Esas No: 2015/144
Karar No: 2015/160
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/144 Esas 2015/160 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 144 KARAR NO : 2015 / 160 KARAR TR : 02.03.2015 |
ÖZET: 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacılar : 1-D.D.
2-M.D.
Vekili : Av. Ö.K.
Davalı : İ.B.B.B.
Vekilleri : Av. Ş.K. (Adli Yargıda)
Av. K.D. (İdari Yargıda)
O L A Y : Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı D.D.’in sevk ve idaresindeki 34 ED 9635 plakalı motosikleti ile 21.11.2006 tarihinde iş çıkışında evine dönmek üzere seyir halinde iken rögar kapağı olmayan ve etrafında hiçbir uyarıcı trafik işareti bulunmayan çukura düşmesi sonucunda ağır şekilde yaralandığını, hastaneye kaldırılıp acilen ameliyata alındığını, kaza nedeniyle soruşturma açıldığını, Kartal Kaymakamlığı cevabi yazısında E-5 Karayolu yan yollarının bakım ve onarımının İ.B.B.’nde olduğunun belirtildiğini, bu olayda davacının bir kusurunun olmadığını, davalı tarafın olayda tam kusurlu bulunduğunu, davacının sigortalı olarak çalıştığını ve ailesinin her türlü ihtiyacının karşıladığını, eşi ve çocuklarına baktığını beyanla ıslah talebiyle birlikte 82.841,23 TL maddi, ayrıca bu olay sebebiyle duyduğu elem ve ıstırap sebebiyle 20.000,00 TL manevi, eşi M.D. yönünden de 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL ANADOLU 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ : 02.04.2013 gün ve E:2007/465, K:2013/119 sayılı kararında; “… Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca Tanzim olunan 02.07.2010 tarihli raporda davacının olay sebebiyle %32,0 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği belirtilmiş, bilirkişi H.S. 30.05.2011 tarihli raporunda olayda davacının %75 oranında, davalı İ.B.B.’nin kusurunun bulunmadığı ve dava dışı telekomunda %25 oranında kusurlu olduğunu belirtilmiş, Adli Tıp Kurumu Başkanlığının dosyada mevcut 31.05.2012 tarihli raporunda da meydana gelen olayda davacı sürücünün %25 oranında, kazaya sebebiyet veren logarın bakım, onarım ve gözetiminden sorumlu kurum ve kuruluşun %75 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, bu kusur raporu mahkememizce hükme esas alınmıştır.
Olay tarihinde davacının sevk ve idaresindeki 34 ED 9635 plakalı motosikletiyle seyir halinde iken olay mahallinde yol zemininde bulunan kapağı olmayan logar çukuruna düşmesi sonucu yaralandığı, olayda davacının %25 oranında kusurlu bulunduğu, davalı tarafın sorumlu bulunmadığı ve görevle ilgili itirazlarının yerinde olmadığı, ayrıca davacının bu olaydan dolayı maluliyet oranının %33,2 olarak tespit edildiği, buna göre davacının maruz kaldığı kaza sebebiyle uğradığı iş göremezlik zararının 83.253,00 TL olduğu SGK’den gelen yazı cevabı doğrultusunda 411,85 TL geçici iş göremezlik ödeneğinin tenzil edilmesi gerektiğinin, dosya kapsamı, bilirkişi raporları ile anlaşılmakla, davanın maddi tazminat yönünden kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Ayrıca davacının ve eşinin bu olay sebebiyle duyduğu elem ve ızdıraba karşılık manevi tazminat talepleri de yerinde görülmüştür. Olay tarihi, yaptırılan tahkikat, paranın alın gücü, olayda manevi tazminatın zenginleşme aracı olmaması da nazara alınarak davalıdan tahsiline, fazlaya dair talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir…” şeklindeki gerekçe ile davanın ıslah talebiyle birlikte kabulüne, davacı durmuş için 82.841,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi, davacı Meral için 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline davacı tarafa verilmesine karar vermiş ve karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ :12.09.2013 gün ve E:2013/11472 K:2013/14051 sayılı kararında; “… Bir kamu kurumunun yasalar uyarınca yapılmış olan tesislere bakım ve o tesisleri kullanım yükümlülüğü yasalardan doğan kurumsal bir görevdir. O halde anılan nitelikteki bir kamu tesisinin gerek yapılmasındaki, gerekse kullanılması veya muhafazasındaki kusurdan doğan zararlar, idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunduğundan onların ödetilmesi istekleri 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının II. bendi hükmünce tam yargı davasının konusunu oluştururlar. Bu davaların ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde görülmesi gerekir.
Temyize konu olan davada, Belediye Başkanlığı’nın sorumluluğunun esası hizmet kusuruna dayanmaktadır. Bu durumda davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmemiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” şeklindeki gerekçe ile kararın bozulmasına karar vermiştir.
İSTANBUL ANADOLU 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:24.12.2013 gün ve E:2013/428 K:2013/733 sayılı kararı ile bozma ilamına uyarak ve bozma ilamındaki gerekçelerle davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar vermiş, verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez toplam 97.841,00 TL tazminat istemiyle idari yargıda dava açmıştır.
İSTANBUL 10. İDARE MAHKEMESİ: 31.12.2014 gün ve E:2014/753 sayılı gönderme kararında; “…2918 sayılı Kanun’un 6099 sayılı Kanunla değişik 110. maddesi gereğince oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünün Adli Yargıya ait olduğu öngörüldüğünden trafik kazasından dolayı meydana gelen zararın tazmini talebiyle açılan bu davanın da Adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Nitekim konuya ilişkin Uyuşmazlık Mahkemesinin 05.11.2012 günlü, E:2012/144 K:2012/224 sayılı kararı da bu yöndedir…” şeklindeki gerekçe ile dava dosyasının adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 02.03.2015 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi’nce anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esas inceleme yapılmalıdır.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, trafik kazası nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmış tazminat davasına ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dosyaların incelenmesinden; davacılardan D.D.’in sevk ve idaresindeki 34 ED 9635 plakalı motosikleti ile E-5 Karayolu Kuzey Yanyolu Maltepe istikametine giderken kaza yapması sonucunda yolun bakım ve onarımından sorumlu olan idarenin kusuru bulunduğu gerekçesiyle 82.841,00 TL maddi (iş göremezlik) tazminatı, 10.000,00 manevi, M.D. bakımından 5.000 TL manevi olmak üzere toplam 97.841,00 TL tazminatın ödenmesi istemiyle davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile, İstanbul Anadolu 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.12.2013 gün E:2013/428 K:2014/733 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.12.2013 gün E:2013/428 K:2014/733 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 02.03.2015 gününde üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ |
Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU |
Üye Nurdane TOPUZ
Üye Mehmet AKBULUT |