Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/437 Esas 2022/650 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2022/437
Karar No: 2022/650
Karar Tarihi: 20.10.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/437 Esas 2022/650 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2022/437 E.  ,  2022/650 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemes:Ceza Dairesi



    Sanık ...'ın ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan TCK'nın 257/2, 43, 62, 50/1-a, 52/2-4 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna ilişkin Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 15.06.2022 tarihli ve 24-27 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “Temyizin reddi” istemli 22.09.2022 tarihli ve 123052 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:
    Ceza Genel Kurulunca Özel Dairece verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz dilekçesinin bir temyiz nedeni içerip içermediğinin, bu kapsamda temyiz denetiminin ne şekilde yapılacağının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi gereğince gerekçeli karara ilişkin tebligatın usulüne uygun şekilde yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamına göre;... Cumhuriyet Başsavcılığınca 08.06.2021 tarihli ve 1-1 sayılı iddianame ile; sanık ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,... 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, 15.09.2021 tarih ve 209-297 sayı ile; sanık hakkında TCK’nın 257/1 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan son soruşturmanın açılmasına karar verildiği,... 2. Ağır Ceza Mahkemesince sanık hakkında düzenlenen iddianamenin sanığa tebliği aşamasında tebligatın posta dağıtıcısı Çağlar ... tarafından 24.06.2021 tarihinde “Muhatabın geçici olarak çarşıya gittiği, muhatapla aynı konutta ikamet ettiğini beyan eden görünüşe göre 18 yaşını bitirmiş ve ehliyeti olan daimi işçisi ... ... tarafından bildirilmiş olup tebliğ evrakı imzasına 24.06.2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.” şeklinde sanığın MERNİS adresi olan .Mah. .. Sok. No:./... adresine yapıldığı, Yargıtay 5. Ceza Dairesince sanık hakkındaki SEGBİS kaydı çözümleme tutanağının sanığa tebliği aşamasında tebligatın aynı posta dağıtıcısı tarafından 16.03.2021 tarihinde “Muhatabın gösterilen adreste tanınmadığı kapıcı ... ... tarafından sözlü beyan edilmiş imzadan imtina edilmiştir. Muhatabın yeni adresi belirlenememiş olup tebligat ... Mahallesi muhtarı . onayı ile 16.03.2022 tarihinde iade edilmiştir.” şeklinde iade edildiği, Yargıtay 5. Ceza Dairesince yapılan yargılama sonucunda sanığın yüzüne karşı, 15.06.2022 tarih ve 24-27 sayı ile; sanığın ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan TCK'nın 257/2, 43, 62, 50/1-a, 52/2-4 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna karar verildiği,Sanığın, Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere ... 3. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği 22.06.2022 havale tarihli süre tutum dilekçesinde; “Yargıtay 5’nci Daire Başkanlığınca, ilk derece mahkemesi sıfatıyla 2021/24 esas sayılı dosya üzerinden hakkımda yapılan yargılamanın 15 Haziran 2022 tarihli duruşmasında mahkûmiyet kararı verilmiştir. Söz konusu kararı temyiz edeceğimden, temyiz müddetim mahfuz tutularak, yazılacak gerekçeli karardan bir suretin tarafıma gönderilmesini arz ederim.” şeklinde olduğu,Özel Dairece gerekçeli kararın posta dağıtıcısı . tarafından,“Muhatabın geçici olarak çarşıya gittiği, muhatapla aynı konutta ikamet ettiğini beyan eden görünüşe göre 18 yaşını bitirmiş ve ehliyeti olan daimi işçisi ...tarafından bildirilmiş olup tebliğ evrakı imzasına 22.07.2022 tarihinde tebliğ edilmiştir.” şeklinde sanığın MERNİS adresi olan ... Mah.. Sok. ./... adresine tebliğ edildiği, Anlaşılmaktadır.İnceleme konusunun çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşabilmek için bu konudaki Anayasal ve kanuni düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
    Anayasa'nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi;"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir...", “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesi ise;
    "Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır..." şeklinde düzenlenmiş olup Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
    CMK'nın “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34. maddesinin ikinci fıkrası;
    "Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir",
    “Eski hâle getirme” başlıklı 40. maddesi ise;
    "(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.
    (2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır." biçiminde düzenlenmiş olup CMK'nın 34. maddesinde, hüküm ve kararlardaki kanun yolu bildiriminin; başvurulabilecek kanun yolu, mercisi, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu vurgulanmıştır. Aynı Kanun'un 40. maddesinin birinci fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hâle getirme isteminde bulunabileceği, ikinci fıkrasında ise, kanun yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi hâlinde, kişinin kusursuz sayılacağı belirtilmiştir.
    Kişilerin hak arama hürriyetlerinin Anayasa ve diğer kanunlarla güvence altına alındığı ve bu hakkın kullanılabilmesi için devlet işlemlerinin kişilere usulüne uygun olarak bildirilmesi gerektiği açıklandıktan sonra, işleme muhatap olan kişilere hangi adreste ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun hangi maddeleri dikkate alınarak tebligat yapılacağı, tebliğ saatinde ilgiliye ulaşılamaması hâlinde bir başkasına tebligat yapılıp yapılamayacağı, yapılabileceğinin kabulü hâlinde bu işlemin hangi usul gözetilerek gerçekleştirilmesi gerektiği hususuna gelince;
    7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun “Bilinen adreste tebligat” başlıklı 10. maddesinde;
    "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir." düzenlemesine yer verilmiştir.Buna göre tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Adres, muhatabın konut veya ... yeri adresi olabilir. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır. Ancak, tebligatı çıkaran makama bildirilen adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması hâllerinde, muhatabın 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’na göre adres kayıt sistemindeki adresi bilinen son adresi olarak kabul edilerek tebligat buraya yapılacaktır (Canan Ruhi, ... Cemal Ruhi, Tebligat Hukuku, Seçkin Yayınevi, s. 82.).7201 sayılı Kanun’un “Aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçiye tebligat” başlıklı 16. maddesi;“Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” biçiminde,Anılan Kanun’un “Belli bir yerde veya evde meslek ve sanat icrası” başlıklı 17. maddesi;
    “Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” şeklinde,Aynı Kanun'un “Muhatabın muvakkaten başka yere gitmesi” başlıklı 20. maddesi;
    "13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır." biçiminde düzenlenmiştir.
    Bu düzenlemeye göre, muhatabın geçici olarak başka yere gitmesi hâlinde tebliğ evrakı, aynı Kanun'un 13 (hükmü şahısların memur ve müstahdemlerine), 14 (askeri şahıslara), 16 (aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçiye), 17 (belli bir yerde veya evde meslek ve sanat icra edenlere) ve 18. maddesinde belirtilen (otel, hastane, tedavi veya istirahat evi, fabrika, mektep, talebe yurdu gibi içine serbestçe girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde) muhatap adına tebligatı kabul etmeye yetkili olan kişilere imza karşılığında tebliğ memuru tarafından teslim edilecektir. Tebliğ memuru, muhatabın geçici olarak başka yere gittiği hususunda bilgi veren kişiye ne zaman döneceğini de sormalıdır. Tebligat Kanunu'nun 20. maddesinin uygulanabilmesi için tebliğ evrakında belirtilen adreste bir kişinin bulunması gerekir. Adreste hiç kimse bulunmayıp komşunun beyanına göre adresin kapalı olduğu durumlarda 20. maddenin uygulanması mümkün değildir. Adreste bulunan kişiden alınacak cevap, hangi maddenin uygulanacağı yönünden önem taşımaktadır. Belli bir süre şehir dışına seyahate çıkan muhataba tebligat, Tebligat Kanunu'nun 20. maddesine göre yapılacakken aynı günün akşamı eve dönecek olan fakat dağıtım saatinde adreste bulunmayan muhataba tebligat, Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre yapılacaktır (Canan Ruhi, ... Cemal Ruhi, a.g.e., s. 444-445.).
    Tebligat Kanunu'nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesi; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır ...",
    Aynı Kanun'un ''Tebliğ Mazbatası'' başlıklı 23. maddesinin birinci fıkrasının yedinci bendi;
    "Tebliğ bir mazbata ile teşvik edilir. Bu mazbatanın:
    7.21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi,İhtiva etmesi lazımdır.”,Tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in “Muhatabın geçici olarak başka yere gitmesi” başlıklı 29. maddesi;“(1) 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.(2) Bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları ve tebliğ evrakını kabul etmemeleri durumunda, tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve teslim ettiği kişinin adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştırır.
    (3) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.”,
    Şeklinde düzenlenmiştir.
    Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre, tebliğ memuru adresin doğru olduğunu tespit eder, ancak adreste tebliğ yapılabilecek kimseyi bulamazsa veya adresin kapalı olduğunu görürse tebliğ imkânsızlığı söz konusu olacaktır (Mahmut Bilgen, Tebligat Hukuku, ... Yayınevi, s.197.).
    Tebliğ imkânsızlığı durumunda, muhatap veya onun adına tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştırmakla beraber, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.04.2011 tarihli ve 252-58 sayılı; 10.02.2009 tarihli ve 165-18 sayılı; 20.02.2007 tarihli ve 39-36 sayılı, 02.07.2002 tarihli ve 154-282 sayılı kararlarında da benzer hususlar vurgulanmıştır.
    Tebligat Kanunu'nun 21 ve 23. maddelerinde, tebligatın yapılacağı sırada gösterilen adreste muhatap veya onun adına tebliğ yapılacak kimselerden hiçbirinin bulunmaması hâlinde tebligat evrakının kime teslim edileceği, tebliğ memurunun sırayla hangi işlemleri yapacağı açıkça düzenlenmiştir.
    Muhatabın adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun öncelikle bunun nedenini, geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek bunların beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde de bu durumu yazarak tutanağı kendisinin imzalaması gerekmektedir. Tebligat adresinde ikamet etmekle birlikte muhatabın geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve tevsik edilmesi hâlinde, tebliğ evrakının muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclis azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza karşılığı teslim edilip düzenlenen ihbarnamenin kapıya yapıştırılması ve mümkün oldukça komşulardan birinin varsa yönetici veya kapıcının durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinin uygulanmasında, tebliğ memuru tebligat adresine gittiğinde, o adresin muhatabın adresi olduğunu anlarsa; örneğin, kapının üstünde açık ve seçik bir biçimde muhatabın adının yazılı olması veya yazılı olmamasına rağmen, komşudan, yöneticiden veya diğer kişilerden edindiği bilgiden o adresin muhatabın adresi olduğunu tespit etmesi hâlinde, muhatabın veya onun adına tebligatı kabule yetkili kişilerin neden o anda adreste bulunmadıklarını araştıracaktır. Tebligat memurunun, muhatabın adresten devamlı olarak ayrıldığını veya öldüğünü tespit etmesi hâlinde tebligat evrakını çıkaran merciye iade etmesi gerekir. Buna karşılık tebligat memuru, adreste o anda kimse yoksa da kısa bir süre sonra muhatabın veya onun adına tebligatı almaya yetkili kişilerin adrese geleceğini öğrenirse, Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre işlem yapacaktır (Ejder Yılmaz-Tacar Çağlar, Tebligat Hukuku, Yetkin Yayınevi, s. 577.).
    Öte yandan CMK’nın "Kanun yollarına başvurma hakkı" başlıklı 260. maddesi;
    "(1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.
    (2) Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.
    (3) Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir.",
    CMK’nın "Temyiz istemi ve süresi" başlıklı 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 291. maddesi;
    "(1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır. (2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.",
    "Temyiz başvurusunun içeriği" başlıklı 294. maddesi;
    "(1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
    (2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.",
    "Temyiz gerekçesi" başlıklı 295. maddesi;
    "(1) Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.
    (2) Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya müdafii tarafından imza edilerek verilir.
    (3) Müdafii yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerekçesini açıklayabilir; tutanak hâkime onaylatılır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi hakkında 262 nci madde, tutuklu sanık hakkında ise 263 üncü madde hükümleri saklıdır.",
    "Temyiz isteminin kabule değer sayılmamasından dolayı hükmü veren mahkemece reddi" başlıklı 296. maddesi;
    "(1) Temyiz istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder.
