli bir aracın önlerini kestiğini, araçtaki şahısların polis olduklarını söyleyerek kimliklerini istediklerini, bunun üzerine şahıslara pasaportunu gösterdiğini, arkadaşı Lusia’ya gidebileceğini söyleyen şahısların, pasaportunda problem olduğunu söyleyerek kendisini emniyete götürmek üzere araca aldıklarını, araçla şehir dışına çıktıklarını, Emniyet Müdürlüğüne neden gitmediklerini sorduğu şahısların kendisine biraz dolaştıktan sonra gideceklerini söylediklerini, şehirden uzaklaşınca kaçırıldığını anladığını, “Beni kaçıracak mısınız?” diye sorduğu şahısların “Çok konuşuyorsun, sus!” diyerek kendisini yumrukla vurmak suretiyle darbettiklerini, korktuğu için bir daha konuşmadığını, daha sonra ... ilinde adresini gösterdiği eve geldiklerini, burada dört gün kaldıklarını, kendisini getiren şahıslardan birini eve gelip ayrıldıktan sonra bir daha görmediğini, dördüncü gün olan 05.07.2005 tarihinde kendisini kaçıranlardan “Oğuz” ismini kullanan sanığın kendisini dışarı çıkararak “Seni satmaya götüreceğim!” dediğini, fuhuş yapmak amacıyla yaya olarak gittikleri metalik renkli bir araçta bulunan şahısların kendisini beğenmediklerini, eve geldikleri sırada gördüğü ekip aracında bulunan polislerden işaret yoluyla yardım istediğini, polislerin kimlik kontrolü için kendilerini durdurduklarını, bu sırada sanığın kaçmaya başladığını ancak kısa bir kovalamanın ardından polisler tarafından yakalandığını, kendisini fuhuş yaptırmak amacıyla kaçıran sanık ile yanındaki inceleme dışı sanıktan şikâyetçi olduğunu,
    İnceleme dışı sanık ...; mağduru tanımadığını, olay tarihinde memleketinde olduğunu, sanığa yüklenen suçla herhangi bir ilgisinin bulunmadığını,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ..., müdafi eşliğinde, kollukta; mağdur ile yaklaşık beş gün önce ... ...’da bulunan bir diskoda tanıştığını, arkadaş olduklarını, mağdurun kendisiyle birlikte eve gelmek istediğini, bu nedenle yaklaşık dört gündür birlikte yaşadıklarını, bu sırada mağdurun fuhuş yapan birisi olduğunu öğrendiğini, kendisinden de para istediğini, para ödemek istememesi nedeniyle tartıştıkları mağdurun kendisine iftira attığını, mağdura fuhuş yaptırmadığını, zira cep telefonu ve pasaportunun mağdurda bulunduğunu, olay günü mağdurla tartıştığı ve başka bir suçtan sabıkalı olduğu için polisten kaçtığını, inceleme dışı sanık ...’ı tanımadığını, üzerinde kendi fotoğrafının bulunduğu ... adına düzenlenmiş sahte sürücü belgesini ...’da bulunan “...” isimli bir şahsa yaptırdığını, sürücü belgesinin üzerinde bulunacağı endişesiyle kimliği hakkında yalan beyanda bulunduğunu, suçlamaları kabul etmediğini,
    Yargılama evresinde ise; mağdur ile olay tarihinden dört gün önce tanışıp arkadaş olduklarını, birlikte kendi evinde kaldıklarını, daha sonra mağdurun kendisinden para istediğini, mağdura para vermeyi kabul etmediğini, mağdurun muhtemelen kendisiyle birlikte kalmasını para karşılığı bir ilişki olarak değerlendirdiğini, para vermediği için mağdurun şikâyetçi olduğunu, suçlamayı kabul etmediğini,
    Savunmuştur.
    TCK’nın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlıklı 109. maddesi;
    "(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Bu suçun;
    a) Silahla,
    b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
    d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
    f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
    (4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
    (5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
    (6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır." şeklinde düzenlenmiş iken,
    14.07.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile;
    “Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Bu suçun;
    a) Silahla,
    b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
    d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    e) Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,
    f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.
    (4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
    (5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
    (6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. ",
    Hâlini almıştır.
    Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibarıyla ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi hâlinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
    TCK’nın "Fuhuş" başlıklı 227. maddesi ise;
    "(1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.
    (2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır.
    (3) (Mülga fıkra: 06/12/2006-5560 sayılı Kanunun 45.md)
    (4) Cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.
    (5) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (6) Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (7) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
    (8) Fuhşa sürüklenen kişi, tedaviye veya psikolojik terapiye tabi tutulabilir." şeklinde düzenlenmiştir.
    Fuhuş suçu, TCK'nın "Topluma karşı suçlar" başlıklı üçüncü kısmın, "Genel ahlâka karşı suçlar" başlığını taşıyan yedinci bölümünde düzenlenmiş olup, bu suçla korunan hukuki yarar genel olarak, toplumun ar ve hayâ duyguları ile birlikte genel ahlâkın korunmasıdır. Suçun mağduru esas itibarıyla kendisine fuhuş yaptırılan kişi olmakla birlikte, kanun koyucu fuhuş yaptırılan kişinin yaşına göre ikili bir ayırım yapmaktadır. Buna göre, maddenin birinci fıkrası yönüyle 18 yaşından küçükler mağdur olarak kabul edilirken, ikinci fıkra yönüyle yetişkinler mağdur olarak kabul edilmiştir.
    Mağdur olan kişinin cinsiyetinin bir önemi bulunmadığından erkekler dahi kadınlar gibi suçun mağduru olabilecektir.
    Maddede fuhşun tanımı yapılmamış olup, Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde; "İçinde bulunulan toplumun kurallarına uymayan bir biçimde bir veya birkaç kişiyle para karşılığı cinsel ilişkide bulunma" olarak tanımlanmıştır (Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, ..., 2005, s. 719).
    Maddenin ikinci fıkrasında, bir kimseyi fuhşa teşvik etmek, bunun yolunu kolaylaştırmak ya da fuhuş için aracılık etmek veya yer temin etmek ayrı bir suç olarak düzenlenmiş, fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanmasının fuhşa teşvik sayılacağı kabul edilmiştir. Fuhşa teşvik etmek, kişinin fuhuş yapması için onda bir irade oluşturmaya çalışılmasıdır. Fuhşun yolunu kolaylaştırmak, fuhşu arayan veya fuhuş yapacak kimsenin fuhşa atılması bakımından her türlü imkânın sağlanmasıdır. Fuhuş için aracılık etmek, mağdur ile cinsel arzularını tatmin etmek isteyen kişinin bir araya gelmesini sağlamaktır. Yer temin etmek ise, mağdur ile cinsel arzularını tatmin etmek isteyen kişinin bir araya gelecekleri yerin temin edilmesidir. Seçimlik hareketli olması nedeniyle fıkrada sayılan hareketlerden herhangi birisinin yapılması bu suçun işlenmesi için yeterlidir. Anılan seçimlik hareketlerden birden fazlasının aynı zaman diliminde gerçekleşmesi durumunda tek suç; farklı zamanlarda tekrarlanması hâlinde ise yeni bir suç oluşacaktır.
    Maddenin dördüncü fıkrasında fuhuş suçunun nitelikli hâllerine yer verilmiştir. Anılan fıkrada sayılan cebir; kişiye karşı fiziki güç kullanarak irade ve davranışlarını zorlamadır. Tehdit ise; kişiye kendisi veya yakınlarına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği, ağır bir zarara uğratılacağı veya sair bir kötülük edileceğinin bildirilmesidir. Hile; gerçeğin bir şekilde gizlenerek veya farklı gösterilerek kişinin iradesinin sakatlayan aldatıcı nitelikteki eylemlerdir. Bir eylemin hile sayılıp sayılamayacağı somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Fıkrada belirtilen "Mağdurun çaresizliğinden yararlanma" durumu ise; mağdurun içinde bulunduğu ve üstesinden gelemediği maddi veya manevi anlamda elverişsiz durumdan yararlanmak suretiyle mağdurun fuhşa razı edilmesidir. Yani mağdurun çaresizliğinden yararlanılarak fuhuş suçunun işlendiğinden söz edilebilmesi için failin mağduru fuhşa sevk veya fuhuş yapmaya razı ederken bu durumdan özellikle yararlanmış olması, mağdurun içinde bulunduğu olumsuz koşullardan başka türlü kurtulma imkânı bulunmadığı fikri oluşturularak fiile razı edilmesi ve bunun sonucu fuhşa sevk edilmesi veya fuhuş yapmasının sağlanması gerekir. Bu çaresizliğin sebebi güçsüzlük, sağır-dilsizlik, akıl hastalığı gibi fiziksel durumlar veya işsizlik, yoksulluk, madde veya alkol bağımlılığı, açlık gibi şahsi duruma bağlı durumlardan kaynaklanabilir.
    Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından “İnsan ticareti” suçuna da değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
    Türk Ceza Kanunu’nun “İnsan ticareti” başlığını taşıyan 80. maddesinin birinci fıkrası, suç tarihinde;
    “(1) Zorla çalıştırmak veya hizmet ettirmek, esarete veya benzerî uygulamalara tâbi kılmak, vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere götüren veya sevk eden, barındıran kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.” biçiminde iken 19.12.2006 tarihli ve 26381 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 06.12.2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile yapılan değişiklikle;
    “Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri ülkeye sokan, ülke dışına çıkaran, tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere götüren veya sevk eden ya da barındıran kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.” şeklinde güncel hâlini almıştır.
    Madde gerekçesinde de, birinci fıkraya ilişkin olarak “Maddeye, Türkiye tarafından da onaylanan ‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ ve ‘Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Ek İnsan Ticaretinin, Öncelikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol’ hükümlerinin gereğini yerine getirmek üzere Tasarıda yer verilmiştir.
    1990’lı yıllardan itibaren suç örgütlerinin, etkinliklerini sınırlar ötesi alana genişleterek, özellikle kadın, çocuk ve insan ticaretini örgütledikleri ve insanları bu uygar dünyada âdeta esarete tâbi kıldıkları görülmektedir. İşte bu nedenle, söz konusu Sözleşme ve Protokolün öngördüğü suçlara hukuk sistemimizde de yer verilmesi uygun görülmüştür.
    Maddenin öngördüğü maddî unsurlar, kadın, çocuk veya diğer insanların tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmalarıdır. Ancak bu hareketler kişileri zorla çalıştırmak, bazı hizmetleri vermeye mecbur kılmak, adı geçenleri esaret veya benzeri uygulamalara tâbi kılmak yahut beden organlarından bazılarının verilmesine razı etmek maksadıyla icra edilecektir.
    Maddenin birinci fıkrası, söz konusu maksatlarla gerçekleştirilecek maddî unsurların belirli ... fiillere başvurulması suretiyle gerçekleştirilmesini suçun oluşması bakımından gerekli koşullar olarak saptamıştır. Bu fiiller tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulama, nüfuzu kötüye kullanma, kandırma, mağdurların çaresizliklerinden yararlanma veya mağdurlar üzerinde sahip olunan denetim olanaklarından yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle gerçekleştirilecektir.” açıklamalarına yer verilmiş, 5560 sayılı Kanun değişikliğine ilişkin madde gerekçesinde ise;
    “Teklife, insan ticareti suçunun fuhuş amacıyla yapılabileceği de göz önünde bulundurularak 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 80 inci maddesinde değişiklik öngören önerge kabul edilmiş ve 3 üncü madde olarak eklenmiş ve diğer madde numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.” hususlarına yer verilmiştir.
