Danıştay 6. Daire 2019/17633 Esas 2022/6782 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2019/17633
Karar No: 2022/6782
Karar Tarihi: 08.06.2022

Danıştay 6. Daire 2019/17633 Esas 2022/6782 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2019/17633 E.  ,  2022/6782 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ALTINCI DAİRE
    Esas No : 2019/17633
    Karar No : 2022/6782

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … A.Ş.
    VEKİLİ : Av. …

    KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Çorum ili, Merkez ilçesi, … Mahallesi, … ada, … sayılı parselin maliki olan davacı tarafından, yapı ruhsatı verilmesi istemiyle yapılan başvuru sırasında davalı idarece değişim ortaklık payı adı altında tahsil edilen 364.781,00.-TL'nin yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacı şirket tarafından yapılan tecil ve taksitlendirme başvurusu sonucu 10 eşit taksite bölünen borcun son taksit ödemesinin 14/10/2016 tarihinde yapıldığı ve bu tarih üzerinden 2 yıl geçtikten sonra 25/09/2018 tarihinde davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine 07/12/2018 tarihinde bakılan davanın açıldığı, bu durumda, zararı doğuran işlemin icrasının yapılacak son ödeme ile tamamlanacağı ve işlemden kaynaklı zararın, son ödemeden itibaren dava açma süresi içinde dava konusu edilebilmesinin mümkün olduğunun kabulü karşısında, son taksit (10. taksit) ödeme tarihinden itibaren doğrudan veya 2577 sayılı Kanunun 11. maddesi işletildikten sonra 60 günlük dava açma süresi içerisinde dava açılması gerekirken, davacı şirketçe, son taksit ödemesinden yaklaşık iki yıl sonra yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine açılan davanın 2577 sayılı Kanun'un 15/1-b maddesi uyarınca süre aşımı nedeniyle incelenemeyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

    Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Temyize konu kararın usul ve hukuka aykırı olduğu iddiasıyla bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği ileri sürülmektedir.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE:
    MADDİ OLAY:
    Çorum ili, Merkez ilçesi, … Mahallesi, … ada, … sayılı parselin maliki olan davacı şirket tarafından, yapı ruhsatı verilmesi istemiyle yapılan başvuru sonucunda davalı idarece davacı şirket adına 364.781,00 TL tutarında değişim ortaklık payı tahakkuk ettirildiği, 14/01/2016 tarihli tecil ve taksitlendirme formu ile dava konusu değişim ortaklık payının 10 taksit olarak taksitlendirildiği, 14/01/2016 tarihinde ilk taksit, 14/02/2016 tarihinde ikinci taksit, 14/03/2016 tarihinde üçüncü taksit, 14/04/2016 tarihinde dördüncü taksit, 14/05/2016 tarihinde beşinci taksit, 14/06/2016 tarihinde altıncı taksit, 14/07/2016 tarihinde yedinci taksit, 14/08/2016 tarihinde sekizinci taksit, 14/09/2016 tarihinde dokuzuncu taksit, 14/10/2016 tarihinde ise son taksit olmak üzere tahakkuk ettirilen toplam tutarın ödendiği, davacı şirket vekili tarafından, değişim ortaklık payı adı altında hesaplanmak suretiyle alınan 364.781,00-TL değişim ortaklık payının ve 101.422,00-TL yol harcamalarına katılım payının yeniden hesaplanarak yanlışlığın düzeltilmesi ve fazladan alınan miktarın faiziyle birlikte ödenmesi talebiyle … tarih ve … sayılı dilekçe ile Çorum Belediyesi Mali Hizmetler Müdürlüğüne ve … tarih ve … sayılı dilekçe ile … Vergi Dairesi Müdürlüğüne yapılan başvuruya altmış gün içerisinde cevap verilmediğinden talebin zımmen reddedildiği kabul edilerek bu defa Vergi Usul Kanunu'nun 124. maddesi gereğince 25/09/2018 tarih ve 10593 sayılı dilekçe ile … Belediye Başkanlığına şikayet başvurusu yapıldığı, davalı idarece yasal sürede cevap verilmeyerek talebin reddedildiği, 07/12/2018 tarihinde … Vergi Mahkemesi kayıtlarına giren dava dilekçesi ile değişim ortaklık payı adı altında hatalı biçimde hesaplanmak suretiyle alınan 364.781,00-TL değişim ortaklık payı ve 101.422,00-TL yol harcamalarına katılım payı olmak üzere toplam 466.203,00-TL'nin faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi talebiyle açılan davanın … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 5. maddesi yönünden dilekçe ret kararı verildiği, söz konusu karar üzerine değişim ortaklık payı adı altında hatalı biçimde hesaplanmak suretiyle alınan 364.781,00-TL'nin faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'nın 35. maddesinde, "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Anayasanın "Vergi Ödevi" başlıklı 73. maddesinin üçüncü fıkrasında, da "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır."
    2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu, Üçüncü Kısım, "Harcamalara Katılma Payları" başlıklı 86 ile 94. maddelerinde, "Yol Harcamalarına Katılma Payı, Kanalizasyon Harcamalarına Katılma Payı, Su Tesisleri Harcamalarına Katılma Payı"na yer verilmiştir.
    Öte yandan, Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin, bir hukuk Devleti olduğu; 35. maddesinde de, herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu; bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği hüküm altına alınmıştır.
    Mülga 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu'nun 93'üncü maddesinin birinci tümcesi "Taallük ettiği senei maliyenin hitamı tarihinden itibaren beş sene zarfında ashabı tarafından meşru bir mazerete müstenit olmaksızın tahriren talep ve takip olunamamaktan veya evrakı ibraz edilmemekten dolayı tediye olunamayan düyun müruru zamana uğrıyarak Devlet menfaatine sakıt olur" hükmünü içermekte iken, bu Kanunu yürürlükten kaldıran 30.12.2003 tarih ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun "Ödenemeyen giderler ve bütçeleştirilmiş borçlar" başlıklı değişik 34'üncü maddesinin üçüncü fıkrasında," İlgili olduğu mali yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde alacaklıları tarafından geçerli bir mazerete dayanmaksızın, yazılı talep edilmediğinde veya belgeleri verilmediğinden dolayı ödenemeyen borçlar zamanaşımına uğrayarak kamu idareleri lehine düşer." hükmü yer almaktadır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Anayasanın 73. maddesinde yer alan, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı açıktır. Belediye Gelirleri Kanununda düzenlen harcamalara katılım payları Anayasanın 73.maddesindeki "benzeri mali yükümlülükler" kapsamında bulunmaktadır.
    Yukarıdaki Kanun ve Kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan alt düzenleyici işlemlerden kaynaklanmayan bir mali yükümlülüğün herhangi bir ad altında idarece tahsil edilmesi hukuken mümkün değildir.
    Öte yandan, Anayasada güvence altına alınan mülkiyet hakkının ancak kanunla sınırlanabileceğinden, kanunda düzenlenmeyen bir ad altında yapılan tahsilatın mülkiyet hakkına müdahale olduğu sonucuna varılmıştır. Anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlüklerden olan mülkiyet hakkının kullanılabilmesi için ilgililerin gerekli işlemin yapılmasının idareden her zaman isteyebilecekleri açıktır. Diğer bir ifadeyle, davacıdan haksız olarak tahsil edilen bu tutar davalı idarece davacıya iade edilmediği müddetçe, ihlalin devam edeceği ve devam eden bu ihlal nedeniyle davacının genel zamanaşımı süresi içerisinde her zaman için İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi uyarınca davalı idareye başvuruda bulunarak anılan ihlalin kaldırılmasını isteyebileceği kuşkusuzdur. Mülkiyet hakkının ihlali halinde aynı konuda idareye tekrar başvurulmasına ve başvuruya verilen cevap üzerine bu işleme karşı dava açılmasına da bir engel bulunmamaktadır. Her yeni başvuru üzerine idarece tesis edilecek işlem üzerine 2577 sayılı Yasanın 7. maddesinde öngörülen 60 günlük yasal dava açma süresi içinde anılan işleme karşı dava açılması mümkündür.
    Yasa veya yasanın açıkça yetki verdiği bir genel bir düzenleyici işlemden kaynaklanan tahsilatlara karşı açılan davalarda sürenin 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununun sürelere ilişkin hükümlerine göre karar verilmesi gerekmektedir. Ancak yasa veya yasanın açıkça yetki verdiği bir genel bir düzenleyici işlemden kaynaklanmayan tahsilatlara karşı açılan davalarda sürenin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre hesaplanması gerekmektedir. Buna göre, değişim ortaklık payı, yasa veya yasanın açıkça yetki verdiği bir genel bir düzenleyici işlemden kaynaklanmamaktadır.
    Diğer yandan, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre, beş yıllık zamanaşımı süresi alacağın doğduğu mali yılın bitiminden itibaren başlayacağı ve haksız tahsilatın iadesi istemine yönelik yapılan başvurulara verilecek yanıtın 2577 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca tesis edilen işlem olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, kamu alacaklarına uygulanan 5 yıllık genel zaman aşımı süresinin, kamu idaresince ilgililerden haksız olarak tahsil edilen tutarın iadesi için de uygulanması gerekmektedir.
    Bu durumda, uyuşmazlığa konu tahsilatın, yasa veya yasanın açıkça yetki verdiği bir genel bir düzenleyici işlemden kaynaklanmadığından ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda düzenlenen beş yıllık genel zaman aşımı süresi içinde her zaman istenebileceğinden en son ödemenin yapıldığı 14/10/2016 tarihinden itibaren 5 yıllık zaman aşımı süresi içinde, 2577 sayılı Yasanın 10.maddesi kapsamında 25.09.2018 tarihinde yapılan başvuruya, altmış gün içinde cevap verilmemesi üzerine oluşan zımni ret işlemine karşı, 2577 sayılı Yasanın 7. maddesinde öngörülen altmış günlük yasal dava açma süresi içerisinde, 18.01.2019 tarihinde açılmış olan davada süre aşımı bulunmadığından, süre aşımı nedeniyle davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
    2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 08/06/2022 tarihinde, kesin olarak, oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara