Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/2227 Esas 2022/2231 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2021/2227
Karar No: 2022/2231
Karar Tarihi: 16.06.2022

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/2227 Esas 2022/2231 Karar Sayılı İlamı

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/2227 E.  ,  2022/2231 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2021/2227
    Karar No : 2022/2231

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

    KARŞI TARAF (DAVALI) : …
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 25/11/2020 tarih ve E:2016/48950, K:2020/5412 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararına karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin zımmen reddine ilişkin işlemin iptali, yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesi, özlük hakların iadesine karar verilmesi ve 6749 sayılı Kanun'un (667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin) 3. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
    Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 25/11/2020 tarih ve E:2016/48950, K:2020/5412 sayılı kararıyla;
    Davalı idarenin usule ilişkin itirazları ve davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş,
    "Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
    Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
    Davacının, ceza yargılaması sonucunda ... Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi ... Ceza Dairesinin … tarih ve E:… K:… sayılı kararıyla reddedildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucunda anılan mahkumiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
    Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt toplantılarına katıldığına, örgüte himmet verdiğine, üniversitede örgüt evlerinde kaldığına, sınavlara örgütün hakim-savcı sınav çalışma evlerinde hazırlandığına ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
    Diğer hususlar yönünden, davacının, FETÖ/PDY terör örgütünün Adalet Bakanlığı ve Hakimler ve Savcılar Kurulunda etkin olduğu dönemde idare mahkemesi başkanı olarak görevlendirilmesinin, yukarıda yer verilen diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu belirtilerek,
    Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından, dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediği,
    Dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediğinden, davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve özlük haklarının iadesine karar verilmesine yönelik isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, olağanüstü hal döneminde, olağanüstü halin gerektirdiği ölçüde, olağanüstü hale neden olan konularla ve olağanüstü hal süresiyle sınırlı geçici tedbirler alınabileceğinden, dava konusu işlemin dayanağı olan 6749 sayılı Kanun'un (667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin) 3. maddesinin Anayasa'ya aykırı olması nedeniyle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği, 667 sayılı KHK'nin 3 . maddesinde yer alan düzenlemeler muğlak olduğundan hukuki öngörülebilirlik ve ulaşılabilirlik ilkesine aykırı olduğu, 7145 sayılı Kanun ile 375 sayılı KHK'ye eklenen geçici 35. maddede kamu görevinden çıkarılmadan önce savunma hakkının tanınmasının öngörüldüğü, dolayısıyla 667 sayılı KHK ile aynı hukuki durumda olanlar yönünden getirilen lehe düzenlemenin dikkate alınmamasının hukuka aykırı olduğu, Ankara Hakimevinde ve Adalet Bakanlığında yapılan Yargıda Birlik Derneği toplantılarında FETÖ üyesi olarak adının geçmesi nedeniyle Dernekle arasında husumet oluştuğu, bu nedenle Derneğe üye hakim, savcı ve üyelerin yargılamanın herhangi bir safhasında görev almasının bağımsızlık ve tarafsızlıklarına gölge düşüreceğinden reddi hakim talebinin değerlendirilmesi gerektiği, hakimlik teminatı çerçevesinde hakkında soruşturma açılmadan ve savunması alınmadan kanaate dayalı olarak ihraç edilmesinin, temel hak ve özgürlüklerin durdurulmasının ölçülülük ilkesine uygun olmasını öngören Anayasa'nın 15. maddesine aykırı olduğu, hakkında verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunmadığından terör örgütü üyesi olduğu gerekçesine dayanılmasının masumiyet karinesinin ihlali sonucunu doğurduğu, usulüne uygun savunması alınmadan meslekten çıkarılması nedeniyle işlemin şekil unsuru yönünden sakat olduğu, meslekten çıkarılmasına ilişkin işleme karşı yeniden inceleme talebinde bulunma hakkının tanınmasının savunma hakkının kullandırıldığı sonucunu doğurmayacağı, dava konusu işlemde kişiselleştirme yapılmadığı, hakkındaki inceleme ve soruşturmanın 2802 sayılı Kanun hükümlerine göre başlatılması nedeniyle yetki ve usulde paralellik ilkesi uyarınca soruşturmanın devamının da aynı Kanun hükümleri uyarınca yapılması gerektiği, 667 sayılı KHK ile getirilen düzenlemenin suç ve ceza içeren düzenleme mahiyetinde olmasına rağmen geçmişe etkili olarak uygulanması nedeniyle suç ve cezaların kanuniliği ile suç ve cezaların geriye yürümezliği ilkelerinin ihlal edildiği, ihraç kararında anayasal sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiğine dair bir gerekçe yer almadığından, anılan gerekçeye istinaden hüküm kurulamayacağı, aleyhine beyanda bulunan tanıkların etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler olduğu, salt kendini kurtarma gayesi ile beyanda bulundukları ve beyanlarının soyut ve gerçek dışı olduğu, tanık beyanlarının hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmesi nedeniyle dikkate alınamayacağı, dava konusu işlemin Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olduğu, bu işlemle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde belirtilen bağımsız mahkeme ilkesinin, adil yargılanma hakkının, çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin, masumiyet karinesinin, 8. maddesindeki özel hayata saygı hakkının, din ve vicdan hürriyetinin, ifade özgürlüğünün ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek gereği görüşüldü:
    HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
    Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
    "a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
    b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
    c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
    Öte yandan, UYAP kayıtlarının incelenmesinden, Daire kararının "Maddi Olay ve Hukuki Süreç" kısmının "Davacıya İlişkin Süreç" bölümünde sözü edilen ve hükme esas alınmayan, davacının “silahlı terör örgütüne üyelik” suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi ... Ceza Dairesinin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile reddedildiği, söz konusu kararın davacı tarafından temyiz edildiği ancak Yargıtayca henüz bir karar verilmediği görülmüştür.
    667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
    Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ''kavuşan, bitişen, birleşen'', irtibatlı kavramını ise ''bağlantılı'' olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda, kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
    Bu itibarla, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçunun tespitinde delil olarak değerlendirilecek bir kısım fiil ve davranışlar, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecek nitelikte olduğundan, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin bu davada, ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' isnadıyla açılan ve temyizen Yargıtayca incelenmekte olan ceza yargılamasında nihayeten verilecek kararın beklenilmesi gerekmemektedir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacının temyiz isteminin reddine,
    2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 25/11/2020 tarih ve E:2016/48950, K:2020/5412 sayılı kararının ONANMASINA,
    3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderlerinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
    4. Kesin olarak, 16/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


    HAKİMİN REDDİ İSTEMİNİN GERİ ÇEVRİLMESİNE DAİR KARAR

    ... tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararına karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin zımmen reddine ilişkin işlemin iptali, yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesi, özlük hakların iadesine karar verilmesi ve 6749 sayılı Kanun'un (667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin) 3. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istemiyle Hakimler ve Savcılar Kuruluna karşı açılan davada, Danıştay Beşinci Dairesince davanın reddi yolunda verilen 25/11/2020 tarih ve E:2016/48950, K:2020/5412 sayılı karara karşı, davacı tarafından yapılan temyiz başvurusunda reddi hakim talebinde bulunulması üzerine dosya incelenerek gereği görüşüldü:
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun uygulanacağı belirtildikten sonra hakimin memnuiyeti ve reddi konusunda sözü edilen Kanuna yollamada bulunulmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 447. maddesinde ise; mevzuatta yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Kanuna yapılan yollamaların 6100 sayılı Kanun'un bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 36. maddesinde, hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması halinde, taraflardan birinin hakimi reddedebileceği belirtilerek, hakimin reddi sebepleri sayma suretiyle gösterilmiştir. Aynı Kanun'un 38. maddesinde "Hakimin reddi, dilekçeyle talep edilir. Bu dilekçede, ret talebinin dayandığı sebepler ile delil veya emarelerin açıkça gösterilmesi ve varsa belgelerin eklenmesi gerekir." hükmüne yer verilmiş, 41. maddesinde ise; ret sebebi ve bu sebebe ilişkin inandırıcı delil veya emare gösterilmemişse, hakimin reddi talebinin, toplu mahkemelerde reddedilen hakimin müzakereye katılmasıyla geri çevrileceği kurala bağlanmış ve bu karara karşı da başvuru yolunun nasıl olacağı gösterilmiştir.
    Davacı tarafından, temyiz başvuru dilekçesinde, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu üyelerinden Yargıda Birlik Derneği üyesi olanların reddi istenilmiş ise de, söz konusu beyanda 6100 sayılı Kanun'un 36. maddesinde sayılan hakimin reddi sebeplerinden hiçbirine yer verilmediği, dolayısıyla Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu üyelerinin reddedilmesini gerektirecek bir sebep bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı Kanun'un yollamada bulunduğu 6100 sayılı Kanun'un 41. maddesi uyarınca, hakimin reddi isteminin geri çevrilmesine, 2577 sayılı Kanun'un 56. maddesinde reddi hakim talebinin geri çevrilmesi ile ilgili olarak bir düzenleme bulunmadığından anılan maddede öngörülen usulün uygulanmasına gerek olmadığına, 10/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara