Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/2515 Esas 2022/2035 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2021/2515
Karar No: 2022/2035
Karar Tarihi: 06.06.2022

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/2515 Esas 2022/2035 Karar Sayılı İlamı

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/2515 E.  ,  2022/2035 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2021/2515
    Karar No : 2022/2035

    TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI) : … Odası
    VEKİLİ : Av. …
    2- (DAVALI) : … Bakanlığı
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU: Danıştay Sekizinci Dairesinin 06/03/2020 tarih ve E:2016/10460, K:2020/1611 sayılı kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması taraflarca karşılıklı olarak istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: 03/06/2016 tarih ve 29731 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler ile İlgili Yönetmelik'in 2. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "süresinin uzatılması" ibaresinin, 5. maddesinin 5. fıkrasının, 6. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinin, 10. maddesinin 1., 5., 6., 12., 13., 14., 15., 17. ve 18. fıkralarının, 12. maddesinin, 17. maddesinin 2., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. fıkralarının, 18. maddesinin, 21. maddesinin 3., 7., 9., 10., 12. ve 13. fıkralarının, Geçici 1. maddesinin, Geçici 2. maddesinin, ekinde yer alan Ek-2 ve Ek-4'ün iptali istenilmiştir. Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 06/03/2020 tarih ve E:2016/10460, K:2020/1611 sayılı kararıyla;
    Dava konusu Yönetmelik'in 2. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "süresinin uzatılması" ibaresi ile 18. maddesi yönünden;
    Davacı Oda tarafından, Yönetmelik’in dayanağı olan Maden Kanunu'nun 10. maddesinde, yönetmelikle düzenlenecek hususların sınırlı olarak sayıldığı, buna göre; yetki belgesinin verilmesi, denetimi, uyarılması, yetki belgelerinin askıya alınması ve belgenin iptal edilmesinin yönetmelikle düzenlenebileceğinin öngörüldüğü, davalı idarenin, Kanun'la kendisine verilen yetkiyi aşarak "sürenin uzatılması" hususunu da Yönetmelik'le düzenlemesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de; yetki belgesi verilmesi ile yetki belgesinin süresinin uzatılması arasında istenen belgeler ve uygulanacak prosedür yönünden herhangi bir fark olmadığı ve yetki belgesi vermenin yetki belgesinin süresinin uzatılmasını da kapsadığı anlaşıldığından, iptali istenen hükümlerde hukuka aykırılık bulunmadığı,
    Dava konusu Yönetmelik'in 5. maddesinin 5. fıkrası yönünden;
    Davacı Oda tarafından, yetkilendirilmiş tüzel kişilerin büro maliyetlerinin düşürülmesi için konusunda uzman olmayan koordinatörlere imza yetkisi tanındığı, dava konusu düzenleme ile koordinatör maden mühendisi ile jeoloji mühendisinin görev ve sorumluluklarının iç içe geçtiği, mesleki bilgi birikimlerinin ve alınan eğitimlerin hiçe sayıldığının ileri sürüldüğü,
    Yönetmelik'teki koordinatöre ilişkin hükümler incelendiğinde, kamu veya özel sektörde mesleği ile ilgili en az beş yıl çalışmış maden veya jeoloji mühendislerinden herhangi birisinin aynı zamanda koordinatör olarak görevlendirileceği; koordinatörün, Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgenin açık, doğru, şeffaf ve güvenilir bir şekilde Kanun ve bu Yönetmelik hükümlerine uygun olarak hazırlanmasını, Genel Müdürlük tarafından istenilmesi halinde rapor veya projelerin sunumunun yapılmasını, arama/işletme faaliyet raporu ve işletme projesinde belirtilen öngörüler/kabuller ile arazi üzerinde yapılan fiili çalışmalar sonucu elde edilen veriler arasında fark tespit edilmesi halinde proje ve raporlarda gerekli düzeltmelerin yapılmasını sağlamak ve farklı meslek disiplinleri çalışanları arasındaki koordinasyonu sağlayarak, plan, proje ve raporları bilim ve tekniğe uygun olarak hazırlatmak görevlerinin bulunduğunun görüldüğü,
    Bu durumda, yetkilendirilmiş tüzel kişi koordinatörünün, belgelerin ilgili mevzuata uygun biçimde hazırlanmasını ve çalışanlar arasında koordinasyonu sağlamak görev ve sorumluluğunun bulunduğu, işin teknik ve bilimsel boyutu konusunda uzmanı olmadığı bir konuda beyanda bulunmasının mümkün olmadığı anlaşıldığından, dava konusu hükümde hukuka aykırılık bulunmadığı,
    Dava konusu Yönetmelik'in 6. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi yönünden;
    Davacı Oda tarafından, Yönetmelik'in 6. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde üye sicil belgesi istenirken dışarıdan hizmet alınan personelden bağlı bulunduğu meslek odasına ait üye sicil belgesi istenilmediği ve herhangi bir meslek odasına kayıtlı olmayan kişilerin bir Devlet kurumuna evrak verebilmelerinin önünün açıldığı, bu durumun aynı zamanda yetkilendirilmiş tüzel kişilerde çalışan personel ile dışarıdan hizmet alınan aynı işi yapacak kişiler arasında eşitsizliğe neden olduğunun ileri sürüldüğü,
    6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu'nun 33. maddesinde, Türkiye'de mühendislik ve mimarlık meslekleri mensuplarının, mesleklerinin icrasını iktiza ettiren işlerle meşgul olabilmeleri ve mesleki tedrisat yapabilmeleri için ihdisasına uygun bir odaya kaydolmak ve azalık vasfını muhafaza etmek mecburiyetinde oldukları hükmüne yer verildiği; 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 3. maddesinde, oda sicil belgesinin, mühendislerin odaya üyeliklerinin devam ettiğine dair yılda bir kez alınan belge olarak tanımlandığı; Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ana Yönetmeliği'nin 109. maddesinde, Türkiye'deki mühendis, mimar ve şehir plancılarının, mesleklerinin uygulanmasını gerektiren işlerle uğraşabilmek ve mesleki öğretim yaptırabilmek için, meslek disiplininin ilgili olduğu odaya kaydolmak ve kimlik belgelerini her yıl onaylatarak, üyeliklerini korumak zorunda oldukları hükmünün yer aldığı,
    Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin incelenmesinden; mühendis ve mimarların mesleki faaliyette bulunmaları için uzmanlıklarına uygun bir odaya kaydolmaları gerektiği, ilgili odaya kayıtlı olduklarını sahip oldukları oda sicil belgesi veya kimlik belgesi ile ispatladıkları, ancak bu düzenlemelerin mühendis ve mimarlar için geçerli olduğu, oysa, yetkilendirilmiş tüzel kişilerin bir meslek odası bulunmayan kişilerle de sözleşme yaparak hizmet alabileceği, böyle bir durumda iptali istenen hükümde "oda sicil belgesi" istenmesi zorunluluğunun getirilmesinin uygulamalarda sorunlara yol açabileceği, hükmün mevcut haliyle sözleşmeli de olsa meslek odası olandan üye sicil belgesi istenilmesi gereğini ortadan kaldırmayacağı anlaşıldığından, dava konusu hükümde hukuka aykırılık bulunmadığı,
    Dava konusu Yönetmelik'in 10. maddesinin 1., 5., 6., 12., 13., 14., 15., 17. ve 18. fıkraları, 17. maddesinin 2., 3., 5., 6., 7. ve 8. fıkraları, 21. maddesinin 3., 9., 10. ve 12. fıkraları ile ekinde yer alan Ek-2 yönünden;
    Davacı Oda tarafından, Yönetmelik’in dayanağı 3213 sayılı Kanun'un 10. maddesinde; yetki belgesinin verilmesi, denetimi, uyarılması, yetki belgelerinin askıya alınması ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esasları belirlemek amacıyla Yönetmelik çıkarılacağının belirtildiği, ancak dava konusu Yönetmelik'in birçok maddesinde Kanun'da bulunmamasına ve Kanun'a aykırı olmasına rağmen "ceza puanı" uygulamasının öngörüldüğünün ileri sürüldüğü,
    Yönetmelik'in dayanak maddesi olan 3213 sayılı Kanun'un 10. maddesinde; yetkilendirilmiş tüzel kişilerin denetimi, uyarılması, yetki belgelerinin askıya alınması ya da iptal edilmesine ilişkin usul ve esaslarının yönetmelikle belirleneceğinin kural altına alındığı, dava konusu hükümlerde de hangi durumlarda yetkilendirilmiş tüzel kişilerin uyarılıp yetki belgelerinin askıya alınacağına dair kıstaslar getirildiği, bu kıstasın da "ceza puanı" uygulaması olduğu, EK-2 tablosunda da hangi eylemlerin kaç ceza puanını gerektirdiğinin düzenlendiği, söz konusu uygulamanın doğrudan yetki belgesinin askıya alınması sonucuna yol açmadığı, 100 (yüz) ceza puanına ulaşılması halinde belgenin 1 (bir) yıl süreyle askıya alınacağı, 5 (beş) yılın sonunda ise ceza puanlarının silineceği anlaşılmakta olup, puan uygulamasının cezai değil, tedbir niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından, iptali istenen Yönetmelik hükümlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
    Dava konusu Yönetmelik'in 17. maddesinin 4. fıkrası yönünden;
    Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan haliyle 3213 sayılı Kanun'un "Beyan usulü" başlıklı 10. maddesinin 5. fıkrasında, "Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve haksız surette hak iktisabına sebep olan teknik elemanlar uyarılır. Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanların üç yıl içinde tekrarı halinde teknik elemanların bu Kanun gereğince yapacakları beyanlar bir yıl süreyle geçersiz sayılır. Fiilin her tekrarında hak mahrumiyeti uygulamasına devam edilir. Uygulanan uyarı ve hak mahrumiyeti, teknik elemanın bağlı bulunduğu mesleki teşekküle bildirilir." hükmüne yer verildiği,
    Anılan hükmün 14/02/2019 tarih ve 7164 sayılı Kanun'un 10. maddesi ile "Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve/veya haksız surette hak iktisabına sebep olan teknik elemana ve daimi nezaretçiye 1.000 TL idari para cezası uygulanır. Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanların üç yıl içinde tekrarı halinde teknik elemana ve daimi nezaretçiye 5.000 TL idari para cezası uygulanarak bu Kanun gereğince yapacakları beyanlar bir yıl süreyle geçersiz sayılır. Fiilin her tekrarında hak mahrumiyeti uygulamasına devam edilir. Uygulanan uyarı ve hak mahrumiyeti, teknik elemanın bağlı bulunduğu mesleki teşekküle bildirilir." şeklinde değiştirildiği,
    3213 sayılı Kanun'un 3. maddesinde, "teknik belge"nin, maden arama ve işletme faaliyetleri ile Kanun'da belirtilen diğer işler için ilgili mühendis ve diğer teknik elemanlar tarafından hazırlanan imalât haritası, jeolojik, jeofizik, hidrojeolojik etüt, harita, kesitler, raporlar ve bunun gibi teknik içerikli belge olarak tanımlandığı,
    Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin incelenmesinden, teknik belge hazırlamakla görevli mühendislerin teknik eleman grubu içerisinde yer aldığı, 3213 sayılı Kanun'un 10. maddesinin hem güncel halinde hem de dava konusu Yönetmelik'in yürürlüğe girdiği tarihteki halinde, gerçeğe aykırı veya yanıltıcı beyanda bulunan teknik eleman hakkında uygulanacak işlemlerin kural altına alındığı, fiilin üç yıl içerisinde tekrarı halinde Kanun gereği yapılacak beyanların 1 yıl süreyle geçersiz sayılacağı hükmüne yer verildiğinin görüldüğü,
    Dava konusu madde hükmü incelendiğinde ise, yetkilendirilmiş tüzel kişilerde görevli personelin ceza puanının yüz ceza puanına ulaşması halinde ilgili personelin Yönetmelik kapsamında bir yıl süre ile rapor, proje ve her türlü teknik belgeyi imzalayamayacağının belirtildiği, söz konusu personel içerisinde yer alan mühendislerin gerçek dışı ve yanıltıcı beyanda bulunması halinin, Yönetmelik'in 21. maddesinin 7. fıkrası ile EK-2 tablosunun 1. sırasında ceza puanı uygulamasını gerektiren hukuka aykırı fiiler arasında düzenlendiği, dolayısıyla, 3213 sayılı Kanun'un 10. maddesinin 5. fıkrasında, teknik elemana ilişkin getirilen düzenlemeleri aşacak şekilde teknik eleman olan mühendislerin beyanlarının hangi halde ve ne kadar süreyle geçersiz sayılacağına ilişkin hükümde hukuka uyarlık bulunmadığı,
    Öte yandan, Yönetmelik'in "Diğer hükümler" başlıklı 21. maddesinin 4. fıkrasında da, yetkilendirilmiş tüzel kişiye sözleşme ile hizmet veren kişi tarafından hazırlanan bilgi ve belgelerin doğru olmadığı ya da gerçeğe aykırı beyan içerdiğinin tespit edilmesi halinde ilgili kişiye bir yıl süre ile Kanun'un 10. maddesi gereğince beyanda bulunmama cezası verilerek ilgili meslek odasına bildirileceği düzenlemesine yer verilerek, aynı hizmeti gören yetkilendirilmiş tüzel kişilerde istihdam edilen personel ile dışarıdan hizmet alınan personel arasında bu şekilde bir ayrıma gidilmesinde tutarlılık bulunmadığının da açık olduğu,
    Bu nedenle, Yönetmelik'in 17. maddesinin 4. fıkrasında yer alan ve bütünlük içeren "... Personelin ceza puanının yüz ceza puanına ulaşması halinde ise ilgili personel bu Yönetmelik kapsamında bir yıl süre ile rapor, proje ve her türlü teknik belge imzalayamaz. Bu kapsamda imza yetkisi alınan personelin ceza puanı sıfırlanır." ifadelerinin iptali gerektiği,
    Dava konusu Yönetmelik'in 10. maddesinin 14. fıkrası, 21. maddesinin 13. fıkrası ve Geçici 1. maddesi yönünden;
    Yönetmelik'in dayanak maddesi olan 3213 sayılı Kanun'un 10. maddesinde; yetkilendirilmiş tüzel kişilerin denetimi, uyarılması, yetki belgelerinin askıya alınması ya da iptal edilmesine ilişkin usul ve esaslarının yönetmelikle belirleneceğinin kural altına alındığı,
    Davacı Oda tarafından, Yönetmelik'in dayanak maddesi olan 3213 sayılı Kanun'un 10. maddesinde, yetkilendirilmiş tüzel kişilere eğitim verileceğine dair herhangi bir hüküm bulunmadığı, yine, 3154 sayılı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da da, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasında eğitim verme ve/veya verdirme gibi bir hususun bulunmadığının ileri sürüldüğü,
    Mülga 3154 sayılı Kanun’un 9. maddesinde, madencilik faaliyetlerinin ülke ihtiyaçları, yararı, güvenliği ve gelişen teknoloji doğrultusunda yürütülmesini sağlayacak tedbirleri almak, madencilik faaliyetlerini çevre ve kaynak koruma ilkesine uygun olarak yürütmek, ilgili kuruluşlar ile işbirliği içinde izlemek ve gerekli tedbirleri almak, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayıldığı,
    3213 sayılı Kanun'un Geçici 31.maddesinde, mülga Genel Müdürlüklere mevzuatta yapılan atıfların Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne yapılmış sayılacağının belirtildiği,
    4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 766. maddesi ile kamu tüzel kişiliğine sahip, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı, kısa adı MAPEG olan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün kurulduğu; 768. maddesinde, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün görev ve yetkilerinin sayıldığı, anılan maddede, kaynak ve rezervlerin uluslararası standartlarda raporlanmasını sağlamak, tabii kaynak faaliyetlerinin ülke ihtiyaçları, yararı ve güvenliği ve gelişen teknoloji doğrultusunda yürütülmesini sağlayacak tedbirleri almak, tabii kaynaklar ile ilgili faaliyetlerin güvenli bir şekilde, çevre ve kaynak koruma ilkesine uygun olarak yürütülmesini, ilgili kuruluşlar ile işbirliği içinde izlemek ve gerekli tedbirleri almak, sektörel uyum, eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinde bulunmak, sektör çalışanlarının yetkilendirilmesi ve sertifikasyonuna ilişkin çalışmalar yapmak/yaptırmak ve önerilerde bulunmak, yurt içi eğitim faaliyetleri yürütmek, bu faaliyetler kapsamında harcama ve hizmet alımı yapmak şeklindeki görev ve yetkilerin yer aldığının görüldüğü,
