Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/723 Esas 2015/349 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/723
Karar No: 2015/349

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/723 Esas 2015/349 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/723 E.  ,  2015/349 K.
"İçtihat Metni"

Mahkemesi : ... Asliye Ceza
Resmi belgede sahtecilik suçuna teşebbüsten sanık ...’in 5237 sayılı TCK’nun 204/1, 35/2 ve 53. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;
“Resmi belgede sahtecilik suçlarının niteliği gereği neticesi harekete bitişik suçlardan olduğundan bu suçlara teşebbüsün mümkün olmadığı, suçun belgenin düzenlenmesi, değiştirilmesi veya kullanılması ile oluşacağı cihetle, sanık ..."in sağlık kurulu raporunun göz kısmına ‘sağlam’ ibaresini yazması ve göz doktorunun kontrolü sırasında olayın ortaya çıkması nedeniyle resmi belgede sahtecilik suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığından bahisle yazılı biçimde mahkûmiyet kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise ... gün ve ... sayı ile;
“…Dava konusu olayda, sanığın hareketi parçalara ayrılabildiğinden teşebbüs mümkündür. Burada tartışılması gereken bir diğer husus ise, sanığın fiilinin suç işlemeye elverişli icra hareketi kapsamında olup olmadığıdır. TCK"nun 35. maddesinde teşebbüs için ‘elverişli hareketlerle icraya başlama’ zorunludur. Eğer, yapılan sahtecilik aldatmaya elverişli değilse, suçun icraya başlanması için elverişli bir hareketten de bahsetmek olanaklı olmayacaktır. Sanık raporun göz bölümüne "sağlam" yazısı yazdığını ve imzaladığını ikrar etmekte ve bu husus bilirkişi raporuyla da kanıtlanmaktadır. Sanık fiilini bitirdiği anda resmi bir belge üzerinde sahtecilik yaptığı açıktır. Ancak bu belgenin hukuki sonuç doğurucu özelliğe ne zaman kavuştuğu önemlidir. Eğer nihai olarak sağlık kurul raporunun yazılmasını ya da son olarak kurulca bir işlem yapılmasının gerektirir bir durumun olması halinde, sanığın eylemi ya hazırlık hareketi ya da icra hareketi olarak kabul edilecek ve buna göre hukuki sonuç doğuracaktır. Sanık diğer bölümleri gerçeğe uygun olarak tamamlanmış resmi bir belgenin bir bölümünde sahtecilik yapmış ve belgenin nihai olarak onaylanmasını beklerken olay ortay çıkmış ve netice hâsıl olmamıştır. Bu durumda sanığın suçu işlemeye yönelik elverişli hareketlerle icraya başladığı ancak elinde olmayan nedenlerle neticenin gerçekleşmemesi nedeniyle eylemin teşebbüs aşamasında kalmış olduğundan mahkemece kurulan hükümdeki hukuki nitelemede bir yanlışlık bulunmamaktadır.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay ... Dairesince ... gün ve ... sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin resmi belgede sahtecilik suçuna teşebbüsü oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle eksik araştırma ve yetersiz gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın silahlı özel güvenlik görevlisi olabilmek için gerekli sağlık kurulu raporu almak amacıyla 22.01.2008 tarihinde ... ... Devlet Hastanesine başvurduğu, dâhiliye, KBB, ortopedi, göz ve nöroloji polikliniklerine sevkinin yapıldığı,
Aynı zamanda sağlık kurulu üyesi olan göz doktoru ...’in 24.01.2008 tarihinde işi biten sağlık kurulu raporlarının imzalanması sırasında kendisi tarafından muayene edildiği gözüken sanıkla ilgili raporda “Sağlam” ibaresinin yazılı bulunmasından şüphelenip kontrol ettiğinde bu ibare ve altındaki imzanın kendisine ait olmadığını anladığı, yaptığı araştırmada sanığın polikliniğe gelip muayene olduğunu ancak özel güvenlik görevlisi olma şartlarını taşımadığından rapor verilmediğini tespit edip suç duyurusunda bulunduğu,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 06.06.2008 tarihli ekspertiz raporunda; 22.01.2008 tarihli R080001632 numaralı ve ... protokol numaralı silah ruhsatı sağlık kurulu raporunun “13- Göz” hanesinde bulunan “Sağlam” yazısının sanığın elinden çıkmış olmasının kuvvetle mümkün ve muhtemel olduğu, altındaki imzanın kişiye atfedilebilecek nitelik ve yeterlilikte karakteristik hususiyetleri ihtiva etmediğinden sanığın eli ürünü olup olmadığı hususunda olumlu veya olumsuz bir kanaat belirtilmesinin mümkün olmadığı, belge üzerinde ilk bakışta dikkati çekip kolaylıkla anlaşılabilecek nitelikte herhangi bir sahtecilik, arıza ve emare bulunmadığı, muteber bir belge gibi işlem göreceği cihetle aldatma kabiliyetini haiz olduğu görüşüne yer verildiği,
Mahkemece emanette bulunan suça konu belge aslının duruşmada getirtilip incelenmediği, özelliklerinin tutanağa yansıtılmadığı, bilirkişi raporunun denetlenmediği ve gerekçeli kararda da sahteciliğin aldatma özelliği ile ilgili herhangi bir bilgi ve tartışmaya yer verilmediği,
... Devlet Hastanesinde görevli başka bir göz doktoru tarafından yapılan araştırma, muayene ve tetkikler sonucunda; sanığın Ocak 2008’deki başvurusunda sağ gözünde tembellik ve şaşılık teşhisi konulduğu, tedavisi tamamlandıktan sonra kesin raporun yazılabileceğinin önerildiği, ancak sanığın tedavi olmadığı, Ekim 2008’de tekrar rapor almak için geldiğinde görme seviyesinin silahlı özel güvenlik görevlisi olabilmesi için yeterli olmadığı tespit edilip kapama tedavisinin verildiği, sanığın bu kez tedaviye uyduğu, 19.11.2008 tarihi itibariyle her iki gözünün tedaviye cevap verip tam gördüğünün belirlendiği,
Sanığın; rapordaki “Sağlam” ibaresini kendisinin yazdığını, altındaki imzanın da kendisine ait olduğunu kabul ettiği, diğer doktorlardan uygun rapor aldığını ancak göz doktorunun "sağlam" raporu vermeyip ilave başka tetkik ve belgeler istediğini, bu işlemler için yeterli zamanı bulunmadığından sağlık kurulu raporunu alabilmek için belirlenen sahteciliği yaptığını ancak amacının sahte evrak düzenlemek olmadığını savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun “Resmi belgede sahtecilik” başlıklı 204. maddesi;
“(1)Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2)Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3)Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklindedir.
Buna göre, resmi belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiş olup, resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkaları aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması halinde cezanın yarı oranında artırılması hüküm altına alınmıştır.
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup, belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
Öte yandan, resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmi belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği ya da başka bir ifadeyle iğfâl kâbiliyeti suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tâbi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte (nesnel) bulunup bulunmadığı ve beş duyuyla ilk bakışta anlaşılabilir olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.
Ceza Genel Kurulunun 09.06.2015 gün ve 460-198, 14.01.2014 gün 409-14, 09.10.2012 gün ve 335-1804 ile 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı kararlarında da; muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği ve bu nedenle aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneğinin olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup, hakim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat belirlemeli ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.
Görüldüğü gibi, mahkemece, mümkün olması halinde suçun konusunu oluşturan belge aslı getirtilerek resmi belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğeler incelenmeli, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığı belirlenmeli, tereddüt halinde ise; mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmalıdır.
Belgenin ele geçmediği durumlarda ise, suça konu belgenin somut olayda muhatapları öznel (subjektif) olarak aldatması, yani fiili iğfal tek başına yeterli görülmeyerek, mutlaka diğer yan deliller göz önüne alınmalı, bu bağlamda; evrakın varsa suretinin imza, mühür, şekil, sayı vb. yönlerden incelenmesi, mümkün olduğu takdirde evrakın ibraz edildiği muhatapların dinlenmesi gibi deliller değerlendirildikten sonra objektif olarak aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Fikri sahtecilik ya da içerik sahteciliği de denilen belgenin yetkili kişi ya da kurum tarafından düzenlendiğinin sabit olduğu hallerde ise, suça konu belge ele geçirilemese bile yetkili kişi ya da kurum tarafından düzenlenmiş olması nedeniyle iğfal kâbiliyetinin bulunduğu kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın silahlı özel güvenlik görevlisi olabilmek için gerekli sağlık kurulu raporunun göz hastalıkları ile ilgili bölümünde sahtecilik yaptığı ancak bu sahteciliğin kurulda raporunun imzalanması aşamasında fark edildiği olayda; yerel mahkemece yapılan sahteciliğin objektif olarak aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının tespiti açısından, adli emanette bulunan rapor aslı getirtilip ilgili mevzuat hükümleri uyarınca bulunması zorunlu unsurlar yönünden incelenerek denetime imkan verecek şekilde dosya arasında bulundurulması, bu incelemenin sonuçlarının ve sahteciliğin aldatıcılık özelliği bulunup bulunmadığının gerekçeli kararda tartışılması gerekirken eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün eksik araştırma ve yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay ... Ceza Dairesinin ... gün ve ... sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı hükmünün, eksik araştırma ve yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.10.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Hemen Ara