Esas No: 2015/22
Karar No: 2015/34
Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümü 2015/22 Esas 2015/34 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 22 KARAR NO : 2015 / 34 KARAR TR : 30.11.2015
|
ÖZET: Suç tarihinde asker kişi olan sanık hakkında “kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçu” nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kararın dayanağını oluşturan mahkû-miyet hükmü, hükmün açıklanması ile huku-ken varlık kazanacağından ve ancak bundan sonra sanık hakkında kesin bir hükmün sonuçlarını doğurabilir hale geleceğinden, açıklanmasına, sanığın işlediği ileri sürülen suç nedeniyle yargılanmasının ait olduğu görevli yargı yerince karar verilmesi, ilk karar askeri yargı yerince verilmekle beraber, Anayasa ve yasalarda yapılan düzenlemeler sonrasında “askeri mahallerde” işlenen suçlar askeri yargının görevi dışına çıkarıldığından, 353 sayılı Yasa’nın 9. maddesi uyarınca davanın ADLİ YARGI yerinde görülmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı :K.H.
Sanık :Y.K.
OLAY : Saray İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde görevli sanık J.Er Y.K."in, 21.1.2008 günü, kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu işlediği ileri sürülerek, eylemine uyan Türk Ceza Kanunu"nun 191/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle 5. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 21.2.2008 gün ve E:2008/179, K:2008/127 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılması üzerine, 5. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 15.4.2008 gün ve E:2008/510, K:2008/275 sayılı kararı ile, sanığın 21.1.2008 tarihinde kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu işlediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 191/1. maddesi uyarınca bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun"un 62. maddesi uyarınca sanığın yargılama sürecindeki davranışları göz önüne alınarak cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca geri bırakılmasına, sanığın beş yıl süre ile denetim süresine tabi tutulmasına, denetim süresi içerisinde her hangi bir yükümlülük belirlenmesine veya tedbir uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verilmiş, verilen karar itiraz edilmeden 2.5.2008 günü kesinleşmiştir.
Sanık hakkında, 6.6.2009 günü kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçu nedeniyle Adana 4. Sulh Ceza Mahkemesi"ne açılan kamu davasında, Mahkemece 25.11.2011 gün ve E:2011/1458, K:2011/2520 sayılı karar ile, sanığın Türk Ceza Kanunu"nun 191/1. maddesi uyarınca bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun"un 62. maddesi uyarınca cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun"un 50/1-a maddesi uyarınca cezasının takdiren 300 gün karşılığı adli para cezasına çevrilmesine, sonuçta sanığın beher günü 20 TL den hesaplanarak, 300 gün karşılığı 6.000,00 TL. adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, verilen karar temyiz edilmeden 27.12.2011 tarihinde kesinleşmiştir.
5. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi"nce 24.5.2013 gün ve .....-2008/510 sayılı yazı ile Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığından sanığa ait sabıka kaydının gönderilmesi istenmiş, 29.5.2013 günü dosya ele alınarak, Mahkemenin 2013/754 sayılı esasına kaydedilmiş ve Mahkemenin 15.4.2008 gün ve E:2008/510, K:2008/275 sayılı kararı ile verilen hükmün açıklanıp açıklanmayacağı hususunda karar verilmek üzere duruşma açılmasına karar verilmiştir.
5. KOLORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 3.7.2014 gün ve E:2013/754, K:2014/677 sayı ile, sanığın 21.1.2008 tarihinde kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde bulun-durmak suçunu işlediği sabit olduğundan neticeten on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, aynı maddenin sekizinci fıkrası uyarınca beş yıl süre ile denetim süresi belirlendiği, maddenin 10 ve 11. fıkraları uyarınca denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmediği takdirde, açıklanması geri bırakılan karar ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verileceğinin, aksi takdirde mahkemece hükmün açıklanacağının sanığa ihtarına karar verildiği, bu kararın 2.5.2008 tarihinde kesinleştiği, sanığın Adana 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 25.11.2011 gün ve E:2011/1458, K:2011/2520 sayılı kararı ile, 6.6.2009 tarihinde kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan neticeten 6.000 TL adli para cezasına mahkum olduğu, bu kararın kesinleştiğinin bildirildiği ve sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması ile ilgili olarak duruşma açıldığı açıklanarak, sanığın işlediği kabul edilen kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunun Türk Ceza Kanunu"nda yer aldığı, Anayasanın 145. maddesinde yer alan ve askeri yargının görev alanını düzenleyen maddede yapılan değişiklikle askeri mahalde işlenme kavramının askeri yargının görev sahasından çıkarıldığı, bu bağlamda, asker kişiye karşı işlenmemiş, askerlik hizmet ve vazifesi ile bir bağlantısı bulunmayan, kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan, sanık hakkındaki hükmün açıklanıp açıklanmayacağı ile ilgili karar verme görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine, dava dosyası Saray Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
SARAY(TEKİRDAĞ) ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 23.2.2015 gün ve E:2014/476, K:2015/112 sayıyla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca verilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükümlerin, aynı maddenin 11. fıkrası uyarınca denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmiş olması halinde açıklanması söz konusu olduğunda, hükmü veren mahkemenin yapacağı işin, (hükümde değişiklik yapmaksızın, hükmün yanlış olduğu, Mahkemenin görevsiz olduğu gibi durumlar da dahil olmak üzere) açıklanması geri bırakılan hükmü açıklamaktan ibaret olduğu, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması yönünde bir ihbar alan Mahkemenin teknik anlamda (suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı vs.) bir yargılama yapmadığı, yeniden ele alınan davada sanığın sübuta ilişkin bir savunmasının alınmadığı, yalnızca hükmün açıklanma koşullarının oluşup oluşmadığıyla sınırlı olmak üzere beyanlarının alındığı, Askeri Mahkemenin vermiş olduğu hükmün açıklanmasının geri bırakılması mahiyetindeki ilk hüküm incelendiğinde sanığa her hangi bir yükümlülük yüklenmediği, dosyanın ele alınma sebebinin sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi olduğunun anlaşıldığı, ayrı yargı koluna tabi bir Mahkemenin açıklanmasını geri bıraktığı hükmü bir başka yargı koluna tabi Mahkemenin açıklamasının Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinin on birinci fıkrası düzenlemesi karşısında yasal olmayacağı açıklanarak, görevin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, aynı Mahkemece, Mahkememize gönderilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Şuayip ŞEN, Kenan YUMUŞAK, Osman ATALAY, Yusuf Tamer ÇETİN, Mehmet AVCIOĞLU ve Sevilay TEMİZYÜREK BATIR’ın katılımlarıyla yapılan 30.11.2015 günlü toplantısında;
I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun"da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa"nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un adli yargı, Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Ahmet Mithat ACAR’ın, davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dosyanın incelenmesinden, sanık Y.K. hakkında, 5. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 15.4.2008 gün ve E:2008/510, K:2008/275 sayılı kararı ile, kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu işlediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 191/1. maddesi uyarınca sonuçta on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca geri bırakılmasına ve sanığın beş yıl süre ile denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, verilen kararın itiraz edilmeden 2.5.2008 günü kesinleştiği, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlediğinin anlaşılması üzerine hükmün açıklanıp açıklanmayacağı hususunda karar verilmek üzere dosyanın ele alındığı anlaşılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlığı altında düzenlenen 231. maddesinde;
“(1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
(5) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
(6) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/7 md.) Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
(7) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/6/2014-6545/72 md.) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
(9) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
(10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
(11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.
(12) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
(13) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
(14) (Değişik: 23/1/2008 – 5728/562 md.) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.” denilmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinde yapılan değişiklikle, maddeye eklenen on fıkra ile düzenlenmiş, başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu kurum, 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.1.2008 gün ve 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, böylece başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu kurum, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere tüm suçları kapsayacak şekle dönüştürülmüştür.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 6.4.2010 gün ve E:2010/76, K: 2010/77 sayılı kararında, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, esas itibariyle bünyesinde iki karar barındıran bir kurum olduğu, ilk kararın teknik anlamda hüküm sayılan ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci kararın ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı olduğu ve bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliğinin, varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamaması olduğu belirtilmiştir.
5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin on ikinci fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı başvurulabilecek kanun yolunun “itiraz” olduğu açıkça düzenlenmiş, yukarıda bahsedilen kararda, itiraz merciince yapılacak incelemenin 231. maddenin 5-14. fıkralarındaki koşulların dikkate alınarak, suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak yapılması, hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkların 231. maddenin uygulanma koşullarını değiştirmediği sürece itiraz merciince denetime konu edilmemesi gerektiği, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği hükmün ise, bilahare davanın düşmesi kararı verildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde varlık kazanacağından ve ancak bu halde 5271 sayılı Kanun"un 223. maddesi uyarınca temyiz edilebilme olanağına kavuşabileceğinden, bu aşamadan önce henüz hukuken varlık kazanmamış bulunan bu hükmün temyiz merciince denetlenebilme olanağının bulunmadığı da açıkça belirtilmiştir.
Bu durumda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmü, ancak hükmün açıklanması, düşme kararının verilmesi veya yeni bir mahkûmiyet hükmünün tesisinden sonra temyiz incelemesine konu olabilecektir. Daha açık bir ifade ile, sayılan bu üç olasılıktan birinin gerçekleşmesi halinde hüküm hukuken varlık kazanacağından, ancak bu aşamada temyiz edilebilir hale gelecek ve temyiz edilmesi halinde, temyiz incelemesi yapılarak kararın esasına ilişkin bir denetleme yapılabilecek ve hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıklar denetlenebilecek, bu şekilde devam eden yargılama sırasında yapılan temyiz incelemesinin sonucuna göre yeni hükümler kurulabilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 5.5.2015 gün ve E:2013/595, K: 2015/145 sayılı bir başka kararında da; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf yapılmak suretiyle kurulan hüküm nedeniyle, “5271 sayılı CMK"nun 230 ve 232. maddeleri uyarınca hüküm fıkrasında; “223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, tayin olunan ceza miktarının ve kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığının” hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, öncelikle denetime imkan verecek şekilde, diğer taraftan kesinleştiğinde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte bir hüküm kurulmalıdır. Bu nedenle yerel mahkemece 5271 sayılı CMK"nun 232/6. maddesi uyarınca denetime imkan verecek ve kesinleştiğinde bir başka kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir karar verilmeyip, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf yapılması usul ve kanuna aykırıdır.” denilerek hükmün denetime imkan verecek ve kesinleştiğinde bir başka kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 25.1.2012 gün ve 28184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3.11.2011 gün ve E:2010/1, K:2011/149 sayılı kararında da, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında, yapılan yargılama sonunda eylemin suç ve sanığın suçlu olduğu tespitinin yapıldığı ve bir mahkûmiyet hükmünün kurulduğu ancak mahkûmiyet hükmü mevcut olmakla birlikte sanığın kabulüyle sanık ile ceza arasındaki bağlantının belirli şartlarla kesildiği ve açıklanmasının askıya alındığı, geri bıra-kıldığının açıklandığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının sanık hakkında hukuki sonuç doğuran kesin hüküm niteliğinde olmadığı, deneme süresi sonunda verilecek düşme kararı veya geri bırakma koşullarına uyulmaması halinde verilecek karar hakkında esas hükümle birlikte temyiz denetiminin olanaklı bulunduğu belirlenmiştir.
