Esas No: 2019/3412
Karar No: 2022/4398
Karar Tarihi: 24.06.2022
Danıştay 8. Daire 2019/3412 Esas 2022/4398 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2019/3412 E. , 2022/4398 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/3412
Karar No : 2022/4398
TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVALI) … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVACI) …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Sakarya İli, Geyve İlçesi, … Anadolu İmam Hatip Lisesinde 18/11/2014 tarihinde meydana gelen asansör kazasından kaynaklanan yaralanmadan dolayı 100.000,00 TL manevi tazminat ile işgücü kaybı nedeniyle fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 25.000,00 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinnce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; okulda meydana gelen olay nedeniyle davalı idarenin kusursuz sorumluluğu bulunduğu sonucuna varılmış olup; Mahkemenin 09/11/2017 tarihli ara kararı ile davacının iş gücü kaybına uğrayıp uğramadığı, uğradıysa iş gücü kaybı oranını gösterir maluliyet raporunun gönderilmesinin istenilmesi üzerine düzenlenen Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinin … tarih ve … sayılı Sağlık Kurulu raporunda "Sol tibia kırığı.Tam iyileşme" tanısı ile "vücut kayıp oranının sıfır" olduğunun belirtildiği gerekçesiyle davacının kalıcı sakatlık iddiasının dayanaksız kaldığı ve işgücü kaybı noktasında maddi zararın söz konusu olamayacağı ve davacı tarafından başkaca bir maddi tazminat kaleminden bahsedilmediği gibi dosyaya bu hususta tevsik edici bilgi ve belge belge sunulmadığından maddi tazminat talebinin reddine; olayın, idarenin gözetim ve denetimi altında bulunan okul asansörünün düşmesi sonucu meydana geldiği dikkate alınarak 18/11/2014 tarihinde meydana gelen olay sonrası öğrenci olan davacının sol tibia kırığı sebebiyle hastanede uzun süreli tedavi ve tıbbi müdahalelere maruz kaldığı, fiziksel yapısının zedelendiği, Mahkemenin 21/03/2018 tarihli ara kararı ile davacının olaydan sonraki okula devam-devamsızlık durumu okulundan sorulması üzerine verilen cevaptan da anlaşıldığı üzere okula gidemediği ve söz konusu olaydan dolayı elem ve üzüntü duyması sebebiyle takdiren 20.000,00-TL manevi tazminata hükmedilerek fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin ise reddi gerektiğine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve taraflarca ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, maluliyet oranına ilişkin belirlemenin Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü veya Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerektiği, Mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının ise düşük olduğu; davalı idare tarafından Asansör Bakım ve İşletme Yönetmeliği'nin 6. maddesi uyarınca asansörün arızalanarak düşmesindeki eksiklikten davalı idarenin değil gerekli inceleme yapmadan asansörün kullanımına izin veren Geyve Belediye Başkanlığının sorumlu olduğu, bu sebeple sözü edilen idarenin hasım konumuna alınması ve davalı idarenin hasım konumundan çıkarılması gerektiği, esas yönünden ise okul müdürü tarafından okuldaki asansörlerin engelli öğrencilere ait olduğu, engelli öğrenciler dışında diğer öğrencilerin kesinlikle asansöre binmemeleri gerektiği konusunda defalarca uyarı yapıldığı, binanın yapı kullanım izin belgesi olduğu, asansörün bakım ve kontrolünde aksama, gecikme ve ihmal bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından istemin reddi gerektiği savunulmakta olup, davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
… İmam Hatip Lisesi'nin bina yapım işine ilişkin olarak yüklenici … İnşaat Taah. San. Tic. Ltd. Şti. İle Sakarya İl Özel İdaresi arasında imzalanan sözleşmeye istinaden 28/02/2014 tarihinde geçici kabul tutanağının imzalandığı, 28/03/2014 tarihinde Geyve Belediyesi tarafından yapı kullanma izin belgesinin düzenlendiği, böylece … Mahallesinde bulunan okulun yeni binaya 28/08/2014 tarihinde taşındığı, 18/11/2014 tarihinde 12. sınıf öğrencisi olan davacının diğer öğrenciler ile birlikte okulun 3. katından bindikleri asansörün halatının boşalarak bodrum kata düştüğü, düşme sonucu vücudunda kırıklar olan davacının aynı gün önce Geyve Devlet Hastanesi Acil Polikliniğine kaldırıldığı ve ardından Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi altına alındığı, davacıya hastanede "sol tibia şaft kırığı" tanısı konulduğu, davacı tarafından 23/03/2016 tarihinde idareye yapılan tazminat başvurusunun reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 'Yargı yolu' başlıklı 125. maddesinin 7. fıkrasında; "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'Dilekçeler üzerine ilk inceleme' başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasının (f) bendinde; dilekçelerin husumet yönünden inceleneceği, 15. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; 14. maddenin 3. fıkrasının (f) bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine karar verileceği hususları hüküm altına alınmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu'nun 'Kamuya ait yapı ve tesisler ile sanayi tesislerinde ruhsat' başlıklı 26. maddesinde; "Kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak veya yaptırılacak yapılara, imar planlarında o maksada tahsis edilmiş olmak, plan ve mevzuata aykırı olmamak üzere mimari, statik, tesisat ve her türlü fenni mesuliyeti bu kamu kurum ve kuruluşlarınca üstlenilmesi ve mülkiyetin belgelenmesi kaydıyla avan projeye göre ruhsat verilir. " hükmü, 'Yapı kullanma izni' başlıklı 30. maddesinde; "Yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için inşaat ruhsatını veren belediye, valilik bürolarından; 27 nci maddeye göre ruhsata tabi olmayan yapıların tamamen veya kısmen kullanılabilmesi için ise ilgili belediye ve valilikten izin alınması mecburidir. Mal sahibinin müracaatı üzerine, yapının ruhsat ve eklerine uygun olduğu ve kullanılmasında fen bakımından mahzur görülmediğinin tespiti gerekir. Belediyeler, valilikler mal sahiplerinin müracaatlarını en geç otuz gün içinde neticelendirmek mecburiyetindedir. Aksi halde bu müddetin sonunda yapının tamamının veya biten kısmının kullanılmasına izin verilmiş sayılır. Bu maddeye göre verilen izin yapı sahibini kanuna, ruhsat ve eklerine riayetsizlikten doğacak mesuliyetten kurtarmayacağı gibi her türlü vergi, resim ve harç ödeme mükellefiyetinden de kurtarmaz." hükmü düzenlenmiştir.
6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 'Çeşitli hükümler' başlıklı 3. maddesinin 2. fıkrasında; "Mevzuatla il özel idarelerine yapılan atıflar bu Kanun kapsamında tüzel kişiliği kaldırılan il özel idareleri için ilgisine göre bakanlıklara, bakanlıkların bağlı veya ilgili kuruluşları ile bunların taşra teşkilatına, Hazineye, valiliklere, büyükşehir belediyelerine ve bağlı kuruluşlarına veya ilçe belediyelerine yapılmış sayılır. Tüzel kişiliği kaldırılan il özel idarelerine 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve diğer mevzuatla verilmiş olan yetki, görev ve sorumluluklar ilgisine göre bu kurum ve kuruluşlar tarafından kullanılır ve yerine getirilir. Söz konusu il özel idarelerinin mahkemelerde süren davaları ile il özel idaresi olarak faaliyet gösterdikleri dönem ve yapılan işlemlere ilişkin olarak açılacak davalarda muhatap, devir işleminin yapıldığı ilgili kurum ve kuruluştur." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare, yasalarla kendi yetki ve sorumluluğuna bırakılan kamu hizmetini yasal yetkileri içinde ve gereği gibi yürütmek amacıyla önceden gerekli teşkilatı kurmak ve bu teşkilatın ve hizmetin gerektirdiği araç, gereç ve personeli her an hizmete hazır tutmak ve hizmetin iyi bir şekilde yürütülmesi için gerekli tüm özeni göstermekle yükümlüdür.
Hizmetin kötü, geç veya hiç işlememesi yüzünden kişilerin zarara uğramaları halinde idarenin hukuksal sorumluluğu söz konusudur ve uğranılan bu zararın hizmeti yürütmekle görevli idarece tazmini gerekmektedir.
Kamu hizmetinin yürütülmesi dolayısıyla idarelerin, tazminat ödemekle yükümlü tutulabilmesi için de, ortada bir idari eylemin veya işlemin (idare tutum ve davranışın) bulunması, bu eylem veya işlemden zarar meydana gelmesi, bu idari eylem ve işlem ile zarar arasında nedensellik bağının bulunması gerekir ve zarar doğuran eylem ya da işlemin idareye bağlanabilmesi durumunda, kusurlu ve kusursuz sorumluluk ilkelerine göre tazmini cihetine gidilmesi icap etmektedir.
Bu kapsamda, tazminat hukukunun amacının idarenin yürütmekle görevli ve yetkili olduğu hizmeti kusurlu yürütmüş olması nedeniyle kişilerin uğradığı zararların karşılanması olduğu şüphesizdir.
Tam yargı davalarında, öncelikle; zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas olduğundan, olayın oluşumu ve zararın niteliğinin irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
İdarelerin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetlerin sonucunda, idare ile bireyler arasında birey zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı maddi zararlar yanında manevi zararların da idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuki kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle bireylerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin/çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesini, yine bu surette oluşan manevi zararların karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
İdare, Anayasamızın 125. maddesinde de belirtildiği üzere, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Bunun yanında, idarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları nedensellik bağı aramadan tazmin etmesi gerekmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; meydana gelen asansör kazasıyla ilgili … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan inceleme kapsamında alınan 22/12/2014 tarihli bilirkişi raporunda özetle, asansör firmasının asli kusurlu, müteahhit firmanın tali kusurlu olduğu, okul yönetiminin ise kusurunun olmadığı yönünde görüş verilmiş, 27/02/2015 tarihli bir başka bilirkişi raporunda ise, üretici firma, montaj firması, okul yönetimi ve Belediye'nin yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmedikleri hususları ifade edilmiştir.
Konuya ilişkin olarak taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma, taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma ve görevi kötüye kullanma suçlarından açılan davada … Asliye Ceza Mahkemesi'nin E:… sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda; okul yönetiminin bir bakım anlaşması yapmadığı, asansörün montajını yapan firma yetkililerinin dava dosyasına sunduğu ifadede bakım anlaşması yapılması için okul yönetimiyle girişimde bulunulduğu ancak fiyat konusunda mutabakat sağlanamadığı için bakım anlaşmasının yapılamadığının beyan edildiği, okul müdürünün ifadesinde ise, 15/09/2014 tarihinde asansörün montajını yapan firma yetkililerinin okula gelerek asansörle ilgili gerekli kontrolleri yaptıkları ve kullanıma açıldığının beyan edildiği, her halükarda asansörün kaza tarihi olan 18/11/2014 tarihine kadar en az 2 aylık bir dönemde bakım ve kontrollerinin yapılmadığı, bakım ve kontrolleri yapılmayan bir asansörün ciddi ve yakın bir tehlike içerdiği öngörülerek asansörün kullanıma açılmaması gerektiğinden okul yönetiminin kazanın oluşmasında tali kusurlu, Sakarya Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı tarafından kazanın yaşandığı binanın geçici kabulünü yapan komisyon başkanı ve elektrik mühendisinin tali kusurlu, yüklenici … İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. yetkililerinin tali kusurlu, asansörün montajını yapan … Asansör İnş. San. Tic. Ltd. Şti. yetkilisinin asli kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Uyuşmazlıkta, her ne kadar İdare Mahkemesi tarafından, Milli Eğitim Bakanlığı husumetiyle görülen davada, okulda meydana gelen olay nedeniyle davalı idarenin kusursuz sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle karar verilmiş ise de; dava konusu asansör kazasının meydana gelmesinde hizmetin kötü işlemesi nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğu, ayrıca binanın geçici kabulünü yapan yetkililerin dolayısıyla Sakarya Valiliği'nin, yapı kullanma izin belgesini düzenleyen Sakarya Belediyesi'nin de kusur sorumluluklarının bulunduğu anlaşıldığından, Sakarya Valiliği ile Sakarya Belediyesi'nin de hasım konumuna alınarak, dosya tekemmül ettirildikten ve adli yargıda alınan açılan davada alınan bilirkişi raporu mahkeme kararında yüklenici firma ve montajı yapan firma hakkında verilen karar da dikkate alınarak kusur araştırması yapıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, eksik hasım ve eksik inceleme ile görülen dava neticesinde verilen İdare Mahkemesi kararında ve bu karara yönelik istinaf başvurusunu reddeden temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Diğer taraftan; işbu bozma kararı üzerine yeniden yapılacak yargılamada yüklenici … İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. ile asansörün montajını yapan … Asansör İnş. San. Tic. Ltd. Şti.'ne davanın ihbar edilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi …İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 24/06/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
(X)- Dava; davacı tarafından, Sakarya İli, Geyve İlçesi, … Anadolu İmam Hatip Lisesinde 18/11/2014 tarihinde meydana gelen asansör kazasından kaynaklanan yaralanmadan dolayı 100.000,00 TL manevi tazminat ile işgücü kaybı nedeniyle fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 25.000,00 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
Uyuşmazlıkta; denetim ve gözetim sorumluluğu gereği kamu hizmetinin yerine getirilmesi kapsamında, öğrencinin okul idaresinin gözetim ve denetimine girdiği andan itibaren okulda ders saatleri içerisinde meydana gelebilecek olan zararlardan davalı idarenin sorumlu olduğu hususunda kuşku bulunmamakla birlikte, yaşanan kazanın davalı idarenin denetim ve gözetim görevini gereği gibi yerine getirmemesinden kaynaklandığı açıktır.
Diğer taraftan; zarar, zarar görenin değil de üçüncü kişinin fiilinden meydana gelmiş ise, bu halde idarenin tazmin sorumluluğu ortadan kalkmayacağı gibi üçüncü kişinin kusuru oranında da idarenin sorumluluğunun azaltılması söz konusu olmayacak, yalnızca idareye üçüncü kişiye kusuru oranında rücu hakkı doğacaktır.
Bu itibarla, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak davalı idarenin sorumluluğu olan kişi veya kişilere rücu hakkının bulunduğu anlaşıldığından, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bu gerekçeyle onanması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.