    İptali istenen hükümler ile, yetkilendirilmiş tüzel kişilerde istihdam edilen personelin Maden İşleri Genel Müdürlüğü (mevzuat değişikliği sebebiyle artık Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü) tarafından ve/veya yetkilendirdiği kurum/kuruluşlarca düzenlenen eğitime katılması zorunluluğunun getirildiği, eğitim sonunda personele sertifika verileceği ve sertifikası bulunmayan personelce rapor, proje ve teknik belge imzalamayacağının öngörüldüğü, ilgili mevzuat hükümlerine göre eğitim vermek yetkisinin MAPEG'in görevleri kapsamında kaldığının kabulü ile madencilik alanındaki faaliyetlerle ilgili ulusal ve uluslararası bilimsel standartlara uygun teknik belge ve rapor düzenleyecek yetkilendirilmiş tüzel kişi personeline eğitim verileceğine ilişkin düzenlemelerde kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmadığı,
    Dava konusu Yönetmelik'in 10. maddesinin 18. fıkrası ile ekinde yer alan Ek-4 yönünden;
    Davacı Oda tarafından, yetkilendirilmiş tüzel kişilerin yetkileri arasına denetime ilişkin bir hüküm bulunmadığı, ancak, dava konusu düzenleme ile yetkilendirilmiş tüzel kişilere fiili olarak denetim ve bu denetimi raporlama yetkisi verilerek, Devletin asli ve sürekli görevlerinin Anayasa’ya aykırı olarak özel sektöre devredilmeye çalışıldığı, yine, Kanun'da yer almayan "değerlendirme raporu"nu hazırlamayan yetkilendirilmiş tüzel kişilere ceza puanı uygulanacağı yönündeki hükmün de hukuka aykırı olduğunun ileri sürüldüğü,
    3154 sayılı Kanun’un Maden İşleri Genel Müdürlüğünün görevlerini düzenleyen 9. maddesi ile 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün görevlerini düzenleyen 768. maddesinde, madencilik faaliyetleriyle ilgili takip ve denetim görevine yer verildiği,
    Dava konusu hükümler incelendiğinde, yer altı madenciliğinin diğer açık işletme yöntemi ile faaliyette bulunulan madencilik faaliyetlerine istinaden işletme güvenliği açısından daha fazla risk taşıdığı göz önüne bulundurularak, daha riskli olan bu faaliyet kolunda yürütülen faaliyetlerin belirli periyotlarla raporlanmasının öngörüldüğü, raporlamanın Genel Müdürlükçe yerine getirilecek denetleme faaliyetinin yerine geçecek ya da denetimi etkisiz hale getirecek bir uygulama niteliğinde olmadığı, yalnızca yapılan işlemler hakkında ön bilgi vermeye yönelik olduğu anlaşıldığından, söz konusu Yönetmelik hükümlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
    Dava konusu Yönetmelik'in 12. maddesi yönünden;
    Davacı Oda tarafından, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Serbest Maden Mühendisliği Hizmetleri Uygulama, Tescil, Denetim ve Belgelendirme Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikler dikkate alınmadan düzenleme yapıldığının ileri sürüldüğü,
    Mülga Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği'nin 105. maddesinde, maden mühendislerinin hizmet ve yetkileri sayılmış olup, dava konusu düzenlemenin de söz konusu madde doğrultusunda hazırlandığının görüldüğü,
    İptali istenen madde incelendiğinde, maden mühendislerinin maddede sayılan hizmetler ile "bunlarla kısıtlı olmamak üzere" mesleği ile ilgili görevleri yerine getirmekle ve belgeleri imzalamakla görevli ve yetkili olduklarının hükme bağlandığı görülmekte olup, maddede yer alan hizmetler dışında da maden mühendisinin görevi kapsamında olabilecek diğer hizmetleri yerine getirebilecekleri, buna ilişkin belgeleri imzalayabilecekleri açık olduğundan, dava konusu Yönetmelik'in 12. maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
    Dava konusu Yönetmelik'in 21. maddesinin 7. fıkrası yönünden;
    Davacı Oda tarafından, ilgili madde ile maden arama/işletme ruhsatı sahibi veya işletmesi olan tüzel kişiliklerde istihdam edilen personelin, aynı firmaya ait ruhsat sahalarında daimi nezaretçi, vardiya mühendisi ya da teknik eleman olarak çalıştırılmasının önünün açıldığı, 3213 sayılı Kanun ile proje yapıcı, uygulayıcı ve denetleyicilerin ayrı olmasının amaçlandığı, dava konusu düzenleme ile bu amacın kamu yararına aykırı bir şekilde ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü,
    3213 sayılı Kanun'un 3. maddesinde, daimi nezaretçi, işletmede daimi olarak istihdam edilen maden mühendisi olarak tanımlanmış olup, "Daimi nezaret ve teknik eleman" başlıklı 31. maddesinde, "Kaynak tuzlaları hariç olmak üzere maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetleri, maden mühendisi nezaretinde yapılır. Maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetlerinde asgari bir maden mühendisi daimi olmak üzere, işletme tekniği, büyüklüğü ve yapısal durumu göz önüne alınarak diğer meslek disiplinlerinden mühendis istihdam edilmesi zorunludur. Daimi nezaretçi ile vardiyalı çalışan işletmelerde işletmenin büyüklüğü ve niteliği esas alınarak her vardiyada zorunlu olarak istihdam edilecek maden mühendisi ve görevlendirilecek diğer mühendislerin görev, yetki ve sorumlulukları, atanma usul ve esasları, eğitimi, çalışma usul ve esasları Bakanlıkça yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir." hükmüne yer verildiği, 10. maddesinin 6. fıkrasında ise, daimi nezaretçinin atandığı ruhsat sahasında faaliyetleri düzenli bir şekilde denetleyerek tespit ve önerilerini daimi nezaretçi defterine kaydetmek zorunda olduğu kuralına yer verildiği,
    Maden Yönetmeliği'nin 127. maddesinde, her ruhsat için en az bir maden mühendisinin daimi nezaretçi olarak atanacağı, yer altı üretim yöntemi ile faaliyette bulunulan ruhsatlar hariç olmak üzere; işletme izin alanları arasında kuş uçuşu en fazla 20 km mesafe olan ve toplam üretim miktarı II. Grup (b) bendi maden ruhsatlarında toplam 15.000 m3/yıl diğer ruhsat gruplarında ise toplam 300.000 ton/yılı geçmeyen aynı ruhsat sahibine ait en fazla üç ruhsata bir daimi nezaretçi atanabileceği; 129. maddesinde, görev aldıkları sürelerde daimi nezaretçinin önerileri doğrultusunda işletmedeki faaliyetlerin projesine uygun olarak yürütülmesini sağlamak üzere teknik eleman görevlendirileceği hükümlerine yer verildiği,
    3213 sayılı Kanun'da yer alan yetkilendirilmiş tüzel kişi tanımından, yetkilendirilmiş tüzel kişilerin, şirket hisselerinin yarısından fazlasının sahibinin mühendis olduğu ya da bünyesinde nitelik ve nicelikleri yönetmelikle belirlenen mühendisler çalıştıran maden arama ruhsat sahibi veya işletmesi olan tüzel kişiler olarak iki ayrı şekilde oluşturulabileceğinin anlaşıldığı, dava konusu düzenlemede ikinci tip, yani maden arama/işletme ruhsat sahibi veya işletmesi olan tüzel kişiliklerle ilgili ayrı bir kural getirildiği, buna göre, bu tüzel kişilerde istihdam edilen personelin, aynı firmaya ait ruhsat sahalarında daimi nezaretçi, vardiya mühendisi ya da teknik eleman olarak görevlendirilebileceğinin düzenlendiği, Yönetmelik'in 21. maddesinin 2. fıkrasına göre, maden arama/işletme ruhsat sahibi veya işletmecilerinin üçüncü kişilere yetkilendirilmiş tüzel kişi ile ilgili hizmet sunamayacakları, sadece yeterlik belgesi alan şirketin, şirket hissedarlık payı %51 ve üzeri olmak kaydı ile diğer şirketlere de hizmet verebileceğinin anlaşıldığı,
    Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri incelendiğinde, daimi nezaretçinin işletmede daimi olarak istihdam edilen maden mühendisi olduğu, işletme faaliyetlerinin maden mühendisi nezaretinde yapıldığı, işletme tekniği, büyüklüğü ve yapısal durumu göz önüne alınarak başka teknik elemanların da istihdam edileceği, daimi nezaretçi tarafından proje faaliyetine ilişkin yapılan denetim sonuçlarının daimi nezaretçi defterine kaydedileceği anlaşılmakta olup, maden arama/işletme ruhsat sahibi tüzel kişilerin aynı zamanda yetki belgesi alarak yalnızca kendi yararına hizmet verecek yetkilendirilmiş tüzel kişi olarak faaliyette bulunmaları halinde, görevlendirmekle yükümlü oldukları daimi nezaretçi ve teknik elemanları, yetkilendirilmiş tüzel kişi hizmeti vermek üzere istihdam ettikleri personel arasından seçebileceği, zira daimi nezaretçi ve teknik elemanın görev tanımında bu duruma engel teşkil edecek bir durumun mevcut olmadığı, ayrıca madencilik faaliyetlerine ilişkin takip ve denetim yetkisi hususunda Genel Müdürlüğün görevlerinin saklı olduğu anlaşıldığından, dava konusu hükümde hukuka aykırılık bulunmadığı,
    Dava konusu Yönetmelik'in Geçici 2. maddesi yönünden;
    Davacı Oda tarafından, söz konusu düzenlemenin 3213 sayılı Kanun'un Geçici 30. maddesine aykırı olduğunun ileri sürüldüğü,
    3213 sayılı Kanun'a 6592 sayılı Kanun ile eklenen Geçici 30. maddede, “Bu Kanunla getirilen yetkilendirilmiş tüzel kişilere ilişkin uygulamalar, Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra yürürlüğe girer” hükmünün yer aldığı,
    Dava konusu Yönetmelik'in Geçici 1. maddesinde ise, "Bu Yönetmeliğin yayımlanmasından itibaren iki ay içerisinde yapılan tüm başvurular iki ay içerisinde değerlendirilerek sonuçları birlikte ilan edilir. İlan tarihinden itibaren YTK personeline Genel Müdürlük tarafından ve/veya yetkilendirdiği kurum/kuruluşlarca dört ay içerisinde eğitim verilir. Eğitim alanlar sertifikalandırılır. Eğitim sertifikası bulunmayan personel YTK’nın Genel Müdürlüğe vereceği rapor, proje ve teknik belgeleri imzalayamaz." hükmüne yer verildiği,
    6592 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi 18/02/2015 olup, 1 yıl sonrasının 18/02/2016 tarihi olduğu, dava konusu Yönetmelik maddesinde ise, Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgenin yetkilendirilmiş tüzel kişiler tarafından hazırlanması zorunluluğunun 01/01/2017 tarihinde başlayacağının kural altına alındığı,
    Anılan düzenleme ile belge hazırlama zorunluluğu Kanun'da öngörülenden daha ileri bir tarihten başlatılmış ise de, dava konusu Yönetmelik'in 03/06/2016 tarihi itibarıyla yürürlüğe girdiği, Geçici 1. madde uyarınca başvuru alınması, başvuruların Komisyonda değerlendirilmesi gibi usuli prosedürün tamamlanmasının belirli bir süreyi gerektirdiği, bu süreç tamamlandıktan sonra ancak yetkilendirilmiş tüzel kişilerin çalışmaya başlayacağı açık olduğundan, dava konusu Yönetmelik hükmünde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçeleriyle,
    03/06/2016 tarih ve 29731 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler ile İlgili Yönetmelik'in 17. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "... Personelin ceza puanının yüz ceza puanına ulaşması halinde ise ilgili personel bu Yönetmelik kapsamında bir yıl süre ile rapor, proje ve her türlü teknik belge imzalayamaz. Bu kapsamda imza yetkisi alınan personelin ceza puanı sıfırlanır." ifadelerinin iptaline, Yönetmelik'in dava konusu diğer kısımları yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
    Davacı tarafından, Yönetmelik'in dayanağı olan 3213 sayılı Kanun'un 10. maddesinde, davalı idarece Yönetmelik ile düzenlenecek hususların tek tek sayıldığı, yetki belgesinin süresinin uzatılması ile ilgili düzenleme yapma konusunda davalı idareye herhangi bir yetki verilmediği, Kanun'daki yetkilendirilmiş tüzel kişilere yönelik düzenlemenin amacının, faaliyetlerin ehil kişilerce yürütülmesi olduğu, jeoloji mühendisi koordinatörlüğünde düzenlenecek olan işletme faaliyet raporu ve işletme projesinin hiçbir bilimsel geçerliliğinin bulunmayacağı, dışarıdan hizmet alınan personel için oda sicil belgesi aranmadığı, bu durumun, meslek odasına kayıtlı olmayan kişilerin Devlet kurumlarına evrak verebilmelerine neden olacağı, yine, söz konusu düzenlemenin eşitlik ilkesine de aykırı olduğu, 3213 sayılı Kanun'da ceza puanına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, bu nedenle, Yönetmelik'in ceza puanına ilişkin hükümlerinin suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olduğu, 3213 sayılı Kanun ve 3154 sayılı Kanun'da yetkilendirilmiş tüzel kişilerde istihdam edilen personele eğitim verileceğine dair bir hüküm bulunmadığı, bu nedenle, Yönetmelik'in eğitimlere ilişkin düzenlemelerinin yasal dayanağının bulunmadığı, 3213 sayılı Kanun'da, yetkilendirilmiş tüzel kişilerin denetim yetkisine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği, dava konusu Yönetmelik hükümleriyle, Devletin asli ve sürekli görevi olan denetim yetkisinin Anayasa'ya aykırı olarak özel sektöre devredilmeye çalışıldığı, 02/05/2014 tarihli Resmi Gazete'te yayımlanan Yönetmelik değişikliği ile Maden Mühendisleri Odası Serbest Maden Mühendisliği Hizmetleri Uygulama, Tescil, Denetim ve Belgelendirme Yönetmeliği'nin değiştirildiği, yapılan bu değişiklik ile maden mühendislerinin hizmet alanlarında değişiklik yapıldığı, dava konusu Yönetmelik'te bu husus göz önünde bulundurulmadan düzenleme yapıldığı, yetkilendirilmiş tüzel kişilerin kurulma amaçlarından birinin de, projeyi hazırlayan kişiler ile projeyi uygulayan kişilerin ayrılması olduğu, dava konusu düzenleme ile bu durumun kamu yararına aykırı bir şekilde ortadan kaldırıldığı, Yönetmelik'in Geçici 2. maddesinin 3213 sayılı Kanun'un Geçici 30. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
    Davalı idare tarafından, 3213 sayılı Kanun'un 10. maddesinin 5. fıkrasında bahsedilen teknik elemanın, yetkilendirilmiş tüzel kişilerde çalışan personel olmadığı, maden sahasında işletmeci tarafından istihdam edilen personel olduğu, ikisinin birbirinden farklı olduğu, bu nedenle Daire gerekçesinin yerinde olmadığı, Kanun'un 10. maddesinin 11. fıkrasında verilen yetki uyarınca tesis edilen Yönetmelik'in 17. maddesinin 4. fıkrasında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idare tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın davanın reddine ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş; davacı tarafından ise savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyize konu Daire kararının kısmen onanması, kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE:

    İLGİLİ MEVZUAT :
    3213 sayılı Maden Kanunu'nun 04/02/2015 tarih ve 6592 sayılı Kanun ile değişik "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinde, "Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler: Genel Müdürlükçe yetkilendirilen, bu Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgeyi hazırlamaya yetkili, şirket hisselerinin yarısından fazlasının sahibinin mühendis olduğu ya da bünyesinde nitelik ve nicelikleri yönetmelikle belirlenen mühendisler çalıştıran maden arama ruhsat sahibi veya işletmesi olan tüzel kişiler."; 10. maddesinin 11. fıkrasında, "Bu Kanun kapsamında tanımlanan işlemleri yapmak üzere kurulan yetkilendirilmiş tüzel kişiler veya maden arama ya da işletmecileri, Genel Müdürlükten yetki belgesi almakla yükümlüdür. Yetkilendirilmiş tüzel kişiler ile maden arama ya da işletmecilerine yetki belgesinin verilmesi, denetimi, uyarılması, yetki belgelerinin askıya alınması ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."; 17. maddesinin 4. fıkrasında, "Arama dönemleri ile ilgili proje, arama faaliyet raporları ve diğer belgeler yetkilendirilmiş tüzel kişilerce hazırlanır."; 24. maddesinin 1. fıkrasında, "I. Grup (b) bendi ve II. Grup (a) ve (c) bendi madenler için ihale bedelinin yatırılmasından itibaren iki ay içinde, diğer maden grupları için arama ruhsat süresi sonuna kadar, yetkilendirilmiş tüzel kişilerce maden mühendisinin sorumluluğunda hazırlanmış işletme projesi ruhsat sahibi tarafından Genel Müdürlüğe verilir."; 29. maddesinin 3. fıkrasında, "Yetkilendirilmiş tüzel kişiler tarafından hazırlanan rapor, proje ve tüm teknik belgeler ruhsat sahibi tarafından Genel Müdürlüğe verilir."; Geçici 30. maddesinde, "Bu Kanunla getirilen yetkilendirilmiş tüzel kişilere ilişkin uygulamalar, Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra yürürlüğe girer. Bu süre içinde bu Kanuna göre verilmesi gereken faaliyet raporları, projeler ve her türlü teknik belgeler ile ilgili olarak 3213 sayılı Kanunun bu Kanundan önceki hükümleri uygulanır." hükümleri yer almaktadır.
    03/06/2016 tarih ve 29731 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler ile İlgili Yönetmelik'in "YTK’ların denetlenmesi, belgelerinin iptali ve askıya alınması" başlıklı 17. maddesinde, "(1) Genel Müdürlük, Kanun ve bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde gerekli gördüğü hallerde personel durumu, raporlama durumları ve bu Yönetmelikte yer alan görev ve sorumluluklarına ilişkin konular, Genel Müdürlüğe verilen rapor, proje, bilgi ve belgeler üzerinden ya da bu belgelerin üretildiği yerde YTK’yı denetleyebilir. YTK’dan her türlü bilgi ve belge isteyebilir.
    (2) Genel Müdürlük tarafından yazı ile gerekli bilgi ve belgelerin istenmesinden itibaren, söz konusu bilgi ve belgelerin iki ay içerisinde Genel Müdürlüğe verilmesi zorunludur. Aksi halde Ek-2’de yer alan tabloya göre ceza puanı uygulanır.
    (3) YTK’lara bu Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan ceza puanlarının uygulanması halinde, uygulanan ceza puanı YTK’ya yazılı olarak bildirilir. YTK’nın almış olduğu ceza puanının üzerinden beş yıl geçmesi halinde söz konusu ceza puanı silinir. Yüz ceza puanına ulaşılması halinde ise YTK’nın yeterlik belgesi, hiçbir uyarıya gerek kalmaksızın bir yıl süre ile askıya alınır. Askıya alınma döneminde rapor, proje ve her türlü teknik belge Genel Müdürlüğe verilemez. Bu kapsamda askıya alınan YTK’nın ceza puanı sıfırlanır.
    (4) YTK’larda çalışan personele bu Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan ceza puanlarının uygulanması halinde, uygulanan ceza puanı, ilgili personele yazılı olarak bildirilir. Personelin almış olduğu ceza puanının üzerinden beş yıl geçmesi halinde söz konusu ceza puanı silinir. Personelin ceza puanının yüz ceza puanına ulaşması halinde ise ilgili personel bu Yönetmelik kapsamında bir yıl süre ile rapor, proje ve her türlü teknik belge imzalayamaz. Bu kapsamda imza yetkisi alınan personelin ceza puanı sıfırlanır.
    ..." hükmüne yer verilmiştir.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Daire kararının davanın reddine ilişkin kısmı yönünden;
    Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
    "a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
    b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
    c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Sekizinci Dairesi kararının davanın reddine ilişkin kısmı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
    Daire kararının iptale ilişkin kısmı yönünden;
    04/02/2015 tarih ve 6592 sayılı Kanun ile 3213 sayılı Maden Kanunu'na "yetkilendirilmiş tüzel kişiler" tanımı eklenmiştir. Bu tanımda yetkilendirilmiş tüzel kişilerin, Maden İşleri Genel Müdürlüğünce yetkilendirilen, bu Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgeyi hazırlamaya yetkili, şirket hisselerinin yarısından fazlasının sahibinin mühendis olduğu ya da bünyesinde nitelik ve nicelikleri yönetmelikle belirlenen mühendisler çalıştıran maden arama ruhsat sahibi veya işletmesi olan tüzel kişiler olduğu belirtilmiştir.
    Aynı Kanun ile 3213 sayılı Kanun'un 10. maddesine eklenen 11. fıkrada ise, yetkilendirilmiş tüzel kişilerin Genel Müdürlükten yetki belgesi almakla yükümlü oldukları kuralına yer verilmiş; yetki belgesinin verilmesi, denetimi, uyarılması, yetki belgelerinin askıya alınması ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esasların da yönetmelikle belirleneceği öngörülmüştür.
    Kanun'un bu hükmüne dayanılarak çıkarılan dava konusu Yetkilendirilmiş Tüzel Kişiler ile İlgili Yönetmelik'in 17. maddesinde, yetkilendirilmiş tüzel kişilerin denetlenmesi, belgelerinin iptali ve askıya alınması ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu maddenin 4. fıkrasında ise, yetkilendirilmiş tüzel kişilerde çalışan personele yönelik düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemede, yetkilendirilmiş tüzel kişilerde çalışan personele bu Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan ceza puanlarının uygulanacağı, personelin ceza puanının yüz ceza puanına ulaşması halinde ise ilgili personelin bu Yönetmelik kapsamında bir yıl süre ile rapor, proje ve her türlü teknik belgeyi imzalayamayacağı, bu kapsamda imza yetkisi alınan personelin ceza puanının sıfırlanacağı hükme bağlanmıştır.
