Esas No: 2017/846
Karar No: 2022/633
Karar Tarihi: 12.10.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/846 Esas 2022/633 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2017/846 E. , 2022/633 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 203-196
Sanık ...'un silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanun'un 5, TCK'nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis; 05.07.2000 tarihli mala zarar verme suçundan TCK'nın 152/1-a, 152/2-a, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis; tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçundan (iki kez) TCK'nın 174/1-2, 62, 52/4, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis ve 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve 28.02.1999 tarihli mala zarar verme suçundan 4616 sayılı Kanun'un 1/4. maddesi uyarınca kamu davasının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine ilişkin ... (CMK'nın 250. maddesi ile görevli) 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.09.2010 tarihli ve 203-196 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 22.03.2013 tarih ve 7067-4352 sayı ile hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.02.2016 tarih ve 48319 sayı ile;
"...
1)Dosya kapsamı ile dosyada mevcut bilgi ve belgeler ve UYAP üzerinden alınan nüfus kayıt örneğinden anlaşıldığı üzere Hükümlü ... 01/03/1981 doğumlu olup, 28/02/1999 tarihli, ... plakalı otobüse patlayıcı atılması olay tarihinde 18 yaşını ikmal etmemiştir.
Küçük olması nedeniyle anılan suçundan dolayı hükümden önce yürürlüğe giren 6008 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4. maddesiyle ekli 3713 sayılı Kanunun 5. maddesinin 3. fıkrasının “Bu madde hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz” hükmü ile görev hususuna ilişkin 6008 sayılı Kanunun 8. maddesi ile CMK'nın 250. maddesine eklenen 4. fıkra hükümleri gözetilmeksizin, suç tarihinde 15-18 yaş arasında olduğu anlaşılan sanık hakkında görevsizlik kararı verilerek dosyanın çocuk mahkemesine gönderilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
2)Yine sanığın suç tarihinde 15-18 yaş arasında olması nedeniyle 5237 sayılı TCK'nun 31/3 maddesi gereğince cezasından indirim yapılmaması da yasaya aykırıdır.
Yukarıda ayrıntısı ile arz ve izah edildiği üzere; ... (Kapatılan) 13. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK. 250. maddesi İle Görevli)nin 23/09/2010 gün ve 2000/203 E. 2010/196 K. sayılı kararının bozulması yerine, onanmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğu" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 03.04.2017 tarih ve 1768-3673 sayı ile;
"...
1) 5237 sayılı TCK'nun 31/3 maddesi gereğince sanığın cezasından indirim yapılması gerekip gerekmediğine yönelik itirazın incelenmesinde;
UYAP üzerinden temin edilen nüfus kayıt örneği ile dosya kapsamında elde edilen tüm bilgi ve belgelerden; hükümlü ...'un, 01.03.1981 doğumlu olup itiraza konu 28.02.1999 tarihinde gerçekleşen ... plakalı otobüse patlayıcı madde atılması eyleminde 18 yaşını ikmal etmediği, olay tarihi itibariyle 15-18 yaş aralığında olmasına rağmen mahkemece cezasından 5237 sayılı TCK'nın 31/3 maddesi uyarınca bir indirim yapılmadığı görülmüştür.
Hükümlü ... hakkında lehe olması sebebiyle uygulanan 5237 sayılı TCK'nın 31/3. maddesi;
“Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz”,
Şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenleme karşısında, eğer bir kişi fiili işlediği sırada 15-18 yaş aralığında bulunuyor ise cezasından (ağırlaştırılmış müebbet hapis ve müebbet hapis cezası dışındaki cezalarda) üçte bir oranında bir indirim yapılması zorunludur. Bu indirim hiçbir şekilde mahkemenin takdirine bırakılmamıştır.
Bu nedenlerle;
01.03.1981 doğumlu olan hükümlü ...'un, itiraza konu 28.02.1999 tarihinde gerçekleşen ... plakalı otobüse patlayıcı madde atılması eyleminde 18 yaşını ikmal etmemesi, olay tarihi itibariyle de 15-18 yaş aralığında olduğunun belirlenmesi karşısında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazının kabulüne karar verilmiş, bu kapsamda hükümlü ...'un patlayıcı madde bulundurma ve nakletme suçundan almış olduğu cezasından 5237 sayılı TCK'nın 31/3 maddesi gereğince suç tarihinde yürürlükte bulunan (29.06.2005 tarih ve 5377 sayılı yasa ile değişiklik öncesi) yarı oranında indirim yapılması gerektiği anlaşılmış ise de, itirazın kabul edilmesi halinde 28.02.1999 tarihli patlayıcı madde nakletme ve bulundurma suçu yönünden ortada kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmünün olmadığı dikkate alındığında bu suç için öngörülen cezanın süresi itibariyle 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e, 66/2 ve 67/4 maddelerinde belirlenen zamanaşımı süresinin 28.05.2010 tarihinde gerçekleştiği anlaşılmakla itiraza konu 28.02.1999 tarihli patlayıcı madde nakletme ve bulundurma suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine yönelik hüküm kurulmuştur.
2) 6008 sayılı Kanunun 8. maddesi ile CMK'nın 250. maddesine eklenen 4. fıkra hükümleri kapsamında, sanık ... hakkındaki dosyanın görevsizlik kararı verilerek çocuk mahkemesine gönderilmesinin zorunlu olup olmadığına yönelik itirazın incelenmesinde;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yukarıda tarih ve sayısı belirtilen itiraz yazısında; “28.02.1999 tarihinde gerçekleşen ... plakalı otobüse patlayıcı madde atılması eyleminde hükümlü ...'un, suç tarihi itibariyle 15-18 yaş arasında olduğu, hükümden önce yürürlüğe giren 6008 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile CMK'nın 250. maddesine eklenen 4. fıkra hükümleri kapsamında, dosyanın görevsizlik kararı verilerek çocuk mahkemesine gönderilmesi gerektiği halde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulduğunu” belirterek görevsizlik itirazında bulunmuşsa da;
İtiraza konu yargılama dosyası incelendiğinde, ... Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı sanık ... hakkında “terör örgütü DHKP/C'nin sair efradı olmak, terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde patlayıcı madde atmak ve nası ızrar” suçlarını işlediğini iddia ederek kamu davası açtığı, itiraza konu olan 28.02.1999 tarihli patlayıcı madde atma eylemi sanık ...'un terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirdiği faaliyetlerden sadece bir tanesi olup iddianameye bakıldığında sanık ...'un diğer gerçekleştirdiği eylemler ile silahlı terör örgütünün sair efradı olmak suçunu işlediği tarihler itibariyle 18 yaşından büyük olduğu, bu kapsamda, 28.02.1999 tarihinde gerçekleşen ... plakalı otobüse patlayıcı madde atma eylemine ilişkin kovuşturmanın CMK 250. madde ile yetkili ve görevli mahkemede yapılmasında hukuki bir aykırılık bulunmadığı gibi hükümden sonra 06.03.2014 tarih ve 28933 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 5235 sayılı Adli yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 12. maddesinde yapılan değişiklik karşısında terör suçlarına bakan özel yetkili mahkemelerin kaldırılarak itiraza konu suçun yargılamasını yapma görevinin ağır ceza mahkemesinin görev alanına girdiği, bu nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın göreve ilişkin yapmış olduğu itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden reddine karar verilmesi kanaatine varılmıştır.
V.-HÜKÜM:
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın göreve yönelik itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden REDDİNE, 02.07.2012 gün ve 6352 sayılı Kanun'un 99 maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesine eklenen (2) ve (3) fıkra hükümleri uyarınca itirazın değerlendirilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna Gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 22.03.2013 gün ve 2011/7067 E. – 2013/4352 K. ilamı ile Onanan, sanık ... hakkındaki “silahlı terör örgütü üyesi olmak, 05.07.2000 tarihli patlayıcı madde nakletme ve mala zarar verme” suçlarına ilişkin hükümler korunarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 28.02.1999 tarihli patlayıcı madde nakletmek ve bulundurmak suçuna ilişkin itirazın KABULÜNE,
3- Sanık ... hakkındaki, 28.02.1999 tarihli patlayıcı madde bulundurma, nakletme suçuna ilişkin Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 22.03.2013 gün ve 2011/7067 Esas, 2013/4352 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
Sanık ... hakkındaki 28.02.1999 tarihli patlayıcı madde bulundurma, nakletme suçuna yönelik kurulan mahkumiyet hükmünün temyizine ilişkin incelemede;
Sanığa yüklenen suç için öngörülen cezanın süresi itibariyle, 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e, 66/2 ve 67/4 maddelerinde belirtilen zamanaşımı süresinin 28.05.2010 tarihinde gerçekleştiği anlaşılmakla hükmün BOZULMASINA, 5320 sayılı Kanun'un 8/1 maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesi uyarınca sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞÜRÜLMESİNE," karar verilerek göreve yönelik itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın ve Özel Dairenin gönderme kararının kapsamına göre inceleme, sanık hakkındaki 28.02.1999 tarihli tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçu ile sınırlı olarak yapılacaktır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 18 yaşından önce ve sonra örgütsel faaliyet çerçevesinde çeşitli suçlar işlediği iddia edilen sanık hakkındaki yargılamanın Çocuk Mahkemesinde mi yoksa genel mahkemede mi yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 25.07.2000 tarihli ve 796-796 sayılı iddianamesiyle, sanık ...'un 1998 yılı sonları ile 1999 yılı içerisinde DHKP/C terör örgütünün seksiyonu olan ... DHG örgütlenmesi içerisinde bulunduğu, ancak daha sonra ... DHG örgütlenmesinin dağılması üzerine bir müddet örgütlenmeden uzak kaldığı, fakat 2000 yılı Haziran ayında bir arkadaşının talebi üzerine tekrar DHG örgütlenmesi içerisinde yer aldığı, terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde;
a) 28.02.1999 tarihinde ... ... Mahallesi ... Caddesi üzerinde bulunan ... plaka sayılı otobüse patlayıcı madde atma,
b) 10.06.1999 tarihinde Kağıthane İlçesi ... Mahallesi ... Caddesi üzerindeki ...İlkokulunun bahçe duvarına "Taksimde Katledilen ... ve ... Yoldaşın Hesabı Sorulacak DHK/C" şeklinde örgütsel pankart asma,
c) 05.07.2000 tarihinde ... otobüs durağında bulunan İETT otobüsünü patlayıcı madde atarak yakma, terör örgütünün propagandasını oluşturan slogan atma ve olay yerine pankart bırakma,
d) 12.07.2000 tarihinde ... ... Mahallesi ... Köprüsü üzerine "12 Temmuz Direnişinin Yolunda İlerliyoruz DHK/C" şeklinde örgütsel pankart asma eylemlerini gerçekleştirdiği ve bu şekilde üzerine atılı terör örgütü DHKP/C'nin sair efradı olma, patlayıcı madde atma ve nası ızrar suçlarını işlediği iddia edilerek mülga 765 sayılı TCK'nın 168/2, 3713 sayılı Kanun'un 5, TCK'nın 264/6-8 (iki kez), 516/7, 517, 522 (iki kez), 31, 33 ve 40 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Söz konusu iddianamede aralarında fiili ve hukuki irtibat olan yaşı 18'den büyük başka sanıkların da yer aldığı ve sanığın yaşı büyük diğer sanıklarla birlikte yargılanıp kovuşturmanın sonuçlandırıldığı,
Anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümü için terörle ilgili suçlara bakan mahkemelerin görevine ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK'nın hüküm tarihinde yürürlükte olan 250. maddesinin dördüncü fıkrası "Çocuklar, bu madde hükümleri uyarınca kurulan mahkemelerde yargılanamazlar ve bu mahkemelere özgü soruşturma ve kovuşturma hükümleri çocuklar bakımından uygulanmaz." şeklinde olup hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un 105. maddesi ile anılan madde yürürlükten kaldırılarak bu maddeye istinaden görev yapan CMK'nın 250. maddesi ile görevli mahkemeler kapatılmıştır.
6352 sayılı Kanun'un 75. maddesi ile 3713 sayılı Kanun'un 10. maddesinde yapılan değişiklik ile 3713 sayılı Kanun kapsamındaki suçlar dolayısıyla açılan davaların ... Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenecek ağır ceza mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir. 3713 sayılı Kanun'un 10. maddesi, 06.03.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun'un 19. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış ve böylece bu maddeye istinaden görev yapan TMK'nın 10. maddesi ile görevli mahkemeler de kapatılmıştır.
6526 sayılı Kanun'un 2. maddesinde yapılan düzenleme ile 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 12. maddesi "Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmî belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır." şeklinde değiştirilerek TCK'nın İkinci Kitabının Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci bölümlerinde yazılı suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalarda ağır ceza mahkemelerinin görevli olduğu hüküm altına alınmıştır.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun "Mahkemelerin görevi" başlıklı 26. maddesi;
"(1) Çocuk mahkemesi, asliye ceza mahkemesi ile sulh ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar bakımından, suça sürüklenen çocuklar hakkında açılacak davalara bakar.
(2) Çocuk ağır ceza mahkemesi, çocuklar tarafından işlenen ve ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarla ilgili davalara bakar.
