Danıştay 13. Daire 2021/1251 Esas 2022/2739 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2021/1251
Karar No: 2022/2739
Karar Tarihi: 21.06.2022

Danıştay 13. Daire 2021/1251 Esas 2022/2739 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2021/1251 E.  ,  2022/2739 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ONÜÇÜNCÜ DAİRE
    Esas No : 2021/1251
    Karar No : 2022/2739

    DAVACI : … Elektrik Üretim A.Ş.
    VEKİLLERİ : Av. …

    DAVALILAR : 1. … Kurumu
    VEKİLİ : Av. …
    2. … İletim A.Ş. (…) Genel Müdürlüğü
    VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

    DAVANIN KONUSU :
    1. 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sistem kullanım bedelleri üzerinden uygulanan indirim teşvikinin, sadece üretim tesislerinin veriş yönündeki sistem kullanım bedellerine uygulanacağına yönelik 17/09/2020 tarih ve 9548 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararı ile,
    2. Söz konusu Kurul kararı kapsamında davacı şirkete ait … Rüzgâr Enerji Santrali'nin (RES) Şubat 2011-Eylül 2014 dönemindeki tüketim yönlü iletim sistemi kullanımı için hesaplanan 53.199,20-TL'nin ödenmesi gerektiğine ilişkin TEİAŞ Genel Müdürlüğü Tarife ve Müşteri Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'nın … tarih ve … sayılı işleminin iptali istenilmektedir.

    DAVACININ İDDİALARI :
    6446 sayılı Kanun'da iletim sistem kullanım bedellerine ilişkin üretim ya da tüketim yönlü bir ayrıma yer verilmediği, üst hukuk normuna aykırı olarak düzenleyici işlem niteliğinde dava konusu Kurul kararının tesis edildiği, anılan Kurul kararının geçmişe yönelik olarak uygulanacağının öngörülmediği, buna karşın geçmişe yönelik olarak işlem tesis edilmesinin hukukî güvenlik ve kazanılmış hak ilkelerini ihlâl ettiği, teşvik indiriminin sadece üretim yönündeki iletim sistem kullanım bedelleriyle sınırlandırmanın 6446 sayılı Kanun'un amacıyla bağdaşmadığı ileri sürülmektedir.

    DAVALILARIN SAVUNMALARI :
    Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından, usule ilişkin olarak, davanın süresinde açılmadığı; esasa ilişkin olarak ise, 6446 sayılı Kanun'un Geçici 4. maddesinin üretimi/arzı teşvik etmek amacıyla düzenlendiği, herhangi bir tüketim teşvikine yol açacak uygulamanın bu maddenin sahip olduğu amaca uygun düşmeyeceği, aynı baraya bağlı tüketim tesisleri için tüketim yönlü teşvik vermenin kısa dönemde gerekli arz kapasitesinin yeterli bir yedekle oluşturulmasına aykırılık teşkil edeceği, iç ihtiyaç için de olsa yapılan elektrik enerjisi tüketiminin teşvik indiriminden yararlanamayacağı savunulmaktadır.
    TEİAŞ Genel Müdürlüğü tarafından, tüketim yönünde iletim sistem kullanım bedellerine uygulanan teşvik indiriminin 6446 sayılı Kanun'un Geçici 4. maddesine aykırı olduğu, teşvik indiriminden her iki yönlü yararlanan üretim lisanslı tesisler için dava konusu Kurul kararına istinaden sadece üretim yönlü sistem kullanım bedellerinde teşvik uygulanmaya başlandığı ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre de geçmişe yönelik olarak tüketim yönlü alacak işlemi tesis edildiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ :
    Dava konusu Kurul kararı yönünden davanın reddine, … Genel Müdürlüğü Tarife ve Müşteri Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'nın … tarih ve … sayılı işleminin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

    DANIŞTAY SAVCISI …'İN DÜŞÜNCESİ:
    Dava, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sistem kullanım bedelleri üzerinden uygulanan indirim teşvikinin, sadece üretim tesislerinin veriş yönündeki sistem kullanım bedellerine uygulanacağına yönelik 17/09/2020 tarih ve 9548 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının ve söz konusu Kurul kararı kapsamında davacı şirkete ait Belen Rüzgar Enerji Santrali'nin (RES) Şubat 2011-Eylül 2014 dönemindeki tüketim yönlü iletim sistemi kullanımı için hesaplanan 53.199,20-TL'nin ödenmesi gerektiğine ilişkin TEİAŞ Genel Müdürlüğü Tarife ve Müşteri Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'nın 01/03/2021 tarih ve 558003 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
    6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinde, bu Kanun'un amacının, elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanması olduğu; Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasında, kısa dönemde gerekli arz kapasitesinin yeterli bir yedekle oluşturulması amacıyla, 31/12/2015 tarihine kadar ilk defa işletmeye girecek üretim lisansı sahibi tüzel kişilere, fıkrada sayılan teşviklerin sağlanacağı, bu sürenin beş yıla kadar uzatılmasına Cumhurbaşkanı'nın yetkili olduğu; aynı fıkranın (a) bendinde, üretim tesislerinin, işletmeye giriş tarihlerinden itibaren beş yıl süreyle iletim sistemi sistem kullanım bedellerinden yüzde elli indirim yapılacağı kurala bağlanmıştır.
    Yukarıda yer verilen düzenleme ile, elektriğin üretildiği tesisler olan üretim tesislerinden lisanslı olarak üretim yapan tesislere işletmeye giriş tarihlerinden itibaren beş yıl süreyle iletim sistem kullanım bedelleri üzerinden teşvik indirimi uygulanacağı öngörülmüş, teşvik indiriminin uygulanacağı beş yıllık süre 24/12/2015 tarih ve 29572 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 14/12/2015 tarih ve 2015/8317 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar'ın 2. maddesiyle 31/12/2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
    Kanun'un Geçici 4. maddesindeki kural ile, arz sürekliliğinin yeterli düzeyde sağlanması için, elektrik üretimine yönelik yapılan yatırımların hızlanması ve teşvik edilmesi amaçlanmış olup, herhangi bir tüketim teşvikine yol açacak uygulamanın bu maddenin getiriliş amacıyla bağdaşmayacağı açıktır. Aksi bir düşüncenin kabulü, üretim tesislerinin, salt iç tüketimlerini karşılamak üzere Kanun'un tanıdığı teşvikten yararlanması sonucunu doğuracağından, bu durum teşvik mekanizmasının amacıyla bağdaşmadığı gibi Kanun'un Geçici 4. maddesinde yer alan ve "gerekli arz kapasitesinin yeterli bir yedekle oluşturulması" şeklinde ifade edilen amaca da aykırılık oluşturacaktır.
    Dava konusu Kurul kararıyla, Kanun'un ve teşvik mekanizmasının amacı doğrultusunda üretim tesislerinin üretim yönlü sistem kullanım bedelleri üzerinden indirim teşvikinin uygulanacağı belirtilerek, arz güvenliği ve sürekliliği çerçevesinde yatırımcılara teşvik verildiği vurgulanmıştır. Böylelikle olası arz sıkıntısına karşı tedbir olarak mali kaynakların etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasına da olumlu yönde katkıda bulunacaktır.
    Bu durumda, sistem kullanım bedelleri üzerinden uygulanan indirim teşvikinin, üretim tesislerinin veriş yönündeki sistem kullanım bedelleri üzerinden uygulanmasına yönelik Kurul kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.
    Söz konusu Kurul kararı kapsamında geçmişe dönük olarak, davacı şirkete ait Belen Rüzgar Enerji Santrali'nin (RES) Şubat 2011-Eylül 2014 dönemindeki tüketim yönlü iletim sistemi kullanımı için hesaplanan 53.199,20-TL'nin ödenmesi gerektiğine ilişkin … Genel Müdürlüğü Tarife ve Müşteri Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'nın … tarih ve … sayılı işleminin iptali istemine gelince;
    Yukarıda bahsi geçen Kurul kararı ile, teşvik mekanizmasından, üretim tesislerinin tüketim yönlü iletim sistemi kullanımı için yararlanamayacakları belirtilmiş ve bu Kurul kararına kadar geçen sürede kazanımların geri alınıp alınmayacağı uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır. Keza üretim tesislerinin üretim ve tüketim yönlü sistem kullanım bedelleri üzerinden indirim teşvikinden yararlandırılmaları uygulaması … tarafından 26/07/2008 tarihinden itibaren uygulanmaktadır. Bu tarihten, … tarih ve … sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının alındığı tarihe kadar geçen 12 yıl süresince üretim tesislerinin üretim ve tüketim yönlü sistem kullanım bedelleri üzerinden indirim teşvikinden yararlandırılmaları uygulaması devam etmiş ve Kurul ancak 12 yıl sonra uygulamayı netleştirmiştir.
    Anayasa'nın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiş olup hukuk devleti ilkesinin gereklerinden biri olan hukukî güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Hukukî güvenlik ilkesinin unsurları da belirlilik ilkesi ve idari tasarrufların makable şamil olmaması (geçmişe etkili olmaması, geriye yürümemesi) 'dır. Bu ilke, müktesep hakları korumak ve hukukî ilişkilerde istikrar sağlamak ihtiyacından kaynaklanmıştır. Hukukta kazanılmış hak ise, kamu düzenin sınırları içerisinde, hukuk normlarına uygun olarak elde edilen hak ve menfaatlerin korunmaya değer olmasını ifade ettiği ve ilgili lehine sağlanan hukukî durumların ilelebet tartışılır olmasını engellediği kabul edilmektedir. Yani, belirli bir sürenin geçmiş olması, edinilen hak ve menfaatlerin korunması ve bunların dokunulmazlığını kabul etmek sonucunu doğurmaktadır. Genel kabul görmüş idare hukuku ilkelerine göre idare, hukuka uygun olan ve müktesep hak teşkil eden işlemleri ile hukuka aykırı da olsa kazanılmış hak doğuran ve dava açma süresi geçmiş bulunan tasarruflarını geri alamaz. Hileye dayalı ve idarenin açık hatasına dayalı işlemler ile yok hükmünde olan işlemlerin bu durumdan müstesna olduğu da bilinmektedir.
    Dava konusu uyuşmazlıkta ise, sistem kullanım bedelleri üzerinden uygulanan indirim teşvikinin, üretim tesislerinin veriş yönündeki sistem kullanım bedelleri üzerinden uygulanmasına yönelik Kurul kararının 17/09/2020 tarihinde netleştirildiği, daha önce ise uygulamanın 2008 yılından beri üretim tesislerinin üretim ve tüketim yönlü sistem kullanım bedelleri üzerinden indirim teşvikinden yararlandırılmaları yönünde olduğu, burada davalı idarenin bir açık hatasından söz edilmesi mümkün olmadığı gibi davacı tarafında hile ve yanıltıcı beyanından da söz edilemeyeceği açık olduğundan, geçmişe dönük olarak, davacı şirkete ait Belen Rüzgar Enerji Santrali'nin (RES) Şubat 2011-Eylül 2014 dönemindeki tüketim yönlü iletim sistemi kullanımı için hesaplanan 53.199,20-TL'nin ödenmesi gerektiğine ilişkin … Genel Müdürlüğü Tarife ve Müşteri Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'nın … tarih ve … sayılı işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
    Açıklanan nedenlerle, davanın, indirim teşvikinin, sadece üretim tesislerinin veriş yönündeki sistem kullanım bedellerine uygulanacağına yönelik … tarih ve … sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının iptali istemi yönünden reddi gerektiği, davacı şirkete ait … Rüzgar Enerji Santrali'nin (RES) Şubat 2011-Eylül 2014 dönemindeki tüketim yönlü iletim sistemi kullanımı için hesaplanan 53.199,20-TL'nin ödenmesi gerektiğine ilişkin … Genel Müdürlüğü Tarife ve Müşteri Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'nın … tarih ve … sayılı işleminin ise iptalinin uygun olacağı düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
    MADDİ OLAY VE HUKUKÎ SÜREÇ:
    Davacı şirkete, … RES tesisinde üretim faaliyeti göstermek üzere … tarih ve … sayılı üretim lisansı verilmiştir.
    Şirkete ait tesis, mülga 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 14. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ve 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince Şubat 2011-Eylül 2014 döneminde üretim ve tüketim yönlü iletim bedeli faturalarının sistem kullanım bedeli kalemlerinde %50 teşvik indiriminden yararlanmıştır.
    Daha sonra, aynı baraya bağlı tüketim tesisi bulunan üretim lisansı sahipleri için 6446 sayılı Kanun'un Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ne şekilde uygulanacağı … tarih ve … sayılı Kurul kararıyla belirlenmiştir.
    Bunun üzerine, söz konusu Kurul kararı kapsamında … RES tesisinin Şubat 2011-Eylül 2014 dönemindeki tüketim yönlü iletim sistemi kullanımı için düzenlenen … tarih ve … sayılı toplam 53.199,20-TL tutarındaki faturanın ödenmesi gerektiği davacı şirkete bildirilmiştir.
    Bu çerçevede, şirkete ait tesisin tüketim yönlü yararlandığı teşvik indiriminin geçmişe yönelik olarak …'a ödenmesi gerektiğine ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan 9548 sayılı Kurul kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

    İNCELEME VE GEREKÇE:
    USUL YÖNÜNDEN:
    Davalı idarenin usûle ilişkin itirazı geçerli görülmemiştir.
    ESAS YÖNÜNDEN:
    İLGİLİ MEVZUAT:
    6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinde, bu Kanun'un amacının, elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanması olduğu; Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasında, kısa dönemde gerekli arz kapasitesinin yeterli bir yedekle oluşturulması amacıyla, 31/12/2015 tarihine kadar ilk defa işletmeye girecek üretim lisansı sahibi tüzel kişilere, fıkradaki sayılan teşviklerin sağlanacağı, bu sürenin beş yıla kadar uzatılmasına Cumhurbaşkanı'nın yetkili olduğu; aynı fıkranın (a) bendinde, üretim tesislerinin, işletmeye giriş tarihlerinden itibaren beş yıl süreyle iletim sistemi sistem kullanım bedellerinden yüzde elli indirim yapılacağı kurala bağlanmıştır.
    HUKUKÎ DEĞERLENDİRME:
    Dava konusu Kurul kararının incelenmesi:
    6446 sayılı Kanun'un amacında da belirtildiği üzere, elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli olarak kullanıcılara ulaştırılmasını teminen arz güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak çeşitli teşvikler öngörülmüştür. Bu kapsamda, 6446 sayılı Kanun'un Geçici 4. maddesinde, elektriğin üretildiği tesisler olan üretim tesislerinden lisanslı olarak üretim yapan tesislere işletmeye giriş tarihlerinden itibaren 5 yıl süreyle iletim sistem kullanım bedelleri üzerinden teşvik uygulanacağı düzenlenmiştir. Teşvik indiriminin uygulanacağı 5 yıllık süre 24/12/2015 tarih ve 29572 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 14/12/2015 tarih ve 2015/8317 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar'ın 2. maddesiyle 31/12/2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
    Mezkur Kanun'un Geçici 4. maddesi, üretim tesisi yatırımlarını desteklemek suretiyle arz güvenliğinin yeterli miktarda yedekle birlikte oluşturulmasını sağlamayı amaçlamıştır. Kanun koyucunun işaret ettiği bu amaç doğrultusunda arz sürekliliğinin yeterli düzeyde sağlanmasına yönelik olarak elektrik üretimine ilişkin yapılan yatırımların hızlanması ve teşvik edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
    Nitekim, Geçici 4. maddede yer verilen "kısa dönemde gerekli arz kapasitesinin yeterli bir yedekle oluşturulması" ibaresinden iletim sistem kullanım bedelleri üzerinden öngörülen teşvikin amacı anlaşılmaktadır. Yeterli arz kapasitesinin oluşturulabilmesi için teşvik indiriminin üretimi ve üretim tesisi yatırımlarını arttırmaya matuf üretim yönlü sistem kullanım bedelleri üzerinden uygulanması gerektiği açıktır. Aksi bir kabul hâlinde ise, üretim tesislerinin, salt iç tüketimlerini karşılamak üzere Kanun'un tanıdığı teşvikten yararlanması gerekir ki, bu durum teşvik mekanizmasının amacıyla bağdaşmamaktadır. Başka bir ifadeyle, üretim tesislerinin elektrik üretimi yapabilmesi için ihtiyaç duyduğu iç tüketim de dâhil olmak üzere herhangi bir tüketimi karşılığında ödemesi gereken iletim sistem kullanım bedellerinden indirim yapılmaması gerekmektedir.
    Dava konusu Kurul kararıyla da, Kanun'un ve teşvik mekanizmasının amacı doğrultusunda üretim tesislerinin üretim yönlü sistem kullanım bedelleri üzerinden indirim teşvikinin uygulanacağı belirlenmiş olup, arz güvenliği ve sürekliliği çerçevesinde yatırımcılara teşvik verildiği vurgulanmıştır. Böyle bir niteleme, elektriksel puant gücün ve elektrik enerjisi talebinin artması ve bu artışın devam edeceği öngörüsü dikkate alındığında, olası arz sıkıntısına karşı tedbir olarak mali kaynakların etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasına da olumlu yönde katkıda bulunacaktır.
    Bu itibarla, dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
    Dava konusu uygulama işleminin incelenmesi:
    Dava konusu Kurul kararı kapsamında, TEİAŞ tarafından geçmişe yönelik olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 77., 78. ve 82. maddeleri uyarınca şirkete ait Belen RES tesisinin Şubat 2011-Eylül 2014 dönemindeki tüketim yönlü iletim sistemi kullanımı için hesaplanan 53.199,20-TL'nin ödenmesi talep edilmiştir.
    Bu noktada, teşvik mekanizmasından üretim tesislerinin tüketim yönlü iletim sistemi kullanımı için yararlanmaması gerekirken, bu hususu somutlaştıran Kurul kararına kadar geçen sürede elde edilen kazanımların geri alınıp alınamayacağı irdelenmelidir.
    Hukukî güvenlik ilkesinin bir unsuru olan idarî tasarrufların makable şamil olmaması (geçmişe etkili olmaması) ilkesi, müesses vaziyetlerle müktesep hakları korumak ve hukukî münasebetlerde istikrar sağlamak ihtiyaç ve zaruretinden doğmuş sosyal bir hayat kaidesidir. (DURAN Lütfi, İdare Hukuku Meseleleri, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, 1964, s. 403).
    İdarî işlemin geriye yürümemesi prensibi, genel hatları ile yapıldıkları zaman yürürlükte olan hukuk kurallarına uygun olarak yapılmış işlemleri ve yaratılmış hukukî durumları daha sonra yapılacak işlemlerle tartışmalı yaparak hukuktan beklenen güvenlikle bağdaşmaması ve zaman itibarıyla yetki prensibini çiğnemek fikirlerine dayanmaktadır. (aktaran TAN Turgut, İdari İşlemin Geri Alınması, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1970, s. 58).
    İdarî işlem ve kararların gerek geri alınması, gerekse kaldırılması konusunda en başta göz önünde tutulan esas bunların doğurduğu birel ve özgül sonuçların değişmezliğidir. Hukukun genel ilkelerinden olan bu kural, hukukî güven ve kararlılık gereğine dayanmakta, işlem ve kararların bireyler lehine meydana getirdiği durumlara riayeti zorunlu kılmaktadır. (DURAN Lütfi, İdare Hukuku Ders Notları, s. 421-422).
    Hukuka aykırı bir işlemin kazanılmış hak doğurabileceğini söylemek kolay olmamakla beraber ilgili lehine yarattığı hukukî durumların ilelebet tartışma konusu yapılması da mümkün değildir. Dolayısıyla belirli bir sürenin geçmesi sonucu bu hukukî durumların korunmasında meşru yararları olan ilgililerin korunması, yani bu hukukî durumların dokunulmazlığını kabul etmek gerekir. İşte bu durumda, kişisel işlemlerin sonuçlarının dokunulmazlığı belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. (TAN Turgut, İdari İşlemin Geri Alınması, s. 60).
    (...) Kazanılmış hakların genel olarak kamu düzeninin sınırları içerisinde saygıya değer oldukları, dolayısıyla kazanılmış hakkın hukuka uygun durumun varlığına bağlı olduğu, hukuka uygun olmayan işlemlerin hak kaynağı olamayacakları, hukuka aykırı işlemlerin kazanılmış hak doğurabileceklerini kabul etmenin hukuken mümkün olmadığı gibi, modern devlet idaresinin temeli olan hukuka bağlılık prensibine aykırı düşeceği savunulmuştur. (...) Bununla beraber hukuka aykırı işlemlerin de müesses vaziyet doğurabilecekleri kabul edilmektedir. (aktaran TAN Turgut, İdari İşlemin Geri Alınması, s. 71).
    İdare, hukuka uygun olan ve müktesep hak teşkil eden ferdî tasarrufları ile hukuka aykırı da olsa müesses vaziyet doğuran ve dava müddeti geçmiş bulunan muamelelerini geri alamaz, yani makable şamil olarak iptal veya kısmen tadil, tağyir, tashih ve ıslah edemez. (DURAN Lütfi, İdare Hukuku Ders Notları, s. 368).
    İdarenin hukuka aykırı işlemlerinin ilgilileri lehine subjektif birtakım hak veya kazanımlar sağladığı her durumda bu işlemlerin dava açma süresi geçtikten sonra (veya dava açılmış ise davanın karara bağlanmasına kadar geçecek süreden sonra) geri alınamazlığının mutlak bir şekilde uygulanıp uygulanmadığı hususunda ise, öğretide, bu işlemlerin "hak yaratıcı nitelikte" olup olmamalarına göre bir ayrıma gidildiği, (GÖZLER Kemal, İdare Hukuku, s. 1237 vd., TAN Turgut, İdari İşlemin Geri Alınması, s. 74 vd.) bu anlamda genel olarak yok hükmünde olan işlemler, hileyle yapılmış işlemler, açık hataya dayalı tesis edilen işlemler ile gerçek anlamda bir hak doğurmaya elverişli olmayan negatif işlemler, geçici işlemler, tespit edici işlemler gibi işlemlerin idarece her zaman geri alınabileceği, hak doğurucu nitelikteki hukuka aykırı işlemlerin ise dava açma süresi içerisinde veyahut söz konusu işleme dava açılmış ise karar verilene kadar geri alınabileceği kabul edilmektedir.
    Mesele, müteaddit defalar hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen terfi işlemleri ve terfi veya intibak işlemlerine dayalı olarak elde edilen özlük haklarının geri alınıp alınamayacağı noktasında Danıştay'da içtihadı birleştirmenin konusunu oluşturmuştur.
    Danıştay'ın 1952 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararında, "Kanunsuz bir terfii işleminin, bundan faydalanan memur lehine müktesep bir hak doğurmadığı aşikar olmakla beraber bu terfiin de subjektif bazı tesir ve neticeler hasıl ettiğinde şüphe edilemez. Böyle olunca terfiin kanunsuzluğu dolayısıyla bunun tesir ve neticelerini tehdit eden müphemiyet ve kararsızlığın hudutsuz bir şekilde devamına yol açmak olur ki bu hâl idare hukuku sahasında da tatbik yeri bulunan istikrar ile telif edilemez. Bu sebeple kanunsuz bir terfii işleminden sonra aynı memur hakkında kanuna uygun müteaddit terfiiler cereyan ettiği takdirde idare tarafından kanunsuz terfiin artık geri alınmasının tecviz edilemeyeceği neticesine varılmıştır." gerekçesiyle hukuka aykırı olarak tesis edilen terfi işleminin ilgilisi lehine bir kazanılmış hak doğurmadığı, ancak söz konusu hukuksuz terfi işleminden sonra müteaddit defa terfi işlemleri tesis edildiğinden bahisle istikrar ilkesi gereği terfi işleminin geri alınamayacağı sonucuna ulaşılmıştır. (26/09/1952 tarih ve E:1952/15, K:1952/244 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
    Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun 1973 tarihli kararında ise, konu hatalı terfi veya intibak işlemine dayalı olarak ödenen meblağın istirdadı ile sınırlı olarak değerlendirilmiştir.
    "Geri alma ve sonuçları konusunu en çok inceleyen Fransız Danıştay'ında 1922 tarihine kadar hiçbir süre düşünülmeksizin sakat tasarrufların her zaman geri alınabileceği karara bağlanmış iken, bu tarihte verilen 'Dame Cachet' kararıyla süre üzerinde durulmuş ve geri alınacak kararın hak doğuran sakat bir karar olması nedeniyle ancak dava açma süresi içinde ve dava açılmışsa karar verilinceye kadar geri alınabileceği kabul edilmiş ve bu görüş bazı istisnalar dışında bugüne kadar devam edegelmiştir. Gerek Türk gerek yabancı doktrinde gerekse yargı kararlarında geri alma işleminin, idarî işlemlerin geriye yürümezliği prensibine istisna getirdiği, bu prensibin kazanılmış haklarla müesses durumları korumak ve hukukî münasebetlerde istikrar sağlamak ihtiyaç ve zaruretinden doğduğu, ancak hukuka uygunluğu yerine getirmenin de bir hukuk kuralı olduğuna göre sakat tasarrufların geri alınarak hukuka uygunluğu sağlamanın da bir zorunluluk olduğundan bahsedilmiş, aynı zamanda toplumda istikrar ve güvenlik sağlamanın da hukukun amacı olduğu açıklanmıştır. Bütün bu prensipler göz önüne alınarak istikrar prensibinin ağırlık kazanması sonucu dava açma süresi ve zaman aşımı müessesesi ortaya çıkmış bulunmaktadır. İptal davası açmak için şahıslara belirli bir süre verilip bu sürenin geçmesi hâlinde idarî tasarruf sakat olsa dâhi yapay bir sıhhat kazanır duruma girdiğine göre yine sakat bir idarî tasarrufun geri alınması için iptal davası açma süresine denk bir sürenin tanınması fikri Fransa'da gerek doktrinde gerek Fransız Danıştay'ında genellikle kabul edilmiştir.
    (...) İstikrar, kanunîlik ve kamu yararı kuralları yanında iyi niyet kuralı üzerinde de önemle durulmuştur. İdarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı terfi veya intibak işlemine idare edilenin gerçek dışı beyanı veya hilesi sebep olmuşsa veyahut geri alınan idarî tasarruf yok denilebilecek bir illetle mâlülse yahut bir terfi veya intibakta idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata mevcutsa ve idareyi haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye imkân yoktur. Binenaleyh bu kararlara dayanılarak yapılan kanunsuz ödemeler için süre düşünülemez ve her zaman istirdat olunabilir. Ancak bunun dışında kalan hatalı ödemeler için memurun iyi niyeti istikrar ve kanuniyet kadar önemli bir kural olduğundan yukarıda yazılan istisnalar dışında kalan hatalı ödemeler dava açma süresi içinde istirdat edilebilir." (Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun 22/12/1973 tarih ve E:1968/8, K:1973/14 sayılı kararı).
    Söz konusu içtihadı birleştirme kararı ile idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hâllerinde süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceğine karar verilmiştir.
    Fransız İdare Hukuku sisteminde ise, Danıştay'ın 1973 tarihli İçtihadı Birleştirme Kurulu kararında da atıf yapılan Fransız Danıştayı'nın "Dame Cachet" kararından sonra, 26/10/2001 tarihli "Ternon" kararı ile hak doğurucu nitelikteki hukuka aykırı bireysel ve sarih idarî işlemlerin, aksine yasal veya ikincil bir düzenleme bulunmadıkça veya ilgilisinin talebi olmadıkça işlem tarihinden itibaren 4 ay içerisinde geri alınabileceğine hükmedilerek, geri alma ile dava açma süresi arasındaki paralelliğin ortadan kaldırıldığı görülmektedir. (Conseil d'Etat, Asambleé, No:197018, Erişim: https://www.conseil-etat.fr/, Ariane Web Arama Motoru). Bu içtihadın ise Kamu ve İdare Arasındaki İlişkiler Kanunu'nun II. Kitabının IV. Başlığının II. Bölümünde, 2016 yılında yürürlüğe girecek şekilde yapılan değişiklikle; öncelikle L240-1 numaralı madde ile geri alma ve kaldırma işlemleri tanımlanarak, L241-2'de dolandırıcılık/hileye dayalı tesis edilen işlemlerin her zaman geri alınabileceği, madde L242-1 ile ise idarenin, hak doğuran hukuka aykırı bir bireysel işlemi ancak üçüncü bir kişinin talebi üzerine veya bu kararın alınmasından itibaren dört ay içinde kendi iradesi ile geri alabileceği şeklinde bir düzenleme yapılmak suretiyle kural hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Kanun'un devam eden maddelerinde de hak doğurucu olan ve olmayan ayrımı kıstasından hareketle geri alma ve kaldırmanın usûl ve şartları düzenlenmiştir. (Code des relations entre le public et l'administration, Erişim: https://www.legifrance.gouv.fr/)
    Hatalı idarî işlemlerin geri alınmasına ilişkin Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararlarının devlet memurlarının intibak ve terfi işlemlerine özgü olarak alındığı görülmekle birlikte, esasında söz konusu kararlarda belirtilen ilkelerin genel ilkeler olduğu, hukuka aykırı idarî işlemlere dayalı olarak elde edilen kazanımların geri alınıp alınamayacağına ilişkin bu ilke ve yaklaşımların her somut olayın özelliği de dikkate alınmak suretiyle tatbik sahası bulabileceği açıktır.
    Bu nedenle, uyuşmazlığın ilgilisinin hilesi veya gerçek dışı beyanı ve/veya idareyi aldatması sonucu tesis edilip edilmediği noktasına hasredilmesi gerekmektedir. Bu yönden yapılacak değerlendirmede, davacı şirketin üretim tesisinin tüketim yönlü sistem kullanım bedelleri üzerinden hesaplanan indirim teşvikinden, hilesi veya idareyi yanıltıcı nitelikteki yanlış beyanları sonucu yararlanmadığı anlaşılmaktadır. Bilâkis, üretim tesislerinin üretim ve tüketim yönlü sistem kullanım bedelleri üzerinden indirim teşviki TEİAŞ tarafından 26/07/2008 tarihinden bu yana uygulana gelmektedir.
    Uyuşmazlıkta, idarenin açık hatası ile işlem tesis edilmiş olması ihtimali söz konusu olabilir ise de, açık hatanın varlığının yoruma ihtiyaç olmayacak kadar açık bir mevzuat hükmüne aykırılık ve/veya herhangi bir ek inceleme ve araştırma yapılmaksızın hukuka aykırı olduğu belirlenen işlemler ya da ilgilisinin dâhi fark edebileceği nitelikte açık hukuka aykırılıklar durumunda kabul edilebileceği, somut olay safahatı göz önüne alındığında, teşvik indiriminin başlangıcından 12 yıl sonra Kurul uygulamanın nasıl olması gerektiğini netleştirdiğinden, işlemin açık hataya dayalı olarak tesis edildiği de kabul edilemez.
    Bu itibarla, davacının herhangi bir hilesi veya yanıltıcı beyanının bulunmadığı ve idarenin açık hatasına dayalı olarak tesis edilmediği, geleceğe etkili olarak bir ilga işlemiyle tüketim yönlü teşvik indiriminin hukuk aleminden kaldırılabileceği ve davacı açısından elde edilen menfaatlerin korunması gerektiği anlaşıldığından, davacı lehine oluşan durumların yok sayılması sonucunu doğuracak şekilde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Dava konusu Kurul kararı yönünden DAVANIN REDDİNE oyçokluğuyla,
    2. Dava konusu … Genel Müdürlüğü Tarife ve Müşteri Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'nın … tarih ve … sayılı işleminin İPTALİNE gerekçede oyçokluğuyla, esasta oybirliğiyle,
    3. Dava kısmen ret, kısmen iptal kararı ile sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen davacı tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin yarısı olan …-TL'nin davalı … Genel Müdürlüğü'nden alınarak davacıya verilmesine, kalan …TL'nin davacı üzerinde bırakılmasına,
    4. Davalı … Genel Müdürlüğü tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin … Genel Müdürlüğü üzerinde bırakılmasına,
    5. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'na, …-TL vekâlet ücretinin de davalı … Genel Müdürlüğü'nden alınarak davacıya verilmesine,
    6. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacı ve davalı …'a iadesine,
    7. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 21/06/2022 tarihinde karar verildi.



    (X) KARŞI OY:
    Dava konusu Kurul kararıyla, 6446 sayılı Kanun'un Geçici 4. maddesi kapsamında iletim sistem kullanım bedelleri üzerinden uygulanan teşvik indiriminin üretim tesislerinin üretim yönlü iletim sistemi kullanımıyla sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır.
    6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasında, kısa dönemde gerekli arz kapasitesinin yeterli bir yedekle oluşturulması amacıyla, 31/12/2015 tarihine kadar ilk defa işletmeye girecek üretim lisansı sahibi tüzel kişilere, fıkradaki sayılan teşviklerin sağlanacağı, bu sürenin beş yıla kadar uzatılmasına Cumhurbaşkanı'nın yetkili olduğu; aynı fıkranın (a) bendinde, üretim tesislerinin, işletmeye giriş tarihlerinden itibaren beş yıl süreyle iletim sistemi sistem kullanım bedellerinden yüzde elli indirim yapılacağı kurala bağlanmıştır.
    Söz konusu maddede, elektriğin üretildiği tesisler olan üretim tesislerinden lisanslı olarak üretim yapan tesislere işletmeye giriş tarihlerinden itibaren 5 yıl süreyle iletim sistem kullanım bedelleri üzerinden teşvik uygulanacağı düzenlenmiştir. Teşvik indiriminin uygulanacağı 5 yıllık süre 24/12/2015 tarih ve 29572 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 14/12/2015 tarih ve 2015/8317 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar'ın 2. maddesiyle 31/12/2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
    Yukarıda aktarılan kuralda, üretim tesislerine iletim sistem kullanım bedelleri üzerinden teşvik indiriminin uygulanacağı öngörülmüştür. Bu kapsamda, üretim tesislerinin elektrik üretimi yapabilmesi için ihtiyaç duyduğu iç tüketim üretim aşamasının bir unsuru olduğundan sadece üretim için gerekli olan iç tüketimin de maddede belirtilen teşvik indiriminden yararlanması gerekmektedir. Zira bahse konu iç tüketim, arz güvenliği ve sürekliliğini sağlamak amacıyla elektrik üretimi için zorunludur.
    Öte yandan, söz konusu iç tüketim üretim tesislerinin üretim amacı dışında diğer ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir tüketim değildir. Aksine iç tüketim, üretim lisansı sahibi şirketlerin elektrik üretimi yapabilmek, emre amade kapasiteyi sağlayabilmek veya bakım/arıza dönemlerinde zorunlu nedenlerle şebekeden ihtiyaç duyduğu elektriği çekebilmek amacına matuf bir tüketimdir.
    Kaldı ki, mülga 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 14. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince, üretim tesisleri teşvik mekanizmasından üretim ya da tüketim yönlü herhangi bir ayrım yapılmadan 26/07/2008 tarihinden itibaren yararlanmaktadır. Kanun koyucu, üretim tesislerinin teşvik indiriminden yararlanabileceğini belirtmekle yetinmiş, elektrik üretimi için gerekli olan iç tüketimi teşvik mekanizmasından yararlanmanın bir istisnası olarak düzenlememiştir. 6446 sayılı Kanun'un amacının üretimi teşvik etmek olduğu ve uygulamaya üretim/tüketim yönlü ayrımı yapılmadan süreklilik kazandırıldığı göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu Kurul kararı ile teşvik sistemi kanuna aykırı olarak değiştirilmiş ve kanun ile tanınan bir hak idarî bir işlem olan Kurul kararıyla daraltılmıştır.
    Ayrıca, söz konusu teşvik uygulaması yaklaşık 12 yıldır uygulanmakta iken bu uygulamanın değiştirilmesi gerekliliğine ilişkin de haklı ve hukukî bir gerekçede ortaya konulamamıştır. Bu durum, "Hukukî Güvenlik İlkesi"ne de aykırılık oluşturmaktadır.
    Bu itibarla, 6446 sayılı Kanun'un Geçici 4. maddesi ile verilen hakkı, teşvik indiriminin kapsamı dolayısıyla daraltan dava konusu Kurul kararında ve bu karara dayanılarak tesis edilen uygulama işleminde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
    Açıklanan nedenlerle, dava konusu Kurul kararının ve bu karara dayanılarak tesis edilen uygulama işleminin iptaline karar verilmesi gerektiği oyu ile kararın redde ilişkin kısmına ve gerekçe yönünden de iptale ilişkin kısmına katılmıyoruz.

    Hemen Ara