Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/576 Esas 2015/590 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2015/576
Karar No: 2015/590

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/576 Esas 2015/590 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 576

            KARAR NO  : 2015 / 590

            KARAR TR   : 28.9.2015

ÖZET : 5434 sayılı Yasa hükümlerine göre 30.8.2003 tarihinde emekliye ayrılan  Davacının, kalp rahatsızlığı nedeni ile gördüğü tedavi sırasında kullanılan ilaçlı stent bedelinin davalı kurumca karşılanmaması nedeni ile ödemek zorunda kaldığı bedelin ödenmesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptali ile stent bedelinin yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

           

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

            Davacı            : A.K.

Vekili              : Av. S. U

            Davalı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili              : Av. T. S.

 

O  L  A  Y      : Davacı Astsubay Kıdemli Başçavuş unvanıyla, 5434 sayılı Yasa hükümlerine göre 30.8.2003 tarihinde emekliye ayrılmıştır.

Davacı dava dilekçesinde;  kalbindeki rahatsızlığı nedeniyle 11.10.2011 tarihînde başvurduğu Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Klinik ve Laboratuvarlarında yapılan muayene ve tetkiklerde ve Kroner Anjiyografi sonucunda Konsey kararı ile kalbindeki ana damarda % 80 oranında kapalılık tespit edildiğini;  13.10.2011 tarihli stent raporu düzenlendiğini, buna göre kalbe iki adet ilaçlı stent takılmasının tıbbi açıdan acil ve  gerekli görüldüğünü ancak bu nitelikleri taşıyan ilaçlı stent Hastanede olmadığından,  bunların kendisi tarafından,  her biri 3.472.022.- TL,den  iki adet KDV’si ile birlikte 7.500,00.-TL bedel mukabilinde temin edildiğini ve yapılan operasyonla stentlerin kalbindeki ana damara takıldığını; 61-946.019 Emekli sicil numarası ile emekli Sandığı emeklisi olduğunu, ilaçlı stent bedellerinin ödenmesi istemli 02.02.2011 - 25.04.2011 - 27.10.2011 tarihli dilekçelerine herhangi bir cevap verilmediğini; 22.06.2012 tarihli cevapta ise ( İdari işlemde) " Fatura ve epikrizle kullanıldığı belgelenen stentlerin çaplarının GSS Tıbbi Malzeme Daire Başkanlığının 29.02.2012- 4026616 sayılı yazısına ve Sağlık Uygulama Tebliğinin 7.3.25. maddesinde ilaçlı stent bedellerinin ödenme kriterlerine uygun olmadığı tespit edilmiştir” denilmek suretiyle ve iş bu gerekçe ile ödeme talebinin reddedildiğini; idari işleme dayanak olarak alınan Sağlık Uygulama Tebliğinin 7.3.25.madde hükmünün Anayasa ve yasalara aykırı olması nedeniyle bu tebliğ hükmü doğrultusunda tesis edilen dava konusu işlemin de hukuka uyarlı olmadığını ifade ederek;  iki adet stent bedeli olan 7.500.00 – TL.nin tarafına ödenmesi isteminin reddine ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Ankara Sosyal Güvenlik Müdürlüğü Bahçelievler Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi"nin 22.06.2012 tarih ve B.13.1.S.G.K.4.06.06.00/ 1080302/474248 sayılı işlemin, dayanak tebliğname maddesiyle birlikte iptali ile 7.500.00.-TL stent bedelinin fatura ödeme tarihi olan 13.10.2011 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte  tahsili istemiyle 5.7.2012 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 17.İDARE MAHKEMESİ: 11.7.2012 gün ve E:2012/943, K:2012/1304 sayı ile, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Hakkında Kanunun “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” başlıklı 101. maddesinde, “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.” hükmünün mevcut olduğu; 5510 sayılı Kanunun uygulanmasından doğan iş bu uyuşmazlığın çözümü, yukarıda yer alan 101. madde hükmü uyarınca iş mahkemelerinin görevinde olduğundan mahkemelerinin görevsiz bulunduğu gerekçesiyle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 15/1 -a maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle; adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 9.İŞ MAHKEMESİ: 28.3.2013 gün ve E:2012/890, K:2013/236 sayı ile, aynen “Davacı dava dilekçesinde; kalbindeki rahatsızlık nedeniyle 11/10/2011 tarihinde Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Klinik ve Laboratuarlarında yapılan muayene ve tetkikler sonucu konsey kararı ile kalbindeki ana damarda %80 oranında kapalılık tespit edildiğini, Emekli Sandığı emeklisi olduğunu ve kalbine iki adet ilaçlı stent takıldığını, her iki stent için KDV ile birlikte 7.500 TL ödendiğini, stent bedellerinin ödenmesi için 02/02/2011-25/04/2011-27-10-2001 tarihli dilekçe ile SGK’na müracaat ettiğini, 22/06/2012 tarihli yazılı cevapta “Fatura ve epikrizle kullanıldığı belgelenen stentlerin çapların GSS Tıbbi Malzeme Daire Başkanlığı’nın 29/02/2012 4026616 sayılı yazısına ve sağlık uygulama tebliğinin 7-3-25. maddesinde ilaçlı stent bedellerinin ödenme kriterlerine uygun olmadığı tespit edilmiştir” denilmek sureti ile ödeme talebinin reddedildiğini, davalı kurumun red kararının hukuka uygun bulunmadığını belirterek, stent bedeli olan 7.500 TL stent bedelinin fatura tarihi olan 13/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı kurum vekili cevaplarında; uyuşmazlık mahkemesi kararı gereğinde tavanın hal yerinin idari yargıya tabii olduğunu, idari mahkemesi yerine iş mahkemesinde açılmış olan bu davanın öncelikle yargı yolu yanlışlığı nedeniyle reddini talep etmiştir.

