Esas No: 2019/6339
Karar No: 2022/2988
Karar Tarihi: 15.06.2022
Danıştay 3. Daire 2019/6339 Esas 2022/2988 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 3. Daire Başkanlığı 2019/6339 E. , 2022/2988 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/6339
Karar No : 2022/2988
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Vergi Dairesi Müdürlüğü/...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ... İnşaat Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi
İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, alımlarının bir kısımını sahte faturalarla belgelendirdiğinden bahisle sevk edildiği takdir komisyonu kararı uyarınca 2013 yılının Ocak dönemi için re'sen salınan bir kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacının uyuşmazlık konusu faturaları yasal defterlerine kaydedip kaydetmediği yönünde herhangi bir inceleme yapılmadığı gibi ilgili dönem için indirilecek katma değer vergisi ile hesaplanan katma değer vergisi karşılaştırması yapılmak suretiyle ödenecek katma değer vergisinin bulunup bulunmadığı ortaya konulmadığından yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle cezalı vergi kaldırılmıştır.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :Davacının alımlarının bir kısmını, haklarında sahte belge düzenleme nedeniyle vergi tekniği raporu tanzim edilen mükelleflerden gerçekleştirdiği dolayısıyla sevk edildiği takdir komisyonu kararına istinaden yapılan tarhiyatın usul ve hukuka uygun olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ... 'UN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile hukuka uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Dava konusu tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin, tebliğ alındısında, şirketin kanuni temsilcisi olduğu belirtilen ... 'ın adresinde 15/06/2017 tarihinde tebliğ edildiği, bu şahsın davacı şirket adına imzaladığı dava dilekçesine, şirketi temsile yetkili olduğunu gösteren 07/10/2011 tarihli imza sirkülerini de ekleyerek 11/07/2017 tarihinde dava açtığı, 27/05/2013 tarihli yönetim kurulu kararıyla ... ’a ait şirket pay ve hisselerin devredilmek suretiyle şirketin tek pay sahibinin ... olduğu, 03/09/2013 tarihli genel kurul kararıyla her türlü temsil ve ilzama yetkili olmak üzere ... ’nin yönetim kuruluna tek başına seçildiği ve ... ... ’ın kanuni temsilcilik görevinin sona erdiği, 15/11/2013 tarihli yönetim kurulu kararı ile 16/01/2015 tarihli genel kurul ve yönetim kurulu kararlarıyla ... ’ye ait şirket pay ve hisselerinin ... ’a devredildiği ve bu hususun şirketin pay defterine işlendiği, şirketi her türlü temsil ve ilzama yetkili olmak üzere ... ’ın yönetim kurulu başkanı seçildiği hususlarının 13/11/2013 ve 04/02/2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlandığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) işaretli bendinde, dava dilekçelerinin ehliyet yönünden inceleneceği; 6. fıkrasında, maddede sayılan hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı, Kanun'un 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, ehliyetsiz kişi tarafından açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 93 ilâ 109. maddelerinde; tebliğ esasları, tebliğin muhatapları, posta ve ilan yoluyla tebliğler ile memur eliyle tebliğ ve tebliğ yerine geçen işlemler düzenlenmiş, tebligatın nerede, nasıl ve kimlere yapılacağı belirlenmiştir.
Aynı Kanun'un 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların, adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasiyle ilmühaberli taahhütlü olarak tebliğ edileceği, şu kadar ki ilgilinin kabul etmesi şartiyle tebliğin daire veya komisyonda yapılmasının mümkün olduğu kurala bağlanmıştır.
“Tebliğ yapılacak kimseler” başlıklı 94. maddenin 1.fıkrasında, tebliğin, mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı; ikinci fıkrasında, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine; tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı, tüzel kişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılmasının yeterli olacağı, 2365 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle eklenen 3. fıkrasında ise kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde tebliğin, ikametgah adresinde bulunanlardan veya iş yerlerindeki memur ya da müstahdemlerden birine yapılacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Tebliğ, hukuki bir işlemden ilgili kimsenin haber almasını sağlamak için, yetkili makamın kanuni şekilde yazı veya ilan ile yapacağı belgelendirme işlemi olup amaç, ilgilinin yasal haklarını kullanabilmesine imkan tanımaktır. Bu nedenle, 2365 sayılı Kanun'la 3. fıkra eklenmeden önceki 94.madde düzenlemesinde, sadece dava açabilecek kişiler, adına tebligat yapılacak kişiler kapsamında sayılmıştır. Değişiklik öncesi 94. madde hükmü genel bir düzenleme gibi görünmekle beraber, muhatabın kendisine ya da onun adına dava açma konusunda yetkili ve görevli kimselere yer veren birinci fıkra hükmünün gerçek kişilere yönelik olduğu; ikinci fıkranın ise tüzel kişiler adına dava açabilecek dolayısıyla tebligat yapılabilecek kimseleri düzenlediği anlaşılmaktadır.
Kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde, tebliğin kimlere yapılacağı, 2365 sayılı Kanun'la eklenen 3. fıkrada belirlenmiştir. Düzenleme; muhatabın bulunmaması halinde, ikametgah adresinde bulunanlara veya işyerinde bulunan memur ve müstahdemlere tebligat yapılacağı ancak, tebligat yapılacak kişinin on sekiz yaşından büyük görünmesi ve açık bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerektiği şeklindedir.
Madde; aile fertlerine tebliğ yapılması halinde, tebliğ muhatabının haberdar olma ihtimalinin, ilanen tebligata göre daha fazla olacağı gerekçesine dayandırılmış, Bütçe Plan Komisyonunda maddeye “veya işyerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılır.” ifadesi eklenmiş, böylece fıkra hem gerçek hem de tüzel kişiler için uygulanır duruma gelmiştir.
“İkamet adresinde yapılacak tebliğ” ifadesi, 1.fıkranın da işaret ettiği gerçek kişilere tebligat yapılamaması halini düzenlemektedir. Tüzel kişiler yönünden ise “işyerinde”, “tebliğ yapılacak kimsenin bulunmaması”, “memur veya müstahdem” kriterlerinin esas alınması gerekmekte olup, düzenlemeden; tüzel kişilerle ilgili tebliğin, tüzel kişilerin temsilcilerinin ikamet adreslerinde yapılabileceği gibi bir sonuç çıkarılması mümkün değildir.
Buna göre tüzel kişilerde asıl muhatap, yasal temsilcilerdir. Bu temsilciler mutad iş saatlerinde "işyerinde" bulunamadıkları veya tebligatı bizzat alamayacak durumda oldukları takdirde "orada hazır bulunan" "memur veya müstahdemlere" tebliğ yapılması, bu şekilde işyerinde tebligat mümkün olmaması halinde ilan yoluyla tebliğ yoluna gidilmesi gerekmektedir.
Davacı şirket adına salınan vergi ve kesilen cezalara ilişkin ihbarnamelerin, Vergi Usul Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca yetkili kanuni temsilciye tebliğ edilmesi gerekirken, kanuni temsilcilik görevi sona eren Serkan Hikmet Koman'a yapılan tebliğ nedeniyle menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceği gibi anılan şahsın davanın açıldığı tarih itibarıyla şirketi temsil yetkisi bulunmadığından usule uygun şekilde tebliğ edilmeyen ihbarname içeriği cezalı verginin hem davacı şirket hem de tebligat yapılan eski kanuni temsilci yönünden hukuki sonuç doğurmayacağı da açıktır.
Bu nedenle, şirketi temsile yetkili olmayan kişi tarafından şirket adına açılan davanın ehliyet yönünden reddi gerekirken, yazılı gerekçeyle verilen Vergi Mahkemesi kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddi yolundaki Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabülüne,
2.Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının BOZULMASINA, 15/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesinde, idarî davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı, dilekçelerde tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adreslerinin, davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, davaya konu olan idarî işlemin yazılı bildirim tarihinin, tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği, dava dilekçelerinin ve bunlara ekli evrakın örneklerinin karşı taraf sayısından bir fazla olacağı düzenlenmiştir.
Anılan Kanun'un 14. maddesinin 3. fıkrasında, dava dilekçelerinin, görev ve yetki, idarî merci tecavüzü, ehliyet, idarî davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, 3. ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği; 6. fıkrasında, yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında aynı Kanun'un 15. madde hükmünün uygulanacağı, 15. maddenin 1. fıkrasının (d) bendinde ise dilekçelerin 3. ve 5. maddelere uygun olmadıklarının tespiti hâlinde, yeniden dava açılmak üzere dilekçenin reddedileceği kurala bağlanmıştır.
Değinilen düzenlemelerde, dava açma ehliyetini haiz tüzel kişilerin yetkisiz temsilcileri tarafından imzalanmış dava dilekçeleri hakkında ne şekilde karar verileceği gösterilmemiş ise de "avukat olmayan vekil" ifadesinin, tüzel kişilerin temsilcilerini de kapsadığı açıktır.
Dava açma ehliyeti olan şirket adına, temsil yetkisi sona eren şahıs tarafından açılan dava dilekçesinin, 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) işaretli bendi uyarınca, davacı şirketi temsile yetkili kişilerce veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek verilen karara yöneltilen istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararın bu nedenle bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.