Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/3519 Esas 2022/2097 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2021/3519
Karar No: 2022/2097
Karar Tarihi: 08.06.2022

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/3519 Esas 2022/2097 Karar Sayılı İlamı

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/3519 E.  ,  2022/2097 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2021/3519
    Karar No : 2022/2097


    TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- …
    VEKİLİ: …
    2- … Bakanlığı
    VEKİLİ: Av. …
    DİĞER DAVALI : … Kurumu
    VEKİLİ : Av. …
    KARŞI TARAF (DAVACI) : …
    VEKİLİ : Av. …
    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 24/06/2021 tarih ve E:2016/12690, K:2021/3645 sayılı kararının, iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: 16/06/2016 tarih ve 2016/8972 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki "3093 Sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu uyarınca Radyo, Televizyon, Video ve Birleşik Cihazlar ile Bunların Dışında Kalan Radyo ve Televizyon Yayınlarını Almaya Yarayan Her Türlü Cihazdan Alınacak Bandrol Ücretlerine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar"ın 1. maddesinin ve 2. maddesinin atıfta bulunduğu "Bandrole Tabi Cihazlar ve Bandrol Oranları" başlıklı listenin 7 numaralı bendinin (a) ve (b) alt bentlerinin iptali istenilmiştir.
    Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 24/06/2021 tarih ve E:2016/12690, K:2021/3645 sayılı kararıyla;
    Usul yönünden;
    Davalı idarelerin, usule ilişkin itirazlarının yerinde bulunmadığı,
    Esas yönünden;
    Bakanlar Kurulu Kararına ekli kararın 1. maddesinin iptali isteminin incelenmesi;
    3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu'nun 4. maddesinde, radyo, televizyon, video ve bunlardan oluşan birleşik cihazlar tek tek sayıldıktan sonra, bu maddede belirtilen oranları topluca veya ayrı ayrı iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranı sıfıra kadar indirmeye, 1. fıkrasının 6. bendi kapsamında bandrole tabi olan cihazları türleri ve özellikleri itibarıyla gruplandırmaya ve her bir grup için farklı bandrol oranları belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğunun belirtildiği,
    3093 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca, Bakanlar Kurulu tarafından 16/06/2016 tarihinde kabul edilen ve 28/06/2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2016/8972 sayılı Bakanlar Kurulu kararının eki kararın 1. maddesiyle, daha önceki düzenleme olan 15/06/2015 tarih ve 2015/7757 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan 3093 Sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu Uyarınca Radyo, Televizyon, Video ve Birleşik Cihazlar ile Bunların Dışında Kalan Radyo ve Televizyon Yayınlarını Almaya Yarayan Her Türlü Cihazdan Alınacak Bandrol Ücretlerine İlişkin Kararın 7. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "Gümrük İdarelerince tahsil edilerek Kuruma intikal ettirilen bandrol ücretlerinin %2' si Bakanlığın talebi üzerine, Bakanlık ile Kurum arasında yapılacak protokol çerçevesinde Bakanlık ihtiyaçlarının ayni ve/veya nakdi olarak karşılanması amacıyla kullanılır. Ayni ihtiyaçlar, Bakanlığın talebi üzerine Kurum tarafından karşılanır." hükmünün "Gümrük idarelerince tahsil edilen bandrol ücretlerinin %2'si Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından Bakanlık bütçesine aktarılır. Söz konusu tutarın aktarılması ve harcanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelik ile belirlenir." şeklinde değiştirildiği,
    Bu kararın gerekçesinde, anılan değişikliğin 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun "Diğer Bütçe İşlemleri" başlıklı 7. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendinde bulunan "... Maliye Bakanının, Gümrük idarelerince tahsil edilerek Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirilen bandrol ücretlerinin yüzde 2’si oranında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı hizmetleri için söz konusu Kurumca ödenecek tutarları, aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan ilgili idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye yetkili olduğu" şeklindeki hükümle uyumlu hale getirilmesi amacıyla yapıldığının belirtildiği,
    Kanun maddesine göre, Maliye Bakanına bütçe kanununa ilişkin uygulama yapması yönünde yetki verildiği, Bakanlar Kuruluna ise bu konuda bir düzenleme yapma yetkisinin verilmediğinin görüldüğü,
    Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 161. maddesi ve Kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, gerek dava konusu Bakanlar Kurulu kararına gerekçe olarak gösterilen 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nda yer alan hükme ve gerekse 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu'nun 4. maddesi hükmüne aykırı olarak Bakanlar Kurulunun kanunla kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanmak suretiyle karar almasının hukuka aykırılık teşkil ettiği sonucuna ulaşıldığı,
    Bakanlar Kurulu Kararına ekli kararın 2. maddesinin eki olan "Bandrole Tabi Cihazlar ve Bandrol Oranları" başlıklı listenin 7 numaralı bendinin (a) ve (b) alt bentlerinin iptali isteminin incelenmesi;
    Dosyadaki teknik rapor ve görüş yazılarında yer verilen değerlendirmeler dikkate alındığında, cep telefonlarında radyo-tv alıcısının ayrı bir eklenti olmadığı, bu nedenle, cihazın bünyesindeki radyo alıcısı işlevini görebilecek olan parçanın tek başına, cihazdan ayrı olarak anlam ifade etmediği, birçok fonksiyona sahip bu cihazlarda yer alan parçaları ortak olarak kullanan radyo alıcısı ve diğer kısımlarının değer tespitinin objektif kriterlere dayalı olarak yapılmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığı,
    Öte yandan, 3093 sayılı Kanun'un anılan 4. maddesinde, radyo, televizyon, video ve bunlardan oluşan birleşik cihazlar tek tek sayıldıktan sonra, maddeye, 3383 sayılı Kanun'un 3. maddesiyle, yukarıda sayılan cihazların dışında kalan ve radyo televizyon yayınını almaya yarayan her türlü cihazlar ibaresine yer veren 6. bendin eklendiği, maddenin (d) fıkrasında, 16/06/2009 tarih ve 5904 sayılı Kanunun 36. maddesiyle yapılan değişiklik sonucunda, bu maddede belirtilen oranları topluca veya ayrı ayrı iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranı sıfıra kadar indirmeye, 1. fıkrasının 6. bendi kapsamında bandrole tabi olan cihazları türleri ve özellikleri itibariyle gruplandırmaya ve her bir grup için farklı bandrol oranları belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğunun belirtildiği,
    3093 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca, Bakanlar Kurulu tarafından 16/06/2016 tarihinde kabul edilen ve 28/06/2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2016/8972 sayılı Bakanlar Kurulu kararının eki kararın 2. maddesiyle bandrol ücretlerinin oranları yeniden belirlendiği, dava konusu edilen "Bandrole Tabi Cihazlar ve Bandrol Oranları" başlıklı listenin 7 numaralı bendinin (a) alt bendinde, cep telefonlarının, dahili tüner ile radyo ve/veya televizyon yayınlarını alabilenlerin %7 ve (b) bendinde, internet bağlantısı vasıtasıyla doğrudan veya herhangi bir yazılım veya donanım ilavesi ile radyo ve/veya televizyon yayınlarını alabilenlerin %6 oranında bandrol ücretine tabi olduğunun kararlaştırıldığı,
    Anılan kanuni düzenlemelere göre, kanun koyucu tarafından sayılan cihazlar üzerinden belli oranlarda bandrol ücreti alınması yönünde hüküm koyulduğu, radyo ve/veya televizyon yayını almaya yarayan her türlü cihazın bu özelliği itibarıyla bizatihi kendisinin bandrole tabi tutulduğu, asli işlevi radyo ve/veya televizyon yayını almak olmasa da bu cihazın tümünün kastedildiğinin açıkça anlaşıldığı,
    Ayrıca, Kanun'un amacına uygun olarak radyo ve televizyon gibi doğrudan yayın alma işlevine sahip cihazlar için %16 oranında bandrol ücreti alınması hüküm altına alınmış iken, radyo ve/veya televizyon yayını almaya yarayan cihazlardan biri olan cep telefonları için, Kanun'un verdiği yetkiye dayanarak Bakanlar Kurulu tarafından %6 ve %7 gibi daha düşük oranların belirlendiği, böylece, cihazların işlevlerindeki farklılıklar dikkate alınmak suretiyle bandrol ücreti belirlenerek cihaz özelliklerinin göz önünde bulundurulduğu ve bandrol ücretinde yayın alma özelliği esas alınarak ücret belirlendiği,
    Anılan nedenlerle iptali istenilen düzenlemede hukuka aykırılık görülmediği,
    gerekçeleriyle, dava konusu 2016/8972 sayılı Bakanlar Kurulu kararının eki "3093 Sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu uyarınca Radyo, Televizyon, Video ve Birleşik Cihazlar ile Bunların Dışında Kalan Radyo ve Televizyon Yayınlarını Almaya Yarayan Her Türlü Cihazdan Alınacak Bandrol Ücretlerine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar"ın 1. maddesinin iptaline, aynı kararın 2. maddesinin eki olan "Bandrole Tabi Cihazlar ve Bandrol Oranları" başlıklı listenin 7 numaralı bendinin (a) ve (b) alt bentleri yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idarelerden Cumhurbaşkanlığı tarafından, Daire kararıyla iptaline hükmedilen düzenlemenin 6682 sayılı 2016 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun 7. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendine dayanılarak tesis edildiği belirtilerek, temyize konu kararın iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
    Davalı idarelerden Ticaret Bakanlığı tarafından, davacının dava açmada menfaatinin bulunmadığı, bu nedenle davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği, davanın süresinde açılmadığı, Daire kararıyla iptaline hükmedilen düzenlemenin 6682 sayılı 2016 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun 7. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendine dayanılarak tesis edildiği, benzer düzenlemenin 2017 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nda da yer aldığı belirtilerek, temyize konu kararın iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, hem milletvekili hem de vatandaş sıfatıyla toplumu ilgilendiren dava konusu kararın iptalini istemede menfaatinin bulunduğu, menfaat ihlali şartının toplumu ilgilendiren konularda geniş yorumlandığı, Türk Milletine haber vermekle yükümlü kılınan ve böylece kamu hizmeti ifa eden Türkiye Radyo Televizyon Kurumuna ait gelir kaynaklarına müdahale niteliği taşıyan dava konusu kararın menfaatini ilgilendirdiği, davanın süresinde açıldığı, esas yönünden ise dava konusu Bakanlar Kurulu kararının Kanun'a ve normlar hiyerarşisine uygun olarak tesis edilmediği belirtilerek, temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararına ekli kararın 1. maddesinde, 3093 sayılı Kanun ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun gelirleri arasında kabul edilen bandrol ücretinin bir kısmının Ticaret Bakanlığına aktarılması hükme bağlanmıştır.
    Kamu kaynağı niteliğindeki bandrol ücretinin kullanım şeklinde değişiklik öngören ve bu suretle kamu yararını ilgilendiren düzenlemeden vatandaş sıfatına sahip davacının etkileneceği anlaşıldığından, davacının ehliyetli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
    Öte yandan, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun "Diğer Bütçe İşlemleri" başlıklı 7. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendinde, "Maliye Bakanının, Gümrük idarelerince tahsil edilerek Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirilen bandrol ücretlerinin yüzde 2’si oranında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı hizmetleri için söz konusu Kurumca ödenecek tutarları, aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan ilgili idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye yetkili olduğu" kuralı yer almıştır.
    Anılan kanun hükmünün lafzından, gümrük idarelerince tahsil edilip Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirilen bandrol ücretlerinin yüzde 2’sinin her halükarda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı hizmetleri için anılan Bakanlığa aktarılacağının öngörüldüğü, Maliye Bakanına verilen yetkinin, "her halükarda yapılması gereken" aktarma işlemi ile ilgili, "genel bütçeye gelir ve ilgili idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetme, bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretme" olduğu anlaşılmaktadır.
    Diğer bir ifadeyle, kanun koyucunun anılan düzenleme ile, gümrük idarelerince tahsil edilip Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirilen bandrol ücretlerinin yüzde 2’sinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı hizmetleri için aktarılmasını emredici şekilde düzenlediği görülmektedir.
