Esas No: 2019/2218
Karar No: 2022/6776
Karar Tarihi: 08.06.2022
Danıştay 6. Daire 2019/2218 Esas 2022/6776 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2019/2218 E. , 2022/6776 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/2218
Karar No : 2022/6776
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- ...
...
4- ...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ...Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Kocaeli ili, İzmit ilçesi, ...Mahallesi, ...ada, ...sayılı parseli de kapsayan alanda yapılan parselasyon sonucu davacılara verilen parseller arasında değer farkı ile eksik verilen alanın bedeli olarak 822.805,12-TL maddi tazminatın değerleme tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faiziyle birlikte ödenmesine ve her bir davacı için 10.000,00TL olmak üzere toplam 40.000,00-TL manevi tazminatın ödenmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesince ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararda; yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ve dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden; Saraybahçe Belediye Encümeninin ...tarih ve ...sayılı kararıyla tesis edilen parselasyon işleminin mahkeme kararı ile iptaline karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi üzerine davalı idarece mahkeme kararının gereği yerine getirilmeyerek uygulama öncesine dönülmediği, davacıların dava konusu ...ada, ...sayılı parseli 3.şahsa sattıkları 10/05/2006 tarihi itibariyle mülkiyet haklarının sona erdiği anlaşıldığından, satış tarihi itibariyle anılan parsel için belirlenen değer kaybı olan toplam 219.360,00TL'nin davacılara veraset ilamında belirtilen hisseleri oranında ödenmesi gerektiği, ...ada ...sayılı parsel için .... Asliye Hukuk Mahkemesinde ilk davanın açıldığı 15/11/2011 tarihi itibariyle belirlenen değer kaybı olan 480.055,12.-TL'nin (15/12/2011 tarihi itibariyle dava konusu ...ada ...sayılı parsel ile ...ada ...sayılı parsel ve ...ada ...sayılı parsel arasındaki toplam değer farkı olan 822.805,12 TL'den aynı tarih itibariyle ...ada ...sayılı parsel ile ...ada ...sayılı parselin değer farkı olan 342.750,00TL 'nin çıkarılması sonucu ...ada ...sayılı parsel ile ...ada ...sayılı parselin 15/12/2011 tarihi itibari ile değer farkının 480.055,12.-TL olduğu sonucuna ulaşılmıştır.) davacılara veraset ilamında belirtilen hisseleri oranında ödenmesi gerektiği, öte yandan davacıların eksik verilmiş olan arsa yüzölçüm değeri açısından tazminat istemleri değerlendirildiğinde; davacıların dava konusu uygulama işlemi öncesindeki hale dönülmesini istemediklerini belirttikleri, uygulama işleminde alınan düzenleme ortaklık payı (DOP) ve kamu ortaklık payı (KOP) oranının yasal sınırlarda olduğu, davacılara eski parsellerinden yer tahsis edilmiş olsaydı dahi DOP ve KOP nedeniyle yüzölçümünün aynı oranda küçüleceği, kaldı ki tarla vasıflı taşınmazlarının arsa vasfını aldığı, davacıların ıslah dilekçesinde maddi tazminat talebinin bilirkişi raporundaki hesaplamasına göre ıslah edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde bu yönde tazmini gereken bir zararın oluşmadığı, davacıların manevi tazminat taleplerine gelince; manevi tazminat, kişinin manevi değerlerinde meydana gelen eksilme ile duyulan acı, üzüntü ve sarsıntının bir miktar parayla kısmen de olsa hafifletilmesini sağlamak amacına yönelik oduğu, bir manevi tatmin aracı olduğu dikkate alındığında, manevi tazminata hükmedilmesini gerektirecek zararın; ölüm, bedensel zarar ve kişilik haklarına saldırı hallerinde söz konusu olabileceği somut olayda böyle bir durumun olmadığı ayrıca her hukuka aykırı işlemin doğrudan doğruya manevi bir tazminat gerektirir bir yönü bulunmadığı kaldı ki dava konusu olayda davacılarca uygulama işlemi öncesindeki hale dönülmesinin de istenilmediğinin belirtildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde uyuşmazlık konusu olayda manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle 699.415,12-TL maddi tazminatın .... Asliye Hukuk Mahkemesinde ilk davanın açıldığı 15/11/2011 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, bu miktar üzerinde kalan 123.390,00-TL maddi tazminat istemi ile manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İdari Dava Dairesince verilen kararda; 1995 yılında yapılan parselasyon işleminin davacılar tarafından açılan dava sonucunda iptaline karar verildiği, bu kararın 2004 yılında kesinleştiği, davacıların bu aşamadan sonra tazminata yönelik bir dava açmadığı, 2005 yılında kök parselinden yer verilen kişi ile belediyeye karşı tapu iptal ve tescil davası açtığı ancak bu davanın aynı yıl davanın reddiyle sonuçlandığı, sonrasında yapılan temyizin ise davacıların feragati sonucu 30.09.2010 tarihinde kesinleştiği, ancak bu süreç sırasında davacıların 10.05.2006 tarihinde dava konusu parseli başka bir kişiye sattığının tespit edildiği, bu aşamadan sonra davacıların ilk defa 15.12.2011 tarihinde bakılan davayı açtıkları, söz konusu davanın görev yönünden reddi ile sonuçlanması üzerine süresinde bakılan dava olarak yenilendiği, davacıların dava dilekçesindeki isteminden de görüleceği üzere, işlem nedeniyle zarara uğradığı gerekçesiyle işlemden kaynaklı tazminat davası açtığı, dilekçe içeriğinde de, parselasyon alanındaki kişilerin mağdur olmaması açısından geri iade ve dönüşüm yapılmadan 1995 yılı parselasyon sebebiyle uğradığı zararın istenildiği, bu durumda, davacıların işlemden kaynaklı tazminat davası açması nedeniyle, davacıların en geç taşınmazı sattığı 10.05.2006 tarihi itibariyle zarardan tüm unsurları ile birlikte haberdar olması nedeniyle bu tarihten itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde davasını açması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra ilk defa 15.12.2011 tarihinde açılan davada süreaşımı bulunduğu sonucuna varıldığından, istinaf isteminin kabulüne, İdare Mahkemesi kararın kaldırılmasına, davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Temyize konu kararın usul ve hukuka aykırı olduğu iddiasıyla bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği ileri sürülmektedir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY : Kocaeli ili, İzmit ilçesi, ...Mahallesi, ...ada, ...sayılı 6753 m2 (davacıların hisselerine tekabül eden 4.169 m2) parselin bulunduğu alanda Saraybahçe Belediye Encümeninin ...tarih ve ...sayılı kararıyla tesis edilen parselasyon işleminin ...idare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararı ile iptaline karar verildiği, bu kararın Danıştay Altıncı Dairesinin 23/03/2004 tarih ve E:2002/4926, K:2004/1732 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği, parselasyon işlemi sonucunda davacılara ...ada, ...sayılı parselden 2.285 m2, ...ada, ...sayılı parselden 425 m2 tahsis edildiği, parselasyon işleminin iptal edilmiş olmasına rağmen iptal kararının yerine getirilmediği bu nedenle parselasyon öncesi hissedarı oldukları ...ada, ...sayılı parsel ile parselasyon sonrası kendilerine tahsis edilen parseller arasında oluşan değer farkının bedeli ile uygulama sonucu oluşan yüzölçümü farkının değerinin ödenmesi ve manevi tazminat istemleriyle 15/11/2011 tarihinde .... Asliye Hukuk Mahkemesinde ilk davanın açıldığı, anılan Mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verilmesi üzerine ....... İdare Mahkemesinde bakılan dava yenilenmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 138. maddesinin 4. fıkrasında "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. " hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin 1. Fıkrasında da, "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez." hükmü yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Yukarıdaki yasal düzenleme karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını "aynen" ve "gecikmeksizin" uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır. Yargı kararlarının uygulanmaması ya da geç uygulanması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar üzerine açılacak davaların tabi olacağı süre konusunda, 2577 sayılı Kanunda özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, 2577 sayılı Kanunun 28. maddesinde idarenin yargı kararlarının icaplarına göre en geç otuz gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu belirtilmiş olup, otuz günlük sürenin geçirilmesi ve ilgililerin bu sürenin geçirilmesi üzerine hemen tekrar yargı yoluna başvurmamasının, idareleri kararı uygulama zorunluluğundan kurtarmayacağı açıktır.
Öte yandan, Anayasamızda yer alan hükümlere göre yargı kararlarının yerine getirilmesi zorunlu olup, 2577 sayılı Kanunun 28. maddesinde, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen hallerde idare aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açılabileceğine ilişkin kural da bu zorunluluğa dayanmaktadır. Kanunda, maddi ve manevi tazminat davasının hangi süreye tabi olduğuna ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Farklı görüşler olmakla birlikte, öğretide ve idari yargı uygulamasında, ilâma bağlanmış alacakların on yıllık zamanaşımına tabi olduğunu düzenleyen Borçlar Kanunu hükümlerine koşut olarak, idari yargılamada da bu sürenin uygulanabileceği kabul edilmekte, idare ve vergi mahkemelerince verilen kararların yerine getirilmemesi sebebiyle ilgililerin, on yıllık süre içinde uğradıkları zararın tazminen ödenmesini isteyebilecekleri sonucuna varılmaktadır. Yasada belirtilen süre içinde kararı uygulamakla yükümlü olan idarenin bu süre geçse bile kendiliğinden her zaman kararı uygulama sorumluluğu devam etmekte ise de, yukarıda belirtilen on yıllık zamanaşımı süresi içinde kararın uygulanması ve zamanında yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi istemiyle ilgililerce idareye başvurulduğu takdirde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7 ve müteakip maddelerinde yer alan hükümlere göre dava açma sürelerine ilişkin işleyiş başlamış olacağından, tazminat davasının açılabileceği, sürenin bu kurallara göre saptanması gerekir.
Bu durumda, uyuşmazlığa konu parselasyon işleminin, davacılara kadastral parselin bulunduğu yerden tahsis yapılması mümkün iken eş değer olmayan bir yerden tahsis yapıldığı gerekçesiyle iptaline ilişkin kararın Danıştay Altıncı Dairesinin 23/03/2004 tarih ve E:2002/4926, K:2004/1732 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmesinden sonra yargı kararının uygulanması istemiyle 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içinde, ilk olarak 15/11/2011 tarihinde .... Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada süre aşımı bulunmadığından, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen temyize konu ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi kararında isabet bulunmamaktır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kabulüne,
2. Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile anılan kararının kaldırılarak yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın süre aşımı yönünden reddi yolundaki temyize konu ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 08/06/2022 tarihinde, kesin olarak, esasta oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X): Dairemiz kararında 10 yıllık genel zaman aşımı süresinin ...idare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının onanmasına ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin 23/03/2004 tarih ve E:2002/4926, K:2004/1732 sayılı kararının kesinleştiği tarih esas alınmış ise de, Anayasanın 138.maddesi ile 2577 sayılı Kanunun 28. maddesi uyarınca idarelerin gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur oldukları, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği hüküm altına alındığından yargı kararının uygulanmasına dair 10 yıllık genel zaman aşımı süresinin .... idare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının davalı idareye tebliğ edildiği tarih esas alınarak hesaplanması gerektiği, kaldı ki bu haliyle de davanın süresinde olduğu görüşüyle Dairemiz kararının gerekçe kısmına bu gerekçeyle katılmıyorum.