Dosyanın incelenmesinde, 2277 sayılı yasanın 2/1-a hükmü gereği görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğu anlatılmakla, yargı yolu yanlışlığı nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;

Olayda idari yargının görevli olduğu anlaşılmakla yargı yolu yanlışlığı nedeniyle davanın REDDİNE..” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.09.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin,  görev uyuşmazlığının giderilmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi için yaptığı başvuruya karşılık dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin ise 30.4.2014 gün ve E:2014/3978, K:2014/6741 sayı ile, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmek üzere mahalline geri çevrilmesine karar verdiği; adli yargı yerince, idari yargı dosyası temin edilmeden dosyanın Mahkememize gönderildiği; Mahkememizce de dosyanın iade edilmesi üzerine, adli yargı yerince idari yargı dosyası temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderildiği ve sonuçta, usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının kalp rahatsızlığı nedeni ile gördüğü tedavi sırasında kullanılan ilaçlı stent bedelinin davalı kurumca karşılanmaması nedeni ile ödemek zorunda kaldığı bedelin ödenmesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptali ile stent bedelinin yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden,  Astsubay Kıdemli Başçavuş unvanıyla, 5434 sayılı Yasa hükümlerin tabi olarak 30.8.2003 tarihinde emekliye ayrılmış olan davacının, kalbindeki ana damarda % 80 oranında kapalılık tespit edilmesi nedeniyle kalbine iki adet ilaçlı stent takıldığı; ilaçlı stentlerin Hastanede olmamasından dolayı kendisi tarafından,  her biri 3.472.022.- TL,den  iki adet KDV’si ile birlikte 7.500,00.-TL bedel mukabilinde temin edildiği, ilaçlı stent bedellerinin ödenmesi istemli üç başvuruya  idarece cevap verilmediği; ancak Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Ankara Sosyal Güvenlik Müdürlüğü Bahçelievler Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi"nin 22.06.2012 tarih ve B.13.1S.G.K.4.06.00.00/ 1080302/474248 sayılı yazısıyla,  Sağlık Uygulama tebliğinin 7.3.25. maddesinde "İlaçlı stent bedellerinin ödenmesi Kriterlerine Uygun Olmadığının tespit edildiği" gerekçesiyle  isteminin reddedilmesi üzerine; iki adet stent bedelinin tarafına ödenmesi isteminin reddine ilişkin işlemin, dayanak tebliğname maddesiyle birlikte iptali ile 7.500.00.-TL stent bedelinin fatura ödeme tarihi olan 13.10.2011 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte  tahsili istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 inci ve Geçici 4 üncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

            Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ve tam yargı davaları kapsamında bulunan, 5510 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden önce Emekli Sandığına tabi olarak emekli olup aylık alan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 17. İdare Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 17. İdare Mahkemesinin 11.7.2012 gün ve E:2012/943, K:2012/1304 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.9.2015  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

Hemen Ara