(3) Mahkemeler ve çocuk hâkimi, bu Kanunda ve diğer kanunlarda yer alan tedbirleri almakla görevlidir.
(4) Çocuklar hakkında açılan kamu davaları, Kanunun 17 nci maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu Kanunla kurulan mahkemelerde görülür." şeklindedir.
Anılan Kanun'un geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrası "Çocuk mahkemeleri ile çocuk ağır ceza mahkemeleri bulunmayan yerlerde, bu mahkemeler kurulup göreve başlayıncaya kadar çocuklar tarafından işlenen suçlara ait soruşturma ve kovuşturmalar Cumhuriyet başsavcılığı ve görevli mahkemelerce bu Kanun hükümlerine göre yapılır." hükmünü içermektedir.
Çocuk Koruma Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in "İştirak hâlinde işlenen suçlar" başlıklı 7. maddesi;
"(1) Çocukların yetişkinlerle birlikte suç işlemesi hâlinde, adlî kolluk tarafından çocuklar hakkında ayrı evrak düzenlenir, soruşturma ve kovuşturma ayrı yürütülür.
(2) Bu hâlde de çocuklar hakkında gerekli tedbirler uygulanmakla beraber, mahkeme lüzum gördüğü takdirde çocuk hakkındaki yargılamayı genel mahkemedeki davanın sonucuna kadar bekletebilir.
(3) Davaların birlikte yürütülmesinin zorunlu görülmesi hâlinde, genel mahkemelerde, yargılamanın her aşamasında, mahkemelerin uygun bulması şartıyla birleştirme kararı verilebilir.
a) Birleştirme kararı verilmesinin genel mahkemeler tarafından istenildiği hâllerde; çocuk hakkında davayı yürüten mahkeme davaların birleştirilmesini uygun bulursa genel mahkeme iki davanın birleştirilmesine dair ara kararı vererek, bunu çocuk hakkındaki davayı görmekte bulunan mahkemeye bildirir. Bunun üzerine çocuk mahkemesi de birleştirme kararı vererek dosyasını esastan kapatır ve genel mahkemeye gönderir. Bu takdirde birleştirilen davalar genel mahkemelerde görülür.
b) Birleştirme kararı verilmesinin çocuk hakkında davayı yürüten mahkeme tarafından istenildiği hâllerde; genel mahkeme davaların birleştirilmesini uygun bulursa iki davanın birleştirilmesine dair ara kararı vererek, bunu çocuk hakkındaki davayı görmekte bulunan mahkemeye bildirir. Bunun üzerine çocuk mahkemesi de birleştirme kararı vererek dosyasını esastan kapatır ve genel mahkemeye gönderir. Bu takdirde birleştirilen davalar genel mahkemelerde görülür." biçimindedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
01.03.1981 doğumlu sanığın, mahkumiyetine karar verilen suçlardan olan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun, örgütle bağ kurup örgüt hiyerarşisi içinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetlerde bulunma hâlinde oluşacağı, ayrıca bu suçun mütemadi suçlardan olup suç tarihinin temadinin kesilmesi yani hukuki ve fiili kesinti tarihi olduğu, zamanaşımı uygulanacak yasal hükümlerin ve görevli mahkemenin bu tarihteki mevzuata göre belirleneceği hem uygulamada hem de öğretide istikrarlı bir biçimde kabul edilmiştir. Diğer taraftan somut dosya kapsamındaki örgütsel faaliyetlerin ancak bir bütün hâlinde değerlendirilmesi suretiyle örgütsel amaç doğrultusunda gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği tespit edilerek ortaya konulabileceği ve bunun da aynı mahkeme tarafından yargılama yapılarak yerine getirilmesinin faydalı olacağı nazara alınıp üzerine atılı diğer suçların tarihleri itibarıyla yaşının 18'den büyük olması, yaşı büyük olan diğer sanıklarla aralarında hukuki ve fiili irtibatın bulunması ve ayrıca mahkemelerin görevine ilişkin yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler gözetildiğinde 18 yaşından küçük olduğu 28.02.1999 tarihinde işlediği iddia ve kabul olunan tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçuna ilişkin kovuşturmanın da hüküm tarihi itibarıyla faaliyette olan CMK'nın 250. maddesi ile görevli mahkemede yapılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bununla birlikte, Özel Dairenin gönderme kararında anılan suç yönünden zaman aşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi karşısında konusu kalmayan suç bakımından yargılamanın sürdürülmesinde hukuki yarar da görülmemiştir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haklı nedene dayanmayan itirazının reddine karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle;
1) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.