Esas No: 2014/847
Karar No: 2014/1073
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/847 Esas 2014/1073 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2014 / 847 KARAR NO : 2014 / 1073 KARAR TR : 29.12.2014
|
ÖZET : Genel Kurmay Başkanlığı bünyesinde Londra Büyükelçiliği Silahlı Kuvvetler Ataşeliğinde 657 sayılı Kanun’un 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli mütercim-tercüman kadrosunda görev yapan davacının asli memur kadrosuna geçirilme istemiyle yaptığı başvuruda, tesis edilen işlemin askeri hizmete ilişkinlik unsurunu taşımaması nedeniyle, GENEL İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı : P.G.adına Büro Emekçileri Sendikası
Vekili : Av. D. D.
Davalı : Milli Savunma Bakanlığı
Vekili : Av. Z. D.
O L A Y : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle, davacının Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde Londra Büyükelçiliği Silahlı Kuvvetler Ataşeliğinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/B maddesi hükümlerine göre sözleşmeli personel statüsünde, Mütercim-Sekreter kadrosunda 1 Mayıs 2013 tarihinden beri görev yaptığını; 2 Ağustos 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6495 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile 657 sayılı Kanuna eklenen Geçici 41. madde hükmü uyarınca, 12 Ağustos 2013 tarihli dilekçesiyle, memur kadrosuna atamasının yapılması istemiyle davalı idareye başvurduğunu; ancak düzenlemenin davacıyı kapsamadığı nedeniyle, başvurusunun 9.9.2013 gün ve 12577435 sayılı işlemle reddedildiğini önesürerek, davacının memur kadrosuna atanma talebinin reddine ilişkin Genelkurmay Başkanlığının 9.9.2013 gün ve 12577435 sayılı işleminin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
Davalı vekili süresi içinde, davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılması gerektiğini önesürerek, görev itirazında bulunmuştur.
ANKARA 18.İDARE MAHKEMESİ: 6.5.2014 gün ve E:2013/1614 sayı ile, davacının sözleşmeli personel olması nedeniyle sivil memur olup olmadığı tartışmalı olmakla birlikte, sivil memur olarak kabul edilse dahi uyuşmazlığın konu itibariyle askeri hizmete ilişkin olmaması nedeniyle, Kanunda aranan “asker kişi” olma ve “askeri hizmete ilişkin olma” şartının bir arada gerçekleşmemesi nedeniyle iş bu davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davalı idarenin görev itirazının reddine karar vermiştir.
Davalı idare vekilinin süresi içinde verdiği dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunmaları üzerine dilekçe, dava dosyası ile birlikte Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcılığına gönderilmiştir.
ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI: Davanın, 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi uyarınca Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde sözleşmeli mütercim-tercüman kadrosunda görev yapan davacının memur kadrosuna atanma istemli başvurusunun, davalı idarece 9.9.2013 tarihli bir işlem ile reddedilmesi üzerine, bu red kararının iptali istemiyle açıldığı; Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmayacağının belirtildiği; 20.7.1972 günlü ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 günlü ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hükmün yer aldığı; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği; 1602 sayılı Yasa’nın 20.maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma, çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurların asker kişi sayıldığı; bu bağlamda, TSK bünyesinde sözleşmeli personel olarak görevli bulunan davacının bu bağlamda asker kişi sıfatını taşıdığı hususunda duraksama bulunmadığı; idari işlemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” ’nın, bu işlemin; kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşıdığı; idari işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için, işlemin bir asker kişiye yönelmesi, etkilerini ve sonuçlarını bir asker kişi üzerinde meydana getirmiş olması gerektiği; iş bu davada, davalı idare tarafından tesis edilen ve TSK’da görevli sözleşmeli personel statüsündeki davacının memur kadrosuna atanma talebinin reddi şeklindeki idari işlemin iptal edilmesi istenildiğinin anlaşıldığı, davada idari işlemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” ve “ asker kişiyi ilgilendirmesi” koşullarının birlikte gerçekleştiği ve dolayısıyla uyuşmazlığın çözümünde AYİM’in görevli olduğu, bu nedenle2247 sayılı Kanun’un 10.12. ve 13. maddeleri gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılarak uyuşmazlığın çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI: Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağının belirtildiği, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” denildiği; buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi" ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği; 1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinin ikinci fıkrasında da, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayıldığı; davacının 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olduğu ve bu nedenle dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirdiği; dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince:İdari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerektiği, eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğunun kabulu gerektiği, daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemlerin; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemler olduğu, işlemin, askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durumun değişmediği, menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği; Genelkurmay Başkanlığına bağlı Londra Büyükelçiliği Silahlı Kuvvetler Ataşeliği emrinde mahallinden temini suretiyle sözleşmeli personel statüsünde görev yapan davacının memur kadrosuna atanma istemiyle yaptığı başvuru üzerine davalı idarece işlem tesis edilirken ve devamında açılan davanın yargısal denetimi sırasında, askeri görev yerinin özelliği, askerlik hizmetinin amacı, askeri hizmetten kaynaklanan durumlar yönünden değerlendirme yapılacak olması karşısında davanın askeri hizmete ilişkin bulunduğu, belirtilen duruma göre olayda idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleştiğinden açılan davanın görüm ve çözümünün Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığı nedeniyle, 2247 sayılı Yasa"nın 13. maddesi uyarınca, yapılan başvurunun kabulünün uygun olacağı yolunda görüş bildirmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 29.12.2014 günlü toplantısında;
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada genel idari yargının, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcısı Müjdat TUNA’nın ise davada askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Genel Kurmay Başkanlığı bünyesinde Londra Büyükelçiliği Silahlı Kuvvetler Ataşeliğinde 657 sayılı Kanun’un 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli mütercim-sekreter kadrosunda görev yapan davacının statüsünün memur olarak değiştirilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 9.9.2013 tarih ve 12577435 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “istihdam şekilleri” başlıklı 4.maddesinde “…B) Sözleşmeli personel: Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, Bakanlar Kurulunca belirlenen esas ve usuller çerçevesinde kurumun teklifi ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca vizelenen pozisyonlarda, mali yılla sınırlı olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir.
(Mülga ikinci paragraf: 4/4/2007-5620/4 md.)
Ancak, yabancı uyrukluların; tarihi belge ve eski harflerle yazılmış arşiv kayıtlarını değerlendirenlerin mütercimlerin; tercümanların; Millî Eğitim Bakanlığında norm kadro sonucu ortaya çıkan öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmen istihdamıyla kapatılamaması hallerinde öğretmenlerin; dava adedinin azlığı nedeni ile kadrolu avukat istihdamının gerekli olmadığı yerlerde avukatlarını, (....) kadrolu istihdamın mümkün olamadığı hallerde tabip veya uzman tabiplerin; Adli Tıp Müessesesi uzmanlarının; Devlet Konservatuvarları sanatçı öğretim üyelerinin; İstanbul Belediyesi Konservatuarı sanatçılarının; bu Kanuna tâbi kamu idarelerinde ve dış kuruluşlarda belirli bazı hizmetlerde çalıştırılacak personelin de zorunlu hallerde sözleşme ile istihdamları caizdir.
(Ek paragraf: 4/4/2007-5620/4 md.) Sözleşmeli personel seçiminde uygulanacak sınav ile istisnaları, bunlara ödenebilecek ücretlerin üst sınırları ile verilecek iş sonu tazminatı miktarı, kullandırılacak izinler, pozisyon unvan ve nitelikleri, sözleşme fesih halleri, pozisyonların iptali, istihdamına dair hususlar ile sözleşme esas ve usulleri Devlet Personel Başkanlığının görüşü ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir. (Ek cümle: 25/6/2009-5917/47 md.) Bu şekilde istihdam edilenler, hizmet sözleşmesi esaslarına aykırı hareket etmesi nedeniyle kurumlarınca sözleşmelerinin feshedilmesi veya sözleşme dönemi içerisinde Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen istisnalar hariç sözleşmeyi tek taraflı feshetmeleri halinde, fesih tarihinden itibaren bir yıl geçmedikçe kurumların sözleşmeli personel pozisyonlarında istihdam edilemezler…”
Aynı Yasaya, 6495 sayılı Kanun’un 9.maddesi ile eklenen Geçici 41. maddesinde, “ Kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, ayın veya haftanın bazı günleri ya da günün belirli saatleri gibi kısmi zamanlı çalışanlar ile yükseköğretim kurumlarının araştırma-geliştirme projelerinde proje süreleriyle sınırlı olarak çalışanlar hariç olmak üzere;
a) 25/6/2012 tarihi itibarıyla;
1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası…
