Danıştay 3. Daire 2021/2248 Esas 2022/2908 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
3. Daire
Esas No: 2021/2248
Karar No: 2022/2908
Karar Tarihi: 13.06.2022

Danıştay 3. Daire 2021/2248 Esas 2022/2908 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 3. Daire Başkanlığı         2021/2248 E.  ,  2022/2908 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ÜÇÜNCÜ DAİRE
    Esas No : 2021/2248
    Karar No : 2022/2908

    DAVACI : ...Danışmanlık Mümessillik Turizm Dış Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi
    VEKİLİ : Av. …

    DAVALILAR : 1-...Bakanlığı/...
    VEKİLLERİ : Av . ...

    2- ...Vergi Dairesi Başkanlığı/...
    (...Vergi Dairesi Müdürlüğü)
    VEKİLİ : Av. ...

    DAVANIN KONUSU : Davacı tarafından, Kasım 2019 dönemi için ihtirazi kayıtla verilen turizm payı beyannamesi üzerine tahakkuk edip ödediği turizm payının iadesine hükmedilmesi ve 1 sıra nolu Turizm Payı Beyannamesi Genel Tebliğinin 3. maddesinin 1. fıkrasının "ı", "j" ve "m" bentleri, 4. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile turizm payının hesaplanması usulüne dair örneklere yönelik kısımlarının iptali istemine ilişkindir.
    DAVACININ İDDİALARI :
    7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun ile kurulan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı'nın en önemli gelir kaynağının turizm sektör temsilcilerinin turizm faaliyetinden elde ettikleri gelir üzerinden alınan turizm payı olduğu, 1 sıra nolu Turizm Payı Beyannamesi Genel Tebliğinin yürürlüğe girmesinden sonra, Anayasa'nın vergilendirme ilkelerine aykırılık teşkil ettiğinden iptal edilmesi gerektiği ihtirazi kaydıyla verilen Kasım 2019 turizm payı beyannamesi üzerine tahakkuk eden turizm payının ödendiği, turizm payı düzenlemesinin mali güce göre vergilendirme ve sosyal hukuk devleti ilkelerine aykırı düştüğü, turizm payının müesseselerin kar ya da zarar durumlarının gözetilmeden net satış ve kira gelirlerinin üzerinden alındığı, aynı sektörde faaliyet gösteren işletme ve tesislerin gayri safi hasılatı oluşturan girdileri ile harcamalarını etkileyen faaliyetleri arasında büyük farklılıklar bulunmamasına rağmen on kata kadar farklı tutarda pay ödeme yükümlülüğü öngörülmesinin butik çaplı işletmeler ile dünya çapında faaliyet gösteren global şirketlerle aynı oranda vergi ödenmesinin eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği, turizm payı oranları belirlenirken gelir düzeyine bakılmaksızın yüzeysel oranlamaların dikkate alınmasının vergide adaletsizliğe yol açtığı, bakanlık belgeli tesisler ve işletmeler için mükellefiyet tesis edilirken belediyeden belge alan işletmelerin muaf tutulmasının hukuka aykırılık oluşturduğu, örneklerden yola çıkarak kesinlik ve açıklık barındırmayan şekilde vergilendirmenin belirlilik ilkesine uygun olmadığı ileri sürülmektedir.
    DAVALI ...BAKANLIĞI'NIN SAVUNMASI : 7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun'un 6. maddesinin verdiği yetkiye istinaden Turizm Payı Beyannamesi Genel Tebliği ile turizm payının beyanı, tahsili, ret ve iadesi ile turizm payı beyannamesinin elektronik ortamda gönderilmesine ilişkin usul ve esasların Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınarak belirlendiği, düzenlemeler yapıldığı, kimlerin turizm payı beyan etmesi gerektiği, hangi işletmelerin kapsam dışı tutulacağı, turizm payının hesaplanması hususunda Kültür ve Turizm Bakanlığının yetkili olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
    DAVALI ... VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI'NIN SAVUNMASI :Dava konusu işlemin dayanağı kanun olduğundan davanın idari işlemin iptaline ilişkin kısmının görev yönünden reddedilerek dosyanın görevli ve yetkili vergi mahkemesine gönderilmesi gerektiği, kanuna uygun olan tebliğde yapılan düzenlemelerle "net satışlar" kapsamını daraltan ya da genişleten ifadelere yer verilmediği, Tebliğde yer alan örneklerin turizm payı ödeyecek farklı mükellef grupları için hazırlıklı olmak, yol gösterici olarak kanunları yorumlamak, yorum birliğini sağlamak için verginin yasallığı ve düzenli idare ilkesinin gereği verildiği, ödenen turizm paylarının kurumlar vergisi ve gelir vergisi mükellefleri tarafından matraha esas kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınarak vergi yükünün azaltıldığı, ülke turizminin tanıtımı için harcanan turizm payının başka bir amaç için de kullanılamayacağı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...DÜŞÜNCESİ :Dava dilekçesinin reddi gerektiği düşünülmektedir.
    DANIŞTAY SAVCISI ... DÜŞÜNCESİ : Uyuşmazlık, davacı şirket tarafından Kasım 2019 dönemi için ihtirazi kayıtla verilen turizm payı beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen ve ödenen turizm payının iadesi ve tahakkukun dayanağı olan; T.C Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca 02/11/2019 tarihli ve 30936 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Turizm Payı Beyannamesi Genel Tebliğinin 3. maddesinin birinci fıkrasının "ı", "j" ve "m" bentleri, 4. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile turizm payının hesaplanması usulüne dair örneklere ilişkin kısımlarının iptali istemine ilişkindir.
    7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanunun 1. maddesi uyarınca; Türkiye’nin turizm hedeflerine ulaşmasını teminen; turizm imkân ve fırsatlarının dünyada tanıtılmasına, turizm potansiyelinin tüm yönleri ile değerlendirilerek ülke ekonomisine kazandırılmasına, turizm yatırımlarının, turizmin ülke ekonomisindeki payının ve turizm sektörünün hizmet kalitesinin artırılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak, destek ve kaynak sağlamak amacıyla Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulmuş; Kanunun 5. maddesinde Ajansın gelirleri sıralanmış ve bu gelirlerin hangi suretle kullanılacağı öngörülmüş; maddenin 1. fıkrasının "b" işaretli bendinde, 6. maddeye göre alınacak turizm payları bu gelirler arasında gösterilmiş; Kanunun 6. maddesinde, Ajansın kuruluş amaçlarının gerçekleştirilmesi ve faaliyetin finansmanında kullanılmak üzere madde bentlerinde yazılı ticari işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden Kanunda belirlenen oranda turizm payı alınacağı kurala bağlanmış, maddenin 3. ve 4. bentlerinde; turizm payının beyan, tarh, tahakkuk ve tahsili ile red ve iadesi ile muhasebeleştirilmesi usulüne ve esaslarına ilişkin kurallara yer verilmiş, 6. bendinde ise; turizm beyannamelerine ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınarak Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
    7183 sayılı Kanun ile verilen yetkiye dayanılarak Yasa gereğince alınacak turizm payının beyanı ve tahsiline ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca yayımlanan Turizm Payı Beyannamesi Genel Tebliğinin, davaya konu yapılan 3. maddesinin 1. fıkrasının "ı" işaretli bendinde, konaklama tesisleri; "j" işaretli bendinde, net satışlar; "m" işaretli bendinde ise turizm payı tanımlanmış, 4. maddesinin 1. fıkrasında, 7183 sayılı Kanunun 6. maddesinde belirtilen ticari işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin, Kanunun aynı maddesinde belirtilen oranlarda hesaplanan turizm payını Turizm Payı Beyannamesi ile beyan etmekle mükellef olduğu; 2. fıkrasında ise turizm payının maddede sayılı işletme ve oranlar esas alınarak işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden alınacağı öngörülmüştür.
