Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/557 Esas 2015/680 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2015/557
Karar No: 2015/680

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/557 Esas 2015/680 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 557

            KARAR NO  : 2015 / 680

            KARAR TR   : 26.10.2015

ÖZET : Tarla vasfındaki taşınmazın hatalı kadastro ve mahkeme kararları nedeniyle mükerrer olarak kaydedilmesinden ötürü davacıların mülklerini kaybettiklerinden bahisle, uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, Kadastro Kanunu ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

                       

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar        : 1-M.Ş.

                         2-H. Ş.

                         3-Ş.H.

                         4-H. Ş.

                         5-S.Ş.

                         6-H. Ş.

                         7-A. Ş.

                         8-A. Ş.

                         9-S.Ç.

                       10-S. K.

                       11-G. Ü.

Vekilleri          : Av.O. M., Av.A. S. M.

Davalı             : Maliye Hazinesi(Adli Yargıda)

Vekili              : Haz.Av.E.T.

Davalı             : Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (İdari yargı yerinde hasım olarak  belirlenmiş)

 

O L A Y         : Davacılar vekili dilekçesinde, müvekkillerinin, tapuda Antalya, Döşemealtı, Kırkgöz /Yeni­köy mah. 400 parsel, 3 cilt,399 sayfada kayıtlı 8063 m2 yüzölçümlü tarla vasfındaki gayrimenkulün malikleri olduğunu, bu yerin, babaları M. Ş."dan mirasen intikal ettiğini;  Döşemealtı Belediyesine ait Yeniköy mahallesinde Kadastro tespiti yapılmış, bu tespit sonucu oluşan ve M.Ş."dan davacılara intikal eden 400 parsele ve diğer bazı parsellere yönelik Antalya Tapulama Hakimliğinin 1971/439 E-1977/115 K.sayılı dosyası ile dava açılmış, uzun süren ve temyiz incelemelerinden geçen dava sonucunda, 400 parselin 8063 m2’lik kısmının davacılar adına tapuya tescil edilmiş olduğunu, bu kararın müvekkillerine ait parsel yönünden 10.07.1991 tarihinde tapuya tescil edildiğini;  kesinleşen kadastro mahkemesi kararından sonra 8063 m2.lik parselin, Döşemealtı Belediyesince mezarlık yeri olarak kullanıldığını; müvekkillerinin bu yeri kullanamaması üzerine, Belediye"ye karşı Antalya 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/351 E.sayılı dosyası ile "kamulaştırmasız el atma" davası açıldığını,  dava aşamasında, müvekkillerine ait 400 parselin, 435 parselle mükerrer olarak tapulandığını öğrenmiş bulunduklarından, açılan davadan vazgeçildiğini; yapılan araştırmalarda, 400 parselin, 435 parsel içerisinde mükerrer olarak oluşturulduğunu, 435 parsel maliklerince Antalya 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/574 E-2005/109 K.sayılı dosyası ile dava açıldığını, Mahkemenin "Antalya, Merkez, Kırkgöz Yeniköy köyü, 435 parsel içerisinde kalan 400 parselin mükerrer tescil olduğu anlaşıldığından tapunun iptaline” karar verdiğini öğrendiklerini; müvekkilleri, her ne kadar bu davada kendilerini vekille temsil etmişlerse de, kendilerine davayı kazandıklarının beyan edildiğini; hatta, kamulaştırmasız el atma davası sonrası mükerrerlik ortaya çıktıktan sonra tapunun, mahkeme kararına göre tescilinin düzenlediğini, bir başka deyişle, tapu iptal kararına rağmen kararın tapuya işlenmediğini, müvekkillerinin mükerrerliği öğrenene kadar tapu kaydının üzerlerinde gözükmeye devam ettiğini; yapılan araştırmalar, Mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarından; mükerrer tapulamanın kadastro tespitine itirazlar sonucu açılan ve uzun yıllar süren davada anlaşılamadığını, gerek Belediyenin, gerek kadastro tespit görevlilerinin Mahkemeyi uyarmadığını, hatta dava sırasında alınan bilirkişi raporunda bile ortaya çıkmadığının görüldüğünü; ilk önce Kadastro Hakimliğinin 1971/439 E-1977/115 K.sayılı dosyasında verilen kararın, Yargıtay 7. HD.nin 30.05.1989 T. ve 1986/24654 E-1989/6441 K.sayılı kararı ile temyiz incelemesinden geçtiğini; Mahkemenin müvekkillere ait 400 parsel yönünden ONAMA kararı verirken, 433-435 parseller yönünden BOZMA kararı vermiş olduğunu; bozma kararı sonrası 1990/149 E-1998/7 K.no ile görülen davada, bozma kararı verilen 433 ve 435 parsele ilişkin hüküm kurulduğunu, bu parseller yönünden de tescilin kesinleştiğini, Kadastro Mahkemesinin kararından sonra 435 parsel maliklerince müvekkillerine ait parselle mükerrer olarak oluşan kısmın tapusunun iptali istemiyle Antalya 7.Asliye Hukuk Mahkemesinde E:2003/574, K:2005/109 sayılı dosya ile açılan davanın, 14.09.2005 tarihinde kesinleştiğini;  müvekillerine ait parselin, hem 435 parselle mükerrer olarak oluşturulduğunu, hem de bu yerin büyük bir kısmının Belediye tarafından mezarlık olarak kullanılmakta olduğunu;  mezarlık alanında kalan kısma yönelik, ilgili Döşemealtı belediyesinin "mezarlıklar devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerdir ve devletin olmalıdır" gerekçesi ile aleyhlerine Antalya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2012/111 sayılı dosyası ile dava açtığını, açılan bu davada, Tapularının iptali halinde tazminat istem haklarını saklı tuttuklarını; müvekkillerinin,  hatalı kadastro, ve hatalı mahkeme kararları nedeniyle tapulu mülklerinden olduklarını ve büyük bir maddi kayba uğradıklarını; tapu işlemlerinin, Kadastro tespit işlemlerinden başlayarak, birbirini takip eden işlemler olduğunu, tapu kütüğü oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan ve hatalı kadastro işlemlerinden kaynaklanan zararlardan Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu; . Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, BK 125.madde de yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresinde dava açılabileceğinin hüküm altına alındığını; müvekkillerine ait parselle mükerrer olarak oluşan kısmın tapusunun iptali istemiyle Antalya 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2003/574, K:2005/109 sayılı dosyası ile açılan davanın 14.09.2005 tarihinde kesinleştiğini, bu nedenle zamanaşımı süresi içerisinde iş bu davalarını ikame eteklerini; söz konusu taşınmazın çok değerli olduğunu, davalar nedeniyle müvekkillerinin bu yerden yararlanamadığını, şu haliyle de yararlanma imkanının kalmadığını ifade ederek;  keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu taşınmazın belirle­necek değerine yönelik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, uğranılan zarar karşılığı, 250.000-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 3.9.2013 tarihinde adli yargı yerinde Maliye Hazinesine karşı dava açmıştır.

