Danıştay 4. Daire 2018/6295 Esas 2022/4071 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Daire
Esas No: 2018/6295
Karar No: 2022/4071
Karar Tarihi: 15.06.2022

Danıştay 4. Daire 2018/6295 Esas 2022/4071 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Danıştay 4. Dairesi, Vergi Mahkemesi'nin cezalı tarhiyatın kaldırılmasına hükmeden kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair Vergi Dava Dairesi kararının bozulmasına karar vermiştir. Kararda, Vergi Usul Kanunu'nun tebliğe ilişkin hükümlerine uygun olarak bir tebliğ yapılmadığı, dolayısıyla vergi ceza ihbarnamelerinin davacıya tebliğinde mevzuata uyarlık görülmediği ve tebliğin geçersiz olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte, davacı tarafından dava açma süresi içinde Vergi Mahkemesinde vergilendirme işlemine karşı dava açılıp idarenin tüm iddia ve işlemlerine karşı itiraz etme imkanının kullanıldığı ifade edilmiştir. Kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden hesaplanarak tarh edilen vergi alacağının tebliğ edilmiş olması şartıyla hukuki sonuç doğuracağı hatırlatılmıştır. Kararda ayrıca, adil yargılanma hakkının, yargı organları önünde adil ve hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanma hakkının bulunması olarak tanımlandığı, bu hakların açılmış ve görülmekte olan bir davada kullanılabilecek nitelikleri olduğu belirtilmiştir. Karada 213 sayılı Verg
Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2018/6295 E.  ,  2022/4071 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    DÖRDÜNCÜ DAİRE
    Esas No : 2018/6295
    Karar No : 2022/4071

    TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
    (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
    VEKİLİ : Av. …

    KARŞI TARAF (DAVACI) : … Limited Şirketi

    İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacı adına re'sen tarh edilen 2011/1 ila 4 ve 6 ila 11 dönemlerine ilişkin vergi ziyaı cezalı katma değer vergileri ile 2011 yılı için 213 sayılı Yasanın 353/1. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun tebliğe ilişkin hükümleri uyarınca önce mutad tebliğ usulleri denenmek suretiyle tebliğ yapılması, mutad tebliğ usulleri denenerek tebliğ yapılamaması halinde ise ilanen tebliğ yapılması gerekirken davalı idarece dava konusu ihbarnamelerin davacının bilinen adreslerinde tebliği denenmeyerek doğrudan ilanen tebliğ edildiği, dolayısıyla Vergi Usul Kanununun tebliğe ilişkin hükümlerine uygun bir tebliğin yapılmadığı, dolayısıyla vergi ceza ihbarnamelerinin davacıya tebliğinde mevzuata uyarlık görülmediği ve tebliğin geçersiz olduğu, davacı tarafından ise vergi dairesinde yapmış olduğu işlem esnasında adına tarh edilen vergilerden ve kesilen cezadan haberdar olunduğunun beyan edildiği, davalı idarece vergilerin dönemleri hakkında tarafına bilgi verildiği, hakkında vergi inceleme raporunun da düzenlendiğinin bildirildiği ancak söz konusu raporun tarafına tebliğ edilmediği, bu nedenle davacının savunma hakkının engellendiği tartışmasız olup, davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmeyen vergi inceleme raporunda yer alan tespitlerden hareketle davacı adına re'sen tarh edilen cezalı katma değer vergileri ile kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının savunma hakkının kısıtlanmadığı, hukuka uygun olmayan kabule ilişkin mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

