Esas No: 2017/121
Karar No: 2022/624
Karar Tarihi: 11.10.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/121 Esas 2022/624 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2017/121 E. , 2022/624 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 206-73
Teşekkül hâlinde kaçakçılık suçundan hükümlü ...'nun 1918 sayılı Kanun'un 45. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 27/1, 33/son ve 765 sayılı TCK'nın 59. maddesi uyarınca 9 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... Devlet Güvenlik Mahkemesince verilen 22.09.1992 tarihli ve 49-67 sayılı hükmün, sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 11.11.1992 tarih ve 5348-6386 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Hükmün infazına başlanmadan 5237 sayılı TCK’nın ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun yürürlüğe girmesi nedeniyle ... Cumhuriyet Başsavcılığınca hükümlünün hukuki durumunun sonradan yürürlüğe giren kanunlar kapsamında değerlendirilmesinin talep edilmesi üzerine ... 8. Ağır Ceza Mahkemesince 06.06.2006 tarihli ve 49-67 sayılı ek karar ile hükümlünün lehe kabul edilen 4926 sayılı Kanun’un 4/b ve 5237 sayılı TCK’nın 62, 50, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve ihraç ettiği eşyanın FOB değerinin beş katı kadar adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Uyarlama hükmünün katılan vekilince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 14.04.2008 tarih ve 6967-9679 sayı ile;
“...
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesi uyarınca lehe yasanın belirlenmesi amacıyla, suçun unsurlarının tayini, takdir hakkının kullanılarak cezanın belirlenmesi, cezanın kişiselleştirilmesinin gerektirdiği durumlarda hükmün zat ve mahiyetini değiştiren ve değiştirme ihtimali bulunan kararların 5252 sayılı Yasanın 9. maddesinin 1. fıkrası uyarınca duruşma açılarak verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle; 5252 sayılı yasanın 9. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, usulüne uygun şekilde duruşma açılıp ortaya çıkacak sonuca göre hüküm kurulması gözetilmeden, yazılı şekilde dosya üzerinden karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Yerel Mahkemece duruşma açılarak yapılan uyarlama yargılamasında, lehe kabul edilen 5607 sayılı Kanun’un 3/14, 4/2 ve TCK’nın 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca sanığın 1 yıl 3 ay hapis ve 6.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu uyarlama hükmünün de katılan vekilince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 10.04.2012 tarih ve 10424-8230 sayı ile;
“Sanığın teşekkül oluşturmak suretiyle ihracat kaçakçılığı suçundan 1918 sayılı Yasa’nın 45, 27/1, 33/son maddeleri uyarınca 9 yıl 2 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına dair kararın dairemizin 11.11.1992 günlü ilamı ile onanarak kesinleşmesinden sonra uyarlama yargılaması neticesinde verilen hükmün incelenmesinde; eylemin 4926 sayılı Yasa’nın 3/I-2 delaleti ile 4/ı-2 madde ve fıkrasında ‘eşyanın beyan edilen FOB kıymetinin beş katından az, on katından fazla olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur’ şeklinde yaptırıma bağlandığı yine suçun teşekkül oluşturmak suretiyle işlenmes inedeniyle uygulanması gereken 4926 sayılı Yasa’nın 5/1 fıkrasında düzenlendiği ve aynı yasanın 5/2 madde ve fıkrasında ‘bu kanunun suç saydığı fiillerin teşekkül halinde işlenmesi durumunda 1. fıkrada belirtilen cezaya ilaveten (birinci fıkra: 2 yıldan 6 yıla kadar hapis) ilgili maddelerdeki cezalar bir kat artırılarak uygulanır’ hükmü uyarınca ceza tayini gerektiği yine eylemin 31.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5607 sayılı yasadaki karşılığının 3/14 ile 4/1.madde ve fıkraları olduğu 5607 sayılı Yasanın 3/14 fıkrasında, cezanın ‘1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası’ olarak öngörüldüğü, eylemin nitelikli hali nedeniyle 5607 sayılı Yasanın 4/1 fıkrasında ‘bu kanunda tanımlanan suçların ve kabahatlerin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza iki kat artırılır’ hükmünün uygulanmasının gerekeceği ve 3 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına karar verilebileceği, bu nedenle 4926 sayılı Yasa uyarınca tayin olunacak cezanın miktarı itibari, 1918 sayılı Kaçakçılık Kanunu’nun 45, 27/1 ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3/14, 4/1 madde ve fıkralarında yer alan düzenlemelere göre daha lehe olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 09.04.2013 tarih ve 206-73 sayı ile bozma kararına direnerek önceki uyarlama hükmündeki gibi sanığın, 5607 sayılı Kanun’un 3/14, 4/2 ve TCK’nın 62. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.11.2014 tarihli ve 232491 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile dosya Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmiş, inceleme yapan Özel Dairece 16.02.2017 tarih ve 31566-1088 sayı ile direnme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, teşekkül hâlinde kaçakçılık suçundan 1918 sayılı Kanun'un 45. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 27/1, 33/son ve 765 sayılı TCK'nın 59. maddesi uyarınca 9 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen hükümlü hakkında, hükmün infazına başlanmadan 4926 ve 5607 sayılı Kanunların yürürlüğe girmesi nedeniyle lehe kanunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Hükümlünün de içinde bulunduğu toplam 15 sanık hakkında ... Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca teşekkül halinde kaçakçılık suçundan 1918 sayılı Kanun'un 45. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 27. maddesi uyarınca cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı,
... Devlet Güvenlik Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen hükümde; sanığın teşekkül hâlinde kaçakçılık suçundan eylemine uyan 1918 sayılı Kanun'un 45. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 27/1, 33/son ve 765 sayılı TCK’nın 59. maddeleri uyarınca 9 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Bu hükmün, sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince onanmasına karar verildiği, böylece sanık hakkında teşekkül hâlinde kaçakçılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği, hükmün kesinleşmesinden sonra 19.07.2003 tarihinde 4926 sayılı Kanun’un, 01.06.2005 tarihinde 5237 sayılı Kanun’un, 31.03.2007 tarihinde ise 5607 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında da vurgulandığı üzere; lehe olan kanunun belirlenmesine ilişkin olan 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9/3. maddesinin; "Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir." hükmü, 23.02.1938 tarihli ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve öğretide bu konuda ileri sürülen görüşler birlikte değerlendirildiğinde, lehe kanunun belirlenmesi amacıyla sabit kabul edilen maddi olaya suç tarihinde yürürlükte bulunan kanunlar ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hiçbir hükmü karıştırılmadan bir bütün hâlinde uygulanması ve uygulama sonucunda ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması gerekmektedir.
Hükümlü hakkında kesinleşen hükümde teşekkül hâlinde kaçakçılık eylemi sabit kabul edildiğine göre, uyarlama yargılamasında da bu husus nazara alınmalıdır. Bu aşamada 1918 ve 4926 sayılı Kanunlarda geçen "Teşekkül" ile 5607 sayılı Kanun'da sözü edilen "Örgüt" kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Teşekkül; iki veya daha çok kişinin birlikte cürüm işlemek amacıyla birleşmeleridir. Buradaki birleşme basit bir birleşme olmayıp birden çok veya belirsiz sayıda suçların işlenmesi yönündeki birleşmedir. Basit birleşmeden ayıran devamlılık, birden fazla suç için biraraya gelme ve sürekliliktir. Bunun doğal sonucu olarakta teşekkülün oluşması için planlı bir ortaklık ve eylemli paylaşma gerekir.
Örgüt ise 5237 sayılı TCK'nın 220. maddesinin 1. fıkrasında; “Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile ... ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, ... cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir” şeklinde tanımlanmış, 4. fıkrasında ise örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde ayrıca bu suçlardan da ceza verileceği belirtilmiştir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Buna göre 5237 sayılı TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için;
a) Üye sayısı en az üç veya daha fazla kişi olmalıdır.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi, işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması bazen mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suç veya suçlardan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belirli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, ... ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Görüldüğü gibi teşekkül ile örgüt kavramı niteliği itibarıyla benzerlik arz etmektedir. En belirgin fark teşekkülün varlığının kabul edilebilmesi için iki kişi yeterli iken, örgüt için en az üç kişinin örgüt yapılanmasına dahil olması gerekmektedir.
Somut olayda, hükümlü hakkında teşekkül hâlinde kaçakçılık suçundan dava açıldığı ve kesinleşen kararda da suçun bu çerçevede üçten fazla kişinin katılımıyla işlendiği, hatta hükümlünün bu organizasyonun önemli bir unsuru olduğunun kabul edilmesi karşısında, kaçakçılık suçunun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediğini kabul edilerek sonuç cezanın 5607 sayılı Kanun'un 4/1. maddesi uyarınca belirlenmesi ve karşılaştırmanın buna göre yapılması gerektiği açıktır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için kesinleşen hükümde teşekkül hâlinde kaçakçılık eylemi sabit kabul edildiğinden, suç tarihinde ve sonradan yürürlüğe giren kanunlarda hükümlü bakımından uygulanması gereken maddeler sırasıyla şöyledir.
1) Kesinleşen hükümde sanık hakkında uygulanan ve 19.07.2003 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1918 sayılı Kanun'un 45. maddesi;
"Gümrük Kapıları ve yolları dışındaki yerlerden memleket dışına eşya çıkaranlar veya bunları çıkartmak için gümrüklere verdikleri beyannamelerde cins, nevi, miktar, menşe, gönderileceği yer ve ticari eşya için ihracat amacıyla yapılan satışta gerçekte ödenen veya ödenecek fiyat bakımından yanlış beyanda bulunanların, bu fiilleri bir menfaat temini amacıyla işlemeleri halinde temin edilen veya edilecek olan menfaatin beş katına kadar ağır para cezasına hükmonulur. Hükmonulacak ağır para cezası beş milyar liradan az olamaz.
Şu kadarki, bu fiillerin ayrıca suç teşkil etmesi hallerinde buna ilaveten ilgili kanun hükümleri de tatbik olunur",
27. maddesi;
“Kaçakçılık suçu, kaçakçılık, maksadıyla teşekkül vücuda getirenler ile idare edenler veya teşekküle mensup olanlar tarafından işlenirse failler hakkında on seneden onbeş seneye kadar ağır hapis cezasına hükmolunur",
33. maddesinin 3. fıkrası;
"...gümrük kaçağı eşyanın gümrüklenmiş değeri; bunların çıkışında ve yerli tekel mallarında FOB değeri pek fahiş ise mahkeme fiile mahsus olan cezayı yarısına kadar artırır ve eğer hafif ise yarısına ve eğer pek hafif ise üçte birine kadar eksiltir..." şeklinde düzenlenmiş iken,
2) 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4926 sayılı Kanun'un “Kaçakçılık fiilleri” başlıklı 3. maddesinin (ı) fıkrasının 2. bendinin;
“İhraç eşyası için gerçeğe aykırı belge ibrazı suretiyle ihracat vergilerini ödememek veya eksik ödemek veya Devletçe uygulanan teşvik veya sübvansiyonlardan veya parasal iadelerden yararlanmak şeklinde haksız menfaat temin etmek”,
“Genel Ceza Hükümleri” başlıklı 4. maddesinin (ı) fıkrasının 2. bendinin;
“(2) numaralı alt bendinde belirtilen fiilleri işleyenler hakkında, eşyanın beyan edilen FOB kıymetinin beş katından az, on katından fazla olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur”,
“Teşekkül hâlinde ve toplu kaçakçılık” başlıklı 5. maddesinin ise;
“Bu Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla teşekkül oluşturanlar veya teşekkülü yönetenler hakkında iki yıldan altı yıla kadar ağır hapis cezasına hükmolunur.
Bu Kanunun suç saydığı fiillerin teşekkül halinde işlenmesi durumunda birinci fıkrada belirtilen cezaya ilaveten ilgili maddelerdeki cezalar bir kat artırılarak uygulanır”, şeklinde düzenlendiği,
Buna göre, hükümlünün sabit kabul edilen eyleminin 4926 sayılı Kanun'un 3/ı-2, 4/ı-2 ve 5/1. maddeleri kapsamında kaldığı,
3) 31.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5607 sayılı Kanun'un “suçlar ve kabahatler” başlıklı 3. maddesinin 14. fıkrasının;
“İhracat gerçekleşmediği halde gerçekleşmiş gibi göstermek ya da gerçekleştirilen ihracata konu malın cins, miktar, evsaf veya fiyatını değişik göstererek ilgili kanun hükümlerine göre teşvik, sübvansiyon veya parasal iadelerden yararlanmak suretiyle haksız çıkar sağlayan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Beyanname ve eki belgelerde gösterilen ile gerçekte ihraç edilen eşya arasında yüzde onu aşmayan bir fark bulunması halinde, sadece 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümlerine göre işlem yapılır”,
“Nitelikli haller” başlıklı 4. maddesi;
"(1) Bu Kanunda tanımlanan suçların, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza iki kat artırılır.
(2) Bu Kanunda tanımlanan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlendiği,
Buna göre hükümlünün sabit kabul edilen eyleminin 5607 sayılı Kanun'un 3/14 ve 4/1. maddeleri kapsamında kaldığı görülmektedir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Hükümlünün, ... Devlet Güvenlik Mahkemesinin 22.09.1992 tarihli ve 49-67 sayılı kararıyla teşekkül hâlinde kaçakçılık suçundan mahkûmiyetine karar verildiği ve hükmün temyiz edilmesi üzerine, temyiz incelemesini yapan Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmış olup hükümlünün sabit kabul edilen teşekkül hâlinde kaçakçılık suçu için;
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 1918 sayılı Kanun'un 27/1. maddesinde 10 yıldan 15 yıla kadar hapis,
19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4926 sayılı Kanun'un 3/ı-2, 4/ı-2 ve 5/1-2. maddeleri uyarınca 2 yıldan 6 yıla kadar hapis ve adli para cezası,
31.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5607 sayılı Kanun’un 3/14. maddesinde ise 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası öngörüldüğü, eylemin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde 5607 sayılı Kanun’un 4/1. maddesinin "bu kanunda tanımlanan suçların bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza iki kat arttırılır" hükmü uyarınca 3 yıldan 15 yıla kadar hapis ve adli para cezası öngörüldüğü,
Buna göre, 4926 sayılı Kanun uyarınca tayin olunacak cezanın miktarı itibarıyla, 1918 sayılı Kaçakçılık Kanunu’nun 27/1 ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3/14 ve 4/1. maddelerinde yer alan müeyyidelere göre daha lehe olduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, kesinleşen hükümde toplu kaçakçılık suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuş gibi karşılaştırma yapılarak Yerel Mahkemece 5607 sayılı Kanun’un hükümlü lehine kabul edilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, 4926 sayılı Kanun'un hükümlü lehine olduğu gözetilmeden hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.04.2013 tarihli ve 206-73 sayılı direnme kararına konu hükmünün, 4926 sayılı Kanun'un hükümlü lehine olduğu gözetilmeden hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.