    Anayasanın 125.maddesinin birinci fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu kurala bağlanmış iken, 07/05/2010 tarih ve 5982 sayılı Kanunun 11. maddesi ile değişik dördüncü fıkrasında; yargı yetkisinin, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağı; yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Maddedeki bu sınırlama, kamu idarelerine tanınan yetki uyarınca yürürlüğe konulan düzenlemelere karşı açılacak davalarda, öncelikle yasada belirlenen sınırların aşılıp aşılmadığının, belirlenen sınırlar dahilinde kullanılan yetkinin de, yine Anayasanın 73. maddesinde ifade edilen ''verginin yasallığı'' ilkesi ile aynı maddenin birinci fıkrasında, "herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür" biçiminde ifade edilen "vergilendirmede eşitlik" ilkesine ve 10. maddesinde açıklanan "yasa önünde eşitlik" ilkesine uygunluğu yönünden yargısal denetime tabi tutulmasını öngörmüştür. Anılan 125. madde hükmü ile öngörülen amaç, bu ilkeler dışında ve/veya bu ilkelerle bağdaşmayacak ölçütlerle yapılacak yargısal denetimin, idarenin takdir yetkisinin, hiç veya gereği gibi kullanılamaması gibi Hukuk Devletinde istenmeyen bir sonucun doğmasına neden olmasının önüne geçilmesidir.
    Davaya konu yapılan düzenlemelerde, 7183 sayılı Kanunda Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından teşvik edilmesi öngörülen turizm türlerinde faaliyet gösteren konaklama tesislerinin, turizm payı ödeme yükümlülüğü bulunanlarla ilgili olarak turizm payının hesaplanmasında esas alınacak net satışların ve tarh, tahakkuk, beyan ve tahsiline ilişkin usul ve esasları Kanunla belirlenen turizm payının tanımı yapılmış, yasal düzenleme ile belirlenen işletmeler ve bu işletmeler için uygulanacak oranlar gösterilmiş, turizm payının hesaplanıp beyan edilmesi biçimi örneklendirilmiştir. İdari yargı yerlerinin denetim yetkisi, kanunların idari makamlara bıraktığı yetkilerin kullanılmasının hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesi ile sınırlı olup, Kanunda yer verilen ibarelerin tanımlanması, yine Kanunda sayılan işletme ve oranların aynı biçimde esas alınıp maddeleştirilmesi ve Kanunda alınması kurala bağlanan turizm payının hesaplanması ve beyanına dair açıklama yapılmasında örneklendirme yolu dahil hangi yöntemin uygulanacağının denetiminin yapılmasının Anayasanın 125. maddesi ile bağdaşmayacağı açık olup, T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığınca yayımlanan düzenleme hükümleriyle, Yasa ile verilen yetkinin aşıldığından da söz edilemeyeceğinden, iptal istemine konu yapılan düzenlemelerde mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
    Bu itibarla davacı şirketten Kasım 2019 dönemi için tahsil edilen turizm payında da hukuka aykırılık görülmemiştir.
    Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.


    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesi'nce Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve davacı tarafından ileri sürülen Anayasaya aykırılık iddiası ciddi bulunmayarak dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
    Dava konusu 1 Sıra Nolu Turizm Payı Beyannamesi Genel Tebliği, 7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanunun 6. maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
    Bakılan dava, ihtirazi kayıtla verilen turizm payı beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen ve ödenen turizm payının iadesi ve tahakkukun dayanağı olan; T.C Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca 02/11/2019 tarihli ve 30936 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Turizm Payı Beyannamesi Genel Tebliğinin 3. maddesinin 1. fıkrasının "ı", "j" ve "m" bentleri, 4. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında yer alan konaklama tesisleri,net satış ve turizm payı, turizm payı mükellefi ve oranları tanımları ile turizm payının hesaplanması usulüne dair örneklere ilişkin kısımlarının hukuka aykırı olduğu iddialarıyla açılmıştır.
    İNCELEME VE GEREKÇE :
    USUL YÖNÜNDEN:
    Uygulama işlemi ile düzenleyici işlemin iptali isteminin birlikte ve aynı dava dilekçesinde dava konusu edilmesinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 5. maddesine aykırılık teşkil etmeyeceğine oyçokluğuyla karar verilmiştir.
    ESAS YÖNÜNDEN:
    Anayasanın 2. maddesinde, hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı tutum ve davranışlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet olarak tanımlanmıştır.
    Anayasanın 73. maddesinde yer verilen "Vergilerin Kanuniliği" ilkesi ile de vergilerin; Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümlülüklerin ancak kanunla konulabileceği, dolayısıyla vergilere ilişkin düzenlemelerin gerek şekli ve gerek maddi anlamda kanunla yapılmasının zorunlu olduğu, dolayısıyla idarenin keyfi ve takdiri uygulamaları önlenerek bireyin hak ve özgürlüklerinin korunmasının sağlanması amaçlanmıştır.
    Devletin vergilendirme yetkisi kanunilik, mali güç, genellik, eşitlik, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ve sosyal ve hukuk devleti ilkesi, hukuki güvenlik ilkesiyle sınırlandırılmıştır. Vergide kanunilik ilkesi gereğince, vergilendirmede vergiyi doğuran olayın, vergi yükümlüsünün, sorumlusunun, konusunun, matrahının, oranının, yukarı ve aşağı sınırlarının, vadesinin, tahsile ilişkin usul ve esasların, indirim, mahsup/iade, muafiyet ve istisna gibi belli başlı unsurların vergiye dayalı yükümlülüklerin ihlali halinde uygulanacak ceza ve müeyyidelerin açık ve net bir şekilde yasayla düzenlenmesi, yasaların uygulamasında doğabilecek tereddütlerin giderilmesi hususunda da kanunla çizilen çerçeveye uygun açıklayıcı ve yol gösterici alt düzenleyici işlemlerin oluşturulması, keyfiyeti önleyecektir.
    7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanunun Amaç ve Kapsam başlıklı 1. maddesinde, Türkiye’nin turizm hedeflerine ulaşmasını teminen; turizm imkân ve fırsatlarının dünyada tanıtılmasına, turizm potansiyelinin tüm yönleri ile değerlendirilerek ülke ekonomisine kazandırılmasına, turizm yatırımlarının, turizmin ülke ekonomisindeki payının ve turizm sektörünün hizmet kalitesinin artırılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak, destek ve kaynak sağlamak amacıyla Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının kurulduğu, yönetimi, denetimi, gelirleri ve faaliyetlerine ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla kurulduğu, 5. maddenin 1. fıkrasının b bendinde turizm payının ajansın gelirleri arasında sıralandığı, 6. maddesinde,ajansın kuruluş amaçlarının gerçekleştirilmesi ve faaliyetin finansmanında kullanılmak üzere madde bentlerinde yazılı ticari işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden Kanunda belirlenen oranda turizm payı alınacağı kuralı getirilmiştir.
    Turizm payının 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa göre vergi mükellefinin tabi olduğu vergilendirme dönemini takip eden ayın yirmi dördüncü günü sonuna kadar ilgililerin gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olduğu vergi dairesine, gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayanlar tarafından ise Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenecek vergi dairesine beyan edilerek aynı ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar ödeneceği, Vergi dairesi tarafından turizm payının beyan, tarh, tahakkuk ve tahsili ile red ve iadesinde; 04/01/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanacağı, tahsil edilen turizm payının yüzde beşi, genel bütçe geliri olarak ayrıldıktan sonra kalan kısmı emanet hesabına alınacağı ve en geç takip eden ayın yirminci günü Ajansın banka hesabına aktarılacağı öngörülmüştür.