    TETKİK HÂKİMİ : …
    DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    Anayasa'nın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu yolundaki düzenlemeyle, hak arama özgürlüğü; kişilerin yargı organları önünde davacı veya davalı olarak haklarını savunabilmek için başvurabilmesi ve bu organlar önünde adil ve hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanma hakkının bulunması olarak tanımlanmıştır.
    İç hukukumuzda bağlayıcılığı bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde, hak aramada, yargısal başvuru yönteminin karşılığı ise Sözleşmenin 6. maddesinde, "adil yargılanma hakkı" başlığı altında düzenlenmiştir.
    Hukukun üstünlüğüne bağlı demokratik toplumun temel değerlerini yansıtan bir haklar ve ilkeler bütünü olan "Adil yargılanma ilkesinin" özünü, hakkaniyete uygun yargılama ilkesi oluşturmaktadır. Yargılama sürecinin bizzat kendisini sorgulamayı amaçlayan; tarafların, usulden kaynaklanan hakları garanti altına alarak, yargılama süreci ve usulünün adil olup olmadığının denetlenmesi imkanı sağlayan adil yargılanma ilkesinin hayata geçirilebilmesi, ilgililerin dava açabilme hakkına sahip olmasını gerektirmektedir.
    Adil yargılanmaya ilişkin iddiaların incelenebilmesi için yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delil ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının mahkeme tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi hususlarda; karara etkisi olacak unsurların değerlendirilmediği, eksik değerlendirildiği, ihmal ya da açıkça keyfi davranıldığı yolunda bir bilgi ya da belge sunulmuş olması gerekmektedir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından adil yargılanma hakkının zımni gerekleri ve bir yargılamanın adil olup olmadığı değerlendirilirken mesele, sadece belli bir hadise veya usul ihlali açısından değil, tüm aşamalara ilişkin kümülatif bir analizle ele alınmakta; bir aşamadaki kusurun, sonraki aşamada telafi edilmiş olmasına da dikkat çekilmektedir. (Miailhe/Fransa-No:2, Monnell ve Moris/Birleşik Krallık-prg. 55-70)
    Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere adil yargılanma hakkı ve bu hakkın bünyesinde barındırdığı diğer haklar, açılmış ve görülmekte olan bir davada kullanılabilecek niteliklere sahip olup, mahkemece yerine getirilen yargılama faaliyetinin bu ilkelere uygun olup olmadığının, istinaf veya temyiz mercii; bireysel başvuru yolunun kullanılması halinde ise, Anayasa Mahkemesi/AİHM tarafından denetlenmesini sağlayan araçlardır.
    Kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden hesaplanıp, vergi alacağının miktar olarak tespit edilmesi olarak tanımlanan tarh işleminin; tebliğ edilmiş olması şartıyla ilgilisi hakkında hukuki sonuç doğuracağı hususunda tartışma bulunmamaktadır.
    213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 35. maddesinin son fıkrasında, vergi inceleme raporlarının ekleneceği belirtilen ihbarnameler; Kanunun 34. maddesi uyarınca, ikmalen ve re'sen salınan vergilerin, ilgililere tebliğini sağlayan işlemler olup, değinilen düzenlemeler uyarınca ana kural, vergi inceleme raporlarının vergi ve ceza ihbarnamesine eklenerek tebliğ edilmesidir. Genel olarak uygulamada da bu şekilde yerine getirilmekle birlikte, söz konusu raporların eklenmediği durumlarda, ilk derece mahkemesi tarafından ara kararıyla istenmesi ya da re'sen idarece dava dosyasına sunulması üzerine davacı tarafından incelenmek ve haklılığını ortaya koymaya yönelik delillerini sunmasına imkan vermek suretiyle bu eksikliğin, yargılama aşamasında giderilmesi mümkündür.
    Mahkeme tarafından istenilmesine rağmen idarece sunulmamasının söz konusu olabileceği hallerde ise, bu durumun 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden hangisine aykırı düştüğü belirlenerek karar verilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla yargılama aşamasında, mahkemece tesis edilmesi gereken "savunma hakkı"nın, idare tarafından sağlanmadığı gerekçesine dayanılamayacağı açıktır.
    Mahkemece her ne kadar vergi inceleme raporunun ihbarnameye eklenerek davacıya tebliğ edilmediği belirtilmiş ise de; davacı tarafından dava konusu cezalı vergilere ilişkin ihbarnamelerin düzenlendiğini öğrendiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde Vergi Mahkemesinde vergilendirme işlemine karşı dava açılıp uyuşmazlık yargı merciine taşınarak idarenin tüm iddia ve işlemlerine karşı itiraz etme imkanının elde edildiği görülmektedir.
    Bu durumda, davacının ulaşmak istediği halde ulaşamadığını belirttiği bir belgenin veya bilginin olduğundan bahsedilemeyeceğinden, savunma dilekçesi ekinde dosyaya sunulan vergi inceleme raporundaki tespitler değerlendirilmek suretiyle uyuşmazlığın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken cezalı tarhiyatın kaldırılmasına hükmeden Mahkeme kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddine dair Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1.Temyiz isteminin kabulüne,
    2.Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
    3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 15/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara