Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/249 Esas 2022/631 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/249
Karar No: 2022/631
Karar Tarihi: 12.10.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/249 Esas 2022/631 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/249 E.  ,  2022/631 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi


    Sanıklar ... ve ...’ın nitelikli kasten öldürme suçundan TCK’nın 82/1-a-son, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.06.2012 tarihli ve 377-129 sayılı resen temyize tabi olan hükümlerin sanıklar ve müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.01.2014 tarih ve 4856-51 sayı ile;
    “…Sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerini gösterir her türlü kuşkudan uzak, kesin ve yeterli kanıt bulunmadığı anlaşıldığı hâlde, sanıkların beraatleri yerine, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde mahkûmiyetlerine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    ... 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 14.05.2014 tarih ve 55-120 sayı ile;
    “…Masumiyet karinesi ceza yargılamasının en önemli ve kutsal ilkesi olmakla birlikte, bu ilkenin dosyamızda olduğu gibi özellikle tanıklara baskı yapılarak suçun sübutuna yönelik yan delil niteliğindeki beyanlarını özgürce vermelerini engellemek ve bu suretle gerçekten suçlu kişilerin cezasız kalmaları sonucunu doğuracak biçimde kötüye kullanılmasına imkân tanımaması, sanık için bir güvence olan masumiyet karinesi uygulanırken mağdur haklarının da göz ardı edilmemesinin gerekmesi, somut olayın gece vakti köy içerisinde meydana gelmiş ve ancak isimsiz ve imzasız mektuplarla görgüye dayalı beyanların dosyaya yansıtılabildiği şekilde taraflardan kaynaklı korkunun hâkim olduğu bir ortamda gerçekleştirilmiş bir öldürme eylemi olduğunun delilleri takdir ederken dikkate alınmasının gerekmesi, dosya yönüyle görgü tanığı bulunmakla beraber belirtilen sebeplerle bu tanıkların adli makamlara başvurup görgülerini anlatamadıklarının bir vakıa olarak karşımıza çıkması, bu hâliyle sadece görgü tanığı bulunmadığı için sanıkların beraatlerine karar verilmesi gerektiğine ilişkin sonuca götüren bozma uygulamasının ... duygusunun gerçekleşmesini sağlamayacağı, yukarıda tek tek belirtilen deliller bu noktada tanık Sami'nin, Yadigar kod adlı tanığın ve tanık Muharrem'in beyanları, sanık ...'deki atış artığının sebebinin yeterli ve geçerli bir savunmayla izah edilememiş olması, sanıklar ile maktul arasındaki önceye dayalı bilinen husumet, olayın gerçekleşme şekline ilişkin isimsiz ve imzasız mektubun dosyadaki maddi delillere olan uyumu hep birlikte değerlendirildiğinde, olayda sanıklar lehine masumiyet karinesinin dikkate alınarak sanıkların atılı suçu işlediklerinin sabit olmadığı şeklinde bir sonuca mahkememizce ulaşılamadığı,” gerekçesiyle bozmaya direnerek, önceki hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetlerine karar vermiştir.
    Resen temyize tabi olan bu hükümlerin sanıklar müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.06.2015 tarihli ve 240376 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 573-1197 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.03.2017 tarih ve 51-627 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanıklar Savaş ..., ..., Aslan ..., Muhterem Ulucan, ...al Ulucan, ... (1953 doğumlu) ve ... Babatutmaz hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... (1970 doğumlu) hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı nitelikli kasten öldürme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Olay yeri inceleme raporunda; “... ili, Yıldızeli ilçesi, Yusufoğlan köyünde ateşli silahla kasten öldürme olayının meydana geldiğinin 09.09.2009 tarihinde saat 21.30 sıralarında ... İl Jandarma Komutanlığı Harekat Merkezine bildirilmesi üzerine aynı gün gerekli teknik donanım alınarak, 23.45’te olay yerine gidildiği, havanın karanlık ve rüzgârsız olduğu, köy içerisinde bulunan toprak yol üzerinde yüzüstü yatan bir erkek cesedinin bulunduğu görüldü. Maktulün sol ayağından güneydoğu istikametinde toprak zemin üzerinde 7,70 metre mesafede, 1 adet 7,65 mm çapında kovan, buradan 1,75 metre kuzeydoğu istikamette 1 adet 7,65 mm çapında kovan ve bu kovandan 60 cm kuzey istikamette de 1 adet olmak üzere toplam 3 adet 7,65 mm. çapında MKE yapısı kovan bulunduğu, maktulün üzerinde yapılan incelemelerde alnın sol köşesinde yoğun kan lekesi sırt üzeri çevrildiğinde yüz kısmının yoğun kanlı olduğu, boğaz kısmının sol tarafında muhtemelen mermi girişi olduğu değerlendirilen kanamalı yara bölgesinin bulunduğu, maktul sırtüstü çevrildiğinde, vücudunun alt kısmında bir adet Nokia marka cep telefonu, 1 adet kol saati olduğu, pantolon ceplerinde nüfus cüzdanı, kartvizit ve banknotların bulunduğu,” tespitlerine yer verildiği,
    10.09.2009 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; 170 cm boyunda, 90-95 kg ağırlığındaki erkek cesedinde, başta, boyunda, sol bacakta ve sol elde ateşli silah mermi giriş deliklerinin bulunduğu, cesetten iki adet 7,65 mm çapında, bir adet de 9 mm çapında mermi çekirdeği elde edildiği, maktulün kesin ölüm nedeninin ateşli silah mermi çekirdekleri yaralanmasına bağlı kafatası kırığı, vertebra kırığı, beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu meydana geldiğinin belirtildiği,
    24.09.2009 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinde bulunan 3 adet 7,65 çapındaki boş kovanın tek bir silahtan atıldıklarının; 07.10.2009 tarihli uzmanlık raporunda; sanıklardan ...’ın sol el avuç içinden alınan svapta atış artıklarından antimona rastlanıldığı, sol el üstü, sağ el avuç içi ve sağ el üstü svaplarda ise atış artığına rastlanılmadığının, maktulün giysileri üzerinde yapılan inceleme sonucu atışların uzak atış mesafesinden yapılmış olduğunun; 30.10.2009 tarihli uzmanlık raporunda; maktulün bedeninden çıkarılan kurşun çekirdeklerinden birinin 9 mm çapında, diğer ikisinin ise 7,65 mm çapında oldukları, 7,65 mm çapındaki çekirdeklerin tek silahtan atıldıklarının; 02.11.2009 tarihli uzmanlık raporunda; sanıklardan ...’a ait tabancanın 7,65x17 mm çapında fişek atan Çekoslovakya yapısı, Vzor marka, yarı otomatik tabanca olduğu, maktulün ölümü ile ilgili olarak el konulan mermi çekirdeği ve kovanlarla bu tabanca arasında herhangi bir irtibat kurulamadığının ifade edildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... istinabe olunan Mahkemede; “Maktul ... benim ağabeyim olur, yaklaşık 1 yıl önce Yusufoğlan köyünde ... ... isimli bir şahıs öldürülmüştü. ...'i ... Özel öldürmüştü. ...'in öldürülmesiyle ilgili olarak ... ...'ın ailesi maktulü sorumlu tuttu, ... Özel'i maktulün etkilediğini ...'in öldürülmesi yönünde maktulün ... Özel'e baskı yaptığını düşündüler. Oysa olayla maktulün hiçbir ilgisi yoktu. ...'in cenazesinde annesi ... ‘Benim oğlumun ölümünden ... sorumludur, ... Özel öldürülmeli!’ diye bağırmış, biz bunu Yusufoğlan köyünden ...'dan öğrendik. Bu sebeple ... ...'ın ailesi ile ağabeyim arasında bir husumet başladı. Zaten bu olaydan daha önce de.... kardeşi .... ..., muhtar ..., ...'in babası ..., ...al ve ..., ağabeyimin durumunun iyi olması, köyde minibüs işletmeciliği yapması nedeniyle onu çekemediler ve hem minibüsünü hem de evini kurşunladılar. Hatta minibüsünü yakmışlardı. Ağabeyim ... öldürülmeden 1 hafta önce ...al Ulucan'ın Yusufoğlan köyünde bulunan bakkalına ağabeyimi silah zoruyla çekmişler, burada Savaş, ..., ..., ...al ve ... ağabeyimi dövmüşler. ‘Yusufoğlan köyünden göçüp gideceksin, minibüsçülüğü bırakacaksın.’ diye tehdit etmişler, bu olayı ağabeyim ... telefonda bana söylemişti. Cinayet olayından 15-20 gün önce Yusufoğlan köyünden ... benim ve ailemin bulunduğu bir ortamda ağabeyim ...'in yüzüne karşı muhtar ... ‘Kurtoğlu öldürülecek, paranı kimden alacaksın, öldürülmeden paranı al dedi.’ diye söylemişti. Bunu öğrendikten sonra da ağabeyim ... kendisini korumak için tabanca almıştı. Ayrıca köy muhtarı ... ile ...al Ulucan ağabeyim ile hat üzerinde minibüsçülük yapmaktaydı. Ağabeyimin müşterisi onlara göre fazlaydı, bu yüzden sürekli ağabeyime sataşmaktaydılar, zaten ağabeyimle konuşmazlardı, aralarında husumet vardı. Ben ağabeyim ...'in şu an tutuklu bulunan sanıklar tarafından birlikte tasarlanarak öldürüldüğünü düşünüyorum. Hatta olaydan 15 gün önce köye aydınlatma direkleri yapıldı ancak olay günü olay mahallindeki 4 direğin ışığı yanmıyordu, köyün meydanı olmasına rağmen bu 4 direğe lamba takmamışlardı, köyün içindeki diğer bütün direkler yanıyordu. Bunu ... kasıtlı olarak yapmıştır. Olay nedeniyle sanıkların hepsinden şikâyetçiyim. Kamu davasına katılmak istiyorum.”,
    Katılan ... istinabe olunan Mahkemede; “Maktul benim resmi nikâhlı eşim olurdu. Olay günü saat 20.00 sularında sigara almak için bakkala gitti. Daha sonra komşulardan eşimin köy meydanında vurulduğunu öğrendim. Benim evim olay mahalline uzaktır, silah sesi duymadım. Eşim Yıldızeli- ... ve köy arasında minibüs şoförlüğü yapardı ayna hat üzerinde muhtar ... ve ...al Ulucan'la çalışırlardı. Eşimin yolcusu onlardan her zaman daha fazla olurdu ve onlardan daha iyi para kazanırdı. Bu nedenle İbrahim ve ...al eşimi çekemediler., ... oğlu ..., köy muhtarı İbrahim'in akrabaları olduğundan onlar da muhtar İbrahim'in tarafını tuttular, eşime husumet beslediler. 10 yıldır sürekli eşimi rahatsız etmekteydiler. Eşimin aracını ve evimizi kurşunlamışlardı. Sürekli yolumuzu kesiyorlardı. Bundan yaklaşık 1,5 önce ..., ... Özel tarafından öldürülmüştü. ...'in öldürülmesi konusunda ...'in ailesi eşimin ... Özel'i yönlendirdiğini düşünmüşler, olayla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen eşime husumet beslediler. Hatta ...'in cenazesinde annesi ‘Bu işi Kurtoğlu yaptı, Kurtoğlu öldürülmeli!’ diye bağırmış. Eşim öldürülmeden 1 hafta önce eşimin borç para aldığı ... bizim evimize geldi ve muhtar ...'ın kendisine ‘Kurtoğlu öldürülecek, git paranı ondan al, sonra kimden alacaksın?’ dediğini söyledi, eşim zaten hep korkuyla yaşardı, tutuklu sanıklar eşimi sürekli tehdit ederlerdi. Hatta İbrahim ve ..., Bedel köyünden ‘Bedelli ...’ diye bilinen bir şahsa 3.000 TL para teklif etmişler ve eşimi öldürmesini istemişler, ancak bu şahıs kiralık katil olmayı kabul etmemiş, köyde bu tür söylentiler de vardı, bunu da duyduk. Olay nedeniyle sanıkların hepsinden şikâyetçiyim. Kamu davasına katılmak istiyorum.”,
    Katılan ... istinabe olunan Mahkemede; “Maktul benim öz oğlum olur. Oğlum köyde minibüs işletirdi, maddi durumu diğer köylülere göre daha iyiydi. Yolcusu her zaman daha fazla olurdu. Muhtar İbrahim ile ...al Ulucan da aynı hat üzerinde minibüs işletirlerdi. Bu yüzden oğlumu çekemezlerdi. Sürekli yolunu kesip onu tehdit ederlerdi. Oğlum bunu bana anlatırdı. ...'ın akrabaları olduğundan onlar da İbrahim'e destek verirlerdi. Hep beraber sürekli oğlumu tehdit ederlerdi. Muhtarlık seçimlerinde de oğlum muhtar İbrahim'i desteklememişti, bu nedenle bu şahıslar oğluma karşı cephe almışlardı, hatta muhtar İbrahim ‘Ben seçimi kazansam da kaybetsem de ... ölecek.’ diye söylemiş, bu konuda köyde bir söylenti vardı. ... öldürüldükten sonrada ...'in ailesi oğlumun ...'i öldüren ... Özel'i ...'in öldürülmesi konusunda yönlendirdiğini düşündüler ve oğluma daha fazla kin beslediler. Gelinim Gülkız bu olaylar nedeniyle oğlumun korku içerisinde yaşadığını bana gelir anlatırdı. Sanıkların amacı oğlumun köyü terk etmesini sağlamaktı. Oğlum köyden taşınmayınca da onu öldürdüler. Olay nedeniyle sanıkların hepsinden şikâyetçiyim. Kamu davasına katılmak istiyorum.”,
    Katılan ... ... istinabe olunan Mahkemede; “Maktul benim kardeşim olur. Kardeşim köyde minibüs işletirdi, maddi durumu diğer köylülere göre daha iyiydi. Yolcusu her zaman daha fazla olurdu. Muhtar İbrahim ile ...al Ulucan da aynı hat üzerinde minibüs işletirlerdi. Bu yüzden kardeşimi çekemezlerdi. Sürekli yolunu kesip onu tehdit ederlerdi. benim sakat bir kızım vardır, her ay Yıldızeli merkeze gelip onun maaşını alırım, bu geliş gidişlerimde kardeşim ...'in minibüsüne binerdim, köyden Yıldızeli'ne gelene kadar ... ve ...al Ulucan kendi minibüsleriyle kardeşimin minibüsünü sıkıştırırlardı ona yol vermezlerdi, kardeşim hep sabrederdi, ...'ın akrabaları olduğundan onlar da İbrahim'e destek verirlerdi. Hep beraber sürekli kardeşimi tehdit ederlerdi. Muhtarlık seçimlerinde de kardeşim muhtar İbrahim'i desteklememişti, bu nedenle bu şahıslar kardeşime karşı cephe almışlardı, ... ... öldürüldükten sonra da ...'in ailesi kardeşimin ...'i öldüren ... Özel'i ...'in öldürülmesi konusunda yönlendirdiğini düşündüler ve kardeşime daha fazla kin beslediler. Kardeşimin karısı Gülkız bir gün benim evime gelerek köyden ...'ın evlerine geldiğini, muhtar ...'ın Sami'ye ‘Kurtoğlu öldürülecek, git paranı ondan al, sonra nasıl alacaksın?’ dediğini Sami'nin de bunu kendilerine anlattığını söyledi. Cinayet olayından önce de ...al ve babası ...'ın birlikte işlettikleri köy bakkalına makarna almak için gireceğim sırada ...al, babası ..., muhtar İbrahim ve babası ...'ın konuşmasına şahit oldum, ... ve ..., ...al ve İbrahim'e kardeşim ...'nın öldürülmesi gerektiğini söylüyorlardı. İbrahim ve ...al ise kendilerinin genç olduğunu kardeşim ...'nın onlar tarafından öldürülmesi gerektiğini söylüyorlardı. Ben bu konuşmayı duyunca dükkâna girmekten vazgeçtim bana bir şey yaparlar diye de niye bu şekilde konuşuyorsunuz diyemedim. Olay nedeniyle sanıkların hepsinden şikâyetçiyim. Kamu davasına katılmak istiyorum.”,
    Tanık ... istinabe olunan Mahkemede; “Ben Güneykaya beldesinde kepçe operatörü olarak çalışırım. Olay günü saat 17.00 – 17.30 sularında Yusufoğlan köyüne köy yolunun yapımı ve kırım işleriyle ilgili olarak görüşmek için gittim. Muhtarın evinde muhtar, köyün bekçisi ve muhtarın ailesinden birkaç kişi vardı, hep birlikte yemek yedik, akşam saat 20.00 sularında köy bekçisi dışarıya çıktı, o dışarıya çıktığında hava tamamen kararmıştı, yaklaşık yarım saat sonra telaşla muhtar İbrahim'in evine dönerek ‘Kurtoğlu’nu öldürmüşler.’ dedi. Ben evdeyken silah sesleri duymadım. Ben muhtarın evindeyken köy bekçisi de bizim yanımızdaydı, akşam 19.30 sularında bir ara yanımızdan 10-15 dakikalığına ayrıldı. Tekrar geldi, geldiğinde tıraş olup olmadığını hatırlayamıyorum. Bekçinin Kurtoğlu’nun öldürüldüğünü haber vermesi üzerine evde bulunan herkes dışarıya çıktı. Ben de olay yerine hiç gitmeden Güneykaya beldesine geri döndüm. Öldürülen ...'le sanık ... ve babası arasında minibüs yüzünden husumet vardı, birbirleriyle konuşmazlardı. Bunun dışında başka bir şey bilmiyorum.”,
    Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “Maktul ... benim bacanağım olurdu, kendisi köyde Kurtoğlu lakabıyla tanınırdı, ben maktulün öldürüldüğü tarihte yani 09.09.2009 akşamı Ulaş ilçesine bağlı Pir ... köyünde bir inşaat işinde çalışıyordum. Haberi alır almaz akşam köye döndüm, ben köye geldiğimde jandarmanın hazır olduğunu ve maktulün yerde yüzüstü yatar vaziyette olduğunu gördüm. Maktul öldürülmeden önce bana kendisinin öldürüleceğini ancak kimsenin kendisinin karşısına çıkarak kendisini öldüremeyeceğini, belki arkadan vurarak gizlice öldürüleceğini söylemişti. Ben kendisine kimden şüphelendiğini sorduğumda, bana her defasında ‘Boş ver gitsin.’ diyordu ancak bir keresinde köyde Geveze Meydanı olarak bilinen meydanda bulunan bakkalda ...al Ulucan, babası ..., ... ve oğlu muhtar ..., Kurtoğlu’nun öldürülmesi gerektiği hususu üzerinde konuşuyorlardı, ben de onlara kulak kabarttım, ancak o gün genel olarak Kurtoğlu’nun öldürülmesi gerektiğini kabaca konuşuyorlardı ancak ne zaman ve nasıl öldüreceklerini, en önemlisi ne için öldüreceklerini duyamadım. Ben Kurtoğlu’nun bunlar tarafından öldürüldüğünü düşünüyorum.”,
    Tanık ... istinabe olunan Mahkemede; “Olayın olduğu gün, akşama doğru ben ahıra gittim, ahırda işlerimi hallettikten sonra eve döndüm. Hava tam kararmamıştı ancak kararmak üzereydi, saatin kaç olduğunu hatırlamıyorum. Evde oğlum ...'la köy bekçisi ... Babatutmaz ve yanlarında ... ile Güneykaya beldesinden ... vardı. Beraber oturuyorlardı, eşim ... da evdeydi. Bir ara bekçi, oğlum İbrahim'e ‘Ben yarın ...’a gideceğim, eve gidiyorum.’ dedi. Bekçi evde çıktığında hava iyice kararmıştı. Yaklaşık yarım saat sonra bekçi telaşla kapımızı çalarak ‘Kurtoğlu’nu vurmuşlar.’ dedi. Bunun üzerine oğlum İbrahim jandarma karakolunu olayı bildirmek için aradı ancak karakol cevap vermedi. Daha sonra karakoldan oğlumu cepten aradılar, olayı bildirdiler oğlum da haberi olduğunu söyledi. Daha sonra bekçi ile oğlum olay yerine gittiler. Ben maktulün kimler tarafından niçin öldürüldüğünü bilemiyorum. Muhtarlık seçimleri nedeniyle oğlum İbrahim maktulle konuşmazdı.”,
    Tanık ... Mahkemede; “Olay günü saat 18.00 -19.00 sıralarında Yılmaz Karataş’ın evindeydim, kendisi ile sohbet etmekte idik. Yılmaz’ın evinden kendi evime gitmekte iken Aslan ... , Savaş ..., ... ve Savaş’ın babası ... ile karşılaştım, daha önce bunlarla sıkça kavgamız olduğu için birden bunları toplu olarak görünce bana saldıracaklar zannettim. Onlar ise hiç oralı olmadılar. Ben koşarak kardeşim ...’ın kapısına gittim, onlar ise dördü birden ...’in vurulduğu yere doğru gittiler. Ben kardeşimin evinin önüne geldiğimde 7 el mermi sesi duydum. Ayrıca sanıklardan ...al Ulucan Yıldızeli-... arasında ...’nın aracının önüne birkaç kez aracını kırdı. Biz de ...’nın hakkını savunduk. ...al’in aracında bulunanlar da ...al’e kızdılar. Hazır sanıklardan Muharrem Ulucan ve ... dışındakiler bize hasımdır bize bir zarar gelirse bunlar sorumludur.”,
    Tanık Muharrem Yoldaş Mahkemede; “Benim olay hakkında hiçbir bilgim bulunmamaktadır. Sanıklardan ...'ı minibüsçülük yaptığı için tanırım zira ben de minibüsçüyüm.” Tanığa dosyadaki 15.03.2010 tarihli telefon görüşmesine ilişkin tutanak okunup sorulduğunda tanığın tanık kürsüsünde fenalaştığı görülerek oturması sağlanıp yeniden sorulduğunda; “Telefon görüşme içeriğine bir diyeceğim yoktur. Bu görüşmeyi arkadaşım olan İlyas Ulucan'ın eşi ile yapmışız. Onu da hatırladım. Telefon görüşmesi sırasında İlyas Ulucan'ın nerede olduğunu da bilemiyorum. Bu görüşme içeriğinde ‘Muhtar'ın yaptığını biliyoruz da’ şeklindeki cümleyi ben bilinçli olarak kurmuş değilim. Ben muhtar sanığı da tanımam. Sanıklardan ...'ı minibüsçülük yaptığı için tanıyorum. Maktulü de minibüsçülük yaptığı için tanırdım. Ben o tarihte muhtar cezaevinde olduğundan ve duruşmalara gidip geldiğinden bu bilgiye istinaden o cümleyi kurmuş olabilirim yoksa olay hakkında görgüye dayalı bir bilgim bulunmamaktadır. Yıldızeli ilçe merkezine gidip kahvede arkadaşlarla oturduğumuz zamanlarda sohbet şeklinde maktulü muhtargil vurmuş diye konuşulurdu. Bunun haricinde somut bir duyumum da yoktur. İlyas Ulucan'ın eşi Menekşe Ulucan bana telefonun dinlendiğinden bahsedince o öyle söylediği için ben de görüşmeyi sonlandırdım. Başka bir maksadım yoktu. Ben ilk defa mahkemeye çıktığım için tedirgin davranıyorum. Bildiğim başka bir şey yoktur. Bildiğim varsa ve anlatmıyorsam köyüme dönmek nasip olmasın.”,
    Tanık Bağdat ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “Kurtoğlu lakaplı maktul ...’i köylüm olması nedeniyle tanırım. Ben ... ile yaklaşık 7-8 yıldır gizli bir aşk yaşıyordum, ... beni çok severdi, ben de aynı şekilde onu severdim. Ben Süleyman ... ile evliyim, ancak 2003 yılında ... ile tanıştım ve o günden bugüne aramızda özel bir yakınlaşma oldu, ...’in bu nedenle dostunu düşmanını çok iyi bilirim. ... öldürüldüğü anda telefonda benimle konuşuyordu. 09.09.2009 tarihinde akşam saat 20.00-20.15 sularında benimle konuşurken bir anda 5 el silah sesi duydum. ... bana ‘Beni vuruyorlar, bacağım yanıyor!’ şeklinde hafif hırıltılı olarak yardım istercesine sözler söyledi, ben kendisine ‘Seni kim vuruyor?’ diye sordum, sonra bir anda bir ses duydum, sanki ... yere düşmüş gibiydi, daha sonra ...’nın garip hırıltılı seslerini duydum. Ben yardım çağırmak için hemen telefonu kapatıp evlerini aradım, telefona ...’nın yeğeni Özgür çıktı, ...’yı sordum, evde olmadığını söyledi. ...’nın eşi ...’i sordum, Özgür bana onun da evde olmadığını söyledi. Ben bunun üzerine telefonu kapattım, ne yapacağımı düşünüyordum, bir yandan ...’nın vurulduğunu biliyordum, bir yandan da kimden yardım isteyebileceğimi düşünüyordum sonra yeniden ...’nın evini aradım, telefona şu an hatırlayamadığım biri çıktı ve bana ...’nın öldürülmüş olduğunu söyledi. Ben ... ile görüşürken ...’nın bana verdiği bir hattan görüşme yapıyordum, aramızdaki görüşmelerin gizli kalması için bu hattan sadece ikimiz yararlanıyorduk. Telefon rehberinde isim kaydı yoktu, böylelikle ikimiz de rehbere isim kaydetmeyerek birbirimizle rumuzla konuşuyorduk. Onun numarası bende ‘Ceylanım’ olarak kayıtlıydı. Benim numaram onda sanırım bir kısaltma ile ‘B.C’ gibi kayıtlı idi. Ben telefonda ... ile görüşürken aramızda sadece sevgi dolu sözcükler konuşuyorduk. Ben ...’nın muhtarlık seçimlerinden, ... ...'ın öldürülmesinden ve köydekilerin kendisini çekememesinden ötürü öldürüldüğünü düşünüyorum. Hatta öldürülmeden önce son üç gün çok stresli ve gergin olduğunu, ... yelek aradığını, kendisini öldüreceklerini, ..., daha önceden öldürülen ... ..., Savaş ..., muhtar ..., Arslan ... ve Fikret ...’ın sürekli olarak kendisini takip ettiklerini, kendisini öldürme konusunda konuştuklarını, aralarından birinin kendisini öldürme konusunda ortak karar ile görevlendirilmek istendiğini, salı günü de yani öldürülmesinden bir gün önce 08.09.2009 tarihinde akşam 19.00-19.30 sularında iki kişinin kendisini köyde kovaladığını ve pusu kurarak öldürmeye teşebbüs ettiklerini bana anlatmıştı, ben tüm bu bilgilere dahilinde ...’in özellikle muhtar ..., Savaş ..., Fikret ..., Arslan ... ve ... tarafından öldürüldüğünü düşünüyorum. ... muhtemelen bunlara akıl hocalığı yapmıştır, diğerleri de vurmuştur çünkü muhtar ..., muhtarlık seçimlerinde ... karşı tarafı desteklediği için ona karşı kin tutmuştu. Aynı zamanda ... ...-Yusufoğlan arasında minibüs seferi yapmakta idi, muhtar da aynı şekilde minibüs çalıştırmakta idi ve ...’yı rakip olarak görüyordu. Zaten muhtar ... ‘Seçimleri kazandığım takdirde Kurtoğlu’nu köyden attıracağım.’ şeklinde sözler sarf etmiş. Savaş ... ise annesi ...’ın maktulle aralarında ilişki olduğunu sanıyordu, bu nedenle ...’yı hedef almıştır diye düşünüyorum, ayrıca Savaş yaklaşık bir yıl kadar önce bana Kurtoğlu’nu öldürmek istediğini söylemişti, bunun için kendisine pusu kurmak istediklerini benim de kendilerine yardımcı olmam gerektiğini bana söylemişti. Savaş bana ‘Kurtoğlu’nu evine al, o senin evine hemen gelir, biz de eve gelip onu öldürüp cesedini ...’a atacağız.’ teklifinde bulundu, ancak ben bunu kesin bir dille reddettim. Fikret ise yönlendirilmeye meyilli boşta gezen biridir, aynı aileden oldukları için Fikret’i bu yönü ile değerlendirmişlerdir. ... ise oğlu ...’ın muhtar olarak seçilmesi ve kendisine rakip olan Kurtoğlu’nun gelirlerini elde etmek için o da diğerleri gibi Kurtoğlu’nu hedef olarak gördü. Arslan ... da Fikret ... gibi aynı aileden olduğu için ortak menfaat düşüncesiyle piyon gibi kullanıldılar diye düşünüyorum. Köy bekçisi ... Babatutmaz ise daha önce öldürülen ... ...’ın kayınpederi olduğu için o da Kurtoğlu’nun öldürülmesine katkıda bulundu. ..., ... ve ..., ...’in öldürüldüğünü bizzat gören şahıslardır, ancak korktukları için tanıklık yapamamaktadırlar. Ben gözümle bizzat ...’yı öldürenleri görmedim ancak ...’nın özellikle son üç gün ismini zikrettiğim bu şahıslar tarafından tehdit edildiğini ve ölüm korkusuyla ... yelek almak istediğini biliyorum, kimileri ...’nın köyde bazılarının eşlerini pazarladığını kadın işi yaptığını söylese de bu gerçek dışıdır, ...’nın bu şahıslar tarafından öldürülmesinin sebebi rant kavgası ve muhtarlık seçimleridir. (…) Ayrıca ... bana ölmeden önce Bedelli Hacı lakaplı, Bedel köyünden bir şahsın Kuşburnu lakaplı ...’a yakın bir isim olduğunu ve ...’ın bu şahsa kendisini öldürmek üzere 3.000 TL teklif ettiğini öğrendiğini söyledi. Bunu da daha sonra fiyat pazarlığında anlaşamayan Hacı lakaplı şahıs ...’ya söylemiş, ...’ya ...’ın kendisine böyle bir teklifte bulunduğunu ancak kendisinin kabul etmediğini söylemiş.”,
    Mahkemede; “Benim ...’le yaklaşık 6 sene arkadaşlığım vardı. Çocuklarım ...’ta okunduğu için gidip gelirken ve onlara bir şeyler gönderirken aramızda samimiyet doğdu. Kendisi bana hat alıp verdi, sadece ikimiz bu hattan görüşmekte idik, hat başkasının adına idi, bizim birlikteliğimiz ekonomik faydalanma gibi değildi, gerçekten birbirimizi sevmekte idik, ...’nın çocuğu yoktu, kusurunun eşinde olduğunu söylemişti, birlikteliğimizi eşi ve kız kardeşi bilmekteydi, ancak benim eşim bilmiyordu. Son günlerde stresli idi, düşmanı olduğunu bilsem mesafe koyardım. Benden başka kadınlarla birlikte olup olmadığını da bilmiyorum, sanıklarının hiçbirisinin kendisini öldüreceğini bana söylemedi. ...’nın ölümünden sonra kardeşi Karanfil’in beni yönlendirmesi ile önceki ifadelerimi söyledim. İzleyicilerin ve sanıkların bulunmaması istememe nedenim her ikimizin evli olmasından dolayıdır. Ölüm anında konuştuğu kişi bendim. ‘Beni vuruyorlar.’ dedi. Ancak kimler olduğunu söylemedi. 6 yıllık beraberliğimiz vardı. Son görüşmesi benimle olduğu için kardeşi benim böyle ifade vermemi istemişti. Daha sonra Yıldızeli savcılığına verdiğim dilekçe doğrudur kendi irademi yansıtmaktadır. ...’nın ölümünden önce de sanıklardan herhangi biri telefonla arayıp rahatsız etmiş değildir. ... ... veya ... da aramış değildir. Telefonla görüşme olayı son bir yılda oldu, son bir yılda cep telefonu geldi. Ev telefonu numarayı gösterdiği için sık görüşmemekte idik. Eşim ben ... ile görüşürken eşim köy içinde kahve idi.”,
    Tanık ... Mahkemede; “Benim bilgim, sanıklar muhtar İbrahim ve ...'ın olay tarihinde akşamleyin sürekli evde oldukları, dışarıya çıkmadıkları yönündedir. Kayınpederim Halil'e ait evde ben, eşim ..., eşimin ağabeyi sanık muhtar İbrahim, onun eşi ve çocuklarımız birlikte kalmaktayız. Olay tarihinde sanıklar ... ve İbrahim eşim ..., Güneykaya köyünden kepçe işi ile uğraştığını bildiğim ismini bilmediğim şahıs ve köyden bir vatandaş olan ... hep beraber bu evdeydik. Yemek yenildi. Erkekler ayrı odaya geçtiler. Köy bekçisi sanık ..., erkeklere çay servisi yaptı ve muhtara bir gün sonra eşini ...'a, doktora götüreceğini, banyo yapıp tıraş olacağını söyleyerek ayrılmak için izin istedi. Ayrıldığında saatin kaç olduğunu bilemiyorum ancak hava kararmıştı. Bekçi gittikten bir süre sonra telaşlı şekilde geri geldi. Sanık ...'e seslendi. Biz de merdivenlere koştuk. Bekçi ‘...'i vurmuşlar.’ dedi. Bunun üzerine sanık ... karakola telefon açtı ancak ulaşamadı. Karakoldan kendisini aradılar ve sanık ... ile bekçi beraber olay yerine gittiler. Sanık ...'in evde bulundurduğu tabancası olduğu doğrudur. Karakoldan olay tarihinde köye geleceklerini söyleyince sanık ... silah ruhsatsız olduğundan bu silahı saklaması için kocam ...'a verdi. O da sakladı ancak sanık ...'in elinde atış artığına rastlanması üzerine atış artığı bu silahtan bulaşmış olabilir düşüncesi ile eşim silahı eve gelen jandarmaya teslim etti. Ben sanık ... ile maktulün arasının kötü olmadığını düşünüyorum. Köyde birbirleri ile selamlaşmıyordu ancak birbirlerine küfretmeleri ya da birbirlerini dövmeleri söz konusu olmadı. Dolayısı ile adam vuracak kadar bir husumetleri olmadığı kanaatindeyim. Sanık ...'in olayı öğrenmesi üzerine kepçeci olan şahıs bu sanığa köyün karıştığını kendisinin ayrılmak istediğini söyledi. Akabinde de evimizden ayrıldı. Ancak telaştan yine evde bulunan köy halkından ...'ın ne olduğunu hatırlayamıyorum.”,
    Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “Özürlü aylığı alarak geçinmekteyim Kurtoğlu lakaplı maktul ...'i köylüm olması nedeniyle tanırdım. Ancak kendisiyle çok fazla samimiyetim yoktu, yalnız bana bazı işlerimde yardımcı olduğu için kendisine 4.000-TL borç para verdim, yaklaşık bir yıl önce verdiğim bu borç için ... ve köyün muhtarı ... 06.09.2009 tarihinde bana ‘Borcunu ...'dan al, yoksa ileride alamazsın, ben onu vurdurduktan sonra senin paran da gider.’ şeklinde sözlerle beni uyardı. Ben de hem beni birlikte uyaran ...'a hem de oğlu muhtar ...'a dedim ki ‘...’yı öldürseler bile onun minibüsü, tarlası, malı, mülkü vardır, ben alacağımı yine de ondan alabilirim.’ bu yanıt üzerine ... ve ... bana ‘Sen bilirsin, paran kalır.’ şeklinde umursamaz yanıt verdiler. Ben aynı gün ...'in yanına giderek durumu kendisine anlattım ve paramı istedim. ... bana muhtar ile görüşeceğini söyledi ve ‘Hiç merak etme, paranı 3-4 güne kadar öderim.’ dedi. Daha sonra muhtar ...'ın yanına gidip durumu anlatmış ve muhtarın sözlerinden ötürü ... onunla tartışmış zaten üç gün sonra da öldürüldü, ben de alacağımı alamadım. ... ve ... bu bilgi ve görgümden ötürü beni tehdit etmektedirler can güvenliğim bulunmamaktadır, bu nedenle komşularda yatmaktayım, yalnız yaşadığım için beni de ... gibi kim vurduya götürmek istemektedirler.”,
    Mahkemede; “Ben sakatlık maaşı alıyorum, bana toplu para gelmişti, 4.000 TL para aldım. Yıldızeli ... Bankasında aylık getirisinin 50 TL olduğunu söylediler, ... bana ‘Ben sana aylık 100 TL vereyim.’ dedi. Ben parayı vereli 4 sene oldu, aylık 100 lira almakta idim, bir ara vermelerini kesmişti. Faizden 2.000 TL aldım 2.000 lira daha alacağım kaldı, sanıklardan ... ‘Paranı ondan al, ben onu vuracağım.’ dedi. ‘Ben ...’yı vuracağım sonra alamazsın.’ dedi . Ben de ‘Adamın malı mülkü var, minibüsü var alırım.’ dedim. ... bir ay önce söyledi, babası da daha sonra söyledi.”; Av. ...’ın tanığın önceki ifadelerinden rücu ettiğine dair 27.10.2009 tarihli dilekçe suretini vermesi üzerine dilekçeyi inceleyip “Dilekçedeki imza bana ait değildir.”,
    Tanık İlyas Ulucan Cumhuriyet Başsavcılığında; “09.09.2009 tarihinde Kurtoğlu lakaplı ...'in Yusufoğlan köyünde öldürülmesi olayı ile ilgili olarak benim herhangi bir bilgim ve görgüm bulunmamaktadır. Ben saat 20.00-20.30 sularında evimde uyuyordum bu nedenle herhangi bir silah sesi duymadım, hatta maktulün öldürüldüğünü bile ertesi sabah öğrendim, ben ... iline minibüsçülük yaptığım için erken kalkar erken yatarım. Benim evim ...'in öldürüldüğü noktaya pek yakın sayılmaz bu nedenle silah sesi filan duymadım, maktulün kimin tarafından, ne için ve nasıl öldürüldüğünü bilmiyorum, ayrıca muhtar ...'ın ...'e ‘... iflasın eşiğindedir, bu adama niye para verdin, bu adam senin paranı zor öder bence.’ şeklinde sözler sarf ettiğini ve bu vatandaşı uyardığını duydum, ... bu sözleri sarf ettiğinde o sırada benim dışımda ..., ... ve ismini şu an hatırlamadığım birkaç kişi daha vardı. Ancak muhtar ...'ın ...'a ‘Paranı Kurtoğlu’ndan alacaksan al, yoksa onu öldüreceğiz.’ dediğini duymadım.”,
    İnceleme dışı sanık ... Babatutmaz Cumhuriyet Başsavcılığında; “Bugün mahkeme kararı üzerine jandarma tarafından evimde arama yapıldı ancak aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadı. Kurtoğlu lakaplı ...'i kesinlikle ben öldürmedim. Olay yerine ilk olarak İlyas Ulucan ile birlikte gittiğim ve karanlık bir noktada el feneri yakarak ölenin ... olduğunu ve olay yerine ilk gidenin bizler olduğunu beyan etmiştim, İlyas Ulucan’ın olay yerine gittiğinde benim ve daha birçok vatandaşın cesedin başında olduğuna ilişkin ifadesini kabul etmiyorum. İlyas Ulucan ile aram iyi olmadığı için aleyhimde bu yönde ifade vermiş olabilir. Ben sigara almak üzere dışarı çıktığımda eşim evdeydi. Zaten eşim şeker hastası olduğu için ben onu ertesi gün hastaneye götürecektim, hatta bu nedenle muhtardan izin almıştım. Eşim ben evde iken evdeydi, ancak karanlık basmadan evvel ...'ın evine gitmiş olabilir. Ben sigara almak için dükkana gitmiştim ancak köydeki çocuklardan maktulün öldürüldüğünü öğrendiğim için dükkâna hiç girmedim bu nedenle dükkânda kimlerin bulunduğunu görmedim. Daha önce köyümüzde öldürülen ... ... benim damadım olurdu. Ancak onu öldüren ... Özel şu anda cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. Ben cinayetin işlendiği akşam sigara almak için ...'ın işlettiği köy bakkalına gitmek üzere iken köydeki çocuklardan maktulün öldürüldüğünü öğrendim. Bu sırada bakkalın önünde bulunan İlyas Ulucan ile çocukların bahsettiği az ilerdeki yere gittik, bu nedenle o akşam İlyas Ulucan ve çocuklar dışında kimseyi görmedim. Ben cesedin başından ayrılırken yolda sadece eski muhtar ...'ı gördüm. Bu nedenle ...'ın beyanını kabul etmiyorum. ... 10.09.2009 tarihli kollukta verdiği beyanında beni cinayetin olduğu yerden silah seslerinin gelmesinden hemen sonra gördüğünü belirttiğine ilişkin beyanını kabul etmiyorum çünkü zaten aramızda öteden beri husumet olduğu için aleyhimde ifade vermiş.”,
    Mahkemede; “Ben 6 aylık bekçiyim, muhtarın her dediğini yaparım, hane başı 2 teneke buğdaya yıllık olarak çalışırım, olay günü ... ocağına dikilen çamları suladım akşam 17-18.00 suları muhtarın yanına vardım, şehirden gelmişti, yemeği yedik, ben çay servisini yaptım, biz muhtar odasında idik o yüzden çay servisini ben yaptım, muhtar kalemi eline aldı, kesim listesi hazırlıyordu, 1,5 saat oturduk hanımım şeker hastası olduğundan ben geldim, izin verdi, tıraşımı oldum, banyo yapacaktım, banyoya girmeden sigaramın az olduğunu fark ettim ...’ın bakkalına gittim, yolda bakkala girmeden İlyas Ulucan ile karşılaştım, ...'in yattığı taraftan iki çocuk geldi, gelen çocuklar İbrahim Ulucan ve ...’dı, bu çocuklar bana yolda bir adam yatıyor dediler, köyde de sivilim, resmi değilim, köyümüzde şarap içip sızan ... var, o zannettim, İlyas Ulucan ile beraber el feneri ile beraber vardık ki, ... yüzükoyun yatıyordu, İlyas Ulucan’ın hanımı ekmek pişiyormuş, İlyas da kola almak için bakkala geliyormuş, ben de sigara almaya giderken burada karşılaştım maktulün yattığı yere bahsettiğim sarhoş sızmıştır diye yöneldim, çocuklar bana yattığı yeri göstermeden sadece bana yatıyor dediler, ben maktulün yanına geldiğimde yanında kimse yoktu, üzeri açıktı, İlyas Ulucan da benimle birlikte geldi, ölüp ölmediğini kontrol etmedim, hemen muhtarın yanına gidip malumat verdim, ...’i köyün ortasında vurmuşlar dedim, ölmüş dedim, muhtar hemen telefona sarıldı, jandarmaya haber vermek için, sonra cep telefonu çaldı, jandarma muhtara haber verdi, 3 ay önce öldürülen ... ... benim damadım olur kendisinden 3 tane torunum vardır, sonra muhtar ile cenazenin olduğu yere geldik, geldiğimizde battaniye örtülmüştü, karakolu karşıladık, tekrar muhtar araca binip olay yerine geldi, ben yaya olarak olay yerine geldim, mal fışkısı vardı muhtar elleri ile yeri arıyordu, ben aracın peşinden seğirterek gittim. Eşim evde yoktu, ekmek pişiriyordu, daha sonra geldi, ...’nin evinin orada ekmek fırını var orada pişiriyordu, eşimi daha sonra da İbrahim ...ların evine uğrayıp uğramadığını bu yönde beyanda bulunup bulunmadığını bilmiyorum.”,
    Şeklinde ifade vermişlerdir.
    Sanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “Maktul ...'i köylüm olması nedeniyle tanırdım. Ben maktulün öldürüldüğü akşam köyde bulunan evimde oğlum muhtar ..., gelinlerim ve çocuklarım ile birlikte vakit geçiriyordum. Bu sırada hava kararmıştı. Evimizde köy bekçisi ... Babatutmaz da vardı. Ayrıca Güneykaya’dan gelen ... isminde bir kepçe operatörü de bulunuyordu. Yani evimiz oldukça kalabalıktı, oğlum ... ile bekçi ... Babatutmaz ormandan kırım alacak olanların listesini belirliyorlardı. Bekçi, eşini ertesi gün hastaneye götürmek istediğini, bu nedenle ayrılmak durumunda olduğunu oğluma söyleyerek evden ayrıldı. Yaklaşık yarım saat sonra telaşla eve gelerek maktulün öldürülmüş olduğunu bize söyledi, ben olayı bu şekilde öğrenmiş oldum. Olay akşamı silah sesi duymadım, zaten evimiz maktulün öldürüldüğü ve Geveze Meydanı olarak adlandırılan noktaya pek yakın sayılmaz. Bu nedenlerle ben atılı suçlamayı kabul etmem. Kurtoğlu’nun bacanağı olduğu iddia edilen ...’ı biz köyde Halil ismiyle tanırız. Ben tanığı doğru düzgün tanımam bile, aramızda soğukluk olduğu için böyle bir ifade vermiş olabilir. Ben zaten yurt dışında yaşamakta idim, köye maktulün öldürülmesinden kısa bir süre önce döndüm, bu nedenle böyle bir konuşmanın olması ihtimali yok denecek kadar azdır. Bedelli Hacı lakabıyla bilinen ve asıl adı ... olan bir şahsı tanımam sadece ismini duymuştum, kendisiyle aramda hiçbir ilişki bulunmamaktadır. Kurtoğlu lakaplı maktul ...'e silah sattığını ve kanun dışı işler yaptığını duymuştum. Tanık ...'ın savcılığınızda verdiği 02.10.2009 tarihli ifadede, beni cinayetten hemen önce maktulun öldürüldüğü köy yolunda oğlum .. ... ile birlikte gördüğünü belirtmesine ilişkin iddiayı kesinlikle kabul etmiyorum, aramızdaki husumet nedeniyle yalan tanıklık yapmıştır. Tanık ...'ın 02.10.2009 tarihli savcılık beyanında benim ve oğlum ...'ın kendisine 06.09.2009 tarihinde yani maktulun öldürülmesinden üç gün önce maktulun öldürüleceğini söylediğime ilişkin iddiayı kesinlikle kabul etmiyorum, birini öldürecek olsam bunu kimseye söylemem söz konusu olmazdı bu iddia gerçekçi değildir, ...'ı aramızdaki husumet nedeniyle kullanmaktadırlar. Zaten bu tanığın kollukta ve savcılıkta verdiği ifadeler çelişkilidir ; zira olayın gerçekleştiğini iddia ettiği tarihler birbirini tutmamaktadır. Müşteki ...'in 24.09.2009 tarihli kollukta verdiği beyanında eşi olan maktulun öldürülmeden önce kendisine sürekli olarak şüpheliler tarafından ölümle tehdit edildiğine iddiayı kesinlikle kabul etmem çünkü eşi öldürülen müşteki aramızdaki husumetten ötürü hedef olarak beni ve oğlumu göstermiş olabilir.”,
    Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; “Bizim köyümüz 730 kişinin yaşadığı bir köydür, genişliği ortalama 1 km’dir, evler birbirine genelde yakındır, benim evim köyün dışındadır, benim bir minibüsüm var, onunla ..ne seferler yaparım. Köyde bir benim minibüsüm vardır, bir de maktulün minibüsü vardı, maktul bizim köyde Kurtoğlu lakaplı olarak bilinir, pek de sevilmezdi, düşmanı çoktu, oğlum ... o gün eve saat 17.00 gibi geldi, evde o gün Güneykaya köyünden bir de misafirimiz vardı, daha sonra bekçi geldi, köyde kırım yapılacak kişileri belirledik, daha sonra muhtar olan oğlum ...’dan eşini hastaneye götürmek için izin istedi, oğlum da izin verdi, saat 20.00 gibi gitti, tahminen yarım saat geçti geçmedi bekçi koşarak bize geldi ve maktulün öldüğünü söyledi o bizden gittikten sonra tıraş olmuş daha sonra sigarasının 2 dal kaldığını fark etmiş bakkala sigara almak için gitmiş, sigara almaya gittiği bakkal ...’a ait bakkalmış, orada İlyas Ulucan ile karşılaşmış, daha sonra iki tane çocuk koşarak gelip birinin öldüğünü söylemişler onlar da gidip kimin öldüğüne bakmışlar, elektrik arızalı olduğu için el fenerini tutmuşlar bekçi ... Babatutmaz bize ilk geldiğinde elinde fener yoktu, ikinci geldiğinde elinde fener vardı, fenerin rengi de mavi ya da kırmızı idi, maktulün öldüğünü anlayınca koşarak bizim eve gelip haber verdi, oğlum hemen jandarmayı aramaya yeltendi ancak jandarma oğlumu cep telefonundan daha önce arayıp birinin öldürüldüğünü evden ayrılmamasını söyledi, daha sonra oğlum gerçek mi değil mi diye olay yerine gidip baktı, ben hiç olay yerine gitmedim hiç de merak etmedim, zaten öleni de sevmezdim, benim misafirim ... olayın üzerine zaten evden gitti, oralarda o gün hiç yabancı birini görmedim, evimiz olay yerine tahminen 500 metre uzaklıktadır ancak ben hiç silah sesi duymadım, bu olayla bir ilgim yoktur, bizim orada kadınlar saat 17.00’den sonra evden çıkmazlar, hoş karşılanmaz, bizim maktulle hiçbir sorunumuz yoktur, kimlerin öldürdüğünü bilmiyorum ama köydeki söylentilere göre başka bir olay nedeni ile öldürülen ... ...’ın ailesi veya ... ifade ediliyordu.”,
    Mahkemede; “Suçlamayı kabul etmiyorum, olay günü evimde idim, komşumuz ... saat 17.00 gibi evimize geldi, ustalık yapan oğlum ...’ı sordu, yıkılan bacalarını yaptıracakmış, muhtar odasının yanında benim odada oturuyorduk, bu sırada minibüsümüz ...’tan geldi, minibüsü ...al Ulucan sürüyordu, oğlum muhtar ... da minibüs ile geldi, su borusu almaya gitmişti, Halil ile sohbet ettiler, daha sonra... beldesinden ... isimli kepçe operatörü saat 17.30 gibi geldi, köy namına kesim aldığımız için kesim alanında kepçeye yol düzlemesi yaptırılacaktı, bu ... nedeni ile gelmişti oğlum ile muhtarlık odasına geçtiler, daha sonra köyün bekçisi ... Babatutmaz 15-20 dakika sonra geldi, onun ile oğlum olan muhtar köyün orman kesim işe ilgili liste hazırlıyorlardı, muhtar odasında hep beraber yemek yedik, çay içtik, bekçi hanımının şeker hastası olduğundan ve durumu kötü olduğundan oğlumdan ertesi gün için izin istedi, ayrıldı gitti, yarım saat sonra geldi, ‘Kurtoğlu’nu vurmuşlar.’ dedi, bizim ev Kurtoğlu’nun vurulduğu yere 500 metredir, olayı duyduktan sonra.... ‘Ben köyüme gidiyorum.’ dedi ayrıldı, gitti. ... da orada idi, o da muhtar ile beraber olay yerine gittiler, içimden ‘Eyvah’ dedim, ... ile husumetim yoktur, çocukluğumuz beraber geçti, hâlen de konuşuyorduk ancak bir samimiyetim yoktu, minibüslerimiz yolda kaldığında birbirimizin yolcularını taşımada yardımcı olurduk, hiç kendisiyle mahkemeye düşmedik, bu iftiraları bize ... ve kardeşi ... yapmaktadır, muhtarlık elinden gittiği için yapmaktadır, köyümüzde özürlü ... var onu da yalancı tanık olarak kullanmaktadır, suçsuzum. Gizli tanığın beyanını kabul etmiyorum, bu kişi dilekçe gönderdiğimde Hâkim bey isminin baş harflerinin S ve Ç olduğunu bize söylemişti, bu yüzden Satılmış ... isimli bir süre aynı koğuşta kaldığımız kişi olduğunu düşünüyorum, biz bu kişi ile koğuşta bir tartışma yaşadık, bu tartışma üzerine de koğuşumuzun değiştirilmesi için idareye dilekçe verdik, bunun üzerine Satılmış ... ve ... Yıldırım'ı bizim koğuştan aldılar bu hususlar cezaevi kayıtlarında mevcuttur.”,
    Sanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; “,,,köyü muhtarıyım. Köyümüzde 09.09.2009 tarihinde akşam saatlerinde Kurtoğlu lakaplı ...’in öldürülmesi olayı ile ilgili olarak daha önce ifade vermiştim. Ben kesinlikle Kurtoğlu’nun öldürüldüğünü köyümüzün bekçisi ... Babatutmaz’dan öğrendim. Ben o saatlerde eşim, çocuklarım, babam ve kardeşlerim ile birlikte evimde vakit geçiriyordum ben kriminalden gelen rapor sonucuna ve sol elimden alınan svap örneklerine itiraz ediyorum. Ben kesinlikle o gün silah kullanmadım, benim normalde ruhsatsız silahım bulunmaktadır, ben düşmanım olduğu için ve aynı zamanda gece vakti köyde yaban hayvanlarına karşı silah taşırım. Ancak ...’in öldürülmesi olayında kesinlikle parmağım yoktur, kendisini öldürmediğim gibi o gün hiç silah kullanmadım. Ben olayın olduğu akşam evimdeydim, olayla ilgili olarak jandarma ilçeye geldiğinde ruhsatsız silahım belimdeydi, ancak bu silahı kardeşim ... ...’a verdiğim için jandarma bu silahı ne üst aramamda ne de evimin aramasında bulamadı. Ben bir ihtimal belki akşam bu silaha dokunduğum için elimde atış artıkları oluşmuş olabilir ancak kesinlikle bu silahı suçta kullanmadım, bu silah da şu anda evimde bulunmaktadır. Ben bu nedenlerle önceki beyanlarımı tekrar ediyor, atılı suçlamayı reddediyorum.”,
    Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; “Olay günü ben Yusufoğlan köyündeki evimde eşim çocuklarım, babam, kardeşlerim ve ... ile birlikteydik. Akşam saat 20.00-20.30 sularında köy bekçisi ... Babatutmaz evime gelerek .. lakaplı ...'in vurulduğunu söyledi. Ben de hemen karakol komutanını aradım, durumu kendisine haber verdim. ...'in öldürüldüğü yer ile benim evimin arası yaklaşık 500 metre uzaklıktadır. Herhangi bir silah sesi duymadım. Ben olay günü kesinlikle silah kullanmadım. Bu nedenle kriminalden gelen raporu kabul etmiyorum, olaydan sonra köyde herhangi biriyle tokalaşıp tokalaşmadığımı hatırlamıyorum. Ayrıca ben köyde ve Yıldızeli çevresinde kimseye ‘...öldürülecek, gidin paranızı alın, borcunuz kalmasın.’ demedim. Hakkımda neden böyle söylediklerini de bilmiyorum, belki muhtarlık seçimlerinin benim kazanmış olmamdan dolayı bu şekilde üzerime leke atmış olabilirler. Ben işlerimi görürken devamlı sağ elimi kullanırım. Yani solak değilim, olay günü sürekli jandarmanın yanındaydım, askerlerle beraber olay yerinde idim. Bu nedenle de elime atış artıkları bulaşmış olabilir.”,
    Mahkemede; “Ben suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum, olay günü ortak olduğumuz ...al Ulucan ile minibüs ile ...’a gitmiştik, su borusu almıştım, onu kamyonetle göndermiştim, minibüs ile köye 17.30-18.00 sularında köye döndük, köyden 3-4 yolcu vardı eve gittiğimde ... vardı, kardeşim ... usta olduğu için bacalarını yaptırmak için gelmişti, 15-20 dakika sonrada ... geldi, o da yaptıracağımız orman yolu için kepçeye saatine 70 TL istedi bu hususta konuştuk, Erdal ile otururken bekçimiz geldi, onunla da orman kesimi ile ilgili liste hazırladık, orman dairesinden telefon gelip liste istenmişti, yemek yedik çay içtik, bekçi ertesi gün hanımı hastaneye götüreceğini söyleyerek evden ayrıldı, yarım saat sonra geri geldi, ...'in vurulmuş olduğunu söyledi, sesli olarak tepki vermedim içimden yazık olmuş diye geçti, ev telefonu ile jandarmaya haber vermek istedim jandarmayı çıkartamadım, o anda benim cep telefonum çaldı, baktığımda karakol komutanı idi, ben evde olduğumu söyledim, ‘Bekle geliyorum.’ dedi, bekçiyi alarak ölenin bulunduğu yere gittik, gittiğimde giderken ... balkonda idi ... Tanrıverdi ve ... maktulün yanında idi, üzerinde battaniye vardı, başı açıktı tanıdım, olay yerinde maktulün yakınlarını göremedim, hazır sanıklardan kimseyi o anda görmedim, 10 dakika kadar maktulün yanında durdum, battaniyeyi de kaldırır gibi ettim, baktığımda yapacak bir şey kalmamıştı, jandarmayı karşılamaya gittim, daha sonra jandarma ile birlikte geldik, olay yerine gelmeden önce jandarma ile kurşunları bulmak için komutanın yanında idim, elimle taşları çektim, komutan ‘Kovanları elleme.’ dedi, elimde atış artığı bulunan çıkmıştır, ölenin saatinin de farkında değilim, nereden yaralandığının da farkında değilim, yüzükoyun yatıyordu, ...’in silah taşıyıp taşımadığını muhtar olarak bilemiyorum, fakirlikten zengin oldu, işi ilerletti, sahte paradan, kalpazanlıktan ve keleşten içeri girip çıktı, aramızda bir rekabet yoktu, ölümünden 15-20 gün önce Yıldızeli’nde bana ‘Yolcu taşıma ücretini zamlandıralım.’ dedi, ‘Olur, bakarız.’ dedim, çalışma işini de sıraya koymamızı, kendisinin bizim aracımıza bindiğinde para vereceğini, bizim onun aracına bindiğimizde de para istemeyeceğini söyledi, ...'a ... ile ilgili bir şey söylemedim, köy meydanında paranın 1.000 TL’sini yola keseceğini bahsederek kendisi konuşuyordu, ben de yanımda bekçi olduğunda ‘Vermeseydin o zaman, bankaya koyaydın.’ dedim, daha önceden öldürülen ... ... da uzaktan akrabamız olur, onu vuran bellidir, onunla alakası yoktur, o olay olduğunda da ...’dan şüphelenilmemişti, ... ile ... arasında bildiğim kadarı ile herhangi bir olay yoktu, benim köy muhtarlığı adına silahım yoktur, Cumhuriyet Savcısı ‘Elinde barut artığı var, Savaş ...’ı çıkartıp, seni içeri alacağız.’ dediğinde korktuğumdan ruhsatsız Çek tabancayı telefonum üzerine kardeşim jandarmaya verdi, olayı jandarmaya bildiren ... benim rakibimdir, ben kendisinden 85 oy fazla almıştım. Ben kovanları tutmadım ancak taşları çekerek taşların arasında kovanları gösterdim, ayrıca ben solak değilim sağ elimle yazı yazıp imzalıyorum. Kepçeci ... evimizde 1-1,5 saat kaldığı için onu söylemeye gerek duymadım. Gizli tanık beyanını kabul etmiyorum sanık ...'ın bu husustaki beyanları doğrudur. Satılmış ... acayip bir adamdır ve çok sayıda koğuş değiştirmiştir, ... Yıldırım ile Dilaver Yıldız isimli şahıslar koğuşta tartıştılar, biz de ... Yıldırım'ın gitmesine dair dilekçe verdik, bunun üzerine ...'ı aldılar, Satılmış ... bana ‘...'ı geri getirilim’ deyince ‘Seni de istemiyoruz onu da.’ dedim, bunun üzerine bana ‘Ben sana sorarım.’ dedi ve bir hafta sonra da C16 koğuşundan ayrıldı, bu olayın 6 veya 7. ayda olduğunu hatırlıyorum.”,
    Şeklinde savunmalarda bulunmuşlardır.
    Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Maktul ...’in 09.09.2009 tarihinde, akşam saat 21.000 sıralarında ... ili, Yıldızeli ilçesi, Yusufoğlan köyünde, iki farklı tabancadan ateşlenen mermilerle baş ve bacak bölgelerinden yaralanarak olay yerinde hayatını kaybettiği, yapılan incelemeler sonucunda, maktulün cesedinden 7,65 mm çapında iki adet, 9 mm çapında bir adet mermi çekirdeği çıkartıldığı, olay yerinde 3 adet 7,65 mm çapında boş kovan bulunduğu, maktulün cep telefonu, kol saati ve parasının üzerinden alınmamış olduğunun tespit edildiği, görgü tanığı bulunmayan olayda, maktulün ... ve özel hayatındaki ilişki ve köydeki kimi duyumlardan hareketle aralarında sanıklar ... ve muhtar ...’ın (1970 doğumlu) da bulunduğu toplam 9 sanık hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçundan kamu davası açıldığı, inceleme kapsamı dışındaki 7 sanık hakkında beraat kararı verilirken sanıklar ... ile oğlu ...’ın nitelikli kasten öldürme suçundan cezalandırılmalarına hükmedildiği, olayın meydana gelişine ilişkin görgü tanığı bulunmayan olayda, mahkûmiyet hükümlerinin; sanıkların cezaevinde bir dönem aynı koğuşta kaldıkları kişinin “gizli tanık” olarak alınan ifadesine, tanık ...’ın beyanlarına, sanık ...’in sol avuç içerisinde atış artığına rastlanmış olmasına, ....’ın bir tanıdığı ile yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı bir ifadeye ve göndereni belli olmayan, mahiyeti açıklanmayan imzasız “ihbar mektupları” ile sanıklarla maktul arasındaki husumetin varlığına dayandırıldığı anlaşılan dosyada;
    Kimliğini saklı tutarak tanık dinlemenin 5271 sayılı CMK’nın 58. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak uygulanabileceği gözetilmeksizin, örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi de söz konusu olmayan maktul ...’in kasten öldürülmesi suçunda, duyuma ilişkin aktarma beyanlardan ibaret “gizli tanığın” anlatımlarının Kanun’un bu emredici maddesine aykırı olarak tespit edilip hükme esas alınması,
    Kimi tanıkların köydeki duyumlardan ibaret olan ve dinlenen diğer bir kısım tanık anlatımları ile çelişen ve doğrulanamayan beyanları ile kim tarafından ve ne maksatla gönderildiği bilinmeyen imzasız mektuplara, “Dosyaya intikal eden ihbar niteliğindeki imzasız ancak olayın maddi delillerine büyük ölçüde uyum gösteren mektup içerikleri” denilmek suretiyle, delil olma özelliği taşımayan bu yazılara hukuki değer atfederek, hükümlere dayanak edilmesi,
    Usul ve yasaya açıkça aykırı olduğu gibi;
    Tarafsız tanık konumunda bulunan ve başka köyde ikamet edip olay akşamı muhtar sanık ... ile ... görüşmesi için sanıkların evinde bulunan ... makinesi operatörü tanık ...’un olay sırasında sanıkların evlerinde bulundukları, maktulün ölümünü inceleme dışı sanık ... Babatutmaz’ın eve gelip haber vermesi ile öğrendiklerine ilişkin aşamalarda değişmeyen istikrarlı anlatımına karşın;
    Köy muhtarı olan ve tabancası bulunduğu gibi, olayı haber aldıktan sonra jandarma aracına binerek görevli jandarma personeli ile birlikte olay yerine gittiğini, yerdeki taşları çekiştirerek mermi kovanı aradığını, cesedin üzerindeki battaniyeyi kaldırıp cesede baktığını kabul eden sanık ...’in günlük işlerinde de etkin olarak kullanmadığını belirttiği sol el avuç içerisinde antimon bulunmuş olmasının, yerleşik adli tıp uygulamalarına göre ateş etmekten ziyade, ateş edilen silaha, yara yerine veya atış artığı bulunan şeylere dokunmaktan kaynaklanabileceği de göz ardı edilerek ve sanık ...’ın teslim ettiği tabanca ile olay yerinde bulunan kovanlar ve mermi çekirdekleri arasında irtibat kurulamadığı da gözetilmeden,
    Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddiaların sanıkların aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükümlerinin kurulamayacağı, ceza mahkûmiyetinin toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanması, bu ispatın, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemesinin gerekmesi, yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanıkları cezalandırmanın, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermeye yol açacağı da düşünülmeksizin,
    Atılı suçu işledikleri şüphe boyutunda kalan sanıkların şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince beraatlerine karar verilmesi gerekirken, mahkûmiyetlerine karar verilmesinde isabet bulunmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararına konu mahkûmiyet hükümlerinin sanıkların atılı suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatlerine karar verilmesi gerekirken mahkûmiyetlerine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Sanıklara atılı nitelikli kasten öldürme suçunun sabit olduğuna ilişkin Yerel Mahkeme direnme gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
    2- ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.05.2014 tarihli ve 55-120 sayılı hükümlerinin sanıklar ... ve ...’ın (1970 doğumlu) atılı suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatlerine karar verilmesi gerekirken mahkûmiyetlerine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi

    Hemen Ara