ANTALYA 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 22.10.2014 gün ve E:2013/422, K:2014/521 sayı ile, dava ve cevap dilekçesinin özetine yer verdikten sonra;  davacıların,  muris M.Ş.dan kendilerine intikal eden 400 parsele ilişkin tapu kaydının davalı hazine görevlilerinin hatalı işlemi neticesinde iptal edildiğini, yok olduğunu, hazine çalışanlarının hizmet kusurunun buna sebep olduğunu, 250.000,00 TL tazminatın tahsilini talep ettikleri;  davacıların talebinin, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararlar nedeniyle tazminat talebini içeren tam yargı davası olduğu; bu tür davaların, idari yargılama usulü kanununda düzenlendiği, görevli mahkemelerin idare mahkemeleri olduğu, dolayısıyla, mahkemelerinin görevli olmadığının anlaşıldığı; görevin, kamu düzenine ilişkin olduğu mahkemece resen yargılamanın her aşamasında nazara alınabileceği gerekçesiyle;  davanın usulden reddine, adli yargının görevsiz olduğuna, idari yargının görevli olduğuna karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez aynı isteklerle, 22.1.2015 tarihinde idari yargı yerinde, yine Maliye Hazinesine karşı dava açmış; Antalya 2.İdare Mahkemesi, 3.2.2015 gün ve E:2015/98 sayı ile, Maliye Hazinesini hasım mevkiinden çıkartarak, husumetin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne yöneltilmesine karar vermiştir.

