Esas No: 2018/9424
Karar No: 2022/3905
Karar Tarihi: 09.06.2022
Danıştay 4. Daire 2018/9424 Esas 2022/3905 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2018/9424 E. , 2022/3905 K.Özet:
Danıştay 4. Daire Başkanlığı, Vergi Mahkemesi'nin kararını bozarak, şirket borçlarından dolayı limited şirket ortaklarının takibinde öncelik sırası öngörmediğini ve Vergi Dava Dairesi'nin kararında hata olduğunu belirtti. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca limited şirket vergi borçlarının kanuni temsilcilerden, 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesi uyarınca ise ortaklardan takip edilebileceği belirtildi. Vergi borcunun öncelikle şirketten tahsil edilmesi gerektiği, ancak tahsilin mümkün olmaması durumunda kanuni temsilci veya ortak arasında bir öncelik sırası öngörülmediği ifade edildi. Kanunun 35. maddesinde ise şirketten tahsil imkanı bulunmayan vergi borçlarından limited şirket ortaklarının sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olduğu ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulabileceği belirtildi. Kanun maddeleri: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 35. maddesi.
"İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/9424
Karar No : 2022/3905
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, asıl borçlu … Sağlık Hizmetleri Medikal Eğitim İnşaat Turizm Sanayi Ticaret Limited Şirketinin vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen … tarih ve … takip numaralı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; asıl borçlu şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırmaları sonucunda şirketin herhangi bir malvarlığına rastlanmadığının ve şirketin kanuni temsilcisi … adına düzenlenen ödeme emirlerinin 18/04/2016 tarihinde tebliğ edildiği ve tahsil aşamasında olduğunun bildirildiği ancak kanuni temsilciden borcun kısmen veya tamamen tahsil edilemediği hususunda herhangi bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı, bu durumda, vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız hale geldiği belirtilerek, ortak olan davacı adına ödeme emri düzenlenmiş ise de; öncelikle şirketin kanuni temsilcisi olan … hakkındaki takiplerin sonuçlandırılması, amme alacağının kanuni temsilcinin varlığından tahsile çalışılması ancak tahsil olanağı bulunmadığı anlaşılırsa bu aşamada davacı olan ortağın ilgili döneme göre takip edilmesi gerekirken, kanuni temsilcinin takibi sonuçlandırılmadan davacı adına düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı adına yapılan iş ve işlemlerin yerinde ve yasal olduğu, hukuka aykırı olarak verilen kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 6183 sayılı Kanun'da şirket borçlarının şirketten tahsil edilememesi durumunda, kanuni temsilcinin ve ortağın takibi konusunda kanunlarda herhangi bir sıralama söz konusu olmadığından temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilecekleri hükmüne yer verilmiş, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un olay tarihinde yürürlükte bulunan 35. maddesinde ise; limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları belirtilmiştir.
Bu yasal düzenlemelerin ve bu düzenlemelere ilişkin yerleşik yargı içtihatlarının birlikte değerlendirilmesinden; limited şirketten tahsili olanaksız hale gelen vergi alacağının kanuni temsilcilerden, 213 sayılı Kanunun 10. maddesi hükmü uyarınca takip edilebileceği ve kanuni temsilcilerin şirketin vergi borçlarının tamamından sorumlu olduğu, limited şirketten tahsili olanaksız hale gelen vergi borçlarından dolayı şirket ortaklarının ise; 6183 sayılı Kanunun 35. maddesi uyarınca takip edilebileceği, bu takibin de şirketin borçlarının tamamı için değil ortakların sermaye hisseleri oranında olacağı anlaşılmaktadır.
Yukarıda metni yazılı hükümlerde birbirinden bağımsız olarak, kanuni temsilciler ve ortaklar için farklı takip usulleri öngörülmüştür. Limited şirket kanuni temsilci ve ortaklarının takibinde, vergi borcunun öncelikle şirket tüzel kişiliğinden tahsili yoluna gidilmesi her iki Kanunun birbirine benzer hükümleri olup, borcun tahsilinin mümkün olmaması halinde ise kanuni temsilci veya ortak arasında bir öncelik sırası öngörülmemiştir.
Kaldı ki, 6183 sayılı Kanunun anılan 35. maddesinde, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından limited şirket ortaklarının sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları açıkça ifade edilmiştir.
Bu durumda, Vergi Mahkemesince işin esasına girilerek, ödenmeyen amme alacağının daha önce şirketin kanuni temsilcisinden tahsiline çalışılıp çalışılmadığı hususuna bakılmaksızın, vergi borcunun davacıdan tahsili için olayda Kanunun aradığı koşulların oluşup oluşmadığına göre karar verilmesi gerekirken, mahkeme kararının kaldırılması isteminin reddine dair Vergi Dava Dairesi kararında isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 09/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.