Esas No: 2014/57
Karar No: 2014/81
Karar Tarihi: 10/04/2014
AYM 2014/57 Esas 2014/81 Karar Sayılı Norm Denetimi İlamı
Esas Sayısı : 2014/57
Karar Sayısı : 2014/81
Karar Günü : 10.4.2014
R.G. Tarih-Sayı : 14.05.2014-29000
İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri M. Akif HAMZAÇEBİ, Engin ALTAY ve Muharrem İNCE ile birlikte 127 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU : 15.2.2014 günlü, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un;
A- Tümünün yok hükmünde olduğunun saptanmasına,
B- Tümünün şekil bakımından Anayasa"ya aykırılığı nedeniyle iptaline,
C-1- 1. maddesiyle, 24.2.1983 günlü, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun 49. maddesinin;
a- Birinci fıkrasında yer alan “aşmamak üzere” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Bakanlıkça” ibaresinin,
b- İkinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmasının,
c- Dördüncü fıkrasında yer alan “ilgisine göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca veya” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
2- 2. maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Kanun"un 50. maddesinin birinci fıkrasının,
3- 3. maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Kanun"un 119. maddesinin,
4- 7. maddesiyle, 23.7.2003 günlü, 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"nun 9. maddesinin;
a- Değiştirilen birinci fıkrasının,
b- İkinci fıkrasında yer alan “Yönetim Kurulunca” ibaresinin “Başkan tarafından” şeklinde değiştirilmesinin,
5- 8. maddesiyle, 4954 sayılı Kanun"un başlığıyla birlikte değiştirilen 11. maddesinin dördüncü fıkrasının,
6- 9. maddesiyle değiştirilen 4954 sayılı Kanun"un 12. maddesinin,
7- 20. maddesiyle 4954 sayılı Kanun"a eklenen geçici 12. maddenin,
8- 22. maddesiyle değiştirilen, 11.12.2010 günlü, 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu"nun 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinin,
9- 23. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasının değiştirilen (ç) bendinin ve bu bentten sonra gelmek üzere eklenen (d) ve (e) bentlerinin,
10- 24. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 7.maddesinin (2) numaralı fıkrasının;
a- (d) bendinin yürürlükten kaldırılmasının,
b- Değiştirilen (e) ve (ı) bentlerinin,
c- (h) bendinde yer alan “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını, genel sekreter yardımcılarını,” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
11- 25. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ve (3) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin,
12- 28. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 11. maddesinin;
a-(1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin değiştirilmesinin,
b- (4) numaralı fıkrasında yer alan “Genel Kurul” ibaresinin “Başkan” şeklinde değiştirilmesinin,
c- (5) numaralı fıkrasının değiştirilen (a) bendinin ve (c) bendindeki “İlgisine göre daire başkanı ve” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
13- 29. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 12. maddesinin (2) numaralı fıkrasının,
14- 30. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 13. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarının,
15- 31. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 14. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasında yer alan “iki” ibaresinin “üç”,
b- (2) numaralı fıkrasında yer alan “Üçüncü Daire Başkanının” ibaresinin “Başkanın”,
c- (3) numaralı fıkrasında yer alan“Kurula” ibaresinin “Başkana”,
d- (4) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “Kurul” ibaresinin “Başkan”,
şeklinde değiştirilmesinin,
16- 32. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 15. maddesinin,
17- 33. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 16. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan “ilgili daire başkanı” ibaresinin “Başkan”şeklinde değiştirilmesinin,
b- Eklenen (3) numaralı fıkrasının,
18- 34. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 19. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan;
a- “her üye,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “ancak bir aday için;” ibaresinin,
b- “oy kullanabilir;” ibaresinin “oy kullanabilir. Belirtilenden” şeklinde değiştirilmesinin,
19- 35. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 29. maddesinin,
20- 37. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 36. maddesinin;
a-Değiştirilen (1), (3) ve (6) numaralı fıkralarının,
b- (5) numaralı fıkrasında yer alan “Genel Kurula” ibaresinin “Başkana” şeklinde değiştirilmesinin,
c- (10) numaralı fıkrasında yer alan “Kurul tarafından” ibaresinin “yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve Genel Kurul tarafından” şeklinde değiştirilmesinin,
21- 38. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 38. maddesinin (1), (3), (5) ve (10) numaralı fıkralarının,
22- 39. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"a eklenen geçici 4. ve geçici 5. maddelerin,
Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile 2., 4., 6., 9., 10., 11., 36., 67., 138., 139., 140., 144., 153. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına,
karar verilmesi istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
15.2.2014 günlü, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un iptali istenilen kuralların yer aldığı maddeleri şöyledir:
“MADDE 1- 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “aşmamak üzere” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlıkça” ibaresi eklenmiş, ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve dördüncü fıkrasında yer alan “ilgisine göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca veya” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 2- 2802 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Hâkim ve savcıların, dış temsilciliklerde, uluslararası mahkeme veya kuruluşlarda muvafakatleri alınarak görevlendirilmesi Bakanlık tarafından yapılır.”
MADDE 3- 2802 sayılı Kanunun 119 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 119- Hâkim ve savcıların hak ve ödevi olan meslek içi eğitimleri Türkiye Adalet Akademisince yaptırılır. Bu eğitimin usul ve esasları, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşü alınarak Türkiye Adalet Akademisince hazırlanan yönetmelikte belirlenir.”
MADDE 7- 4954 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrasında yer alan “Yönetim Kurulunca” ibaresi “Başkan tarafından” şeklinde değiştirilmiştir.
“Başkan, Bakan tarafından Yargıtay ve Danıştay üyeleri, birinci sınıf adli ve idari yargı hâkim ve savcıları ile bu sınıftan sayılanlar, hukuk profesörleri, en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar veya en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş birinci sınıf noterlerden muvafakatleri alınarak gösterilen üç aday arasından Bakanlar Kurulunca dört yıl süre ile seçilip görevlendirilir veya atanır. Başkan yardımcıları, yukarıda sayılanlar arasından Bakan tarafından görevlendirilir veya atanırlar. Süresi biten Başkan bir dönem daha aynı usulle yeniden seçilip görevlendirilebilir veya atanabilir.”
MADDE 8- 4954 sayılı Kanunun 11 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Hizmet birimleri ve görevleri
MADDE 11- Başkanlığın hizmet birimleri; Eğitim Merkezi Başkanlığı, İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Dış İlişkiler ve Projeler Daire Başkanlığı ile Bilimsel Çalışmalar ve Enformasyon Daire Başkanlığıdır.
Eğitim Merkezi Başkanlığı, adli, idari ve askerî yargı hâkim ve savcıları, avukat ve noterler ile adalet hizmetlerine yardımcı personelin meslek öncesi ve meslek içi eğitimi ve gelişmesi için faaliyette bulunur. Bu faaliyetler, Meslek Öncesi Eğitimi Daire Başkanlığı ile Meslek İçi ve Hizmet İçi Eğitim Daire Başkanlığı eliyle yürütülür.
Başkan yardımcılarından biri, aynı zamanda Eğitim Merkezi Başkanıdır. Başkan yardımcılarından diğeri; İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığının görevlerinin yerine getirilmesinden sorumludur. Başkan yardımcılarından bir diğeri ise; Dış İlişkiler ve Projeler Daire Başkanlığı ile Bilimsel Çalışmalar ve Enformasyon Daire Başkanlığının görevlerinin yerine getirilmesinden sorumludur.
Daire başkanlıklarına birinci sınıfa ayrılmış adli ve idari yargı hâkim ve savcıları arasından muvafakatleri alınarak Bakan tarafından atama yapılır. Strateji Geliştirme Daire Başkanlığına ise dört yıllık yüksek öğretim mezunlarından, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi görevlerde on iki yıl hizmeti bulunan ve aynı Kanunun 48 inci maddesinde aranan şartlara sahip olanlar arasından da atama ya da görevlendirme yapılabilir.
Daire başkanlıklarında yeteri kadar şube müdürü ve idari personel görev yapar. Daire başkanlıklarının ve şube müdürlüklerinin görevleri ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 9- 4954 sayılı Kanunun 12 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 12- Genel Kurul; Bakan, Bakanlık Müsteşarı, Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri Genel Müdürü, Hukuk İşleri Genel Müdürü, Kanunlar Genel Müdürü, Avrupa Birliği Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürü, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü, Eğitim Dairesi Başkanı ile dört yıl için seçilen aşağıdaki üyelerden oluşur:
a) Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun biri hukuk daireleri, biri ceza daireleri üyeleri arasından seçeceği iki üye
b) Danıştay Başkanlık Kurulunun Danıştay üyeleri arasından seçeceği bir üye
c) Askerî Yargıtay Başkanlar Kurulunun Askerî Yargıtay üyeleri arasından seçeceği bir üye
d) Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulunun Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olan üyeleri arasından seçeceği bir üye
e) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kendi üyeleri arasından seçeceği bir üye
f) Bakanın, birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş; adli yargı hâkim ve savcıları arasından görevlendireceği dört, idari yargı hâkim ve savcıları arasından görevlendireceği iki üye
g) Yükseköğretim Kurulunun Türkiye"deki hukuk fakültelerinin öğretim üyeleri arasından seçeceği iki üye
h) Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunun en az on beş yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar arasından seçeceği bir üye
ı) Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulunun birinci sınıf noterler arasından seçeceği bir üye
Başkan ve Başkan yardımcıları, Genel Kurulun tabii üyeleridir.”
MADDE 20- 4954 sayılı Kanuna geçici 11 inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 12- a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Türkiye Adalet Akademisinde; Başkan, Başkan Yardımcıları, Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyeleri, Genel Sekreter, Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları, 23 üncü madde uyarınca görevlendirilen hâkim ve savcılar ile diğer personelin görevleri sona erer. Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından; kadrosu Akademide bulunan diğer personel ise Adalet Bakanlığı tarafından görevlerinin sona erdiği tarihten itibaren on beş gün içinde kazanılmış hak aylık derecelerindeki başka bir göreve atanırlar. 9 ve 23 üncü maddeler uyarınca Akademide geçici olarak görevlendirilen hâkim ve savcılar ile diğer personel, kadrolarının bulunduğu yerlerde göreve başlarlar.
b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde Bakan tarafından başkan yardımcıları ve daire başkanları atanır; on beş gün içinde Bakan tarafından üç başkan adayı belirlenerek Bakanlar Kuruluna sunulur ve ilk Bakanlar Kurulu toplantısında Başkanın atama ya da görevlendirmesi yapılır.
c) Bu Kanuna göre Başkan atanıncaya ya da görevlendirilinceye kadar Başkan tarafından yapılması gereken görev ve hizmetler, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü tarafından yürütülür.
d) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan Başkanlık, Yönetim Kurulu ve Genel Kurul karar ve yönetmeliklerinin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
e) Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler, Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde hazırlanarak yürürlüğe konulur.
f) 12 nci maddede yazılı kurum, kuruluş ve kurullar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde Akademi Genel Kurul üyelerini seçerek Başkanlığa bildirirler. 12 nci maddenin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca yapılacak görevlendirmeler aynı süre içinde yapılır. Genel Kurul üyelerinin belirlenmesi ve Başkanın daveti üzerine en geç bir ay içinde Genel Kurul ilk toplantısını yapar. Genel Kurulun ilk toplantısında, Yönetim ve Denetim Kurullarının asıl ve yedek üyeleri seçilir.
g) Akademi idari personeli için yapılacak atamalarda, 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda yer alan sınırlamalar uygulanmaz.”
MADDE 22- 6087 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“ç) Adli ve idari yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma ile hâkim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması konularına münhasır olmak üzere genelge düzenlemek.”
MADDE 23- 6087 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; bu bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler eklenmiş ve diğer bent buna göre teselsül ettirilmiştir.
“ç) İlgili dairenin teklifi üzerine hâkim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması işlemleri ile inceleme ve soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemlere olur vermek.”
“d) Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını ve genel sekreter yardımcılarını atamak.
e) Kurul üyeleri hakkındaki suç soruşturması ile disiplin soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin bu Kanunla verilen görevleri yerine getirmek.”
MADDE 24- 6087 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi yürürlükten kaldırılmış; (e) ve (ı) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; (h) bendinde yer alan “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını, genel sekreter yardımcılarını,” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
“e) Kurul üyeleri hakkındaki suç soruşturması ile disiplin soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin bu Kanunla verilen görevleri yerine getirmek.”
“ı) Adli ve idari yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma ile hâkim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması konularına münhasır olmak üzere yönetmelik çıkarmak ve genelge düzenlemek.”
MADDE 25- 6087 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Başkan, yukarıdaki esaslara göre üyelerin hangi dairede asıl ve tamamlayıcı üye olarak görev yapacağını belirler.
(3) Daire başkanları, her dairenin kendi üyeleri içinden üye tam sayısının salt çoğunluğuyla belirlenecek iki aday arasından, Genel Kurulca seçilir. Genel Kurulun ilk toplantısında toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması hâlinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en çok oyunu alan kişi daire başkanı seçilmiş sayılır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı daire başkanı seçilemez.”
MADDE 28- 6087 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde; dördüncü fıkrasında yer alan “Genel Kurul” ibaresi “Başkan” şeklinde; beşinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkranın (c) bendinde yer alan “İlgisine göre daire başkanı ve” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
“Genel Sekreter adaylarının belirleneceği toplantıya Başkan katılamaz ve yapılacak seçimde her bir Kurul üyesi ancak bir adaya oy verebilir. Seçime ilişkin ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması hâlinde üç gün içinde ikinci toplantı yapılır. Bu toplantıya katılanların en çok oyunu alan üç aday teklif edilmiş sayılır.”
“a) Genel Sekreterce hazırlanıp Başkan tarafından onaylanan iş bölümüne göre çalışır.”
MADDE 29- 6087 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Tetkik hâkimliğine, hâkimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az beş yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile Kurul hizmetlerinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday içinden, muvafakatleri alınarak Genel Kurulca geçici veya sürekli çalıştırılmak üzere atama yapılır. İlk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması hâlinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en yüksek oyunu alan kişinin ataması yapılır.”
MADDE 30- 6087 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Kurul personeli, naklen veya açıktan atama yoluyla atanır. Naklen atamalar Başkan tarafından yapılır. Açıktan ilk defa Devlet memurluğuna atanacaklar, Devlet memurluğuna giriş için yapılan merkezî sınavda başarılı sayılanlar arasından, Başkan tarafından oluşturulan üç kişilik komisyonca yapılacak sözlü ve gerektiğinde uygulamalı sınav sonucuna göre Başkan tarafından atanırlar. Yarışma sınavına, ilan edilecek kadro sayısının beş katına kadar aday çağrılır. Kurul personeli hakkında 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Adalet uzman yardımcıları ve uzmanları muvafakatleri alınarak Başkan tarafından Kurulda görevlendirilebilir.
(3) Maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 31- 6087 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “iki” ibaresi “üç”, ikinci fıkrasında yer alan “Üçüncü Daire Başkanının” ibaresi “Başkanın”, üçüncü fıkrasında yer alan “Kurula” ibaresi “Başkana”, dördüncü fıkrasının (c) bendinde yer alan “Kurul” ibaresi “Başkan” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 32- 6087 sayılı Kanunun 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 15- (1) Teftiş Kurulunda görev yapacak olan;
a) Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcıları, birinci sınıf hâkim ve savcılar arasından muvafakatleri alınarak Başkan tarafından,
b) Kurul başmüfettişleri, Teftiş Kurulunda fiilen beş yılını doldurmuş, birinci sınıfa ayrılmış ve birinci sınıfa ayrılma niteliklerini yitirmemiş olan müfettişler arasından, kıdem sırasına göre Genel Kurul tarafından,
atanır.
(2) Kurul müfettişleri, hâkimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az beş yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile Kurul müfettişliği hizmetinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday içinden muvafakatleri alınarak Genel Kurulca atanır. İlk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması hâlinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en çok oyunu alan kişinin ataması yapılır.
(3) Adalet müfettişliğinden Kurul müfettişliğine veya Bakanlık iç denetçiliğine, Kurul müfettişliğinden Adalet müfettişliğine veya Bakanlık iç denetçiliğine, Bakanlık iç denetçiliğinden Adalet müfettişliğine veya Kurul müfettişliğine ilgililerin muvafakatleri alınmak suretiyle atama yapılabilir. Bu şekilde yapılacak atamalarda önceki denetim biriminde geçen süre, yeni atanılan denetim biriminde geçmiş sayılır. Kurul müfettişi, Adalet müfettişi veya Bakanlık iç denetçisi olarak görev yaptıktan sonra bu görevlerinden ayrılanların yeniden müfettişliğe ya da iç denetçiliğe atanmaları durumunda da bu hüküm uygulanır.”
MADDE 33- 6087 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan “ilgili daire başkanı” ibaresi “Başkan” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(3) Teftiş Kurulu Başkanı ve Teftiş Kurulu başkan yardımcıları Kurul müfettişlerinin sahip olduğu mali haklar dâhil her türlü hak ve yetkiyi haizdirler.”
MADDE 34- 6087 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “her üye,” ibaresinden sonra gelmek üzere “ancak bir aday için;” ibaresi eklenmiş ve “oy kullanabilir;” ibaresi “oy kullanabilir. Belirtilenden” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 35- 6087 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 29- (1) Başkan, Genel Kurulun toplantı günlerini tespit eder.
(2) Başkan, gereken hâllerde veya üye tam sayısının salt çoğunluğunun, görüşülecek konuyu da belirten yazılı talebi üzerine Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırabilir.
(3) Kanundaki istisnalar hariç olmak üzere Genel Kurul, üye tam sayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve üye tam sayısının salt çoğunluğuyla karar alır.
(4) Genel Kurul toplantı gündemi, Başkan tarafından, işin önemine, ivedi veya süreli oluşuna göre düzenlenir. Gündem, toplantının yapılacağı gün ve saati, Kurulda görüşülecek işleri ve sırasını gösterir.
(5) Gündemde değişiklik yapılması; ancak gündemin düzenlenmesinden sonra ivedi ve süreli işlerin ortaya çıkması hâlinde ve toplantı gününden en az bir gün önce Başkan veya üyelerden birinin yazılı talebi üzerine Genel Kurul üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile olur. İvedi ve süreli olmayan talepler bu suretle ele alınamaz. Gündemdeki işlerden birinin sırasından önce ya da sonra görüşülmesi, ertelenmesi veya gündemden çıkarılması aynı usule tabidir.”
MADDE 37- 6087 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin birinci, üçüncü ve altıncı fıkraları aşağıdaki şekilde; beşinci fıkrasında yer alan “Genel Kurula” ibaresi “Başkana” şeklinde değiştirilmiş; onuncu fıkrasında yer alan “Kurul tarafından” ibaresi “yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve Genel Kurul tarafından” şeklinde değiştirilmiştir.
“(1) Kurulun seçimle gelen üyelerinin, disiplin suçu oluşturan eylemleri sebebiyle, haklarında yürütülecek disiplin soruşturması Başkan, disiplin kovuşturması Genel Kurul tarafından bu Kanun hükümleri uyarınca yapılır.”
“(3) Başkan, ihbar veya şikâyetle ilgili olarak, doğrudan veya yaptırdığı inceleme sonucuna göre soruşturma açılmasına yer olmadığına ya da soruşturma açılmasına karar verir. Soruşturma açılmasına karar vermesi hâlinde üyeler arasından, üç kişilik bir soruşturma kurulu görevlendirir. Soruşturma kuruluna, yaşça büyük olan üye başkanlık eder.”
“(6) Başkan, soruşturma sonucunu ilgiliye yazılı olarak bildirir ve dosyayı kovuşturma işlemlerinin yürütülmesi için Genel Kurula sunar. Genel Kurul kovuşturma aşamasına ilişkin olarak bizzat veya vekili aracılığıyla sözlü ya da yazılı savunmasını yapmak üzere ilgiliye yedi günden az olmamak üzere süre verir.”
MADDE 38- 6087 sayılı Kanunun 38 inci maddesinin birinci, üçüncü, beşinci ve onuncu fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Kurulun seçimle gelen üyelerinin görevleriyle ilgili suçları ile kişisel suçları hakkındaki soruşturma izni işlemleri Başkan, kovuşturma izni işlemleri Genel Kurul tarafından, kovuşturma açılması kararı ve kovuşturma mercilerinin belirlenmesi ise gösterilen yetkili merciler tarafından bu Kanun hükümleri uyarınca yapılır.”
“(3) Başkan suç ihbar veya şikâyetini doğrudan ya da inceleme yaptırdıktan sonra soruşturma açılmasına yer olmadığına ya da soruşturma açılmasına karar verir. Soruşturma açılmasına karar vermesi hâlinde, üyeler arasından, üç kişilik bir soruşturma kurulu seçer. Soruşturma kuruluna yaşça büyük olan başkanlık eder.”
“(5) Soruşturma kurulu, soruşturmayı tamamladıktan sonra kovuşturma açılmasına yer olup olmadığı hakkındaki kanaatini belirten bir rapor hazırlayarak, rapor ve eklerini Genel Kurula sunulmak üzere Başkana verir.”
“(10) Kurulun seçimle gelen üyelerinin, Kurul üyesi olmadan önceki suç teşkil eden eylemlerinden dolayı soruşturma yapılması ve kovuşturma izni verilmesi işlemleri, bulunduğu aşamadan itibaren bu madde hükümlerine göre yürütülür.”
MADDE 39- 6087 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 4- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Kurulda görev yapan GenelSekreter,genelsekreteryardımcıları,TeftişKuruluBaşkanı,TeftişKurulu başkan yardımcıları, Kurul müfettişleri, tetkik hâkimleri ve idari personelin Kuruldaki görevleri sona erer.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde;
a) Başkan tarafından Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu başkan yardımcıları ve genel sekreter yardımcıları atanır.
b) Genel Kurul tarafından, bu Kanunla öngörülen usule göre Genel Sekreter adayları belirlenir.
(3) Genel Sekreter adayları belirlendikten sonraki üç gün içinde Başkan tarafından Genel Sekreter atanır.
(4) Kuruldaki görevleri sona eren Genel Sekreter, genel sekreter yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu başkan yardımcıları, Kurul müfettişleri ve tetkik hâkimleri müktesepleri dikkate alınarak uygun görülecek bir göreve atanırlar.
(5) Kuruldaki görevleri sona eren idari personel Adalet Bakanlığınca, Bakanlığın merkez veya taşra teşkilatında mükteseplerine uygun kadrolara atanırlar.
(6) Kurul tarafından çıkarılan;
a) Genelgelerin tümü bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükten kalkar.
b) Yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(7) Kurul idari personeli için yapılacak atamalarda 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda yer alan sınırlamalar uygulanmaz.
(8) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içinde, adli ve idari yargı hâkim ve savcıları arasından yapılacak Kurul üyeliği seçimlerinde, adayların hâkimlik ve savcılık mesleğinde yirmi yıl çalışmış olmaları şartı aranır.
GEÇİCİ MADDE 5- (1) Bu Kanunla Kurul üyelik seçimlerine ilişkin yapılan değişiklik, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yapılacak seçimlerde uygulanır.”
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile 2., 4., 6., 9., 10., 11., 36., 67., 138., 139., 140., 144., 153. ve 159. maddelerine dayanılmış, 7. ve 128. maddeleri ise ilgili görülmüştür.
III- İLK İNCELEME
30.3.2011 günlü, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 38. maddesinin (6) numaralı fıkrasında “İptal davalarında, Anayasaya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğunun ve gerekçelerinin belirtilmiş olması zorunludur” kuralı yer almış, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 45. maddesinde de “İptali istenen kurallar ve bunların her birinin Anayasanın hangi maddelerine aykırılık oluşturduğu”, “Anayasaya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasanın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi” dava dilekçesinde yer alması gereken hususlar arasında sayılmıştır.
6216 sayılı Kanun"un 39. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, dava dilekçesinin, 38. maddede gösterilen şartları taşıyıp taşımadığının kayıt tarihinden itibaren on gün içinde inceleneceği, başvuru dilekçesindeki eksikliklerin varsa kararla saptanarak onbeş günden az olmamak üzere verilecek süre içinde tamamlatılması için ilgililere tebliğ olunacağı, aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında ise birinci fıkrada belirtilen süre içinde eksikliklerin tamamlanmaması hâlinde Genel Kurulca iptal davasının açılmamış sayılmasına karar verileceği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ"un katılımlarıyla 28.2.2014 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; öncelikle dava dilekçesinin, 6216 sayılı Kanun"un 38. maddesinde belirtilen iptal davası açılmasında temsil ve uyulması gereken esaslara uyulup uyulmadığı görüşülmüştür.
Dava dilekçesinin incelenmesinden, 6524 sayılı Kanun"un;
1- 20. maddesiyle 4954 sayılı Kanun"a eklenen geçici 12. maddenin (d), (e) ve (g) bentleri, 24. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 7. maddesinde değiştirilen (ı) bendi,
2-25. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri, 28. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un değiştirilen 11. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi ile (c)bendinden çıkarılan “İlgisine göre daire başkanı ve” ibaresi, 29. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 12. maddesinin değiştirilen (2) numaralıfıkrasının ikinci cümlesi,
3- 30. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 13. maddesine eklenen (3) numaralı fıkra, 32. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un değiştirilen 15. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi ile (3) numaralı fıkrası, 33. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 16. maddesine eklenen (3) numaralı fıkra,
4- 35. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un değiştirilen 29. maddesinin (3) ve (5) numaralı fıkraları, 39. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"a eklenen geçici 4. maddenin (3) ve (7) numaralı fıkraları,
ile ilgili herhangi bir gerekçeye yer verilmediği saptanmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 6216 sayılı Kanun"un 39. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince, İstanbul milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ, Sinop milletvekili Engin ALTAY ve Yalova milletvekili Muharrem İNCE"ye bildirimde bulunulmasına ve yukarıda belirtilen eksikliklerin giderilmesi için kararın tebliğinden başlayarak 15 (onbeş) gün süre verilmesine, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Zehra Ayla PERKTAŞ"ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLAkarar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 28.2.2014 günlü ara kararında belirtilen eksikliklerin tamamlanması suretiyle yenilenen 3.3.2014 günlü dava dilekçesi üzerine, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ"un katılımlarıyla 12.3.2014 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ile ek dilekçe, Raportör Evren ALTAY tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen yasa kuralları, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- 6524 Sayılı Kanun"un Tümünün Yok Hükmünde Olduğunun Saptanması İsteminin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, yargısal denetimi etkisiz bırakacak yasal bir düzenlemenin “tipik ve ağır bir yetki gaspı” olduğu ve zorunlu olarak kanunun yokluğu sonucunu doğurduğu, dava konusu Kanun ile kuvvetler ayrılığı ilkesinin olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız yargı ilkesinin ortadan kaldırıldığı, yargının yürütmeye bağlandığı ve böylece demokratik parlamenter rejimin rafa kaldırıldığı bir sürece girildiği, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nun (HSYK) fiilen Adalet Bakanına bağlı ve bağımlı, yürütmenin güdümü, emir ve gözetimi altında görev yapan bir Genel Müdürlük haline getirilmek istenildiği, bu durumun HSYK"nın “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı” esaslarına göre kurulacağı ve görev yapacağı belirtilen Anayasa"nın 159. maddesine aykırı olduğu, Anayasa koyucunun HSYK"yı yürütmeden bağımsız, ayrı ve özerk bir yapıya kavuşturmayı amaçladığı, Anayasa"nın 159. maddesinin son fıkrasında kanunla düzenleneceği belirtilen hususların “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı” esasları gözetilerek düzenleneceği ve bu anlamda kanun koyucuya sınırlı bir yetki verildiği, dava konusu kurallarla HSYK"nın sıradan bir kamu kurumuna dönüştürüldüğü ve mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ilkelerinin yok sayılarak HSYK üyelerinin Adalet Bakanının emri altında ve onun izni olmaksızın karar alamayacak konuma getirildikleri, bu düzenlemeler ile hukuk devleti ilkesinin tamamen zedelendiği ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlal edildiği, kanun koyucunun kaynağını Anayasa"dan almayan bir yetki kullanması nedeniyle “yetki gasbı” veya “yetki tecavüzü” olarak nitelendirilebilecek olan yetki unsurundaki ağır sakatlık nedeniyle kuralların yokluğuna hükmedilmesi gerektiği, kanunla getirilen düzenlemenin Anayasa hükmünün değiştirilmesi sonucunu doğurduğu, yasama yetkisinin sınırlarının aşılarak ve saptırılarak “demokratik hukuk devleti ilkesine” ve dolayısıyla “kuvvetler ayrılığı ilkesine” aykırı biçimde kullanıldığı, Anayasa"dan kaynaklanmayan bir yetkinin Anayasa"nın 6. maddesine aykırı olarak ve yine Anayasa"nın 2. maddesinde belirtilen ilkelere uyulmadan “kamu yararı amacı” olmaksızın sadece siyasi kadrolaşma eliyle olası bir takım yargısal soruşturma süreçlerini etkilemek amacıyla getirildiği belirtilerek, TBMM"nin yetkisinin bulunmadığı bir anayasal alanda yetki gaspı yaparak kabul ettiği ve amaç yönünden de sakat olan 6524 sayılı Kanun"un tümünün öncelikle “yok hükmünde” olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Anayasa"nın 87. maddesinde kanun koymak, kaldırmak ve değiştirmek, TBMM"nin görev ve yetkileri arasında sayılmış, 89. maddesinde de Cumhurbaşkanının, TBMM"ce kabul edilen kanunları onbeş gün içinde yayımlayacağı, yayımlanmasını uygun bulmadığı kanunları ise bir daha görüşülmek üzere aynı süre içinde TBMM"ye geri göndereceği belirtilmiştir.
Kanun tasarı ve tekliflerinin TBMM"nde görüşülerek kabul edilmesi, söz konusu tasarı veya teklifin kanunlaşması sonucunu doğurmakta, bir başka deyişle TBMM"nin tasarı ve teklifin kabulü yönündeki iradesi, kanunun varlık kazanması için gerekli ve yeterli bulunmaktadır. Cumhurbaşkanının bir kanunu yayımlaması, TBMM"nin bu yöndeki kabulü ile vücut bulan kanuna yeniden varlık sağlamadığı gibi, bir daha görüşülmek üzere TBMM"ye geri göndermesi de kanunun varlığını ortadan kaldırmamaktadır. Belirtilen nedenle, Cumhurbaşkanının kanunu yayımlama iradesi ve kanunun Resmî Gazete"de yayımlanması, kanunun aleniyet kazanması ve yürürlüğe girmesi bakımından önem taşımaktadır.
Yokluk, bir normun var olmadığının ifadesidir. Bir normun varlığı ise o normun yürürlüğe girmesi ve uygulanmasına bağlı bulunmamaktadır. “Varlık”, “yürürlük” ve “uygulanma” kavramları birbirinden farklı olup “varlık”, bir normun hukuk âleminde vücut bulmasını ve geçerlik kazanmasını ifade etmektedir. Hukuk âleminde geçerlik kazanması ise o normun, hukukun öngördüğü usul ve esaslar çerçevesinde çıkarılması anlamını taşımaktadır. Bununla birlikte bir normun hukuka aykırı olması, mutlak olarak o normun yokluğu sonucunu doğurmamaktadır. Yokluk sonucunun ortaya çıkabilmesi için söz konusu hukuka aykırılığın, o normun hukuk âleminde hiçbir zaman varlık kazanamamasına yol açacak ağırlıkta ve açıklıkta olması gerekir.
Bir kanunun yokluğundan söz edilebilmesi ise yasama organının bu yönde bir iradesinin olmaması ya da anayasal düzende yasama organına verilmeyen bir yetkinin fonksiyon gaspı suretiyle kullanılması gibi hukuk âleminde hiçbir zaman varlık kazanamayacak olan durumlarda mümkündür. Kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince yasama, yürütme ve yargı fonksiyonlarını yerine getiren yasama, yürütme ve yargı organlarından birinin, diğerinin yerine geçmesi sonucunu doğuracak şekilde karar almaları “fonksiyon gaspına” yol açacağından, yasama organının, yasama fonksiyonu kapsamında yer almayan hususlarda “kanun” adı altında yapacağı düzenlemelerin hukuk âleminde varlık kazanabilmesi mümkün olmayacaktır. Belirtilen haller dışında kalan, kanunların veya kanun hükümlerinin Anayasa"ya uygunluk denetimi kapsamında incelenmesi gereken hususlarda Anayasa"ya aykırılığının saptanması ise ilgili kanun veya kanun hükümlerinin yokluğunu değil, iptalini gerekli kılar.
Dava dilekçesinde 6524 sayılı Kanun"un Anayasa"ya aykırılığı yolunda ileri sürülen hususlar ile Kanun"da yer alan düzenlemelerin niteliği, Kanun"un varlık kazanmasını olanaksız kılan haller kapsamına girmediğinden, söz konusu kuralların Anayasa"ya uygunluk denetimi kapsamında ayrıntılı bir şekilde incelenmesini ve bu inceleme neticesinde varılacak sonuca göre ilgili kuralın iptalini ya da iptal isteminin reddini gerekli kılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Kanun"un tümünün yok hükmünde olduğunun saptanması isteminin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN bu sonuca farklı gerekçeyle katılmıştır.
B- Kanun"un Tümünün Şekil Bakımından Anayasaya Aykırı Olduğu Gerekçesiyle İptali İsteminin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Anayasa"nın 148. maddesinde öngörülen kanunların şekil bakımından denetiminin, işlemin yetki unsuru bakımından geçerliliğini denetim dışı bırakmış olduğunun düşünülemeyeceği, Anayasa Mahkemesi"nin şekil denetimi yetkisinin özünde, işlemi öncelikle “yetki”unsuru bakımından denetlemek yetkisinin saklı olduğu, teklif ve oylama çoğunluğuna ulaşılıp ulaşılmadığının ancak hukuken geçerli bir işlemle ilgili olarak değerlendirilebileceği, şekil denetimi kapsamında öncelikle işlemde “yetki unsuru” bakımından sakatlık olup olmadığının araştırılması gerektiği, “yetki” unsuru bakımından sakatlığın, işlemi “şekil” unsuru bakımından da sakatlayacağı, aksi düşüncenin Anayasa"nın kabûl edemeyeceği “yasama yetkisinin saptırılması” ve “fonksiyon gaspı” sonuçlarına yol açacağı ve yargısal bir işlemin teklif ve oylama çoğunluğuna uyulmak suretiyle TBMM tarafından kanun görünümünde yapılmasına ve şekil bakımından geçerli nitelik kazanmasına imkân tanıyabileceği, bu durumun ise “hukuk devleti” ve “kuvvetler ayrılığı” ilkeleri ile bağdaşmayacağı, teklif ve kabûl yeter sayıları bakımından sayısal açıdan Anayasa"ya uygun olmasına karşın, yetki unsuru bakımından Anayasa"dan kaynaklanmayan bir yetkinin Anayasa"nın 2., 6. ve 159. maddelerine aykırı bir biçimde kullanılması yoluyla gerçekleştirilen, hakimlere tanınan güvenceleri tamamen bertaraf eden ve “mahkemelerin bağımsızlığı” ilkesini ortadan kaldıran 6524 sayılı Kanun"un tümünün “şekil bakımından” iptal edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Anayasa"nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında, kanunların şekil bakımından denetlenmesinin, son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı hususu ile sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.
Anayasa"nın 148. maddesinin gerekçesinde de Genel Kurul tarafından yapılan son oylamadan önce vücut bulan şekil bozukluklarını Genel Kurulun bildiği veya bilmesi gerektiğinin varsayıldığı belirtilerek, son oylamadan önce yapılan şekil bozukluklarının iptale neden olamayacağı ifade edilmiş ve “Genel Kurulun oylama yapıp kanunu kabul etmesi, şekil bozukluğunu, o kanunu kabul etmemek için yeterli neden saymadığı yolunda bir iradi tecellisidir. En büyük organ genel kuruldur. Onun iradesi hilafına bir sonuç çıkarmak hukukun ana esaslarına aykırı düşer. Bu nedenle son oylamadan önceki şekil bozuklukları, iptal sebebi sayılmamıştır.”denilmiştir.
Anayasa"nın 148. maddesinin açık hükmü ve gerekçesi karşısında, kanunların şekil bakımından denetiminde, son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığından başka bir hususun esas alınmasına ve bu suretle kanunların şekil bakımından denetimlerinin yapılabilmesine olanak bulunmamaktadır.
Anayasa"nın “Toplantı ve karar yeter sayısı” başlıklı 96. maddesinde, ”Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz” denilmektedir.
6524 sayılı Kanun"un görüşülmesine ilişkin TBMM Genel Kurul tutanaklarının incelenmesinden, Kanun tasarısının tümü üzerindeki oylamanın açık oylama yöntemiyle yapıldığı ve kullanılan 238 oyun 210"unun kabul, 28"inin ret olduğu ve son oylamanın Anayasa"nın 96. maddesinde öngörülen çoğunlukla yapıldığı anlaşıldığından, Anayasa"nın 148. maddesine aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Anayasa"da öngörülen çoğunlukla son oylamasının yapıldığı açık olan ve şekil bakımından Anayasa"ya aykırılığı iddiasına gerekçe olarak dava dilekçesinde gösterilen diğer hususlar yönünden incelenme olanağı bulunmayan 6524 sayılı Kanun, Anayasa"nın 148. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
C- Kanun"un Anayasaya Aykırılığı İleri Sürülen Kurallarının İncelenmesi
1-Genel Açıklama
Egemenliğin kayıtsız şartsız Millete ait olduğu belirtilen Anayasa"nın 6. maddesinde, Türk Milletinin, egemenliğini, Anayasa"nın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanacağı kabul edilmiştir. Egemenliğin tezahürü ise yasama, yürütme ve yargı fonksiyonları ile gerçekleşmekte olup bu fonksiyonlar yasama, yürütme ve yargı organlarınca yerine getirilmektedir. Anayasa"nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve devredilemeyeceği; 8. maddesinde, yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasa"ya ve kanunlara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği; 9. maddesinde de yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı ifade edilmiştir.
