Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7046 Esas 2020/8185 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/7046
Karar No: 2020/8185
Karar Tarihi: 14.12.2020

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7046 Esas 2020/8185 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2018/7046 E.  ,  2020/8185 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil


    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    KARAR

    Davacılar vekili dava dilekçesinde, vekil edenlerinin maliki olduğu ait 948 ada 11 parsel sayılı taşınmaza haksız elatmanın önlenmesi ile şimdilik 6.000,00 TL ecrimisilin yasal faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı ... vekili davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, ecrimisil isteminin reddine dair verilen karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir.
    T.C. Anayasası"nın 141/3 maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388/1-3. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/1-c. maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, Hakimin (Mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuki sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
    Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472).
    Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
    Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
    6100 sayılı HMK"nin 297. maddesine göre de; "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."
    Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusunun tarafların paydaş olduğu 948 ada 11 parsel sayılı taşınmazın 308 m2"lik kısmı olup sözkonusu alanın hükme esas alınan 17.02.2014 havale tarihli fen raporunda (B) harfi ile gösterildiği, Mahkemece temyize konu kararın gerekçesinde; davalıların dava konusu taşınmazdaki hisseleri karşılığının toplam 717.02 m2 olduğu halde fiilen kullandıkları alanın 807 m2 olduğu, bu şekilde 89.98 m2 hisselerinden fazla alan kullanarak davacıların taşınmazdan yararlanmalarına engel olduklarından bahisle davanın kabulüne karar verildiği ancak hüküm fıkrasında 17.02.2014 tarihli fen raporunda (B) harfi ile gösterilen alanın tamamı için elatmanın önlenmesine karar verilmek suretiyle hüküm ve gerekçe arasında çelişki oluşturulduğu anlaşıldığından, hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı olan hükmün, sair yönleri incelenmeksizin, 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara