Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2020/1692 Esas 2020/4486 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1692
Karar No: 2020/4486
Karar Tarihi: 10.06.2020

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2020/1692 Esas 2020/4486 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2020/1692 E.  ,  2020/4486 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı-karşı davalı avukatınca duruşmalı, davalı-karşı davacılar avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde duruşmalı temyiz eden davacı-karşı davalı vekili avukat ... ile temyiz eden davalı-karşı davacılar vekili avukat ..."ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    KARAR
    Davacı, davalılar ile yapılan satış vaadi sözleşmesi ile kendisine satışı vaat edilen taşınmazların devri bir seneyi aşkın zamana rağmen yapılmadığı gibi davalılar tarafından dava dışı idareye karşı açılan kamulaştırmasız el atma davası sonucu tazminata hükmedilerek bu kararın kesinleştiğini, söz konusu parseller için tapu sicil ve tescil imkanı kalmadığından değerlerini isteme hakkı kazandığını, satış vaadi sözleşmesindeki taşınmazın ikame değeri olan bedelin kendisine ödenmesi gerektiğini ileri sürerek; satış vaadine konu taşınmazların değeri olan 289.806,67 TL’nin yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, davanın reddini dilemiş, karşı davalarında ise; satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle iptaline karar verilmesini istemişlerdir.
    Mahkemece, asıl davanın kısmen, karşı davanın ise kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
    1-6100 sayılı HMK’nun 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi Yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
    Somut olayda; mahkemece kararın gerekçe kısmında karşı davanın reddine karar verildiği belirtilmiş, hüküm kısmında ise karşı davanın kabulüne karar verilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulması usul ve yasaya aykırı olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
    2-Davaların birleştirilmesi ve ayrılmasına ilişkin hükümler, 6100 sayılı HMK.nun 166 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, amacı usul ekonomisine hizmet etmek ve aynı konuda çelişkili kararlar verilmesini önlemektir. Anılan yasanın 166/1 maddesinde; "Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir." hükmü düzenlenmiş, birleştirmenin koşulu olan “bağlantı” da, aynı yasanın 166/4 maddesinde, "Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması" olarak tanımlanmıştır.
    Somut olayda, Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan 2015/461 Esas sayılı dava dosyasında, davacı eldeki davaya konu satış vaadi sözleşmesinin bir kısım tarafına yönelik taşınmaz bedelinin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Her iki dosyanın da taraflarının ve dava konularının irtibatlı olduğu anlaşılmıştır. Başka bir anlatımla Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan 2015/461 Esas sayılı dava ile bu dava arasında fiili ve hukuki irtibat olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği, her iki davanın aynı sözleşmeye dayandığı, aralarında bağlantı mevcut olduğundan gerek yargılamanın daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve gerekse çelişkili kararlar verilmesini önlemek açısından, davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi zorunludur. O halde sözü edilen davaların birleştirilmesi hususu değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilemsi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    3-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, (3) nolu bentte yazılı nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 2.540,00 TL duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine ödenmesine, peşin alınan 1.013,24 TL. harcın davacı-karşı davalıya, peşin alınan 1.049,14 TL. harcın davalı-karşı davacılara iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi

    Hemen Ara