    Ödenen turizm payının, kurumlar vergisi ve gelir vergisi mükellefleri tarafından matraha esas kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınacağı, hukuki ihtilafların çözümünde vergi mahkemeleri yetkili olduğu, turizm payına ilişkin beyannamelerin verilme sürelerini, kapsama girenlerin turizm türleri, vergi veya mükellefiyet türleri itibarıyla ayrı ayrı veya birlikte aylık veya üç aylık dönemler hâlinde tespit etmeye, beyannamelerin; şekil, içerik ve eklerini belirlemeye, elektronik ortamda gönderilmesine zorunluluk getirmeye, yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususunda izin vermeye, bu kişileri aracı kılmaya veya zorunlu tutmaya ve uygulamaya, 01/06/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu kapsamında kalan meslek mensuplarına onaylatılmasına veya imzalatılmasına ilişkin usul ve esaslar ile turizm payının beyan ve ödeme sürelerini kanuni süresinden itibaren bir ayı geçmeyecek şekilde yeniden belirlemeye, Bakanlığın görüşü alınarak Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
    Ülkenin turizm imkân ve fırsatlarının dünyada tanıtılmasına, turizm potansiyelinin tüm yönleri ile değerlendirilerek ülke ekonomisine kazandırılmasına, turizm yatırımlarının, turizmin ülke ekonomisindeki payının ve turizm sektörünün hizmet kalitesinin artırılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak, destek ve kaynak sağlamak amacıyla kurulan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının gelirleri arasında sıralanan ve 7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanunun 6. maddesine göre alınacak turizm payına ilişkin turizm beyannamelerine ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınarak Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
    1 Sıra Nolu Turizm Payı Beyannamesi Genel Tebliğiyle, bileşik tesisler ile konaklama tesisleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan belgeli yeme-içme ve eğlence tesisleri, deniz turizmi tesisleri ile Bakanlıktan belgeli deniz turizmi araçları, seyahat acentaları, havayolu işletmeleri, havalimanı ve terminal işletmelerinin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden turizm payı alınması, kış, termal, sağlık, kırsal ve nitelikli spor turizmi gibi Bakanlık tarafından teşvik edilmesi uygun görülen turizm türlerinde faaliyet gösteren tesisler için bu oranların yüzde elli indirimli olarak uygulanması düzenlenmiştir.
    Sözü edilen düzenleyici işlemde, yukarıda sayılan turizm ve eğlence kollarında faaliyet gösteren ve mali yükümlülüğün mükellefi olan işletmelerin bu alanda yürüttükleri faaliyetten elde ettikleri net satış ve kira gelirleri üzerinden matrah tespit edildiği, mali yükümlülük açısından mükellefiyet, konu, matrah ve oran, indirim ve istisna halleri, beyan döneminin açıkça düzenlendiği, turizm payının her mükellefin kendi ticari hacmi üzerinden kanunda belirlenen oranlarda alındığı ve işletmelerin her bir faaliyet alanı için ticari hacmi üzerinden farklı olarak belirlenen oranların örneklendirme yoluyla gösterildiği anlaşılmıştır.
    Bu durumda, Anayasanın vergilendirme ile ilgili ilkeleri ve kanundaki düzenlemeler uyarınca idareye verilen hak ve yetki kapsamında uyulması gereken usul ve esasların belirlenmesine ilişkin olarak yapılan, kanunda belirtilen hukuki durumları açıklayan ve kanuna uygun olarak düzenlenen Tebliğin davaya konu edilen kısımlarında ve ihtirazi kayıtla verilen turizm payı beyannamesi üzerine tahakkuk edip ödenen turizm payında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. DAVANIN REDDİNE,
    2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ...TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
    3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ...TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
    4. Davacıdan ...TL maktu karar harcı alınmasına,
    5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
    6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz gün içerisinde Danıştay Vergi Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 13/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.


    (X)-KARŞI OY :
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinin 4. fıkrasında; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı ancak, bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri; 5. maddesinin 1. fıkrasında ise aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunması halinde birden fazla idari işlemin bir dilekçe ile idari davaya konu edilebileceği belirtildikten sonra, 14. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendinde, dilekçelerin 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönünden inceleneceği; 15. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde de 14. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendinde yazılı halde; 3 ve 5. maddelere uygun şekilde düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak suretiyle otuz gün içinde dava açılmak üzere dilekçenin reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
    İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinin yukarıda açıklanan 4. fıkrasında, ilgililerin düzenleyici işlemle uygulama işleminin her ikisi aleyhine birden dava açabileceğinin söylenmiş olması; her iki işleme karşı aynı dilekçeyle ve aynı idari yargı yerinde dava açılabileceği anlamında değildir. Aynı dilekçe ile dava açılabilecek haller, anılan Kanun'un 5. maddesinin 1. fıkrasında gösterilmiş olup; buna göre, birden fazla işleme karşı aynı dilekçe ile dava açılabilmesi, ancak bu koşullar ile İdari Yargılama Hukukunun gerektirdiği diğer koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde olanaklıdır. Sözü edilen fıkrada yer alan düzenlemenin amacı da; aynı yargı yerinin görevine giren ve çözümleri ayrı emek gerektirmeyen idari uyuşmazlıkların aynı dava içerisinde görülmeleri sağlanarak, gereksiz zaman israfı ile masrafın önlenmesi ve farklı kararların verilebilmesi riskinin ortadan kaldırılmasıdır. Aralarında maddede aranan biçimde bağlılık ya da ilişki bulunsa bile, birden fazla idari işlemin aynı dilekçeyle idari davaya konu edilebilmesi için; bu durumun, kamu düzeni için öngörülen usul ve görev kurallarını ve bu kurallarla korunan ve Anayasanın 37. maddesinde öngörülen "kanuni hakim ilkesi"ni ihlal ediyor olmaması da gereklidir. Bir başka anlatımla, Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak görevine giren davaya konu edilebilecek nitelikteki bir işlemle, idare veya vergi mahkemelerinin görevine giren davalara konu olması gereken bir işlem, aynı dilekçe ile idari davaya konu edilemez. Örneğin; düzenleyici işleme karşı Danıştayda altmış gün içerisinde açılabilecek davada, dava açma süresi yedi gün olan ödeme emrinin veya dava açma süresi otuz gün olan tarh işleminin de aynı dilekçede dava konusu edilebilmesine, böyle bir durumun, kamu düzeniyle ilgili olan görev kuralını zorunlu kılan "kanuni hakim ilkesi"ni ihlal edici sonuçları nedeniyle izin verilemez.
    Öte yandan, 18/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile ülkemizde "İSTİNAF" kanun yolu uygulanmaya başlamış ve üçlü bir yargılama sistemi oluşmuş olup bireysel işlem ile düzenleyici işlemin aynı dilekçe ile dava konusu edilmesi halinin kabul edilmesinin görevli yargı yeri ile kanun yolu başvurusunun yapılacağı yargı yerleri arasında karışıklığa yol açacağı da kuşkusuzdur.

    Bu bakımdan, 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 24. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayın görevine giren 1 Seri No'lu Turizm Payı Beyanname Genel Tebliğinin iptali ile 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un 6. maddesi uyarınca vergi mahkemelerinin görevine giren ihtirazi kayıtla verilen turizm payı beyannamesi üzerinden Kasım 2019 dönemi için tahakkuk ettirilen turizm payının bu hususa ilişkin kısmının kaldırılması istemiyle aynı dilekçe ile Danıştay'da idari dava açılmasına olanak bulunmamaktadır.
    Bu nedenle, dava dilekçesinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 5. maddesine aykırı düzenlendiği sonucuna varılmış olup, dilekçenin reddine karar verilmesi gerektiği oyuyla Karara usul yönünden katılmıyorum.



    Hemen Ara