Esas No: 2022/3660
Karar No: 2022/7520
Karar Tarihi: 28.06.2022
Danıştay 6. Daire 2022/3660 Esas 2022/7520 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2022/3660 E. , 2022/7520 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2022/3660
Karar No : 2022/7520
TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVALI) … Valiliği
VEKİLİ : Av. …
2- MÜDAHİL DAVALI YANINDA … Linyit Kömür İşletmeleri A.Ş.
(Eski Unvan: … Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACILAR) :
… 82- S.S. … Kooperatifi
83- …
125- SS … Kooperatifi
126- …
VEKİLLERİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Antalya İli, Korkuteli İlçesi, … Mevkii, … Yaylası Mahallesinde davalı yanında müdahil şirket tarafından İr:… ruhsat numaralı 1972,55 hektarlık alanın 40,69 hektarlık kısmında yapılması planlanan "IV. Grup Kömür Ocağı İşletmeciliği, Kırma, Eleme ve Paketleme Tesisi" projesi ile ilgili olarak Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 17. maddesi uyarınca Antalya Valiliğince verilen … tarih ve E.… sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; yaptırılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyada bulunan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden; dava konusu "ÇED Gerekli Değildir" kararına ilişkin proje tanıtım dosyasında, maden sahasında gerçekleştirilecek üretim sürecinde alandaki tarım arazilerinin korunması için gerekli tedbirlerden söz edilmediği, maden çalışma sahası genişledikçe civardaki taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının doğrudan etkilenebileceği, maden sahası altındaki yeraltı sularına ilişkin çelişkili ifadelere yer verildiği ve bu suların korunmasına yönelik tedbirlerden bahsedilmediği, çıkarılacak kömürün kalitesine ilişkin analiz raporunun bulunmadığı, atık sular için yapılması hesaplanan fosseptik çukurunun boyutlarının ne şekilde belirlendiğinin muallak olduğu, dosyada tedbirlere ilişkin birçok konuda yuvarlak ifadelere yer verildiği, proje tanıtım dosyasının bu haliyle Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Ek-4 listesinde yer alan kriterlere uygun düzenlenmemiş olduğu; bu nedenle uyuşmazlık konusu projeye ilişkin verilen dava konusu "ÇED Gerekli Değildir" kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : 1- Davalı tarafından; hükme esas alınan bilirkişi raporunun ziraat mühendisliği disiplini açısından değerlendirme yapılan kısmında proje hakkında olumsuz görüş bildirilmiş ise de, Antalya Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından proje hakkında olumlu görüş bildirildiği, proje tanıtım dosyasında tozumanın ve diğer çevresel etkilerin ilgili mevzuata göre kabul edilebilir düzeyde tutulması amacıyla alınan tedbirlerin yeterli olduğu; hükme esas alınan bilirkişi raporunun arkeoloji disiplini açısından değerlendirme içeren kısmında yapılan değerlendirmenin hatalı olduğu, dava konusu ÇED sahasında sit alanı bulunmadığı, nitekim ilk planlanan 41,11 hektarlık ÇED sahasının, Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Kurulunun 29/03/2021 tarihli yazısı doğrultusunda 40,69 hektara düşürüldüğü ve sit alanının ÇED sahasından çıkartıldığı ve uygulamalar sırasında 2863 sayılı Kanun kapsamına giren herhangi bir kültür varlığına rastlanması durumunda çalışmaların ivedilikle durdurularak ilgili kurumlara haber verileceğine ilişkin taahhütte bulunulduğu; hükme esas alınan bilirkişi raporunun jeoloji mühendisliği disiplini açısından değerlendirmeler içeren kısmında, proje tanıtım dosyasında mevcut veya olası yeraltı sularını korumaya yönelik tedbirlere yer verilmediği ve yeraltı sularının ocak içine akışının engellenmesi konusunda bir tedbirden bahsedilmediği belirtilmiş ise de, DSİ 13. Bölge Müdürlüğünün 07/12/2020 tarihli yazısında, poje sahasında idarelerine ait herhangi bir yeraltı suyu işletme tesisi veya 167 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri uyarınca belirlenerek ilan edilmiş yeraltı suyu koruma alanları bulunmadığı yolunda görüş bildirildiği; bu nedenle hatalı ve eksik değerlendirmeler içeren bilirkişi raporunun hükme esas alınması suretiyle dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
2- Davalı yanında müdahil tarafından; davanın taraflarına ihbar edilmediği, her ne kadar davadan haricen haberdar olunması üzerine müdahale talepleri kabul edilmiş ve bilirkişi raporuna taraflarınca itiraz edilebilmiş ise de, keşfe taraflarınca katılma imkanı olmadığı, zira katılma taleplerinin kabulüne ilişkin kararın, keşif tarihinden sonra verildiği; öte yandan, bilirkişi raporuna taraflarınca yapılan itirazların temyize konu İdare Mahkemesi kararında dikkate alınmadığı, Tarım ve Orman Bakanlığının 03/02/2022 tarihli yazısı ile "tarım dışı kullanım izni"nin verildiği, proje tanıtım dosyasında toz emisyonu, gürültü ve atıklar konusunda yeterli ve detaylı değerlendirmeler yapılarak gerekli önlemlerden bahsedildiği, bilirkişi raporunda yer aldığının aksine sit alanının yapılan revizyon neticesinde ÇED alanı dışında bırakıldığı, proje sahasına ilişkin olarak jeoloji ve maden mühendisine hidrojeolojik etüt raporu hazırlatılarak bu raporun DSİ'ye sunulduğu, bilirkişi raporunun hidrojeolojik değerlendirmeler içeren kısmında, taraflarınca hazırlatılan hidrojeolojik etüt raporu ile DSİ 13. Bölge Müdürlüğünün 07/12/2020 tarihli yazısında belirtilen hususların değerlendirilmediği; bu nedenle hatalı ve eksik değerlendirmeler içeren bilirkişi raporunun hükme esas alınması suretiyle dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … 'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, Üye … 'in 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İvedi yargılama usulü" başlıklı 20/A maddesinin (i) bendi uyarınca Dairemizce keşif ve bilirkişi incelemesinin yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği yolundaki usule ilişkin azlık oyuna karşın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinin yeterli olmaması nedeniyle maddi olay açıklığa kavuşturulmadığından bu aşamada temyiz isteminin esasının görüşülemeyeceği sonucuna varılarak, gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Antalya İli, Korkuteli İlçesi, … Mevkii, … Yaylası Mahallesinde davalı yanında müdahil şirket tarafından İr:… ruhsat numaralı 1972,55 hektarlık alanın 40,69 hektarlık kısmında yapılması planlanan "IV. Grup Kömür Ocağı İşletmeciliği, Kırma, Eleme ve Paketleme Tesisi" projesi ile ilgili olarak Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 17. maddesi uyarınca Antalya Valiliğince verilen … tarih ve E.… sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 10. maddesinde, "Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez..." hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 4. maddesinde; ''Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı" olarak, "Çevresel Etki Gerekli Değildir Kararı: Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projelerin çevresel etkilerinin incelenerek, çevresel etkilerinin daha detaylı incelenmesi amacıyla Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanmasının gerektiğini belirten Bakanlık kararı" olarak tanımlanmıştır. Aynı Yönetmelik'in 6. maddesinde, "(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeler için ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum ve kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdiklere taahhütlere uymakla yükümlüdürler... (3) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı alınmadıkça bu projelere hiçbir teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez...' kuralına yer verilmiş olup; 7. maddesinde, Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeler sayılmış, buna göre anılan Yönetmeliğin EK-1 listesinde yer alan projeler ile Seçme Eleme Kriterlerine tabi olup "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir" kararı verilen projeler için Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanmasının zorunlu olduğu; 15. maddesinde ise, Bu Yönetmeliğin EK-2 listesinde yer alan projeler ile kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi EK-2 listesinde belirtilen projelerin seçme, eleme kriterlerine tabi olduğu kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller" başlıklı 266. maddesi, "(1) Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez." hükmünü; "Bilirkişi sayısının belirlenmesi" başlıklı 267. maddesi, "(1) Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür." hükmünü; aynı Kanunun "Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor" başlıklı 279. maddesinin 2. fıkrası ise, "(2) Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir..." hükmünü içermektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