    Madde metninden de anlaşılacağı üzere insan ticareti suçu, iki grup hareketin birleşiminden meydana gelmektedir. Mağdurun iradesinin ortadan kaldırılması noktasında tehdit, baskı, cebir veya şiddet, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak, kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanmak şeklinde ... hareketler; kişileri ülkeye sokmak, ülke dışına çıkarmak, tedarik etmek, kaçırmak, bir yerden başka bir yere götürmek (nakletmek), sevk etmek ve barındırmak ise amaç hareketler olarak düzenlenmiştir.
    İnsan ticareti suçu, maddede belirtilen amaç hareketlerden herhangi birinin, ... fiillerle birlikte yerine getirilmesiyle oluştuğundan birden fazla hareketli bir suçtur. Gerek ... hareketler gerekse amaç hareketler maddede sınırlı olarak sayılmış olup bu hareketlerden herhangi birinin yapılması suçun maddi unsurunun bu alt bölümlerinden her birini oluşturma açısından yeterli olacaktır. İnsan ticareti, maddede sayılanlar dışında bir hareketle işlenemeyeceği gibi, seçimlik hareketlerden hepsinin birden yapılması halinde dahi tek suçtan söz edileceği için bağlı ve seçimlik hareketli bir suçtur.
    Bu suçun oluşabilmesi için hem ... hareketlerden, hem de amaç hareketlerden en az birisi bir arada bulunmalıdır. ... hareketler, asıl veya amaç hareketlerden önce veya en geç bu hareketlerle eş zamanlı olarak yapılmalıdır. Böylece öncelikle ... hareketler ile mağdurun iradesi kırılmalı ve görünüşte rızası elde edilmeli daha sonra da bu husustan yararlanarak suçu oluşturan asıl amaç hareketler gerçekleştirilmelidir.
    Görüldüğü gibi insan ticareti suçunun oluşması için öncelikle mağdurun iradesini etkileyen ... fiillerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Maddede öngörülen ... hareketler; tehdit, baskı, cebir veya şiddet, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak, kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanmaktır.
    Bu ... hareketlerden kandırmak; mağdurun, çeşitli hile ve entrikalarla ikna edilmesi anlamına gelmekte olup, bu terimin dolandırıcılık suçunun düzenlendiği TCK’nın 157. maddesinde yer alan hileye ilişkin açıklamalar çerçevesinde anlaşılması gerekir (Durmuş Tezcan, ... Ruhan Erdem, R. ... Önok; Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, ..., 2017, s. 113.). Kandırmak fiili; sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanması ile gerçekleştirilebileceği gibi mağdurun düştüğü hatadan yararlanılması, fark edilmesine rağmen ses çıkarılmayarak suçun işlenmesinde mağdurun bu yanılgısından istifade edilmesi şeklinde de gerçekleştirilebilecektir (Yeşim Yılmaz, İnsan Ticareti Suçu ve İçtima Sorunu, MÜHF - HAD, Prof. Dr. Bülent Tahiroğlu'na Armağan, s. 904.).
    İnsan ticareti suçunun asıl (amaç) hareketleri; kişileri ülkeye sokmak, ülke dışına çıkarmak, tedarik etmek, kaçırmak, bir yerden başka bir yere götürmek, sevk etmek ve barındırmaktır. Bu hareketlerden bir yerden başka bir yere götürmeyi nakletmek şeklinde anlamak gerekir. O hâlde bir yerden başka bir yere götürmek mağdurun yurt içinde bir yere ya da yurtdışına faille veya onun adına hareket eden bir kimseyle birlikte taşınmasını, naklini ifade etmektedir (Tezcan-Erdem-Önok, s. 116.).
    Bileşik suç olarak kabul edilen insan ticareti suçunun, örneğin fuhuş yaptırmak maksadıyla, cebir veya tehdit ya da baskı uygulamak suretiyle işlenmesi hâlinde faile yalnızca insan ticareti suçundan ceza verilecek, bu suçun unsurunu teşkil eden cebir (TCK m. 108) veya tehdit (TCK m. 106) suçlarından ayrıca ceza verilmeyecektir. Ancak insan ticareti kapsamında uygulanan cebir sonucu daha ağır bir netice meydana gelmiş ise, artık kasten yaralama suçundan da ceza verilmesi gerekecektir. Yine insan ticareti suçunun unsuru olan “Kaçırmak” hareketi aynı zamanda TCK'nın 109. maddesinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu oluşturmakla birlikte, bu durumda hürriyetten yoksun kılma suçunun haksızlık içeriği, insan ticareti suçunun haksızlık içeriğinde eriyeceğinden bileşik suç ilişkisi gereği fail ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan cezalandırılmayacaktır (Ümit Kocasakal, İnsan Ticareti Suçu (TCK 201/b), Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S: 2, Ocak 2003, s. 73; Tezcan-Erdem-Önok, s. 121.).
    Özel Dairelerin istikrarlı içtihatlarına göre insan ticareti ve fuhşa aracılık etme suçları birbirinden bağımsız olduğundan, fuhuş yaptırmak maksatlı insan ticareti suçunda, insan ticareti suçunun unsurunu oluşturan ... fiiller ile fuhuş halini teşkil eden fiillerin bulunup bulunmadığı her suç açısından ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
    05.07.2005 tarihinde yanındakilerle birlikte polis olduğunu ve kimlik kontrolü yapacağını söyleyerek mağdurdan pasaportunu alan sanığın, pasaport ile ilgili bir problem olduğunu söyleyerek mağduru ... ilinde araca bindirdiği ve ... içerisinde cebir uyguladığı mağduru ... ilinde dört gün kendisine ait evde tuttuktan sonra fuhuş yaptırmak amacıyla dışarı çıkardığı, mağdurun üçüncü kişilerle fuhuş yapması konusunda girişimde bulunduğu, bu sırada polis memurları tarafından yakalandığı kabul edilen olayda; 06.12.2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile yapılan değişiklikle TCK’nın 80. maddesinin birinci fıkrasına “Fuhuş yaptırmak” ibaresinin eklenmesi, sanığın bir süre evde tuttuğu mağduru dışarı çıkardıktan sonra ne şekilde fuhuş için tedarik ettiği veya fuhuş için aracılıkta bulunduğu hususlarının hükmün gerekçesinde tartışılmaması, sanığın eylemlerinin bir bütün olarak insan ticareti suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunun, TCK’nın 80. maddesinde öngörülen ceza miktarı gözetildiğinde, hakkında aynı Kanun’un 109/2, 109/3-b, 109/5 ve 227/2-4. maddeleri uyarınca mahkûmiyet hükümleri kurulan sanığın lehine olması hususları dikkate alındığında; Özel Dairenin bozma kararına konu kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve direnme kararına konu fuhuş suçundan kurulan hükümlerin birlikte değerlendirilmesi amacıyla mümkünse dosyaların birleştirilip, sanığın bir süre evde tuttuktan sonra dışarı çıkardığı mağdura yönelik eylemlerinin ayrıca fuhuş suçunu oluşturup oluşturmadığı üzerinde durularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerekmektedir.
    Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, Özel Dairenin bozma kararına konu kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve direnme kararına konu fuhuş suçundan kurulan hükümlerin birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tayininde zorunluluk bulunması nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.10.2013 tarihli ve 401-346 sayılı direnme kararına konu hükmünün, Özel Dairenin bozma kararına konu kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve direnme kararına konu fuhuş suçundan kurulan hükümlerin birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tayininde zorunluluk bulunması nedeniyle BOZULMASINA,
    2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara