Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2022/881 Esas 2022/2238 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2022/881
Karar No: 2022/2238
Karar Tarihi: 20.06.2022

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2022/881 Esas 2022/2238 Karar Sayılı İlamı

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/881 E.  ,  2022/2238 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2022/881
    Karar No : 2022/2238

    TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1-...Bakanlığı
    VEKİLİ : Av. ...

    2-...Birliği
    VEKİLİ : Av. ...

    KARŞI TARAF (DAVACI) : ...

    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/09/2021 tarih ve E:2016/3785, K:2021/4266 sayılı kararının iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması davalı idareler tarafından istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: 11/07/2015 tarih ve 29413 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Noterlik İşlemlerinin Elektronik Ortamda Yapılması Hakkında Yönetmelik"in iptali ile Noterlik Kanunu'nun 198/A maddesinin Anayasa'nın "Özel Hayatın Gizliliği" başlıklı 20. maddesine aykırı olduğundan bahisle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
    Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/09/2021 tarih ve E:2016/3785, K:2021/4266 sayılı kararıyla;
    Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde, davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası ise ciddi görülmeyerek, işin esasına geçilmiş,
    Anayasa'nın 2., 124. ve 20. maddeleri, 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun "Evrak ve defterlerin gizliliği" başlıklı 55. ve "Elektronik işlemler" başlıklı 198/A maddesine yer verilerek,
    Yönetmelik'in "İşlemlerin elektronik ortamda paylaşılması" başlıklı 10. maddesinin 1. ve 2. fıkraları yönünden;
    1512 sayılı Kanun'un 198/A maddesine dayanılarak çıkarılan dava konusu Yönetmelik'in 10.maddesinin 1. fıkrasında, işleme katılanların tamamının güvenli elektronik imzası ile yapılan işlemlere ilişkin bilgi ve belgelerin gerektiğinde noterler ile diğer kişi ve kurumlarla paylaşılabileceği, 2. fıkrasında ise el ürünü imza ile hazırlanıp güvenli elektronik imza ile TNBBS'ye kaydedilen işlemlere ilişkin bilgilerin gerektiğinde noterler ile diğer kişi ve kurumlarla paylaşılabileceğinin düzenleme altına alındığı,
    1512 sayılı Kanun'un 55. maddesi ile noterlik evrak ve defterlerinin sadece mahkeme, sorgu hakimliği ve Cumhuriyet savcılıklarınca veya resmi daireler tarafından, konusu da belirtilmek suretiyle, noterlikte soruşturmaya yetkili kılınan kimselerce incelenebileceği hususunda bir sınırlamaya gidildiği, ancak dava konusu düzenlemelerde, kanunda getirilen sınırlamanın genişletildiği, "diğer kişi ve kurumlar" ifadesi yönünden de belirsizlik oluşturulduğu açık olduğundan dava konusu düzenlemenin üst hukuk normuna ve hukuka aykırılık oluşturduğu;
    Yönetmelik'in "İşlemlerin elektronik ortamda paylaşılması" başlıklı 10. maddesinin 4. fıkrası yönünden;
    Dava konusu Yönetmelik'in 10. maddesinin 4. fıkrasında, noterlik işlemlerine ilişkin bilgi ve belgenin paylaşılmasının sağlanması için Bakanlığın görüşü alınarak Birlik tarafından ilgili kurum ve kuruluşlar ile protokol imzalanacağı ve paylaşıma ilişkin ücretlerin protokolde düzenleneceğinin hüküm altına alındığı,
    Mevzuat hükümleri uyarınca noterlik mesleğinin hukuki konumu, belgelendirdiği hukuki işlemlerin resmiyet vasfı, bu belgelerin sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli kabul edilmesi, kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzel kişileri nezdinde işlem görme kabiliyetleri ve yine 1512 sayılı Kanun'un 55. maddesinde noterlik işlemlerine ait belgelerin kimler tarafından alınabileceğinin yasa koyucu tarafından sayma suretiyle belirlendiği göz önüne alındığında, anılan fıkra ile davalı Türkiye Noterler Birliğine ilgili kurum ve kuruluşlar ile noterlik işlemlerine ait bilgi ve belgelerin paylaşımının, mevzuatta içeriği ve sınırları belirlenmeyen protokol yoluyla yapılabilmesine cevaz verilmesinin hukuki belirlilik ve güvenlik ilkesine aykırı olduğu;
    Yönetmelik'in 10. maddesinin 1, 2 ve 4. fıkraları dışındaki diğer maddeleri yönünden;
    Noterlik Kanunu’nun, 198/A maddesi ile bu Kanun’da öngörülmüş olan işlemlerin, noterler tarafından elektronik ortamda, güvenli elektronik imzanın kullanılması suretiyle yapılması olanağı yaratıldığı; bunu mümkün kılmak amacıyla Türkiye Noterler Birliği bünyesinde “Noterlik Bilişim Sistemi Yazı Servisi” oluşturulduğu ve elektronik ortamda yapılabilecek işlemlerin gerçekleştirilmesi sırasında uyulacak olan usûl ve esasları belirlemek amacıyla, dava konusu edilen Noterlik İşlemlerinin Elektronik Ortamda Yapılması Hakkında Yönetmelik'in çıkarıldığı;
    Dava konusu Yönetmelik hükümlerinin belirtilen mevzuat hükümleri ile birlikte değerlendirilmesinden; dava konusu Yönetmelik'in bu kısımlar yönünden kamu yararına uygun olduğu gerekçesiyle,
    Dava konusu Yönetmelik'in 10. maddesinin 1, 2. ve 4. fıkralarının iptaline, Yönetmelik'in diğer maddeleri yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idareler tarafından, davanın süresinde açılmadığı, benzer durumda verilen iptal kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği; 1512 sayılı Kanun'un 55. maddesinin, noterlik evrak ve defterlerinin incelenmesi/daire dışına çıkarılabilmesi ile ilgili usul ve şartları belirlediği, Kanun'un 198/A maddesinin ise, “… bilgi ve belgeler güvenli e-imza ile elektronik ortamda işlenebilir, saklanabilir ve gerektiğinde ilgili diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilebilir” ibaresini içerdiğinden, bu kapsamda 55. maddeye aykırı herhangi bir duruma sebebiyet verilmediği; 198/A maddesinin ve dava konusu Yönetmelik hükümlerinin yürürlüğe girmesi ile, elektronik ortamda tutulacak olan kayıtların incelenmesi ve daire dışına çıkarılması gibi süreçlerde Kanun'un 55. maddesine aykırı bir uygulamanın söz konusu olmasının mümkün olmadığı; 55. madde, noterlikteki evrak ve defterlerin gizliliği ile ilgili olup, Yönetmelik'in 10. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının ise noterlikteki evrak ve defterlerin paylaşımına ilişkin bir hüküm olmadığı, noterlikte yapılan işlemlere dair belge/evrak/defterlerin değil, işlemlere ilişkin bilgilerin teyit amaçlı ve yalnızca varlık, geçerlilik ve doğruluğunun sorgulanabilmesine imkan verecek şekilde sınırlı olarak paylaşılmasına yönelik düzenleme getiren dava konusu Yönetmelik'in 10. maddesinin 1. ve 2. fıkrası açısından Noterlik Kanunu 55. maddeye aykırılık bulunmadığı; bu madde ile getirilmek istenilen bilgi paylaşımı, noterlik işlemini kullanan noterler ile bankalar, tapu daireleri ve benzeri kurumların ve kişilerin güvenli şekilde işlem yapabilmeleri için işlemin doğruluğunun ve varlığının teyidine yönelik verilecek bilgileri kapsadığı, fıkrada bu sebeple belge kelimesine yer verilmeyip sadece bilgiden söz edildiği; 10. maddenin 4. fıkrası uyarınca noterlik işlemlerine dair bilgi paylaşımı yapılacak kişi ve kurumlar ile paylaşıma konu edilecek olan bilgilerin Adalet Bakanlığının denetimi altında yapılabileceği, kaldı ki, Adalet Bakanlığının Yönetmelik maddesi gereği bilgi paylaşımına ilişkin incelemeyi yaparken, Noterlik Kanunu başta olmak üzere, Anayasa, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düzenlemelerini de dikkate alarak Birliğe görüş bildirdiği, söz konusu paylaşımlar açısından gerek Noterlik Kanunu gerekse Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve bilgi gizliliği/güvenliğine ilişkin mevzuat açısından Bakanlığın gerekli hukuki şartlara uygun hareket edeceğinin öngörüldüğü ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ... DÜŞÜNCESİ : 11/07/2015 tarih ve 29413 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Noterlik İşlemlerinin Elektronik Ortamda Yapılması Hakkında Yönetmelik'e karşı 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinde öngörülen süre içinde, en son 09/09/2015 tarihinde dava açılması gerekirken, 16/03/2016 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı sonucuna varıldığından, davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulü ile Daire kararının temyize konu kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.


    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarelerden Adalet Bakanlığının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE:
    MADDİ OLAY :
    11/07/2015 tarih ve 29413 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Noterlik İşlemlerinin Elektronik Ortamda Yapılması Hakkında Yönetmelik'in 18. maddesinde, bu Yönetmelik'in 01/03/2016 tarihinde yürürlüğe gireceği kuralına yer verilmiştir.
    Noter olan davacı tarafından da, anılan Yönetmelik'in iptali ve Noterlik Kanunu'nun "Elektronik işlemler" başlıklı 198/A maddesi hükümlerinin Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istemiyle 16/03/2016 tarihinde temyizen incelenen dava açılmıştır.

    İLGİLİ MEVZUAT :
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinde;
    "1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
    2. Bu süreler;
    a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,
    b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği tarihi izleyen günden başlar.
    3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar.
    4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz." hükmü yer almaktadır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, aynı maddenin 4. fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem ya da her ikisine karşı dava açabilecekleri belirtilmiştir.
    Buna göre, ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayan dava açma süresi içerisinde idari davaya konu edilmeyen düzenleyici işlemlerin, bu tarihten sonra davaya konu edilebilmeleri için ilgili hakkında uygulama işlemi tesis edilmiş olması, bireysel işlemin ise birlikte dava konusu yapıldığı düzenleyici işlemin uygulanması niteliğinde bulunması gerekmektedir.
    Diğer taraftan, anılan maddede sözü edilen "uygulama işlemi" kavramı, kural koyucu nitelikteki düzenleyici işlemlere dayanılarak ilgililer hakkında tesis edilen ve onların menfaatlerinin ihlal edilmesi sonucunu doğuran, başka bir ifadeyle hukuksal durumlarında değişiklik yaratan bireysel nitelikteki işlemleri ifade etmektedir.
    Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerden, noter olan davacı hakkında dava konusu düzenleyici işlem nedeniyle tesis edilen herhangi bir uygulama işleminin bulunmadığı anlaşılmış olup uygulama işlemi mevcut olmadığı halde, düzenleyici işlemin yürürlük tarihinin ilan tarihinden sonraki bir tarih olarak belirlenmesi nedeniyle yürürlük tarihi esas alınarak işlemin iptal davasına konu edebileceğinin kabulünün, kamu düzeninden sayılan dava açma süresinin gözardı edilmesi sonucunu doğuracağı açıktır.
    Uyuşmazlık bu çerçevede değerlendirildiğinde, 11/07/2015 tarih ve 29413 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Noterlik İşlemlerinin Elektronik Ortamda Yapılması Hakkında Yönetmelik'e karşı 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinde öngörülen süre içinde, en son 09/09/2015 tarihinde dava açılması gerekirken, 16/03/2016 tarihinde açılan davanın, süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
    Bu durumda; dava konusu Yönetmelik'in temyize konu 10. maddesinin 1., 2. ve 4. fıkraları yönünden davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek düzenlemenin iptali yönünde verilen Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1.Davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulüne;
    2.Dava konusu düzenlemenin yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen iptaline, kısmen davanın reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/09/2021 tarih ve E:2016/3785, K:2021/4266 sayılı kararının temyize konu iptale ilişkin kısmının BOZULMASINA,
    3.Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
    4.Kesin olarak, 20/06/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.


    KARŞI OY
    X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun dava açma süresini düzenleyen 7. maddesinde; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabileceği, düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olmasının bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmayacağı belirtilmiştir.
    Anılan hükümde, düzenleyici işlemlerin yürürlük tarihinin ilan tarihinden sonraki bir tarih olarak belirlenmesi durumunda dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
    İdari makamca tesis edilmekle ortaya çıkan bir düzenleyici işlemin hukuki etkilerinin başlayabilmesi için yürürlüğe girmiş olması gerekmekte olup, ilgililerin, yürürlüğe girmekle uygulanmaya başlanan bu işlem nedeniyle menfaatlerinin ihlal edildiği iddiasıyla, yürürlük tarihinden itibaren dava açabilmelerinin önünde yukarıda anılan Kanun hükmü uyarınca herhangi bir engel bulunmamaktadır.
    Bu durumda, dava konusu Yönetmelik'in yürürlük tarihinden itibaren 60 gün içerisinde açılmış olan davada süre aşımı bulunmadığından, temyize konu Daire kararının esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

    Hemen Ara