Yasama, yürütme ve yargı fonksiyonlarının farklı organlarca yerine getirilmesi olarak tanımlanan kuvvetler ayrımı, Anayasa"nın Başlangıç"ının dördüncü paragrafında ifade edildiği üzere, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamını taşımamakta olup, belirli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliğinden ibaret bulunmaktadır.
Kuvvetler ayrımında, yasama ve yürütme arasındaki ilişkilerin niteliği hükümet sistemlerini belirlemekte iken, tüm demokratik hükümet sistemlerinde yargının, yasama ve yürütme karşısında bağımsızlığı kabul edilmektedir. Anayasa"nın 9. maddesinde yer alan, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı kuralında, söz konusu bağımsızlık vurgulandığı gibi, Anayasa"nın “Yargı” başlıklı bölümünde yer alan maddelerinde de bu husus ayrıntılı bir şekilde ifade edilmiştir.
Anayasa"nın “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinde, bağımsızlığın kapsamı şu şekilde belirlenmiştir:
“Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Anayasa"nın 139. maddesinde de, mahkemelerin bağımsızlığı ilkesinin bir uzantısı olan “hâkimlik ve savcılık teminatı” düzenlenmiştir:
“Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”
Hâkimlik ve savcılık mesleğini düzenleyen Anayasa"nın 140. maddesinde de, hâkimlerin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa edecekleri belirtilmiş ve özlük haklarının kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır:
“Hâkimler ve savcılar adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları olarak görev yaparlar. Bu görevler meslekten hâkim ve savcılar eliyle yürütülür.
Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.
Hâkim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Hâkimler ve savcılar altmışbeş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler; Askerî hâkimlerin yaş haddi, yükselme ve emeklilikleri kanunda gösterilir.
Hâkimler ve savcılar, kanunda belirtilenlerden başka, resmî ve özel hiçbir görev alamazlar.
Hâkimler ve savcılar idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlıdırlar.
Hâkim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idarî görevlerde çalışanlar, hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tâbidirler. Bunlar, hâkimler ve savcılara ait esaslar dairesinde sınıflandırılır ve derecelendirilirler, hâkimlere ve savcılara tanınan her türlü haklardan yararlanırlar.”
Anayasa"nın 159. maddesinde de adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygungörülmeyenlerhakkındakararverme,disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapmak ve Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak görevleri başta olmak üzere, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” esaslarına göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nun kurulması ve görev yapması öngörülmüştür:
“Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmiiki asıl ve oniki yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır.
Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun, dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, bir asıl ve bir yedek üyesi Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından, yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemişadlîyargıhâkim ve savcıları arasından adlî yargı hâkim vesavcılarınca,üçasıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.
Kurul üyeliği seçimi, üyelerin görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde yapılır. Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan Kurul üyeliğinin boşalması durumunda, boşalmayı takip eden altmış gün içinde, yeni üyelerin seçimi yapılır. Diğer üyeliklerin boşalması halinde, asıl üyenin yedeği tarafından kalan süre tamamlanır.
Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üyenin, birinci sınıf adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilecek Kurul üyeliği için her hâkim ve savcının; oy kullanacağı seçimlerde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilir. Bu seçimler her dönem için bir defada ve gizli oyla yapılır.
Kurulun, Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı dışındaki asıl üyeleri, görevlerinin devamı süresince; kanunda belirlenenler dışında başka bir görev alamazlar veya Kurul tarafından başka bir göreve atanamaz ve seçilemezler.
Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına aittir. Kurul Başkanı dairelerin çalışmalarına katılamaz. Kurul, kendi üyeleri arasından daire başkanlarını ve daire başkanlarından birini de başkanvekili olarak seçer. Başkan, yetkilerinden bir kısmını başkanvekiline devredebilir.
Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygungörülmeyenlerhakkındakararverme,disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.
Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerine yaptırılır. Soruşturma ve inceleme işlemleri, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle de yaptırılabilir.
Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.
Kurula bağlı Genel Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter, birinci sınıf hâkim ve savcılardan Kurulun teklif ettiği üç aday arasından Kurul Başkanı tarafından atanır. Kurul müfettişleri ile Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Kurula aittir.
Adalet Bakanlığının merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcılar ile adalet müfettişlerini ve hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçileri, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Adalet Bakanına aittir.
Kurul üyelerinin seçimi, dairelerin oluşumu ve işbölümü, Kurulun ve dairelerin görevleri, toplantı ve karar yeter sayıları, çalışma usul ve esasları, dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazlar ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.”
2- 6524 sayılı Kanun ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nda Yapılan Değişikliklere Yönelik İptal İstemlerinin İncelenmesi
a- Kanun"un 1. Maddesiyle 2802 sayılı Kanun"un 49. Maddesinin; Birinci Fıkrasında Yer Alan “aşmamak üzere” İbaresinden Sonra Gelmek Üzere “Bakanlıkça” İbaresinin Eklenmesinin, İkinci Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılmasının ve Dördüncü Fıkrasında Yer Alan “ilgisine göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca veya” İbaresinin Madde Metninden Çıkarılmasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, bilgi ve görgülerini artırmak, meslekleriyle ilgili staj ve araştırma yapmak, kurs, eğitim ve öğrenim görmek üzere seçilen ya da iç veya dış burstan yararlanan hâkim ve savcılar iledoktora yapmak üzere görevlendirilen hâkim ve savcıların Adalet Bakanlığınca yurtdışına gönderilebileceğinin öngörülmesi suretiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bu konudaki yetkisinin kaldırıldığı, yargı mensuplarının bu kapsamdaki eğitim faaliyetleri ve görevlendirmelerinin siyasal müdahalelerden uzak olmasının mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı açısından önemli olduğu, bu anlamda HSYK"nın devre dışı bırakılmasının hukuk devletinin en önemli unsurlarından olan kuvvetler ayrılığı ve mahkemelerin bağımsızlığı ilkelerine aykırı olduğu, yürütmenin yargısal işleyişlere müdahalesinin mümkün hale geldiği,HSYK"nın yargısal işleyişi planlama yetkisi ile 6087 sayılı Kanun"dan doğan hâkim ve savcılara izin verme yetkisinin elinden alındığı, hâkim ve savcıların bilgi ve görgülerini artırmak, meslekleriyle ilgili staj ve araştırma yapmak, kurs, eğitim ve öğrenim görmek ve doktora yapmak üzere görevlendirme yetkisinin Adalet Bakanlığına bırakılması halinde bu görevlendirme işleminin sadece Bakan"ın takdir ve tercihine göre tezâhür edeceği belirtilerek kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “aşmamak üzere” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlıkça” ibaresi eklenmiş, ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve dördüncü fıkrasında yer alan “ilgisine göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca veya” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun “Yurtdışında eğitim ve mali haklar” başlıklı 49. maddesinin ikinci fıkrasında hakim ve savcıların yurt dışına gönderilme yetkisi, görev yaptıkları yere bağlı olarak Adalet Bakanlığı ile HSYK arasında paylaştırılarak Bakanlığın merkez ve taşra teşkilâtında, bağlı ve ilgili kuruluşlarında, uluslararası kuruluş veya mahkemelerde ya da geçici yetki veya görevlendirme ile başka kurum, kurul veya kuruluşlarda görev yapan hâkim ve savcıların Bakanlıkça, diğer hâkim ve savcıların ise Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yurtdışına gönderilebilmesi kabul edilmiş iken, söz konusu fıkra 6524 sayılı Kanun"un 1. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış ve birinci fıkrada yapılan değişiklikle bu yetki, “Bilgi ve görgülerini artırmak, meslekleriyle ilgili staj ve araştırma yapmak, kurs, eğitim ve öğrenim görmek üzere seçilen ya da iç veya dış burstan yararlanan hâkim ve savcılar iki yılı; doktora yapmak üzere görevlendirilenler ise üç yılı aşmamak üzere Bakanlıkça yurtdışına gönderilebilir.” hükmüyle Adalet Bakanlığına verilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinde HSYK"nın görevleri, “Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygungörülmeyenlerhakkındakararverme,disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.” şeklinde belirtilmiştir.
Anayasa ile HSYK"ya verilen bu görevlerin, yasal düzenlemeler ile HSYK"nın görev alanının dışına çıkarılabilmesi olanaklı değildir. Dava konusu kural uyarınca hâkim ve savcıların, bilgi ve görgülerini artırmak, meslekleriyle ilgili staj ve araştırma yapmak, kurs, eğitim ve öğrenim görmek üzere belirli sürelerle yurtdışına gönderilmeleri ise Anayasa"nın 159. maddesi ile HSYK"ya verilen görevler arasında yer almamaktadır.
Anayasa"nın 159. maddesinde belirtilen görevler haricinde, yasal düzenlemeler ile de HSYK"ya görev verilebilmesi mümkün olmakla birlikte, bu konuda kanun koyucunun takdir yetkisinin bulunduğu ve HSYK"nın görevli kılınmasının zorunlu olmadığı açıktır.
Anayasa"nın 138. maddesinde “Mahkemelerin bağımsızlığı”, 139. maddesinde “Hâkimlik ve savcılık teminatı” ilkeleri yer almış; 140. maddesinin ikinci fıkrasında da, hâkimlerin görevlerini, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre yerine getirecekleri belirtilmiştir.
Hukuk devleti ilkesinin temel bileşenlerinden olan yargı bağımsızlığı, insan haklarının ve özgürlüklerinin başlıca ve en etkin güvencesidir. Mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi, hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını ifade etmektedir. Hâkimlerin görevlerinde bağımsızlıkları ise onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp, adaletin dolaylı dolaysız her türlü etki, baskı, yönlendirme ve kuşkudan uzak dağıtılması amacını gütmektedir. Yargının bir karakteri olan bağımsızlık, hâkimin, çekinmeden ve endişe duymadan, Anayasa"nın öngördüğü gereklerden başka herhangi bir dış etki altında kalmadan, yansız tutumla, özgürce karar verebilmesidir.
Hâkimlik teminatı da aynı amaca yönelik olup, hâkim ve savcıların azledilmelerine, kendileri istemedikçe Anayasa"da öngörülen yaştan önce emekliye ayrılmalarına, herhangi bir sebeple aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun bırakılmalarına engel oluşturmaktadır.
Gerek mahkemelerin bağımsızlığı,gerekse hâkimlik teminatı ilkeleri, yargılama faaliyetine ilişkin ilkeler olup, esas olarak adil bir yargılama sistemini sağlama amacını gütmektedirler.
Hakim ve savcıların belirli süre ile yurtdışına gönderilmelerinin ise yargılama faaliyeti ile bir ilişkisi bulunmamakta olup, hâkim ve savcıların yurt dışına gönderilmeleri konusunda HSYK"nın görevli kılınmamasının, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına aykırılığı da söz konusu değildir.
Öte yandan, dava konusu kuralla 2802 sayılı Kanun"un 49. maddesinin, bu madde uyarınca yurt dışına gönderilen hâkim ve savcılara yapılacak ödemeleri düzenleyen dördüncü fıkrasından “...ilgisine göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca veya...” ibaresinin çıkarılması hâkim ve savcıların yurt dışına gönderilmelerine ilişkin yukarıda belirtilen değişikliklerin devamı olup, söz konusu değişiklikler yönünden yapılan değerlendirmeler bu ibarenin çıkarılması yönünden de geçerli bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Erdal TERCAN bu görüşe katılmamışlardır.
b- Kanun"un 2. Maddesiyle Değiştirilen 2802 sayılı Kanun"un 50. Maddesinin Birinci Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, 6524 sayılı Kanun"un 1. maddesi ile getirilen düzenleme hakkındaki iddia ve beyanların bu madde yönünden de aynen geçerli olduğu belirtilerek kuralın Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile Anayasa"nın 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kural, hâkim ve savcıların dış temsilciliklerde, uluslararası mahkeme veya kuruluşlarda görevlendirilmelerini düzenleyen ve“Bakanlığın merkez ve taşra teşkilâtında, bağlı ve ilgili kuruluşlarında görev yapan hâkim ve savcıların, dış temsilciliklerde, uluslararası mahkeme veya kuruluşlarda görevlendirilmesi Bakan onayıyla; bunun dışında kalanların görevlendirilmesi ise muvafakatleri alınarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun izniyle Bakanlık tarafından yapılır.”hükmünü içeren 2802 sayılı Kanunun 50. maddesinin birinci fıkrasını “Hâkim ve savcıların, dış temsilciliklerde, uluslararası mahkeme veya kuruluşlarda muvafakatleri alınarak görevlendirilmesi Bakanlık tarafından yapılır.” şeklinde değiştirmiştir. Bir başka deyişle, belirtilen kurumlarda hâkim ve savcıların görevlendirilmeleri dava konusu kuralla yapılan değişiklik öncesinde de Adalet Bakanlığınca yapılmakla birlikte, kuralla Adalet Bakanlığının merkez ve taşra teşkilâtı ile bağlı ve ilgili kuruluşları dışında görev yapan hâkim ve savcıların Bakanlık tarafından görevlendirilmelerinden önce aranan HSYK"nın izin verme koşulu kaldırılmıştır.
6524 sayılı Kanun"un 1. maddesinin Anayasa"ya uygunluk denetiminde belirtilen gerekçeler, dava konusu kural yönünden de geçerli bulunmaktadır. Hâkim ve savcıların, dış temsilciliklerde, uluslararası mahkeme veya kuruluşlarda muvafakatleri alınarak görevlendirilmeleri, Anayasa"nın 159. maddesi kapsamında HSYK"nın görevleri arasında yer almadığı gibi, hâkim ve savcıların yurt dışında görevlendirilmeleri konusunda HSYK"nın izin verme yetkisinin öngörülmemesi, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına da aykırılık oluşturmaz.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
c- Kanun"un 3. Maddesiyle Değiştirilen 2802 sayılı Kanun"un 119. Maddesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerinin Adalet Akademisine bırakıldığı ve bu konuda HSYK"nın devre dışı kaldığı, bağımsız ve objektif olması gereken meslek içi eğitimlerin verilmesinde Adalet Bakanlığının belirleyici olacağı, eğitim programlarının doğrudan yargısal görevlerin yerine getirilmesiyle ilişkili olduğu, hukukun egemen olduğu demokratik ve insan haklarına saygı gösterilen devletlerde hâkim ve savcıların meslekleri sırasında aldıkları eğitimlerin doğrudan yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine göre verildiği, Akademinin tamamen yürütmenin kontrolüne verilip meslek içi eğitimlerin de bu kuruma verilmesinin yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığında önemli bir geriye gidiş olduğu, Kurulun meslek içi eğitim süreci dışında birincil derecede sorumlu organ olmaktan çıkartılmasının Anayasa"ya aykırı olduğu belirtilerek kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ının dördüncü paragrafı ile 2., 138., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kural, hâkim ve savcıların hak ve ödevi olan meslek içi eğitimlerinin Türkiye Adalet Akademisince yaptırılmasını ve bu eğitimin usul ve esaslarının, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşü alınarak Türkiye Adalet Akademisince hazırlanan yönetmelikte belirlenmesini öngörmektedir.
Türkiye Adalet Akademisi, 23.7.2003 günlü, 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu ile kurulan, adli ve idari yargı hâkim ve savcılarının meslek öncesi eğitimlerini yürütmek ve meslek içi eğitimi ve gelişmesi için kurslar açmakla görevli olan, tüzel kişiliğe sahip, bilimsel, idarî ve malî özerkliği olan bir kurumdur.
Türkiye Adalet Akademisinin hizmet birimleri arasında yer alan Eğitim Merkezi Başkanlığının, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarının, meslek öncesi ve meslek içi eğitimi ve gelişmesi için faaliyette bulunacağı öngörülmüş ve bu faaliyetlerin Meslek Öncesi Eğitimi Daire Başkanlığı ile Meslek İçi ve Hizmet İçi Eğitim Daire Başkanlığı eliyle yürütülmesi kabul edilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinde HSYK"ya verilen görevler arasında hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerinin HSYK tarafından yaptırılacağına ilişkin bir kural yer almadığından, bu konuda verilecek eğitimin ne şekilde ve hangi usullerle yapılacağını belirleme yetkisi kanun koyucuya aittir. Kanun koyucu tarafından, hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerinin Türkiye Adalet Akademisince yaptırılacağının öngörülmesi, bu yetkinin kullanımından ibarettir.
Kanun Tasarısının madde gerekçesinde, Türkiye Adalet Akademisinin, kamu tüzel kişiliğine sahip, bilimsel, idari ve mali özerkliği olan bir Kurum olmasına ve Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"nun “Görev” başlıklı 5 inci maddesinde adli ve idari yargı hâkim ve savcılarının meslek öncesi ve meslek içi eğitiminin, Türkiye Adalet Akademisi tarafından yapılacağının açıkça hüküm altına alınmasına atıfta bulunularak, kaynakların etkin ve verimli bir şekilde kullanılması için hâkim ve savcılara yönelik eğitim faaliyetlerinin tek elden planlanması ve yürütülmesi amacıyla bu değişikliğin yapıldığı belirtilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi Kanununun bir bütün olarak incelenmesinden, hâkim ve savcıların meslek içi eğitimleri de dahil olmak üzere eğitim konularında verilen görevler dolayısıyla, Akademinin bu alanda uzmanlaşmış ve yetkin bir kurum olduğu görülmektedir.
Kaldı ki hâkim ve savcılara verilecek meslek içi eğitimin usul ve esaslarının belirlenmesi aşamasında Türkiye Adalet Akademisince HSYK"nın görüşünün alınacağı da belirtilmek suretiyle HSYK"nın konuya ilişkin görüşlerinin Türkiye Adalet Akademisince gözetilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Hâkim ve savcılara verilecek meslek içi eğitimin niteliği ve Türkiye Adalet Akademisinin kuruluş amacı ile bilimsel, idari ve mali özerkliği dikkate alındığında, bu eğitimin Türkiye Adalet Akademisince verilmesinde, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine de aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, 138., 140. ve 159. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Erdal TERCAN bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ve 2. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
3- 6524 sayılı Kanun ile 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"nda Yapılan Değişikliklere Yönelik İptal İstemlerinin İncelenmesi
a- Kanun"un 7. Maddesiyle 4954 Sayılı Kanun"un 9. Maddesinin Değiştirilen Birinci Fıkrasının ve İkinci Fıkrasında Yer Alan “Yönetim Kurulunca” İbaresinin “Başkan tarafından”Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkeleri çerçevesinde görev yapan hâkim ve savcıların meslek öncesi eğitimlerinden sorumlu olan ve meslek içi eğitimlerini gerçekleştiren Adalet Akademisi"nin klasik eğitim kurumlarından farklı olduğu ve siyasi müdahalelere karşı korunaklı hale getirilmesi gerektiği, dava konusu kuralla Adalet Bakanının, Adalet Akademisinin işleyişini siyasi müdahalelere olanaklı hale getirebilecek yetkilerle donatıldığı, Akademinin idari özerkliği ve bilimsel özerkliğine son verilerek çoğulcu anlayışa dayalı temsili yapının ortadan kaldırıldığı ve Akademideki yapıyı şekillendirme yetkisinin tamamen Adalet Bakanına verildiği belirtilerek dava konusu kuralın Anayasa"nın Başlangıç"ının dördüncü paragrafı ile 2., 138. ve 140. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"nun “Başkan ve başkan yardımcıları” başlıklı 9. maddesinin birinci fıkrası bir bütün olarak, ikinci fıkrasında yer alan “Yönetim Kurulunca” ibaresi ise “Başkan tarafından” şeklinde değiştirilmiştir. Maddenin birinci fıkrasında, Başkanın, Bakan tarafından Yargıtay ve Danıştay üyeleri, birinci sınıf adli ve idari yargı hâkim ve savcıları ile bu sınıftan sayılanlar, hukuk profesörleri, en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar veya en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş birinci sınıf noterlerden muvafakatleri alınarak gösterilen üç aday arasından Bakanlar Kurulunca dört yıl süre ile seçilip görevlendirileceği veya atanacağı; başkan yardımcılarının ise yukarıda sayılanlar arasından Bakan tarafından görevlendirileceği veya atanacağı; süresi biten Başkanın bir dönem daha aynı usulle yeniden seçilip görevlendirilebileceği veya atanabileceği belirtilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise Başkanın özürlü veya izinli olması ya da geçici olarak görevinden ayrılması durumunda görev ve yetkilerinin, görevlendirdiği başkan yardımcısı tarafından yerine getirileceği ifade edilmiştir.
Dava konusu birinci fıkra, Türkiye Adalet Akademisi Başkan ve başkan yardımcılarının görevlendirilme veya atanmalarına ilişkindir. Başkan olarak atanmak veya görevlendirilmek için aranan nitelikler belirtildikten sonra bu nitelikleri taşıyanlar arasından muvafakatleri alınarak Adalet Bakanı tarafından aday gösterilen üç kişiden birinin Bakanlar Kurulunca Türkiye Adalet Akademisi Başkanı olarak atanacağı veya görevlendirileceği belirtilmiş, başkan yardımcısı olabilmek için de aynı nitelikler aranmakla birlikte başkan yardımcılarının Adalet Bakanı tarafından görevlendirilecekleri veya atanacakları öngörülmüştür.
Yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca kanun koyucunun Anayasa"ya aykırı olmamak kaydıyla her konuyu kanunla düzenleyebileceği kuşkusuzdur.
Türkiye Adalet Akademisi, kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek amacıyla, 4954 sayılı Kanun ile kurulan, tüzel kişiliğe sahip, bilimsel, idarî ve malî özerkliği olan bir kurumdur. 4954 sayılı Kanun"un 4. maddesinde, “Akademinin ilgili olduğu Bakanlık, Adalet Bakanlığıdır.” denilmek suretiyle de Türkiye Adalet Akademisi ile Adalet Bakanlığı arasındaki ilişki ortaya konulmuştur. Bir hizmet yerinden yönetim kuruluşu olan Akademi ile Bakanlık arasında vesayet ilişkisi bulunmaktadır.
Türkiye Adalet Akademisi"nin Başkan ve başkan yardımcılarının belirlenmesine ilişkin anayasal bir kural bulunmadığından, Akademi"nin Kanun"da belirtilen özerkliğinin kapsamı ve bu kapsamda Akademi Başkan ve başkan yardımcılarının hangi yöntemle göreve getirileceği ve bu süreçte vesayet makamına hangi yetkilerin tanınacağı hususlarında kanun koyucunun takdir yetkisinin bulunduğu açıktır.
Dava konusu kural incelendiğinde, gerek Akademi Başkanı, gerekse başkan yardımcısı olabileceklerin niteliklerinin kanun koyucu tarafından belirlendiği görülmektedir. Buna göre, Başkan veya başkan yardımcıları; Yargıtay ve Danıştay üyeleri, birinci sınıf adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları ile bu sınıftan sayılanlar, hukuk profesörleri, en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar veya en az yirmi yıl fiilen mesleği icra etmiş birinci sınıf noterler arasından belirlenecektir. Bunlar arasından Adalet Bakanı tarafından gösterilen üç adaydan birinin Bakanlar Kurulunca Adalet Akademisi Başkanı olarak atanması veya görevlendirilmesinde, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine aykırılık bulunmamaktadır. Adalet Akademisi başkan yardımcılarının, bu kişiler arasından Bakan tarafından atanması veya görevlendirilmesi bakımından da aynı değerlendirme geçerlidir.
Başkanın özürlü veya izinli olması ya da geçici olarak görevinden ayrılması durumunda görev ve yetkilerinin, görevlendirdiği başkan yardımcısı tarafından yerine getirilmesi de idari işleyişe ilişkin bir konu olup mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 138. ve 140. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ve 2. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
b- Kanun"un 8. Maddesiyle 4954 Sayılı Kanun"un Başlığıyla Birlikte Değiştirilen 11. Maddesinin Dördüncü Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Adalet Bakanı"nın Türkiye Adalet Akademisinin işleyişini siyasî müdahalelere olanaklı hale getirebilecek yetkilerle donatıldığı,Akademinin idarî özerkliği ile bilimsel özerkliğinin sona erdirilerek çoğulcu anlayışa dayalı temsilî yapının bertaraf edileceği, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerinin Türkiye Adalet Akademisinin teşkilatlanmasında da gözetilmesi gerektiği belirtilerek, kuralın Anayasa"nın Başlangıç"ının dördüncü paragrafı ile 2., 138., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4954 sayılı Kanun"un 11. maddesinde Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığının hizmet birimlerinin, Eğitim Merkezi Başkanlığı, İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Dış İlişkiler ve Projeler Daire Başkanlığı ile Bilimsel Çalışmalar ve Enformasyon Daire Başkanlığı olduğu belirtildikten sonra, dava konusu kuralla, daire başkanlıklarına birinci sınıfa ayrılmış adli ve idari yargı hâkim ve savcıları arasından muvafakatleri alınarak Bakan tarafından atama yapılacağı, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığına ise dört yıllık yüksek öğretim mezunlarından, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"na tabi görevlerde on iki yıl hizmeti bulunan ve aynı Kanun"un 48. maddesinde aranan şartlara sahip olanlar arasından da atama ya da görevlendirme yapılabileceği belirtilmiştir.
Anayasa"nın 140. maddesinin yedinci fıkrasında, “Hâkim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idari görevlerde çalışanlar, hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tabidirler.” denilmek suretiyle hâkim ve savcıların adalet hizmetindeki idari görevlerde çalışabilmeleri mümkün kılınmıştır. 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde de, Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında idari görevlerde çalışan hâkim ve savcılar, “hakim” ve “savcı” tanımı kapsamında sayılmıştır.
Bu kapsamda, Türkiye Adalet Akademisinin görev alanı gözetildiğinde, Başkanlığın hizmet birimleri olan daire başkanlıklarına mesleki bilgi ve tecrübelerinden yararlanmak maksadıyla birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcıların Akademide idari görevlere atama ya da görevlendirme yoluyla getirilebilmesinde Anayasa"nın 140. maddesine aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 140. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 138., ve 159. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
c- Kanun"un 9. Maddesiyle Değiştirilen 4954 Sayılı Kanun"un 12. Maddesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla yapılan değişiklik kapsamında Adalet Akademisi Genel Kurulundaki Adalet Bakanlığı temsilcisi sayısının sekizden onbire çıkarıldığı, Yargıtay üye sayısı dörtten ikiye ve Danıştay üye sayısı üçten bire düşürüldüğü ve üyeyi seçme yetkisinin genel kurullardan alınıp başkanlığa verildiği, Askeri Yargıtay ve HSYK üye sayısının bir olarak kaldığı, Akademi başkan yardımcılarının da Genel Kurulun üyesi haline getirildiği, Akademide görev yapan öğretim elemanları ile diğer kurumlardan akademide görevlendirilenler ve akademide sözleşmeli olarak çalışan emekli yüksek mahkeme üyeleri, üniversite öğretim üyeleri ve alanında uzman diğer kişilerin Genel Kurulda temsiline son verildiği, hâkim ve savcıların meslek öncesi ve meslek içi eğitimlerinde önemli bir yeri olan Adalet Akademisinin yargı bağımsızlığını teminat altına alacak şekilde kurgulanması gerektiği, Akademi Yürütme Kurulu üyeliklerinde yürütme organının doğrudan veya dolaylı müdahalesi ile seçilen üye sayılarının arttırılmasının Akademide yürütme organını daha etkin konuma getireceği, bu durumun özerk olması gereken Akademinin işleyişini siyasi müdahalelere açık hale getireceği, Genel Kurulun yirmiiki üyesinin Bakanlığın yetkisi dâhilinde belirlenmesinin yürütme organının bu kurullar üzerinde mutlak bir otorite haline gelmesine yol açacağı belirtilerek kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ının dördüncü paragrafı ile Anayasa"nın 2., 138. ve 140. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6524 sayılı Kanun"un 9. maddesiyle Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"nun “Genel Kurul” başlıklı 12. maddesi değiştirilmiş ve Akademi Genel Kurulunun oluşumu yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, Genel Kurul; Bakan, Bakanlık Müsteşarı, Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri Genel Müdürü, Hukuk İşleri Genel Müdürü, Kanunlar Genel Müdürü, Avrupa Birliği Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürü, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü, Eğitim Dairesi Başkanı ile dört yıl için seçilen,
- Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun biri hukuk daireleri, biri ceza daireleri üyeleri arasından seçeceği iki üye,
- Danıştay Başkanlık Kurulunun Danıştay üyeleri arasından seçeceği bir üye,
- Askerî Yargıtay Başkanlar Kurulunun Askerî Yargıtay üyeleri arasından seçeceği bir üye,
- Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulunun Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olan üyeleri arasından seçeceği bir üye,
- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kendi üyeleri arasından seçeceği bir üye,
- Bakanın, birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş; adli yargı hâkim ve savcıları arasından görevlendireceği dört, idari yargı hâkim ve savcıları arasından görevlendireceği iki üye,
- Yükseköğretim Kurulunun Türkiye"deki hukuk fakültelerinin öğretim üyeleri arasından seçeceği iki üye,
- Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunun en az on beş yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar arasından seçeceği bir üye,
- Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulunun birinci sınıf noterler arasından seçeceği bir üyeden,
oluşmakta, Akademi Başkan ve başkan yardımcıları da Genel Kurulun tabii üyeleri bulunmaktadırlar.
Türkiye Adalet Akademisi, anayasal bir kurum olmayıp, kanun ile kurulmuş ve tüzel kişilik verilmiş, bilimsel, idarî ve malî özerklik tanınmış bir kurumdur. Akademiye tanınan bu özerkliğin kapsamı da kanun koyucu tarafından belirlenmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunun oluşumu incelendiğinde, otuzbir üyeli bir Genel Kurul öngörüldüğü, bunlardan onbirinin Adalet Bakanlığı merkez teşkilatında görev yapan kişilerden oluştuğu, yüksek yargı organlarından beş üye, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Noterler Birliğinden birer üye, hukuk fakültelerinden iki üye, hâkim ve savcılardan altı üyenin bulunduğu, Akademi Başkan ve başkan yardımcılarının da doğal üye olduğu anlaşılmaktadır. Maddede yapılan değişiklikle Bakanlık temsilci sayılarının arttırılması, Yargıtay ve Danıştay temsilci sayılarının azaltılması, Akademinin öğretim görevlilerinin Genel Kurulda temsil edilmemeleri ya da yüksek yargı organlarının temsilcilerinin belirlenmesinde Başkanlık Kurulu ile Başkanlar Kurulunun yetkili kılınması gibi düzenlemelerde olduğu üzere, Genel Kurulun üye kompozisyonu ve seçimi usulünün yerindeliği tartışılabilir ise de bu hususlar kanun koyucunun takdirinde olup, dava konusu kuralı Anayasa"ya aykırı kılmamaktadır.
Söz konusu değerlendirmeler, Genel Kurul üyelerinden adli ve idari yargı hâkim ve savcılarını temsilen görev yapacak olanların Adalet Bakanı tarafından görevlendirilmesi yönünden de geçerlidir. Birinci sınıf olup birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri kaybetmemiş hâkim ve savcılar arasından yapılacak olması nedeniyle meslekte uzun süredir çalışan ve bilimsel güç ve yeteneği ile hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz etmiş olan kişiler arasından Bakan tarafından yapılacak görevlendirmelerde Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 138. ve 140. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ve 2. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
d- Kanun"un 20. Maddesiyle 4954 Sayılı Kanun"a Eklenen Geçici 12. Maddenin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, 6524 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesiyle Türkiye Adalet Akademisinin mevcut Başkan, başkan yardımcıları, Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu üyeleri ile görevlendirilen hâkim ve savcılar ve diğer personelin görevlerinin sona erdirildiği, idari görevlere atamaların idari makamlarca tesis edilmesi gereken tasarruflar olduğu ve kanunların soyut, genel, sürekli olması ilkesine de uymadığı, bir statüye atanmış olan kişilerin bu hukuki statüde bir değişiklik olmaksızın hukuk güvenliklerini ihlal edecek biçimde yasama tasarrufunda bulunulmasının Anayasa"ya aykırılık oluşturduğu, kişilerin yasama tasarrufuna karşı dava açma hakları bulunmadığından hak arama özgürlüklerini ortadan kaldırmak suretiyle yargı denetimini engellediği, yargının işleyişi ile çok sıkı bir bağlantısı olan Adalet Akademisinin oluşumunun yargı bağımsızlığını teminat altına alacak şekilde kurgulanması gerektiği, yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı açısından önemli bir konuma sahip olan Türkiye Adalet Akademisinin, Kanun"un yürürlüğe girmesiyle birlikte yürütmenin kontrolünde bir organ haline geleceği belirtilerek kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ının dördüncü paragrafı ile 2. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"na geçici 12. madde eklenmiş ve 6524 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Türkiye Adalet Akademisinde; Başkan, Başkan Yardımcıları, Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyeleri, Genel Sekreter, Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları, 23. madde uyarınca görevlendirilen hâkim ve savcılar ile diğer personelin görevlerinin sona ereceği belirtilmiştir. Maddenin diğer bölümleri, görevine son verilen kişilerin yeni görevlerine atanmalarına ilişkin kurallar ve Akademinin boşalan kadrolarına yeniden yapılacak atamalara ilişkin kurallardan oluşmaktadır. Buna göre, Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından; kadrosu Akademide bulunan diğer personel ise Adalet Bakanlığı tarafından görevlerinin sona erdiği tarihten itibaren on beş gün içinde kazanılmış hak aylık derecelerindeki başka bir göreve atanacak,Akademide geçici olarak görevlendirilen hâkim ve savcılar ile diğer personel ise kadrolarının bulunduğu yerlerde göreve başlayacaklardır. Keza, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde Bakan tarafından başkan yardımcıları ve daire başkanları atanacak, on beş gün içinde Bakan tarafından üç başkan adayı belirlenerek Bakanlar Kuruluna sunulacak ve ilk Bakanlar Kurulu toplantısında Başkanın atama ya da görevlendirilmesi yapılacaktır. Akademi Genel Kurul üyeleri de bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde seçilecek ve Başkanın daveti üzerine en geç bir ay içinde yapılacak ilk Genel Kurul toplantısında da Yönetim ve Denetim Kurullarının asıl ve yedek üyeleri seçilecektir.
Anayasa"nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin gereklerinden olan hukuki güvenlik ilkesi, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Anayasa"nın ‘Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” denilerek yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil bir yargılamanın ön koşulunu oluşturur.
Kamu personeli olarak görev yapan kişilerin bulundukları görevlerden alınmalarını gerektiren haklı bir neden olmadıkça görevlerine son verilememesi, hukuki güvenlik ilkesinin bir gereğidir. Kamu personelinin bulundukları görevden alınma ve başka bir göreve atanmalarının, haklarında bu yönde idari işlem tesis edilmesi ile gerçekleşmesi kural olmakla birlikte, hukuki ve fiili zorunluluk hallerinde bu hususlarda yasal düzenlemeler yapılabileceği de kabul edilmektedir. Söz konusu zorunluluklar nedeniyle getirilen ve ilgililerin kazanılmış haklarını ihlal etmeyen düzenlemeler, hukuki güvenlik ilkesine aykırılık oluşturmaz.
Kanun koyucu Anayasa"ya uygun olmak kaydıyla, kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin koşulları belirleyerek kadro düzenlemesi yapabilir. Kamu hizmetinin gerekleri yönünden ve kamu yararı amacıyla yeni kadrolar ihdas edebileceği gibi, mevcut bazı kadroları da kaldırabilir. Ayrıca, kamu idareleri ile kamu görevlileri arasındaki ilişkiler, kural tasarruflarla düzenlendiğinden, kamu görevlilerinin statülerine ilişkin yeni kurallar koyabilir ya da var olan kuralları değiştirebilir.
Kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden yapılandırılmaları kapsamında, teşkilat yapısı değiştirilen kurum ve kuruluşların bazı kadrolarında görev yapan kamu görevlilerinin görevlerinin sona erdirilerek başka kadrolara atanmalarının öngörülmesi, söz konusu hukuki ve fiilî zorunluluklar nedeniyle getirilen yasal düzenlemelerin bir örneğini oluşturmakta ve hak arama özgürlüğünün ihlaline yol açmamaktadır.
Bu durumda, ilgilerin başka kadrolara atanmalarının sebep unsuru, ilgili kurumun ya da kuruluşun yeniden teşkilatlandırılması olup yürürlükte bulunan kanunlara dayanılarak ve kamu görevlisinin öznel durumu dikkate alınarak idarece tesis edilen naklen atama işlemlerinden tamamen farklıdır. Söz konusu hukuki ve fiilî zorunluluklar nedeniyle kazanılmış haklar korunarak başka kadrolara atama yapılması, kanun koyucunun takdir alanı içindedir.
Öte yandan, dava konusu kuralla tek bir kişi hakkında bireysel nitelikte bir yürütme işlemi tesis edilmeyip, aksine genel ve soyut bir kural getirilmektedir. Soyut bir kuralın gerçekte tek bir kişiyi ya da sınırlı sayıda kişiyi ilgilendiriyor olması onun soyut niteliğini ortadan kaldırmaz. Bireysel nitelikte bir işlemden söz edilebilmesi için somut olarak bir kişinin hukuki durumunda değişiklik yapan bir irade açıklamasının bulunması gerekir. Dava konusu kuralla doğrudan bazı kişilerin hukuki durumunda değişiklik yapılmasına yönelik bir irade açıklamasında bulunulmadığından bireysel işlemin varlığından söz edilemez. Kuralda belirtilen kadrolarda görev yapan kişilerin hukuki durumlarının düzenlemenin sonucundan etkilenmiş olması, bu neticeyi değiştirmez.
6524 sayılı Kanun ile Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"nda yapılan değişikler incelendiğinde, Akademinin teşkilat yapısının büyük oranda değişikliğe uğradığı, Genel Sekreterlik ile Eğitim Merkezi Müdürlüğünün kaldırılarak Eğitim Merkezi Başkanlığı, İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Dış İlişkiler ve Projeler Daire Başkanlığı ile Bilimsel Çalışmalar ve Enformasyon Daire Başkanlığının kurulduğu, bu düzenlemenin bir sonucu olarak ilgili kadroların iptal edilerek yeni kadroların ihdas edildiği, Akademi Başkan, başkan yardımcıları ve Genel Kurul üyelerinin belirlenmesi başta olmak üzere atama, görevlendirme veya seçim usul ve esaslarında değişikliklere gidildiği anlaşılmaktadır.
Madde gerekçesinde bu husus, “Teklifle, Türkiye Adalet Akademisinin başkan, başkan yardımcıları, genel kurul, yönetim kurulu, denetim kurulu üyeleri ile Kanunun 23 üncü maddesi uyarınca görevlendirme usulünde değişiklik yapılması sebebiyle geçici maddeyle, yeni usule göre atama, seçim ya da görevlendirme yapılması amacıyla, mevcut görevlilerin görevlerinin sona ermesi düzenlenmektedir. Yine, Akademi Genel Sekreterliğinin kaldırılması ve Eğitim Merkezi Müdürlüğünün de yapısının değiştirilmesi sebebiyle bu birimlerde görevli olanların da görevleri sona erecektir. Anılan görevlilerin görevlerinin sona ermesi sonrasında Akademinin organlarının yeniden oluşturulması usulü ve süreci ile diğer hususlar da geçici maddeyle düzenlenmektedir” şeklinde ifade edilmiştir.
Dava konusu kural kapsamında bulunan kişilerin görevlerine son verilmesi, Adalet Akademisinin yapısal değişikliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan hukuki ve fiilî zorunluluklar sebebine dayanmakta, bu nedenle hukuki güvenlik ilkesinin ihlaline yol açmamaktadır.
Türkiye Adalet Akademisinde görev yapan hâkim ve savcıların yürüttükleri görevlerin idari görevler olması dolayısıyla, yargılama faaliyetleri yönünden geçerli olan mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerinin dava konusu kural bakımından ele alınabilmesi olanaklı değildir. Öte yandan, geçici yetki veya görevlendirmeyle başka bir kurum veya kuruluşta görevlendirilen hâkim veya savcıların asıl kadroları ile ilişikleri devam ettiğinden, Adalet Akademisinde görevlendirilen hâkim ve savcıların görevlendirilmelerinin sona erdirilmesi, bu kişilerin atamaya tâbi tutulmaları sonucunu doğurmamakta, kadrolarının bulunduğu asıl görevlerine dönmelerinden ibaret bulunmaktadır.
Geçiş hükmü niteliğindeki, Akademi Başkanı tarafından yapılması gereken işlerin Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü tarafından yürütülmesi, yeni yönetmeliklerin hazırlanması ve bu süre zarfında eski yönetmeliklerin Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmaya devam olunması, Akademi idari personeli için yapılacak atamalarda 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu"nda yer alan sınırlamaların uygulanmayacağı yolundaki kurallar, diğer yasal değişikliklerin bir sonucunu oluşturmakta olup, bu kurallarda da Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 2. ve 36. maddelerine aykırı değildir.İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile ilgisi görülmemiştir.
Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe katılmamışlardır.
4- 6524 sayılı Kanun"la 6087 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu"nda Yapılan Değişikliklere Yönelik İptal İstemlerinin İncelenmesi
6524 sayılı Kanun"la 6087 sayılı Kanun"da yapılan değişiklikler bir bütün olarak incelendiğinde, bazı maddelerde birbiri ile doğrudan ilgili olmayan birden fazla konuda düzenleme yapıldığı ve bazı maddelerde yapılan değişikliklerin ise diğer bazı maddelerdeki değişikliklerle ilgili olduğu anlaşıldığından, dava konusu kurallar, Anayasa"ya uygunluk denetimi bakımından daha işlevsel olacağı düşüncesiyle, madde numaraları sırası yerine, düzenledikleri konular esas alınarak değerlendirilmiştir.
a- Kanun"un 25. Maddesiyle Değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 8. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
aa- Anlam ve Kapsam
6087 sayılı Kanun"un 3. maddesinde HSYK"nın üç daire halinde çalışacağı belirtilmiş ve 9. maddesinde de söz konusu dairelerin görevleri belirlenmiştir. Her dairenin görevi diğer dairelerin görevlerinden farklı olup, Anayasa ve Kanun ile HSYK"ya verilen görevler işbölümü sonucu üç daire arasında paylaştırılmıştır.
Kanun"un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise dairelerin üye sayıları ve üyelerin geldikleri kaynaklar itibarıyla dairelere dağılımları öngörülmüştür. Buna göre;
- Birinci Daire; Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Yargıtaydan seçilen bir, adlî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilen üç, idarî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilen bir ve Cumhurbaşkanınca seçilen bir asıl üye,
- İkinci Daire; Yargıtay ve Danıştaydan seçilen birer, adlî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilen iki, idarî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilen bir ve Cumhurbaşkanınca seçilen iki asıl üye,
- Üçüncü Daire; Yargıtay ve Danıştaydan seçilen birer, Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca seçilen bir, adlî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilen iki, idarî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilen bir ve Cumhurbaşkanınca seçilen bir asıl üye,
olmak üzere yedişer üyeden oluşmaktadır.
Kanun"un 8. maddesinin dava konusu (2) numaralı fıkrasında ise, HSYK Başkanının, maddenin (1) numaralı fıkrasındaki esaslara göre üyelerin hangi dairede asıl ve tamamlayıcı üye olarak görev yapacağını belirleyeceği öngörülmüştür.
6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında dairelerin üye sayıları ve geldikleri kaynaklar itibarıyla üyelerin dairelere dağılım esasları öngörüldüğünden, dava konusu kuralla, üyelerin hangi dairede “asıl üye” olarak görev yapacağını belirleme konusunda HSYK Başkanına verilen yetkinin, bütün üyeler yönünden değil, aynı kaynaktan birden fazla üye seçilmesi durumunda bu üyelerin görev yapacağı dairenin belirlenmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Hukuki veya fiili nedenlerle dairelerin toplanmasına engel sayıda üye eksikliği oluşması durumunda, ilgili dairenin toplanmasını sağlamak amacıyla maddenin (1)numaralı fıkrasında öngörülen esaslara uygun olarak diğer dairelerden görevlendirilecek üyeyi ifade eden “tamamlayıcı üye”yi belirleme yetkisi de Başkana verilmiştir.
Buna göre, Adalet Bakanlığı müsteşarı ile Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca seçilen üye hariç diğer Kurul üyelerinin her birinin (Cumhurbaşkanınca seçilen dört üye, Yargıtayca seçilen üç üye, Danıştayca seçilen iki üye, adli yargı hâkim ve savcılarınca seçilen yedi üye ile idari yargı hâkim ve savcılarınca seçilen üç üyenin) asıl ve tamamlayıcı üye olarak görev yapacağı daire, HSYK Başkanınca belirlenecektir.
bb- Anayasa"ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla yürütme organının kendi görüşü doğrultusunda istediği üyeleri istediği dairelere ya da atama ve yetki konularında görevli Birinci Daireye görevlendirebilmesinin yolunun açıldığı, aynı zamanda dairelerin salt çoğunluğunu sağlayacak şekilde Adalet Bakanı tarafından oluşumuna imkân sağladığı, Genel Kuruldan alınan yetkilerin Adalet Bakanına devri ile Kurulun bir nevi Bakana bağlı bir kuruluş haline dönüştürülerek bağımsızlığının zedelendiği, dairelerin çalışmalarına katılmayacağı Anayasa"da açıkça belirtilen ve disiplin soruşturmalarına ilişkin Genel Kurul toplantılarına başkanlık edemeyeceği vurgulanan Kurul Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanının, tek başına çok önemli kararlara imza atacak olan daire üyelerini kanundaki esaslar dâhilinde dahi olsa kanunun olanak verdiği esneklik ve imkân çerçevesinde tek başına belirlemesinin kabul edilemeyeceği belirtilerek kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ının dördüncü paragrafı ile2., 138. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
HSYK, Anayasa"nın 159. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulacak ve görev yapacak olan HSYK, yirmiiki asıl ve oniki yedek üyeden oluşacak ve üç daire halinde çalışacaktır.
HSYK"nın idari bir kurul olmasına rağmen hâkim ve savcıları mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygungörülmeyenlerhakkındakararverme,disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapma, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki Adalet Bakanlığının tekliflerini karara bağlama konularında görevli ve yetkili olması gözetilerek, merkezi idare ile aralarında hiyerarşik bir ilişki öngörülmemiş ve “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” esaslarına göre kurulacağı ve çalışacağı belirtilmiştir. HSYK"nın mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre çalışması, HSYK üyelerine tanınan bir ayrıcalık olmayıp, HSYK"nın hakkında işlem tesis etmekle yetkili olduğu hâkim ve savcıların “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” esaslarına göre çalışmasının zorunlu ve doğal bir sonucudur. Hâkimler ve savcılar hakkında tasarrufta bulunma imkânı olan bir Kurulun bağımsız ve güvencesi olmaksızın, hakkında işlem yapılacak hâkim ve savcıların bağımsızlığından ve güvencesinden söz edilemez.
İdari bir kurul olmasına rağmen, Anayasanın 159. maddesi ile HSYK"nın görevli kılındığı konulardahâkim ve savcılar hakkında karar verme ve Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması ya da yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlama yetkilerinden kaynaklanan özellikli konumu nedeniyle de HSYK"ya Anayasa"nın “Yürütme” bölümünün “İdare”başlıklı kısmında değil, “Yargı” başlıklı bölümünde yer verilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinin ikinci fıkrasında HSYK"nın üç daire halinde çalışacağı belirtilmekle beraber, son fıkrasında dairelerin oluşumunun kanunla düzenleneceği ifade edilmiştir. Anayasa"da daire üyelerinin nasıl belirleneceğinden söz edilmemesi ve dairelerin oluşumunun kanunla düzenleneceğinin ifade edilmesi, dairelerin oluşumunun kanun koyucu tarafından belirlenmesini öngörmekle birlikte bu konudaki düzenleme yetkisini HSYK"nın anayasal konumunu gözeterek kullanması gerektiği kuşkusuzdur.
Anayasa"nın 159. maddesinde HSYK"nın mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev yapacağı belirtilmekle yetinilmemiş, aynı zamanda mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulacağı da ifade edilmiştir. HSYK Başkanlığı da HSYK"nın bir organı olmakla birlikte, bu görevin Anayasa"nın 159. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Adalet Bakanınca yürütüldüğü dikkate alındığında, bağımsız olarak kurulacağı ve görev yapacağı hususuna vurgu yapılan HSYK"nın yedişer üyeden oluşan dairelerinin yürütme organında görev yapan Başkan tarafından belirlenmesi, HSYK"nın oluşumunun Bakanlar Kurulunun bir üyesi olan Adalet Bakanı tarafından belirlenmesi sonucunu doğurmaktadır. Başkana verilen, dairelerin üyelerini belirleme yetkisinin, üyelerin dairelerini değiştirme yetkisini de kapsadığı kuşkusuzdur. Belirtilen hususlar, HSYK dairelerinin oluşumunda yürütmenin belirleyici olması anlamını taşımaktadır.
Üyelerin dairelerinin HSYK Başkanı olan Adalet Bakanı tarafından belirlenmesi, “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” yönünden gerek hâkim ve savcılar arasında, gerekse toplumda olumsuz bir algıya neden olabilecek nitelikte olup, bir hukuk devletinde böyle bir algının ortaya çıkmasına dahi sebep olabilecek bir düzenlemenin kabulü olanaklı değildir.
Öte yandan, Anayasa"nın 159. maddesinde “Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına aittir” denilmektedir. Başkanın diğer üyelerden farklı konumunun, yönetim ve temsile ilişkin görevinden kaynaklanması nedeniyle, diğer üyelerden farklı olarak kendisine verilen görev ve yetkilerin de Kurulun yönetimi ve temsili ile ilgisinin bulunması gerekmektedir. Dairelerin üyelerini belirlemek yetkisinin ise Başkanın, Kurulu temsil ve yönetim görevi ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, söz konusu görev ve yetki, Başkanın Anayasa"da belirlenen konumuna da uygun değildir.
Açıklanan nedenlere, kural Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
M. Emin KUZ bu sonuca farklı gerekçe ile katılmıştır.
Burhan ÜSTÜN, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL ile Zühtü ARSLAN bu görüşe katılmamışlardır.
Kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa"nın 2. ve 138. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
b- Kanun"un;
- 23. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 6. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasına Eklenen (d) Bendinin “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını ve...” İbaresinin,
- 24. Maddesiyle 6087 sayılı Kanunun 7. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının (h) Bendinde Yer Alan“Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını...” İbaresinin Madde Metninden Çıkarılmasının,
İncelenmesi
Dava konusu kurallar, HSYK Teftiş Kurulu Başkan ve başkan yardımcılarının atanmalarına ilişkin kurallardır. “Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarını atamak” görevi, 6087 sayılı Kanun"un 7. maddesinin HSYK Genel Kurulunun görevlerinin sayıldığı (2) numaralı fıkrasının (h) bendi kapsamından çıkarılmış, Kanun"un 6. maddesinin HSYK Başkanının görev ve yetkilerinin sayıldığı (2) numaralı fıkrasının (d) bendi kapsamına alınmıştır. Özetle, dava konusu kurallarla, Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının atama yetkisi HSYK Genel Kurulundan alınarak HSYK Başkanına verilmiştir.
Dava dilekçesinde, yargı bağımsızlığı açısından hâkim ve savcıların mesleki kariyerleri hakkında önemli etkisi olan müfettişler ve Teftiş Kurulunun doğrudan yürütmenin kuruldaki temsilcisi olan Adalet Bakanına ve dolayısıyla siyasal iktidara bağlandığı, Teftiş Kurulu Başkan ve başkan yardımcılarının atanmasında siyasi bir aktör olan Başkanın aktif rol almasının yargı bağımsızlığı üzerinde yürütme lehine kabul edilemez bir siyasal müdahale olduğu, söz konusu düzenlemenin kuvvetler ayrılığı ile mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine açıkça aykırı olduğu belirtilerek kuralların Anayasa"nın 2., 138. ve 140. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle dava konusu kural Anayasa"nın 159. maddesi yönünden de incelenmiştir.
Anayasa"nın “Hâkimlerin ve savcıların denetimi” başlıklı 144. maddesinin 2010 yılında 5982 sayılı Kanun ile değiştirilmesinden önceki halinde,hâkim ve savcıların denetiminin adalet müfettişlerince yapılacağı hususu şu şekilde belirtilmişti: “Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (Hâkimler için idari nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma, Adalet Bakanlığının izni ile adalet müfettişleri tarafından yapılır. Adalet Bakanı soruşturma ve inceleme işlemlerini, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle de yaptırabilir.”Anılan hüküm uyarınca 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun"da da Bakanlığın denetim birimi olarak Teftiş Kurulu Başkanlığı düzenlenmiş ve Bakanın emri ve onayıyla, adli ve idari yargı hâkim ve savcılarının görevlerini kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere (hâkimler için idari nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetlemek, hâkim ve savcıların görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve faaliyetlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırmak ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma yapmak görevi, Teftiş Kurulu Başkanlığının görevleri arasında sayılmıştır.
7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Kanun"la Anayasa"nın 144. maddesinde yapılan değişiklikle, adalet müfettişlerince yapılacak denetim, adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden denetimi ile sınırlandırılırken, Anayasa"nın 159. maddesinde yapılan değişiklikle de hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemlerinin HSYK müfettişlerince yapılacağı belirtilmiştir. Bu husus Anayasa değişikliğini öngören 5982 sayılı Kanun"un madde gerekçesinde, “Kurulun görevlerine ilave olarak getirilen en önemli yenilik ise, halen Adalet Bakanlığına ait olan hâkim ve savcıların denetlenmesi yetkisinin tamamen Kurula devredilmesidir.” şeklinde ifade edilmiştir. Müfettişlerin denetim yetkilerine ilişkin bu ayrım gözetilerek, Anayasa"nın 159. maddesinde Kurul müfettişlerini atama yetkisinin HSYK"ya, adalet müfettişlerini atama yetkisinin ise Adalet Bakanlığına ait olduğu belirtilmiştir.
HSYK Teftiş Kurulunun oluşumu ve görevleri, HSYK Kanunu"nun 14. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, Teftiş Kurulu, Teftiş Kurulu başkanı, başkan yardımcıları ve yeteri kadar başmüfettiş ve müfettiş ile bürolardan oluşmakta ve Teftiş Kurulunun görev ve yetkilerinin başında, “Adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarının görevlerini kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere (hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetlemek; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hâl ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırmak ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemlerini yapmak” gelmektedir.
Teftiş Kurulu Başkanının görev ve yetkileri ise Kanun"un 16. maddesinde şu şekilde belirtilmiştir:
- Teftiş Kurulunu temsil etmek, yönetmek, verimli, uyumlu ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak.
- Başkan yardımcıları arasındaki işbölümünü düzenlemek.
- Yokluğunda yerine vekâlet edecek başkan yardımcısını, başkan yardımcılarının da bulunmaması hâlinde vekâlet görevini yürütecek başmüfettişi belirlemek.
- Yıllık teftiş programı taslağını hazırlayarak Üçüncü Daireye sunmak, bu Daire tarafından alınacak Başkan oluru üzerine uygulanmasını sağlamak.
- Denetleme, araştırma, inceleme ve soruşturma olurları üzerine müfettişleri görevlendirmek ve uygulamayı takip etmek.
- Kanun, tüzük ve yönetmeliklerde gösterilen veya Başkan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak veya yaptırmak.
Teftiş Kurulu başkan yardımcılarının görev ve yetkileri de anılan maddeye göre şöyledir:
- Teftiş Kurulu Başkanı tarafından düzenlenecek işbölümüne göre verilen görevleri yürütmek.
- Teftiş Kurulu Başkanı tarafından verilen diğer görevleri yapmak veya yaptırmak.
Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulunun yönetimi ile görevli olup, yıllık teftiş programı taslağını hazırlamak ve uygun bulunması halinde bunu uygulamak gibi denetime ilişkin olarak verilen soyut ve genel görevler yanında, denetleme, araştırma, inceleme ve soruşturma olurları üzerine müfettişleri görevlendirmek ve uygulamayı takip etmek gibi fiilen gerçekleştirilen denetimler yönünden de görevli kılınmıştır. Teftiş Kurulu başkan yardımcılarının görevleri yönünden ise ayrıntılı bir düzenlemeye yer verilmediği görülmekle birlikte, Teftiş Kurulu Başkanı tarafından düzenlenecek işbölümüne göre verilen görevleri yürütmek görevi kapsamında denetim konuları ile ilgili olarak görevli bulundukları kuşkusuzdur.
Anayasa"nın 159. maddesinde, HSYK müfettişlerini atama yetkisinin HSYK"ya ait olduğu belirtilmiş, Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının atamalarına ilişkin özel bir düzenleme ise öngörülmemiştir.
Anayasa"nın 140. maddesinde, hâkimlerin “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” esaslarına göre görev yapacakları, hâkimlerin ve savcıların haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik hallerinin “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” esaslarına göre kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Anayasa"nın 144. ve 159. maddelerinde yapılan ve yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan değişiklikler sonucunda da; hâkim ve savcıların görevlerini kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemlerini yapacak müfettişlerin HSYK bünyesinde çalışmaları kabul edilmiştir.
HSYK bünyesinde oluşturulan Teftiş Kurulu Başkanlığınca yerine getirilen görev, idari bir görev olmakla birlikte, diğer kamu kurum ve kuruluşların teftiş kurulu başkanlıklarından farklı olarak, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre “yargı” erkinde görev yapan hâkim ve savcıların denetimine ilişkin olup, klasik teftiş kurullarından farklı bir özellik arz etmektedir.Hâkim ve savcıların denetiminin Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulundan alınarak HSYK Teftiş Kuruluna verilmesi ve bunun bir Anayasa değişikliği sonucu gerçekleşmesi de konunun önemini ve özelliğini göstermektedir. Müfettişlerin HSYK tarafından atanma yetkisi ya da müfettişlerin HSYK"ya bağlı çalışmaları, asıl olarak, denetime tabi olan hâkim ve savcılar yönünden bir güvence niteliğindedir.
HSYK Teftiş Kurulu Başkanının denetleme, araştırma, inceleme ve soruşturma olurları üzerine müfettişleri görevlendirmek ve uygulamayı takip etmek gibi fiilen gerçekleştirilen denetimler yönünden etkili görevleri de gözetildiğinde, Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının atanmalarının aynı zamanda Adalet Bakanı olan HSYK Başkanına bırakılması, bu yetkinin kullanılmasında yürütmenin etkili olması sonucunu doğurmaktadır ki, Anayasa koyucunun iradesinin bu yönde olmadığı açıktır. Kurula bağlı olarak görev yapan Teftiş Kurulunun da “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” esaslarına göre görev yapacağı kuşkusuzdur.
Müfettişlerin atama yetkisi HSYK"ya ait iken Teftiş Kurulu Başkan ve başkan yardımcılarını atama yetkisinin de evleviyetle HSYK"ya ait olması gerektiği açıktır. HSYK Başkanının Kurulu temsil ve yönetim görevi, HSYK"ya ait olan Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarını atama yetkisini kapsamamaktadır.
Dava konusu kuralların yer aldığı 6524 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesinden önce, Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının da Kanun"un 2. maddesinde ifade edilen “Kurul Müfettişi” tanımı içinde yer almakta iken, 6524 sayılı Kanun"la “Kurul Müfettişi” tanımından çıkarıldıkları anlaşılmakla birlikte, bu Kanun öncesi ve sonrası bakımından Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının görev ve yetkilerinde bir değişiklik olmadığı görülmektedir. Öte yandan, 6087 sayılı Kanun"un 16. maddesine eklenen (3) numaralı fıkra ile “Teftiş Kurulu Başkanı ve Teftiş Kurulu başkan yardımcıları Kurul müfettişlerinin sahip olduğu mali haklar dahil her türlü hak ve yetkiyi haizdirler” denilmek suretiyle bu kişilerin denetim yetkilerinin de varlığı kabul edildiğinden, müfettişlerin sahip olduğu her türlü yetkiye sahip olan Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının, müfettişlerin atanmalarına ilişkin Anayasa kuralı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açık olup, söz konusu atama görevinin HSYK Başkanına verilmesinde Anayasa"ya uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa"nın 140. ve 159. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.
Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL ile M. Emin KUZ bu görüşe katılmamışlardır.
Kurallar, Anayasa"nın 140. ve 159.maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden Anayasa"nın 2. ve 138. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
c- Kanun"un 33. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 16. Maddesine Eklenen (3) Numaralı Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının Adalet Bakanı tarafından atanmasının öngörülmesi nedeniyle yürütmenin etkisine açık olarak atamaları yapılan Teftiş Kurulu Başkanı ile başkan yardımcılarına Kurul müfettişleriyle aynı hak ve yetkilerin tanınmasının Anayasa"nın 159. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kural, Teftiş Kurulu Başkanı ve Teftiş Kurulu başkan yardımcılarının Kurul müfettişlerinin sahip olduğu malî haklar dahil her türlü hak ve yetkiye sahip olduklarını düzenlemektedir.
HSYK Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının atanmalarına ilişkin dava konusu kuralların Anayasaya uygunluğunun incelendiği yukarıdaki bölümde ayrıntılı olarak ifade edildiği üzere, Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının denetime ilişkin görev ve yetkileri gözetildiğinde, müfettişlerin sahip olduğu malî haklar dahil her türlü hak ve yetkiye sahip olmalarında Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, kural Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
d- Kanun"un 32. Maddesiyle Değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 15. Maddesinin İncelenmesi
aa- (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Teftiş Kurulu Başkan ve başkan yardımcılarının Başkan tarafından atanmasının kuvvetler ayrılığı ile mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine açıkça aykırı olduğu belirtilerek kuralın Anayasa"nın 2., 138. ve 140. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6087 sayılı Kanun"un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde, Teftiş Kurulu Başkan ve başkan yardımcılarının birinci sınıf hâkimler ve savcılar arasından muvafakatleri alınarak Başkan tarafından atanacakları, (b) bendinde ise HSYK başmüfettişlerinin, Teftiş Kurulunda fiilen beş yılını doldurmuş, birinci sınıfa ayrılmış ve birinci sınıfa ayrılma niteliklerini yitirmemiş olan müfettişler arasından, kıdem sırasına göre Genel Kurul tarafından atanması kurala bağlanmıştır.
6087 sayılı Kanun"un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen (d) bendi ile 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen (h) bendinde yer alan “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını ve...” ibarelerinin Anayasa"ya uygunluk denetiminde belirtilen gerekçeler, Kanun"un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi yönünden de geçerli olup, kural Anayasa"nın 140. ve 159. maddelerine aykırıdır.
Fıkranın (b) bendinde, Kurul başmüfettişlerinin Genel Kurul tarafından atanmasının öngörülmesinde ise mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkeleri ile Kurul müfettişlerini atama yetkisinin Kurula ait olduğu yolundaki Anayasa"nın 159. maddesine aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle Kanun"un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi, Anayasa"nın 140. ve 159. maddelerine aykırıdır.İptali gerekir.
Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL ile M. Emin KUZ bu görüşe katılmamışlardır.
Dava konusu kuralın (a) bendi, Anayasa"nın 140. ve 159.maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden Anayasa"nın 2. ve 138. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
Dava konusu kuralın (a) bendi dışında kalan bölümü ise Anayasa"nın 138., 140. ve 159. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
bb- (2) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Kurul müfettişlerini atama yetkisinin Genel Kurul"a ait olduğu yolundaki Anayasa hükmünün kanun ile sınırlandırılmasının mümkün olmadığı, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına göre çalışması gereken Kurulun müfettiş alımında Birinci Daire"nin teklif edeceği adaylar arasından seçim yapmak zorunda bırakıldığı, ilk toplantıda toplantı veya karar yetersayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda katılanların en yüksek oyunu alan kişinin atamasının yapılmasının Genel Kurulun salt çoğunlukla toplanması genel kuralı ile çelişki arz ettiği, asıl amacın yürütmenin aday seçimini kolaylaştırmak olduğu belirtilerek, kuralın Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile Anayasa"nın 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140.ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kural, Kurul müfettişlerinin, hâkimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az beş yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile Kurul müfettişliği hizmetinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday içinden muvafakatleri alınarak Genel Kurul tarafından atanacağını, ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda katılanların en çok oyunu alan kişinin atamasının yapılacağını hükme bağlamaktadır.
Anayasa"nın 159. maddesinde HSYK müfettişlerini atama yetkisinin Kurula ait olduğu belirtilmiştir. Maddede yer alan “Kurul” ifadesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu ifade etmektedir. Maddenin ikinci fıkrasında, Kurulun yirimiiki asıl ve oniki yedek üyeden oluşacağı ve üç daire halinde çalışacağı, son fıkrasında da Kurulun ve dairelerin görevinin kanunla belirleneceği belirtilmiştir.
Kurulun Anayasa"nın 159. maddesinde belirtilen görev ve yetkileri, “atama ve seçime ilişkin görev ve yetkileri” ile “hâkim ve savcıların özlük işleri ile mahkemelerin kaldırılması veya yargı çevrelerinin değiştirilmesiyle ilgili görev ve yetkileri” şeklinde gruplandırılabilir. Kurul"un atama ve seçime ilişkin görev ve yetkileri; dairelerin başkanlarını ve Kurulun başkanvekilini seçmek, Genel Sekreter adaylarını seçmek ve Kurul müfettişleri ile Kurulda çalıştırılacak hâkim ve savcıları atamaktır. Kurulun hâkim ve savcıların özlük işleri ile mahkemelerin kaldırılması veya yargı çevrelerinin değiştirilmesiyle ilgili görev ve yetkileri ise adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapmak, Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamaktır.
Anayasa ile Kurula verilen görevlerle ilgili olarak kanun koyucu tarafından dairelerin görevli kılınabilmesi mümkün bulunmaktadır. Bununla birlikte bu konuda yapılacak düzenlemeler, bu konularda Genel Kurulun son söz sahibi olmasını engelleyecek ya da iradesinin sınırlandırılmasına yol açacak nitelikte olamaz. Nitekim kanun koyucu tarafından yapılan düzenlemede,Kurulun “hâkim ve savcıların özlük işleri ile ilgili görev ve yetkileri”nin daireler arasında işbölümüne konu edildiği görülmekle birlikte, “dairelerin kararlarına karşı yapılan itirazları inceleyip karara bağlamak” görevi nedeniyle söz konusu konularda nihai söz sahibinin Genel Kurul olduğu ve vereceği kararlar yönünden ilgili daire kararının Genel Kurulun iradesini sınırlayıcı bir nitelik taşımadığı görülmektedir.
Anayasa ile Kurula verilen “atama ve seçime ilişkin görev ve yetkiler” yönünden de kanun koyucu tarafından yapılacak düzenlemelerde, Kurulun bu konudaki iradesine herhangi bir sınırlama getirilmemesi gerekmektedir.
Dava konusu kuralla, Kurul müfettişlerinin Genel Kurulca atanmasından önce, atama yapılacak her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından iki katı aday teklif edilmesi ve Genel Kurulun bu adaylar arasından atama yapması öngörülmüştür. Genel Kurul tarafından kurul müfettişliğine atama yapılmasından önce, atama yapılacak sayının iki katının Birinci Daire tarafından belirlenmesi ve bunlar arasından bir seçim yapmak zorunda bırakılması, Genel Kurulun iradesine müdahale niteliği taşımaktadır. Oysa bu görevin, herhangi bir sınırlayıcı kural olmaksızın Genel Kurul tarafından yerine getirilmesi zorunludur.
Anayasa koyucu, yürüttükleri görevin özelliğini de dikkate alarak müfettiş atamalarında yetkiyi Kurula vermiştir. Kanun koyucu tarafından Kurul müfettişi olarak atanacak adayları belirleme yetkisinin Birinci Daireye verilmesi ise Kurul müfettiş adaylarının ve dolaylı olarak Kurul müfettişlerinin, Birinci Dairenin salt çoğunluğunu oluşturan dört üye tarafından belirlenmesi sonucunu doğurmaktadır.
Anayasa ile Kurula verilen, Kurul müfettişlerini atama yetkisinin kullanmasını sınırlayıcı nitelikteki her müdahale Anayasaya aykırılık oluşturacağından, Kurul müfettişlerinin atanması bakımından Birinci Daire tarafından iki katı aday belirlenmesi de Anayasa"ya aykırıdır.
Öte yandan, HSYK Genel Kurulunun toplantı ve karar yeter sayısına ilişkin genel kurala, 6087 sayılı Kanun"un 29. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer verilmiş ve Kanundaki istisnalar hariç olmak üzere gerek toplantı yeter sayısı, gerekse karar yeter sayısı üye tam sayısının salt çoğunluğu olarak belirlenmiştir.
Dava konusu kuralla, Kurul müfettişliğine Genel Kurulca yapılacak atamalar yönünden ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda katılanların en çok oyunu alan kişinin atamasının yapılması kabul edilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinin son fıkrasında, Kurulun ve dairelerin toplantı ve karar yeter sayılarının kanunla düzenleneceği öngörülmüştür. Anayasa"nın söz konusu hükmü, yasal düzenlemede toplantı ve karar yeter sayısının bulunması zorunluluğuna işaret etmekte, bu sayının kanun koyucu tarafından belirlenmesi gereğini ifade etmektedir. “Yeter sayı” kavramı, toplanabilmek ve karar alabilmek için öngörülen belirli bir sayının varlığını ve bu sayıya ulaşılmasını gerekli kılmaktadır.
Dava konusu kuralda, hiçbir şekilde toplantı yeter sayısı belirlenmediği gibi, “katılanların en çok oyunu alanın atanması” sonucunu doğuran belirsiz, öngörülemeyen bir karar yeter sayısının söz konusu edilmesi, toplantı ve karar yeter sayılarının kanunla düzenleneceği yolundaki Anayasa hükmü ile bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile M. Emin KUZ bu görüşe katılmamışlardır.
Kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden Anayasa"nın Başlangıç"ı ile2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140.maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
cc- (3) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Bakanlık iç denetçilerini atama yetkisinin Adalet Bakanına ait olduğu, dava konusu kuralla iç denetçiliğe atanan kişilerin yalnızca Kurul tarafından atanılabilecek Kurul müfettişliğine atanabilmelerinin önünün açıldığı belirtilerek kuralın Anayasa"nın 159. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kural, Adalet müfettişliğinden Kurul müfettişliğine veya Bakanlık iç denetçiliğine, Kurul müfettişliğinden Adalet müfettişliğine veya Bakanlık iç denetçiliğine, Bakanlık iç denetçiliğinden Adalet müfettişliğine veya Kurul müfettişliğine ilgililerin muvafakatleri alınmak suretiyle atama yapılabileceğini, bu şekilde yapılacak atamalarda önceki denetim biriminde geçen sürenin yeni atanılan denetim biriminde geçmiş sayılacağı, Kurul müfettişi, Adalet müfettişi veya Bakanlık iç denetçisi olarak görev yaptıktan sonra bu görevlerinden ayrılanların yeniden müfettişliğe ya da iç denetçiliğe atanmaları durumunda da bu hükmün uygulanacağını belirtmektedir.
Anayasa"nın 159. maddesinde, Kurul müfettişlerini atama yetkisinin Kurula ait olduğu belirtilmektedir.
Dava konusu kural, Kurul müfettişliği, Adalet müfettişliği ile Bakanlık iç denetçiliği görevleri arasında geçiş yapılabilmesine olanak tanıyan bir düzenleme olup, Adalet müfettişliğinden veya Bakanlık iç denetçiliğinden, Kurul müfettişliğine atamalarda Kurulun atama yetkisini ortadan kaldırmamaktadır. Bir başka deyişle, söz konusu kadrolarda bulunan ve Kurul müfettişliğine atanma koşullarını taşıyan hâkim ve savcıları Kurul müfettişliğine atama yetkisi Kurula ait bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
e- Kanun"un 31. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 14. Maddesinde Yapılan Değişikliklerin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Teftiş Kurulunun doğrudan Bakanın gözetiminde olması ve Teftiş Kurulu Başkanının Başkan sıfatıyla Adalet Bakanına karşı sorumlu olmasının doğal sonucunun yürütme organının hâkim ve savcılar hakkındaki tüm denetimlere, yapılan inceleme, araştırma ve soruşturma işlemlerine doğrudan ya da dolaylı olarak müdahalesine ve yönlendirmesine imkân oluşturduğu ileri sürülerek kuralın Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
aa- (1) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “iki” İbaresinin “üç” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
6087 sayılı Kanun"un 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası, Teftiş Kurulunun oluşumunu düzenlemektedir. Buna göre, Teftiş Kurulu; Teftiş Kurulu Başkanı, üç başkan yardımcısı ile yeteri kadar Kurul Başmüfettişi ve müfettişi ile bürolardan oluşur. Dava konusu kuralla, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarının sayısı ikiden üçe çıkarılmıştır.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle dava konusu kural Anayasa"nın 128. maddesi yönünden incelenmiştir.
Anayasa"nın 128. maddesinde kamu görevlilerinin atanmalarının kanunla düzenleneceği öngörüldüğünden, bu kapsamda atama yapılacak Teftiş Kurulu başkan yardımcısı kadro sayısının kanunla belirlenmesinde Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, kural Anayasa"nın 128. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasaya aykırılığı ileri sürülen maddeler ile ilgisi görülmemiştir.
bb- (2) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “Üçüncü Daire Başkanının” İbaresinin “Başkanın” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
Dava konusu kuralda, Teftiş Kurulunun, “Başkanın” gözetiminde Kurul adına görev yapacağı ifade edilmiştir.
Anayasa"da, HSYK Teftiş Kurulunun oluşumuna ilişkin doğrudan bir kural bulunmamakla birlikte, Anayasada belirtilen Kurul müfettişlerince yerine getirilecek görevler Teftiş Kurulu Başkanlığının ana görevini oluşturmakta ve bu görevin en iyi şekilde yerine getirilebilmesi amacıyla Teftiş Kurulu Başkanlığı adı altında teftiş hizmetleri organize edilmektedir.
Bu itibarla, Anayasa"nın 159. maddesinde Kurul müfettişlerince yapılacağı belirtilen“Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemlerini yapmak” görevi, 6087 sayılı Kanun"da da Teftiş Kurulunun görev ve yetkilerinin başında kabul edilmiştir.
Kurula bağlı olarak kurulan Teftiş Kurulunun da mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev yapacağı açıktır. Nitekim, Kanun"un 14. maddesinin (5) numaralı fıkrasında, Teftiş Kurulu ile müfettişlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev yapacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla, Teftiş Kurulu ile müfettişlerinin, müfettiş olarak kanaatlerinin etkilenmesi, yönlendirilmesi ya da denetlenmesi söz konusu olamaz. Ancak, Teftiş Kurulunun verimli şekilde işlemesi ya da kurum içi koordinasyonun sağlanması amacıyla bir takım idari tedbirler alınması ve bu amaçla Başkana Teftiş Kurulunu gözetim yetkisi verilmesinde, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev yapan Teftiş Kurulu ile müfettişlerinin bağımsızlıklarını ya da tarafsızlıklarını engelleyen bir yön bulunmamaktadır.
Anayasa"nın 159.maddesinin yedinci fıkrasında, “Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına aittir” denilmiştir. Bir kurulun ya da kurumun yönetimi, o kurul ya da kurum bünyesinde faaliyet gösteren birimlerin verimli şekilde çalışmalarının gözetilmesini de kapsamaktadır. Bu nedenle,dava konusu kuralla, Kurul Başkanına, müfettişleri yönlendirme ve denetleme yetkisini kesinlikle içermeyen gözetim yetkisi verilmesinde Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
cc- (3) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “Kurula” İbaresinin “Başkana” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
6087 sayılı Kanun"un 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, Kurul müfettişlerinin görevlerini yerine getirirken Teftiş Kurulu Başkanına, Teftiş Kurulu Başkanının ise HSYK Başkanına (Başkana) karşı sorumlu olduğu belirtilmiştir. Teftiş Kurulu Başkanının görevini yerine getirirken HSYK Başkanına karşı sorumlu olmasına yol açan “Başkana” ibaresi, dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
“Sorumluluk”, bir görevin gereği gibi yerine getirilip getirilmediği yönünden yapılacak değerlendirmeyi ve bu değerlendirmenin sonucuna göre işlem yapılmasını gerektirir. Bir makamın diğer bir makama karşı sorumluluğu ise hiyerarşik nitelikteki ilişkilerde söz konusudur. Bu nedenle, Teftiş Kurulu Başkanının “Başkana” karşı sorumlu olması, Teftiş Kurulu Başkanı ile HSYK Başkanı arasında Anayasaya göre kurulması mümkün olmayan hiyerarşik bir ilişkinin varlığı anlamına gelir.
Teftiş Kurulu, HSYK"nın bir hizmet birimi olmakla birlikte, “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına” göre görev yapmakta olduğu gözetildiğinde, Teftiş Kurulu Başkanının, HSYK Başkanına karşı sorumlu olması Anayasanın 159. maddesinde yapılan değişikliğin amacıyla da bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
dd- (4) Numaralı Fıkrasının (c) Bendinde Yer alan “Kurul” İbaresinin “Başkan”Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
6087 sayılı Kanun"un 14. maddesinin (4) numaralı fıkrasında Teftiş Kurulunun görev ve yetkileri sayılırken “Kanun, tüzük ve yönetmeliklerde gösterilen veya Başkan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak” görevinin yer aldığı (c) bendindeki “başkan” sözcüğünün iptali istenilmiştir. Bir başka deyişle, Kanun, tüzük veya yönetmeliklerde gösterilenler görevler haricinde HSYK Başkanı tarafından Teftiş Kuruluna benzeri görevler verilebilmesi, dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
“Görev vermek”, astlık-üstlük ilişkisini içeren hiyerarşik ilişkilerde geçerli bir kavramı ifade etmekte ve böyle bir ilişkide üst astına görev verebilmektedir. Anayasa"nın 159. maddesinde düzenlenen HSYK"nın oluşumu ve konumu ile Kurul Başkanının yetkileri ve konumu gözetildiğinde, Başkan ile Teftiş Kurulu arasında hiyerarşik bir ilişkinin bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, Teftiş Kurulu Başkanının HSYK Başkanına karşı sorumlu olmasına ilişkin, Kanun"un 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yapılan değişikliğin incelendiği bölümde belirtilen gerekçelerle,Başkanın, HSYK adına görev yapan Teftiş Kuruluna, kanunda, tüzükte ve yönetmelikte belirtilenlere benzer görevler verebilmesi Anayasa"ya uygun bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
f) Kanun"un 33. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 16. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (e) Bendinde Yer Alan “ilgili daire başkanı” İbaresinin “Başkan” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
6087 sayılı Kanun"un 16. maddesinin Teftiş Kurulu Başkanının görev ve yetkilerinin sayıldığı (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan “ilgili daire başkanı” ibaresinin, “Başkan”şeklinde değiştirilmesi sonucunda, “Kanun, tüzük ve yönetmeliklerde gösterilen veya Başkan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak veya yaptırmak” görevi, Teftiş Kurulu Başkanına verilmiştir. HSYK Başkanı tarafından Teftiş Kurulu Başkanına görev verilebilmesini sağlayan kuralda yer alan “Başkan” sözcüğü, dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
Kural, içeriği itibarıyla 6087 sayılı Kanun"un 14. maddesinin (4) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan düzenlemeyle aynı mahiyette olduğundan, söz konusu kuralın Anayasa"ya uygunluk denetimi kapsamında yapılan inceleme, belirtilen gerekçeler ve ulaşılan sonuç 16. maddenin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yapılan değişikliğin Anayasa"ya uygunluk denetimi bakımından da geçerli bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
g)Kanun"un;
- 23. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 6. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasına Eklenen (d) Bendinde Yer Alan “...genel sekreter yardımcılarını atamak.” İbaresinin,
- 24. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 7. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının (h) Bendinde Yer Alan “...genel sekreter yardımcılarını,...” İbaresinin Madde Metninden Çıkarılmasının,
- 28. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 11. Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “Genel Kurul” İbaresinin “Başkan” Şeklinde Değiştirilmesinin,
İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Kurulun işleyişinde önemli bir konuma sahip olan genel sekreter yardımcılarının doğrudan yürütmenin Kuruldaki temsilcisi olan Adalet Bakanına ve dolayısıyla siyasal iktidara bağlandığı, söz konusu düzenlemenin kuvvetler ayrılığı, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine aykırı olduğu belirtilerek, Genel Kurul"a ait olan yetkinin yürütme organına devredilmesini öngören kuralın Anayasa"nın 2., 138. ve 140. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6087 sayılı Kanun"un 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (h) bendinde yapılan değişiklikle “genel sekreter yardımcılarını atamak” görevi Genel Kurulun görevleri arasından çıkarılmış, Kanun"un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen (d) bendi kapsamında bu görev Başkanın görev ve yetkileri arasında sayılmış ve Kanunun 11. maddesinin genel sekreter yardımcılarının atanmalarını düzenleyen(4) numaralı fıkrasında da “Genel sekreter yardımcıları, birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcılar arasından muvafakatleri alınarak Genel Kurul tarafından atanır” yolundaki kuralda yer alan “Genel Kurul” ibaresi “Başkan” olarak değiştirilmek suretiyle genel sekreter yardımcılarının Başkan tarafından atanmaları öngörülmüştür. Anılan maddelerin fıkralarında yapılan bu değişiklikler, dava konusu kuralları oluşturmaktadır.
Anayasa"nın 159. maddesinin onbirinci fıkrasında, HSYK"ya bağlı Genel Sekreterlik kurulacağı ve Genel Sekreterin birinci sınıf hâkim ve savcılardan Kurulun teklif ettiği üç aday arasından Kurul Başkanı tarafından atanacağı öngörülmüş, maddenin son fıkrasında Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Anayasa"da genel sekreter yardımcılarının atanmasına ilişkin bir kurala yer verilmediğinden bu hususta, Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevlerinin kanunla düzenleneceği yolundaki kural gereğince kanun koyucu tarafından düzenleme yapılacağı açıktır. Genel sekreter yardımcılarının atanmasında, Genel Sekreterin atanmasına ilişkin kuralların uygulanmasını zorunlu kılan bir hüküm de bulunmamaktadır.
Genel Sekreter, genel sekreter yardımcıları, tetkik hâkimleri ve bürolardan oluşan Genel Sekreterliğin görevleri 6087 sayılı Kanun"un 10. maddesinde şu şekilde belirlenmiştir:
- Kurulun büro işlemlerini yürütmek.
- Kurulun taraf olduğu adlî ve idarî davalar ile icra takiplerinde avukatlar vasıtasıyla Kurulu temsil etmek, davaları takip etmek, ettirmek, hukukî hizmetleri yürütmek.
- Hâkim ve savcıların sicilleri ile şahsî dosyalarını tutmak.
- Kurulun arşiv hizmetlerini yürütmek.
- Kanunlarla malî hizmet ve strateji geliştirme birimlerine verilen görevleri yapmak.
- Hâkim ve savcıların izin ve emeklilik işlemlerini yürütmek.
- Kurul üyeleri ile Kurulda görev yapanların özlük işlemlerini yürütmek.
- Kurulun görev alanıyla ilgili hususlarda Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin (UYAP) kullanılmasını sağlamak.
- Kanunlarda gösterilen veya Başkanlık, Genel Kurul veya daireler tarafından verilen diğer işleri yapmak.
Genel Sekreterliğin anılan görevleri kapsamında görev yapacak olan genel sekreter yardımcılarının bu görevlerinin idari niteliği gözetildiğinde, aksi yönde emredici bir kural bulunmaması nedeniyle, Kurulun yönetiminden sorumlu Başkan tarafından atanmalarının, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine aykırı olduğunun söylenebilmesi olanaklı değildir.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa"nın 138. ve 140. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralların, Anayasa"nın 2. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
h) Kanun"un 28. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 11. Maddesinin (5) Numaralı Fıkrasının;
aa) Değiştirilen (a) Bendinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Genel Sekreter tarafından yapılacak iş bölümüne Başkan"ın müdahale etmesinin Kurulun işleyişine hâkim olması gereken ve Anayasa"nın 159. maddesinin özünü teşkil eden mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine aykırı olduğu, Kurulun işleyişinde önemli yetkilere sahip olan Genel Sekreterlik yapısının yürütmenin müdahalesine ve yönlendirmesine açık hale getirilmesinin Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6087 sayılı Kanun"un 11. maddesinin (5) numaralı fıkrasının dava konusu (a) bendinde, genel sekreter yardımcılarının Genel Sekreterce hazırlanıp Başkan tarafından onaylanan işbölümüne göre çalışacakları belirtilmiştir. Bir başka deyişle, Genel Sekreterce hazırlanan işbölümünün Başkanca onaylanması koşulu getirilmiştir
Anayasa"nın 159. maddesinin son fıkrasında, Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Kanun koyucu, genel sekreter yardımcıları arasındaki işbölümünün Genel Sekreter tarafından hazırlanacağını öngörmekte, ancak bu işbölümünün uygulamaya geçmesi için Başkan tarafından onaylanması koşulunu getirmektedir.
Kurulun idarî ve malî işleri ile sekreterya hizmetlerini yerine getirmek üzere kurulan Genel Sekreterlikte, Genel Sekreter tarafından hazırlanan genel sekreter yardımcıları arasındaki işbölümünü onaylama yetkisinin, Kurulu yönetim ve temsil yetkisine sahip olan Kurul Başkanına verilmesinin, kanun koyucunun takdiri kapsamında getirilen bir kural olduğu anlaşılmaktadır. Genel sekreter yardımcıları arasındaki işbölümünün, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
bb) (c) Bendindeki “İlgisine göre daire başkanı ve” İbaresinin Madde Metninden Çıkarılmasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, daire başkanlarının dairelerin işleyiş ve sekreteryasına yönelik hizmetlerinin ilgili genel sekreter yardımcısı ile birebir yürütülmesi gereken hizmetler olduğu, dava konusu kuralla genel sekreter yardımcılarına daireler üzerinde yeni bir hiyerarşik konum verildiği belirtilerek, daire başkanlarının genel sekreter yardımcılarına görev vermesi yolunu kapatan kuralın “Kurula bağlı Genel Sekreterlik kurulur” hükmünü içeren Anayasa"nın 159. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6087 sayılı Kanun"un 11. maddesinin (5) nolu fıkrasının (c) bendinde yer alan, Genel sekreter yardımcıları, “ilgisine göre daire başkanı ve Genel Sekreter tarafından verilen görevleri yerine getirir.” kuralında 6524 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikle bu bentte yer alan “ilgisine göre daire başkanı ve” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve bu suretle anılan bent, genel sekreter yardımcıları, “Genel Sekreter tarafından verilen görevleri yerine getirir.” şekline dönüşmüştür.
Genel sekreterliğin görevleri, 6087 sayılı Kanun"un 10. maddesinin (2) numaralı fıkrasında sayılmış ve “daireler tarafından verilen diğer işleri yapmak”görevi de bunlar arasında yer almıştır. Söz konusu görev Genel Sekreterliğe verilmiş olup, Genel Sekreter tarafından hazırlanan işbölümü çerçevesinde bu görevin genel sekreter yardımcıları tarafından da yerine getirileceği açıktır. Bu çerçevede, daire başkanlarının Genel Sekreter yardımcılarına doğrudan görev verme yetkisinin kanun koyucu tarafından kaldırılmasının, Anayasa"nın 159. maddesinin son fıkrasında yer alan Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevlerinin kanunla düzenleneceği hükmü kapsamında kanun koyucunun takdir yetkisi içinde kaldığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
ı) Kanun"un 30. Maddesiyle Değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 13. Maddesinin (2) ve (3) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Kurulun kendi demokratik işleyişi içerisinde şekillenen bir yapının yetkisinde olan personel atama yetkisinin doğrudan Başkan sıfatıyla Adalet Bakanına bırakılmasının, Kurulun bağımsız şekilde faaliyette bulunmasına önemli bir engel teşkil edeceği, Kurulda görev yapacak personelin Kurulun işleyişinde sahip olduğu önem ve konum dikkate alındığında, siyasi yönlendirmeye ve yürütmenin etkisine açık bir personel yapılanması doğacağı belirtilerek kuralın Anayasa"nın 138. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun"un 13. maddesinin (2) numaralı fıkrasında; Kurul personelinin, naklen veya açıktan atama yoluyla atanacağı, naklen atamaların Başkan tarafından yapılacağı, açıktan ilk defa Devlet memurluğuna atanacakların Devlet memurluğuna giriş için yapılan merkezi sınavda başarılı sayılanlar arasından Başkan tarafından oluşturulan üç kişilik komisyonca yapılacak sözlü ve gerektiğinde uygulamalı sınav sonucuna göre Başkan tarafından atanacakları, yarışma sınavına ilan edilecek kadro sayısının beş katına kadar aday çağrılacağı, kurul personeli hakkında 657 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı veadalet uzman yardımcıları ve uzmanlarının muvafakatleri alınarak Başkan tarafından Kurulda görevlendirilebilecekleri; (3) numaralı fıkrasında da maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle dava konusu kural Anayasa"nın 7. maddesi yönünden incelenmiştir.
Anayasanın 7. maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği belirtilmiştir. Yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca kanun koyucunun Anayasa"ya aykırı olmamak kaydıyla her konuyu kanunla düzenleyebileceği kuşkusuzdur. Yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi gereğince de bir konuya ilişkin temel ilkelerin kanun koyucu tarafından belirlenmesi, çerçevenin çizilmesi, sınırsız ve belirsiz bir alanın yürütmenin düzenlemesine bırakılmaması gerekir.
Kurul personeli, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tâbi personeldir. 657 sayılı Kanun"un “Tarafsızlık ve Devlete bağlılık” başlıklı 7. maddesinde ise “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.” denilmiş ve bu kurala aykırı davranışlar yaptırıma tâbi tutulmuştur. Devlet memurları arasında bir ayrım yapılarak, Başkan tarafından atanan kişilerin siyasi yönlendirmeye ve yürütmenin etkisine açık bir personel yapısının doğmasına neden olacağının söylenebilmesi olanaklı değildir.
Kurul personelinin naklen veya açıktan atama yoluyla atanmasına ilişkin kurallar ile adalet uzman yardımcıları ile uzmanlarının Kurulda görevlendirilebilmelerine ilişkin kurallar, yasama yetkisinin genelliği ilkesi çerçevesinde kanun koyucu tarafından getirilen kurallardır.
Genel Sekreterliğe bağlı bürolar oluşturulması ve Kurul personelinin atanmasına ilişkin kuralların yer aldığı maddede, belirtilen konularda temel ilkelerin belirlendiği ye yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir yetki verilmediği anlaşıldığından, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesinin öngörülmesinde yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesineaykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa"nın 7. maddesine aykırı değildir. İptal istemlerinin reddi gerekir.
Kuralların, Anayasa"nın 138. ve 159. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.
i) Kanun"un 35. Maddesiyle Değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 29. Maddesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Genel Kurul gündemini belirleme yetkisinin Başkana ve dolayısıyla Bakana verilmesinin Kurul üyelerine ve dolayısıyla Genel Kurula tanınan anayasal ve yasal yetkilerin içinin boşaltılması anlamına geldiği, zira Genel Kurul ve üyeler hangi yetkilere sahip olursa olsun sonuçta bu yetkilerin kullanılabileceği konuların gündeme alınması gerektiği, gündemi belirleyecek olan Bakan olduğundan bu düzenleme ile Genel Kurul üyelerinin Bakanın belirlediği konularda yine Bakanın belirlediği yetkileri kullanabileceğini,adeta klasik memur konumuna getirilen üyelerin 159. madde gereği mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerinin sağladığı güvence içinde yetki kullanabilmelerinin mümkün olmadığı, Bakanın iradesi dışında yetki kullanamayacak olan üyelerin yargı mensuplarının oylarıyla demokratik bir şekilde seçilmesinin de bu noktada hiçbir öneminin kalmadığı, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulması ve görev yapması öngörülen HSYK"nın sevk ve idaresinin Adalet Bakanlığına bırakılmasının amaçlandığı, çoğulculuk anlayışının bertaraf edilmek suretiyle salt çoğunlukla toplanılmasının Bakanın etkin kılındığı diğer maddeler çerçevesinde yürütme lehine kararlar alınmasına yol açacağı, toplantı yeter sayısının onbeş olmasının hâkim ve savcılar yönünden daha güvenceli olduğu, toplantı gündeminin belirlenirken Başkanvekilinin görüşünün alınması kuralının kaldırıldığıbelirtilerek kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
aa) (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Kanun"un 29. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Başkanın, Genel Kurul gündemini tespit edeceği kurala bağlanmıştır.
Anayasa"nın 159. maddesine göre, Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına ait olduğundan, Genel Kurul gündeminin söz konusu yönetim yetkisi kapsamında Başkan tarafından belirlenmesinin Anayasa"nın 159. maddesine aykırı olduğunun söylenebilmesi olanaklı değildir.
Öte yandan, Genel Kurulun gündeminin belirlenmesi idari nitelikte bir iş olup bu görevin Başkan tarafından yerine getirilmesi, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev yapacağı teminat altına alınmış olan Kurulun, yürütme organına tâbi kılınması sonucunu doğurmayacağı gibi, Kurul iradesinin sınırlandırılması anlamını da taşımaz.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
bb) (2) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Kanun"un 29. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, Başkanın, gereken hâllerde veya üye tam sayısının salt çoğunluğunun, görüşülecek konuyu da belirten yazılı talebi üzerine Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırabileceği belirtilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesi uyarınca Başkanın, Kurulu yönetme yetkisi bulunmakla birlikte, Başkana verilen yönetim yetkisinin, HSYK"nın “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” esaslarına göre görev yapmasına engel oluşturmaması gerekir.
Dava konusu kuralla, üye tamsayısının salt çoğunluğunun, görüşülecek konuyu da belirten yazılı talebi ile başvurması halinde Başkanın Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırabileceği belirtilmek suretiyle, Başkana Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırmama yetkisi de tanınmaktadır. Bir başka deyişle, üye tamsayısının salt çoğunluğunun yazılı talebi halinde dahi, Başkan Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırmayabilecektir. Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırma yetkisinin mutlak suretle Başkanın takdirine bırakılması ve HSYK üyelerinin bu konudaki iradelerinin etkisiz kılınması, HSYK"nın “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” esaslarına göre görev yapmasını engelleyici nitelik taşımaktadır. Mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esasları, yalnızca karar aşamasında değil, HSYK"nın görev alanına giren konularda Genel Kurulun toplanması ve bu suretleKurulun anayasal görevlerini yerine getirmesinin sağlanması bakımından da önem taşımakta ve HSYK üyelerinin bu yöndeki iradelerinin tamamen Başkanın insiyatifine bırakılması, söz konusu esaslara aykırılık oluşturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı bulunarak iptal edildiğinden, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
cc) (3) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Kanun"un 29. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, Kanun"daki istisnalar hariç olmak üzere Genel Kurulun, üye tamsayısının salt çoğunluğuyla toplanacağı ve üye tamsayısının salt çoğunluğuyla karar alacağı belirtilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinin son fıkrasında, Kurulun ve dairelerin toplantı ve karar yeter sayılarının kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.
Kurulun yirmiiki asıl üyesinden oluşan Genel Kurulun toplantı ve karar yeter sayısı olarak üye tamsayısının salt çoğunluğunun öngörülmesi, üye tamsayısının yarısından bir fazlasıyla toplanılabilmesini ve karar alınabilmesini mümkün kılmaktadır. Bu durumun, Genel Kurulun iradesinin tezahürü bakımından olumsuz bir sonuç ortaya çıkarmasının söz konusu olmadığı ve Anayasa"nın 159. maddesi ile kanun koyucuya tanınan yetkinin kullanımından ibaret bulunduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
dd) (4) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Kanun"un 29. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, Genel Kurulun toplantı gündeminin, Başkan tarafından, işin önemine, ivedi veya süreli oluşuna göre düzenleneceği ve gündemin, toplantının yapılacağı gün ve saati, Kurulda görüşülecek işleri ve sırasını göstereceği ifade edilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinin son fıkrasında Genel Kurulun ve dairelerin çalışma usul ve esaslarının kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.
Genel Kurul toplantı gündeminin düzenlenmesi ve gündemde yer alması öngörülen hususlar, Genel Kurulun çalışma usul ve esasları kapsamında yer almakta ve bu nedenle yasa koyucu tarafından bu konuda Başkanın görevli ve yetkili kılınması suretiyle düzenleme yapılmasında Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan, dava dilekçesinde, toplantı gündeminin belirlenirken Başkanvekilinin görüşünün alınması kuralının kaldırıldığı belirtilmekte ise de gündem belirlenirken Başkanvekilinin görüşünün alınmasını zorunlu kılan anayasal bir düzenleme bulunmadığı gibi, gündemin Başkan tarafından belirlenmesi, Kurulun yönetiminin Başkana ait olması kuralına da aykırı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
ee) (5) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Kanun"un 29. maddesinin (5) numaralı fıkrasında, toplantı gündeminde değişiklik yapılmasının, ancak gündemin düzenlenmesinden sonra ivedi ve süreli işlerin ortaya çıkması hâlinde ve toplantı gününden en az bir gün önce Başkan veya üyelerden birinin yazılı talebi üzerine Genel Kurul üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ile olacağı, ivedi ve süreli olmayan taleplerin bu suretle ele alınamayacağı, gündemdeki işlerden birinin sırasından önce ya da sonra görüşülmesi, ertelenmesi veya gündemden çıkarılmasının aynı usule tâbi olduğu belirtilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinin son fıkrasında, Genel Kurulun ve dairelerin çalışma usul ve esaslarının kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.
Genel Kurul üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile gündemde değişiklik yapılması, Genel Kurulun iradesini esas alan bir düzenlemedir. Bununla birlikte, gündemde değişiklik kararı alınabilmesi için öngörülen ivedi ve süreli işlerin ortaya çıkması koşulu, belirtilen nitelikteki işlerin gecikmesini engellemek amacını gütmekte, toplantı gününden en az bir gün önce yazılı talepte bulunma koşulu ise ivedi ve süreli işlerin sağlıklı bir şekilde ele alınabilmesini, üyelerin bu konularda hazırlık yapabilmelerini sağlamaya yöneliktir. Bu itibarla, belirtilen amaçlarla yapılan kanuni düzenlemede Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
j) Kanun"un 23. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 6. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Değiştirilen (ç) Bendinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, ilgili dairenin teklifi üzerine hâkim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması işlemlerine Başkanın olur verme yetkisine ilaveten inceleme ve soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemlere de olur verme yetkisinin getirildiği, Başkanın Üçüncü Dairenin her türlü kararını veto edebilmesinin yolunun açıldığı belirtilerek, veto yetkisinin varlığı eleştirilirken bu yetkinin genişletilmesinin Anayasa"nın 159. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6087 sayılı Kanun"un Başkanın görev ve yetkilerini düzenleyen 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (ç) bendinde yapılan değişiklikle, “İlgili dairenin teklifi üzerine, hâkim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması işlemleri ile inceleme ve soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemlere olur vermek” Başkanın görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Anayasa"nın 159. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, “Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hâkimler için idari niteliktki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerine yaptırılır.” hükmü yer almaktadır.
Anayasa"nın anılan hükmü uyarınca, hâkim ve savcılar hakkında araştırma ve gerektiğinde inceleme ve soruşturma işlemlerinin Kurul müfettişlerine yaptırılabilmesi için ilgili dairenin teklifi ve HSYK Başkanının oluru gerekmektedir. Bu iki koşulun gerçekleşmemesi halinde, hâkim ve savcılar hakkında inceleme ve soruşturma yapılabilmesine olanak bulunmamaktadır.
Nitekim, Anayasa"nın 159. maddesinde 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin gerekçesinde, hâkim ve savcıların haklarında inceleme ve soruşturma izni verilmesi yetkisinin Adalet Bakanına ait olması hususunun iç ve dış kamuoyunda eleştiri konusu yapıldığı belirtilerek “Kurulun görevlerine ilave olarak getirilen en önemli yenilik ise, halen Adalet Bakanlığına ait olan hâkim ve savcıların denetlenmesi yetkisinin tamamen Kurula devredilmesidir. Yine hâkim ve savcılar hakkında inceleme ve soruşturma izni, Kurulun ilgili dairesinin teklifi üzerine, Kurul Başkanının oluruyla verilecektir” denilmiştir.
6524 sayılı Kanun"la 6087 sayılı Kanun"un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (ç) bendinde değişiklik yapılmadan önceki, Başkanın “İlgili dairenin teklifi üzerine, hâkim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma işlemlerine olur vermek” görev ve yetkisi, söz konusu değişiklikle ““İlgili dairenin teklifi üzerine, hâkim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması işlemleri ile inceleme ve soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemlere olur vermek” görev ve yetkisine dönüşmüştür. Kanun Tasarısında yer almayan bu değişiklik, TBMM Adalet Komisyonunca metne dahil edilmiş, TBMM Genel Kurulunda verilen bir önergenin kabulüyle metinde yer alan “araştırma” sözcüğünün bentten çıkarılmasıyla dava konusu kural bugünkü şeklini almıştır.
Adalet Komisyonunca maddede yapılan değişiklik gerekçesinde kuralın tekrar edilmesi yoluna gidilmiş, TBMM Genel Kurulunda verilen değişiklik önergesinin gerekçesinde ise“Önergeyle, ilgili dairenin teklifi üzerine hakim ve savcılar hakkında inceleme ve soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemlere “olur” vermek görevi Kurul Başkanına bırakılmakta; araştırma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemlere olur vermek ise Başkanın görev alanı dışına alınmaktadır.” denilmiştir. Söz konusu gerekçeler, kuralın anlam ve kapsamını açıkça ortaya koymaktan uzak bulunmakla birlikte dava konusu kuralın, hukuki sonuçları itibarıyla 6524 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önceki kuraldan farklı olmadığı, “inceleme ve soruşturma işlemleri”nin gerek inceleme ve soruşturma yapılması işlemlerini, gerekse inceleme ve soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemleri kapsaması nedeniyle, dava konusu kuralla bu konuda ortaya çıkabilecek tartışmaları önleyici, açıklayıcı nitelikte bir düzenleme getirildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu kural, önceki kuraldan farklı ve yeni hukuki bir durum doğurmadığından, hâkim ve savcılar hakkında inceleme ve soruşturma yapılabilmesi için ilgili dairenin inceleme ve soruşturma yapılması yolunda teklifte bulunması zorunlu olup, ilgili dairenin bu yönde bir teklifi olmaksızın Başkan tarafından inceleme ve soruşturma izni verilebilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
k) Kanun"un 37. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 36. Maddesinde Yapılan Değişikliklerin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Kurulun seçimle gelen üyeleri hakkında yürütülecek disiplin soruşturmasının Başkan tarafından yapılmasının ve soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde soruşturma kurulunun Başkan tarafından görevlendirilmesinin öngörüldüğü, hâkimler ve savcılar hakkında atama, yetki, terfi, disiplin gibi işlemler hakkında karar verecek olan Kurul üyeleri üzerinde Adalet Bakanının bu ölçüde bir yetkiye sahip olmasının başta kuvvetler ayrılığı olmak üzere yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine aykırı olduğu, yürütmenin bir üyesi olan Adalet Bakanına yargılama yetkisini kullanacak olan bağımsız mahkemeler üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak bir tasarruf yetkisi verildiği, bu düzenlemenin Anayasada düzenlenen “yargı yetkisi”ne, “kuvvetler ayrılığı” ilkesine, “mahkemelerin bağımsızlığı” ilkesine aykırı olduğu belirtilerek kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
aa) 36. Maddenin Değiştirilen (1) ve (3) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi
6087 sayılı Kanun"un 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Kurulun seçimle gelen üyelerinin, disiplin suçu oluşturan eylemleri sebebiyle, haklarında yürütülecek disiplin soruşturmasının Başkan, disiplin kovuşturmasının Genel Kurul tarafından bu Kanun hükümleri uyarınca yapılacağı, (3) numaralı fıkrasında, Başkanın, ihbar veya şikâyetle ilgili olarak, doğrudan veya yaptırdığı inceleme sonucuna göre soruşturma açılmasına yer olmadığına ya da soruşturma açılmasına karar vereceği, soruşturma açılmasına karar vermesi halinde üyeler arasından üç kişilik bir soruşturma kurulu görevlendireceği, yaşça büyük olan üyenin soruşturma kuruluna başkanlık edeceği kurala bağlanmıştır.
Anayasa"nın 159. maddesinde Kurulun yirmiiki asıl üyesinin bulunduğu belirtilmiştir. Adalet Bakanı sıfatıyla Başkan, yirmiiki üyeden biridir. Başkanı diğer üyelerden ayıran özelliği, Kurulun yönetimi ve temsili yetkisine sahip olmasıdır. Söz konusu yönetim ve temsil görev ve yetkisi dışında, Başkanın Kurulun diğer üyelerine karşı bir üstünlüğü bulunmamaktadır. Başkanın aynı zamanda yürütme organında yer alması, kanun koyucunun Başkan ile Kurul üyeleri arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallarda göstermesi gereken özenin de sebebini oluşturmaktadır.
Dava konusu kurallar, kurul üyelerinin disiplin soruşturma ve kovuşturmaları yönünden bir ayrım yapılmak suretiyle kovuşturmalarda Genel Kurulu görevli ve yetkili kabul ederken, soruşturmalarda Başkanı görevli ve yetkili kabul etmiştir. Soruşturma ve kovuşturma evreleri, farklı nitelikte evreler olmakla birlikte, Kurul üyelerinin konumları itibarıyla soruşturma ve kovuşturma yapmaya görevli ve yetkili makamın Genel Kurul olması gerekmektedir.
Bu çerçevede, Kurul üyeleri hakkında disiplin soruşturması açılıp açılmamasına Başkanın karar vereceği, soruşturma açılması halinde soruşturma kurulunu Başkanın oluşturacağı yolundaki düzenlemeler, Anayasa"nın 159. maddesi ile Başkana verilen yönetim ve temsil görevini aşan, Başkanı Kurul üyelerinin disiplin amiri konumuna sokan, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esasları ile bağdaşmayan düzenlemelerdir.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kurallar, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı bulunarak iptal edildiğinden, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
bb) 36. Maddenin (5) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “Genel Kurula” İbaresinin “Başkana” Şeklinde Değiştirilmesinin ve Değiştirilen (6) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
6087 sayılı Kanun"un 36. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yapılan değişiklik ile soruşturma kurulunun, yaptığı soruşturmayı, elde ettiği bilgi ve delilleri gösteren ve bunlara göre disiplin cezası verilmesine yer olup olmadığı hakkındaki kanaatini belirten bir rapor hazırlayarak, rapor ve eklerini “Başkana” vereceği; (6) numaralı fıkrasında, Başkanın, soruşturma sonucunu ilgiliye yazılı olarak bildireceği ve dosyayı kovuşturma işlemlerinin yürütülmesi için Genel Kurula sunacağı, Genel Kurulun kovuşturma aşamasına ilişkin olarak bizzat veya vekili aracılığıyla sözlü ya da yazılı savunmasını yapmak üzere ilgiliye yedi günden az olmamak üzere süre vereceği kurala bağlanmıştır.
Dava konusu kurallar kapsamında, soruşturma kurulunca hazırlanan raporun Başkana verilmesi ile Başkanın soruşturma sonucunu ilgiliye bildirmesi ve dosyayı Genel Kurula sunması, Kurul üyelerinin disiplin soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin esasına ilişkin olarak Başkana yetki verilmesi anlamını taşımamakta, Başkanın Kurulu temsil etme ve yönetme yetkisi kapsamında yer almaktadır. Anılan kurallarda, Başkanın herhangi bir takdir hakkı bulunmamakta, ilgiliye bildirim ve dosyanın Genel Kurula tevdii görevi verilmektedir.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralların, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
cc) 36. Maddenin (10) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “Kurul tarafından” İbaresinin “yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve Genel Kurul tarafından” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
Dava konusu kuralın yer aldığı fıkrada, Kurulun seçimle gelen üyelerinin, Kurul üyesi olmadan önceki eylemlerinden dolayı disiplin soruşturma veya kovuşturmalarının maddede belirtilen usule göre Başkan ve Genel Kurul tarafından, bulunduğu aşamadan itibaren, bu Kanundaki usul çerçevesinde, ilgililerin özel kanunlarındaki hükümleri esas alınmak suretiyle karara bağlanacağı belirtilmiştir. “...yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve Genel Kurul tarafından...” ibaresi, dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
Söz konusu kural, maddenin önceki fıkralarındaki düzenlemelere atıfta bulunarak, bu fıkralara göre Başkanın yetkili kılındığı durumlarda Başkan tarafından, Genel Kurulun yetkili kılındığı durumlarda Genel Kurul tarafından işlem yapılacağını belirtmektedir.
Soruşturma aşamasına ilişkin olarak Başkana verilen ve 36. maddenin (1) ile (3) numaralı fıkralarında yer alan yetkilerin iptaline yol açan gerekçeler, (10) numaralı fıkradaki “...yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve...” ibaresi için de aynen geçerli olduğundan iptali gerekmektedir.
Dava konusu kural içeriğinde yer alan “...Genel Kurul tarafından...” ibaresi ise disiplin soruşturma ve kovuşturmalarında, Genel Kurulun görevli ve yetkili kılındığı önceki fıkra hükümlerine atıfta bulunmakta olup, soruşturma ve kovuşturmalarda Genel Kurulun görevli ve yetkili olması asıl olduğundan, bu ibarede Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Kanun"un 36. maddesinin (10) numaralı fıkrasında yer alan “...yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve Genel Kurul tarafından...” ibaresinden;
- “...yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve...” ibaresi, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
- “...Genel Kurul tarafından...” ibaresi, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
l) Kanun"un 38. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 38. Maddesinde Yapılan Değişikliklerin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Kurulun seçimle gelen üyelerinin görevleriyle ilgili suçları ile kişisel suçları hakkında yürütülecek soruşturmanın Başkan tarafından yapılmasının ve soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde soruşturma kurulunun Başkan tarafından görevlendirilmesinin öngörüldüğü, hâkimler ve savcılar hakkında atama, yetki, terfi, disiplin gibi işlemler hakkında karar verecek olan Kurul üyeleri üzerinde Adalet Bakanının bu ölçüde bir yetkiye sahip olmasının başta kuvvetler ayrılığı olmak üzere yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine aykırı olduğu, yürütmenin bir üyesi olan Adalet Bakanına yargılama yetkisini kullanacak olan bağımsız mahkemeler üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak bir tasarruf yetkisi verildiği, bu düzenlemenin Anayasa"da düzenlenen “yargı yetkisi”ne, “kuvvetler ayrılığı” ilkesine, “mahkemelerin bağımsızlığı” ilkesine aykırı olduğu belirtilerek kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
aa) 38. Maddenin Değiştirilen (1) ve (3) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi
6087 sayılı Kanun"un 38. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Kurulun seçimle gelen üyelerinin görevleriyle ilgili suçları ile kişisel suçları hakkındaki soruşturma izni işlemlerinin Başkan, kovuşturma izni işlemlerinin Genel Kurul tarafından, kovuşturma açılması kararı ve kovuşturma mercilerinin belirlenmesinin ise gösterilen yetkili merciler tarafından bu Kanun hükümleri uyarınca yapılacağı; (3) numaralı fıkrasında ise Başkanın suç ihbar veya şikâyetini doğrudan ya da inceleme yaptırdıktan sonra soruşturma açılmasına yer olmadığına ya da soruşturma açılmasına karar vereceği, soruşturma açılmasına karar vermesi hâlinde üyeler arasından, üç kişilik bir soruşturma kurulu seçeceği ve yaşça büyük olanın soruşturma kuruluna başkanlık edeceği öngörülmüştür.
Dava konusu kurallar, soruşturma aşamasında Başkana verdiği görevler ve yetkiler itibarıyla Kanun"un 36. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkralarında yer alan düzenlemeler ile aynı mahiyettedir. Bu nedenle anılan fıkralarda yapılan değerlendirmeler ve ulaşılan sonuç, dava konusu kurallar yönünden de geçerli bulunmaktadır. Bununla birlikte adli suçlar ile ilgili soruşturmanın, disiplin soruşturmasından daha ağır sonuçlarının bulunması nedeniyle, disiplin soruşturmasında Başkanın yetkileri yönünden belirtilen Anayasa"ya aykırılık hususlarının, adli soruşturmadaki Başkanın yetkileri yönünden evleviyetle geçerli olduğu açıktır.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kurallar, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı bulunarak iptal edildiğinden, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
bb) 38. Maddenin Değiştirilen (5) ve (10) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi
6087 sayılı Kanun"un 38. maddesinin (5) numaralı fıkrasında, soruşturma kurulunun, soruşturmayı tamamladıktan sonra kovuşturma açılmasına yer olup olmadığı hakkındaki kanaatini belirten bir rapor hazırlayarak, rapor ve eklerini Genel Kurula sunulmak üzere Başkana vereceği; (10) numaralı fıkrasında ise Kurulun seçimle gelen üyelerinin, Kurul üyesi olmadan önceki suç teşkil eden eylemlerinden dolayı soruşturma yapılması ve kovuşturma izni verilmesi işlemlerinin, bulunduğu aşamadan itibaren bu madde hükümlerine göre yürütüleceği kurala bağlanmıştır.
Dava konusu kurallardan (5) numaralı fıkra, içeriği itibarıyla Kanun"un 36. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile aynı niteliktedir. Bu nedenle, 36. maddenin (3) numaralı fıkrasının Anayasa"ya uygunluğu bakımından yapılan değerlendirmeler ve varılan sonuç, 38. maddenin (3) numaralı fıkrası yönünden de geçerlidir.
Dava konusu kurallardan (10) numaralı fıkra ise bu madde hükümlerinin, Kurul üyelerinin, üye olmadan önceki suç teşkil eden eylemlerinden dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin uygulanmasını sağlama amacına yönelik olup, maddenin diğer fıkralarında yer alan hükümlerin uygulanmasını sağlamakta ve bu yönüyle soruşturma ve kovuşturma aşamalarına yönelik yeni bir kural içermemektedir. Soruşturma ve kovuşturma aşamaları yönünden yeni bir hukuki durum yaratmayan kuralda Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralların, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
m) Kanun"un 23. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 6. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasına Eklenen (e) Bendi ile 24. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 7. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Değiştirilen (e) Bendinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde , dava konusu kuralların Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6087 sayılı Kanun"un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen (e) bendinde, “Kurul üyeleri hakkındaki suç soruşturması ile disiplin soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin bu Kanunla verilen görevleri yerine getirmek” görevi, Kurul Başkanının görev ve yetkileri arasında sayılmış, aynı görev Kanun"un 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasının değiştirilen (e) bendinde de Genel Kurulun görevleri arasında belirtilmiştir. Söz konusu bentler, dava konusu kuralları oluşturmaktadır.
İptali istenilen kurallar, 6087 sayılı Kanun"un yukarıda incelenen 36. ve 38. maddelerinde yer alan düzenlemelerin bir uzantısı niteliğinde bulunmakta ve tek başlarına hukuki bir sonuç doğurmamaktadırlar. Kanun"un 36. ve 38. maddelerinin Anayasa"ya aykırı bulunarak iptal edilen bölümleri haricinde kalan bölümleri gözetildiğinde, Başkana ve Genel Kurula soruşturma ve kovuşturma aşamalarında verilen ve Anayasa"ya aykırı olmayan görevlerin yerine getirilmesinin öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
n) Kanun"un 24. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 7. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının (d) Bendinin Yürürlükten Kaldırılmasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, kuralın Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Genel Kurulun görevlerinin düzenlendiği 6087 sayılı Kanun"un 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, “Dairelerden birine gelen ve olağan çalışmalar ile karşılanamayacak oranda artan işlerden bir kısmını diğer bir daireye vermek.” görevinin yer aldığı (d) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
Anayasa"nın 159. maddesinde dairelerin işbölümü ve görevlerinin Kanunla düzenleneceği belirtilmiş olup, 6087 sayılı Kanun"la söz konusu işbölümü yapılmış ve dairelerin görevleri belirlenmiştir. Dairelerdeki işyükünün dengeli dağılımını sağlayacak şekilde Genel Kurula yetki verilmesini zorunlu kılan anayasal bir düzenleme bulunmadığından, söz konusu yetkinin Genel Kurula verileceğine ilişkin bir kuralın kanunda yer almaması, Anayasa"ya aykırılık sebebi oluşturmaz.
Açıklanan nedenle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
o) Kanun"un 22. Maddesiyle Değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 4. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (ç) Bendinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Anayasa"nın 140. maddesinin ikinci fıkrasında, adli ve idari görevleri bakımından bir ayrım yapılmaksızın hâkimlerinmahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa edeceklerinin belirtilmesi nedeniyle hâkimlerin idari görevleri yönünden de HSYK"nın genelge çıkarabilmesi gerektiği, delilleri değerlendirme ve suçu niteleme yetkisi hariç olmak üzere savcıların adli görevlerine ilişkin konularda genelge çıkarma yetkisinin Kurula ait olduğu,Adalet Bakanlığı"nın genelge düzenleme yetkisinin savcıların idari görevleriyle sınırlı tutulmasının Avrupa Birliği müktesebatının da bir gereği olduğu, savcıların adli görevleri ile hâkimlerin idari görevleriyle ilgili Kurul tarafından çıkarılması gereken genelgelerin Adalet Bakanlığının görev alanına bırakılması sonucunu doğuracağı ve Bakanın genelgelerle savcıları soruşturmalarla ilgili adli konularda yönlendirmesi ve talimat vermesinin yolunun açılacağı,Kurul müfettişleri tarafından hâkim ve savcıların Bakanlığın genelgelerine uygun davranıp davranmadıklarının denetlenmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalınacağı belirtilerek kuralın, Anayasa"nın 2., 138., 140., 144. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, “Adli ve idari yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma ile hâkim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması konularına münhasır olmak üzere genelge düzenlemek”, HSYK"nın görevleri arasında sayılmıştır.
Anayasa"nın 159. maddesinde HSYK"nın görevleri belirlenmiştir. Buna göre “Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygungörülmeyenlerhakkındakararverme,disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.”
Dava konusu kuralla HSYK tarafından genelge ile düzenleneceği belirtilen konular, Anayasa"nın 159. maddesinde HSYK"nın görev alanına ilişkin konulardır. Bu nedenle, belirtilen konuların HSYK tarafından genelge ile düzenlenmesi Anayasa"ya aykırı değildir.
Dava dilekçesinde de mevcut düzenlemenin Anayasa"ya aykırılığı, 6524 sayılı Kanun ile değişiklikten önce var olan düzenlemeye, değişiklikten sonra madde metninde yer verilmemesi nedeniyle ileri sürülmektedir. Bir başka deyişle, “yargı yetkisinin kullanımına ilişkin hususlar hariç olmak üzere hâkimlerin idarî görevleri ile delilleri değerlendirme ve suçu niteleme yetkisi hariç olmak üzere savcıların adlî görevlerine ilişkin konularda genelge düzenlemek” görevine, HSYK"nın görevleri arasında yer verilmemesi Anayasa"ya aykırılık gerekçesi olarak gösterilmiştir.
Eksik düzenleme iddiaları yönünden yapılacak Anayasa"ya uygunluk denetiminde, kanun koyucu tarafından düzenleme yapılmamasının, Anayasaya aykırılık oluşturup oluşturmadığı hususu incelenmektedir.
Değiştirilen bentte yer alan ve HSYK tarafından düzenlenmesi öngörülen genelge konularına yeni düzenlemede yer verilmemesi, bu konularda genelge düzenleme yetkisinin bir başka kuruma verildiği anlamını taşımamaktadır. Bu konularda yapılacak düzenlemelerin hukuka aykırılığı yolunda ileri sürülecek iddiaların yargı yerlerince inceleneceği ve Anayasa"nın 140., 144. ve 159. maddeleri başta olmak üzere konuya ilişkin Anayasa hükümlerinin öncelikle gözetileceği tabiidir.
Belirtilen hukuki durum çerçevesinde, dava dilekçesinde ifade edilen hususların dava konusu kural kapsamında yer almaması, söz konusu düzenlemeyi Anayasa"ya aykırı kılmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın138., 140., 144. ve 159. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa"nın 2. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
ö) Kanun"un 24. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 7. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Değiştirilen (ı) Bendinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, kuralın Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafı ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, “Adli ve idari yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma ile hâkim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması konularına münhasır olmak üzere yönetmelik çıkarmak ve genelge düzenlemek”, Genel Kurulun görevleri arasında sayılmıştır.
Dava konusu kural, 6087 sayılı Kanun"un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının değiştirilen (ç) bendi ile aynı mahiyettedir. Anayasa"nın 159. maddesinde belirtilen görev konuları kapsamında Genel Kurula yönetmelik çıkarmak ve genelge düzenlemek görevi verilmiştir.
Kanun"un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının değiştirilen (ç) bendinin incelenmesine ilişkin bölümde belirtilen gerekçeler, yapılan değerlendirmeler ve ulaşılan sonuç, dava konusu kural yönünden de geçerli olup, Anayasa ile HSYK"ya verilen görevlerin yerine getirilmesini sağlamak üzere, belirtilen konularda Genel Kurula yönetmelik çıkarma ve genelge düzenleme görevi verilmesinde Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 138., 140. ve 159. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
p) Kanun"un 25. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 8. Maddesinin Değiştirilen (3) Numaralı Fıkrasının Birinci ve İkinci Cümlelerinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, daire üyelerinin Başkan tarafından belirlenecek olması nedeniyle dairelerin salt çoğunluğunun bu şekilde oluşturulacağı, bu şekilde oluşturulan dairelerce belirlenen iki adaydan birinin Genel Kurulca seçilecek olmasının Genel Kurulun yetkisini işlevsiz bırakacağı belirtilerek kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile 2., 138. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasının dava konusu birinci ve ikinci cümlelerinde, daire başkanlarının, her dairenin kendi üyeleri içinden üye tam sayısının salt çoğunluyla belirlenecek iki aday arasından Genel Kurulca seçileceği ve Genel Kurulun ilk toplantısında toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en çok oyunu alan kişinin daire başkanı seçilmiş sayılacağı belirtilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinin yedinci fıkrasında “...Kurul, kendi üyeleri arasından daire başkanlarını ... seçer.” kuralına yer verilmiştir.
Kanun"un, Kurul müfettişlerinin atanmasını düzenleyen 15. maddesinin (2) numaralı fıkrasının Anayasa"ya uygunluk denetiminde, Genel Kurulun yetkileri bakımından yapılan açıklamalar, dava konusu kural yönünden de geçerlidir.
Dava konusu kuralla daire başkanlarını seçim yetkisi Genel Kurula verilmekte, ancak dairelerin iki aday belirlemesi ve bu adaylardan birinin seçilmesi usulü getirilmektedir. Bir anlamda, daireler önseçim yapmakta ve bu önseçimde belirlenen iki kişiden birinin Genel Kurul tarafından seçilmesi öngörülmektedir. Anayasa gereğinceKurula ait olan daire başkanı seçim yetkisi, dava konusu kural uyarınca bu seçimin dairelerce belirlenen iki aday arasında yapılacak olması nedeniyle sınırlı bir yetki halini almaktadır.
Dairelerin, iki adayı üye tamsayısının salt çoğunluğu ile belirleyeceği hususu da dikkate alındığında dairenin dört üyesinin oyu, daire başkan adaylarının belirlenmesi için yeterli olacaktır.Bir başka deyişle daire başkanı, doğrudan olmasa da dolaylı olarak dört üye tarafından belirlenmekte, bu dört üyenin belirlediği adaylardan birini Genel Kurulun seçme zorunluluğu getirilmektedir. Bu yönüyle, dört üyenin iradesi, Genel Kurulun yirmiiki asıl üyesinin iradesi yönünden bağlayıcı bir irade halini almaktadır. Bu durum ise yirmiiki asıl üyeden oluşan Genel Kurula Anayasa ile verilen seçim yetkisinin sınırlanması ve bu yetkiye müdahale anlamını taşımaktadır.
Genel Kurulun ilk toplantısında toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en çok oyunu alan kişinin daire başkanı seçilmiş sayılacağını öngören kuralının Anayasa"ya uygunluk denetimi yönünden ise Kurul müfettişlerinin atanmasını düzenleyen 15. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan benzer düzenleme yönünden yapılan değerlendirmeler aynen geçerli bulunmakta ve söz konusu gerekçelerle kural Anayasa"ya aykırılık taşımaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile M. Emin Kuz bu görüşe katılmamışlardır.
Kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2. ve 138.maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerekgörülmemiştir.
r) Kanun"un 29. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 12. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Kurulun, tetkik hâkimi alırken Birinci Dairenin teklif edeceği adaylar arasından seçim yapmak zorunda bırakıldığı, Adalet Bakanının Birinci Daireyi istediği gibi şekillendirebilecek olması nedeniyle Kurulun iradesinin yürütme organına bağlı kılındığı belirtilerek kuralın, Anayasa"nın Başlangıç"ının üçüncü ve dördüncü paragrafları ile 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6087 sayılı Kanun"un 12. maddesinin dava konusu (2) numaralı fıkrasında, tetkik hâkimliğine, hâkimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az beş yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile Kurul hizmetlerinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday içinden, muvafakatleri alınarak, Genel Kurulca geçici veya sürekli çalıştırılmak üzere atama yapılacağı, ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en yüksek oyunu alan kişinin atamasının yapılacağı belirtilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinin onbirinci fıkrasında, “...Kurul müfettişleri ile Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Kurula aittir.” denilmiştir.
Anayasa"da, Kurulda çalıştırılacak hâkim ve savcılar (tetkik hâkimleri) ile Kurul müfettişlerinin atanması, birlikte ve aynı şekilde düzenlenmiştir. Kurul tetkik hâkimleri ile Kurul müfettişlerinin atanmasına ilişkin 6087 sayılı Kanun hükümleri de benzer şekilde düzenlenmiştir.
Genel Kurul tarafından Kurul tetkik hâkimlerinin “ ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday içinden” atanacakları ve “ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en yüksek oyunu alan kişinin atamasının yapılacağı” yönleriyle de dava konusu kural, Kurul müfettişlerinin atanmalarına ilişkin kural ile aynı nitelikte olup, Kanun"un 15. maddesinin (2) numaralı fıkrasının incelenmesi kapsamında yapılan değerlendirmeler, belirtilen gerekçeler ve ulaşılan sonuç, dava konusu fıkra bakımından da geçerli bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile M. Emin KUZ bu görüşe katılmamışlardır.
Kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa"nın Başlangıç"ı ile 2., 4., 6., 9., 11.,138., 139. 140.maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerekgörülmemiştir.
s) Kanun"un 28. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 11. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin Değiştirilmesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Genel Sekreter adaylarının belirlenmesinde her üyenin bir adaya oy vermesinin demokratik hukuk devletine aykırı olduğu, Anayasa"nın 159. maddesinde yer alan benzer bir düzenlemenin söz konusu gerekçeyle Anayasa Mahkemesinin E:2010/49, K:2010/87 sayılı kararıyla iptal edildiği belirtilerek, kuralın Anayasa"nın 153. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle dava konusu kural Anayasa"nın 2. ve 159. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
Genel Sekreterin atanması, 6087 sayılı Kanun"un 11. maddesinde düzenlenmiş ve Genel Sekreterin, birinci sınıf hâkim ve savcılardan, Genel Kurulun, muvafakatlerini alarak teklif ettiği üç aday arasından Başkan tarafından atanacağı ifade edilmiştir. 6524 sayılı Kanun"un 28. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 11. maddesinin (1) numaralı fıkrasının konuya ilişkin ikinci cümlesi yerine üç cümle getirilmiş olup söz konusu cümlelerin tamamı incelenmiştir.
aa) İkinci Cümlenin İncelenmesi
Dava konusu ikinci cümle ile Genel Sekreter adaylarının belirleneceği toplantıya Başkanın katılamayacağı ve yapılacak seçimde her bir Kurul üyesinin ancak bir adaya oy verebileceği kabul edilmiştir.
Anayasa"nın 153. maddesinin son fıkrasında, "Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete"de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar" denilmektedir.
Dava dilekçesinde belirtilen Anayasa Mahkemesi kararı, HSYK Genel Sekreter adaylarının belirlenmesine ilişkin olmayıp, bu konuda Mahkememizce daha önce verilmiş bir karar da bulunmamaktadır.
Anayasa"nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti"nin demokratik bir hukuk Devleti olduğu belirtilmiş, 159. maddesinin onbirinci fıkrasında, “...Genel Sekreter, birinci sınıf hâkim ve savcılardan Kurulun teklif ettiği üç aday arasından Kurul Başkanı tarafından atanır...” kuralına, son fıkrasında da “...Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.”kuralınayer verilmiştir.
Anayasa koyucu Genel Sekreter adaylarının Kurulca belirlenmesini öngörmüş ancak bunun yöntemini düzenlememiştir.Bu nedenle yasa koyucunun, Genel Sekreter adaylarının seçiminde uygulanacak yöntemin belirlenmesi konusunda takdir yetkisi bulunmaktadır.
Yasa koyucu bu yetkisini dava konusu kuralla, Genel Sekreter adaylarının belirleneceği seçimde her bir Kurul üyesinin ancak bir adaya oy verebileceği yolunda düzenleme yapmak suretiyle kullanmıştır.
Sonuç itibarıyla bir kişinin seçilmesinin öngörüldüğü seçimlerde, seçici makama birden çok adayın sunulmasını amaçlayan aday seçimleri,seçici makama birden çok aday arasında tercih hakkı tanınmasını sağlamaktadır. Dava konusu kuralla getirilen, her bir Kurul üyesinin ancak bir adaya oy vermesi şeklindeki Genel Sekreter adaylarının belirleneceği seçim yönteminin, “demokratik hukuk devleti ilkesi”yle bağdaşmayan bir yönü bulunmadığı gibi Anayasanın 159. maddesine de aykırı değildir.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 2. ve 159. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa"nın 153. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
bb) Üçüncü ve Dördüncü Cümlelerin İncelenmesi
Dava konusu üçüncü cümle ile seçime ilişkin ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde ikinci toplantının yapılacağı; dördüncü cümlede ise bu toplantıya katılanların en çok oyunu alan üç adayın teklif edilmiş sayılacağı belirtilmiştir.
Toplantı ve karar yeter sayısına ilişkin genel kuralın istisnalarından birini oluşturan kuralın Anayasa"ya uygunluk denetiminde, Kanun"un 15. maddesinin (2) numaralı fıkrasının incelenmesi kapsamında yapılan değerlendirmeler, belirtilen gerekçeler ve ulaşılan sonuç, dava konusu cümleler yönünden de geçerli bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile M. Emin KUZ bu görüşe katılmamışlardır.
ş) Kanun"un 34. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 19. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “her üye” İbaresinden Sonra Gelmek Üzere “ancak bir aday için” İbaresi Eklenmesinin ve “oy kullanabilir;” İbaresinin “oy kullanabilir. Belirtilenden” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Anayasa Mahkemesinin 7.7.2010 günlü, E:2010/49, K:2010/87 sayılı kararında seçimlerde tek oy kullanmanın demokratik hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturduğunun karara bağlanmasına rağmen Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üyenin ancak bir aday için oy vermesinin öngörüldüğü, tek kişiye tek oy kuralı getirilmesinin Anayasa"nın Başlangıç"ının dördüncü paragrafı ile 2. ve 159.maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle dava konusu kural Anayasa"nın 10. maddesi yönünden incelenmiştir.
Dava konusu 6524 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 19. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “her üye” ibaresinden sonra gelmek üzere “ancak bir aday için;” ibaresi eklenmiş ve “oy kullanabilir;” ibaresi “oy kullanabilir. Belirtilenden” şeklinde değiştirilmiştir. Söz konusu değişiklikten sonra anılan fıkra şöyle olmuştur: “Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üye, ancak bir aday için; birinci sınıf adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilecek Kurul üyeliği için her hâkim ve savcı; kendi aralarından seçilecek asıl ve yedek üyelerin toplam sayısı kadar aday için oy kullanabilir. Belirtilendendaha fazla sayıda aday için oy verilmesi durumunda oy pusulası geçersiz sayılır. En fazla oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.”
7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Kanun"la Anayasa"nın 159. maddesinde yapılan değişiklikle, HSYK üyeliği seçimlerinde, seçmenlerin ancak bir aday için oy kullanmasına yönelik Anayasa kuralı,Anayasa Mahkemesinin 7.7.2010 günlü, E:2010/49, K.2010/87 sayılı kararıyla “...bazı adaylar açısından seçmenlere oy kullanma hakkı tanınmayarak sonuçları seçmen iradesini yansıtmaktan uzak olan bir seçim usulünün demokratik olmadığında kuşku yoktur. Seçmen iradesinin gerçek anlamda oya yansımasını sınırlayan böylece oy kullananların iradesini olumsuz yönde etkileyen bu düzenlemenin hukuk devletinin temel öğesi olan bağımsız ve tarafsız bir yargının oluşmasını da engelleyeceği açıktır.” gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararı ile HSYK üyeliği seçiminde seçmenlerin kullanacakları oy sayısına ilişkin kural iptal edilmiş ise de aynı konunun 6524 sayılı Kanunun iptali istenilen kuralında yeniden düzenlenmiş olması karşısında yeni bir değerlendirme ihtiyacı doğmuştur.
Anayasa"nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti"nin demokratik bir hukuk Devleti olduğu belirtilmiş, 159. maddesinde de “Kurulun … üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, bir asıl ve bir yedek üyesi Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından, yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemişadlîyargıhâkim ve savcıları arasından adlî yargı hâkim vesavcılarınca,üçasıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl için seçilir.” denilmiştir.
Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurulları tarafından seçilecek HSYK üyeleri ile birinci sınıf adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları arasından seçilecek HSYK üyelerinin seçiminde uygulanacak seçim yönteminin belirlenmesi, kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır. Demokratik hukuk devleti ilkesine aykırı olmamak kaydıyla bu yöntemin kanun koyucu tarafından belirlenmesi, Anayasa"ya aykırılık oluşturmaz.
Kanun koyucu söz konusu yetkisini dava konusu kuralla, Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üyenin, ancak bir aday için oy kullanabilmesi yönünde kullanmıştır.
HSYK üyeliği seçimlerinde seçmenlerce bir oy kullanılması, seçim sonucu oluşacak yapının çoğulculuğunu sağlamaya yönelik olduğundan, “tek oy” kullanımını öngören düzenlemede “demokratik hukuk devleti” ilkesine aykırılık bulunmamaktadır. Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonuna göre de, “Seçmenler, seçilecek kişilerin sayısından daha az aday için oy kullanma hakkına sahip olmalıdırlar. Bu demokrasi ilkesi ile uyumlu bir şekilde geniş kapsamlı menfaatlerin temsiline yol açacaktır.”
Belirtilen nedenlerle, Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üyenin, ancak bir aday için oy kullanabilmesini öngören düzenlemede ve bu düzenleme kapsamında yer alan dava konusu “ancak bir aday için” ibaresinde Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Dava konusu diğer “oy kullanabilir.” ibaresi ise gerek Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisince yapılacak seçimler, gerekse birinci sınıf adli ve idari yargı hâkim ve savcıları arasından yapılacak seçimlerde oy kullanılmasına yönelik ortak bir ibaredir. Bununla birlikte, bu ibarenin yer aldığı kural bir bütün olarak incelendiğinde, Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisince yapılacak seçimlerde “tek oy” verilmesinin, birinci sınıf adli ve idari yargı hâkim ve savcıları arasından yapılacak seçimlerde ise “seçilecek asıl ve yedek üyelerin toplam sayısı kadar oy” verilmesinin kabul edildiği görülmektedir. Bu durum ise HSYK üyeliği için yapılan seçimlerde farklı seçim usullerinin uygulanması sonucunu doğurmakta ve yasama belgelerinde bu seçimlerde farklı seçim usullerinin uygulanmasını zorunlu kılan bir gerekçe bulunmamaktadır.
Anayasa"nın 10. maddesinde öngörülen kanun önünde eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı kurallara bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlal edilmesi yasaklanmıştır.
HSYK üyeliği seçimleri sonucunda seçilen kişiler HSYK üyesi olarak aynı hukuki konumda bulunduklarından, HSYK üyeliği seçimlerinde aynı kuralların uygulanması, eşitlik ilkesinin bir gereğidir. Bu nedenle, HSYK üyeliği için yapılacak tüm seçimlerde, seçmenlerce kullanılacak oy sayısına ilişkin aynı kuralın uygulanması gerekir. Bu yönüyle, Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisince yapılacak seçimler ile birinci sınıf adli ve idari yargı hâkim ve savcıları arasından yapılacak seçimlerde farklı kurallar uygulanması, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Farklı seçim usullerinin uygulanması sonucunda ortaya çıkan bu eşitsizlik, aynı zamanda temsilde adalet ilkesinin de Kurulun oluşmasında farklı şekilde yansımasına yol açacaktır. Seçmenlerce kullanılacak oy sayısına ilişkin kuralın yeknesaklaştırılması, eşitlik ilkesinin bir gereğidir.
Kanun koyucunun yukarıda ifade edildiği üzere seçim yöntemini ve bu kapsamda kullanılacak oy sayısını belirleme konusunda var olan takdir yetkisini, madde kapsamındaki tüm HSYK üyeliği seçimlerinde aynı kuralın uygulanmasını sağlamak ve demokratik hukuk devleti ilkesine aykırı olmamak koşuluyla, farklı yöntemlerden birini tercih etmek suretiyle gerçekleştirebileceği açıktır.
Dava konusu kuralda yer alan “oy kullanabilirler” ibaresi HSYK üyelik seçimlerinde farklı seçim usullerinin uygulanmasını sağlamak suretiyle eşitsizliğe yol açtığından, Anayasaya aykırıdır.
“Belirtilenden” daha fazla sayıda adaya oy verilmesi halinde bu oy pusulalarının geçersiz sayılmasını öngören kuralda ise Anayasa"ya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Kanun"un 19. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan;
“ancak bir aday için;” ibaresi, Anayasa"nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
“oy kullanabilir.” sözcükleri, Anayasa"nın 10. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
“Belirtilenden” sözcüğü, Anayasa"nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralların, Anayasa"nın Başlangıç"ı ve 159. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
t) Kanun"un 39. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"a Eklenen Geçici 4. Maddenin İncelenmesi
aa- (1), (2), (3), (4) ve (5) Numaralı Fıkraların İncelenmesi
Dava dilekçesinde, HSYK üyeleri hariç olmak üzere Kurulda görev yapan tüm görevlilerin görevine son verildiği, yeni yönetimi belirleme yetkisinin tamamen Başkana bırakıldığı, hâkimlik teminatına sahip personelin görevden alınarak yerlerine Bakan tarafından atama yapılmasının kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkesine aykırı ve mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına göre kurulup görev yapması gereken Kurula yürütmenin açık bir müdahalesi olduğu, yargı mensubu-memur ayrımı yapılmaksızın tüm personelin mahkemelerin bağımsızlığı ilkesinden hareketle teşkilatlanacağının kurala bağlandığı, Anayasa Mahkemesince bazı bakanlıklar bünyesinde çalışan kamu görevlilerinin görevlerine kanun ile son verilmesinin Anayasaya aykırı bulunmadığı ancak bu kurumların klasik kamu kurumları ve bu kişilerin de yürütme karşısında bağımsızlık ve hâkimlik teminatına sahip olmayan kişiler olduğu, dava konusu kuralla görevine son verilen personelin dava açma haklarının engellenerek hak arama özgürlüklerinin ihlal edildiği, üyelerin dairelerdeki görevlerinin iptal olduğu, yargılama yetkisini kullanacak olan bağımsız mahkemeler üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak Adalet Bakanına tasarrufta bulunma yetkisinin verilmesinin “yargı yetkisi”ne ve “kuvvetler ayrılığı” ilkesine aykırı olduğu, mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini ihlal ettiği belirtilerek kuralın, Anayasa"nın 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6087 sayılı Kanun"a eklenen geçici 4. maddenin (1) numaralı fıkrasında, bu Kanun"un yürürlüğe girdiği tarihte Kurulda görev yapan GenelSekreter,genelsekreteryardımcıları,TeftişKuruluBaşkanı,TeftişKurulu başkan yardımcıları, Kurul müfettişleri, tetkik hâkimleri ve idari personelin Kuruldaki görevlerinin sona ereceği; (2) numaralı fıkrasında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde Başkan tarafından Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu başkan yardımcıları ve genel sekreter yardımcılarının atanacağı, Genel Kurul tarafından, bu Kanunla öngörülen usule göre Genel Sekreter adaylarının belirleneceği; (3) numaralı fıkrasında, Genel Sekreter adayları belirlendikten sonraki üç gün içinde Başkan tarafından Genel Sekreterin atanacağı; (4) numaralı fıkrasında, Kuruldaki görevleri sona eren Genel Sekreter, genel sekreter yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu başkan yardımcıları, Kurul müfettişleri ve tetkik hâkimlerinin müktesepleri dikkate alınarak uygun görülecek bir göreve atanacakları, (5) numaralı fıkrasında ise Kuruldaki görevleri sona eren idari personelin Adalet Bakanlığınca, Bakanlığın merkez veya taşra teşkilatında mükteseplerine uygun kadrolara atanacakları öngörülmüştür.
Maddenin (1) numaralı fıkrası, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihte görevi sona erecek kişileri belirlemektedir.
Anayasa"nın 159. maddesinde, HSYK tarafından atama yapılacak kadrolar belirlenmiştir. Buna göre Kurul müfettişleri ile Kurulda çalıştırılacak hâkim ve savcıları atama yetkisi, Kurula aittir. Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının da Anayasa"nın 159. maddesi uyarınca Kurul tarafından atanmaları gerektiği açıktır.
Anayasa"nın 159. maddesi gereğince atama yetkisi Kurula ait olan ve bu madde uyarınca atamaları HSYK tarafından yapılan kişilerin görevlerine kanun ile son verilmesi, Anayasa"nın 159. maddesini işlevsiz kılmakta ve bu yönüyle Anayasa"nın 159. maddesine aykırı bulunmaktadır.
Öte yandan, Anayasa"nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin gereklerinden olan hukuki güvenlik ilkesi, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Kamu görevlilerinin bulundukları görevlerden alınmalarını gerektiren haklı bir neden olmadıkça görevlerine son verilememesi, hukuki güvenlik ilkesinin bir gereğidir. Hukuki ve fiili zorunluluk hallerinde kamu görevlilerinin bulundukları görevden alınarak başka bir göreve atanmalarının, yasal düzenlemelere konu edilebileceği kabul edilmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden yapılandırılmaları kapsamında, teşkilat yapısı değiştirilen kurum ve kuruluşların bazı kadrolarında görev yapan kamu görevlilerinin görevlerinin sona erdirilerek başka kadrolara atanmalarının öngörülmesi, söz konusu hukuki ve fiilî zorunluluklar nedeniyle getirilen yasal düzenlemelerin bir örneğini oluşturmaktadır. Bu durumda, ilgililerin başka kadrolara atanmalarının sebep unsuru, ilgili kurumun ya da kuruluşun yeniden teşkilatlandırılması olup yürürlükte bulunan kanunlara dayanılarak ve kamu görevlisinin öznel durumu dikkate alınarak idarece tesis edilen naklen atama işlemlerinden tamamen farklıdır. Söz konusu hukuki ve fiilî zorunluluklar nedeniyle kazanılmış haklar korunarak başka kadrolara atama yapılması, kanun koyucunun takdir alanı içindedir.
Madde gerekçesinde, Kurulun yapısının yeniden düzenlenmesi nedeniyle Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte belirsizlik yaşanmaması amacıyla geçiş hükümleri getirildiği belirtilmiş ise de 6524 sayılı Kanun ile 6087 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler bir bütün olarak incelendiğinde, HSYK bünyesi içinde yapısal bir değişikliğin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, yapısal bir değişikliğin sonucu olarak Kurulda görev yapan kamu görevlilerinin görevlerine son verilmesini gerektiren hukuki ve fiili zorunluluklardan bahsedilebilmesi de olanaklı olmadığından, bu kişilerin görevlerine kanuni düzenlemelerle son verilmesi, hukuki güvenlik ilkesinin ihlaline yol açar.
Maddenin (2), (3), (4) ve (5) numaralı fıkralarında ise boşalan kadrolara yapılacak atamalar ile görevi sona erecek kişilerin yapılacak atamalarına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmektedir.
Göreve son vermeyi düzenleyen (1) numaralı fıkranın Anayasa"ya aykırılığı, bu fıkradaki düzenlemeye dayalı ve bu düzenlemenin sonuçlarını oluşturan (2), (3), (4) ve (5) numaralı fıkraları da Anayasa"ya aykırı kılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Kanun"un geçici 4. maddesinin (1), (2), (3), (4) ve (5) numaralı fıkraları Anayasa"nın 2. ve 159. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
M. Emin KUZ bu sonuca farklı gerekçe ile katılmıştır.
Kurallar, Anayasa"nın 2. ve 159. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden Anayasa"nın 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
bb) (6) ve (7) Numaralı Fıkraların İncelenmesi
Kanun"un geçici 4. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, Kurul tarafından çıkarılan, genelgelerin tümünün bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükten kalkacağı ve yönetmeliklerin bu Kanun"a aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı; (7) numaralı fıkrasında ise Kurul idari personeli için yapılacak atamalarda 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu"nda yer alan sınırlamaların uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Dava dilekçesinde, önceki fıkraların iptali halinde uygulanma olanağı kalmayacağı belirtilen ve önceki fıkralara yönelik ileri sürülen gerekçelerin bu fıkralar yönünden de geçerli olduğunun kabulü ve iptali istenilen (6) ve (7) numaralı fıkralar, yönetmeliklerin Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağını ve genelgelerin yürürlükten kaldırılmasını öngörmüş, bu Kanun uyarınca ataması yapılacak kişiler yönünden Bütçe Kanununda yer alan sınırlamalara istisna getirmiştir. Kanun"un ana maddeleri ile getirilen düzenlemeler yönünden geçiş hükmü niteliği taşıyan kurallarda Anayasa"nın 159. maddesine aykırılık bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralların, Anayasa"nın 2., 4., 6., 9., 11., 138., 139. ve 140. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.
cc- (8) Numaralı Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Anayasa"da hâkim ve savcıların HSYK üyesi olabilmeleri için birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri kaybetmemiş olmak koşulunun arandığı, dava konusu kuralla bu sürenin yirmi yıla çıkarılarak hâkim ve savcıların aday olabilme ve seçilme hakkının ellerinden alındığı, avukatlar ve öğretim üyelerinin Kurul üyesi seçilebilmesi için görevlerinde ve mesleklerinde 15 yıl çalışmış olmalarının yeterli olması nedeniyle eşitlik ilkesine de aykırı olduğu belirtilerek, kuralınAnayasa"nın 2., 6., 10. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun"un geçici 4. maddesinin (8) numaralı fıkrasında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içinde, adli ve idari yargı hâkim ve savcıları arasından yapılacak Kurul üyeliği seçimlerinde, adayların hâkimlik ve savcılık mesleğinde yirmi yıl çalışmış olmaları şartı aranacağı belirtilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, “Kurulun, ... yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemişadlîyargıhâkim ve savcıları arasından adlî yargı hâkim vesavcılarınca,üçasıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl için seçilir.” kuralına yer verilmiştir.
Anılan madde incelendiğinde, Anayasa koyucunun konuyu genel hatları ile düzenlemekle yetinmediği ve ayrıntılı bir düzenleme yapmayı tercih ederek, açık ve net bir şekilde Kurul üyelerinin birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemişhâkim ve savcılar arasından seçileceğini öngördüğü, bunun dışında başka bir şart aramadığı anlaşılmaktadır.
Hâkim ve savcıların birinci sınıfa ayrılma ve birinci sınıf olma koşulları ise Hakimler ve Savcılar Kanununda düzenlenmiştir. Anılan Kanun"a göre birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemişhâkim ve savcılar, HSYK üyeliği seçiminde aday olabileceklerdir.
Anayasa koyucunun, HSYK üyesi seçilebilecek hâkim ve savcıların niteliklerini açıkça ve ayrıntılı bir şekilde ortaya koymasından sonra,Kurul üyesi olabilmek için yasa koyucu tarafından hâkimlik ve savcılık mesleğinde yirmi yıl çalışmış olma koşulunun getirilmesi, Anayasa koyucunun bu konudaki iradesinin sınırlandırılması anlamını taşımakta ve Anayasa"nın 159. maddesindeki düzenlemeye aykırı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı bulunarak iptal edildiğinden Anayasa"nın 2., 6. ve 10. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
u) Kanun"un 39. Maddesiyle 6087 sayılı Kanun"a Eklenen Geçici 5. Maddenin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Anayasa"nın 67. maddesi uyarınca seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde uygulanmayacağının öngörüldüğü,bu Kanun"la Kurul üyelik seçimlerine ilişkin yapılan değişikliğin bu Kanun"un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yapılacak seçimlerde uygulanacağını öngören kuralın Anayasa"nın 67. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, bu Kanun"la Kurul üyelik seçimlerine ilişkin yapılan değişikliğin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yapılacak seçimlerde uygulanacağı belirtilmiştir.
Anayasa"nın 67. maddesi şöyledir:
“Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.
Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır. Ancak, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirleri belirler.
Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halkoylamasına katılma haklarına sahiptir.
Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.
Silah altında bulunan er ve erbaşlar ile askerî öğrencilertaksirli suçlardan hüküm giyenler hariç ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler oy kullanamazlar. Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde oy kullanılması ve oyların sayım ve dökümünde seçim emniyeti açısından alınması gerekli tedbirler Yüksek Seçim Kurulu tarafından tespit edilir ve görevli hâkimin yerinde yönetim ve denetimi altında yapılır.
Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir.
Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.”
Anayasa"nın 67. maddesinin başlığı “Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları”olup, Anayasa"nın “Siyasi Haklar ve Ödevler” başlıklı bölümü içinde yer almakta ve bu maddenin devamı maddelerde de siyasi parti kurma, partilere girme ve ayrılma, siyasi partilerin uyacakları esaslar düzenlenmektedir.
Maddenin incelenmesinden de, vatandaşların seçme ve seçilme hakkından ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkından söz edildiği, seçim usul ve esaslarının belirlendiği, oy kullanacak vatandaşların yaş koşulunun düzenlendiği, yurt dışındaki vatandaşların oy kullanabilmesinin sağlanmaya çalışıldığı, oy kullanma yönünden askerlerin, hükümlülerin ve tutukluların durumlarının gözetildiği, seçim kanunlarının taşıması gereken niteliklerin belirtildiği görülmektedir.
Anayasa"nın 67. maddesinin gerek sistematik yorumu, gerekse amaçsal yorumu, maddede öngörülen seçme ve seçilme hakkının, vatandaşların ülkedeki siyasal karar organlarının oluşumu için yapılacak seçimler yönünden seçme ve seçilme hakkını içerdiği, bu anlamda mahalli idareler, genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kapsadığı anlaşılmaktadır.
Nitekim, 2001 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile maddeye eklenen “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.” yolundaki düzenlemenin, “konjonktürel değişikliklere seçim kanunları açısından yer verilmemesi amaçlanmıştır” şeklinde açıklanan gerekçesi de, bu maddenin siyasal karar organları yönünden seçme ve seçilme hakkını düzenlediğini ve TBMM"de çoğunluğu oluşturan partinin, seçime bir yıl kala, seçim kanunlarında kendi lehine değişiklik yapılmasının önüne geçilmek istenildiğini göstermektedir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği seçimi, Anayasa"nın 67. maddesi kapsamında yapılan bir seçim olmadığından, dava konusu kuralın anılan maddeye aykırılığındansöz edilemez. Açıklanan nedenlerle iptal isteminin reddi gerekir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
15.2.2014 günlü, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un;
A- 1- 25. maddesiyle değiştirilen, 11.12.2010 günlü, 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanun"un 8. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 10.4.2014 günlü, E.2014/57, K.2014/81 sayılı kararla iptal edildiğinden, bu fıkranın, uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete"de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA,Burhan ÜSTÜN, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL ile Zühtü ARSLAN"ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- a- 29. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 12. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday içinden…” ibaresi ile ikinci cümlesi,
b- 32. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 15. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday içinden…” ibaresi ile ikinci cümlesi,
10.4.2014 günlü, E.2014/57, K.2014/81 sayılı kararla iptal edildiğinden, bu cümlelerin ve ibarelerin, uygulanmalarından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete"de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜKLERİNİN DURDURULMASINA, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile M. Emin KUZ"un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 1- 24. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 7.maddesinin (2) numaralı fıkrasının (h) bendinde yer alan “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını…”, ibaresinin madde metninden çıkarılmasına,
2- 29. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 12. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “…ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday içinden…” ibaresi dışında kalan bölümüne,
3- 32. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 15. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “…ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday içinden…” ibaresi dışında kalan bölümüne,
4- 39. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"a eklenen geçici 4. maddenin(1), (2), (3), (4) ve (5) numaralı fıkralarına,
Yönelik yürürlüğün durdurulması istemlerinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 1- 23. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (d) bendinde yer alan “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını ve…” ibaresine,
2- 25. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerine,
3- 28. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 11. maddesinin (1) numaralı fıkrasının değiştirilen üçüncü ve dördüncü cümlelerine,
4- 31. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 14. maddesinin;
a- (3) numaralı fıkrasında yer alan“Kurula” ibaresinin “Başkana” şeklinde değiştirilmesine,
b- (4) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “Kurul” ibaresinin “Başkan”şeklinde değiştirilmesine,
5- 32. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendine,
6- 33. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan “ilgili daire başkanı” ibaresinin “Başkan” şeklinde değiştirilmesine,
7- 34. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 19. maddesinin (2) numaralı fıkrasının değiştirilen“oy kullanabilir. Belirtilenden” ibaresinde yer alan “oy kullanabilir.” sözcüklerine,
8- 35. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 29. maddesinin (2) numaralı fıkrasına,
9- 37. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 36. maddesinin;
a-Değiştirilen (1) ve(3) numaralı fıkralarına,
b- (10) numaralı fıkrasının değiştirilen “yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve Genel Kurul tarafından” ibaresinde yer alan “yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve…” sözcüklerine,
10- 38. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 38. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkralarına,
11- 39. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"a eklenen geçici 4. maddenin(8) numaralı fıkrasına,
yönelik iptal hükümlerinin yürürlüğe girmelerinin ertelenmeleri nedeniyle bu fıkra, bent, cümle, ibare, sözcük ve değişikliklere ilişkin yürürlüğün durdurulması istemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D- 1- 1. maddesiyle, 24.2.1983 günlü, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun 49. maddesinin;
a- Birinci fıkrasında yer alan “aşmamak üzere” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Bakanlıkça” ibaresine,
b- İkinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmasına,
c- Dördüncü fıkrasında yer alan “ilgisine göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca veya” ibaresinin madde metninden çıkarılmasına,
2- 2. maddesiyle değiştirilen, 2802 sayılı Kanun"un 50. maddesinin birinci fıkrasına,
3- 3. maddesiyle değiştirilen, 2802 sayılı Kanun"un 119. maddesine,
4- 7. maddesiyle, 23.7.2003 günlü, 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"nun 9. maddesinin;
a- Değiştirilen birinci fıkrasına,
b- İkinci fıkrasında yer alan “Yönetim Kurulunca” ibaresinin “Başkan tarafından” şeklinde değiştirilmesine,
5- 8. maddesiyle 4954 sayılı Kanun"un başlığıyla birlikte değiştirilen 11. maddesinin dördüncü fıkrasına,
6- 9. maddesiyle değiştirilen, 4954 sayılı Kanun"un 12. maddesine,
7- 20. maddesiyle 4954 sayılı Kanun"a eklenen geçici 12. maddesine,
8- 22. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendine,
9- 23. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 6. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrasının değiştirilen (ç) bendine,
b- (2) numaralı fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (d) bendinde yer alan “…genel sekreter yardımcılarını atamak.” ibaresine,
c- (2) numaralı fıkrasına eklenen (e) bendine,
10- 24. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 7.maddesinin (2) numaralı fıkrasının;
a- (d) bendinin yürürlükten kaldırılmasına,
b- Değiştirilen (e) ve (ı) bentlerine,
c- (h) bendinde yer alan “…genel sekreter yardımcılarını,…” ibaresine,
11- 28. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 11. maddesinin;
a-(1) numaralı fıkrasının değiştirilen ikinci cümlesine,
b- (4) Numaralı fıkrasında yer alan “Genel Kurul” ibaresinin “Başkan” şeklinde değiştirilmesine,
c- (5) numaralı fıkrasının;
aa- Değiştirilen (a) bendine,
bb- (c) bendindeki “İlgisine göre daire başkanı ve” ibaresinin madde metninden çıkarılmasına,
12- 30. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 13. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarına,
13- 31. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 14. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasında yer alan “iki” ibaresinin “üç” şeklinde değiştirilmesine,
b- (2) numaralı fıkrasında yer alan “Üçüncü Daire Başkanının” ibaresinin “Başkanın” şeklinde değiştirilmesine,
14- 32. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 15. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının (a) bendi dışında kalan bölümüne,
b- (3) numaralı fıkrasına,
15- 33. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 16. maddesinin eklenen (3) numaralı fıkrasına,
16- 34. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 19. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrasında yer alan “her üye,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “ancak bir aday için;” ibaresine,
b- (2) numaralı fıkrasının değiştirilen “oy kullanabilir. Belirtilenden” ibaresinde yer alan “Belirtilenden” sözcüğüne,
17- 35. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 29. maddesinin (1), (3), (4) ve (5) numaralı fıkralarına,
18- 37. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 36. maddesinin;
a-Değiştirilen (6) numaralı fıkrasına,
b- (5) numaralı fıkrasında yer alan “Genel Kurula” ibaresinin “Başkana” şeklinde değiştirilmesine,
c- (10) numaralı fıkrasının değiştirilen “yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve Genel Kurul tarafından” ibaresinde yer alan “…Genel Kurul tarafından” sözcüklerine,
19- 38. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 38. maddesinin (5) ve (10) numaralı fıkralarına,
20- 39. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"a eklenen;
a- Geçici 4. maddenin (6) ve (7) numaralı fıkralarına,
b- Geçici 5. maddesine,
yönelik iptal istemleri, 10.4.2014 günlü, E.2014/57, K.2014/81 sayılı kararla reddedildiğinden, bu madde, fıkra, bent, cümle, bölüm, ibare, sözcük ve değişikliklere ilişkin yürürlüğün durdurulması istemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE
10.4.2014 gününde karar verilmiştir.
VI- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak, Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde, Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
15.2.2014 günlü, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un;
1- 23. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (d) bendinde yer alan “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını ve…” ibaresinin,
2- 25. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin,
3- 28. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 11. maddesinin (1) numaralı fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümlelerinin,
4- 31. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan“Kurula” ibaresinin “Başkana”, (4) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “Kurul” ibaresinin “Başkan” şeklinde değiştirilmesinin,
5- 32. maddesiyle değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin,
6- 33. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan “ilgili daire başkanı” ibaresinin “Başkan” şeklinde değiştirilmesinin,
7- 34. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 19. maddesinin (2) numaralı fıkrasının değiştirilen“oy kullanabilir. Belirtilenden” ibaresinde yer alan “oy kullanabilir.” sözcüklerinin,
8- 35. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 29. maddesinin (2) numaralı fıkrasının,
9- 37. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 36. maddesinin değiştirilen (1) ve (3) numaralı fıkraları ile (10) numaralı fıkrasının değiştirilen “yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve Genel Kurul tarafından” ibaresinde yer alan “yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve…” sözcüklerinin
10- 38. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 38. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkralarının,
11- 39. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"a eklenen Geçici 4. maddenin (8) numaralı fıkrasının,
iptal edilmeleri nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu düzenini ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE, 10.4.2014gününde karar verilmiştir.
VII- SONUÇ
15.2.2014 günlü, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un;
A- Tümünün yok hükmünde olduğunun saptanması isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B- Tümünün şekil bakımından Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 1- 1. maddesiyle, 24.2.1983 günlü, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun 49. maddesinin;
a- Birinci fıkrasında yer alan “aşmamak üzere” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “Bakanlıkça” ibaresinin,
b- İkinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmasının,
c- Dördüncü fıkrasında yer alan “ilgisine göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca veya” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
Anayasa"ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Erdal TERCAN"ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- 2. maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Kanun"un 50. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
3- 3. maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Kanun"un 119. maddesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Erdal TERCAN"ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
4- 7. maddesiyle, 23.7.2003 günlü, 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"nun 9. maddesinin;
a- Değiştirilen birinci fıkrasının,
b- İkinci fıkrasında yer alan “Yönetim Kurulunca” ibaresinin “Başkan tarafından”şeklinde değiştirilmesinin,
Anayasa"ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT"ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
5- 8. maddesiyle, 4954 sayılı Kanun"un başlığıyla birlikte değiştirilen 11. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT"ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
6- 9. maddesiyle değiştirilen 4954 sayılı Kanun"un 12. maddesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT"ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
7- 20. maddesiyle, 4954 sayılı Kanun"a eklenen geçici 12. maddenin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Zehra Ayla PERKTAŞ"ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
8- 22. maddesiyle değiştirilen, 11.12.2010 günlü, 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu"nun 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
9- 23. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 6. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrasının değiştirilen (ç) bendinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (2) numaralı fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (d) bendinde yer alan;
aa- “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını ve…” ibaresinin Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL ile M. Emin KUZ"un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükmünün, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
bb- “…genel sekreter yardımcılarını atamak.” ibaresinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
c- (2) numaralı fıkrasına eklenen (e) bendinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
10- 24. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 7.maddesinin (2) numaralı fıkrasının;
a- (d) bendinin yürürlükten kaldırılmasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- Değiştirilen (e) ve (ı) bentlerinin Anayasa"ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
c- (h) bendinde yer alan;
aa- “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını…”, ibaresinin madde metninden çıkarılmasının Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL ile M. Emin KUZ"un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
bb- “…genel sekreter yardımcılarını,…” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
11- 25. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrasının Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Burhan ÜSTÜN, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL ile Zühtü ARSLAN"ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b- (3) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasa"ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile M. Emin KUZ"un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükümlerinin, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
12- 28. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 11. maddesinin;
a-(1) numaralı fıkrasının değiştirilen;
aa- İkinci cümlesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
bb- Üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasa"ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile M. Emin KUZ"un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükümlerinin, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (4) numaralı fıkrasında yer alan “Genel Kurul” ibaresinin “Başkan” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
c- (5) numaralı fıkrasının;
aa- Değiştirilen (a) bendinin,
bb- (c) bendindeki “İlgisine göre daire başkanı ve” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
Anayasa"ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
13- 29. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 12. maddesinin (2) numaralı fıkrasının Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile M. Emin KUZ"un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
14- 30. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 13. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarının Anayasa"ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
15- 31. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 14. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasında yer alan “iki” ibaresinin “üç” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (2) numaralı fıkrasında yer alan “Üçüncü Daire Başkanının” ibaresinin “Başkanın”şeklinde değiştirilmesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT"ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
c- (3) numaralı fıkrasında yer alan“Kurula” ibaresinin “Başkana” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
d- (4) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “Kurul” ibaresinin “Başkan”şeklinde değiştirilmesinin Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
16- 32. maddesiyle değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 15. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının;
aa- (a) bendinin Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL ile M. Emin KUZ"un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükmünün, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
bb- Kalan bölümünün Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (2) numaralı fıkrasının Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile M. Emin KUZ"un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
c- (3) numaralı fıkrasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
17- 33. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 16. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan “ilgili daire başkanı” ibaresinin “Başkan”şeklinde değiştirilmesinin Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- Eklenen (3) numaralı fıkrasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
18- 34. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"un 19. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrasında yer alan “her üye,” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen “ancak bir aday için;” ibaresinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (2) numaralı fıkrasının değiştirilen “oy kullanabilir. Belirtilenden” ibaresinde yer alan;
aa- “oy kullanabilir.” sözcüklerinin Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
bb- “Belirtilenden” sözcüğünün Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
19- 35. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 29. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (2) numaralı fıkrasının Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
c- (3), (4) ve (5) numaralı fıkralarının Anayasa"ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
20- 37. maddesiyle 6087 sayılı Kanun"un 36. maddesinin;
a-Değiştirilen (1) ve (3) numaralı fıkralarının Anayasa"ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, iptal hükümlerinin, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (5) numaralı fıkrasında yer alan “Genel Kurula” ibaresinin “Başkana” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
c- Değiştirilen (6) numaralı fıkrasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
d- (10) numaralı fıkrasının değiştirilen “yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve Genel Kurul tarafından” ibaresinde yer alan;
aa- “yukarıda belirtilen usule göre Başkan ve…” söcüklerinin Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
bb- “…Genel Kurul tarafından” sözcüklerinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
21- 38. maddesiyle değiştirilen, 6087 sayılı Kanun"un 38. maddesinin;
a- (1) ve (3) numaralı fıkralarının Anayasa"ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, iptal hükümlerinin, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- (5) ve (10) numaralı fıkralarının Anayasa"ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
22- 39. maddesiyle, 6087 sayılı Kanun"a eklenen;
a- Geçici 4. maddenin;
aa- (1), (2), (3), (4) ve (5) numaralı fıkralarının Anayasa"ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, OYBİRLİĞİYLE,
bb- (6) ve (7) numaralı fıkralarının Anayasa"ya aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
cc- (8) numaralı fıkrasının Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun"un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- Geçici 5. maddenin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
10.4.2014 gününde karar verildi.
Başkan Haşim KILIÇ |
Başkanvekili Serruh KALELİ |
Başkanvekili Alparslan ALTAN |
Üye Serdar ÖZGÜLDÜR |
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
Üye Zehra Ayla PERKTAŞ |
Üye Recep KÖMÜRCÜ |
Üye Burhan ÜSTÜN |
Üye Engin YILDIRIM |
Üye Nuri NECİPOĞLU |
Üye Hicabi DURSUN |
Üye Celal Mümtaz AKINCI |
Üye Erdal TERCAN |
Üye Muammer TOPAL |
Üye Zühtü ARSLAN |
Üye M. Emin KUZ |
KARŞIOY GEREKÇESİ
15.2.2014 tarih ve 6524 sayılı Kanun"un 20. maddesi ile 22.7.2003 tarih ve 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"na eklenen Geçici Madde 12 ile yapılan düzenlemeyle, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Türkiye Adalet Akademisinde Başkan, Başkan Yardımcıları, Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyeleri, Genel Sekreter, Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları, 23. madde uyarınca görevlendirilen hâkim ve savcılar ile diğer personelin görevlerinin sona ereceği hükmü getirilmiştir.
6524 sayılı Kanun"la yapılan düzenleme öncesinde Akademi Genel Kurulu"nun kimlerden oluşacağı 4954 sayılı Kanun"un 12. maddesiyle kapsamlı biçimde tespit edilmiş; bu meyanda dört yıl için seçimle saptanacak üyeler tek tek belirlenmiş, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi gibi yüksek mahkemelerin genel kurullarınca seçilecek üyeler; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Noterler Birliğince seçilecek üyeler, kaynak olarak gösterilmiştir. Geçici Madde 12 ile seçimle gelen Genel Kurul üyelerinin dört yıllık görev süreleri dolmadan görevlerine son verilmiştir. Söz konusu yasal tasarrufla seçilmiş üyelerin görev süresi bakımından kazanılmış hakları ile hukuk güvenlikleri tamamen ortadan kaldırıldığından; bu kişiler bakımından vaki yasal düzenleme Anayasa"nın 2. maddesiyle öngörülen hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır. Bu saptamanın doğal sonucu olarak da Genel Kurulun seçtiği Yönetim ve Denetim Kurulu üyeleri ile bu Kurulun önerdiği kişiler arasından seçilecek diğer yöneticiler bakımından göreve son verme yasal tasarrufu aynı gerekçeyle Anayasa"nın 2. maddesine aykırı düşmektedir.
Geçici görevlendirilenlerin haricindeki Akademi teşkilat kadrosunda görev yapan kamu görevlilerinin (idari personelin) tamamının görevinin sona ereceğine ilişkin düzenleme de Anayasa"ya uygun düşmemektedir. Gerçekten, 6524 sayılı Kanun"la Akademi idari personeli ve teşkilat kadrosu ile ilgili olarak esaslı bir değişiklik yapılmadığı halde, yönetici, ünvanlı-ünvansız vb. herhangi bir ayırım yapılmadan, görevli bütün kamu görevlilerinin görevlerine son verilerek, bir başka göreve atandırılacakları yolundaki düzenleme Anayasa"nın 128. maddesindeki “kamu görevlisi teminatı” ile Anayasa"nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, Geçici Madde 12"nin açıklanan kişiler yönünden iptaline karar verilmesi gerektiği kanaatine vardığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyoruz.
Başkanvekili Serruh KALELİ |
Başkanvekili Alparslan ALTAN |
Üye Serdar ÖZGÜLDÜR |
Üye Zehra Ayla PERKTAŞ |
KARŞIOY YAZISI
I- 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 1. maddesiyle 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun 49. maddesinde değişiklik yapılarak, hakim ve savcıların yurt dışına eğitim amacıyla gönderilmeleri yetkisi tümüyle Adalet Bakanlığına verilmiştir.
Bilgi ve görgülerini artırmak, meslekleriyle ilgili staj ve araştırma veya doktora yapmak gibi kişisel ve mesleki donanım kazandıran, cazip bazı olanaklardan yararlanmak konusunda istekli olmaları doğal sayılabilecek hakim ve savcıların böyle bir olanağı elde etmeleri Adalet Bakanlığının takdirine bırakılmıştır.
Bir kamu görevlisinin yapmakta olduğu kamu görevinin gerekleriyle şahsi menfaatlerinin çelişmesine Batılı etik değerler sisteminde “çıkarların çatışması-conflict of interest” denilmektedir. Yurt dışına gönderilmeleri Adalet Bakanlığının ve dolayısiyle o kurumun en üst amiri olan Adalet Bakanının takdir ve tercihine bağlı olan hakim ve savcıların bu yöndeki isteklerinin karşılık bulabilmesinin, Adalet Bakanıyla ve mensubu olduğu hükümetle iyi ilişkiler içinde olmayı,en azından verecekleri kararlarla Hükümeti rahatsız etmemeyi, sorun yaratmamayı gerektirdiği söylenebilir. Bunun aksini iddia etmek hayatın olağan akışına ters düşer. Başka bir deyişle, hakim ve savcının yapmakta olduğu kamusal görevin gerekleri ile şahsi beklentileri arasında “çıkarların çatışması” olgusu ortaya çıkar.Böyle bir durumun ise her davada tarafsızlıkla ve dış etkilerden uzak olarak karar vermesi gereken hakimlerin bağımsızlığı ile bağdaşmayacağı açıktır.
Anayasa"nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, izleyen maddelerinde kuvvetler ayrılığı ilkesini güvence altına alan yasama, yürütme ve yargı erklerinin kullanımı hükme bağlanmış, bu çerçevede 9. maddede yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı öngörülmüştür. Anayasa"nın 138. maddesinde mahkemelerin bağımsızlığı, 139. maddesinde hakimlik ve savcılık teminatı, 140. maddesinde de hakimlik ve savcılık mesleği düzenlenmiştir. Anayasa"ya göre hakimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı esas olduğu kadar, yargının evrensel standartlarına göre yargı mensuplarının sadece tarafsız olmakla kalmayıp, tarafsız oldukları görüntüsünün de korunması gerekir.
İptali istenen kural yargı bağımsızlığının gereklerine uymadığından Anayasa"nın 2., 138. ve 140. maddelerine aykırıdır.
II- Kanun"un 3. maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Kanun"un 119. maddesiyle hakim ve savcıların meslek içi eğitimlerinin usul ve esaslarının Türkiye Adalet Akademisincehazırlanan yönetmelikle belirlenmesi öngörülmektedir.
Kuralla, hakim ve savcıların meslek içi eğitimlerinde Adalet Akademisine yetki verilmesi Anayasa"ya her ne kadar aykırı değil gibi gözükmekte ise de, Kanun"un çeşitli maddeleriyle yapılan değişiklikler sonucunda Adalet Akademisinin neredeyse tümüyle Adalet Bakanlığının kontrolünde bir kurum haline gelmiş olduğu ve bilimsel ve idari özerkliğini kaybettiği gözetildiğinde, hakim ve savcıların meslek içi eğitiminin, yürütme organının tavsiye, telkin ve yönlendirmeleri doğrultusunda yapılmasına karşı her hangi bir güvence içermeyen kuralın, Anayasa"nın 2., 138. ve 140. maddelerine aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Kuralın iptali gerekir.
III- Kanun"un 7. maddesiyle 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"nun 9. maddesinde yapılan değişikliklerle, Akademi, yürütme organının kontrolünde bir eğitim kurumu haline getirilmiştir. Akademi başkan ve başkan yardımcılarının belirlenmesi ve diğer idari konularda Adalet bakanının başlıca yetkili haline gelmesi, hakim ve savcıların eğitiminin, yürütme organının tercih ve yönlendirmesi doğrultusunda yapılmasına yol açacak ve dolaylı yollarla da olsa yargı bağımsızlığını zedeleyebilecektir. Bu nedenle kuralla yapılan düzenlemelerde Anayasa"nın 2., 138. ve 140.maddelerine uyarlık bulunduğu söylenemez.
IV-Kanun"un 8. maddesiyle 4954 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu"nun 11. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, Akademinin çeşitli hizmet birimlerine yapılacak atamalar düzenlenmiş ve bu konudaki yetki Adalet bakanına verilmiştir. Bu düzenlemenin de Kanun"un 7. maddesinin Anayasa"ya aykırılığına ilişkin yukarıda belirtilen gerekçelerle iptali gerekir.
V-Kanun"un 9. maddesiyle 4954 sayılı Kanun"un 12. maddesi değiştirilmiş, bu çerçevede Adalet Akademisi genel kurulunda Adalet bakanlığı temsilcilerinin sayısı artırılarak, Yargıtay ve Danıştay"ın üye sayıları azaltılmıştır. Özellikle, Adalet Akademisi genel kurul üyelerinden adli ve idari yargı hakim ve savcılarını temsilen görev yapacak olanların Adalet Bakanı tarafından görevlendirilmesi, hakim ve savcılara ilişkin Anayasal ilkelerle bağdaşmaz.
Kanun"la yapılan diğer düzenlemelerle birlikte değerlendirildiğinde, iptali istenen kuralın da diğerleri gibi, Akademinin yürütme organı etki ve kontrolü altında kalmasını sağlamaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Hakim ve savcıların meslek içi eğitimlerinin de yargı görevinin bağımsız ve tarafsız biçimde ifası amacına yönelik olması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Bu nedenle meslek içi eğitimi düzenleyen yasa kurallarının daaynı Anayasal ilkeye uygun olması zorunluluğu bulunduğu açıktır. Diğer maddeler için belirtilen gerekçelerle, Anayasa"nın 2., 138. ve 140. maddelerine aykırı olan kuralın iptali gerekir.
VI-Kanun"un 20. maddesiyle 4954 sayılı Kanun"a eklenen Geçici Madde 12 ile Türkiye Adalet Akademisinin, Kanunun yürürlük tarihindeki Başkan, Başkan yardımcıları, Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu üyeleri ile görevlendirilmiş hakim ve savcılar ve diğer personelin görevlerine son verilmiştir.
Anayasa"nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin ilkelerinden biri de hukuk güvenliğidir. Anayasal güvenceler çerçevesinde ve yasalara uygun olarak bir statüye alınmış olan kişilerin mutlak bir zorunluluk ve haklı bir neden olmaksızın, hukuk güvenliğini tümüyle ortadan kaldıracak şekilde, yasa ile görevden alınmaları Anayasa"nın 2. maddesinde tanımlanan hukuk devletine aykırıdır.
Yasa ile göreve son verme işlemine karşı idari yargıya müracaat imkanı da bulunmadığından, kural, Anayasa"nın 36. maddesinde yer alan hak arama hürriyetine de aykırıdır.
VII- Kanun"un 31. maddesiyle, 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu"nun 14. maddesinin (2) numaralı fıkrasında değişiklik yapılarak, maddede yer alan teftiş kurulunun Üçüncü Daire başkanının gözetiminde görev yapması konusundaki düzenleme değiştirilmiş ve teftiş kurulunun Başkan"ın (Adalet Bakanının) gözetiminde görev yapması öngörülmüştür.
Anayasa"nın 159. maddesinde Adalet bakanının Kurul"un başkanı olduğu, Kurul"un yönetim ve temsilinin Kurul Başkanına ait olduğu belirtilmiştir. Teftiş ise Kurul"un görevlerindendir.
Anayasa ile Kurul Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanına verilen görev ve yetki, Kurul"un yönetim ve temsilinden ibarettir. Yönetim ve temsil, hakim ve savcıların teftişini kapsamamaktadır. Anayasa"nın 159. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, “Hakim ve savcıların görevlerini kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme, görevlerinden dolayı veya veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerine yaptırılır”denilmiştir. Buna göre, yürütme organının mensubu olan Kurul Başkanının teftişle ilgili görevi Anayasa tarafından doğrudan düzenlenmiş ve Kurul Başkanının yetkisi, ilgili dairenin teklifineolur vermekle sınırlandırılmıştır.
Teftiş Kurulunun doğrudan Başkanın gözetiminde görev yapacak olması, Kurula verilmiş olan bir yetkinin Başkana devredilmesi anlamına geldiğinden Anayasanın 159. maddesine aykırıdır.
Teftiş kurulunun gözetimi, kurulun çalışmalarında somut hususlara ilişkin direktif, telkin, tavsiye yapmak imkanı veren, doğrudan hiyerarşik amir konumunun bir önceki aşaması olan bir yetkidir. Anayasa"da HSYK Başkanına araştırma ve soruşturma işlemlerine olur verme yetkisi öngörülmüş olup, olur verme yetkisinin oljektif ve tarafsız bir şekilde kullanılabilmesi için olur verecek makamın daha önceki aşamayı yönlendirmemiş olması gerekir. Ancak iptali istenen kural, Anayasa"da HSYK Başkanı ile teftiş kurulu arasında kurulan dengeyi ve iş bölümünü bozmuştur. Kurul Başkanının aynı zamanda yürütme organının bir üyesi olması nedeniyle, yürütmenin yargı bağımsızlığına aykırı olarak Adalet Bakanına hakim ve savcılar üzerinde etki ve nüfuz imkanı veren kural, bu yönüyle de Anayasa"nın 2., 138. ve 140. maddelerine aykırıdır.
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
KARŞI OY GEREKÇESİ
Dava konusu Kanun"un 25. maddesi ile değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasının iptaline ilişkin olarak, üye Zühtü ARSLAN"ın II-1 nolu başlık altında açıklanan karşıoy gerekçelerine aynen katılıyorum.
Üye Burhan ÜSTÜN |
KARŞIOY GEREKÇESİ
15.2.2014 günlü, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un, 11.12.2010 günlü, 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu"nda değişiklik öngören 25. ve 29. maddeleri ile 28. ve 32. maddelerinin bir bölümünün iptaline ilişkin karşıoy gerekçelerim
I. Kanun"un 25. Maddesiyle Değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 8. Maddesinin İncelenmesi
A. (2) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
İptali istenen kuralla, Anayasa ve 6087 sayılı Kanun"da öngörülen şekilde Kurul üyeliğine seçilenlerin hangi dairede asil ve tamamlayıcı üye olarak görev yapacaklarını belirleme yetkisi, Kurul Başkanı"na verilmiştir.
Anayasa"nın 159. maddesinin ikinci fıkrasında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yirmiiki asıl ve oniki yedek üyeden oluşacağı ve üç daire halinde çalışacağı belirtilmiş, ancak üyelerin dairelerde görevlendirilmesine ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Anılan maddenin son fıkrasında, dairelerin oluşumu ve işbölümünün kanunla düzenleneceği hükme bağlandığından, dairelerin oluşumu, üyelerinin sayısı ve başkanının seçim usulünün belirlenmesi hususu kanun koyucunun takdirindedir. Bu itibarla, üyelerin görev yapacağı dairenin Kurul Başkanı tarafından belirlenmesinde Anayasa"ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Nitekim Anayasa Mahkemesi bölümlerinin üyelerinin belirlenmesinde de benzer bir usul benimsenmiştir. 6216 sayılı Kanun"un 22. maddesinin (2) numaralı fıkrasıyla bölümlerin ve komisyonların oluşumunun İçtüzükle belirleneceği hükme bağlanmış; Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 27. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, Bölümlerde görev alacak Başkanvekilleri dışındaki üyelerin, geliş kaynakları ve Bölümler arasında dengeli dağılım esasları gözetilerek Başkan tarafından belirleneceği düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesi gibi yargısal fonksiyon icra eden bir merciin organı niteliğinde olan bölümlerde görev yapacak üyelerin Başkan tarafından belirlenmesi mümkün olduğuna göre, idari bir kurum olan HSYK"nın organı niteliğindeki dairelerde görev yapacak üyelerin belirlenmesinin Kurul Başkanı"nca belirlenmesinin evleviyetle mümkün olabilmesi gerekmektedir.
Öte yandan Anayasa"nın 159. maddesinin yedinci fıkrasının birinci cümlesinde, Kurulun yönetimi ve temsilinin Kurul Başkanı"na ait olduğu belirtilmiştir. Kurul üyelerinin görev yerlerinin belirlenmesi de esas itibarıyla bir yönetim işidir. Dolayısıyla bir yönetim işi olan üyelerin görev yapacağı dairelerin belirlenmesinin Kurul Başkanı"na bırakılmasında Anayasa"ya aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Üyelerin görev yapacağı dairelerin belirlenmesinin Kurul Başkanı"na verilmiş olmasının bağımsızlık ilkesine aykırı olduğu da söylenemez. Anayasa"da korunmaya çalışılan, Kurulun işlevsel bağımsızlığıdır. Yani anayasa koyucunun öngördüğü husus, Kurul üyelerinin, Anayasa"da Kurula tanınan münhasır yetki alanında yürütmenin etkisinden uzak bir şekilde irade ortaya koyması ve bu doğrultuda icrai kararlar verebilmesidir. Nitekim 159. maddesinin yedinci fıkrasının ikinci cümlesiyle Kurul Başkanı"nın dairelerin çalışmalarına katılması yasaklanarak bu işlevsel bağımsızlık sağlanmaya çalışılmıştır. Çalışılacak dairenin belirlenmesi ikincil nitelik taşıyan bir işbölümü meselesinden öte hiçbir anlam taşımamaktadır. Kurul üyelerinin çalışacakları dairenin Kurul Başkanı tarafından belirleniyor olmasının, yürütmenin Kurul üyelerinin iradesi üzerinde bir baskı yaratacağı sonucuna ulaşılamaz.
Anayasa"nın 159. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Kurulun yürütme organından bağımsız olması gerektiği aşikârdır. Ancak Kurulun yürütme organından bağımsız olması, onun tamamen denetimsiz bir hale getirilmesi anlamını taşımamaktadır. Anayasa"nın 2. maddesinde düzenlenen demokratik devlet ilkesi, Kurulun belli ölçüde demokratik meşruiyete sahip olmasını da gerekli kılmaktadır. Demokratik meşruiyete sahip olmayan bağımsız bir Kurul hesap verebilir olmaktan uzaklaşacağı gibi, özellikle bir görüşün hakimiyeti altına girmiş bu şekildeki bir Kurulun hakim ve savcıların bağımsızlığının teminatı olmaktan ziyade bunu zayıflatan bir hüviyete bürünmesi kuvvetle muhtemeldir. Nitekim geçmiş tecrübelerimiz, demokratik meşruiyeti bulunmayan ve kapalı bir kutu gibi çalışan HSYK"nın hakim ve savcılar üzerinde ne denli bir baskı aracına dönüşebildiğini açıkça ortaya koymaktadır. Belli bir anlayışın hâkim olduğu ve hesap verme sorumluluğu hissetmeyen bir HSYK"nın, hakim ve savcıların iradelerine tesir etmek bakımından yürütme organından daha az tehlikeli olduğu söylenemez.
HSYK yönetiminin, bir meslek kuruluşu gibi tamamen meslek mensuplarına bırakılması, yasama ve yürütme organlarının HSYK yönetiminde hiçbir şekilde etkili olmaması düşüncesi günümüz demokrasisi açısından savunulamaz. Zira meslek kuruluşları yalnızca kendi üyelerini ilgilendiren konularda karar almakta ve bu kararlar sadece üyelerini etkilemektedir. Dolayısıyla meslek kuruluşlarının, sadece kendi üyelerinin iradelerine dayanmakla sınırlı bir meşruiyet temeline sahip olmaları yeterlidir. Oysa hakim ve savcılar tüm toplumu etkileyen kararlar verdiğinden bunlarla ilgili karar verme yetkisini haiz olan HSYK"nın daha geniş bir meşruiyet zeminine oturması gerektiği açıktır. Halkın temsilcilerinden seçilen yasama organının güvenine dayanarak icraatta bulunan yürütme organının bir unsuru olan Adalet Bakanı"nın Kurul Başkanı olmasının öngörülmesinde de, Kurulun demokratik meşruiyetinin sağlanması kaygısının güdüldüğü anlaşılmaktadır. Bu suretle Kurulun faaliyetlerinin siyasal sorumluluğu da yürütme organına yüklenmiş olmaktadır.
Sonuç olarak Kurulun demokratik meşruiyetini sağlama çabasının bir sonucu olarak Kurul Başkanı olması öngörülen Adalet Bakanı"nın bir iş bölümü faaliyeti olan üyelerin görev yapacağı daireleri belirleme yetkisini haiz olması, Anayasa"nın 159. maddesinin yedinci fıkrasının birinci cümlesiyle Kurul Başkanına verilen yönetim görevi kapsamındaki bir yetki olup, Kurulun bağımsızlığını zedeleyen bir husus olarak görülemez.
B. (3) Numaralı Fıkrasının Birinci ve İkinci Cümlelerinin İncelenmesi
İptali istenen kurallarla, daire başkanlarının, her dairenin kendi üyeleri içinden üye tam sayısının salt çoğunluğuyla belirlenecek iki aday arasından, Genel Kurulca seçilmesi öngörülmekte, Genel Kurulun ilk toplantısında toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması hâlinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en çok oyunu alan kişinin daire başkanı seçilmiş sayılması kurala bağlanmaktadır.
Anayasa"nın 159. maddesinin yedinci fıkrasında, Kurulun, kendi üyeleri arasından daire başkanlarını seçeceği hükme bağlanmış, son fıkrasında ise dairelerin oluşumunun kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Anayasa"da daire başkanlarının Kurul tarafından seçileceği belirtilmiş, ancak seçim usulüne ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Daire başkanlarının seçim usulünün belirlenmesi kanun koyucunun takdirine bırakılmıştır. Kanun koyucu, bu yetkisine dayanarak, başkanların, ilgili dairenin kendi üyeleri içinden üye tam sayısının salt çoğunluğuyla belirlenecek iki aday arasından Genel Kurulca seçilmesini, Genel Kurulun ilk toplantısında toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması hâlinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en çok oyunu alan kişinin daire başkanı seçilmiş sayılmasını öngörmüştür. Kanun koyucunun takdirini bu yönde kullanmasında Anayasa"ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
II. Kanun"un 28. Maddesiyle Değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 11. Maddesinin(1) Numaralı Fıkrasının Üçüncü ve Dördüncü Cümlelerinin İncelenmesi
İptali istenen kurallarla Genel Sekreter adaylarının belirlendiği seçime ilişkin ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması durumunda üç gün içinde ikinci bir toplantının yapılması, ikinci toplantıda, bu toplantıya katılanların en çok oyunu alan üç adayın teklif edilmiş sayılması öngörülmektedir.
Anayasa"nın 159. maddesinin onbirinci fıkrasında, Genel Sekreterin, birinci sınıf hâkim ve savcılardan Kurulun teklif ettiği üç aday arasından Kurul Başkanı tarafından atanacağı belirtilmiş, ancak Genel Sekreter adaylarının belirlendiği seçim usulü detaylandırılmamış, seçime ilişkin toplantı ve karar yeter sayılarıyla ilgili herhangi bir sınırlayıcı hükme yer verilmemiştir. Bu nedenle, Genel Sekreter adaylarının belirlendiği seçime ilişkin toplantı karar ve yeter sayılarını belirlemek, demokratik hukuk devleti ilkesini gözetmek koşuluyla kanun koyucunun takdirindedir.
Kanun koyucu, dava konusu kuralla, Genel Sekreter adaylarının belirlendiği seçimde toplantı veya karar yeter sayılarının temin edilememesi ihtimali üzerine ikinci bir toplantı yapılmasını ve ikinci toplantıda, toplantıya katılanlarının oy kullanmasını yeterli görmüştür. Bu yöndeki düzenlemenin, Genel Sekreter adaylığı seçiminin aklileştirilmesine ve seçim sürecinin sürüncemede kalmasını engellemeye yönelik bir tedbir olduğu anlaşılmakta olup Anayasa"ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
III. Kanun"un 29. Maddesiyle Değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 12. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrası ile Kanun"un 32. Maddesiyle Değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 15. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
İptali istenen 6087 sayılı Kanun"un 12. maddesinin (2) numaralı fıkrasıyla, HSYK"ya geçici veya sürekli görevli atanacak tetkik hakimlerinin, Genel Kurulun, Birinci Daire tarafından her bir boş kadro için önereceği iki katı aday arasından seçmesi öngörülmektedir. Öte yandan, atanacak tetkik hakimlerinin belirlenmesine ilişkin seçimde toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması durumunda üç gün içinde ikinci bir toplantının yapılması, ikinci toplantıda, bu toplantıya katılanların en çok oyunu alan kişinin atamasının yapılması düzenlenmektedir.
İptali istenen 6087 sayılı Kanun"un 15. maddesinin (2) numaralı fıkrasıyla ise Kurul müfettişlerinin, Genel Kurulun, Birinci Daire tarafından her bir boş kadro için önereceği iki katı aday arasından seçmesi öngörülmekte; Kurul müfettişlerinin belirlenmesine ilişkin seçimin toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması durumunda üç gün içinde ikinci bir toplantının yapılması, ikinci toplantıda, bu toplantıya katılanların en çok oyunu alan kişinin atamasının yapılması düzenlenmektedir.
Anayasa"nın 159. maddesinin onbirinci fıkrasının son cümlesinde, Kurul müfettişleri ile Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hakim ve savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisinin Kurula ait olduğu belirtilmiştir.
Bu hükümle, Kurul müfettişleri ile Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hakim ve savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Kurula tanınmakla birlikte atama usulüne ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Dolayısıyla Kurul müfettişleri ile tetkik hâkimlerinin atama usullerinin belirlenmesi kanun koyucunun takdirindedir. Bu itibarla, Kurulda çalışacak müfettişler ile tetkik hakimlerinin, Birinci Dairenin her bir boş kadro için önereceği iki katı aday arasından seçilerek atanmasının öngörülmesinde Anayasa"ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Toplantı ve karar yeter sayısına ilişkin olarak Kanun"un 28. maddesiyle değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 11. maddesinin(1) numaralı fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümleleri için yapılan değerlendirmeler aynen bu kural yönünden de geçerlidir.
Üye Hicabi DURSUN |
KARŞI OY GEREKÇESİ
15.2.2014 günlü, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un çeşitli hükümleriyle 6087 sayılı Kanun"da yapılan değişikliklerle, HSYK Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarını atama yetki ve görevi Kurul Başkanı"na tanınmıştır.
Anayasa"nın 159. maddesinde HSYK ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş, bu çerçevede kanunla düzenlenebilecek birçok husus dahi Anayasa hükmüyle belirlenmiştir. Ancak bu düzenleme yapılırken Teftiş Kurulu Başkanı ve Başkan yardımcılarının atanmasına ilişkin bir hükme yer verilmeyerek bu hususların düzenlenmesi kanun koyucunun takdirine bırakılmıştır. Bu çerçevede kanun koyucunun takdir hakkını kullanarak HSYK Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarını atama yetkisini Kurul Başkanı"na tanımasında, Anayasa"ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Kurul Başkanı"nın aynı zamanda Adalet Bakanı olması nedeniyle bu yetkiye sahip olmasının güçler ayrılığı ilkesine ve yargı bağımsızlığına dolayısıyla Anayasa"ya aykırı olduğu ileri sürülebilir. Ancak, bizzat anayasa koyucu Adalet Bakanı"nın Kurul Başkanı olmasını öngörmüş ve Kurulun yönetimi ile temsil yetkisinin Başkan"a ait olduğunu Anayasa"nın 159. maddesinde açıkça vurgulamıştır. Teftiş Kurulu Başkanı ve Başkan yardımcılarını atamak da Kurulun yönetimine ilişkin bir husus olduğundan bu yetkinin Kurul Başkanı"na tanınması da doğaldır.
Esasen, Anayasa"nın 159. maddesi incelendiğinde, anayasa koyucunun HSYK"yı bir yargısal merci olarak değil hâkim, savcı ve mahkemelere ilişkin idari kararlar veren bir idari kurul olarak düzenlediği anlaşılmaktadır (Nitekim Anayasa Mahkemesi 7.3.2013 günlü, E. 2011/20, K. 2013/41 sayılı kararında Kurulun idari bir merci olduğunu ifade etmiştir). Ancak anayasa koyucu bu idari kurulu belirlerken adalet hizmetlerinin birçoğuna ilişkin etkin görevleri bulunan Adalet Bakanı"nın da bu Kurulda bulunması gerektiğine hükmetmiş, hatta bununla da yetinmeyerek Bakan"ın bu Kurulun herhangi bir üyesi olarak değil, başkanı olarak görev yapması gerektiğine karar vermiştir. Anayasa koyucunun bu tercihinde etkili olan hususun ne olduğu ise 6087 sayılı Kanun"un 3. maddesinin gerekçesinde, “… topluma ve Meclise karşı hesap verme pozisyonunun bir gereği ve anayasal düzenlemenin tabii bir sonucu olarak,… Adalet Bakanı, kurulun Başkanı olarak öngörülmektedir” şeklinde açıklanmıştır. Bu gerekçeden de açıkça anlaşılacağı üzere, Adalet Bakanı"nın Kurulun başkanı olarak öngörülmesinin nedeni, ülkedeki adalet hizmetlerinin doğru ve eksiksiz bir şekilde yürütülmesi konusunda toplum ve meclise karşı sorumluluğu bulunan yürütme organının, bu sorumluluğunu yerine getirebilecek yetki ve göreve sahip kılınmasını sağlamaktır. Gerçekten hem yasal, hem siyasi hem de pratik olarak bakıldığında, ülkedeki adalet hizmetlerinin doğru işlememesi halinde kimsenin bu görevi yürüten hâkim ve savcılara yahut bunların üst idari kurulu olan HSYK"ya kusur atfetmediği veya bu durumdan bu kişi veya kurumları sorumlu tutmadığı, bu sorumluluğun yürütme organına yüklendiği görülmektedir. Esas itibariyle bu konuda halkın hesap sorabildiği tek kurumun yasama üzerinden yürütme organı olduğu görülmektedir. Bu itibarla, Anayasa koyucunun Adalet Bakanı"nı Kurul Başkanı olarak belirlemesi son derece bilinçli bir tercihe dayanmakta olup HSYK"nın, anayasa koyucunun bu bilinçli ve demokratik tercihinden bağımsız olarak değerlendirilmesi yanıltıcı sonuçlara yol açabilecektir.
Bu çerçevede eğer Kurul Başkanı olan Adalet Bakanının, Teftiş Kurulu Başkanı ve Başkan yardımcılarını atama yetkisinin güçler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ilkelerine aykırı olduğu kabul edilirse, Kurula başkanlık etmesinin de aynı şekilde bu ilkelere aykırı görülmesi gerekir ki bu, bizzat Anayasa hükmüyle çelişkiye yol açabilir.
Müfettişlerin genel kurul tarafından atanması, müfettiş olmayanların da atanabildiği idari bir görev olan Teftiş Kurulu Başkan ve Başkan yardımcılıklarına Kurul Başkanı tarafındanatama yapılmasına anayasal bir engel teşkil etmemektedir.
Bu itibarla, 15.2.2014 günlü, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile değişik 6087 sayılı Kanun"un;
1- a) 6. maddesinin (d) bendinde yer alan “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını ve” ibaresinin
b) 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (h) bendinde yer alan “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını…” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
c) 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin,
iptali yönündeki çoğunluk kararına yukarıda açıkladığımız,
2- Muhalif kaldığımız diğer kuralların iptali yönünden ise sayın Zühtü ARSLAN tarafından“KARŞIOY GEREKÇELERİ”nde açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Üye Celal Mümtaz AKINCI |
Üye Muammer TOPAL |
KARŞI GÖRÜŞ
6524 sayılı Kanun"un diğer bazı hükümleri ile birlikte, 1. ve3. maddeleri ile yapılan bazı değişikliklerin de iptali istenmiştir.
6524 s.K. m. 1 ile 2802 sayılı Hakimler ve SavcılarKanunu"nun 49. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “aşmamak üzere” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlıkça” ibaresi eklenmiş, ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve dördüncü fıkrasında yer alan “ilgisine göre Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca veya” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. Yapılan değişiklikten sonra49. maddenin birinci fıkrası şu şekli almıştır: “Bilgi ve görgülerini artırmak,meslekleriyle ilgili staj ve araştırma yapmak, kurs, eğitim ve öğrenim görmek üzere seçilen ya da iç veya dış burstan yararlanan hâkim ve savcılar iki yılı; doktora yapmak üzere görevlendirilenler ise üç yılı aşmamak üzere Bakanlıkça yurtdışına gönderilebilir”.Görüldüğü gibi, yapılan değişiklikle, hakim ve savcıların, bilgi ve görgülerini artırmak, meslekleriyle ilgili staj, araştırma, kurs, eğitim ve öğrenim, yurtdışı burs gibi konular, tümüyle Adalet Bakanlığının tasarrufuna bırakılmıştır. Değişiklikten önce Bakanlığın Merkez ve taşrateşkilatında görev yapan hakim ve savcılar için Bakanlık, diğer hakim ve savcılar için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yetkili kılınmıştı.
6524 s. K. m. 3 ile de yine 2802 sayılı Kanun"un 119 uncu maddesi değiştirilmiş; “Hâkim ve savcıların hak ve ödevi olan meslek içi eğitimleri Türkiye Adalet Akademisince yaptırılır. Bu eğitimin usul ve esasları, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görüşü alınarak Türkiye Adalet Akademisince hazırlanan yönetmelikte belirlenir” denilmiştir.Yapılan değişiklikle hakim ve savcıların meslekiçi eğitimleri konusunda esas olarak Türkiye Adalet Akademisi yetkili kılınmış, HSYK"nuneğitimin usul ve esasları konusundaki yetkisi isegörüş belirtmekle sınırlandırılmıştır. Değişiklikten önce meslekiçi eğitim konusunda esas olarak HSYK yetkili kılınmıştı, Türkiye Adalet Akademisi görüş belirtmekte idi. Yapılan değişiklikle durum tersine çevrilmiş görünmektedir.
Yukarıda belirtilen hükümler, Mahkememiz çoğunluğunca, Anayasa"nın 159. maddesinde, hakim ve savcıların eğitimi konusunun mutlaka HSYK tarafından yaptırılacağı konusunda bir hüküm olmadığı, bu hükümlerin hakimlerin bağımsızlığı ve teminatını zedeleyen bir yönünün de olmadığı kabul edilerek, Anayasa"ya aykırı bulunmamıştır.
Değişiklik yapılan her iki hükümde görüldüğü hakimlerin ve savcıların mesleğe başladıktan sonra, meslekleriyle ilgili olarak yurtdışında eğitim veya yurtiçinde meslekiçi eğitimine ilişkindir. Yurtdışında yapılan yüksek lisans, doktora, staj, araştırma gibi konularda nitelik olarak meslekiçi eğitime dahil konulardır.
Anayasa"nın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu düzenleyen 159. maddesinde hakimlerin ve savcıların meslekiçi eğitimlerinin mutlaka HSYK tarafından yaptırılacağı konusunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Anayasa"nın 140. maddesinde “Hâkimlik ve savcılık mesleği”düzenlenmiş, ikinci fıkrasındahakimlerin görevlerini mahkemelerin bağımsızlığı ve teminatı esaslarına göre ifa edecekleri belirtildikten sonra, üçüncü fıkrasında şöyle denilmiştir:
“Hâkim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Görüldüğü gibi, Anayasa m. 140, 3"de hakim ve savcıların atanmaları, özlük işleri, disiplin işleri vb konular yanında meslekiçi eğitimlerinin de hakimlerin bağımsızlığı ve teminatı esaslarına göre düzenleneceği kabul edilmiştir. Anayasa koyucu bu hususu dahakimlerin ve savcıların, tıpkı yargı yetkisi gibi, özlük yahut disiplinişleri gibi, aynı nitelikte ve kapsamda görmüştür.O nedenle hakim ve savcıların meslekiçi eğitimleri de hakimlerin bağımsızlığı ve teminatı esaslarına göre düzenlenmelidir. Anayasa koyucu, hakimlerin bağımsızlığı ve teminatını gerektiren konularda ise ayrı bir organ olarak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kurulmasını kabul etmiş, Anayasa"nın 159. maddesinde de ayrıca düzenlemiştir. 159. maddenin birinci fıkrasında Kurulun, yine hakimlerin bağımsızlığı ve teminatı esaslarına kurulacağı ve görev yapacağı kabul edilmiştir.
Hakimlerin ve savcıların meslekiçi eğitimleri de, hakimlerin bağımsızlığı ve teminatı esaslarına göre düzenlenmesi gereken bir konu olduğundan, bu konuda HSYK"nun yetkili kılınması bir zorunluluktur. O nedenle bu konulardaki yetkinin HSYK"dan alınıp Bakanlığa ve Türkiye Adalet Akademisine verilmesi Anayasa"nın 3., 140. ve159. maddelerineaykırıdır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle 6524 sayılı Kanun"un 1. ve 3. maddeleri ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun 49. maddesinde ve 119. maddesinde yapılan değişiklikler Anayasa"nın 3., 140. ve 159. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği kanaatinde olduğumdan, çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye Erdal TERCAN |
FARKLI GEREKÇE VE KARŞIOY GEREKÇESİ
15.2.2014 tarih ve 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un, 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu"nun ilgili maddelerinde değişiklik yapan 25. ve 29. maddeleri ile 28. ve 32.maddelerinin bir kısmı iptal edilmiştir. Karşıoy gerekçelerim, Mahkememizin gerekçeli kararında olduğu gibi, anlatımı ve okumayı kolaylaştırmak maksadıyla iptal edilen maddelerin bir kısmı gruplandırılmak suretiyle, farklı gerekçeyi izleyen bölümde dört başlık altında açıklanmıştır.
I- FARKLI GEREKÇE
Dava dilekçesinde parlamentonun kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı biçimde Anayasa"da kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanarak,mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulması ve görev yapması gereken bir kurumu yürütmeye bağladığı, dolayısıyla “yetki gaspı” yaptığı gerekçesiyle, Kanun"un tümünün “yok hükmünde” olduğunun tespiti istenmiş, Mahkememiz de bu talebi oybirliğiyle reddetmiştir.
Mahkeme gerekçesinde, “yokluk” kavramı “bir normun var olmadığının ifadesi” olarak tanımlanmış, hukuka aykırılığın “o normun hukuk aleminde hiçbir zaman varlık kazanamamasına yol açacak ağırlıkta ve açıklıkta olması” durumunda yokluğun ortaya çıkabileceği,bunun dışındaki Anayasa"ya aykırılıkların iptal yoluyla giderilebileceği, dava dilekçesinde ileri sürülen sakatlıkların “Kanun"un varlık kazanmasını olanaksız kılan haller kapsamına girmediğinden” anayasallık denetiminin ayrıntılı bir şekilde yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
Mahkeme, bu görüşüyle, “yokluk” konusunda verdiği son kararlarından iki noktada ayrılmıştır. Birincisi, isabetli olarak, Cumhurbaşkanının kanunu yayımlama iradesi ve kanunun Resmi Gazetede yayımlanmasının, kanunun varlığının değil, yürürlüğünün zorunlu şartı olduğu vurgulanmıştır. İkinci olarak, bir kanunun yokluğundan bahsedilebilmesi için, parlamento iradesinin olmaması dışında, “anayasal düzende yasama organına verilmeyen bir yetkinin fonksiyon gaspı suretiyle kullanılması gibi” bir durumun bulunması gerektiği belirtilmiştir.
Böylece “yokluk” konusunda, 1992 yılında verilen bir kararda, yönetim hukukundaki yokluk tanımından hareketle ortaya konan “Anayasa yargısında yasama işlemlerinin yok sayılabilmesi ancak yetki ve görev gaspı ya da çok ağır biçim eksikliği durumlarında söz konusu olabilir” şeklindeki görüşe bir anlamda geri dönülmüştür (E. 1992/26, K.1992/48, K.T: 17.9.1992). Halbuki, Mahkeme sonraki kararlarında “yokluk” tanımını ve muhtemel yokluk nedenlerini oldukça daraltmış, son olarak yaklaşımını şu şekilde açıklamıştı: “Yokluk, bir normun var olmadığının ifadesidir. Yasalar bakımından parlamento iradesinin olmaması, Cumhurbaşkanının yayımlama iradesinin bulunmaması, resmi gazetede yayımlanmaması gibi bir normun varlığının zorunlu koşulları bulunmadığı sürece “var”lıktan söz etmek olanaksızdır. Ancak bunun dışındaki sakatlıklar, denetime tabi oldukları sürece, Anayasal denetimin konusunu oluşturabilirler” (E.2008/16, K.2008/116, K.T: 5.6.2008).
Bu kısa açıklamadan bile anlaşılacağı üzere, “yokluk” ve “yok hükmünde sayma”, oldukça belirsiz, sınırlarının belirlenmesi kolay olmayan, kendi içinde paradoksal özellikler taşıyan, dahası bir an için gerekli unsurlarının ortaya konabileceği varsayılsa bile anayasa yargısında uygulanması son derece zor olan konulardır. Mahkememizin belirttiği üzere, “yokluk” bir normun varlığının zorunlu şartlarının bulunmaması ise ortada denetime konu bir kural “yok” demektir. Anayasa Mahkemesi, sadece denetlenebilir bir normun var olması, başka bir ifadeyle norma vücut veren ve yürürlüğe koyan iradelerin bulunması durumunda bir normun denetimini yapabilmektedir. Bu niteliklere sahip olmayan ve Anayasa"da öngörülen şartlara uyulmadan Mahkemenin önüne getirilecek norm ise incelenmeksizin reddedilecektir. Zira, olmayan bir normun denetlenerek, olmadığının söylenmesi paradoksal bir durumdur.
Diğer yandan, şekil şartlarına sahip olmakla birlikte, “yetki ya da fonksiyon gaspı” sonucu ortaya çıkan bir kanunun denetiminde de Mahkemenin uygulayabileceği yegane yaptırım iptaldir. Bu durumda dahi ortada “yokluk”tan ziyade, “var” olan bir kanun hükmünün Anayasa"ya aykırılığı, dolayısıyla iptal edilebilirliği söz konusudur. Mahkememiz çoğunluğunun verdiği fonksiyon gaspı örneğinin “ağır ve açık” bir Anayasaya aykırılık olduğu, bu anlamda ortaya çıktığı ileri sürülen “yok”luğun da aslında, Kelsen"in ifadesiyle, bir “hukuk düzeninde iptal edilebilirliğin en üst derecesi”ni oluşturduğunu söylemek daha doğru olur (Hans Kelsen, Pure Theory of Law, Trans. Max Knight, Berkeley, 1967, s.278).
“Yokluk” ya da “yok hükmünde sayma” kararının belli istisnai durumlarda verilebileceği ya da verilmesi gerektiği görüşü bir an için kabul edilse bile, bu yetkinin öncelikle anayasal bir dayanağa sahip olması gerektiği izahtan varestedir. Hiç kuşkusuz, anayasa koyucu iptal kararıyla düzeltilemeyecek derecedeağır sakatlıkları dikkate alarak, anayasa yargısında “yokluk” ya da “yok hükmünde sayma” kurumunu tanıyabilir. Ancak, mevcut anayasal ve yasal durum karşısında Anayasa Mahkemesinin böyle bir yetkiye sahip olduğunu ileri sürmek mümkün değildir (Aynı yönde bkz. bkz. Osman Can, “Anayasa Yargısında Yokluk”, Prof.Dr.Ergun Özbudun"a Armağan, Cilt II, Ankara, 2008, ss.189-190; Nur Uluşahin, “Yokluk Teorisinin Anayasa Hukukunda Yeri ve Uygulanabilirliği”, a.g.e., ss.724-727).
Anayasa"nın 6. maddesine göre, “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz”. Bu anayasal kural Anayasa Mahkemesi için de geçerlidir. Anayasa"nın 148. maddesinde Anayasa Mahkemesine verilen yetki, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğünün şekil ve esas bakımından Anayasa"ya uygunluğunu denetlemekten ibarettir. Bu denetimin sonunda da Mahkemenin uygulayabileceği tek yaptırım denetime konu kuralın iptalidir. Bunun dışında, denetlenen kuralın “yokluğunun tespiti” veya “yok hükmünde sayılması” gibi bir karar türüne Anayasa"nın herhangi bir hükmünde yer verilmiş değildir. Anayasa"nın 153. maddesinde iptal kararlarının doğurabileceği muhtemel sakıncaları gidermeye yönelik bir dizi kurala yer verildiği, bunlar arasında “iptal kararları geriye yürümez” hükmünün bulunduğu da dikkate alındığında, anayasa koyucunun Anayasa Mahkemesine “yokluk” kararı verme yetkisini aklından dahi geçirmediği söylenebilir.
Hukukun genel teorisi veya evrensel ilkeleri gibi bir takım kaynaklardan “yokluk” veya “yok hükmünde sayma” kararı alma yetkisinin çıkarılabileceği ileri sürülebilir. Böyle bir düşüncenin keyfiliğe açık olduğu ve Anayasayla bağdaşır olmadığı ortadadır. Normların Anayasa"ya uygunluğunu denetlemekle görevli olan Anayasa Mahkemesi, bu görevini Anayasa"da kendisine verilen sınırlı ve çerçevesi belli olan yetkileri kullanarak yapabilir. Bu yetkilerin, ortaya çıkan hukuksal sakatlıkları gidermek için yeterli olmayabileceği, bir takım hak ihlallerinin gerçekleşebileceği ve muhtemel hukuki sakıncaların iptal kararıyla giderilemeyeceği ileri sürülebilir. Ancak, tam da bu noktada Anayasa Mahkemesinin bir kurulu iktidar olduğu ve kurucu iktidarın tanıdığı sınırlar içerisinde hareket edebileceğini hatırlamak gerekir. Ayrıca, unutmamak gerekir ki, Anayasa Mahkemesi ve diğer mahkemeler, toplumda mevcut her türlü hukuki sorunu çözmek zorunda olan ve olağanüstü güçlere sahip kurumlar değildir.
Anayasa Mahkemesi, bazı istisnai durumlarda “yokluk” konusunda karar verebileceğini ifade etmek suretiyle, son derece belirsiz, tehlikeli ve karanlık bir odaya açılan kapıyı kapatmak yerine aralık tutmaya devam etmiş, hatta biraz daha aralamıştır. Muhtemel “yokluk” kararlarının, iptal kararlarından tamamen farklı ve radikal niteliği düşünüldüğünde, hukuk düzeninde çok büyük alt üst oluşlara neden olabileceği tahmin edilebilir (Bkz. Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Teorisi, Cilt II, Bursa, 2011, s. 836). Gerçekten de “yokluk” kapısından içeri girilmesi, sadece anayasa teorisi ve pratiği açısından çok büyük sakıncalar yaratmakla kalmayacak, “yokluk” tartışmasını verilebilecek muhtemel “yokluk” ya da “yok hükmünde sayma” kararlarını da içine alacak şekilde genişletebilecektir.
Sonuç olarak, Kanun"un tümünün “yok hükmünde” sayılması talebinin reddine yönelik çoğunluk görüşüne yukarıda açıklanan farklı gerekçeyle katılıyorum.
II- KARŞIOY GEREKÇELERİ
1- Kanun"un 25. maddesiyle değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (2) numaralı fıkrası
Dava konusu kuralla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelerinin maddede belirtilen sınırlar içerisinde dairelere dağılımını yapma yetkisi HSYK Başkanına verilmiştir. Başkan, maddenin (1) numaralı fıkrasındaki esaslara göre, “üyelerin hangi dairede asıl ve tamamlayıcı üye olarak görev yapacağını belirler”. Daha önce HSYK Genel Kuruluna ait olan bu yetkinin Başkana verilmesinin, aşağıda açıklanan nedenlerle, Anayasa"nın 159. maddesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
a) Anayasa"nın 159. maddesi, HSYK"nın kuruluş ve görevlerini oldukça ayrıntılı bir şekilde düzenlemiştir. Kurul üyeleri, daire başkanları ve başkanvekilinin seçimi ile genel sekreter, müfettiş ve tetkik hakimlerinin atanmasına ilişkin hükümlere yer verilirken, üyelerin dairelere dağılımı konusunda 159. maddede hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. Anayasa koyucu, bu konuyu “dairelerin oluşumu ve işbölümü” kapsamında kanuna bırakmıştır (m.159/son).
Bu çerçevede kanun koyucunun, üyelerin dairelerini belirleme yetkisini HSYK Genel Kuruluna, Başkana veya Başkanın önerisi ve Genel Kurulun uygun bulması gibi her iki organa birlikte vermesi takdir yetkisi kapsamındadır. Burada, söz konusu yetkinin mutlaka Genel Kurula bırakılması gerektiğini söylemek, 159. maddenin bir gereği değil, ancak yerindeliğe ilişkin bir değerlendirme olabilir. Kurul genel sekreterinin atanma usulünü bile ayrıntılı bir şekilde düzenleyen anayasa koyucunun, üyelerin dairelere dağılımının da mutlak surette Genel Kurul tarafından yapılmasını istediği, ancak bunu Anayasa"da belirtmeye ihtiyaç duymadığı veya “sehven” kanuna bıraktığı söylenemez.
b) Hiç kuşkusuz, kanun koyucunun üyelerin dairelere dağılımı konusundaki takdir yetkisinin Anayasa"ya uygun olması, özellikle de HSYK"nın “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı” esaslarına göre kurulduğunu ve görev yaptığını belirten 159. maddenin ilk fıkrasına aykırı olmaması gerekmektedir. Bu bağlamda, üyelerin dairelerini belirleme yetkisini Başkana veren düzenlemenin bu esaslarla bağdaşıp bağdaşmadığının ortaya konması gerekir. Bunun için de öncelikle, HSYK"nın anayasal statüsüne ve Başkanın konumuna bakılmalıdır.
Anayasa Mahkemesinin daha önce de belirttiği üzere, “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, idari organ niteliğini haizdir ve aldığı kararlar da yargı kararı olmayıp idari işlem niteliğindedir” (E.2011/20, K.2013/41, K.T: 7.3.2013). Esasen Mahkeme, 1961 Anayasası döneminde de Yüksek Hakimler Kurulu"nun idari nitelikte bir kurum olduğunu şu ifadelerle açıklamıştır: “Bir yürütme görevlisinin mahkemeye başkanlık etmesi düşünülemeyeceğinden Yüksek Hakimler Kurulu"nu yargısal bir kurul, kararlarını da yargısal bir karar saymak olanaksızdır. Yüksek Hakimler Kurulu"nun kuruluş amacı ve görev alanı yönünden de yönetimsel nitelikte bir kurum olduğu, Hakimlerin özlük ve disiplin işlerini yürüttüğü, yargı kararları üzerinde denetim yetkisi ve görevi bulunmadığı, Anayasa"da ve ... Yasa"da belirtilmiştir” (E.1976/43, K.1977/4, K.T: 27.1.1977).
HSYK"nın idari bir kurum olması, “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı” esaslarına göre kurulan ve görev yapan bir kurum olarak, bağımsız çalışmasını sağlayacak güvencelere sahip kılınmasına kuşkusuz engel değildir. Nitekim, HSYK"nın idari kurum olmasına rağmen, yargıya ilişkin görev ve yetkilerinden dolayı Anayasa"nın “yargı” bölümünde yer alması da bunu göstermektedir. Ancak, tüm bunlar, anayasa koyucunun HSYK"yı, son kertede, Adalet Bakanının başkanlığında, hakim ve savcıları mesleğe kabul etme, atama, nakletme ve haklarında disiplin cezası verme gibi görev ve yetkilerle donatılmış, meslekten çıkarma kararları dışındaki kararları yargı denetimine kapalı olan bir idari kurum olarak düzenlediği gerçeğini değiştirmemektedir.
Anayasa"nın 159. maddesine göre, “Kurulun Başkanı Adalet Bakanı” olup, “Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına aittir”. Aynı zamanda yürütme organında görev alan bir kişinin Kurulun başkanı olmasının “yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatı” esaslarıyla bağdaşmayacağı ileri sürülebilir. Nitekim, bu iddia 2010 yılında 5982 sayılı Kanun"un 22. maddesiyle değiştirilen Anayasa"nın 159. maddesinin neredeyse tüm hükümlerinin Anayasa"ya aykırılığı kapmasında Anayasa Mahkemesinin önüne getirilmiştir. Mahkeme, yaptığı denetim sonunda, bu iddiayı reddetmiştir. Kararda, Adalet Bakanının, dolayısıyla “yürütmenin Kurul üzerindeki etkisinin belli ölçüde azaltıldığı” vurgulanarak, “sözkonusu hükümlerin yargı bağımsızlığını dolayısıyla hukuk devleti ilkesini ortadan kaldırdığı ya da içini boşaltarak anlamsız hale getirdiği söylenemez” sonucuna ulaşılmıştır (E.2010/49, K.2010/87, K.T: 7.7.2010).
Adalet Bakanı, Anayasa"nın 140. maddesi gereğince hakim ve savcıların “idari görevleri yönünden” bağlı oldukları “Bakanlık kuruluşunun en üst amiri” konumundadır (2992 sayılı Kanun, m.5). Adalet Bakanının “HSYK Başkanı” olarak görev yapmasının yerindeliği tartışması bir yana bırakılacak olursa, bu düzenlemenin amacının yargı hizmetlerinin etkili ve verimli bir şekilde yerine getirilmesine yönelik olarak siyasal hesap verebilirliği sağlamak olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, bu amaç6087 sayılı Kanunun 3. maddesinin gerekçesinde “...topluma ve Meclise karşı hesap verme pozisyonunun bir gereği ve anayasal düzenlemenin tabii bir sonucu olarak, ... Adalet Bakanı, kurulun Başkanı olarak öngörülmektedir” şeklinde ifade edilmiştir.
Dava konusu kuralın, anayasa koyucu tarafından Adalet Bakanına “HSYK Başkanı” sıfatıyla, Kurulun yönetim ve temsili yetkisi verildiği ve bu anayasal konumun Anayasa Mahkemesince, bu konuda denetim yetkisinin olup olmadığı hususu bir yana, yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatına aykırı bulunmadığı dikkate alınarak değerlendirilmesi zorunluluğu vardır. Başka bir ifadeyle, anayasa koyucunun HSYK"yı Adalet Bakanının başkanlığında bir kurum olarak düzenlemesi, Başkanın Kurulun dışında “yabancı” bir unsur gibi algılanmasını mümkün kılmamaktadır.
c) Mahkeme çoğunluğunun iptal gerekçelerinden biri, Anayasa"nın 159. maddesinde yer alan “Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına aittir” ifadesinden hareketle HSYK Başkanına verilen yetkilerin “yönetim ve temsil”le sınırlı olduğu görüşüdür. Bu görüşe katılmak mümkün değildir. Zira sözkonusu hüküm, Kurulun “yönetimi ve temsili” görevinin kim tarafından yerine getirileceğini düzenlemekte, Başkanın görev ve yetkilerinin sınırını çizmemektedir. Anayasa"da ve Kanun"da HSYK Başkanına dar anlamda “yönetim ve temsil” kapsamında değerlendirilemeyecek görev ve yetkiler verilmektedir. Nitekim 6087 sayılı Kanun"un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında Başkan"ın görevleri sayıldıktan sonra (f) bendinde “Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak” ifadesine yer verilmiştir. Kısacası, HSYK"nın başkanı ve bir organı olarak Başkan, Anayasa"nın 159. maddesinde sayılan görev ve yetkilerin dışında, kanunla kendisine verilen diğer görev ve yetkileri de kullanabilir.
Bir an için Başkanın yetkilerinin “yönetim ve temsil”le sınırlı olduğu kabul edilse bile, dava konusu kuralla verilen yetkinin geniş anlamda “yönetim” kapsamına girmediğini söylemek zordur. Üyelerin hangi dairede görev yapacaklarının belirlenmesi, işbölümü ve organizasyona ilişkin bir konu olup, yönetim yetkisi kapsamında değerlendirilebilir. Nitekim, yargısal görev yapan bir çok kurumda da üyelerin hangi dairede görev yapacağına kurumların yönetim ve temsilinden sorumlu olan başkanlar karar vermektedir. Sözgelimi, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu"nun 21. maddesinin (1) numaralı fıkrasında “Sayıştay Başkanı, Sayıştayı yönetir ve temsil eder”, (5) numaralı fıkrasında da “Sayıştay Başkanı; daire başkanları ve üyelerin dairelerini belirler...” denmektedir.
d) HSYK Başkanına verilen üyelerin dairelerini belirleme yetkisi, sınırsız bir yetki değildir. Başkan bu yetkiyi 6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında belirtilen esaslar çerçevesinde kullanabilecektir. Bu fıkrada üyeler geldikleri kaynağa göre dairelere dağıtılmış, örneğin, Birinci Dairede “Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Yargıtay"dan seçilen bir, adli yargı hakim ve savcıları arasından seçilen üç, idari yargı hakim ve savcıları arasından seçilen bir ve Cumhurbaşkanınca seçilen bir asıl üye”nin görev yapacakları belirtilmiştir. Dolayısıyla, Başkan aynı kaynaktan birden fazla üyenin bulunması durumunda bunların hangi dairede görev yapacağına karar verebilmektedir.
Adalet Bakanının ve onun üyesi bulunduğu Bakanlar Kurulu"nun HSYK üyelerinin seçilmesinde hiçbir yetkilerinin bulunmadığı, Başkana verilen yetkinin görevleri ve üye kaynakları kanunla belirlenmiş olan dairelere aynı kaynaktan birden fazla üyenin bulunması durumunda dağılımı yapmaktan ibaret olduğu dikkate alındığında, bu sınırlı yetkinin yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatını zedelediği söylenemez. Aksi yöndeki görüş, bir yandan yürütmeye karşı aşırı bir güvensizliğe, diğer yandan da HSYK dairelerinin bir kısmının diğerlerinden daha önemli olduğu ve nihayet üyelerin Başkanın bu yetkisini kullanması sonucu etki altında kalabileceği varsayımına dayanmaktadır.
Her şeyden önce, dairelerin üçü de hakim ve savcılar hakkında çok önemli görevlere sahiptir. Dolayısıyla, bir dairenin diğerinden daha önemli olduğu varsayımı en azından anayasal olarak ileri sürülemez. İkincisi, HSYK üyelerinin, dairelerini belirleyen HSYK Başkanı"nın etkisi altına gireceğini varsaymak da doğru değildir. Mahkememizin, 6087 sayılı Kanun"un ilk halini denetlerken belirttiği üzere, “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev yapan Kurul üyelerinin kendi iradeleri ile oylarını kullanacakları açıktır” (E.2011/20, K.2013/41, K.T: 7.3.2013). Farklı bir bağlamda belirtilmiş olsa da, bu değerlendirmenin HSYK Başkanının üyelerin dairelerini belirlemesi yetkisi için de geçerli olduğu açıktır.
Söz konusu güvensizliğin ve varsayımların bir an için geçerli olduğu kabul edilse bile, dairelerin oluşumu ve kararlarının niteliği dikkate alındığında Başkana verilen bu yetkinin muhtemel “sakıncalar”ını gidermeye yönelik gerekli mekanizmalar mevcuttur. Anayasa"nın 159. maddesine göre, “Kurul Başkanı dairelerin çalışmalarına katılamaz”. Ayrıca, 6087 sayılı Kanun"un 7. maddesi uyarınca “Daire kararlarına karşı yapılan itirazları inceleyip karara bağlamak” görevi Genel Kurula aittir. Bu nedenle, daire üyelerinin Başkanın etkisinde kalarak vermesi muhtemel “yanlı” kararları, Genel Kurul tarafından denetlenebilecektir. Kaldı ki, Başkanın üyelerin dairelerini belirlemesiyle ortaya çıkabilecek muhtemel sakıncaların, bu yetkinin Genel Kurul çoğunluğunca kullanılması durumunda çıkmayacağı da söylenemez.
e) Üyelerin hangi dairede görev yapacağını belirleme yetkisinin, aynı zamanda yürütme organında görev yapan HSYK Başkanına verilmesinin “mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı”na zorunlu ve otomatik olarak aykırılık teşkil edeceği söylenemez. Genel olarak ifade etmek gerekirse bu ilke, hakim ve savcıların atanması, nakil işlemleri ve soruşturulmaları gibi konularda Adalet Bakanına hiçbir yetkinin verilmemesi gerektiği gibi mutlak bir kabulü gerektirmemektedir. Almanya, Hollanda, Danimarka, Çek Cumhuriyeti gibi demokratik hukuk devletleri olduklarında kuşku bulunmayan bir çok Avrupa ülkesinde adalet bakanlarına bu konularda önemli yetkiler tanındığı bilinmektedir.
Hakim ve savcılara ilişkin konularda karar alan bir idari organın üyelerinin, aynı zamanda bu organın Başkanı olan kişi tarafından dairelerinin belirlenmesinin ötesinde, bizatihi bazı hakim ve savcıların yürütme tarafından atanması bile tek başına yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatına aykırı görülmeyebilmektedir. Örneğin, yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulan ve görev yapan bir yüksek mahkeme olan “Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri hakim sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askeri hakimler arasından her boş yer için gösterilecek üç aday içinden; hakim sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir” (Anayasa, m. 157). Aynı şekilde, 357 sayılı Askeri Hakimler Kanunu"nun 16. maddesi uyarınca, askeri hakim ve savcıların atanmaları ve yer değiştirmeleri “Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın müşterek kararnamesi ile Cumhurbaşkanının onayı”na sunularak yapılmaktadır.
Mahkememiz, bir çok bireysel başvuru kararında, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin üyelerinin bağımsız ve tarafsız olamayacaklarına ilişkin iddiaları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da atıf yapmak suretiyle, “atanma ve çalışma usulleri yönünden” hakimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı gerekçesiyle açıkça dayanaksız bulmuştur (Bkz. B.No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29;B.No: 2013/2954, 19/12/2013, § 49).
Bu açıklamalar ışığında, HSYK Başkanına kanunda belirtilen esaslar içinde üyelerin dairelerini belirleme yetkisi veren dava konusu kuralın Anayasa"nın 159. maddesine aykırı olmadığını düşünüyorum.
2- Kanun"un 25. maddesiyle değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesi
Dava konusu kuralla daire başkanlarının her dairenin kendi üyeleri içinden üye tam sayısının salt çoğunluğuyla belirleyeceği iki aday arasından Genel Kurulca seçileceği belirtilmektedir. 6087 sayılı Kanun, değişiklikten önce, daire başkanlarının Genel Kurul tarafından daire üyeleri arasından seçilmesini öngörmekteydi. Dava konusu kuralla da bu yetkinin daireler ile Genel Kurul arasında paylaştırıldığı ve bununla daire üyelerinin kendi başkanlarının seçiminde daha fazla söz hakkına sahip olmalarının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Anayasa"nın 159. maddesinde Kurul"un daire başkanlarını kendi üyeleri arasından seçmesi öngörülmektedir. Ancak, Kurul"un bu seçimi nasıl yapacağına ilişkin herhangi bir anayasal kural bulunmamakta, bu durum kanuna bırakılmaktadır. Kanun koyucu, bu seçimin Genel Kurul tarafından tüm üyeler veya ilgili dairenin üyeleri arasından yapılmasını tercih edebileceği gibi, dairelerin teklifi üzerine Genel Kurulca seçilmesini de tercih edebilir.
Anayasa"nın 159. maddesinde geçen “Kurul” terimi, her ne kadar bazı yerlerde açıkça “Genel Kurul” anlamında kullanıldığı anlaşılmaktaysa da, sadece “Genel Kurul”u değil, aynı zamanda daireleri de içine alan bir kavramdır. “Kurul”un yalnızca “Genel Kurul” olarak algılanması durumunda 159. maddede sayılan “Kurul”un görevlerinin tamamının mutlaka yirmiiki kişilik “Genel Kurul” tarafından yapılması gerektiği sonucu çıkar. Böylesi bir yorumun daireleri tamamen anlamsız ve işlevsiz hale getireceği açıktır. Nitekim, 6087 sayılı Kanun"un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “Kurul” terimi “Genel Kurul” olarak değil, “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” olarak tanımlanmış, “Kurulun teşkilatı” başlıklı 5. maddesinde ise “Kurul”un “Başkanlık, Genel Kurul, daireler ve hizmet birimlerinden” oluştuğu ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde, daire başkanlarının seçilmesi yetkisinin daireler ile Genel Kurul tarafından birlikte kullanılmasına yönelik düzenlemenin kanun koyucunun takdirinde olduğu ve Anayasa"ya aykırı bir yönünün bulunmadığı açıktır.
3- Kanun"un 29. maddesiyle değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 12. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile 32. maddesiyle değiştirilen 15. maddesinin (2) numaralı fıkrası
Kurallarla tetkik hakimleri ile kurul müfettişlerinin belli niteliklere sahip kişiler arasından “ihtiyaç duyulan her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki kat aday içinden, muvafakatleri alınarak Genel Kurulca” atanacakları öngörülmüştür. Anayasa"nın 159. maddesine göre “Kurul müfettişleri ile Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Kurula aittir.” Kurulun bu yetkisini nasıl kullanacağına dair Anayasa başka bir hükme yer vermemekte, konunun düzenlenmesini kanuna bırakmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 159. maddede geçen “Kurul” terimi Genel Kurul ve daireleri içine alacak şekilde kullanılmaktadır. Dolayısıyla, kanun koyucu önceki düzenlemede olduğu gibi, müfettiş ve tetkik hakimlerini atama yetkisini sadece Genel Kurula verebileceği gibi, bu yetkinin ilgili daireyle birlikte kullanmasını da isteyebilir. Zira Anayasa"da HSYK"nın seçme ve atama yetkilerinin kullanımında Kurulun bir organı olan dairelerin rol alamayacağına dair herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Dava konusu kurallar da, buradan hareketle, müfettiş ve tetkik hakimlerini atama yetkisinin kullanımında Birinci Daireye her boş kadro için iki katı müfettiş ve tetkik hakimi adayı belirleyerek Genel Kurula sunma yetkisi vermiştir.
Birinci Dairenin, hakim ve savcıların atamasından sorumlu olduğu düşünüldüğünde, bu düzenlemenin öncekine oranla uzmanlığa dayalı daha etkin bir atama yöntemi getirdiği de söylenebilir. Bu yöntemin 1961 Anayasası döneminde Yüksek Hakimler Kurulu"ndaki müfettiş atamalarında da kullanıldığı bilinmektedir. 1961 Anayasası"nın 20/9/1971 tarih ve 1488 sayılı Kanunla değiştirilen 144. maddesinde, Yüksek Hakimler Kuruluna bağlı ve sürekli olarak görevli müfettiş hakimlerin, “hakim ve Cumhuriyet savcıları ile bu mesleklerden sayılanlar arasından Yüksek Hakimler Kurulunca” atanacağı belirtilmekteydi. Bu anayasal hükmün uygulanmasına yönelik olarak çıkarılan 1597 sayılı Yüksek Hakimler ve Yüksek Savcılar Kurulu Kanunu"nda Kurulda görev yapacak müfettişleri önerme yetkisi bugünkü HSYK"nın Birinci Dairesiyle hemen hemen aynı görevleri yapan birinci bölüme bırakılmıştı. Kanun"un 42. maddesinin son fıkrasında “Müfettiş Hakimler Kurulu Başkanı ile müfettiş hakimler, hakim ve Cumhuriyet savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından birinci bölümün teklifi üzerine Yüksek Hakimler Kurulunca atanır” hükmüne yer verilmişti.
Dava konusu düzenlemeleri, Genel Kurulun müfettiş ve tetkik hakimlerinin atanmasınailişkin “mutlak” yetkisini sınırlama olarak görmekten ziyade, HSYK"nın organik unsurlarından olan dairelerin uzmanlıklarından faydalanmayı ve bir anlamda Genel Kurulun işlemlerini kolaylaştırmayı amaçlayan bir değişiklik olarak değerlendirmek daha doğru olur. Kurallar, Genel Kurulun atama konusunda nihai belirleyiciliğini ortadan kaldırmamakta, sadece ilgili daireye iki aday teklif etme yetkisi vermektedir. HSYK Genel Kurulu, önerilen iki adaydan birini atayabileceği gibi, doğal olarak ikisini de atamayabilir ve daireden yeni adayların önerilmesini isteyebilir.
Diğer yandan, “işbirliğiyle atama” olarak değerlendirilebilecek olan bu yöntem, hukuk düzenimizde sadece HSYK için öngörülen bir yöntem de değildir. Anayasallık denetiminde ölçü olmamakla birlikte, yöntemin kullanıldığı diğer uygulamalardan da bahsetmek konunun açıklanması bakımından gereklidir. Sözgelimi, üniversite rektörlerinin atanmasında da benzer bir usul izlenmektedir. Anayasa"nın 130. maddesinde “Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca...seçilir ve atanır” denmekte, atama da üniversitelerle başlayan ve Yükseköğretim Kurulu ile devam eden bir sürecin sonunda belirlenen üç aday arasından Cumhurbaşkanınca yapılmaktadır (2547 sayılı Kanun, m. 13-a). Aynı şekilde, Anayasa"da herhangi bir düzenleme olmamakla birlikte, Sayıştay Başkanı ve üyelerinin seçiminde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri arasından belirlenen onbeş kişiden kurulu “Ön Seçim Geçici Komisyonu”, gerekli gördüğünde adaylarla mülakat yapmak suretiyle, her boş üyelik için belirlediği iki katı adayı nihai kararı verecek olan Meclis Genel Kuruluna sunmakta, Genel Kurul da bu kişiler arasından seçim yapmaktadır (6085 sayılı Kanun, m.16).
Açıklanan nedenlerle, Kurul müfettiş ve tetkik hakimlerinin Birinci Daire"nin teklif ettiği iki kat aday arasından Genel Kurulca atanacağına ilişkin kurallarda Anayasaya aykırılık bulunmamaktadır.
4- Diğer kurallar
Dava konusu Kanunla değiştirilen 6087 sayılı Kanun"un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda katılanların en çok oyunu alan kişinin daire başkanı seçileceği; 12. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile 32. maddesiyle değiştirilen 15. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ikinci cümlelerinde aynı yöntemle tetkik hakimlerinin ve müfettişlerin atamasının yapılacağı; 11. maddesinin (1) numaralı fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümlelerinde Kurul genel sekreterinin seçiminde de aynı yöntemle en çok oyu alan üç adayın teklif edilmiş sayılacağı öngörülmektedir.
Anayasa"nın 159. maddesinde Kurula verilen seçme, atama ve teklif etme yetkilerinin kullanılmasında herhangi bir toplantı ve karar yeter sayısı öngörülmemiş, sadece “Kurulun ve dairelerin... toplantı ve karar yeter sayıları”nın kanunla düzenleneceği ifade edilmiştir. 6087 sayılı Kanun"un 29. maddesinin (3) numaralı fıkrası da “Kanundaki istisnalar hariç olmak üzere Genel Kurul, üye tam sayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve üye tam sayısının salt çoğunluğuyla karar verir” şeklinde bu konuyu düzenlemiştir.
Dava konusu kurallarda daire başkanlarının, genel sekreterin, müfettiş ve tetkik hakimlerinin HSYK Genel Kurulunda seçimine ya da atanmasına ilişkin olarak bazı istisnalar getirilmektedir. Buna göre, Genel Kurulun ilk toplantısında toplantı veya karar yeter sayısı sağlanamadığında üç gün içinde yapılacak toplantıda katılanların en fazla oyunu alan kişiler durumlarına göre seçilmiş, atanmış ya da teklif edilmiş olmaktadır.
Bu düzenlemelerin Genel Kurul toplantılarına yüksek katılımı ve yüksek oyla seçimi engelleme ihtimali bulunduğundan yerinde olmadığı söylenebilir. Getirilen yöntemin toplantıya katılımı düşürmek yerine, tersine, her durumda seçimin ya da atamanın yapılacağını bilen üyelerin katılımını artıracağı da söylenebilir. Ancak, burada anayasallık denetimi bakımından önemli olan, öngörülen usul kuralının Genel Kurul üyelerinin iradesiniortadan kaldırmayacak nitelikte olmasıdır. Kanun koyucu, bunu sağlamak kaydıyla, Genel Kurul üyelerini toplantıya katılmaya ve karar almaya zorlayacak özel düzenlemeler yapabilir.
Kuralların, yapılan seçim ya da atamalarda bazı üyelerin toplantılara katılmaması ya da öngörülen salt çoğunluğun sağlanamaması sonucu sürecin kilitlenmesini ve sürüncemede kalmasını engelleyerek, bir an önce sonuçlanmasını sağlamaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Kanun koyucunun bu amaçla, ilk toplantıda toplantı veya karar yeter sayısı sağlanamadığında, üç gün içinde yapılacak ikinci toplantıda “katılanları” toplantı için yeterli görmesi ve katılanların en fazla oyuyla seçimi, atamayı ya da teklifi gerçekleştirmesinde Anayasa"ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, yukarıda açıkladığım gerekçelerle dava konusu kuralların Anayasa"ya aykırı olmadığını düşündüğümden çoğunluğun iptal yönündeki görüşlerine katılmıyorum.
Üye Zühtü ARSLAN |
FARKLI GEREKÇE VE KARŞIOY GEREKÇESİ
6524 sayılı Kanuna ilişkin iptal davasında verilen kararlarla ilgili farklı ve karşıoy gerekçelerim aşağıdadır.
A- FARKLI GEREKÇELER
1- Kararda, Anayasanın 159. maddesinde HSYK"nın mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulacağının belirtilmesine rağmen, dairelerinin Başkan tarafından belirlenmesinin, HSYK"nın oluşumunun Bakanlar Kurulunun bir üyesi olan Adalet Bakanı tarafından belirlenmesi sonucunu doğurduğu ve bunun HSYK dairelerinin oluşumunda yürütmenin belirleyici olması anlamını taşıdığı, üyelerin dairelerinin HSYK Başkanı tarafından belirlenmesinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı yönünden olumsuz bir algıya neden olabileceği, dairelerin üyelerini belirleme yetkisinin Anayasanın 159. maddesinde Başkana ait olduğu belirtilen Kurulu temsil ve yönetim görevi ile bir ilgisinin bulunmadığı ve bu sebeple Başkanın Anayasada öngörülen konumuna da uygun olmadığı gerekçeleriyle, 6087 sayılı Kanunun 8. maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının Anayasanın 159. maddesine aykırı olduğuna hükmedilmiştir.
Anayasanın 159. maddesine göre HSYK"nın Başkanı Adalet Bakanıdır. Başka bir ifadeyle, Adalet Bakanını Kurul Başkanı olarak belirleyen Anayasadır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa değişikliklerine ilişkin 12/9/2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanunun, 159. maddeyi değiştiren 22. maddesiyle ilgili iptal talebini incelediği kararında, bu hususun Anayasa koyucunun tercihi olduğunu belirterek Adalet Bakanının HSYK Başkanı olarak belirlenmesini ve maddede belirtilen diğer görev ve yetkilerle birlikte Kurulun yönetimi ile temsili yetkisinin ona verilmesini mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı açısından sakıncalı görmemiştir (7/7/2010 tarihli ve E.2010/49, K.2010/87 sayılı Karar).
Esasen HSYK"da “Kurul Başkanı” olarak görev yapan ve bu görevlerini yerine getirirken Adalet Bakanı sıfatıyla hareket etmeyen Başkanla ilgili olarak bu kararın gerekçesinde belirtilen görüşler Anayasa koyucunun söz konusu tercihinin kabul edilmemesi anlamına gelir. Kurul Başkanının üyelerin dairelerini belirlemekle yetkilendirilmesinin, aynı zamanda Bakanlar Kurulu üyesi olmasından dolayı olumsuz bir algıya neden olabileceğinin düşünülmesi de aynı sebeple yerinde değildir.
Bilindiği gibi, Anayasanın 159. maddesinin ikinci fıkrasında, HSYK"nın üç daire hâlinde çalışacağı; son fıkrasında da, dairelerin oluşumunun kanunla düzenleneceği belirtilmiş ve böylece dairelerin oluşumunda yasama organı yetkili kılınmıştır. Yasama organı buna uygun olarak 6087 sayılı Kanunun 8. maddesinde dairelerin oluşumunu, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ile Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca seçilen üye dışında, üyelerin seçildikleri kaynaklara göre dairelerdeki sayısal dağılım olarak belirlemiştir. Birden fazla üye seçilen kaynaklardan gelen üyelerin dairelerini belirleme yetkisi ise Kurul Başkanına verilmiştir. Bu düzenlemenin ilk bakışta 159. maddenin son fıkrasına uygun ve kanun koyucunun takdir yetkisi içinde olduğu düşünülebilirse de, 159. maddenin yedinci fıkrasındaki “Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına aittir” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde “yönetim ve temsil” yetkisinin, üyelerin dairelerini belirleme yetkisini kapsamadığı yönündeki görüş daha isabetli görünmektedir. Yönetim ve temsil yetkisinin, Kurulun organlarından olan dairelerin üyelerini belirleme yetkisini kapsayacak genişlikte anlaşılması, Genel Kurula ve dairelere yetki verilen bir çok konuda Başkanın etkili kılınabileceğinin de kabul edilmesi anlamına gelir ki, bu kabul yönetim görev ve yetkisini Başkana veren Anayasa koyucunun iradesine uygun düşmez.
Bu sebeplerle 8. maddesinin ikinci fıkrasının iptaline ilişkin çoğunluk kararına bu gerekçeyle katılıyorum.
2- Kanunun 39. maddesiyle 6087 sayılı Kanuna eklenen geçici 4. maddenin bir ilâ beşinci fıkraları Anayasanın 2. ve 159. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Kararın gerekçesinde, Anayasanın 159. maddesinde Kurul müfettişleri ile Kurulda çalıştırılacak hâkim ve savcıları atama yetkisinin Kurula verildiği, Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarının da 159. madde uyarınca Kurul tarafından atanmaları gerektiği, Anayasanın 159. maddesi gereğince atama yetkisi Kurula ait olan ve bu madde uyarınca atamaları HSYK tarafından yapılan kişilerin görevlerine kanunla son verilmesinin Anayasanın 159. maddesini anlamsız ve işlevsiz kıldığı ve bu yönüyle 159. maddeye aykırı bulunduğu belirtilmekte ise de bu görüşe katılmak mümkün değildir.
Aşağıda, karşıoy gerekçelerimde de ifade edildiği üzere, Kurul müfettişleri ile Kurulda çalıştırılacak hâkim ve savcıları atama yetkisinin Kurula ait olduğu 159. maddede açıkça hükme bağlanmakla birlikte, Kurula verilen görev ve yetkilerin Kurulun hangi organlarınca yerine getirilip kullanılacağı yasama organının takdir yetkisi içindedir. Bu itibarla, ilgili hükümlerdeki iptal kararlarına katılmadığımdan, anılan hükümlerin iptaline bağlı olarak geçici 4. maddenin bir ilâ beşinci fıkralarının da Anayasanın 159. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptale hükmedilmesinde isabet olmadığını düşünüyorum.
Diğer taraftan, Anayasanın 159. maddesi gereğince atama yetkisi Kurula ait olan ve bu madde uyarınca atamaları HSYK tarafından yapılan kişilerin görevlerine kanunla son verilmesinin Anayasanın 159. maddesine aykırı olduğu yönündeki gerekçeye katılmak da mümkün değildir. 159. madde hâkimlik teminatına sahip olan hâkim ve savcıların, HSYK"daki idarî görevlere, yine bu teminatın gereği olarak muvafakatleri alınmak kaydıyla Kurul (HSYK) tarafından atanabileceklerini öngörmek suretiyle bu teminatın gereği olan bir prensibi tekrarlamakta ve bu atama yetkisinin ait olduğu kurumu belirlemektedir. Bu hüküm, HSYK"da kanunla yapılacak yapısal değişikliklere veya söz konusu idarî kadroların kaldırılmasına rağmen, bu idarî kadrolara bir kez atanmış olanların, Kurul(un kanunla yetkilendirilen organın)ca başka bir göreve atanmadıkça bu görevlerde kalmaya devam edecekleri anlamına gelmemektedir. Aksinin kabulü, Anayasanın 2. maddesine ilişkin iptal gerekçesinde yapılan açıklamaları anlamsız ve gereksiz kılmaktadır.
Yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca, yasama organının Anayasaya aykırı olmamak şartıyla her konuyu kanunla düzenleyebileceği kuşkusuzdur. Hukukî ve fiilî zorunluluk hâllerinde, başka bir ifade ile haklı sebeplerin bulunması kaydıyla kamu görevlilerinin bulundukları görevlerden alınarak başka görevlere atanmalarının yasal düzenlemelere konu edilebileceği ve sözü edilen hukukî ve fiilî zorunluluklar sebebiyle başka kadrolara atama yapılmasının kanun koyucunun takdir alanı içinde olduğu kararın gerekçesinde de açıkça belirtilmektedir. Kararda bu zorunluluklara örnek olarak yeniden yapılandırmalar kapsamında teşkilât yapısının değiştirilmesinden bahsedilmektedir.
Kararın, Anayasanın 2. maddesine aykırılıkla ilgili gerekçesinde de ifade edildiği üzere, 6087 sayılı Kanunda yapılan değişikliklerde HSYK"da yapısal bir değişiklik söz konusu olmadığından, geçici 4. maddenin birinci fıkrasında sayılanların görevlerinin sona erdirilmesini gerektirecek hukukî ve fiilî zorunluluklar sebebiyle yapılmış bir düzenlemeden söz edilemez. Bu itibarla, iptale ilişkin çoğunluk kararına, anılan kişilerin görevlerinin sona erdirilmesini öngören düzenlemenin, haklı sebeplerin bulunmamasından dolayı, hukuk devletinin gereği olan hukukî güvenlik ilkesine ve dolayısıyla Anayasanın 2. maddesine aykırı olduğu gerekçesi ile katılıyorum.
B- KARŞIOY GEREKÇELERİ
1- Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcılarını atama yetkisini Genel Kuruldan alarak HSYK Başkanına veren değişikliklerin Anayasanın 159. maddesine aykırı olduğuna karar verilmiştir.
Kararda, Anayasa"nın 159. maddesinin onbirinci fıkrasına göre müfettişleri atama yetkisi HSYK"ya ait iken Teftiş Kurulu Başkan ve yardımcılarını atama yetkisinin de evleviyetle HSYK"ya ait olması gerektiği ve HSYK Başkanının Kurulu temsil ve yönetim görevinin HSYK"ya ait olan mezkûr yetkiyi kapsamadığı, hükmün ayrıca anılan atamaların aynı zamanda Adalet Bakanı olan HSYK Başkanına bırakılması sebebiyle bu yetkinin kullanılmasında yürütmenin etkili olması sonucunu doğurduğu belirtilmektedir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, Teftiş Kurulu Başkanını ve yardımcılarını atama yetkisinin HSYK"ya ait olduğu hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. Kararda ise, atama yetkisinin HSYK"ya ait olduğu ifade edilirken HSYK Genel Kurulunun kastedildiği anlaşılmaktadır.
Anayasanın 159. maddesinin onbirinci fıkrasına göre Kurul müfettişlerini atama yetkisi de “Kurula”, yani HSYK"ya aittir. 159. maddenin birinci ve ikinci fıkralarında “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” açık olarak yazıldıktan sonra izleyen fıkralarda kısaca “Kurul”dan bahsedilmiştir. 6087 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ı) bendinde de, 159. maddenin getirdiği düzenlemeye uygun olarak Kurulun Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu ifade ettiği açıklanmıştır.
159. madde ile 6087 sayılı Kanunun 5. maddesinde HSYK"nın (Kurulun) organları Başkan, Genel Kurul ve daireler şeklinde düzenlendiğinden, 159. maddenin onbirinci fıkrasında geçen “Kurul”dan HSYK anlaşılmalıdır. Nitekim, 159. maddenin sekizinci fıkrasında Kurulun yapacağı belirtilen mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükseltme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, disiplin cezası verme gibi işlemler de HSYK Genel Kurulu tarafından değil, 6087 sayılı Kanunun 9. maddesine göre dairelerce yapılmaktadır. 159. maddede Kurula ait olduğu belirtilen görev ve yetkilerin tamamının HSYK Genel Kuruluna ait olarak anlaşılması hâlinde Anayasa ve Kanunda HSYK"nın belirtilen organlardan oluşacağı yönündeki düzenlemenin anlamı kalmaz.
Dolayısıyla, müfettişlerin Kurul tarafından atanmasına ilişkin mezkûr onbirinci fıkra hükmü atamaların HSYK Genel Kurulu tarafından yapılmasını gerektirmediği gibi, 159. madde ile Kurula verilen birçok görev ve yetkinin dairelerce kullanılmasına benzer şekilde, HSYK"daki idarî görevlere hâkim ve savcıların atanması bakımından Genel Kurul dışındaki organların yetkili kılınmasında da Anayasanın 159. maddesine aykırılık bulunmamaktadır. Bu sebeple, müfettişleri atama yetkisi Kurula ait iken Teftiş Kurulu Başkan ve yardımcılarının atama yetkisinin de evleviyetle HSYK"ya ait olması gerektiği gerekçesiyle anılan hükmün Anayasaya aykırı bulunması isabetli değildir. 159. maddenin sekizinci fıkrasında Kurula (HSYK"ya) ait olduğu belirtilen hâkim ve savcıları atama yetkisinin, 6087 sayılı Kanunun 9. maddesinde Kurulun bir organı olan Birinci Daireye verilmiş olması Anayasaya aykırı olmadığı gibi, Teftiş Kurulu Başkan ve yardımcılarının atamalarının Kurul organlarından biri tarafından yapılmasını öngören düzenleme de Anayasaya aykırı olmayacaktır.
Diğer taraftan, 159. maddenin yedinci fıkrasında Başkana verilen Kurulun yönetimi ve temsili yetkisinin Başkanın HSYK"ya ait bir yetkiyi tek başına kullanmasına imkân vermediği yönündeki görüşe katılmak da mümkün değildir.
Anılan fıkrada açıkça Kurulun yönetimi yetkisinin Kurul Başkanına ait olduğu belirtilmektedir. Yukarıda 8. maddenin ikinci fıkrasına ilişkin farklı gerekçe açıklamasında da ifade edildiği üzere, yönetim yetkisi, Kurulun organlarından olan dairelerde hangi üyelerin görev yapacağını belirleme yetkisini kapsamasa da, Kurulun görevlerini yerine getirmesinde yardımcı olmak üzere ihdas edilen idarî kadrolara atama yapma yetkisini içerir. Kararda da belirtildiği gibi, “Teftiş Kurulu Başkanlığınca yerine getirilen görev idarî bir görev”dir. Görev alanının hâkim ve savcıların denetimine ilişkin olması sebebiyle diğer teftiş kurullarından farklılık arz etmesi bu görevlerin idarî bir görev olduğu gerçeğini değiştirmez. Nitekim, hâkimlik teminatının gereği olarak hâkim ve savcıların bütün idarî görevlere atanmasında aranan “muvafakatlerini alma” şartı Teftiş Kurulu Başkanlık ve yardımcılıkları için de aranmaktadır. Bu itibarla, Teftiş Kurulu Başkanlığı ve başkan yardımcılıklarına atama yapmanın, atama yetkisi Kurul Başkanına ait olan Genel Sekreterliğe ve genel sekreter yardımcılıklarına atama yapmaktan bir farkı bulunmamaktadır.
Anılan atamaların aynı zamanda Adalet Bakanı olan Kurul Başkanına bırakılması sebebiyle bu yetkinin kullanılmasında yürütmenin etkili olması sonucunun doğduğu yönündeki görüşte de, yukarıda (1) numaralı farklı oy gerekçesinde açıklanan sebeplerle isabet bulunmamaktadır.
Bu sebeplerle, 6087 sayılı Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendindeki “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını ve …” ibaresinin; 7. maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendinde yer alan “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını…” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının ve 15. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin iptaline ilişkin taleplerin reddine karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden, iptal yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
2- 6087 sayılı Kanunun 8. maddesinin üçüncü fıkrasının, daire başkanlarının her dairenin üye tamsayısının salt çoğunluğuyla belirleyeceği iki aday arasından Genel Kurulca seçilmesini öngören birinci cümlesi seçim yetkisi yönünden Genel Kurul iradesini sınırladığı gerekçesiyle Anayasanın 159. maddesine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Dava dilekçesinde, Genel Kurulun seçeceği Başkan adaylarının dairelerce ikiye indirilmesinin Genel Kurulun iradesini sınırlayacağı ileri sürülmemiş; sadece dairelerin üyelerinin HSYK Başkanı tarafından belirlenecek olması nedeniyle dairelerin salt çoğunluğunun bu şekilde oluşturulacağı, böylece dairelerce belirlenen iki adaydan birinin Genel Kurulca seçilecek olmasının Genel Kurulun yetkisini işlevsiz bırakacağı iddia edilerek iptal istenmiştir.
Oysa, aynı maddenin Başkanın dairelerde hangi üyelerin görev yapacağını belirlemesini öngören ikinci fıkrası iptal edilmiş ve dava dilekçesinde ileri sürülen sakınca ortadan kalkmıştır.
İptal kararında, Anayasanın 159. maddesinin yedinci fıkrasında “Kurul, kendi üyeleri arasından daire başkanlarını… seçer” kuralına yer verildiği, atama ve seçim konularında Anayasayla Kurula verilen yetkilerin Genel Kurul tarafından kullanıldığı, üçüncü fıkrayla yapılan düzenlemenin Anayasanın anılan kuralı gereğince Genel Kurula ait olan daire başkanını seçme yetkisini sınırladığı ve bu yetkiye müdahale anlamını taşıdığı belirtilerek, kural Anayasanın 159. maddesine aykırı bulunmuştur.
Yukarıda da açıklandığı üzere, 159. maddede geçen “Kurul” HSYK"dır. 159. maddede Kurula ait olduğu belirtilen yetkiler de HSYK"yı oluşturan organlar eliyle kullanılmaktadır. Yedinci fıkra hükmünün içeriği itibariyle de “Kurul”dan Genel Kurulun anlaşılması gerektiği söylenemez. Yasama organının, Anayasa ile Kurula verilen yetkilerin tamamının veya bir bölümünün ayrı ayrı veya birlikte Genel Kurul ve dairelerce kullanılmasını öngören düzenlemeler yapmasımümkün olduğu gibi daire başkanlarının dairelerin önereceği adaylar arasından Genel Kurulca seçilmesini, hatta dairelerin kendi üyeleri tarafından seçilmesini öngören düzenlemeler yapması da mümkündür. 159. maddenin son fıkrasında dairelerin oluşumu ve görevlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmek suretiyle bu konularda yasama organı yetkili kılınmıştır ve bu konuyu düzenleme bakımından da takdir yetkisine sahiptir.
Diğer taraftan, atama ve seçim konularında Anayasayla Kurula (HSYK"ya) verilen yetkilerin Genel Kurul tarafından kullanılması gerektiği yönündeki görüşün anayasal bir dayanağı bulunmamaktadır. 159. maddede bu yönde bir hükme yer verilmediği gibi sekizinci fıkrada Kurula verilen hâkim ve savcıları atama yetkisinin 6087 sayılı Kanunun 9. maddesinde Birinci Daireye verildiği de bilinmektedir.
Bu sebeplerle, 6087 sayılı Kanunun 8. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin Anayasaya aykırı olmadığını düşündüğümden, iptal yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
3- Tetkik hâkimleri ile Kurul müfettişlerinin her bir boş kadro için Birinci Daire tarafından teklif edilen iki katı aday arasından Genel Kurulca atanmalarını öngören hükümlerin de Anayasanın 159. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Bu karara da, esas itibariyle, yukarıda (2) numaralı şıkta belirtilen gerekçelerle katılmak mümkün değildir.
Yukarıda da açıklanmaya çalışıldığı üzere, 159. maddenin onbirinci fıkrasına göre, Kurul müfettişleri ile Kurulda (HSYK"da) geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıları atama yetkisi Kurula (HSYK"ya) aittir. Aynı fıkrada geçen “Kurul” kelimesinin bazen “HSYK”, bazen de “Genel Kurul” olarak anlaşılıp yorumlanmasını gerektirecek bir hüküm olmadığına göre onbirinci fıkranın ikinci cümlesinde geçen ve çalışılacak kurumu ifade eden ilk “Kurul” kelimesini HSYK; atamaya yetkili kurumu ifade eden ikinci “Kurul” kelimesini ise Genel Kurul olarak anlamayı gerektirecek anayasal bir dayanak bulunmamaktadır. Bu sebeple 159. maddenin son fıkrasında yasama organı tarafından Kanunla düzenleneceği belirtilen hususlar da dikkate alındığında, onbirinci fıkra gereğince HSYK"ya ait olan Kurul müfettişleri ile tetkik hâkimlerini atama yetkisinin doğrudan Genel Kurula mı bırakılacağı, yoksa bütün hâkim ve savcıları atamaya ve nakletmeye de yetkili daire olan Birinci Dairenin önereceği ikişer aday arasından Genel Kurula mı verileceği yasama organının takdir yetkisi içindedir.
Bu sebeplerle, 6087 sayılı Kanunun 12. ve 15. maddelerinin ikinci fıkralarının birinci cümlelerinin iptaline ilişkin taleplerin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle iptal yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
4- Daire başkanlarının, Genel Sekreter adaylarının, Kurul müfettişlerinin ve tetkik hâkimlerinin seçimine ilişkin ilk toplantılarda toplantı ve karar yeter sayılarının sağlanamaması hâlinde üç gün içinde yapılan ikinci toplantıda katılanların en yüksek oyunu alan kişinin seçilmesini ve atanmasını öngören hükümler de, toplantı yeter sayısının belirlenmemiş olması ve öngörülemeyen bir karar yeter sayısının söz konusu olmasından dolayı “toplantı ve karar yeter sayılarının kanunla düzenleneceği yolundaki Anayasa hükmü ile bağdaşmadığı” gerekçesiyle Anayasanın 159. maddesine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Anayasanın 159. maddesinin son fıkrasında toplantı ve karar yeter sayılarının kanunla düzenlenmesi öngörülmektedir. 6524 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerde ikinci toplantı için ilk toplantıya göre daha düşük toplantı ve karar yeter sayıları getirilmiştir. Kararda, Anayasanın anılan hükmü gereğince yasal düzenlemede toplantı ve karar yeter sayısının belirlenmesi gerektiği hâlde dava konusu kurallarda belirli bir sayının öngörülmediği belirtilmektedir. Oysa, 159. maddenin son fıkrasında toplantı ve karar yeter sayılarının kanunla düzenleneceği hükme bağlanmakta; bunların belirli sayılar olarak hükme bağlanmasını emreden bir hükme yer verilmemektedir. İkinci toplantıda katılanların en yüksek oyunu alan kişinin seçilmiş sayılacağının öngörülmesi kanunla düzenleme şartının gerçekleşmesi için yeterlidir ve düzenleme öngörülebilir ve açık bir hüküm getirmektedir. Anılan düzenlemelerin, seçim ve atamaların sürüncemede bırakılmadan kısa sürede tamamlanmasını ve Genel Kurul toplantılarına katılımı teşvik eden bir düzenleme olduğu anlaşılmaktadır.
Bu sebeplerle, 6087 sayılı Kanunun 8. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinin; 11. maddesinin birinci fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümlelerinin; 12. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin ve 15. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin iptaline ilişkin taleplerin reddine karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden,bu hükümler bakımından da iptal yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye M. Emin KUZ |