    Bu doğrultuda, anılan kanuni düzenlemenin tekrarı niteliğinde bulunan Bakanlar Kurulunun üst normlara aykırılık içermediği sonucuna ulaşılmaktadır.
    Öte yandan, anılan kanun hükmünde, Bakanlar Kuruluna düzenleme yapma hususunda açık bir yetki verilmemiş ise de, idarelerin üst mevzuata aykırı olmamak kaydı ile ikincil nitelikte düzenleme yapma konusunda yetkisinin bulunduğu açık olduğundan, bu mahiyetteki dava konusu düzenlemeyi tesis etme konusunda Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu anlaşılmaktadır.
    Açıklanan nedenlerle, davalı idarelerden Cumhurbaşkanlığı ile Ticaret Bakanlığının temyiz istemlerinin kabulü ile, Daire kararının dava konusu Bakanlar Kurulu Kararına ekli kararın 1. maddesi yönünden iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarelerden Ticaret Bakanlığının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE:

    İLGİLİ MEVZUAT :
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari davaların idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı; "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde, dava dilekçesinin, davacının dava açma ehliyeti olup olmadığı yönünden inceleneceği; "İlk inceleme üzerine verilecek karar" başlıklı 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, davacının, iptali istenen işlem yönünden dava açma ehliyeti bulunmadığı anlaşıldığında davaların reddine karar verileceği kurallarına yer verilmiştir.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    İdarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içerisinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören kanun koyucu, iptal davaları için menfaat ihlalini, subjektif ehliyet koşulu olarak getirmiştir.
    İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek yanlı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin; ancak bu idari işlemle doğrudan meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Aksi hâlde, her idari işlemle dolaylı da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmek, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içerisinde menfaat ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğurmaktadır.
    Yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; dava konusu Bakanlar Kurulu Kararına ekli kararın 1. maddesiyle, 15/06/2015 tarih ve 2015/7757 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan 3093 Sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu Uyarınca Radyo, Televizyon, Video ve Birleşik Cihazlar ile Bunların Dışında Kalan Radyo ve Televizyon Yayınlarını Almaya Yarayan Her Türlü Cihazdan Alınacak Bandrol Ücretlerine İlişkin Kararın 7. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "Gümrük İdarelerince tahsil edilerek Kuruma intikal ettirilen bandrol ücretlerinin %2'si Bakanlığın talebi üzerine, Bakanlık ile Kurum arasında yapılacak protokol çerçevesinde Bakanlık ihtiyaçlarının ayni ve/veya nakdi olarak karşılanması amacıyla kullanılır. Ayni ihtiyaçlar, Bakanlığın talebi üzerine Kurum tarafından karşılanır." hükmünün "Gümrük idarelerince tahsil edilen bandrol ücretlerinin %2'si Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından Bakanlık bütçesine aktarılır. Söz konusu tutarın aktarılması ve harcanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelik ile belirlenir." şeklinde değiştirildiği, davacının dava açıldığı tarihte milletvekili olduğu anlaşılmaktadır.
    Davacı, tüm toplumu etkilediğini iddia ettiği dava konusu Bakanlar Kurulu Kararına ekli kararın 1. maddesinin iptalini talep etmede hem milletvekili hem de vatandaş sıfatıyla menfaati bulunduğunu ileri sürmektedir.
    Milletvekilliği sıfatı, hukuksal bir statü niteliğinde olup, bu sıfatla dava açılabilecek haller Anayasa'nın 85. ve 150. maddelerinde özel olarak düzenlenmiştir. Milletvekilliğinin düşürülmesine, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına karşı ve kanunların, Meclis İçtüzüğünün, kanun hükmünde kararnamelerin, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin iptali için iptal davası açılması halleri milletvekilliği sıfatına dayalı olarak doğrudan dava açılabilecek haller olarak sayılmıştır. Bunlar dışında milletvekillerine, milletin temsilcisi olma sıfatıyla kamu yararını ilgilendiren idari işlemlere karşı doğrudan dava açma hakkı tanınmamıştır. Anayasa'nın 80. maddesinde ifadesini bulan TBMM üyelerinin seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ettiklerine ilişkin kural ise, milletin siyasi anlamdaki temsilini öngörmekte olup, dava açma konusundaki temsil ilişkisini içermemektedir. Dolayısıyla dava açıldığı tarihte milletvekili olan davacının, sırf bu sebeple dava açmada menfaati bulunduğundan söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
    Bununla birlikte, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının davacının menfaatini etkileyip etkilemediği araştırılırken, davacının vatandaş sıfatıyla dava açıp açamayacağı hususu da incelenmelidir.
    Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının eki kararın 1. maddesiyle, gümrük idarelerince tahsil edilen bandrol ücretlerinin %2'sinin Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bütçesine aktarılması hükme bağlanmaktadır. Bu çerçevede, bandrol ücreti mükelleflerinden tahsil edilen bandrol ücretlerinde değişiklik getirmemesi ve dolayısıyla vatandaşlara yansıtılacak bandrol ücretinde artışa neden olmaması karşısında, sadece gümrük idarelerince kesilen bandrol ücretlerinin bir kısmının Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bütçesine aktarılmasını öngören düzenlemenin, sırf vatandaş sıfatı nedeniyle davacının doğrudan doğruya meşru, güncel ve somut menfaatini etkilemediği sonucuna ulaşılmaktadır.
    Bu itibarla, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararına ekli kararın 1. maddesi yönünden davanın ehliyet yokluğundan reddi gerekirken, Daire kararının anılan düzenlemenin iptali yolundaki kısmında hukuki isabet görülmemiştir.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davalı idarelerden Cumhurbaşkanlığı ve Ticaret Bakanlığının temyiz istemlerinin kabulüne,
    2.Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 24/06/2021 tarih ve E:2016/12690, K:2021/3645 sayılı kararının iptale ilişkin kısmının BOZULMASINA,
    3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
    4.Kesin olarak, 08/06/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.




    KARŞI OY

    X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesinde iptal davası; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı oldukları ileri sürülen idari işlemlerin iptalleri amacıyla menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan dava olarak tanımlanmıştır.
    Hukuk devletinin özünü; devletin hukuka bağlılığı, devlet organlarının hukukun içinde kalarak işlem ve eylemler yapabilmesi oluşturmaktadır. Anayasal bir ilke olarak, devletin tüm faaliyetlerinin yargısal denetime açık olması hukuk devletinin vazgeçilmez bir niteliği olup; yargı denetimi, hukuk devleti ilkesinin en önemli unsurlarından biri konumundadır. Şu kadar ki, yargısal denetim re'sen yapılan bir denetim olmayıp, usulüne uygun bir başvuru koşuluna bağlıdır. Bir idari işlemden dolayı iptal davası açılabilmesi için iptali istenilen idari işlem ile davacının bir menfaat ilişkisinin bulunması yeterli sayılmış olup; gerek doktrin, gerekse içtihatlar, dava açmaya yetecek bir menfaat ilişkisinden söz edilebilmesi için bu ilişkinin meşru, davacıyı etkileyecek bir biçimde kişisel ve güncel olması gerektiğinde birleşmektedirler.
    Dosyanın incelenmesinden, davacının vatandaş ve milletvekili sıfatından hareketle bakılan davayı açtığı, dava konusu işlemle menfaat ilişkisini bu şekilde kurduğu anlaşılmaktadır.
    Dava konusu edilen işlem, 3093 sayılı Kanun ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun gelirleri arasında kabul edilen kamu kaynağı niteliğindeki bandrol ücretinin bir kısmının Ticaret Bakanlığına aktarılmasını öngören ve bu çerçevede kamu yararını yakından ilgilendiren bir düzenleme olduğundan; dava konusu işlemden vatandaş sıfatına sahip davacının etkileneceği açıktır.
    Bu durumda, dava konusu işlemin davacının meşru, kişisel ve güncel bir menfaatini etkilediği, dolayısıyla dava konusu işlemle davacı arasında bir menfaat ilgisinin kurulabildiği sonucuna varıldığından, uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

    Hemen Ara