Anayasanın “askeri yargı”yı düzenleyen 145. maddesinde asker kişilerin “askeri mahallerde” işledikleri suçlara bakmanın askeri mahkemelerin görevinde olduğu belirtilmişken; 12.9.2010 tari-hinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilip, 23.9.2010 gün ve 27708 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Yasa’nın 15. maddesi ile yapılan değişiklik ile maddenin birinci fıkrasında, “Askeri yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz.” denilmek suretiyle “askeri mahallerde” unsuru madde metninden çıkarılmıştır.
353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu"nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmekte iken, maddenin “….askeri mahallerde….” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 26.6.2012 tarih ve 28335 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 15.3.2012 gün ve E:2011/30, K:2012/36 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
“Askeri suç” ise, öğretide ve uygulamada;
a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu"nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,
b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu"nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar,
c) Türk Ceza Kanunu"na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.
Sanığa yüklenen, kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunun, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, Askeri Ceza Kanunu’nda bu suça ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle “askeri suç” olmadığı açıktır.
Bu durumda, Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 9. maddesinde yer alan “askeri mahal” kavramının Anayasa’da yapılan yeni düzenleme ile kaldırıldığı ve Anayasa Mahkemesi’nin bahsedilen kararı ile Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline de karar verildiği anlaşıldığından, artık asker kişilerin askeri mahalde işledikleri askeri suç olmayan bu tür suçlara ait davaların askeri yargı yerinde görülmeyeceği kuşkusuzdur.
Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararında, ayrı yargı koluna tabi bir Mahkemenin açıklanmasını geri bıraktığı hükmü bir başka yargı koluna tabi Mahkemenin açıklamasının Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinin on birinci fıkrası düzenlemesi karşısında yasal olmayacağı açıklanarak, yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesine yer verilmiş ise de; olayla ilgili yasal mevzuat ve yukarıda bahsedilen Yüksek Mahkeme kararları karşısında, evvelce açıklanması gereken hükme yollama yapılmak suretiyle hüküm kurulamayacağı, ceza tayini sonucunu öngören yeni bir hüküm verilmesi gerektiği, bu yeni hükmün ise ancak görevli mahkemece tayin edilebileceği, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veren mahkemenin Anayasa ya da kanun değişiklikleri gibi nedenlerle yeni hüküm tayini esnasında görevsiz hale gelebileceği, nitekim davanın somutunda olduğu gibi askeri yargı yerince verilen görevsizlik kararının gerekçesinde, sanığın işlediği kabul edilen kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunun Türk Ceza Kanunu"nda yer aldığı, Anayasanın 145. maddesinde yer alan ve askeri yargının görev alanını düzenleyen maddede yapılan değişiklikle askeri mahalde işlenme kavramının askeri yargının görev sahasından çıkarıldığı, sanığa yüklenen suçun asker kişiye karşı işlenmediği, askerlik hizmet ve vazifesi ile bir bağlantısının bulunmadığı, bu nedenle kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu hükmün açıklanıp açıklanmayacağı ile ilgili karar verme görevinin adli yargı yerine ait olduğunun değerlendirildiği gözetildiğinde, 5. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesince verilen görevsizlik kararı hukuka uygun bulunmuştur.
Açıklanan nedenlerle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmü, hükmün açıklanması ile hukuken varlık kazanacağından ve ancak bundan sonra sanık hakkında temyiz edilebilir bir hükmün sonuçlarını doğurabilir hale geleceğinden, sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasına, sanığın işlediği ileri sürülen suç nedeniyle yargılanmasının ait olduğu görevli yargı yerince karar verilmesi, bu nedenle 353 sayılı Yasa’nın 9. maddesi uyarınca davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Saray (Tekirdağ) Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Saray (Tekirdağ) Asliye Ceza Mahkemesi’nin 23.2.2015 gün ve E:2014/476, K:2015/112 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.11.2015 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Şuayip ŞEN
Üye Yusuf Tamer ÇETİN |
Üye Kenan YUMUŞAK
Üye Mehmet AVCIOĞLU
|
Üye Osman ATALAY
Üye Sevilay TEMİZYÜREK BATIR
|