ANTALYA 2.İDARE MAHKEMESİ:15.4.2015 gün ve E:2015/98 sayı ile, “(…) Türk Medeni Kanunu"nun 1007. maddesinde; Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu; Devletin zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu edeceği; Devletin sorumluluğuna ilişkin davaların, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Antalya İli, Döşemealtı ilçesi Kırkgöz Yeniköy köyde bulunan taşınmaz malların 1956 yılında 5062 sayılı yasa hükümlerine göre tapulama çalışmalarına muhatap edildiği, tapulama çalışmaları sırasında dava konusu taşınmazın da aralarında bulunduğu bir kısım parsellere ilişkin yapılan sınırlandırma ve tespitlere karşı Antalya Tapulama Hakimliği nezdinde itiraz davasının açıldığı, Antalya Tapulama Hakimliği"nin 26.07.1977 tarih ve 1971/439 esas ve 1977/115 sayılı kararıyla 400 numaralı parselin O1 4 6 7 g 9 10 harf ve numaraları ile gösterilen kısımların davacıların miras bırakanı M. Ş. adına tesciline karar verildiği, söz konusu kararın kesinleşmesi üzerine de 400 parselin 8063 m2"lik kısmının 10.07.1991 tarih ve 6712 yevmiye numarası ile M. Ş. adına hükmen tescil edildiği, söz konusu parselin Belediye tarafından mezarlık olarak kullanıldığının tespitiyle birlikte davacılar- tarafından Antalya 7. Asliye Hukuk mahkemesi"nin 2011/351 E. sayılı dosyasında Belediyeye karşı kamulaştırmasız el atma davası açıldığı, dava görülürken 400 parselin 010 kısmının mükerrer olarak oluşturulduğu ve 435 sayılı parsel alanında kaldığı, 435 sayılı parselin malikleri tarafından Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi"nde açılan davada 29.04.2005 tarih ve 2003/574 E. 2005/109 K. sayılı karar ile söz konusu kısım yönünden tapunun iptaline karar verildiği ve kararın 14.09.2005 tarihinde kesinleştiği, sonrasında davacılar tarafından kadastro hatası nedeniyle gayrimenkullerini kaybettiklerinden bahisle Maliye Hâzinesine karşı Antalya Asliye Hukuk Mahkemesi"nde dava açıldığı, Mahkeme"nin 22.10.2014 tarih ve 2013/422 E. 2014/521 K. sayılı kararıyla davanın idarenin eylem ve işlemleri nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan tam yargı davası olduğundan bahisle görev yönünden reddedilmesi üzerine, ileri sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle görülmekte olan davanın Mahkememiz"de açıldığı anlaşılmaktadır.

Davaya konu somut olayda, uğranıldığı ileri sürülen zararın (tapulama işlemlerine karşı açılan dava sonucunda Mahkeme tarafından hatalı mükerreren tapu tesciline karar verilmesi sonucu oluştuğu görülmekte olup Mahkememizce Kadastro Mahkemelerindeki itiraz davalarının, kadastro tespiti işlemlerinin kesinleşmesinin son aşaması olarak değerlendirildiğinden, uyuşmazlığın kadastro tespit işlemlerinden kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır. Tapu işlemleri kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK.’nun 1007.maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.

Hal böyle olunca; Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararının oluştuğu ve kadastro işlemlerinden kaynaklanan bu sorumluluğun da TMK’nun 1007.maddesi kapsamında olması gerektiği, davacının bu zararın tazminini Devletten isteyebileceği, bu nedenle de görülmekte olan davanın adli yargıda bakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bununla birlikte, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve işleyişi Hakkında Kanun"un 19. maddesinin 1. fıkrasında; adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciinin, davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varması halinde, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği; aynı maddenin 5791 sayılı Yasayla değişik 2. fıkrasında ise, yargı merciinin, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyasını da temin ederek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyalarını Uyuşmazlık Mahkemesine göndereceği hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, 2247 sayılı Yasanın yukarıda aktarılan hükmü uyarınca, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenle, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi bir karar verinceye kadar davanın bekletilmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.10.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre,  İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen durumun aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; Başkanlık yazısıyla, adli yargı dava dosyasının Mahkemesinden istenildiği, her iki yargı yerinde aynı davalıya karşı dava açılmış ise de idare mahkemesince hasım değişikliğine gidildiği, bunun ise 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşuluna aykırılık oluşturmadığı ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların, tapuda Antalya, Döşemealtı, Kırkgöz /Yeni­köy mah. 400 parsel sayılı 8063 m2 yüzölçümlü tarla vasfındaki taşınmazlarının, hatalı kadastro ve mahkeme kararları nedeniyle mükerrer olarak kaydedilmesinden ötürü mülklerini kaybettiklerinden bahisle, uğranılan zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

3402 sayılı Kadastro Kanun"un 1. maddesinde;  Kanunun amacının, ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmak olarak belirtildiği görülmüş; Kanunun İkinci Bölümünde “Kadastro Çalışmaları”, Üçüncü Bölümünde “Sınırlandırma Ve Tespit İşleri”, Dördüncü Bölümünde “Mülkiyet Hakkının Tespitine İlişkin Esaslar” ile ilgili hususlara yer verilmiş; bu bölüm içinde yer alan, “Diğer kanun hükümlerinin uygulanacağı haller” başlıklı 23. maddesinde; “ Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmüne; “Uyuşmazlıkların Kadastro Mahkemesinde Çözümlenmesi” başlıklı Beşinci Bölümü içinde yer alan, “Adli kuruluş” başlıklı 24. maddesinde “ Genel mahkemelere ait olup da bu Kanunun uygulanması ile ilgili dava ve işlere belirlenen usul ve esaslara göre bakmak üzere her kadastro bölgesinde tek hakimli ve Asliye Mahkemesi sıfatını haiz yeter sayıda kadastro mahkemesi kurulur. Bu mahkeme hakimleri 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmüne; “Genel olarak görev” başlıklı 25.maddesinde, “Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir.

Kadastro mahkemesi, yalnız kadastro işlerine münhasır olmak üzere;

A) Velisi veya vasisi bulunmayan küçüklere ve kısıtlılara kayyım tayin eder. Bunların menfaatlerini korumak amacıyla Türk Medeni Kanununun hakimin iznini şart kıldığı hallerde bu izni verir.

B) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 465 ve bunu takip eden maddeleri gereğince adli yardım taleplerini inceleyerek kabul edebilir.

C) Tutanağı düzenlenen taşınmaz mallara ait ihtiyati tedbir kararı verebilir. Bu kararı hemen o yerin kadastro ve tapu sicil müdürlüklerine bildirir. Tedbir kararı alan taraf karar gününden itibaren usulün örgördüğü süre içinde kadastro mahkemesinde dava açmadığı takdirde tedbir kendiliğinden hükümsüz kalır.

Bu Kanunun 26 ve 40 ıncı madde hükümleri saklı kalmak üzere, kadastro tutanağının düzenlenmesi gününden ve tutanak sonradan tamamlanmış ve düzeltilmiş ise, o günden sonra doğan haklara dair istekler, taksim şuyuun giderilmesi veya muhdesata bağlı olarak taşınmaz malı iktisap, muhdesatın yıkılıp kaldırılması ve benzeri nitelikte olan ve mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin incelenmesi, kadastro mahkemesinin görevi dışındadır.” hükmüne; “Çeşitli Hükümler” başlığı altındaki Yedinci Bölümdeki “Hataların düzeltilmesi” başlıklı 41.maddesinde “ (Değişik birinci fıkra:22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.

(Değişik :22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir.

Bu maddenin uygulanmasında, 12 nci maddede belirtilen hak düşürücü süre aranmaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun, Tapu Sicili ile ilgili hususların gösterildiği bölüme ilişkin 997.maddesinde;Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.

Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur.

Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir.”;hükmü,  “Sorumluluk” başlıklı 1007.maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.  

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmü;   

Tescilin koşullarının gösterildiği 1013.maddesinde ise, “ Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır.

Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur.

Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.” hükmü yer almıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacılara mirasen intikal eden tapuda Antalya, Döşemealtı, Kırkgöz /Yeni­köy mahallesi,  3 cilt, 399 sayfada kayıtlı 8063 m2 yüzölçümlü tarla vasfındaki 400 parsel sayılı taşınmazın 435 parsel içerisinde mükerrer olarak oluşturulduğu, gerek kardastro tespitlerinde,  gerekse de bu hususun düzeltilmesi amacıyla açılan davalardaki uzun bir süreçte mükerrer tapulamanın fark edilmediği;  davacılar tarafından, mükerrer tapulamanın kadastro tespitine itirazlar sonucu açılan ve uzun yıllar süren davada anlaşılamadığını, gerek Belediyenin, gerek kadastro tespit görevlilerinin Mahkemeyi uyarmadığını, hatta dava sırasında alınan bilirkişi raporunda bile ortaya çıkmadığını iddia edildiği; hatalı kadastro ve mahkeme kararları nedeniyle taşınmazın mükerrer kaydından ötürü mülklerini kaybettiklerinden bahisle, uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davaya ilişkin olarak; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğün(6.Bölge Müdürlüğü) 13.3.2015 gün 74200162-641.04/143015 sayılı yazısında; Antalya İli Döşemealtı İlçesi Kırkgöz Yeniköy köyü biriminde bulunan taşınmaz malların 1956 yılında 5602 sayılı yasa hükümlerine göre tapulama çalışmalarına muhatap edildiği; tapulama çalışmaları sırasında 101, 205 ila 210, 212 ila 2109, 222, 386 ila 391, 394 ila 401, 404, 415, 417, 418, 421 ila 425, 427, 430 ila 435, 522, 592 ve 593 parsel numarası altında yapılan sınırlandırma ve tespitlere karşı Antalya Tapulama Hakimliği nezdinde itiraz davasının açıldığı;  Antalya Tapulama Halimliğinin 26.07.1977 tarih, 1971/439 esas ve 1977/115 karar sayılı kararıyla 400 numaralı parselin O 1, 4, 6, 7, 8, 9, 10 harf ve numaraları ile gösterilen kısımların M. Ş. adına, O harfi ile O, 2, 3, 11, 13 harf ve numaraları ile gösterilen kesimler hakkında umumi mahkemede dava açmakta muhtariyetine hüküm kurulduğu; söz konusu kararın kesinleşmesi üzerine de 400 numaralı parselin, 8063 m2 yüzölçümü ile M. Ş.adına 10.07.1991 tarih ve 6712 yevmiye numarası ile hükmen tescilinin sağlandığı; Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan tapu iptali davası sonucu adı geçen Mahkemenin 29.04.2005 tarih, 203/574 esas ve 2005/109 karar sayılı kararı ile 400 numaralı parselin 435 numaralı parsel kapsamında kalan O 10 harf ve numarasıyla tanımlanan 2000 m2 lik kesimin iptali yönünde hüküm kurulduğu; hükmün kesinleşmesi üzerine, 400 numaralı parselin yüzölçümünde 2000 m2’nin tenzili suretiyle 15.01.2013 tarih ve 369 yevmiye numarası ile infaz edildiği; Antalya İlinde oluşan merkez ilçe ve merkez ilçelere bağlı mahalle birimlerine göre yapılan aktarım çalışmaları sonucunda 400 numaralı parselin Döşemealtı İlçesi Bahçeyaka Mahallesi birimine ait tapu kütüğüne aynı parsel numarası ile 6063 m2 yüzölçümüyle aktarıldığı belirtilmiş; bakılan davaya ilişkin olarak adli yargı yerinde açılan davada, davalı Maliye Hazinesi tarafından verilen cevap dilekçesinde ise; Medeni Kanunun1007. maddesi ve devamındaki hükümlerden bahisle; devletin sorumluluğun ilk şartının, tapu ve kadastro görevlilerinin hataları nedeniyle tapu kayıtlarının yanlış tutulması ve bunun sonucunda gerçek veya tüzel kişilerin zarara uğraması olduğu, bu davaya konu olan uyuşmazlığın ise tamamen farklı bir hukuki sebebe dayandığı; çünkü,  davacılar adına Tapulama Hakimliğinin 1977/115 K. Sayılı dosyasına dayanılarak bir tapu tesis edilmiş olduğu, ancak daha sonra Antalya 7. Asliye 2005/109 K. Sayılı dosyasında, davacıların dayandığı mahkeme kararının kesinleşmediği halde sehven kesinleştirilerek tapuya gönderildiği, davacılar adına yapılan tescilin geçerli bir ilama dayanmadığı gerekçesiyle davacılar adına kayıtlı olan 400 parselin iptaline karar verilmiş olduğu ve bu kararın kesinleştiği;  burada, tapu ve kadastro görevlilerinin hatalı veya kusurlu bir işleminin bulunmadığı, Mahkeme kararlarını yorum yapmaksızın sicile işlemekle mükellef olan tapu görevlilerinin, kesinleşme şerhli Tapulama Mahkemesi kararını uygulayarak 400 parseli önce davacılar adına tescil ettiği, daha sonra da Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşmiş tapu iptal kararı gereğince bu parseli terkin etmiş olduğu; görüldüğü üzere uyuşmazlığın konusunun, kesinleşmediği halde kesinleşmiş gibi işlem gören bir mahkeme kararı nedeniyle doğan haksız bir iktisabın, başka bir mahkeme kararı ile iptal edilmesi olduğu; davacıların burada herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığı, tazminat talep ettikleri 400 parselin mülkiyetinin hiçbir zaman geçerli bir şekilde kendilerine geçmemiş olduğu,  çünkü geçerli bir tescilden söz etmek için, kesinleşmiş bir mahkeme kararının gerektiği, ancak dayanılan Tapulama Mahkemesi kararının sehven kesinleştirildiğinin, 7. Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla sabit bulunduğu; yani davacıların zaten 400 parselin mülkiyetini gerçek anlamda kazanamadıkları, bir mahkeme kararının sehven kesinleştirilmiş olmasının, maddi hukuk anlamında davacılar lehine bir hak doğurmayacağı ve geçersiz ilama dayanılarak yapılan tescilin, yolsuz tescil olduğu; bu durumda M.K. 1007. madde anlamında tapu kaydının yanlış tutulmasının söz konusu olmadığı, davacıların uğradığı bir zarardan da söz edilemeyeceği iade edilerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.

Yukarıda ilgili hükümleri yazılan 3402 sayılı Kadastro Kanununda, kadastro Mahkemelerinin görevleri, işlemlere karşı itiraz usulleri düzenlenmiş,  mülkiyet hakkının tespitine ilişkin hususlarda, ilgili bölümde hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş; yine kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalara ilişkin itirazların adli yargı teşkilatı içinde çözüme kavuşturulması amaçlanmış; buna karşılık Kanunda sorumluluk davalarına ilişkin yargı yolu gösterilmemiş;  nihayet,  bu Kanunun gönderme yaptığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007.maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu; Devletin, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu edeceği;  Devletin sorumluluğuna ilişkin davaların, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği hükmüne yer verilmiştir.

Görüldüğü üzere, açılan davada davacı taraf, hem hatalı kadastro işlemleri,  hem de hatalı mahkeme kararları nedeniyle oluşan durumdan ötürü zarara uğradığını iddia etmektedir. Her ne kadar olayda, kamu kurumunun kamu görevinin ifası sırasında bu görevden doğan bir zararın ve bu zararın tazmini söz konusu ise de; Kanunların öngördüğü bazı durumlarda kamu hizmetinin özelliği ve gerekleri gözetilerek yine Kanunlarla istisnalar getirilmiş ve Devlete bu gibi durumlarda da özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluk yüklenmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi de bu istisnalardan birini oluşturmaktadır.  Uyuşmazlık Mahkemesi"nin istikrar kazanmış içtihatlarında da; -aynı nitelikte hükmün yer aldığı ve yürürlükten kaldırılan-   743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 917. maddenin istisna maddesi olduğuna değinilerek, tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan Devletin özel hukuk ilkeleriyle sorumlu olduğu belirtilmiştir.

Buna göre; davacılar tarafından, kendilerine mirasen intikal eden taşınmazın mükerrer kaydedilmesi nedeniyle ellerinden çıkmasının, kadastro işlemlerinin hatalı yapılması ve hatalı mahkeme kararlarından kaynaklandığının iddia edildiği ve açılan davanın bununla ilişkilendirildiği gözetildiğinde, davanın görüm ve çözümünün, Kadastro Kanunu ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre adli yargının görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan bu nedenlerle Antalya 2. İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile Antalya 4.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 2.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Antalya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.10.2014 gün ve E:2013/422, K:2014/521 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.10.2015  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

Hemen Ara