Esas No: 2020/10589
Karar No: 2022/7175
Karar Tarihi: 16.06.2022
Danıştay 6. Daire 2020/10589 Esas 2022/7175 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2020/10589 E. , 2022/7175 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/10589
Karar No : 2022/7175
DAVACI : …Odası
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı -Ankara
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
DAVANIN KONUSU: Çevre ve Orman Bakanlığınca 24/06/2011 günlü işlemle onaylanan Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Revize Çevre Düzeni Planının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
Plan uygulama hükümlerinin V.21. maddesinde yapılan değişiklikle nehir, akarsu, çay vb. su kaynaklarının yataklarından itibaren getirilmiş olan 100 metrelik alanda sanayi vb. kirletici yapılaşma yasağının fiilen ortadan kaldırıldığı, yapılan değişiklikle bu mesafenin, Bartın Irmağı ve Yenice Çayı için 15 metreye, Bartın Çayı, Soğanlı Çayı, Devrek Çayı, Kozcağız Çayı, Araç Çayı, Arıt Çayı ve Gökırmak Çayı için 10 metreye, diğer dereler için ise 7 metreye indirildiği; böylesi bir değişikliğin planda var olan koruma ilkelerine açıkça aykırı olmasının yanı sıra, ülkemizin ender doğal güzelliklerinden biri olan bölgede doğal alanların tahribatını arttıracak nitelik taşıdığı ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI :
Plan uygulama hükümlerinin V.21. maddesinde yapılan değişikliğin yapılmasındaki amacın uygulamadaki aksaklıkları ortadan kaldırmak ve su kaynaklarına yaklaşma mesafelerinin daha gerçekçi değerlerde olmasını sağlamak olduğu, bu kapsamda, yapılan düzenlemede, su kaynaklarının bütününün aynı mesafede kullanılması yerine su kaynağı türü, ıslah edilip edilmeme durumu ve benzeri fiziki özelliklerin göz önünde bulundurulduğu ve ilmi ve somut kıstaslara dayandırıldığı, dolayısıyla su kaynakları yatakları ve çevresindeki alanların sanayi ve kirletici yapılaşma yasağının fiilen ortadan kaldırılmadığı, sadece mesafelerde düzenlemeye gidildiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ : Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararına uyularak plan uygulama hükümlerinin V.21. sayılı maddesinin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …'IN DÜŞÜNCESİ : Çevre ve Orman Bakanlığınca 24/06/2011 günlü işlemle onaylanan Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Revize Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle açılan davada, önerilen sanayi alanına ilişkin isteminin konusu kalmadığından bu kısma yönelik dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer kısımlar yönünden davanın reddi yolundaki Danıştay Altıncı Dairesinin 23/01/2018 tarih ve E:2011/8100, K:2018/451 sayılı kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 22/06/2020 günlü, E:2018/3327, K:2020/1070 sayılı kararıyla dava konusu Çevre Düzeni Planının "su kaynaklarının yapı yaklaşma mesafesinin daraltılmasına ilişkin V-21 sayılı plan hükmünün iptali istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının bozulduğu anlaşıldığından, bozma kararı uyarınca dava Çevre Düzeni Planının "su kaynaklarının yapı yaklaşma mesafesinin daraltılmasına ilişkin V-21 sayılı plan hükmünün iptali istemi yönünden dosyanın esası incelendi:
19/07/2007 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının V-21 sayılı plan notunda "Nehir, akarsu, çay v.b. su kaynaklarının yataklarından itibaren ilk 100 metrede; sanayi, konut dışı kentsel çalışma alanı, küçük sanayi sitesi, oto yıkama- yağlama, akaryakıt ve servis istasyonu, atık bertaraf ve geri kazanım ve atıksu arıtmaya ilişkin tesisler yer alamaz. Bu tesisler dışındaki tüm yapılaşmalarda Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve DSİ Genel Müdürlüğü'nün görüşünün alınması zorunludur. Bu alanlardaki mevcut tesisler, dondurulmuş tesisler kapsamında değerlendirilir, tevsii ve yoğunluk artışı yapılamaz. Mevcut tesisler kullanım süresince kirliliği önleyici tedbirleri alacak ve kullanım ömrü dolduğunda, tesislerin kurulu bulunduğu alan tesis sahiplerince rehabilite edilecektir. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği kapsamındaki su kaynakları için ilgili yönetmelik hükümleri uygulanır." kuralına yer verilmiştir.
Söz konusu plan notu, dava konusu 24/06/2011 günlü işlemle onaylanan Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Revize Çevre Düzeni Planında ise "Planlama bölgesindeki akarsuların (kuru dereler dahil) her iki kenarında; Bartın Irmağı ve Yenice Çayı'nın yataklarından itibaren ilk 15 metrede, Bartın Çayı, Soğanlı Çayı, Devrek Çayı, Kozcağız Çayı, Araç Çayı, Arıt Çayı ve Gökırmak Çayı'nın yataklarından itibaren ilk 10 metrede, diğer her türlü dere vasfında olan akarsuların (kuru dereler dahil) yataklarından itibaren ilk 7 metrede; yollar ve su yapıları hariç hiçbir yeni yapı/tesis yer alamaz.
Bu mesafeler ıslah tesisleri yapılmış akarsularda geçerlidir. Islah tesisleri yapılmamış akarsularda bu mesafelerin 2 katı uygulanır. Bu mesafeler ıslah tesisleri yapılmış akarsularda; şeddelerde su yüzü tarafındaki şev üstünden, duvarlarda su yüzü tarafından alınır. Islah tesisleri yapılmamış akarsularda ise, DSİ Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek sınırdan itibaren alınacaktır. Bu mesafeler içinde kalan mevcut tesisler, dondurulmuş tesisler kapsamında değerlendirilir, tevsii ve yoğunluk artışı yapılamaz. Mevcut tesisler kullanım süresince kirliliği önleyici tedbirleri alacak, kullanım ömrü dolduğunda veya kaldırılmasının zorunlu olması halinde, tesislerin kurulu bulunduğu alan tesis sahiplerince rehabilite edilecektir. 'Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği' kapsamındaki akarsularda ilgili yönetmelik hükümleri uygulanır. Filyos Çayı (Devrek ve Yenice Çayları kavşağı ile Karadeniz arasındaki kesim) 3621 sayılı 'Kıyı Kanunu' ve 'Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik' hükümlerine tabi olup, 'Kıyı Kanunu'na tabi olan/olacak akarsularda 'Kıyı Kanunu' ve 'Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik' hükümleri uygulanacaktır.'' şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Danıştay Altıncı Dairesi tarafından yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda; "Su kaynaklarını yapı yaklaşma mesafelerinin daraltılmasına ilişkin olarak ve savunma yazısında "kaynağını içme suyu kaynağı olarak algılanmasını ortadan kaldıracak şekilde, mevcuttaki yerleşik doku da göz önünde bulundurularak" yer almaktadır. Bu ifadeden akarsuların su kaynağı olarak kullanılmadığı ve kullanılmayacağı, bu nedenle kirlenmeleri konusunun sorun olmayacağı anlamı çıkmaktadır. Halbuki bir akarsuyun içme su kaynağı olarak kullanılmaması kirletilebileceği anlamına gelmez. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nin 5. maddesinde: "Kıta içi su kaynaklarının her türlü kullanım amacıyla korunması, kirlenmesinin önlenmesi ve kirlenmiş olan su kaynaklarının su kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla havzanın özelliklerinin de dikkate alındığı bir havza koruma planı yapılması esastır" denilmektedir. Su kaynaklarının kirlenmesinin önlenmesinin ulusal ve uluslararası hukukta önemli bir ilke olduğu dikkate alındığında çevre düzeni planlarında bu konuda risk oluşturacak önerilerin getirilmemesi gerekir. Bilirkişi kurulumuz, akarsulara ve yörelere göre bilimsel yöntemlerle ön çalışma ve araştırmalar yapılmadan akarsular ve yer altı su kaynakları için kirlenme riski oluşturacak akarsuların iki yanında yapı yapılamayacak mesafenin dava konusu planda 7-15 metre arasında belirlenmesinin planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı görüşündedir.
Sözü edilen 7-15 metre arasında değişen yapılaşma dışı bırakılacak alan kararının akarsuların taşkın alanlarını yeterince dikkate almadığı anlaşılmaktadır. Islahı yapılan akarsular için belirlenmiş olan bu mesafenin, ıslahın taşkın riskini tümüyle ortadan kaldırdığı öne sürülecek olsa dahi ıslahı yapılmamış olan akarsularda taşkın alanı ile ilişkilendirilmediği görülmektedir. Taşkın alanının daha geniş alanı kapsaması halinde önemli boyutta kirlilik ile can ve mal kayıpları söz konusu olabilecektir. Ayrıca, küresel iklim değişikliğinin etkisiyle ıslah uygulamalarıyla önlemi alınmış taşkınların çok üzerinde sel ve taşkınlar ortaya çıkabildiği için hem sözü edilen kirlenme riskleri hem de akarsulara çok yakın inşa edilmiş binalar için can ve mal güvenliği riski söz konusu olabilecektir. Bilirkişi kurulumuz, akarsuların iki yanında yapılaşma dışı bırakılacak alan genişliği kararının taşkın alanı ve taşkın riski konularının da incelendiği bilimsel araştırmalara dayalı olarak alınması gerektiği, dava konusu işlemde böyle bir çalışmanın yapılmış olduğunun görülmediği görüşündedir.
Akarsular peyzaj düzenlemelerine konu olabilecek doğal kaynaklardır. Dünyanın pek çok kentinde, çevrelerindeki alanlar düzenlenmiş akarsular çok ilginç ve cazip peyzaj, gezinti ve rekreasyon alanları niteliğindedir. Büyük nehirlerin yanısıra derelerin çevreleri için de peyzaj düzenlemeleri yapılabilir. Akarsuların bulunduğu açıklıkların kentsel alanlarda hava akımını kolaylaştırdığı da bilinmektedir. Bu nedenle bu açıklıkların daraltılmaması hava sirkülasyonu bakımından da önem taşımaktadır. Dava konusu plan kararıyla yapılaşma dışı bırakılan 7-15 metre alan, yukarıda belirtildiği gibi ancak yaya veya trafik yolu yapılabilecek genişliktedir. Yol ve kaldırımların haricinde peyzaj düzenlemesi için yer kalmayacaktır. Bilirkişi kurulumuz, dava konusu plan kararıyla akarsuların iki yanında bırakılması öngörülen 7-15 metre genişliğindeki yapılaşma dışı alanın ancak yol inşa etmek için uygun genişlik olduğu, buralarda kentsel yaşam kalitesine önemli katkılar sağlayabilen peyzaj düzenlemesi yapılacak alan kalmayacağı, ayrıca akarsuların geçtiği açıklığın daraltılmasının kentsel alanlarda hava sirkülasyonunu olumsuz etkileyebileceği görüşündedir.
Diğer taraftan, akarsuların iki yanında yapılaşma dışı bırakılan alan genişliklerinin belirlendiği Plan Hükümlerinin V.21. maddesinde: "... Bu mesafeler ıslah tesisleri yapılmış akarsularda; seddelerde su yüzü tarafındaki şev üstünden, duvarlarda su yüzü tarafından alınır. Islah tesisleri yapılmamış akarsularda ise, DSİ Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek sınırdan itibaren alınacaktır..." denilmektedir. Ancak Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde:
"Madde 4: Tabiî ve sun'î göller ile akarsuların, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce taşkın seddi yapılmış ya da henüz yapılmamış olmakla birlikte sınırları haritalar üzerinde gösterilen bölümlerinde kıyı kenar çizgisi taşkın şeddinin kara tarafındaki toprakla kesiştiği sınırdan tespit edilir." denilmektedir. Kıyı kenar çizgisinden daha geride (suyun bulunduğu yönde) sınır tanımlanmaması gerektiği için plan hükümlerinin V.21 maddesinde yapılaşma dışı bırakılacak alanların "seddelerde su yüzü tarafındaki şev üstünden, duvarlarda su yüzü tarafından alınır." hükmünün kıyı mevzuatına uygun olmadığı görüşüne yer verilmiştir.
Akarsulara ve yörelere göre bilimsel yöntemlerle ön çalışma ve araştırmalar yapılmadan akarsular ve yer altı su kaynakları için kirlenme riski oluşturacak akarsuların iki yanında yapı yapılamayacak mesafenin dava konusu planda 7-15 metre arasında belirlenmesinin planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı,
Akarsuların iki yanında yapılaşma dışı bırakılacak alan genişliği kararının, taşkın alanı ve taşkın riski konularının da incelendiği bilimsel araştırmalara dayalı olarak alınması gerekli olmasına karşın dava konusu işlemde böyle bir çalışmanın yapılmadığı,
Dava konusu plan kararıyla akarsuların iki yanında bırakılması öngörülen 7-15 metre genişliğindeki yapılaşma dışı alanın ancak yol inşa etmek için uygun genişlik olduğu, buralarda kentsel yaşam kalitesine önemli katkılar sağlayabilen peyzaj düzenlemesi yapılacak alan kalmayacağı, ayrıca akarsuların geçtiği açıklığın daraltılmasının kentsel alanlarda hava sirkülasyonunu olumsuz etkileyebileceği,
Plan Hükümlerinin V.21 maddesinde yapılaşma dışı bırakılacak alanların "seddelerde su yüzü tarafındaki şev üstünden, duvarlarda su yüzü tarafından alınır." hükmünün, kıyı kenar çizgisinden daha geride (suyun bulunduğu yönde) sınır tanımlanmaması gerektiği için kıyı mevzuatına uygun olmadığı" şeklinde tespitlere ver verilmiştir.
Dava konusu planın onay tarihinde yürürlükte bulunan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin "Planların Niteliği" başlıklı 5. maddesinde; "Çevre düzeni planı;
a) Kalkınma planları ve varsa bölge planlarını temel alarak rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlayan,
b) Kirliliğin oluşmadan önce önlenebilmesi, sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları ve bunu sağlayacak arazi kullanım kararlarını belirleyen,
c) Tarihi, kültürel ve doğal çevrenin korunması ve geliştirilmesine yönelik genel hedefleri, ilkeleri, stratejiyi ve politikaları belirleyen,
ç) Karar ve hükümleriyle alt ölçekli planları yönlendiren,
d) Plan kararları açısından ekosistem bütünlüğü, arazi kullanım sürekliliğini sağlayan,
e) Planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan,
f) Planlama sürecinin her aşamasında bir önceki aşamalara geri dönerek değerlendirilmelerin yapılabildiği geri beslemeli sürece sahip olan,
g) Karşılaştırılabilir, değerlendirilebilir, sorgulanabilir, geliştirilebilir ve güncellenebilir standart veri tabanına sahip olan,
ğ) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada düşünülmesini sağlamak üzere, korunması gereken alanlara ilişkin politika ve stratejileri belirleyen üst ölçekli plan niteliğini taşır." hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükmü uyarınca; kirliliğin oluşmadan önce önlenebilmesi, sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları ve bunu sağlayacak arazi kullanım kararlarını belirlemesi gereken, üst ölçekli plan niteliğini taşıyan çevre düzeni planında, akarsuların iki yanında yapılaşma dışı bırakılacak alan genişliğine yönelik kararın, taşkın alanı ve taşkın riski konularının da incelendiği bilimsel araştırmalara dayalı olarak alınması gerektiği hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlıkta ise, Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Revize Çevre Düzeni Planının V-21 plan notu kapsamında yer alan akarsuların iki yanında yer alan yapı yaklaşma mesafesinin, DSİ Bölge Müdürlüğünden alınan görüş doğrultusunda oluşturulduğu, söz konusu DSİ görüşünde de, 7-15 mt olarak belirlenen mesafelerin ne şekilde belirlendiğine yönelik bilimsel bir çalışmaya yer verilmediği anlaşılmakta olup, bilimsel yöntemlere dayalı herhangi bir ön çalışma ve araştırma yapılmadan yapı yaklaşma mesafesinin belirlenmesine ilişkin dava konusu imar planının V-21 sayılı plan hükmünde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Çevre Düzeni Planının V-21 sayılı plan hükmünün iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, önerilen sanayi alanına yönelik konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı, diğer kısımlar yönünden davanın reddi yolundaki Danıştay Altıncı Dairesinin 23/01/2018 tarih ve E:2011/8100, K:2018/451 sayılı kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 22/06/2020 tarih ve E:2018/3327, K:2020/1070 sayılı kararıyla dava konusu çevre düzeni planının, su kaynaklarının yapı yaklaşma mesafesinin daraltılmasına ilişkin V.21 sayılı plan hükmüne yönelik kısmının bozulması üzerine bozma kararına uyularak işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
2872 sayılı Çevre Kanunun 9. maddesi uyarınca 1/100.000 ölçekli Zanguldak- Bartın-Karabük Çevre Düzeni Planının 19/07/2007 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından onaylandığı ve 12/05/2009 yılında revize edildiği, akabinde dava konusu 24/06/2011 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı işlemiyle yeniden revizyon yapılması üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Dava konusu planın onay tarihinde yürürlükte bulunan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin "Planların Niteliği" başlıklı 5. maddesinde; "Çevre düzeni planı;
a) Kalkınma planları ve varsa bölge planlarını temel alarak rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlayan,
b) Kirliliğin oluşmadan önce önlenebilmesi, sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları ve bunu sağlayacak arazi kullanım kararlarını belirleyen,
c) Tarihi, kültürel ve doğal çevrenin korunması ve geliştirilmesine yönelik genel hedefleri, ilkeleri, stratejiyi ve politikaları belirleyen,
ç) Karar ve hükümleriyle alt ölçekli planları yönlendiren,
d) Plan kararları açısından ekosistem bütünlüğü, arazi kullanım sürekliliğini sağlayan,
e) Planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan,
f) Planlama sürecinin her aşamasında bir önceki aşamalara geri dönerek değerlendirilmelerin yapılabildiği geri beslemeli sürece sahip olan,
g) Karşılaştırılabilir, değerlendirilebilir, sorgulanabilir, geliştirilebilir ve güncellenebilir standart veri tabanına sahip olan,
ğ) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada düşünülmesini sağlamak üzere, korunması gereken alanlara ilişkin politika ve stratejileri belirleyen üst ölçekli plan niteliğini taşır." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu çevre düzeni planının V-21 sayılı plan hükmüne ilişkin olarak yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda; "Su kaynaklarını yapı yaklaşma mesafelerinin daraltılmasına ilişkin olarak savunma yazısında "kaynağını içme suyu kaynağı olarak algılanmasını ortadan kaldıracak şekilde, mevcuttaki yerleşik doku da göz önünde bulundurularak" ifadeleri yer almaktadır. Bu ifadeden akarsuların su kaynağı olarak kullanılmadığı ve kullanılmayacağı, bu nedenle kirlenmeleri konusunun sorun olmayacağı anlamı çıkmaktadır. Halbuki bir akarsuyun içme su kaynağı olarak kullanılmaması kirletilebileceği anlamına gelmez. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nin 5. maddesinde: "Kıta içi su kaynaklarının her türlü kullanım amacıyla korunması, kirlenmesinin önlenmesi ve kirlenmiş olan su kaynaklarının su kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla havzanın özelliklerinin de dikkate alındığı bir havza koruma planı yapılması esastır" denilmektedir. Su kaynaklarının kirlenmesinin önlenmesinin ulusal ve uluslararası hukukta önemli bir ilke olduğu dikkate alındığında çevre düzeni planlarında bu konuda risk oluşturacak önerilerin getirilmemesi gerekir. Bilirkişi kurulumuz, akarsulara ve yörelere göre bilimsel yöntemlerle ön çalışma ve araştırmalar yapılmadan akarsular ve yer altı su kaynakları için kirlenme riski oluşturacak akarsuların iki yanında yapı yapılamayacak mesafenin dava konusu planda 7-15 metre arasında belirlenmesinin planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı görüşündedir.
Sözü edilen 7-15 metre arasında değişen yapılaşma dışı bırakılacak alan kararının akarsuların taşkın alanlarını yeterince dikkate almadığı anlaşılmaktadır. Islahı yapılan akarsular için belirlenmiş olan bu mesafenin, ıslahın taşkın riskini tümüyle ortadan kaldırdığı öne sürülecek olsa dahi ıslahı yapılmamış olan akarsularda taşkın alanı ile ilişkilendirilmediği görülmektedir. Taşkın alanının daha geniş alanı kapsaması halinde önemli boyutta kirlilik ile can ve mal kayıpları söz konusu olabilecektir. Ayrıca, küresel iklim değişikliğinin etkisiyle ıslah uygulamalarıyla önlemi alınmış taşkınların çok üzerinde sel ve taşkınlar ortaya çıkabildiği için hem sözü edilen kirlenme riskleri hem de akarsulara çok yakın inşa edilmiş binalar için can ve mal güvenliği riski söz konusu olabilecektir. Bilirkişi kurulumuz, akarsuların iki yanında yapılaşma dışı bırakılacak alan genişliği kararının taşkın alanı ve taşkın riski konularının da incelendiği bilimsel araştırmalara dayalı olarak alınması gerektiği, dava konusu işlemde böyle bir çalışmanın yapılmış olduğunun görülmediği görüşündedir.
Akarsular peyzaj düzenlemelerine konu olabilecek doğal kaynaklardır. Dünyanın pek çok kentinde, çevrelerindeki alanlar düzenlenmiş akarsular çok ilginç ve cazip peyzaj, gezinti ve rekreasyon alanları niteliğindedir. Büyük nehirlerin yanısıra derelerin çevreleri için de peyzaj düzenlemeleri yapılabilir. Akarsuların bulunduğu açıklıkların kentsel alanlarda hava akımını kolaylaştırdığı da bilinmektedir. Bu nedenle bu açıklıkların daraltılmaması hava sirkülasyonu bakımından da önem taşımaktadır. Dava konusu plan kararıyla yapılaşma dışı bırakılan 7-15 metre alan, yukarıda belirtildiği gibi ancak yaya veya trafik yolu yapılabilecek genişliktedir. Yol ve kaldırımların haricinde peyzaj düzenlemesi için yer kalmayacaktır. Bilirkişi kurulumuz, dava konusu plan kararıyla akarsuların iki yanında bırakılması öngörülen 7-15 metre genişliğindeki yapılaşma dışı alanın ancak yol inşa etmek için uygun genişlik olduğu, buralarda kentsel yaşam kalitesine önemli katkılar sağlayabilen peyzaj düzenlemesi yapılacak alan kalmayacağı, ayrıca akarsuların geçtiği açıklığın daraltılmasının kentsel alanlarda hava sirkülasyonunu olumsuz etkileyebileceği görüşündedir.
Diğer taraftan, akarsuların iki yanında yapılaşma dışı bırakılan alan genişliklerinin belirlendiği Plan Hükümlerinin V.21. maddesinde: "... Bu mesafeler ıslah tesisleri yapılmış akarsularda; seddelerde su yüzü tarafındaki şev üstünden, duvarlarda su yüzü tarafından alınır. Islah tesisleri yapılmamış akarsularda ise, DSİ Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek sınırdan itibaren alınacaktır..." denilmektedir. Ancak Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde:
"Madde 4: Tabiî ve sun'î göller ile akarsuların, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce taşkın seddi yapılmış ya da henüz yapılmamış olmakla birlikte sınırları haritalar üzerinde gösterilen bölümlerinde kıyı kenar çizgisi taşkın şeddinin kara tarafındaki toprakla kesiştiği sınırdan tespit edilir." denilmektedir. Kıyı kenar çizgisinden daha geride (suyun bulunduğu yönde) sınır tanımlanmaması gerektiği için plan hükümlerinin V.21 maddesinde yapılaşma dışı bırakılacak alanların "seddelerde su yüzü tarafındaki şev üstünden, duvarlarda su yüzü tarafından alınır." hükmünün kıyı mevzuatına uygun olmadığı görüşüne yer verilmiştir.
Akarsulara ve yörelere göre bilimsel yöntemlerle ön çalışma ve araştırmalar yapılmadan akarsular ve yer altı su kaynakları için kirlenme riski oluşturacak akarsuların iki yanında yapı yapılamayacak mesafenin dava konusu planda 7-15 metre arasında belirlenmesinin planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı,
Akarsuların iki yanında yapılaşma dışı bırakılacak alan genişliği kararının, taşkın alanı ve taşkın riski konularının da incelendiği bilimsel araştırmalara dayalı olarak alınması gerekli olmasına karşın dava konusu işlemde böyle bir çalışmanın yapılmadığı,
Dava konusu plan kararıyla akarsuların iki yanında bırakılması öngörülen 7-15 metre genişliğindeki yapılaşma dışı alanın ancak yol inşa etmek için uygun genişlik olduğu, buralarda kentsel yaşam kalitesine önemli katkılar sağlayabilen peyzaj düzenlemesi yapılacak alan kalmayacağı, ayrıca akarsuların geçtiği açıklığın daraltılmasının kentsel alanlarda hava sirkülasyonunu olumsuz etkileyebileceği,
Plan Hükümlerinin V.21 maddesinde yapılaşma dışı bırakılacak alanların "seddelerde su yüzü tarafındaki şev üstünden, duvarlarda su yüzü tarafından alınır." hükmünün, kıyı kenar çizgisinden daha geride (suyun bulunduğu yönde) sınır tanımlanmaması gerektiği için kıyı mevzuatına uygun olmadığı" şeklinde tespitlere ver verilmiştir.
Dairemizce bu hususa ilişkin yapılan değerlendirmede
Yukarıda yer verilen mevzuat hükmü uyarınca; kirliliğin oluşmadan önce önlenebilmesi, sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları ve bunu sağlayacak arazi kullanım kararlarını belirlemesi gereken, üst ölçekli plan niteliğini taşıyan çevre düzeni planında, akarsuların iki yanında yapılaşma dışı bırakılacak alan genişliğine yönelik kararın, taşkın alanı ve taşkın riski konularının da incelendiği bilimsel araştırmalara dayalı olarak alınması gerektiği hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlıkta ise, Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Revize Çevre Düzeni Planının V-21 sayılı plan notu kapsamında yer alan akarsuların iki yanında yer alan yapı yaklaşma mesafesinin, DSİ Bölge Müdürlüğünden alınan görüş doğrultusunda oluşturulduğu, söz konusu DSİ görüşünde de, 7-15 mt olarak belirlenen mesafelerin ne şekilde belirlendiğine yönelik bilimsel bir çalışmaya yer verilmediği anlaşılmakta olup, bilimsel yöntemlere dayalı herhangi bir ön çalışma ve araştırma yapılmadan yapı yaklaşma mesafesinin belirlenmesine ilişkin dava konusu imar planının V-21 sayılı plan hükmünde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu Çevre ve Orman Bakanlığınca 24/06/2011 günlü işlemle onaylanan Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Revize Çevre Düzeni Planının V-21 sayılı plan hükmünün İPTALİNE,
2. Sonuç itibariyle dava, kısmen ret, kısmen karar verilmesine yer olmadığı, kısmen iptal ile sonuçlandığından ödemede ve tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek üzere Dairemizin 23/11/2018 tarih ve E:2011/8100, K:2018/451 sayılı kararında hükmedilen yargılama giderlerinin kaldırılmasına,
- Davadaki haklılık oranına göre ayrıntısı aşağıda gösterilen ve ilk derece yargılamasında davacı tarafından harcanan toplam …TL yargılama giderinin yarısı olan …TL'nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, diğer yarısının davacı üzerinde bırakılmasına, …TL davacı temyiz yargılama giderinin yarısı olan …-TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer yarısının davacı üzerinde bırakılmasına, davalının temyiz yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
- Daha önceki kararda davacı ve davalı lehine avukatlık ücretine hükmedildiğinden yeniden avukatlık ücretine hükmedilmemesine,
- Ödemede ve tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek üzere davadaki haklılık oranına göre … TL keşif ve bilirkişi ücretinin yarısı olan …-TL'nin davacı üzerinde bırakılmasına, diğer yarısının davalı idare üzerinde bırakılmasına, belirtilen miktarların tahsili için Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ile Muhakemat Genel Müdürlüğüne kararın bir örneğinin tebliğine,
3. Keşif avansından artan … TL'nin Maliye Bakanlığına iade edildiğinden bu konuda tekrar hüküm kurulmamasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 16/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.