Esas No: 2021/10489
Karar No: 2022/7107
Karar Tarihi: 16.06.2022
Danıştay 6. Daire 2021/10489 Esas 2022/7107 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2021/10489 E. , 2022/7107 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/10489
Karar No : 2022/7107
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …
VEKİLİ : Av. …
2- … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Bursa İli, Osmangazi İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde bulunan taşınmazların, … Bölgesi olarak bilinen alanda kalan hanların meydana çıkarılması amacıyla yürütülecek olan "Tarihi ve Kültürel Mirasın Korunması ve Yaşatılarak Gelecek Nesillere Aktarılması" temalı proje çalışmaları kapsamında, … Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 22/04/2021 tarih ve 31462 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 21/04/2021 tarih ve 3887 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, … Mahallesi, … ada, … parsel ve … ada, … parsel sayılı taşınmazlar yönünden iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Kamulaştırma Kanunun 27. maddesi kapsamında acelelik halinin bulunmadığı, davaya konu taşınmazların davalının ihtiyacına uygun olmadığı, Kamulaştırma Kanununun 27. maddesindeki acele kamulaştırma yetkisinin haksız şekilde kullanıldığı ileri sürülmektedir.
DAVALILARIN SAVUNMASI : Davanın süresinde açılmadığı, davaya konu alanda bulunan tarihi silüeti bozan yapıların yıkılarak bölgenin daha fonksiyonel ve sosyal alanı fazla bir cazibe merkezi haline getirilmesinin planlandığı, davaya konu alanın Bursa kentinin tarihi turistik ve ticari merkezinde yer aldığı, aynı zamanda 2014 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alındığı, bu alanın kısmen UNESCO Dünya Miras Alanı, kısmen tampon bölge sınırı içerisinde kaldığı, söz konusu alanda Hanların, Ulucami ve Tarihi Kapalı Çarşısının kentliler ve ziyaretçiler tarafından algılanabilirliğini artırılması, bu alandaki atıl kalmış hanların plan değişikliği ile düzenlenerek kente ve turizme kazandırılması, çevresindeki yine tarihi özellikteki Hisar Bölgesi ile ilişkisini kurmak amacıyla hazırlanan ve Koruma Kurulunca da onaylanan plan ve buna bağlı olarak geliştirilen proje ile tamamen kamu yararının güdüldüğü, projeye göre tarihi eserlerin etrafındaki konut ve ticaret fonksiyonlu alanların meydan fonksiyonu ile değiştirildiği, hanların ve diğer tarihi yapıların etrafını çevreleyen, tarihi dokuya yabancı betonarme binaların yıkılarak tarihi alanların görünürlüğünün ortaya çıkarılacağı, yıkılacak binaların yerine herhangi bir bina yapılmayacağının plan hükümleriyle açık olduğu, peyzaj ve meydan dışında zemin kotu üstünde düzenleme bulunmadığı, zemin kotu altında da sadece kapalı otopark yapılacağı, ticari alan bulunmadığı, projenin detaylı analizler, eylem planı, UNESCO Alan Başkanlığı rapor ve yazıları altlığında oluşturulduğu, plan onayı sonrasında proje kapsamında kamulaştırma işlemlerine başlanıldığı, kamulaştırması biten binaların yıkıldığı, yıkılan kısımların hem görsel kirlilik yarattığı hem alana şantiye görüntüsü verdiği, hem de yaya ve araç trafiğini olumsuz etkilediği, araç ve yaya trafiğinin çok yoğun olduğu bu bölgede projenin en hızlı şekilde hayata geçirilmesinin hedeflendiği, alandaki kamulaştırılacak iş hanı ve apartmanlardaki malikler arasında yabancı uyruklu kişilerin bulunması, miras hisselerinin olması, bunlara yapılacak yurt içi ve yurt dışı tebligatların çok uzun sürecek olması, yıkımların başlaması sebebiyle projenin bir bütün olarak bir an önce hayata geçirilmesinde, yıkım ve düzenleme çalışmalarının bir an önce tamamlanarak araç ve yaya trafiğinin çok yoğun olduğu bölgede trafik ve yaya güvenliğinin bir an önce sağlanmasında zorunluluk bulunduğu, alanın aynı zamanda ticaret ve turizm merkezi olduğu, bir kısmı yıkılan ve şantiye sahasına dönen alanda olağan kamulaştırma ile binaların uzun zamanda peyderpey yıkılmasının yaya ve araç trafiğini tehlikeye sokacağı, bölge esnafının ticaretine zarar vereceği ve turizmin olumsuz etkileneceği, zamana yayılan uzun yıkım ve inşaat nedeniyle genel güvenlik için de potansiyel tehlike oluşturacağı, mümkün olan en kısa sürede projenin tamamlanmasında üstün kamu yararının bulunduğu, alana ilişkin kentsel tasarım projesi hazırlanarak bu projeye göre uygulama yapılacağı, Unesco Alan Başkanlığınca hazırlanan inceleme raporunda ve değerlendirme yazısında Hisar, Türbeler, Tophane ve Hanları birbirine bağlayan bir aksın oluşturulacak olmasının, bu tarihi alanların birbirleri ile ilişkilerini güçlendireceğinin belirtildiği, aynı zamanda davaya konu plan değişikliği ile oluşturulacak meydan alanının Bursa'nın "Yeşil" tanımını da yansıtacak bir kamusal alan oluşturacağı ve Hanlar Bölgesini koruma kullanma dengesinin sağlanacağının da vurgulandığı, dava konusu taşınmazın projede meydan olarak düzenlenmesinin öngörüldüğü, davaya konu taşınmazın kentsel sit alanında kaldığı ve dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Davanın süre aşımı yönünden reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …'NUN DÜŞÜNCESİ : Bursa İli, Osmangazi İlçesi, … Mahallesi, … ada, … sayılı ve … ada, … parsel sayılı taşınmazların da bulunduğu mahalle sınırları içerisindeki taşınmazların, Hanlar Bölgesi olarak bilinen alanda kalan hanların meydana çıkarılması amacıyla yürütülecek olan "Tarihi ve Kültürel Mirasın Korunması ve Yaşatılarak Gelecek Nesillere Aktarılması" temalı proje çalışmaları kapsamında, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 22/04/2021 tarih ve 31462 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 21/04/2021 tarih ve 3887 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin süre itirazı yerinde görülmemiştir.
Anayasanın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasaya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkündür. Bu hükümlerden hareketle bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) ancak kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır.
Anayasanın "Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma" başlıklı 90. maddenin 1. fıkrasında: "Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır." son fıkrasında ise: "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004 günlü, 5170 sayılı Yasanın 7. maddesi) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." kuralıyla usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmaların iç hukuk sistemine yansıtılma yöntemi belirlenerek, bu andlaşmalardan temel hak ve özgürlüklere ilişkin olanlarla yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda uluslararası andlaşma kurallarının esas alınması anayasal gerekliliktir.
20.03.1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolun "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde ise: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." kuralı yer almıştır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde: “İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler” ve 6. maddesinin son fırkasında “Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur.” kuralına yer verilmiştir.
2942 sayılı Yasanın "Acele kamulaştırma" başlıklı 27. maddesinde, 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. (Ek fıkra: 19/4/2018-7139/29 md.) Mahkemece verilen taşınmaz mala el koyma kararı tapu müdürlüğüne bildirilir. Taşınmaz malın başkasına devir, ferağ veya temlikinin yapılamayacağı hükmü tapu kütüğüne şerh edilir. El koyma kararından sonra taşınmaz mal 20 nci madde uyarınca boşaltılır. Bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedelidir." hükümleri öngörülmüştür.
Anayasa'nın 13. ve 35. madde hükümleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasa'ya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkün olup buna ilişkin düzenlemeler öncelikle kamu yararına dayanmalıdır. Ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolüyle de mülkiyet hakkı bir insan hakkı olarak kabul edilmiş ve bu hakkın orantılılık ilkesi çerçevesinde kamu yararı gözetilerek sınırlandırılabileceği ifade edilmiştir. Buna göre, bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır.
Bu çerçevede, 2942 sayılı Yasanın 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Bu koşullardan ikisi Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olması halleri şeklinde açıkça sayılmak suretiyle üstün kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasının gerçekleştirilmesi amacıyla acele kamulaştırma yoluna gidilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda Cumhurbaşkanına tanınan yetki acele kamulaştırma kararı alma yetkisi değil, kamulaştırma sürecinin olağan yöntemler dışında gerçekleşebilmesine yönelik karar alma yetkisi olması, esasen kamu hizmetlerinin yerine getirilebilmesi amacıyla kamulaştırma işlemini tesis etmesi gereken makamın da Cumhurbaşkanı değil, kamu hizmetini yerine getirmekle yükümlü olan idareler olması karşısında Cumhurbaşkanı kararının, kamulaştırma kararının yerine getirilmesinin kamu yararı ve kamu düzeni nedeniyle olağan dışı bir şekilde, acele yöntemlerle yapılmasının gerekliliğini ortaya koyan nitelik taşıması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; Bursa İli, Osmangazi İlçesi, … Mahallesinde uyuşmazlığa konu taşınmazın da yer aldığı kentsel sit alanında bulunan ve UNESCO Dünya Miras Listesine alınan hanların meydana çıkarılması amacıyla Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin … günlü, … sayılı ve … günlü, … sayılı kararlarıyla kabul edilen 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve 1/1000 ölçekli …-… Bölgesi Koruma Amaçlı İmar Planı Değişikliği ile bu alanda meydan fonksiyonu öngörüldüğü, anılan kararların … Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararlarıyla uygun bulunduğu, yürütülen "Tarihi ve Kültürel Mirasın Korunması ve Yaşatılarak Gelecek Nesillere Aktarılması" temalı proje kapsamında kamulaştırma işlemlerine başlanıldığı, Bursa Büyükşehir Belediye Encümeninin … günlü, … sayılı kararıyla, alanda kalan parsellerin encümenin … günlü, … sayılı kararıyla kamulaştırılmasına karar verildiği, hak sahipleriyle yapılan görüşmelerde kamulaştırma alanının %84'ünü teşkil eden oranda anlaşma sağlanamadığı, kamu menfaati de düşünülerek UNESCO dünya miras alanının çekirdek bölgesinde yer alan hanların meydana çıkarılabilmesi için kamulaştırmaların ivedi olarak tamamlanması gerektiğinden acele kamulaştırma kararı alınmasının uygun olduğuna karar verildiği, bu karar üzerine yapılan başvuru sonucu dava konusu işlemin tesis edildiği, davalı idarelerin savunmalarında da, alanda çok sayıda yabancı uyruklu malik olduğu, bazı maliklerin adreslerinin belli olmadığı, işlemlerin birkaç yılı bulabileceği, yıkılan binaların görsel kirlilik yarattığı, yaya ve araç trafiğinin olumsuz etkilenmesi nedenleriyle projenin en hızlı şekilde hayata geçirilebilmesi için alanda kalan taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verildiğinin belirtildiği, UYAP üzerinden yapılan araştırmada …. Asliye Hukuk Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla aralarında uyuşmazlığa konu taşınmazın da yer aldığı taşınmazlara acele el konulmasına karar verildiği, bölgede bulunan başka taşınmaz malikleri tarafından imar planı değişikliklerinin iptali istemiyle açılan davalarda ... İdare Mahkemesinin E:…, E:… ve ... İdare Mahkemesinin E:… ve E:… sayısına kayıtlı dosyalarda yürütmenin durdurulması istemlerinin reddine karar verildiği, yargılamaların devam ettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, imar planı kapsamında … bölgesi olarak bilinen alanın meydan olarak düzenlenmesi projesi çerçevesinde uyuşmazlığa konu taşınmazın kamulaştırılmasında kamu yararı bulunmakla birlikte, taşınmaz maliklerinin büyük çoğunluğu ile uzlaşma sağlanamaması ve projenin bir an önce tamamlanması nedenlerinin tek başına taşınmazların acele kamulaştırılması için yeterli olmadığı, 2942 sayılı Yasanın 27. maddesinin uygulanabilmesi için acele kamulaştırmanın koşullarının gerçekleşmiş olduğunun açıkça ortaya konulmasının gerekmesine karşın, olayda acele kamulaştırma prosedürünün uygulanmasını gerektiren nedenlerin somut olarak ortaya konulmadığı, acelelik halinin, kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasını gerektiren hallerin açıklanmadığı anlaşılmakla, dava konusu Cumhurbaşkanı kararında 2942 sayılı Yasa'nın 27. maddesinin amacına, uygulanma koşullarına ve hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Cumhurbaşkanı kararının uyuşmazlığa konu taşınmaza ilişkin olarak iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava konusu taşınmazın bulunduğu alan, … tarih ve … sayılı … Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu kararıyla kentsel sit alanı olarak belirlenmiştir.
Kentsel sit alanında bulunan dava konusu taşınmazın da bulunduğu Hanlar Bölgesi olarak bilinen alan, 2014 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınmıştır.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu alan, Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin … tarih ve … sayılı kararıyla, 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve … tarih ve … sayılı kararıyla 1/1000 ölçekli …-… Hanlar Bölgesi Koruma Amaçlı İmar Planı Değişikliği ile “meydan alanı” olarak planlanmıştır.
Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin … tarih ve … sayılı kararıyla; UNESCO miras alanının çekirdek bölgesinde kalan, … Meydan Projesi olarak adlandırılan ve 1/1000 ölçekli … Bölgesi Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı kapsamında "meydan" olarak tanımlanan bölgede bulunan taşınmazların Belediyenin XI. beş yıllık imar programına ek olarak alınan, arasında davaya konu taşınmazın da yer aldığı taşınmazların Kamulaştırma Kanununun 3. maddesi uyarınca kamulaştırılması kararı alınmıştır.
Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinin … tarih ve … sayılı kararıyla; uzlaşma sağlanamayan hak sahiplerinin kamulaştırılması gereken alanın % 84’ünü teşkil ettiği, kamu menfaati de düşünülerek UNESCO dünya miras alanının çekirdek bölgesinde yer alan hanların meydana çıkartılabilmesi için kamulaştırmaların ivedi şekilde yapılması gerektiğinden bahisle arasında davaya konu taşınmazında yer aldığı taşınmazlar için 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırma kararı alınmasının uygun olduğuna karar verilmiştir.
Dava konusu 21/04/2021 tarih ve 3887 sayılı sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, Bursa İli, Osmangazi İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel ve … ada, … parsel sayılı taşınmazların Hanlar Bölgesi olarak bilinen alanda kalan hanların meydana çıkarılması amacıyla yürütülecek olan "Tarihi ve Kültürel Mirasın Korunması ve Yaşatılarak Gelecek Nesillere Aktarılması" temalı proje çalışmaları kapsamında, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Bakılan dava, dava konusu acele kamulaştırma kararının davacıya ait taşınmazlar yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrasında, devletin işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu hükme bağlanmış; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, 40. maddedeki düzenlemeyle uyumlu olarak idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden itibaren başlayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; ikinci fıkrasında, bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı; dördüncü fıkrasında ise, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kuralları getirilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde acele kamulaştırma işlemlerinden doğan uyuşmazlıklar ivedi yargılama usulünün uygulanacağı uyuşmazlıklar arasında sayılmış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen Anayasa ve 2577 sayılı Kanun hükümleri karşısında; özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idari işlemlerde dava açma süresinin başlamasında yazılı bildirimin esas olduğu, dava açma süresi hesabında ilan tarihinin ancak "ilanı gereken" düzenleyici nitelikteki işlemler açısından dikkate alınacağı, bireysel nitelikteki işlemlere karşı ilgililerin bu işlemlerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren dava açabilecekleri kuşkusuzdur. İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden itibaren başlayacağı kuralı, idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasanın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen bu hususun idari işlemde açıkça belirtilmemesi halinde dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil, 2577 sayılı Kanunun 7. maddesinde belirtilen 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Öte yandan; acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı Kararlarının Resmi Gazete'de yayımlanmasının ilgililere tebliğ hükmünde olduğuna dair bir düzenlemeye mevzuatta yer verilmemiştir. Ayrıca, anılan kararın Anayasada yer alan bir temel hak olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte olması nedeniyle, Resmi Gazete'de yayımlanmasının dışında ayrıca yazılı bildirim yapılması, Anayasada güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede; muhatapları açısından subjektif ve kişisel nitelikte olan acele kamulaştırma kararlarının; uygulanma süresi içerisinde, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde dava konusu edilebilecekleri açıktır.
Uyuşmazlıkta; dava konusu Cumhurbaşkanı kararı davacıya tebliğ edilmediğinden, bu işleme karşı öğrenme tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir.
Dosyanın ve uyuşmazlığa konu taşınmazlara acele el konulmasına ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı ve …. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyalarının UYAP üzerinden incelenmesinden; davaya konu … ada, … parsele acele el konulmasına ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyada yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunun ve taşınmaza el konulmasına dair kararın 21/07/2021 tarihinde usulüne uygun olarak davacı vekiline tebliğ edildiği; davaya konu … ada, … parsele acele el konulmasına ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyada yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunun ve taşınmaza el konulmasına dair kararın 17/07/2021 tarihinde usulüne uygun olarak davacı vekiline tebliğ edildiği, anılan davacı vekilinin görülmekte olan davada da davacının vekili olduğu, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:…, K:… sayılı ve ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:…, K:… sayılı kararında, davaya konu taşınmazların Cumhurbaşkanı kararı doğrultusunda acele kamulaştırılmasına karar verildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; dava konusu Cumhurbaşkanı kararının, uyuşmazlığa konu taşınmazlara acele el konulmasına dair anılan kararlar ile bilirkişi raporlarının 17-21/07/2021 tarihlerinde davacı vekiline tebliğ edilmesi üzerine öğrenildiğinin kabulü gerektiğinden, bu tarihlerden itibaren 60 günlük genel dava açma süresi içerisinde, davaya konu … ada, … parsel için en geç 15/09/2021 tarihinde; davaya konu … ada, … parsel için ise en geç 20/09/2021 tarihinde dava açılması gerekirken, bu süre geçtikten sonra 24/11/2021 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN SÜRE AŞIMI NEDENİYLE REDDİNE,
2. Aşağıda ayrıntısı yer alan …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
4. Varsa posta avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-g maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 16/06/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X) :
Dava, Bursa İli, Osmangazi İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde bulunan taşınmazların, Hanlar Bölgesi olarak bilinen alanda kalan hanların meydana çıkarılması amacıyla yürütülecek olan "Tarihi ve Kültürel Mirasın Korunması ve Yaşatılarak Gelecek Nesillere Aktarılması" temalı proje çalışmaları kapsamında, … Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 22/04/2021 tarih ve 31462 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 21/04/2021 tarih ve 3887 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, … Mahallesi, … ada, … parsel ve … ada, … parsel sayılı taşınmazlar yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
Dosyanın ve uyuşmazlığa konu taşınmazlara acele el konulmasına ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı ve …. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyalarının UYAP üzerinden incelenmesinden; davaya konu … ada, … parsele acele el konulmasına ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyada yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunun ve taşınmaza el konulmasına dair kararın 21/07/2021 tarihinde usulüne uygun olarak davacı vekiline tebliğ edildiği; davaya konu … ada, … parsele acele el konulmasına ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyada yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunun ve taşınmaza el konulmasına dair kararın 17/07/2021 tarihinde usulüne uygun olarak davacı vekiline tebliğ edildiği, anılan davacı vekilinin görülmekte olan davada da davacının vekili olduğu, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:…, K:… sayılı ve ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:…, K:… sayılı kararında, davaya konu taşınmazların Cumhurbaşkanı kararı doğrultusunda acele kamulaştırılmasına karar verildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı Kararlarının Resmi Gazete'de yayımlanmasının ilgililere tebliğ hükmünde olduğuna dair bir düzenlemeye mevzuatta yer verilmemiştir. Ayrıca, anılan kararın Anayasada yer alan bir temel hak olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte olması nedeniyle, Resmi Gazete'de yayımlanmasının dışında ayrıca yazılı bildirim yapılması, Anayasada güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede; muhatapları açısından subjektif ve kişisel nitelikte olan acele kamulaştırma kararlarının; uygulanma süresi içerisinde, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde dava konusu edilebilecekleri açıktır.
Uyuşmazlıkta, dava konusu acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı kararının davacıya tebliğ edilmediği, her ne kadar, taşınmazlara acele el konulmasına ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:…, K:… sayılı ve ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:…, K:… sayılı kararları ile bu dosyalarda yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporları 17-21/07/2021 tarihlerinde davacı vekiline tebliğ edilmiş ise de, bir başka davada davacı vekiline yapılan tebligat ile davacının dava konusu işlemi öğrendiği sonucuna varılamayacağı, bireysel işlem niteliğinde olan acele kamulaştırma kararının davacıya tebliğ edilmesi veya davacının dava konusu işlemi öğrendiği hususunda kuşku bulunmaması gerektiği açık olduğundan, davada süre aşımı bulunduğu yönündeki çoğunluk kararına katılmıyorum.