Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2022/542 Esas 2022/1948 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2022/542
Karar No: 2022/1948
Karar Tarihi: 01.06.2022

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2022/542 Esas 2022/1948 Karar Sayılı İlamı

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/542 E.  ,  2022/1948 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2022/542
    Karar No : 2022/1948

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Vasisi …

    KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 05/10/2021 tarih ve E:2016/57267, K:2021/2923 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
    Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 05/10/2021 tarih ve E:2016/57267, K:2021/2923 sayılı kararıyla;
    Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde, davacının 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (6749 sayılı Kanun) 3. maddesi ile ilgili Anayasa'ya aykırılık iddiasının ise ciddi görülmediği,
    "Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmeler yapılarak,
    Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
    Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla esastan reddedildiği, Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile de söz konusu kararın onanarak mahkumiyet kararının kesinleştiğinin görüldüğü,
    ByLock delili yönünden, davacı tarafından … GSM numarasından, … IMEI numaralı cihazla ByLock uygulamasının yüklendiği ve anılan uygulamayla bağlantı kurulduğu anlaşılmakta olup, davacının "…" ve "…" ID numaralarıyla ve bir kullanıcı adı ve şifre almak suretiyle bu ağa dâhil olduğunun anlaşıldığı,
    Öte yandan, davalı idarece dosyaya sunulan davacıya ait "…" ID numarasına ilişkin ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağının incelenmesinden, yazışma içeriklerinde, örgütsel motivasyonu artırmaya yönelik konuşmaların bulunduğunun görüldüğü, anılan yazışma içeriklerinin de davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyan bir unsur olarak değerlendirildiği,
    Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt toplantılarına katıldığına, örgüt evlerinde kaldığına 2014 yılı HSK seçimlerinde örgütün sözde ''bağımsız'' adaylarını desteklediğine ve diğer hususlara yönelik yukarıda yer verilen ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
    Diğer hususlar (Unvanlı görev) yönünden, davacının FETÖ/PDY terör örgütünün HSK'da etkin olduğu dönemde Hakimler ve Savcılar Kurulu Müfettişi ve Başmüfettişi olarak görevlendirilmesinin kararda yer verilen diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
    Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
    Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden, davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesi ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, temyize konu kararın kişiselleştirme ve delillerin değerlendirilmesi başlığı altındaki gerekçelerin hukuka aykırı olduğu, bylock programını indirmediği ve kullanmadığı, bilirkişi incelemesi yapılması yoluna gidilmediği, hakkındaki tanık beyanlarının dava konusu işleme dayanak gösterilerek suç ve cezaların şahsiliği ilkesinin ihlal edildiği, özgür iradeyi ortadan kaldıran işkence, kötü muamele ve ağır hapis tehditleri altında alınan ifadelerin hiçbir hukuki geçerliliğinin bulunmadığı; unvanlı göreve getirilme iddiasıyla ilgili olarak; 22 yıla yakın ifa ettiği görevinde, hakimliğe/insanlığa yakışmayacak hiçbir faaliyette bulunmadığı, tüm terfilerinin zamanında ve mümtazen olduğu, 2016/Nisan döneminde 83 puanı aldığının herkes tarafından bilindiği, hiç yurt dışına dil eğitimine vs. gönderilmeden kendi çabasıyla Jean Monnet bursunu kazanıp İngiltere'de master yaptığı, Adalet Akademisinde anketlerde en başarılı hoca seçilerek yüzlerce hakim adayına ders verdiği, doktorayı da bitirmek üzere olmasının da bu başarısının bir delili olduğu hususları gözetildiğinde, bu iddianın tutarsız ve hukuksuz olduğu, OHAL döneminde alınan tedbirler çerçevesinde hakimlik-savcılık mesleğinden çıkarıldığı, 18 Temmuz 2016 tarihinde OHAL uygulamasına son verildiğinden işlemin anayasal dayanağının kalmadığı, Anayasa'nın 140/3 maddesine göre hakim ve savcıların meslekten çıkarılmaları sonucunu doğuracak iş ve eylemlerin 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu kapsamında yapılması gerektiği, bu Anayasal hükmün bir olağanüstü hal KHK'sı ile bertaraf edilmesinin ve 2802 sayılı Kanun'un işlevsiz hale getirilmesinin hukuken mümkün olmadığı, yasal dayanağı dahî bulunmayan bir olağanüstü hal KHK'sı ile Anayasa'nın 139. maddesinde düzenlenen hakimlik ve savcılık teminatının ortadan kaldırılmasına sebebiyet verecek 2802 sayılı Kanun'u işlevsiz hale getiren düzenlemeler getirilmek suretiyle ilgili Kanun'da hakim ve savcılara tanınan usuli güvence olan savunma hakkının ihlal edildiği, savunma hakkı dahi verilmediği; karara dayanak gösterilen mahkumiyet kararının meslekten ihraç edildiği tarihten çok sonra ortaya çıkan bir durum olduğu, sonradan ortaya çıkan bir hususun daha önce verilmiş bir yaptırımı hukuka uygun hale getirmeyeceği, aynı suçlama ve faaliyetlere dayalı olarak ağır hapis cezasına mahkum edildiğinin bilindiği, non bis in idem ilkesinin bilinmesine rağmen Dairece dava dilekçesinde de belirtilen bu husus incelenmeden davanın reddedildiği; dava konusu işlem ve kararla, suç ve cezaların geriye yürümezliği ilkesinin, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin, masumiyet karinesinden yararlanma hakkının, adil yargılanma hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, ayrımcılık yasağının, eğitim hakkının, mülkiyet hakkının, kanunla önceden kurulmuş, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının, gerekçeli karar hakkının, çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği; mevcut olayda kendisine hiçbir aşamada ve hiçbir şekilde savunma hakkı ve imkanı tanınmadığı; mevzuat hükümlerine göre, adli yardım kabul kararının karar kesinleşene kadar geçerli olduğu, temyize konu kararda, yargılama giderinin tahsiline yönelik kesinleşme beklenmeden müzekkere yazılması yönünde karar verildiği, ayrıca vekalet ücretinin yargılama gideri kapsamında olduğu bu nedenle ancak davanın reddine ilişkin kararın kesinleşmesi halinde tahsilinin gerektiği, bu yönde hüküm kurulmasının hukuka ve mevzuata aykırı olduğu sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek gereği görüşüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
    Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
    "a)Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
    b)Hukuka aykırı karar verilmesi,
    c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1.Davacının temyiz isteminin reddine,
    2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 05/10/2021 tarih ve E:2016/57267, K:2021/2923 sayılı kararının ONANMASINA,
    3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
    4. Kesin olarak, 01/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


    Hemen Ara