Esas No: 2020/4865
Karar No: 2022/3791
Karar Tarihi: 03.06.2022
Danıştay 8. Daire 2020/4865 Esas 2022/3791 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2020/4865 E. , 2022/3791 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/4865
Karar No : 2022/3791
TEMYİZ EDENLER : (DAVALILAR) 1- … Üniversitesi
VEKİLİ : Av….
2)- … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
3) (DAVACI) …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapan davacı tarafından, kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin Yükseköğretim Yüksek Disiplin Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararının iptali ile disiplin soruşturması süresince eksik ödenen maaşları ve dava konusu işlem nedeniyle ödenmeyen aylıklarının ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:2019/253 sayılı kararda; davacının, öğrencisi olan ... ile öğrencilik ilişkisi dışında birliktelik yaşadığından bahisle dava konusu işlem tesis edilmiş ise de, davacının üzerine atılı, "öğrencisi ... ile aynı evi paylaşarak gayri ahlaki davranışta bulunmak" şeklindeki suçun her türlü şüpheden uzak, somut delillerle ortaya konulamadığı, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı, Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarelerin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu hükme bağlandığından, mahrum kalınan tüm hakların ödenmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, dava konusu işlem nedeniyle ödenmeyen aylıklarının ve görevden uzaklaştırma kararı uyarınca görevden uzak kalınan döneme ilişkin eksik ödenen maaşlarının hesaplanarak dava tarihi olan 10/10/2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; davacı ile reşit olan öğrencisi ...'nın rızaları dahilinde en az 3 yıldır hoca-öğrenci ilişkisinin ötesinde birliktelik içinde oldukları ve kız öğrencinin en az 6 ay süreyle davacının evinde onunla birlikte yaşadığının sabit olduğu, ancak tanık ifadelerinden bu ilişkinin üniversite bünyesinde bilinir olmadığının anlaşıldığı, sabit olan bu eylemin, kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak maddesindeki tanıma uymadığı, dava konusu işlemde tipiklik ilkesine uygunluk bulunmadığı, dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmadığı, öte yandan; davacının fiili ile ilgili olarak "tipiklik" ilkesi göz önünde bulundurularak yeni bir işlem tesis edilebileceği gerekçesiyle istinaf başvurusunun gerekçeli reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idareler tarafından, tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davacı tarafından ise, Bölge İdare Mahkemesi kararında yer alan tipiklik ilkesi uyarınca yeni bir işlem tesis edilebileceği gerekçesinin karardan çıkartılarak, kararın düzeltilerek onanması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından istemin reddi gerektiği savunulmakta olup, davalı idareler tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
29/09/2017 tarihinde davalı üniversitenin resmi e-postasına gönderilen isimsiz elektonik iletide, … Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapan davacının öğrencisi ... ile birkaç yıldır cinsel ilişki yaşadığı, öğrencinin yaklaşık bir yıl önce kaldığı yurttan atıldıktan sonra sık sık ve uzun süreli davacının evinde kaldığı, ...'nın eylül ayının ortasında … iline geldiği, bu sırada davacının üç gün izin aldığı ve alem yaptıkları, davacının gencecik bir kızı yoldan çıkardığı, birlikte içip her türlü ahlaksızlığı yaptıkları, davacının öğrenciye çeşitli hediyeler aldığı, bu durumdan okuldaki hocaların ve öğrencilerin de haberinin olduğu belirtilerek şikayetçi olunması üzerine davacı hakkında disiplin soruşturmasına başlanıldığı, hazırlanan soruşturma raporunda, bir akademisyenin derslerine girdiği, hatta uzun süreli danışmanlığını yaptığı bir öğrenci ile öğrencilik hayatı devam ederken birliktelik yaşamasının kamu görevi icra eden bir öğretim üyesi açısından kabul edilebilir bir durum olmadığı belirtilerek kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasının teklif edilmesi sonucunda, davacı hakkında kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin tesis edilmesi üzerine davacı tarafından, anılan işlemin iptali ile disiplin soruşturması süresince eksik ödenen maaşlar ve dava konusu işlem nedeniyle ödenmeyen aylıkların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun (dava konusu işlemin tesis edildiği tarihteki haliyle) 'Disiplin ve Ceza İşleri' üst başlıklı 'Genel esaslar' başlıklı 53. maddesinin (b) fıkrasının 6. bendinin (c) alt bendinde; "Kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" eylemi kamu görevinden çıkarma cezasını gerektirir fiiller arasında sayılmış olup 2547 sayılı Kanun'un nihai halinde de aynı fiil için aynı ceza öngörülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Hukukumuzda hangi fiillerin yüz kızartıcı ve utanç verici eylem kapsamında yer aldığına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinin (A) fıkrasının 5. bendinde; 23/1/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanunla getirilen değişiklikten önce "Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veyahut 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak." hükmü yer almaktayken, 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanun'un 317. maddesiyle değiştirilen 5. bendinde; "Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak." hükmü düzenlenmiş olup "gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
Benzer bir konuya ilişkin olarak 09/05/2014 tarih ve 28995 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 16/01/2014 tarih ve E:2013/110, K:2014/8 sayılı kararın gerekçesinde özetle; dava konusu kuralda belirsiz olduğu ileri sürülen “memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerin” tümünün önceden öngörülmesinin ve tespitinin olanaksız olduğu ve söz konusu hareketlerin tek tek ortaya konulmasının mümkün olmadığı, normun daha kesin ve açık bir düzenlemeye olanak tanımaması nedeniyle kullanıldığı anlaşıldığından anılan kavramların kullanılmasında belirlilik ilkesine aykırılık bulunmadığı, fıkrada genel bir belirleme yapılmadığı, disiplin cezası gerektiren hareketlerin, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak derecede yüz kızartıcı ve utanç verici olması gerektiği düzenlenerek çerçevesinin çizildiği, kaldı ki, itiraz konusu kural dayanak alınarak tesis edilen idari işlemlere karşı yargı yolu açık olup belirsiz olduğu ileri sürülen kavramlar ve bu kavramların belirttiği hareketler yargı kararları yoluyla da somutlaştırıldığından, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olmadığı,...idarenin faaliyetleri çok çeşitli, karmaşık ve değişken olduğundan disiplin cezasını gerektirecek fiillerin tümünün kanunda tek tek belirlenmesinin güç olduğu, kuralın incelenmesinden de görüleceği üzere memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketler denilmek suretiyle disiplin cezası gerektiren fiil ve hareketlerin çerçevesinin çizildiği anlaşıldığından, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 38. ve 128. maddelerine de aykırı olmadığı vurgulanmıştır.
Yargıtay Genel Kurulu'nun 02/07/1996 tarih ve E:1996/3-144, K:1996/171 sayılı kararında ise, "Yüz kızartıcı suç"un, yasalarda tanımlanmadığı ve tek tek sayılmadığı, toplumun yapısına göre zaman zaman değişikliğe uğrayan bu suçların tek tek sayılmasının olanaksız olduğu, "...gibi yüz kızartıcı suçlar" denildiğinde maddede sayılmamış olan diğer yüz kızartıcı suçların neler olduğunun yasaları uygulamakla görevli yargı organlarınca saptanacağı belirtilmiştir.
Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kişilerin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi kamu hizmetinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler.
Uyuşmazlıkta; dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile davacı ve öğrenci ...'nın karakolda verdiği 19/05/2017 tarihli ifade tutanaklarının birlikte değerlendirilmesinden, davacı ile öğrenci ...'nın en az 3 yıldır hoca-öğrenci ilişkisinin ötesinde ilişkilerinin olduğu, davacının sübuta eren eylemlerin, kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yöndeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunu gerekçeli reddeden temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine kesin olarak, 03/06/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
(X)- Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz istemlerinin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.