Esas No: 2014/825
Karar No: 2014/1068
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/825 Esas 2014/1068 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2014 / 825 KARAR NO : 2014 / 1068 KARAR TR : 29.12.2014
|
ÖZET : Davacının Tarımsal Kalkınma Kooperatifindeki ortaklık statüsüne son verilmesi nedeniyle, Büyükbaş Süt Sığırcılığı projesindeki borçlarının muaccel hale getirildiğinden ve bu borçlarını erken ödemek zorunda kaldığından bahisle uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açtığı davanın; işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olan vakfın statüsü, projenin niteliği, sözleşme şartlarına uyulmadığı gerekçesi ile uygulamaya son verildiği hususları gözetildiğinde, özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : Y. Y.
Vekili : Av. F. A. E.
Davalılar :1- Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü
Vekili : Av. N. O.
2-Kula Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı
O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin SS İbrahimağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi üyesi iken; Kooperatif yönetiminin 01.06.2010 tarihinde yapmış olduğu olağanüstü genel kurul toplantısında müvekkilinin kooperatif üyeliğinden çıkarılmasına karar verdiğini; müvekkilinin durumu protesto etmek için Başkanlık divanına istifa dilekçesi verdiğini; Yönetimin ana amacının, müvekkili kooperatif üyesi olduğu için, Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından almış olduğu kırsal alanda tarımsal kalkınma sözleşmesinin iptalini sağlamak olduğunu; Kooperatif Yönetiminin, istifa dilekçesini 22.06.2010 tarihinde Manisa İl Tarım Müdürlüğüne bildirerek, kırsal alanda tarımsal kalkınma projesinin iptalini istediğini; Manisa İl Tarım Müdürlüğünün ise, 29.06.2010 tarihinde, müvekkilinin istifa ettiği gerekçesiyle projelerinin iptal edildiğini, kırsal alanda tarımsal destekleme proje bedelinin tahsil edilmesini Kula Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Başkanlığından istediğini; oysa Müdürlüğün öncelikle, çıkarma ve istifa kararlarının kesinleşip kesinleşmediğini sormasının gerektiğini; çıkarma kararına ya da istifa beyanına karşı dava açılmışsa, kararların 1163 sayılı Kanuna göre kesinleşmediğini, kişiler halen kooperatif üyesi iken, projelerinin hukuken iptal edilemeyeceğini; Kula Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının ise, müvekkiline ve diğer arkadaşlarına projenin iptal edildiğini, proje bedellerinin defaten ve faizi ile 11.10.2010 tarihine kadar ödenmesini istediğini; aynı Kaymakamlığın, 13.10.2010 tarihinde de Kula Ziraat Bankası şubesine icra takipleri konusunda talimat verdiğini; Bankanın da Noterden ihtar çekerek proje bedelini tahsil ettiğini; müvekkilinin ise hem çıkarma kararının hem de istifa dilekçesinin hukuka ve kanuna aykırı olduğu, işleme alınamayacağına dair Kula Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/223 esas ve 2013/77 karar sayılı ilamında geçen davasını 06.10.2010 tarihinde açmış olduğunu; dava sonuna kadar tedbiren takiplerin durdurulması talebinin mahkemece reddedildiğini; noter ihtarları arka arkasına gelince de proje bedelini ödediğini; proje bedelini ödeme sebebinin ise; kredi sözleşmeleri iptal edildiğinde, diğer kredi sözleşmelerinin de muaccel hale geleceğine dair sözleşme hükümleri olduğunu; davanın 11.04.2013 tarihinde sonuçlandığını; müvekkilin ve diğer arkadaşlarının üyeliğinin devam ettiğine karar verildiğini; davalılar, müvekkili istifa ettiği için projesini iptal etmiş olduğundan, mahkeme kararıyla durumun aksinin ispat edilmiş olduğunu; bunun üzerine Kula 2.Noterliğinden Kurumlara, projelerin iadesi için ihtarname çekildiğini ve tebliğ edildiğini; ancak kurumların cevap vermediğini ve projeleri eski haline iade etmediğini; Projenin iptal gerekçesinin mahkeme kararıyla ortadan kaldırıldığını, bu sebeple; projelerinin eski haline iade edilmesi ya da müvekkilinin maddi zararının karşılanmasının gerektiğini; 2 yıl ödemesiz 8 yılda ödemesi gereken borcunu bir defada ve faiziyle ödemek zorunda kaldığını; haklı olduğunu kanıtlamak için davalar açtığını, bankadan kredi kullandığını; Manisa İdare Mahkemesinde, Kula Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının, projenin iptaline ilişkin kararına karşı 2010/2184 esas ve 2010/2297 karar sayılı ilamıyla da dava açıldığını, fakat mahkemenin, kaymakamlığın kararını, yürütülmesi mümkün olmayan idari işlem sayması sebebiyle davayı reddettiğini; Manisa İdare Mahkemesi"nin 2011/329 Esas ve 2011/605 karar sayılı kararının da, bu işlemlerin başka bir alanına ait olmak üzere açılan bir dava olduğunu; Mahkemenin, gerekçe kısmında Sözleşmelerin uygulanması ile ilgili bir durumun söz konusu olması sebebiyle, sözleşmenin uygulanması ile ilgili durumun çözüm ve görüm yetkisinin adli yargı yeri olduğuna karar verdiğini; fakat bakanlıklar arası protokol ve tarımsal alanda kırsal kalkınma projesi uygulama esaslarına göre, kredinin sahibinin banka değil Fonun ve vakfın fiilen kendisi olduğunu, bankanın sadece aracı kurum vazifesi gördüğünü; sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfına; vakfın talebi doğrultusunda 13.09.2013 tarihinde tekrar taraflarca yazılı başvuruda bulunulduğunu, Vakfın, "ödenmiş paranın iadesinin mümkün olmayacağına" karar verdiğini; Vakfın, paraların kişilerin üyeliğinin sona ermesi sebebiyle ödenmiş olduğunu, daha sonra ise üyeliğin devam ettiği yolunda mahkeme kararı olmasını hiç dikkate almadığını; Kula Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bahsi geçen kararı olmasa bile; kişilerin halen kooperatif üyesi olduklarını, kooperatif üyesi iken sözleşmelerinin feshedilemeyeceğini; çıkarma kararı da istifa dilekçesi de 1163 sayılı kooperatifler kanununa göre kesinleşmediği için, sözleşmelerin de projelerin de iptal edilemeyeceğini, Mahkeme kararının lehlerine sonuçlandığını, dosyanın Yargıtayda olduğunu ancak bu kararın kesinleşmesini dahi beklemeye gerek olmadığını, çünkü çıkarma kararı da istifa beyanı da dava konusu olduğu için kişilerin halen kooperatif üyesi olduğunu ifade ederek, hukuka aykırılıkları 8 madde halinde sıraladıktan sonra; sonuç ve talep kısmında; müvekkilinin 2 yıl ödemesiz 8 yılda ödeyeceği kredinin defaten ve faiziyle tahsil edildiği, idarelerin ağır hizmet kusuru işlediği; bu sebeple bilirkişiler tarafından hesaplanacak olan zararın, tahsilatın yapıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili; bu konuda fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 5.000,00 TL, zararlarının tahsili; davalı kurumun ağır hizmet kusuru sebebiyle; yoksul olduğu için faydalandığı proje müvekkilin kalkınmasını sağlaması beklenirken; daha da sefalete düşmesine neden olduğu; borcu ödeyebilmek için tekrar kredi çekmek zorunda kaldığı, bu sebeple Teknik bilirkişi zarar hesaplaması yaptıktan sonra; 5.000,00 TL’de manevi tazminatın ödenmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
Davalılardan Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü vekili tarafından süresinde verilen cevap dilekçesinde; davanın konusunun adli yargı merciilerini değil İdari yargı merciilerini ilgilendirdiğini, İdareye karşı açılacak olan davalarda bir idari İşlem veya eylemden zarara uğradığını iddia edenlerin idari yargı mercilerinde dava açmaları gerektiğini ileri sürerek görev itirazında bulunmuş; işin esasına yönelik olarak da;
Manisa İdare Mahkemesinde, davacının da aralarında bulunduğu 44 kişinin dava açtığını, dava sonunda Manisa İl Tarım Müdürlüğünün işleminin iptali yönündeki talep açısından davanın reddine karar verildiğini, E:2011/329-K;2011/605 sayılı kararın gerekçesinde, İl Tarım Müdürlüğünün işleminin kesin ve yürütülebilir bir İşlem olmadığı ve iç yazışma niteliğinde olduğu hükmüne varıldığını; İdarelerinin dava konusu olayla herhangi bir ilgisinin bulunmadığını; kredinin kaynağı ve kullandıranın İl Tarım Müdürlüğü olmadığını; zarara uğradığını iddia ettiği “kredinin geri alınmasına ilişkin işlemi” tesis edenin İl Tarım Müdürlüğü olmadığını; bu bağlamda, Kooperatif yönetim kurulu tarafından 22.06.2010 tarihli dilekçe ve ekindeki 02.06.2010 tarih ve 90 sayılı karar özetinde; “kooperatif üyeliklerinden istifa dilekçesi başvuran üyelerin dilekçesinin kabulü ve Kooperatif üyeliklerinin sona erdirilmesi hakkında.” alınan kararın İdarelerine gönderildiğini; İl Müdürlüklerinin de bu kararı, krediyi kullandıran kurum olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına gönderdiğini; yukarda bahsettikleri Manisa İdare Mahkemesinin kararı ile, İl Müdürlüğünün bu yazışmasının iç yazışma olduğu, kesin ve yürütülebilir işlem olmadığı kararı verildiğini; Müdürlüğün işin esasına etki edecek işleminin bulunmadığını, sadece anılan işlemi bildirme niteliğinde olduğunu; sadece bir bilgilendirme yazısının, davacı tarafa maddi-manevi tazminat hakkı tanımasının mümkün olmadığını; davacı tarafın, projenin Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Vakfının 249 sayılı 24.09.2010 tarihli kararı ile iptal edildiğini ve proje bedelinin bu sebeple tahsil edildiğini beyan ettiğini; burada İl Tarım Müdürlüğünün kusurundan bahsedilemeyeceğini, kurumun üzerine düsen yükümlülüğü yerine getirilmiş olmasının, kusur olarak addedilemeyeceğini; davacının da aralarında bulunduğu 44 kişinin, Kula Asliye Hukuk Mahkemesinde borcun muacceliyetine ilişkin dava açtığını, Kula Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2010/224, K:2013/46 sayı ile, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığı kararı verdiğini; Mahkemenin, “Esasen ortada herhangi bir alacağın kaldığından bahsedilemez. Çünkü davacılar, almış oldukları krediyi dava devam ederken ödemişlerdir. Davacıların, davalılardan herhangi bir alacağı yoktur. Davacılar sadece kredi borçlarını ödemişlerdir. Ancak borcun zamanından önce ve iradi olmayan bir şekilde ödenmesinden söz edilebilirse de davacılar tarafından açılan dava devam ederken yine davacılar tarafından borcun ödenmiş olması karşısında davacıların ödemeyi baskı sonucu yaptıkları kabul edilemez. Davacılar kendi açtıkları davanın sonucunu beklemeden kredi borçlarını ödemişlerdir.” kararına vardığını; davacının aldığı krediyi ödemiş olması karşısında görülmekte olan davanın yersiz olduğunu; burada, borç olan bir paranın (kredinin) geri alınması durumunun söz konusu olduğunu; Kurumlarının, olaylar döngüsündeki rolü (işleminin işin esasını etkileyecek nitelikte olmadığının mahkeme kararlarına bağlanmasına ve kendilerinin bu davaların davacısı olmalarına rağmen) dikkate alınmadan husumet yöneltilmesinin büyük yanılgı olduğunu; davacının, mahkeme kararının yerine getirilmediğinden bahsettiğini, Noter kanalıyla taleplerini Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına da bildirmiş olduğunu, Mahkeme kararının, üyelikleri sona erip ermediğinin tespitine ilişkin olduğunu, alınan kredinin iadesinin yapılacağına dair hüküm bulunmadığını; bu durumun İl Müdürlüğü ile ilişkilendirilemeyeceğini; davacı tarafın, kooperatifle olan anlaşmazlıklarını dile getirdiğini, “kooperatif yönetiminin ana amacı ise müvekkilin kooperatiften çıkarılması değil; kooperatif üyesi olduğu için Sosyal yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından almış olduğu kırsal alanda tarımsal kalkınma sözleşmesinin iptalini sağlamaktır.” ifadelerine yer vermiş olduğunu, zarara uğradığını İleri sürdüğünü ve kooperatifle arasındaki anlaşmazlıkları dile getirdiğini; eğer ortada bir zarar varsa husumetin buna sebep olan gerçek hasımlara yöneltilmesi gerektiğini ifade ederek; davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
KULA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 10.4.2014 gün ve E:2013/246 sayı ile, dava konusu işlemin davalı Vakfın proje iptalinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası olduğu, bu uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle görev itirazının reddine karar vermiştir.
Davalılardan Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünce, süresi içinde verilen dilekçe ile, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması isteminde bulunulması üzerine dilekçe ve dava dosyasının onaylı örneği Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI : “(…)Anayasanın 125"inci maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2 nci maddesinin 1"inci bendinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır.
Görüldüğü üzere; İdare Hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davaların görüm ve çözümü İdari Yargının görev alanında bulunmaktadır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanan hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi (eylemsizlik) hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Olayda, davalı idarelerin kırsal alanda destekleme projesinin iptal edilmesi nedeniyle davacının maddi ve manevi zararının oluşumunda, kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan kamu kuruluşu tarafından, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre, Kula Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafından, ziraat bankası finansörlüğünde uygulanan kırsal alanda destekleme projesinin davacının üyelikten istifası nedeniyle sona erdirilmesi üzerine projeyi iptal ederek proje bedelini peşin ve kullanma tarihi itibariyle işleyen faizi ile birlikte davacıdan tahsil eden davalı idarelerin ağır hizmet kusuru işlediği ileri sürülerek oluşan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada, işlem nedeniyle oluşan zararda idarelerin hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarelerin sorumluluğunun bulunup bulunmadığının yargısal denetimi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2"nci maddesi uyarınca idari yargı yerlerine aittir.” demek suretiyle, 2247 sayılı Yasa"nın 10"uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI : “(…)Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı idaresinde, Ziraat Bankası finansörlüğünde, Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi ile ekonomik olarak yoksunluk içinde bulunan üyelere sahip Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerine (en az 50-en fazla 100 üyeden oluşan) hayvancılık alanında destek verilmektedir. Bu proje destek programı ile kırsal alanda ekonomik olarak zayıf durumda bulunan kişi ve ailelerin, gelir seviyesini yükseltme, istihdamı artırma, üretilen ürünleri mahallinde değerlendirme ve pazarlama alanlarında gerekli maddi ve teknik desteği zamanında ulaştırarak, onların üretime katılmaları ve üretimde sürekliliklerinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Davacı Y.Y., KASDEP projesi kapsamına alınan, üyesi bulunduğu S.S. İbrahimağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin üyelerine sağlanan haktan yararlanarak, 2 yıl geri ödemesiz kalan borcu 6 yıl faizsiz olarak geri ödemek üzere, süt sığırcılığı yapmak üzere kredi almış ve taraflarca bu kredi karşılığı, "Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile SYDVTF işbirliği ile Uygulanan Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesinden Yararlanan Kooperatif Ortaklarından alınacak Taahhütname ve Borçlanma Sözleşmesi" adı altında sözleşme imzalanarak, 8.967,60 TKL kredi verilmiştir. Dosyada mevcut sözleşmeye göre, taraflar bu sözleşme hükümleri gereğince karşılıklı borç ve yükümlülükler altına girmişler, borca karşı müteselsil kefilde gösterilmiştir. Sözleşmenin taraflarından kredi kullanan davacı Y.Yıldırım iken diğer taraflar SYDV Müdürlüğü, Tarım İI Müdürlüğü Destekleme Şube Müdürlüğü olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının sözleşmenin uygulanma sürecinde haksız olarak Kooperatif üyeliğinden çıkarılması sonucu, sözleşme hükümlerine aykırılık nedeniyle, proje kapsamından çıkarılmasına karar verilerek, kredi geri istenmiş, ancak davacının mahkeme kararı ile kooperatif üyeliğinden haksız olarak çıkarıldığının anlaşılması üzerine, davalı idarelerden haksız olarak proje kapsamından çıkarılmasına ilişkin işlemler nedeniyle uğradığı zararı tazmin etmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır.
Projeyi yürütmek ve gözetmek görevinde baş aktör olan SYDV hukuki niteliği;
29.5.1986 tarih ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile muhtaç durumda bulunanlara yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal dayanışma ve yardımlaşmayı teşvik etmek amacıyla Başbakanlığa bağlı ve T.C. Merkez Bankası nezdinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kurulmuş olup, Yasanın 7. maddesi Vakıf başlığı altında, “Mülki idare amirleri vakfın tabii başkanı olup, illerde belediye başkanı, defterdar, il milli eğitim müdürü, il sağlık müdürü, il tarım müdürü, il sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumu müdürü ve il müftüsü; ilçelerde belediye başkanı, mal müdürü, ilçe milli eğitim müdürü, Sağlık Bakanlığının ilçe üst görevlisi, varsa ilçe tarım müdürü ve ilçe müftüsü vakfın mütevelli heyetini oluşturur. Ayrıca her faaliyet dönemi için, il dahilindeki köy ve mahalle muhtarlarının valinin çağrısı üzerine yapacağı toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla kendi aralarından seçecekleri birer muhtar üye ile ilde kurulan ve bu Kanunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin kendi aralarından seçecekleri iki temsilci ve hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği iki kişi; ilçe dahilindeki köy ve mahalle muhtarlarının kaymakamın çağrısı üzerine yapacağı toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile kendi aralarından seçecekleri birer üye ile ilçede kurulu ve bu Kanunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin kendi aralarından seçecekleri bir temsilci ve hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği iki kişi mütevelli heyetinde görev alırlar. İI veya ilçede bu Kanunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşu olmaması halinde, hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği üçüncü bir kişi daha mütevelli heyetinde görev yapar. /Vakıf senetleri mahallin en büyük mülki idare amiri tarafından Medeni Kanundaki hükümlere göre tescil ettirilir” hükümleri ile, Fonun amaçlarını gerçekleştirmek için Medeni Kanun hükümlerine tabi olarak Vakıf şeklinde teşkilatlanacağı kuralına yer verilmiştir.
Uyuşmazlık her ne kadar Tarım İl Müdürlüğü aleyhine idari yargı lehine çıkarılmış ise de, yukarıda açıklanan dava konusu ve tarafları birlikte değerlendirildiğinde, tarafların özel hukuk tüzel kişisi olan SYDV koordinasyonunda, karşılıklı hak ve yükümler içeren bir sözleşme etrafında serbest iradeleri ile buluşarak, projeye dahil olup bu kapsamda kredi kullanıldığı, sözleşmenin uygulanma sürecinde ise sözleşme şartlarına uyulmadığı gerekçesi ile uygulamaya son verildiği, davanın konusunun da, haksız fesih ve bundan doğduğu iddia edilen zararın tazminine ilişkin olduğu gözetildiğinde, davanın özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görüm ve çözümü gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, açılan davanın adli yargı yerinde görüm ve çözümü gerekmekle Danıştay Başsavcılığının başvurusunun reddi gerektiği…” yolunda düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 29.12.2014 günlü toplantısında;
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa"nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, Davalılardan Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünün, anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı"nca, 10. maddede öngörülen biçimde, anılan Müdürlük yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davacının SS.İbrahimağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifindeki ortaklık statüsüne son verilmesi nedeniyle, Büyükbaş Süt Sığırcılığı projesindeki borçlarının muaccel hale getirildiğinden ve bu borçlarını erken ödemek zorunda kaldığından bahisle uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle; Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile Kula Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına karşı açılmış; Danıştay Başsavcılığınca Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmıştır.
Olumlu görev uyuşmazlığı her ne kadar, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü yönünden çıkarılmış ise de; konunun anlaşılabilmesi açısından Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının hukuki niteliğinin incelenmesi faydalı olacaktır:
29/05/1986 gün ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde “(Değişik madde: 16/06/1989 - 3582/1 md.), Bu Kanunun amacı; fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde her ne suretle olursa olsun Türkiye"ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmektir” hükmüne; 3. maddesinde, “Bu Kanunda öngörülen hizmetlerin gerçekleştirilmesi için Başbakanlığa bağlı ve T.C. Merkez Bankası nezdinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kurulmuştur” hükmüne yer verilmiş; “Vakıflar” başlıklı 7.maddesinde; “ (Değişik birinci fıkra: 1/12/2004 – 5263/19 md.) Bu Kanunun amacına uygun faaliyet ve çalışmalar yapmak ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdî ve aynî yardımda bulunmak üzere her il ve ilçede sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları kurulur.
(Değişik ikinci fıkra: 1/12/2004 – 5263/19 md.) Mülkî idare amirleri vakfın tabii başkanı olup, illerde belediye başkanı, defterdar, il millî eğitim müdürü, il sağlık müdürü, il tarım müdürü, il sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumu müdürü ve il müftüsü; ilçelerde belediye başkanı, mal müdürü, ilçe millî eğitim müdürü, Sağlık Bakanlığının ilçe üst görevlisi, varsa ilçe tarım müdürü ve ilçe müftüsü vakfın mütevelli heyetini oluşturur. Ayrıca her faaliyet dönemi için, il dahilindeki köy ve mahalle muhtarlarının valinin çağrısı üzerine yapacağı toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla kendi aralarından seçecekleri birer muhtar üye ile ilde kurulan ve bu Kanunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin kendi aralarından seçecekleri iki temsilci ve hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği iki kişi; ilçe dahilindeki köy ve mahalle muhtarlarının kaymakamın çağrısı üzerine yapacağı toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile kendi aralarından seçecekleri birer üye ile ilçede kurulu ve bu Kanunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin kendi aralarından seçecekleri bir temsilci ve hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği iki kişi mütevelli heyetinde görev alırlar. İl veya ilçede bu Kanunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşu olmaması halinde, hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği üçüncü bir kişi daha mütevelli heyetinde görev yapar.
(…)
Vakıf senetleri mahallin en büyük mülki idare amiri tarafından Medeni Kanundaki hükümlere göre tescil ettirilir.(…)” şeklindeki düzenleme ile Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’nün il ve ilçedeki faaliyetlerini, her ilde vali ve her ilçede ise kaymakam başkanlığında oluşturulmuş Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığıyla yürüttüğü belirtilmiştir. Yine Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü web sitesinde “SYDV’lerin (Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları) Yapısı” başlıklı bölümde “Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ile Genel Müdürlük arasında hiyerarşi olmayıp, Vakıflar Özel Hukuk Tüzel Kişiliği şeklinde örgütlenmişlerdir.” denilmek sureti ile vakıfların işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olduğu hususuna açıklık getirtildiği görülmektedir.
5263 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun’un (mülga) 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, 29.5.1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun uygulanmasını sağlamak üzere Başbakanlığa bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün kurulması, teşkilâtı, görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu ifade edilmiş, 2. maddesinde, bu Kanunda geçen vakfın, il ve ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarını ifade ettiği belirtilmiş; 5263 sayılı Kanun, 08/06/2011 tarih ve 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 35. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, aynı kanun hükmünde kararnamenin 11. Maddesinde yer alan “3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun amaçlarını gerçekleştirmek ve uygulanmasını sağlamak için gerekli idari ve mali tedbirleri almak.” şeklindeki düzenleme ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’nün, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü adı altında yeniden yapılandırıldığı görülmüştür.
08.06.2011 tarih ve 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin “Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu” başlıklı 34. maddesinde; “Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu, Bakanın başkanlığında Başbakanlık Müsteşarı, Müsteşar, İçişleri, Maliye ve Sağlık bakanlıklarının müsteşarları ile Sosyal Yardımlar Genel Müdürü ve Vakıflar Genel Müdüründen oluşur.” denilmek sureti ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu’nun yapısı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’ne paralel şekilde yeniden düzenlenmiş, aynı maddenin 3. Fıkrasının a bendinde “Fonda toplanan kaynakların, Bakanlıkça ve il ve ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından yürütülecek sosyal yardım proje ve programları ile yatırım programları çerçevesinde dağıtım önceliklerini belirlemek ve dağıtımına karar vermek. ” fonun görevleri arasında sayılmıştır.
08.06.2011 tarih ve 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin “Teşkilatlanma Süreci” başlıklı Geçici 1. Maddesinde; “ Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Kadının Statüsü, Aile ve Sosyal Araştırmalar, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlükleri, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte kapatılmıştır. Bu Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 31/12/2011 tarihine kadar teşkilatlanmasını tamamlar. Bakanlığın teşkilatlanması tamamlanıncaya kadar; Bakanlık görevlerinin, bu Kanun Hükmünde Kararnameyle kapatılan Başkanlık ve genel müdürlüklerin ilgili birimleri ve mevcut personeli tarafından ilgili mevzuatına göre yürütülmesine devam edilir.” şeklindeki düzenleme ile Bakanlığın teşkilat yapısı tamamlanıncaya kadar başkanlık ve genel müdürlüklerin mevcut mevzuat hükümleri çerçevesinde yürütülmesine devam edileceği belirtilmiştir.
Tüm bu yasal mevzuat çerçevesinde yapılan değerlendirme neticesinde; 3294 sayılı Yasa ile, bir hizmet alanı kurularak yürütülmesi görevinin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu’na verildiği, daha sonra 5263 sayılı Yasa ile 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun uygulanmasını sağlamak üzere Başbakanlığa bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’nün kurulduğu; ancak, 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bu genel müdürlüğün, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü olarak yeniden düzenlendiği ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlandığı; 31.12.2011 tarihi itibari ile de Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü ve bağlı teşkilatın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet göstereceği anlaşılmıştır.
3294 sayılı Kanun’a göre faaliyet gösterecek vakıfların mütevelli heyetleri (çoğunlukla) belli kamu görevlilerinden oluşmasına rağmen, gerek 3294 sayılı Yasa’da, gerek 5263 sayılı Yasa ve gerekse 5263 sayılı Yasa’yı yürürlükten kaldıran 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de söz konusu vakıfların kamu tüzel kişiliği şeklinde kurulduğuna işaret eden özel bir düzenlemeye yer verilmediği, söz konusu vakıfların Medeni Kanun hükümlerine tabi olarak kurulup faaliyette bulunmalarının öngörülmüş olduğu açıktır.
Dava dosyasının incelenmesinden; Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan kullandırılacak tarımsal krediler uygulama protokolünün; Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Teşkilatlanma Destekleme Genel Müdürlüğü ve Ziraat Bankası AŞ Genel Müdürlüğü arasında 2009 yılında imzalandığı; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı idaresinde, Ziraat Bankası finansörlüğünde, Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi ile ekonomik olarak yoksunluk içinde bulunan üyelere sahip Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerine, hayvancılık alanında destek verilmesinin amaçlandığı; davacının, KASDEP projesi kapsamına alınan ve üyesi bulunduğu S.S. İbrahimağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin üyelerine sağlanan haktan yararlanarak, 2 yıl geri ödemesiz, kalan borcunu ise 6 yıl faizsiz olarak geri ödemek üzere, süt sığırcılığı yapmak üzere kredi aldığı; taraflarca bu kredi karşılığında, "Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu İşbirliği ile Uygulanan Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesinden Yararlanan Kooperatif Ortaklarından Alınacak Taahhütname ve Borçlanma Sözleşmesi" adı altında sözleşme imzalandığı, davacıya, 8.967,60 TL kredi verildiği; bu sözleşme ile, tarafların sözleşme hükümleri gereğince karşılıklı borç ve yükümlülükler altına girdiği, borca karşı müteselsil kefil de gösterildiği; sözleşmenin uygulanma sürecinde, S.S. İbrahimağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Yönetim Kurulunun, aralarında davacının bulunduğu 44 kişinin istifa ettiğini bildirerek, gereğinin yapılması istemiyle Davalılardan Manisa İl Tarım Müdürlüğü"ne 22.06.2010 tarihinde başvuruda bulunduğu; alınan yazı üzerine anılan Müdürlüğün, Kula Kaymakamlığına(Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığına) gönderdiği 29.6.2010 gün ve …/7181 sayılı bir yazıda; ortaklıktan istifa eden ortakların K.A.S.D.P. kapsamındaki (100 Aile x 2 Baş) 200 Baş Süt Sığırcılığı projesindeki borçlarının muaccel hale getirilip, defaten tahsilinin gerektiğini bildirdiği; Kula İlçesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığınca, Kula Ziraat Bankası Şube Müdürlüğüne gönderilen 13.10.2010 tarih ve 266 sayılı yazı ile, ortaklıktan istifa eden ekli listede isimleri yazılı fayda sahiplerinden borçlanma sözleşmelerinin ilgili maddelerine istinaden borcun defaten tahsili için gerekli yasal işlemlerin ve icra işlemlerinin yapılarak sonucundan Vakıflarına bilgi verilmesini istediği; bunun üzerine davacının proje kapsamından çıkarıldığı, kredinin geri istenildiği; davacının ise, kooperatif üyeliğinden haksız olarak çıkarıldığının mahkeme kararı anlaşıldığını, proje kapsamından çıkarılmasına ilişkin işlemler nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını iddia ederek bakılan davayı açtığı anlaşılmıştır.
Olumlu görev uyuşmazlığı her ne kadar, bir kamu idaresi olan Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü aleyhine idari yargı lehine çıkarılmış ise de; somut olay, mevzuat hükümleri ve tarafların niteliği birlikte irdelendiğinde; tarafların, işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığının koordinasyonunda, karşılıklı hak ve yükümlülükler içeren bir sözleşme etrafında serbest iradeleri ile buluşarak, projeye dahil olduğu, bu kapsamda kredi kullanıldığı, sözleşmenin uygulanma sürecinde ise sözleşme şartlarına uyulmadığı gerekçesi ile uygulamaya son verildiği, davanın konusunun da, haksız fesih ve bundan doğduğu iddia edilen zararın tazminine ilişkin olduğu gözetildiğinde, davanın özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nca yapılan başvurunun reddi gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 29.12.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ |
Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU |
Üye Nurdane TOPUZ
Üye Mehmet AKBULUT |