13. Hukuk Dairesi 2018/3816 E. , 2020/4471 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı belediyeye mal sattığını, malların belediye çalışanlarınca teslim alınmasına rağmen bedelinin ödenmediğini, bu nedenlerle 15.088,07-TL’lik alacağın tahsili amacıyla Kuşadası 2.İcra Müdürlüğü"nün 2013/3320 Esas sayılı dosyası ile faturaya dayalı olarak başlattığı takibe karşı yapılan itirazının iptali ile borçlunun %20"den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının davasının kabulü ile; davalı tarafın Kuşadası 2.İcra Müdürlüğünün 2013/3320 Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile; taleple bağlı kalınarak takibin asıl alacak miktarı olan 15.088,07-TL üzerinden devamına, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, faturaya dayalı yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında, takip konusu davacının davalıdan talep ettiği faturaya dayalı bedel belirli olduğundan likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK.438/7 maddesi hükmü uyarınca mahkeme kararının aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle (1) nolu bentte belirtilen nedenle davalının temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenle, mahkeme kararının "Hüküm" bölümünün 2.fıkrasında yer alan “Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,” söz ve cümlesinin tamamen hükümden çıkarılarak, yerine “Davacının icra–inkar tazminatı talebinin kabulü ile kabul edilen asıl alacağın %20"si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” cümlelerinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmiş bu hali ile ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 773,00 TL. kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan 35,90 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi