Esas No: 2021/6621
Karar No: 2022/3428
Karar Tarihi: 22.06.2022
Danıştay 10. Daire 2021/6621 Esas 2022/3428 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2021/6621 E. , 2022/3428 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/6621
Karar No : 2022/3428
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …Bakanlığı / …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Antalya İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü kadrosunda görev yapmakta iken, 23/04/2002 tarihinde, idaresindeki resmi motorsiklet ile bir yayaya çarpması sonucu meydana gelen kazada yaralanarak kalıcı olarak sakatlanması sebebiyle uğradığını ileri sürdüğü 490.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 500.000,00 TL zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince, Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile davacının 490.000,00TL maddi tazminat isteminin 377.290,26 TL'lik kısmının ve manevi tazminat isteminin kabulüne, fazlaya ilişkin kısım yönünden davanın reddine karar verildiği, bu karara karşı davalı idarece temyiz isteminde bulunulması üzerine Danıştay Onuncu Dairesince kararın manevi tazminatın kabulüne ilişkin kısmının onandığı, maddi tazminatın kabulüne ilişkin kısmının bozulduğu, söz konusu karara karşı taraflarca karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine Danıştay Onuncu Dairesinin 08/04/2015 tarih E:2014/5484, K:2015/1650 sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin kabulü ile maddi isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının bozulduğu, manevi tazminata ilişkin kısmının onanmasına karar verildiği, Mahkemece bozma kararına uyularak maddi tazminat istemi ile sınırlı olarak yürütülen yargılama kapsamında yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile davacının maddi tazminat isteminin 157.997,76 TL'lik kısmının kabulüne, fazlaya ilişkin kısmının reddine karar verildiği, bu karara karşı taraflarca temyiz yoluna başvurulması üzerine Danıştay Onuncu Dairesi'nin 22/05/2019 tarih E:2018/1153, K:2019/4285 sayılı kararı ile kararın bozulmasına karar verilmesi üzerine, bozma kararına uyularak davacının erken emeklilik nedeniyle uğradığı gelir ve efor kaybı zararlarının tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan raporda, davacının erken emekli olması sebebiyle zararının bulunmadığı, ancak % 77 oranında malul olması nedeniyle uğradığı güç(efor) kaybı zararının 829.889,96 TL olduğu yönünde görüş bildirildiği, davacı tarafından 26/08/2021 tarihli miktar artırım dilekçesiyle maddi tazminat isteminin 829.889,96 TL olarak ıslah edildiği, Mahkemece 829.889,96 TL olarak hesaplanan maddi zarardan daha önce Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedilen ve davacı tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleşen 112.709,74 TL düşüldükten sonra geriye kalan 717.180,22 TL'nin davalı idarece kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca karşılanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüyle 490.000,00 TL'den daha önce reddedilen ve temyiz edilmeyerek kesinleşen 112.709,74 TL düşüldükten sonra geriye kalan 377.290,26 TL'nin davalı idareye başvuru tarihi olan 23/05/2006 tarihinden, 339.889,96 TL'lik kısmının ise miktar artırım dilekçesinin Mahkeme kaydına girdiği 01/09/2021 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, hükmedilen miktar üzerinden hesaplanan 48.990,60 TL nisbi karar harcından davacı tarafça peşin yatırılan 8.428,00 TL harcın mahsubuyla kalan 40.562,60 TL nispi karar harcının davacı tarafa tamamlattırılmasına karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, yargılama esnasında verilen bozma kararlarının hesaplama yöntemine ilişkin olması nedeniyle temyiz edilmemek suretiyle kesinleşen bir kısım olmadığı, Mahkeme kararının nispi karar harcına ilişkin kısmının hatalı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, davacının zararının bulunmadığı, hükmedilen maddi tazminatın yanlış hesaplandığı ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmakta olup, davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulüne karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Antalya İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü kadrosunda Polis memuru olarak görev yapan davacı, 23/04/2002 tarihinde, idaresindeki resmi motorsiklet ile bir yayaya çarpması sonucu meydana gelen kazada yaralanmıştır.
Trafik kazası tespit tutanağına göre, kazanın meydana gelmesinde orta refrüjdeki yaya geçişini engellemek için konulan bariyerleri aşarak aniden yola çıkan yaya tam kusurlu olup, davacının herhangi bir kusuru bulunmamaktadır.
Davacı hakkında, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından 01/08/2005 tarihli "Aktif polislik yapamaz" ibareli sağlık kurulu raporunun düzenlenmesi üzerine, davacı 30/03/2006 tarihli olur ile idari polis olarak görevlendirilmiş, 14/04/2014 tarihinde 5510 ve 2330 sayılı Kanunlar uyarınca 5. derece vazife malulü olarak emekliye ayrılmış, 15/04/2014 tarihinden itibaren tarafına vazife malullüğü aylığı bağlanmış; ayrıca 02/07/2014 tarihli İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü onayıyla da 5510 sayılı Kanun'un Geçici 14. maddesi görevi ile ilişiği kesilmeksizin vazife malulü olarak emekliye sevki uygun görülmüştür.
Akdeniz Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen … tarih ve … sayılı rapor ile de sürekli işgöremezlik oranının %77 olduğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafından, görevi başında meydana gelen olay nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararın kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini istemiyle görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Kural olarak idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan ve idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdür. İdarenin hukuki sorumluluğu sadece kusur esasına, hizmet kusuru teorisine dayanmamakta, idare kusur koşulu aranmadan da objektif (kusursuz) sorumluluk ilkesi uyarınca sorumlu sayılabilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların idarenin, kamu hizmetinin yerine getirilmesinde, hizmetin işleyişinde ve düzenlenişinde kusuru olmasa bile, kamu ajanının kendi kişisel kusurundan doğmamış olması şartıyla, yürüttüğü kamu hizmetinin doğrudan sonucu olan, nedensellik bağı kurulabilen özel ve olağandışı zararının idare tarafından hizmetten yararlanan topluma pay etme esasına dayalı olan kusursuz sorumluluk ilkesine göre tazmin edilmesi gerekmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare Mahkemesi Kararının Maddi Tazminat İstemin Kabulüne İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin kalıcı sakatlığı nedeniyle uğramış olduğu beden gücü kaybına bağlı olarak gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi "güç (efor) kaybı tazminatı" olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. Beden gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını ve çalışma hayatını sürdürebilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu "fazladan sarf edilen gücün" oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde ve gücünde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacının dava konusu olay nedeniyle vazife malulü olarak erken emekliye ayrılması nedeniyle gelirinde bir azalmanın olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla gelir kaybına yönelik maddi tazminat istemi yerinde görülmemiştir.
Bununla beraber, davacının %77 oranında çalışma gücü kaybına uğradığı, dolayısıyla günlük yaşamını ve çalışma hayatını emsallerine ve eskiye nazaran daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdürmek zorunda kalması nedeniyle maddi zararının bulunduğu açık olup, davacının güç (efor) kaybından doğan zararı;
Aktif dönemde, zarara uğranılan tarihten itibaren emeklilik yaşı kabul edilen 55 yaşın sonuna kadar asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücrete (2022 yılına kadar AGİ dahil, 2022 yılından sonra AGİ hariç olmak üzere) çalışma gücü kaybı olan % 77 oranının uygulanması; pasif dönemde ise, davacının 55 yaşını ikmalinden TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel yaşam süresinin sonuna kadar geçecek süre için -bir çalışmanın karşılığı olmaması nedeniyle- AGİ hariç net asgari ücrete yine çalışma gücü kaybı oranının uygulanması suretiyle ortaya çıkacak miktarların toplanması suretiyle hesaplanmalıdır.
Söz konusu hesaplamada, gelecek yılların asgari ücretleri, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmelidir.
Davacının efor kaybı zararının yukarıdaki şekilde hesaplanmasından sonra olay nedeniyle yapılan ödemelerden yarar olarak kabul edilip zarar hesabından düşülmesi gerekenlerin de tespiti zorunludur.
Bu çerçevede; terörle mücadele sırasında yaralanan ve malul olan davacıya 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca nakdi tazminat ödendiği, 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesine göre ek ödeme (tütün ikramiyesi ödemesi) yapıldığı, ayrıca 5510 sayılı Kanun'un Geçici 14. maddesine istinaden görevinden ayrılmaksızın 3713 sayılı Kanun'un 21. maddesi kapsamında vazife malullüğü aylığı bağlandığı ve 5510 sayılı Kanun'un Geçici 14. maddesine istinaden sınıf veya görevi değiştirilerek çalışmaya devam etmesi nedeniyle vazife malullüğü aylığına ek olarak görev aylığı da ödendiği anlaşılmıştır.
Buna göre, davacıya ödenen nakdi tazminat ile tütün ikramiyesinin "yarar kalemi" olarak kabul edilmesi, dolayısıyla efor kaybı zararı hesabından düşülmesi gerektiğinde duraksama bulunmamakta ise de; davacıya bağlanan vazife malullüğü aylığına ek olarak görev aylığı da ödendiğinden, bu aylıkların Türk Borçlar Kanunu'nun 55. maddesi uyarınca olay nedeniyle elde edilen "yarar" kapsamında yer alıp almadığının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 21. maddesi, 1. fıkrasında, kamu görevlilerinden, görevlerini ifa ederlerken terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan ve engelli hâle gelenler hakkında 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı; fıkranın (a) bendinde de, malul olanlara bağlanacak aylığın toplam tutarının, bunların görevde olan emsallerinin almakta oldukları aylıklardan az olamayacağı hükme bağlanmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4. maddesi, 1. fıkrası, (c) bendinde, genel itibarıyla kamu idarelerinde görev yapanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş; 5. maddesi, 1. fıkrası, (c) bendinde, "Harp malulleri ile 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri veya 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun 56 ncı maddesi uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre vazife malullüğü aylığı bağlanmış malullerden, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamında sigortalı olarak çalışmaya başlayanların aylıkları kesilmez. Aylıkları kesilmeksizin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışanlar hakkında uzun vadeli sigorta kolları, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında çalışanlar hakkında ise iş kazası ve meslek hastalığı sigortası hükümleri uygulanır." hükmüne; 25. maddesi, 1. fıkrasında, "Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az % 60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır." hükmüne yer verilmiş; 47. maddesi, 1. fıkrasında, 25. maddedeki maluliyetin sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada doğmuş olması halinde, buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denileceği, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa 4. maddenin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olanlar için yukarıdaki koşulları taşıyanlar hakkında vazife malûllüğü hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmış; 5. fıkrasında, "Süresi içerisinde bildirimde bulunulan vazife malûllüğü aylıkları, sigortalının ölüm ya da malûliyeti sebebiyle göreviyle ilişiğinin kesildiği tarihi takip eden aybaşından itibaren bağlanır. Ancak, harp malulleri ile 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre veya 5434 sayılı Kanunun 56 ncı maddesine göre vazife malulü olduğuna karar verilenlerden, sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam edenlere ise görevden ayrılmalarına ve başkaca bir müracaata gerek kalmaksızın sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanır.
" düzenlemesi; 15. fıkrası, (d) bendinde de, "Harp malulleri ile 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre veya 5434 sayılı Kanunun 56 ncı maddesine göre vazife malulü olduğuna karar verilenlerden, sınıf veya görev değiştirerek 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışmaya devam edenler hakkında uzun vadeli sigorta kollarının uygulanmasına devam edilir. Bunların sınıf veya görev değiştirdikleri tarihten sonra geçen çalışmaları dolayısıyla yeniden aylık bağlanması için yazılı istekte bulunmaları ya da emekliye ayrılmaları veya herhangi bir nedenle görevlerinin sona ermesi halinde, sonraki çalışmaları karşılığında aylığa hak kazanmaları durumunda bu süre için 29 uncu maddeye göre aylık hesaplanır. Sonradan geçen çalışmalarından dolayı yaşlılık aylığına hak kazanamayanların kendilerine toptan ödeme yapılır, vefatları halinde ise hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanır veya toptan ödeme yapılır." düzenlemesi yer almıştır.
Aynı Kanun'un Geçici 14. maddesi, 1. fıkrası, (d) bendinde ise, "2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlar veya 5434 sayılı Kanunun 56 ve mülga 64 üncü maddeleri kapsamında vazife malûllüğü aylığı almakta olanlar, sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam eden iştirakçiler ile aynı Kanun kapsamına giren olaylar sebebiyle vazife malûllüğü aylığı alan ve bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışan veya daha sonra çalışmaya başlayan er ve erbaşların, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra müracaat tarihlerini takip eden aybaşından itibaren bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre görevlerinden ayrılmasına gerek kalmaksızın alınacak emekliye sevk onayına istinaden vazife malûllüğü aylıkları bağlanarak ödenir." hükmüne yer verilmiştir.
Aktarılan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden; davacıya, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 21. maddesi, 1. fıkrası, (a) bendinin atfıyla 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak ve 5510 sayılı Kanun'un Geçici 14. maddesinde tanınan hak çerçevesinde görevle ilişiği kesilmeksizin vazife malullüğü aylığı bağlandığı, bu hak gereği davacının idari polis olarak çalışmaya ve bu çalışması karşılığında görev aylığı alarak (uzun vadeli sigorta kolları) sigorta primlerini ödemeye devam ettiği; dolayısıyla davacıya, görevdeki emsallerinden aşağıda olmamak üzere vazife malullüğü aylığının yanı sıra idari polis görev aylığının ödenmesinin, uyuşmazlığa konu olaya bağlı olarak elde edilen bir hak ve bu bağlamda yarar olduğu sonucuna varılmıştır.
Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin mal varlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda mal varlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Bu değerin tespiti, ilgililerin olaydan önceki sahip oldukları malvarlıkları/gelirleri ile olay sonrasındaki mal varlıklarının/gelirlerinin mukayese edilmesini gerektirmekte, bu mukayese neticesinde varsa aradaki fark, ilgilinin olay nedeniyle tazmin edilmesi gereken zarar miktarını oluşturmaktadır.
Kanun koyucu bu kapsamda malül olan kamu görevlilerinin mağduriyetlerini gidermek amacıyla yukarıda sözü edilen hükümleri getirmiştir. Bu çerçevede, maddi zarar hesabı yapılırken, Kanunun amacı da gözetilerek olay sonrasında davacıya bağlanan vazife malullüğü aylıkları ile olaydan sonra da almaya devam edilen görev aylıklarının da dikkate alınıp hesaplamaya dahil edilmesi zorunludur. Aktif dönemde, davacının olay öncesindeki görev aylıkları ile olay sonrasında davacıya bağlanan vazife malullüğü aylıkları ve ödenen idari polis görev aylıklarının toplamı mukayese edilerek davacının kazanç kaybının hesaplanması gerekmektedir. Pasif dönemde ise, davacının kazanç kaybı zararı, olaydan önceki görevine göre yasal emeklilik yaşını tamamlayacağı tarihte alabileceği yaşlılık aylığı ile bu dönemde de almaya devam ettiği vazife malullüğü aylığı arasındaki fark kadardır. Ayrıca davacının, yukarıda aktarılan kriterler çerçevesinde aktif ve pasif dönem efor kaybı zararı da maddi zarar kalemi olarak göz önünde bulundurulmalıdır.
Başka bir anlatımla, davacıya ödenen her iki aylığın (vazife malullüğü ve idari polis görev aylıklarının) toplamının, davacının uyuşmazlığa konu olay öncesindeki görevinden dolayı emsallerine ödenen görev aylığını aşan tutarının da olay nedeniyle elde edilen "yarar" kapsamında değerlendirilmesi, bu nedenle aşan kısmın, nakdi tazminat ve tütün ikramiyesi tutarı ile birlikte yukarıda aktarılan ilkeler uyarınca hesaplanacak efor kaybı tazminatı tutarından düşülmesi gerekmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde yapılacak inceleme sonucu yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda verilen …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… K:… sayılı kararının davacı tarafından temyiz edilmediği, bu kararda reddedilen kısmın kesinleştiği anlaşıldığından, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde İdare Mahkemesince yaptırılacak olan hesaplama neticesinde,anılan karara karşı temyiz isteminde bulunmayan davacı lehine hükmedilecek olan maddi tazminat tutarının, aleyhe bozma ve hüküm verme yasağı gereği, söz konusu İdare Mahkemesi kararı ile davacıya ödenmesine karar verilen tutarı (377.290,26 TL) aşamayacağı da açıktır.
İdare Mahkemesi Kararının Nispi Karar Harcının Davacıya Tamamlattırılmasına İlişkin Kısmının incelenmesi:
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 2. maddesinde, yargı işlemlerinden Kanuna bağlı (1) sayılı Tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tâbi bulunduğu; 15. maddesinde, yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev'i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı; 16. maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas olduğu; 21. maddesinde, yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınması gerektiği; 28. maddesinde ise, (1) sayılı tarifede yazılı nispi karar harcının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödeneceği kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanun'un, yargı harçlarının gösterildiği (1) sayılı Tarifesinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden, binde 68,31 oranında nispi karar harcı alınacağı belirtilmiştir.
Bu doğrultuda; konusu belli bir miktarı içeren davalarda, yargılama gideri içinde yer alan kalemlerden nispi karar harcı dışındaki harç, keşif ve bilirkişi ücreti ile posta giderinin, haklılık oranına göre davanın taraflarına yükletilmesi; hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının ise, hükmedilen miktar yönünden haksız çıkmış olan davalı idareye yükletilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Mahkeme kararının, davalı idarece ödenmesi gereken bakiye nispi karar harcının davacıya tamamlattırılmasına ilişkin kısmında da hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Tarafların temyiz istemlerinin KABULÜNE,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.