Esas No: 2019/1653
Karar No: 2022/6778
Karar Tarihi: 08.06.2022
Danıştay 6. Daire 2019/1653 Esas 2022/6778 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2019/1653 E. , 2022/6778 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/1653
Karar No : 2022/6778
TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI) ...Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. ...
2- (DAVALI) ...Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF : 1-...Büyükşehir Belediye Başkanlığı
2-...Genel Müdürlüğü
İSTEMİN KONUSU : ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İzmir ili, Aliağa ilçesinin bir bölümü ile Bergama, Dikili ve Kınık ilçelerini kapsayan alanda İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile kabul edilen İzmir Kuzey Bölgesi 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planının ve bu plana yapılan itirazın reddine dair ...tarih ve ...sayılı büyükşehir belediye meclisi kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ...İdare Mahkemesince verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararda; davacının 28.07.2017-28.08.2017 tarihleri arasında askıya çıkarılan imar planına karşı 25.08.2017 tarihinde yapmış olduğu itirazın, askı süresinin sona erdiği 28.08.2017 tarihini takip eden altmışıncı günün bitimi olan 27.10.2017 tarihinde zımnen reddedildiğinden, bu tarihten itibaren, altmış günlük dava açma süresi içinde olmak üzere en son 26.12.2017 tarihinde dava açılması gerekirken bu sürenin geçirilmesinden sonra 01.06.2018 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenemeyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, işin esası yönünden temyize konu kararın usul ve hukuka aykırı olduğu iddiasıyla bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından vekalet ücreti yönünden, temyize konu kararın usul ve hukuka aykırı olduğu iddiasıyla bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ... DÜŞÜNCESİ :
Anayasanın 169. maddesinde; "Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları Kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz." hükmü yer almaktadır. Bu hükümde açıkça belirtildiği üzere orman alanlarının özel mülkiyete konu olması mümkün değildir.
Daha önceden ilan edilip ve kesinleşen orman kadastrosuna göre orman niteliğinde olan alanların özel mülkiyete konu olamayacağı Anayasanın yukarıda anılan hükmü gereğidir. Dava konusu imar planı ile kişiler adına yapılacak tespit ve tesciller, yolsuz tescil niteliğinde olacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında ve Yargıtay ilgili Hukuk Dairelerinin yerleşik içtihatlarında bu tür tesciller yok hükmünde kabul edilmektedir.
İdare hukukunda, kurucu öğelerinde derhal fark edilebilir nitelikte ağır ve açık sakatlıkları bulunan işlemler, "yok hükmünde" olan işlemler olarak tanımlanmaktadır. Bilindiği gibi bir işlemin geçerli olabilmesi için asli ve tamamlayıcı öğeleri taşıması gerekir. Bu öğelerden birisinin bulunmaması işlemi sakat duruma getirir. Bir işlemin tamamlayıcı öğelerindeki eksiklikler de bu işlemi değişik derecelerde sakatlar. Tamamlayıcı öğelerdeki eksiklikler nedeniyle sakat olan idari işlemler usulüne uygun biçimde idarece geri alınıncaya veya aleyhine açılan bir dava sonucu iptal edilinceye kadar hukuk aleminde yürürlüğünü sürdürür. Ancak bir idari işlemin asli öğelerinde eksiklik varsa, bu durum işlemin "yok" sayılmasına neden olur.
Bu bağlamda, yargısal içtihatlarda ve öğretide, yokluk halinin ancak, işlemin asli kurucu öğesi olan yetki öğesi yönünden incelenmesinde fonksiyon veya yetki gaspı hallerinin saptanması veya yasanın açıkca yasakladığı bir konuda yapılması halinde mümkün olabileceği kabul edilmektedir. Bu gibi durumlarda, işlemin varlık koşulları oluşmamış olduğundan bizzat işlemin yokluğu sonucu doğmakta, işlem hiç doğmamış, var olmamış sayılmaktadır.
İmar planını onaylayan idarelerin yetkisi, orman idaresi tarafından daha önceden ilan edilip ve kesinleşen orman kadastrosuna göre orman niteliğinde olan alanları gösteren haritaların imar planlarına aynen işlenmesi ile sınırlıdır. Başka bir ifadeyle, imar planlarını kabul edip onaylama yetkisine sahip idarelerin hiçbir surette, orman alanlarında, orman kullanımı dışında bir fonksiyon verme yetkisi yoktur.
Bu durumda, imar planlarının, parsellerin yoğunluk ve düzenini, yolları ve parselasyon ve yapılaşma için gerekli belirlenimlerde bulunmak, parselasyon işleminin ise, üzerinde yapılaşmaya elverişli parseller oluşturmak suretiyle düzgün imar parselleri oluşturmak amacıyla yapıldığı, bu haliyle, orman alanlarında imar planı ve parselasyon işlemi yapılması işleminin ağır yetki tecavüzü nedeniyle yoklukla malül olduğundan dava açma süresinin aranmaması gerekirken yok hükmünde olduğu ve hukuk aleminde vücut bulmaması sonucunun ortaya çıktığı gözetilmeksizin davanın süreaşımı yönünden reddine karar verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY: İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile onaylanan İzmir Kuzey Bölgesi 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planının 28.07.2017-28.08.2017 tarihleri arasında bir ay süreyle askıya çıkartıldığı, davacı tarafından askı süresi içerisinde ...tarih ve ......-E....sayılı dilekçe ile bazı orman alanlarının imar planı kapsamında orman kullanımı dışında diğer yapılaşma fonksiyonları verildiği iddialarıyla imar planına yapılan itirazının İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin ...tarih ve ...sayılı kararı ile Bergama ilçesindeki orman alanlarına yönelik kabul edildiği, bu kararın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığının ...tarih ve ...-E....sayılı üst yazısı ile davacıya bildirilmesi üzerine, Bergama, Aliağa, Dikli ve Kınık ilçelerindeki birçok parselin imar planı kapsamında yapılaşmaya konu edildiği iddialarıyla 01.06.2018 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu ifade edilmiş; Ormanlar ve orman köylüsü başlıklı 169. maddesinde de; "Bütün Ormanların gözetiminin devlete ait olduğu, Devlet ormanlarının mülkiyetinin devrolunmayacağı, Devlet Ormanlarının kanuna göre Devletçe yönetilip işletileceği" hükme bağlanmıştır.
6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2. maddesinde;"Bu madde de belirtilen hususlar dışında orman sınırlarında hiç bir surette daraltma yapılamayacağı" belirtilmiş, aynı Kanunun 17. maddesinin 3. fıkrası ile 18. maddesinde de yine Orman alanlarında ne şekilde yapılaşma yapılabileceğine dair sınırlı şekilde sayılan bir takım istisnalara yer verilmiştir.
Bu bağlamda, Anayasanın "Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma" başlıklı 90. maddesinin son fıkrasında: "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004 günlü, 5170 sayılı Yasanın 7. maddesi) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." hükmü getirilmiştir. Bu hüküm ile usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmaların iç hukuk sistemine yansıtılma yöntemi belirlenmiştir. Buna göre, bu andlaşmalardan temel hak ve özgürlüklere ilişkin olanlarla yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda uluslararası andlaşma kurallarının esas alınması anayasal bir gerekliliktir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (Sözleşme, AİHS) 6/1. maddesinde: "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir." kuralı yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını, bazı sınırlamalara tabi olabildiğini, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiğini, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceğini, bu ilkelerden, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınmaları gerektiği belirtilmiştir.
Yukarıdaki hükümler uyarınca, belirtilen istisnalar dışında orman alanlarının, orman alanı dışında bir kullanımla plana konu edilmesi hiçbir suretle mümkün değildir. Başka bir anlatımla, orman alanların hiçbir surette daraltılamayacağına dair Anayasa hükmüne karşı orman alanlarının bir düzenleyici idari işlem olan imar planı ile yapılaşmaya konu edilmesi açık bir hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Bunun yanında devlet ormanlarının muhafazası ve işletilmesi için kanunla görevlendirilmiş bulunan Orman Genel Müdürlüğünün, esasen planlamaya konu olmaması gereken orman alanlarını ülke çapında yapılan tüm planlamaları yalnızca askı ilanlarına göre takip ederek korumasına da olanak bulunmamaktadır. Aksi yönde bir kabul yargılama usulünü uygularken Devlet ormanlarının korunmasına yönelik Anayasa hükümlerini gözardı etmek olacaktır.
Bu durumda, yukarıda yer alan yasal düzenlemeler uyarınca orman alanlarında ya da orman vasfını taşıyan parsellerde imar planı hazırlanması ya da parselasyon işlemi yapılması hukuken mümkün olmadığı ve dört ilçeyi (Bergama, Aliağa, Dikili, Kınık) kapsayan yüzlerce parsele yönelik imar planındaki durumun incelenmesine yönelik olarak yapılan çalışmaların uzun sürebileceği hususu dikkate alındığında bu çalışmalar üzerine davacı idare tarafından yapılan başvuruya verilen yanıt üzerine açılan davada süre aşımı bulunmadığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararın yapılan istinaf başvurusunun reddine dair temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamıştır. Dava konusu parsellerin orman vasfında olup olmadığının araştırılması ve parsellerin orman vasfında olduğunun tespit edilmesi halinde de dava konusu imar planının Orman mevzuatına uygunluğu yönünden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, davalı idarece vekalet ücretine yönelik temyiz isteminde bulunulmuş ise de, bu husus Bölge İdare Mahkemesince bozma kararı sonrasında verilecek kararda değerlendirileceği açıktır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının BOZULMASINA,
2. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 08/06/2022 tarihinde, kesin olarak, oybirliğiyle karar verildi.