uyarınca vizelenmiş veya ihdas edilmiş sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışmakta olan ve 48 inci maddede belirtilen genel şartları taşıyanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, birinci ve dokuzuncu alt bentler kapsamına girenler otuz gün, diğer alt bentler kapsamına girenler ise altmış gün içinde yazılı olarak başvurmaları hâlinde pozisyonlarının vizeli olduğu teşkilat ve birimde, 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kurumlar bakımından bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde yer alan bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı unvanlı memur kadrolarına, diğer kurumlar bakımından bu kurumların kadro cetvellerinde yer alan aynı unvanlı memur kadrolarına; pozisyon unvanlarıyla aynı unvanlı memur kadrosu olmaması hâlinde ise ilgisine göre l90 sayılı Kanun Hükmünde Karamameye ekli cetveller veya kurumların kadro cetvellerinde yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak üzere Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca müştereken belirlenen memur kadrolarına…
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde kurumlarınca atanırlar…” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının Genelkurmay Başkanlığı yurtdışı teşkilatı Londra Büyükelçiliği Askeri Ataşeliğinde, 657 sayılı Yasa’nın 4/B maddesi hükmü uyarınca 1.5.2013 tarihinde Sözleşmeli Personel (Mütercim-Sekreter) olarak çalışmaya başladığı; 2.8.2013 gün ve 28726 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 9. maddesiyle, 657 sayılı Kanuna eklenen Geçici 41. maddesinin a bendin 1. alt bendi uyarınca durumuna uygun asil memur kadrolarından birine geçirilmek istemiyle başvuruda bulunduğu; başvurusunun Londra Silahlı Kuvvetler Ataşeliği emrinde sözleşmeli statüde görevli (Mütercim-Sekreter) Pınar Gürtuna’nın memur kadrosuna geçirilmesine ilişkin istemin 6495 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na eklenen 41’inci maddesinin birinci fıkrasının kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatında çalışan sözleşmeli personeli kapsadığı; ayrıca Maliye Bakanlığı Tebliğ ve Rehber’in 1 numaralı kapsam maddesinin 2 numaralı bendinin a fıkrasının “Yurtdışı teşkilatı için vizelenmiş sözleşmeli personel pozisyonlarında istihdam edilenleri…. kapsamamaktadır.” hükmünü amir olduğu, bu nedenle davacının memur kadrosunda istihdam edilmesinin bu Kanun hükümleri doğrultusunda mümkün görülmediği nedeniyle Genelkurmay Başkanlığının 9.9.2013 gün ve 12577735 sayılı işlemi ile reddedildiği; davacının bu işlemin iptali istemiyle dava açtığı anlaşılmıştır.
Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” denilmiştir.
Buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.
Dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığı yönünden yapılan incelemede:
İdari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi gerekmektedir.
Olayda, davalı idarece tesis edilen işlem, 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi kapsamında davalı idarenin yurt dışı teşkilatında “sözleşmeli” olarak istihdam edilmekte olan davacının, 6495 sayılı Kanunla 657 sayılı Kanuna eklenen Geçici 41 nci madde uyarınca “asli devlet memurluğu kadrosuna” geçme koşullarını haiz olup olmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, kamu kurumlarının merkez ve taşra teşkilatında görev yapan 4/B kapsamında istihdam edilen kişilerin anılan yasal düzenlemeden istifade edebilecekleri, yurt dışı teşkilatlarında istihdam edilenlerin ise yasa kapsamı dışında oldukları, bu nedenle Geçici 41 nci maddeden yararlanamayacakları saptaması, işlemin “gerekçesini” ( sebep unsurunu ) teşkil etmektedir.Diğer bir deyişle, kamu kurumlarının ( davalı M.S.B. dahil ) yurt dışı teşkilatlarında 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi kapsamında, mahallinden temin suretiyle sözleşmeli olarak istihdam edilmekte olanların, 657 sayılı Kanunun Geçici 41 nci maddesi kapsamına dahil olmadıkları yolunda yapılan değerlendirmeyle varılan sonucun ( davanın somutunda menfi yönde tesis edilen işlemin ) askeri açıdan değerlendirilebilecek herhangi bir yönü olmayıp; diğer kamu kurumlarının yurt dışı teşkilatlarında aynı statüyle çalışan kişilerle davalı M.S.B.’nın yurt dışı teşkilatında 4/B statüsüyle görev yapan davacı arasında, işlemin tesisi ve değerlendirilmesi bakımından herhangi bir fark bulunmamaktadır.Dolayısıyla dava konusu işlemin “askeri hizmete ilişkin” bir yönünün bulunmadığı kuşkusuzdur.
Belirtilen duruma göre ve olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” ve “askeri hizmete ilişkin bulunma” koşulları birlikte gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve çözümünde genel idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısının başvurusunun reddi gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde GENEL İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 29.12.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ |
Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU |
Üye Nurdane TOPUZ
Üye Mehmet AKBULUT |