    Davacı Oda tarafından, Yönetmelik’in dayanağı 3213 sayılı Kanun'un 10. maddesinde; yetki belgesinin verilmesi, denetimi, uyarılması, yetki belgelerinin askıya alınması ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esasları belirlemek amacıyla yönetmelik çıkarılacağının belirtildiği, ancak dava konusu Yönetmelik'in birçok maddesinde Kanun'da bulunmamasına ve Kanun'a aykırı olmasına rağmen "ceza puanı" uygulamasının öngörüldüğü, Anayasa'nın 38. maddesi uyarınca, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanunla konulabileceği ileri sürülmektedir.
    İdari yaptırımlardan "idari cezalar"da muhatabın cezalandırılması amacı, "idari tedbirler"de ise kamu hizmetinin aksamadan ve kamu düzeninin bozulmadan işleyişine devam etme amacı ağır basmakta olup, hizmetin düzgün işlemesini olumsuz etkileyebilecek ihlâlleri engelleyici ve durdurucu nitelik taşıyanlar "idari tedbir"; idari tedbir boyutunu aşıp tedip etme ve cezalandırma boyutuna varan yaptırımlar ise "idari ceza" olarak kabul edilmektedir. Bu durumun bir uzantısı olarak, "idari ceza" niteliğindeki yaptırımlarda, "suç ve cezaların kanuniliği" ilkesi gibi ceza hukuku prensiplerinin uygulanması gerekir.
    Uyuşmazlıkta ise, dava konusu Yönetmelik'in 17. maddesinin 4. fıkrasında, yetkilendirilmiş tüzel kişilerde çalışan personelin uymak zorunda oldukları kurallara uyulmaması durumunda öngörülen yaptırımın, "idari tedbir" niteliğinde olması nedeniyle kanunla belirlenmesi zorunluluğu bulunmayıp, yönetmelikle düzenlenebilecek nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, yetkilendirilmiş tüzel kişilerde çalışan personele yönelik idari bir tedbir niteliği taşıdığı anlaşılan dava konusu Yönetmelik'in 17. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "... Personelin ceza puanının yüz ceza puanına ulaşması halinde ise ilgili personel bu Yönetmelik kapsamında bir yıl süre ile rapor, proje ve her türlü teknik belge imzalayamaz. Bu kapsamda imza yetkisi alınan personelin ceza puanı sıfırlanır." ifadelerinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
    Diğer yandan, Dairece, yetkilendirilmiş tüzel kişilerde çalışan personelin 3213 sayılı Kanun anlamında "teknik eleman" olduğu kabulünden hareketle karar verilmiş ise de, teknik elamanın, işletme tekniği, büyüklüğü ve yapısal durumu göz önüne alınarak, Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında maden ruhsat sahibi veya hammadde üretim izin sahibi tarafından ruhsat veya izin sahasında istihdam edilen mühendisleri ifade ettiği açık olup, yetkilendirilmiş tüzel kişi/kuruluşlarda çalışan personel ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır.
    Nitekim, dava konusu Yönetmelik'in 21. maddesinin 7. fıkrasında yer alan "Yeterlik belgesi alan maden arama/işletme ruhsat sahibi veya işletmesi olan tüzel kişiliklerde istihdam edilen personel, aynı firmaya ait ruhsat sahalarında daimi nezaretçi, vardiya mühendisi ya da teknik eleman olarak görevlendirilebilir." şeklindeki kural ile bu ayrım açıkça ifade edilmiştir.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacının temyiz isteminin reddine,
    2. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
    3. Yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen dava konusu düzenlemenin iptaline, kısmen davanın reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin 06/03/2020 tarih ve E:2016/10460, K:2020/1611 sayılı kararının davanın reddine ilişkin kısmının ONANMASINA,
    4. Anılan Daire kararının iptale ilişkin kısmının BOZULMASINA,
    5. Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
    6. Kesin olarak, 06/06/2022 tarihinde, Yönetmelik'in Geçici 2. maddesi yönünden oyçokluğu, dava konusu diğer kısımları yönünden oybirliği ile karar verildi.



    KARŞI OY
    X- 3213 sayılı Maden Kanunu'nun Geçici 30. maddesinde, "Bu Kanunla getirilen yetkilendirilmiş tüzel kişilere ilişkin uygulamalar, Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra yürürlüğe girer. Bu süre içinde bu Kanuna göre verilmesi gereken faaliyet raporları, projeler ve her türlü teknik belgeler ile ilgili olarak 3213 sayılı Kanunun bu Kanundan önceki hükümleri uygulanır." hükümleri yer almaktadır." hükmü yer almaktadır.
    Dava konusu Yönetmelik'in Geçici 2. maddesinde ise, "Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken rapor, proje ve her türlü teknik belgenin yetkilendirilmiş tüzel kişiler tarafından hazırlanması zorunluluğu 1/1/2017 tarihinde başlar. Bu tarihe kadar, Kanunun 6592 sayılı Kanundan önceki hükümleri uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.
    18/02/2015 tarih ve 29271 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6592 sayılı Kanun ile 3213 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 30. maddesinde, bu Kanun ile getirilen yetkilendirilmiş tüzel kişilere ilişkin uygulamaların Kanun'un yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. Buna göre söz konusu uygulama 18/02/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dava konusu Yönetmelik'in Geçici 2. maddesinde ise, bu uygulamanın 01/01/2017 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
    Bu durumda, dava konusu Yönetmelik'in Geçici 2. maddesinin 3213 sayılı Kanun'un Geçici 30. maddesine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
    Açıklanan nedenlerle, temyize konu Daire kararının, dava konusu Yönetmelik'in Geçici 2. maddesi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla, kararın bu kısmına katılmıyoruz.

    Hemen Ara