    (2) Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Yargıtaya gönderilir. Ancak, bu nedenden dolayı hükmün infazı ertelenemez.",
    "Temyiz isteminin reddi" başlıklı 298. maddesi;
    "Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.",
    Hükümlerini içermektedir. Temyiz, kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen hükümlerle, bu dairelerin hükme esas teşkil eden ara kararlarına ve 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca iade taleplerine ilişkin ağır ceza mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı başvurulan bir olağan kanun yoludur.
    "Davasız yargılama olmaz" ilkesi ve CMK’nın 296. maddesinin birinci fıkrası gereğince temyiz incelemesi yapılabilmesi için aleyhine temyiz yoluna başvurulabilecek bir hükme karşı, hak sahibi tarafından, süresi içerisinde, temyiz davası açılması yani temyiz isteminde bulunulmuş olması gerekir.
    CMK’nın 296. maddesinin birinci fıkrasında, temyiz isteminin kabule değer sayılıp sayılmadığı ön incelemesinin bölge adliye veya ilk derece mahkemesince yapılması öngörüldüğü hâlde, aynı Kanun’un 298. maddesi ile benzer incelemenin Yargıtayca da yapılması hüküm altına alınmıştır. Buna göre temyiz başvurusunda bulunulması hâlinde hükmü veren mahkemece, öncelikle temyiz başvurusunun kabul edilebilir olup olmadığı araştırılacak, bu bağlamda da temyiz talebinin süresinde yapılıp yapılmadığı, kararın temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığı ve başvuruda bulunanın hükmü temyiz etmeye hakkı bulunup bulunmadığı incelenecektir. Temyiz başvurusu kanuni süre geçtikten sonra yapılmışsa ya da karar temyiz edilebilir nitelikte değilse veya başvuruda bulunanın temyiz etme hakkı bulunmuyor ise temyiz talebi mahkemesince CMK'nın 296. maddesi uyarınca reddedilecektir. Temyiz eden de ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilecek ve bu durumda da dosya Yargıtaya gönderilecektir.
    Mahkemece temyiz isteminin kabule değer sayılması hâlinde, herhangi bir karar verilmeden aynı Kanun'un 297. maddesi uyarınca tebligat işlemleri tamamlandıktan sonra dosya temyiz incelemesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecektir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesiyle daireye gönderilen dosyanın esasına girilmeden önce, Yargıtay ilgili Dairesince, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulup bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olup olmadığını, temyiz edenin buna hakkı olup olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içerip içermediğini belirleyecektir. Temyiz başvurusunun kanuni süre geçtikten sonra yapılması, kararın temyiz edilebilir nitelikte bulunmaması, temyiz edenin temyiz etme hakkı olmaması ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermemesi hâllerinde ise ilgili Dairece temyiz talebi CMK’nın 298. maddesi uyarınca reddedilecek, temyiz talebinin reddi nedenlerinin bulunmaması durumunda da esas yönünden temyiz incelemesi yapılacaktır. CMK'da istinaf yoluna başvurabilecek kişiler açıkça ve ayrıca düzenlenmiş olmasına karşın, temyiz yoluna başvurabilecek kişilere ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak temyiz de olağan bir kanun yolu olup kanun yollarına ilişkin genel hükümlere göre başvurma hakkına sahip olanlar temyize de başvurabilirler. Buna göre; Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık, katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar, verilen hüküm veya karar nedeniyle hukuki hakları zarar gören üçüncü kişiler, şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşinin temyiz yoluna başvuru hakkı bulunmaktadır.
    CMK’nın 291. maddesine göre; temyiz davası açılması için on beş günlük bir süre öngörülmüştür. Hükmün yüze karşı açıklanmasından itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulması şarttır. Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmış ise on beş günlük süre tebliğ tarihinden itibaren başlayacaktır. Kural olarak temyiz başvurusunun yazılı şekilde olması yani hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile yapılması gerekir. Ancak, zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle sözlü başvuruda bulunmak da mümkündür. Bu durumda beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkim tarafından onaylanır. CMK’nın 294. maddesine göre; temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorunda olup temyiz sebebi ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir. Aynı Kanun'un 295. maddesi uyarınca, temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse başvuru için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (7) gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı ise temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtecektir. Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya müdafisi tarafından imza edilerek verilecektir. Müdafisi yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerekçesini açıklayabilecek, düzenlenen tutanak ise hâkime onaylatılacaktır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi, CMK’nın 262. madde; tutuklu sanık ise aynı Kanun’un 263. madde hükümlerinde belirtilen şartlara göre ek dilekçe verebilecektir.
    Bölge Adliye Mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucu, istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken, temyiz yolunda, mülga 1412 sayılı CMUK’dan farklı şekilde, resen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde, temyiz edenin hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu ve temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse başvuru için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (7) gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür.
    Gerekçeli temyiz dilekçesi (ek dilekçe, temyiz layihası), temyiz nedenlerinin gösterildiği dilekçedir. Temyiz dilekçesinde ya da daha sonradan verilen ek dilekçesinde temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından dayandığı hukuka aykırılıkların gösterilmesi gerekir.
    Süresi içinde vermiş olduğu dilekçeyle sebep göstermeksizin hükmü temyiz eden tarafın, kararın kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde sunacağı dilekçeyle sebep bildirmesi gerekmektedir. Bu sürenin "hak düşürücü" veya "düzenleyici" nitelikte olduğu uygulamada ve doktrinde tartışmalıdır. Hukuki bir konuda kesin çizgilerle ayrışmış bir tartışma varsa ve yargı organları aynı konuda farklı sonuçlara varıyorlarsa taraflar açısından yasanın öngörülebilirliği ilkesinde sorun olduğu sonucuna ulaşılabilecektir. Nitekim 1412 sayılı CMUK'nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay tarafından sebep içermeyen temyiz taleplerinin incelenmesine ilişkin yerleşik uygulama, sistemde değişiklik yapan ve istinaf mahkemelerini faaliyete geçiren 5271 sayılı CMK'nın uygulandığı ilk dönemlerde yanılgı hâli olarak makul görülebilecektir.
    Hukuk devleti olmanın sorumluluğu bağlamında verilen kararlar ile kurulan hükümlere karşı yasa yolları, şekli, süreleri ve sonuçlarının ilgililere açıkça bildirilmemesi veya eksik bildirilmesi hâlinde, yasal sürelerin tebligat tarihinden itibaren değil ancak öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı, öğrenme tarihi kesin olarak belirlenebilen hâller dışında taraf beyanının esas alınması gerekliliğinden hareketle, usulüne uygun sebep içeren dilekçe var ise bu kapsamda temyiz incelemesinin yapılması, aksi hâlde ilgiliye yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yapılacak meşruhatlı tebligatla 7 günlük süre içinde yasal düzenlemeye uygun sebep bildirmemesi hâlinde sebep yokluğundan dolayı temyiz talebinin reddedileceği ihtar edilmeli, sonucuna göre esasa ilişkin temyiz incelemesi yapılıp yapılmayacağına karar verilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Yargıtay 5. Ceza Dairesince 15.06.2022 tarihli karar ile sanık ...’ın yüzüne karşı ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi üzerine sanığın 22.06.2022 havale tarihli süre tutum dilekçesi ile söz konusu kararı temyiz edeceğinden gerekçeli kararın bir suretinin tarafına gönderilmesini talep ettiği, gerekçeli kararın sanığa tebliğine ilişkin tebligat evrakının incelenmesinde, posta dağıtıcısı tarafından 22.07.2022 tarihinde “Muhatabın geçici olarak çarşıya gittiği, muhatapla aynı konutta ikamet ettiğini beyan eden görünüşe göre 18 yaşını bitirmiş ve ehliyetli olan daimi işçisi ...tarafından bildirilmiş olup tebliğ evrakı imzasına 22.07.2022 tarihinde tebliğ edilmiştir.” şeklinde açıklama yapılarak sanığın MERNİS adresi olan ... Mah. .. Sok. ./... adresine tebliğ edildiği, sanığın gerekçeli temyiz dilekçesi sunmadığı dosya kapsamında;
    Her ne kadar posta dağıtıcısı tarafından, gerekçeli kararın sanığın geçici olarak çarşıya gittiği belirtilerek sanık ile aynı konutta ikamet ettiğini beyan eden daimi işçisi .’na yapıldığı belirtilip imzası alınmış ise de, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca sanık ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine tebligat yapılabileceğinin düzenlenmesi, Aynı Kanun'un 20. maddesinde; kendisine tebliğ yapılacak kimsenin geçici olarak başka yere gittiğinin belirtilmesi hâlinde keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altının beyanda bulunan tarafından imzalanıp tebliğ memurunun tebliğ evrakını bu kişilere vereceğinin, bu kişilerin tebliğ evrakını kabule mecbur olup imza karşılığında tebliğ memuru tarafından teslim edileceğinin düzenlenmesi, dosya kapsamında aynı posta dağıtıcısının, sanığın aynı MERNİS adresine sanık hakkında düzenlenen iddianamenin tebliğ işlemini gerçekleştirirken muhatabın geçici olarak çarşıya gittiği belirtilerek muhatapla aynı konutta ikamet ettiğini beyan eden görünüşe göre 18 yaşını bitirmiş ve ehliyetli olan daimi işçisi ... ... tarafından bildirildiğinden bahisle imzasına tebliğ edildiğini belirtmesine rağmen, sanık hakkındaki SEGBİS kaydı çözümleme tutanağının tebliğ işleminin aynı posta dağıtıcısı tarafından muhatabın gösterilen adreste tanınmadığı, kapıcı ... ... tarafından beyan edildiği belirtilerek mahalle muhtarının onayı ile iade edildiği göz önünde bulundurulduğunda, aynı posta dağıtıcısının sanığın aynı adresine yaptığı farklı tebligat işlemlerinde “... ...” isimli şahsın sanıkla aynı konutta oturan işçisi olduğunu belirtmişken, bir sonraki tebligatta ... ...’ın kapıcı olduğunu belirterek çelişkili bir duruma neden olması; aynı posta dağıtıcısı tarafından gerekçeli kararın sanıkla aynı konutta oturan işçisi olan Kayhan Karahasanoğlu’na yapıldığı belirtilerek 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 16. maddesine muhalefet edilmesi, “aynı konutta oturan işçi” ibaresinin kullanıldığından muhatabın sanıkla aynı konutta oturan bir kişi yahut hizmetçisi olup olmadığının tebligat parçasından anlaşılamayıp söz konusu adresin MERNİS adresi olması birlikte değerlendirdiğinde; gerekçeli kararın CMK'nın 295/1. maddesi uyarınca sanığa yapılacak meşruhatlı tebligatla 7 günlük süre içinde yasal düzenlemeye uygun temyiz sebebi bildirmemesi hâlinde sebep yokluğundan dolayı temyiz talebinin reddedilebileceği ihtarı ile ve usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi, sanık tarafından gerekçeli temyiz dilekçesi verilmesi hâlinde bu hususta ek tebliğname düzenlendikten sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği kabul edilmelidir.Bu itibarla, gerekçeli kararın CMK'nın 295/1. maddesi uyarınca sanığa yapılacak meşruhatlı tebligatla 7 günlük süre içinde yasal düzenlemeye uygun temyiz sebebi bildirmemesi hâlinde sebep yokluğundan dolayı temyiz talebinin reddedilebileceği ihtarı ile ve usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi, sanık tarafından gerekçeli temyiz dilekçesi verilmesi hâlinde bu hususta ek tebliğname düzenlendikten sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın Özel Daireye gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:Açıklanan nedenlerle; Dosyanın, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 15.06.2022 tarihli ve 24-27 sayılı gerekçeli kararının CMK'nın 295/1. maddesi uyarınca sanığa yapılacak meşruhatlı tebligatla 7 günlük süre içinde yasal düzenlemeye uygun temyiz sebebi bildirmemesi hâlinde sebep yokluğundan dolayı temyiz talebinin reddedilebileceği ihtarı ile ve usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi, sanık tarafından gerekçeli temyiz dilekçesi verilmesi hâlinde bu hususta ek tebliğname düzenlendikten sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

























    Hemen Ara