ÇED süreci sonunda verilecek kararların yargısal denetimi yapılırken, seçilecek bilirkişiler arasında bir çevre mühendisinin bulunması, diğer bilirkişilerin ise projenin bulunduğu çevrenin özelliklerine göre ve proje tanıtım dosyası ve ÇED raporunu hazırlayan kişilerin uzmanlık alanları da dikkate alınmak suretiyle belirlenmesi önemli bir gereklilik olmakla birlikte; böyle bir heyet tarafından hazırlanacak bilirkişi raporunun, dava konusu proje kapsamında öngörülen faaliyetin çevresel etkilerinin ve bu etkilerin minimize edilmesi için Proje Tanıtım Dosyası ya da ÇED Raporu içinde yer verilen önlemlerin yeterli olup olmadığının tespit edilerek değerlendirilmesi açısından, tarafları tatmin edici düzeyde hazırlanmasının da önemli bir gereklilik olduğu açıktır. Belirtilen hususların sağlanması, adil bir yargılama yapılması açısından önem arz etmektedir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, bilirkişi raporunda eksiklik veya belirsizlik arz edilen hususların varlığı durumunda, Mahkemece bu hususların, bilirkişiye tamamlattırılması ya da belirsiz olan hususların açıklattırılması veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği sonucuna varılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için İdare Mahkemesince, Maden Mühendisleri … ve … , Çevre Mühendisi … , Arkeolog … , Ziraat Yüksek Mühendisi … … , Jeoloji Mühendisi … ve Harita ve Kadastro Mühendisi … 'tan oluşan bilirkişi heyetine mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış, hazırlanan bilirkişi raporunda özetle;
- Projenin tarımsal açıdan değerlendirilmesi sonucunda; dava konusu çalışma sahasının "tarım arazisi" niteliğinde olduğu ve keşif tarihi itibarıyla proje alanı içerisinde sulu tarım yapıldığı, meyve bahçeleri ve hububat ekimi yapılan tarım arazilerinin bulunduğu, kömür işletme sahasında bulunan tarım alanlarının mevcut kapama sulama sistemi ile sulandığı, sahada madencilik çalışmalarına başlandığı takdirde, kapama sulama sisteminin zarar görmesi sonucu mevcut alan dışında kalan ve bu kapama sulama sistemi ile sulanan diğer tarım alanlarının da zarar göreceği ve bu durumun belirtilen alanlarda sulama yapılamamasına neden olacağı, proje tanıtım dosyasında kapama sulama sistemlerinin zarar görmesi ve bu zarardan dolayı sulanamayacak diğer tarım arazilerine değinilmediği, bu bağlamda proje tanıtım dosyası içerisinde sahada üretim başladığı zaman üretim süresince tarım arazileri ile ilgili alınabilecek tedbirlerden bahsedilmediği;
- Projenin maden mühendisliği açısından değerlendirilmesi sonucunda; madencilik uygulamaları sırasında oluşacak çevresel faktörlerin ilgili kanunların limitleri dahilinde yapılması ve sit alanı gibi koruma altına alınmış alanlarda çalışılma yapılmaması durumunda, projenin madencilik uygulamaları ve maden hukuku açısından uygun olduğu;
- Projenin arkeolojik açıdan değerlendirilmesi sonucunda; I. ve III. derece arkeolojik sit alanı olarak belirlenen parsellerin maden sahası içerisinde depolama alanı olarak belirlenen alanların ortasında kaldığının anlaşıldığı, sit alanı içinde kalan taşınır-taşınmaz kültür varlıklarının, koruma bölge kurulu kararları uygulanarak doğrudan müdahale edilmemesi durumunda koruma altında kaldığı, ancak parsel ölçekli belirlenen sit sınırları dışındaki alanlarda yüzeyde tespit edilen ya da yüzey toprağı altında kalan taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının, maden çalışma sahası genişledikçe ve tescil edilen sit alanlarına yaklaşıldıkça bu alanların sit alanı koruması olmaması sebebiyle doğrudan etkilenmeye açık durumda kalabileceği;
- Projenin çevresel açıdan değerlendirilmesi sonucunda; uyuşmazlık konusu projenin faaliyet alanının 40,69 hektar olduğu, kırma-eleme tesisinin kapasitesinin ise, 309.000 ton/yıl olduğu, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği Ek-1 Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesi (b) ve (ç) bentlerinde belirlenen sınır değerlerin altında kaldığından bahisle "ÇED Gerekli Değildir" kararı verildiği, anılan Yönetmelik'te belirlenen kriterlere uygun olarak proje tanıtım dosyası hazırlandığı ve projenin uygulanabilmesi için ilgili tüm makamlardan görüş alındığı, öte yandan, dava konusu olan tarım arazisinin kullanımına ilişkin proje tanıtım dosyasında bulunan Antalya Valiliği Tarım ve Orman İl Müdürlüğü kurum görüşünde, faaliyetin hayata geçirilmesi için tarım arazisinin amaç dışı kullanımı için Tarım ve Orman Bakanlığından gerekli iznin alınması gerektiğinin belirtildiği;
- Projenin jeolojik açıdan değerlendirilmesi sonucunda; proje tanıtım dosyasında mevcut veya olası yeraltı sularını korumaya yönelik tedbirlere rastlanılmadığı, proje tanıtım dosyasının birkaç yerinde yeraltı sularının ve yağmur sularının ocak içine dolması durumunda nasıl boşaltılacağının anlatılmasına karşın, yeraltı sularının ocak içine akışının (akiferden boşalımının) engellenmesi konusunda bir tedbirden bahsedilmediği, bu akışın engellenmemesinin akiferin boşalmasına ve yeraltı suyu rezervinin önemli ölçüde azalmasına sebep olabileceği, proje tanıtım dosyasında yer alan "proje sahasında akifer niteliğinde yeraltı suyu bulunmadığı, mevcut yeraltı sıyı potansiyelinin 0,5 - 1 lt/sn arasında değişmektedir" ifadelerinin ise kendi içinde çelişki barındırdığı, ayrıca debi değerinin nasıl elde edildiği ile ilgili bilgi olmadığı;
- Proje ile yapılan ve bilirkişi raporunun sonuç kısmında yapılan genel değerlendirmede ise, proje tanıtım dosyasında, işletme aşamasında sahadan 237.730 m3 / yıl x 4 = 951.040 m3 kömür alınacağı ve sahada üretimin kademe kademe gerçekleştirileceği, bir önceki üretim için ekskavatörlerle alınan kısma daha önceden sıyrılan üst örtü toprak tabakası doldurulacağı ve kot farkı oluşmaması için ise toprak dolgu yapılmadan evvel kaba dolgu malzemesi ile arazi kotu dengesinin sağlanacağı ve kaba malzemenin üzerine toprak dolgu yapılacağının belirtilmesine karşın, kaba dolgu malzemesinin ne olduğu ve nereden nasıl temin edileceği ile ilgili bilgi olmadığı; kömürün kalitesi ile ilgili laboratuvar analiz raporunun olmadığı; maden sahası üretim termin planında şantiye sahasına, kırma, eleme ve paketleme tesisi ve kömür stok sahasının 4. yıl nereye taşınıp kurulacağıyla ilgili bilginin bulunmadığı; çalışanlardan kaynaklanan atık sular için fosseptik çukurunun boyutları için hesap yapılmışken kil tabanlı sızdırmaz havuzun boyutlarının nasıl belirlendiğinin belirsiz olduğu; birçok konuda "ruhsat sahibi tarafından gerekli tedbirler alınacaktır" gibi yuvarlak ifadeler kullanılmasına karşın, bu tedbirlerinin neler olacağının açıklanmadığı, proje tanıtım dosyasının yukarıda açıklanan konularının yeterince irdelenip açıklık getirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirildiği görülmektedir.
Yukarıda verilen bilgiler ışığında; hükme esas alınan bilirkişi raporunun çevre mühendisliği disiplini açısından değerlendirmelerin bulunduğu kısmında; Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği Ek-1 Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesi (b) ve (ç) bentlerinde belirlenen sınır değerlerin altında kaldığından bahisle "ÇED Gerekli Değildir" kararı verildiği, anılan Yönetmelik'te belirlenen kriterlere uygun olarak proje tanıtım dosyası hazırlandığı ve projenin uygulanabilmesi için ilgili tüm makamlardan görüş alındığı, dava konusu olan tarım arazisinin kullanımına ilişkin proje tanıtım dosyasında bulunan Antalya Valiliği Tarım ve Orman İl Müdürlüğü kurum görüşünde, faaliyetin hayata geçirilmesi için tarım arazisinin amaç dışı kullanımı için Tarım ve Orman Bakanlığından gerekli iznin alınması gerektiğinin belirtilmesine karşın, raporun anılan kısmında yukarıda belirtilen bilgiler haricinde hiçbir tespit ve değerlendirme yapılmadığı, İdare Mahkemesinin "keşif ve bilirkişi incelemesine ilişkin 01/11/2021 tarihli ara kararında, "işletme faaliyet türü ve kapsamı açısından bölgede etkiye maruz kalacak çevresel unsurların neler olduğu, işletmenin bu unsurlara yönelik olumsuz etkilerini, proje tanıtım dosyasının bu unsurların tamamını kapsayıp kapsamadığı, kapsıyorsa proje tanıtım dosyasında öngörülen koruma önlemlerinin neler olduğu, önlemler bütününün yeterli olup olmadığı" hususunda gerekli tespit ve değerlendirmelerin yapılması istenilmesine karşın, hükme esas alınan bilirkişi raporunun çevre mühendisliği disiplini bakımından değerlendirmeler içermesi gereken kısmında, bu disiplin bakımından gerekçeli hiçbir tespit ve değerlendirmeye yer verilmediği; hava kirliliği, toz emisyonu, gürültü, atıklar, vb. konularda proje tanıtım dosyasında yer alan bilgilerin ve belirtilen konular bağlamında alınması planlanan önlemlerin, ilgili mevzuat ve bilimsel esaslar dikkate alınarak anılan disiplin bağlamında yeterliliğinin, bilirkişi raporunun belirtilen kısmında değerlendirilmediği görülmektedir.
Öte yandan; hükme esas alınan bilirkişi raporunun arkeoloji disiplini açısından değerlendirmelerin bulunduğu kısmında; "I. ve III. derece arkeolojik sit alanı olarak belirlenen parsellerin maden sahası içerisinde depolama alanı olarak belirlenen alanların ortasında kaldığının" belirtildiği, buna karşın davalı ve davalı yanında müdahil tarafından verilen bilirkişi raporuna itiraz ve temyiz dilekçelerinde, çalışmalar sonucu 1. ve 3. derece sit alanlarının ÇED sınırlarından çıkarıldığına yönelik iddia ve itirazlarda bulunulduğu, nitekim ilk hazırlanan proje tanıtım dosyasında proje alanı 41,11 hektar olarak öngörülmüş iken, Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı görüş yazısı doğrultusunda, proje alanının 40,69 hektara düşürüldüğü ve sit alanlarının çalışma alanı dışına alındığı yönünde itirazda bulunulduğu; bu bağlamda bilirkişi raporunun arkeoloji disiplini açısından değerlendirmeler içeren kısmında yer alan "sit alanı içinde kalan taşınır-taşınmaz kültür varlıkları, koruma bölge kurulu kararları uygulanarak doğrudan müdahale edilmemesi durumunda koruma altında kaldığı, ancak parsel ölçekli belirlenen sit sınırları dışındaki alanlarda yüzeyde tespit edilen ya da yüzey toprağı altında kalan taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları maden çalışma sahası genişledikçe ve tescil edilen sit alanlarına yaklaşıldıkça bu alanların sit alanı koruması olmaması sebebiyle doğrudan etkilenmeye açık durumda kalabileceği" yolundaki değerlendirme ile yukarıda yer alan ve maden sahası içinde depolama alanı içindeki alanlarda sit alanı kaldığına yönelik değerlendirmelerde bulunulduğu dikkate alındığında; mevcut ÇED sahası içinde kalan ve I. ve III. derece sit alanı olarak belirlenen ve depolama sahası içinde kaldığı belirtilen alanların, hali hazırda 40,69 hektarlık ÇED sahası içerisinde kalıp kalmadığının bilirkişi raporunda öncelikle açık ve anlaşılır biçimde ifade edilmesi ve sonrasında, bilirkişi raporunda yer alan "maden sahasının genişlemesi ve sit alanlarına yaklaşılması durumunda sit alanlarına olumsuz etkinin olabileceği"ne yönelik değerlendirmenin, mevcut proje tanıtım dosyası bağlamında mı yapıldığı, yoksa proje ile gelecekte yapılacak yeni bir alansal genişleme durumu olasılığı bağlamında yapılan bir değerlendirmeden mi ibaret olduğunun açıklığa kavuşturulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan; hükme esas alınan bilirkişi raporunun jeoloji mühendisliği disiplini bakımından değerlendirmeler içeren kısmında; "proje sahasında akifer niteliğinde yeraltı suyu bulunmadığı, mevcut yeraltı sıyı potansiyelinin 0,5 - 1 lt/sn arasında değişmektedir" ifadelerinin ise kendi içinde çelişki barındırdığı, ayrıca debi değerinin nasıl elde edildiği ile ilgili bilgi olmadığı yolunda tespit ve değerlendirmelere yer verildiği görülmekle birlikte; davalı yanında müdahil tarafından verilen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde "Turkuaz Linyit Kömür İşletmeleri Anonim Şirketine Ait Antalya İli Korkuteli İlçesi Hudutlarında Yer Alan … Sicil Numaralı Kömür Sahasının Hidrojeolojik Etüt Raporu"nun sunulduğu, anılan raporda debi değerinin nasıl elde edildiğine ilişkin bilgilere yer verildiği gibi, bilirkişi raporunda eksiklik olarak belirtilen hususların anılan raporda mevcut olduğu yönünde iddiada bulunulduğu, söz konusu hidrojeolojik etüt raporunun ilk sayfasında "… " ibaresine yer verildiği, oysaki dava konusu işleme dayanak proje tanıtım dosyasının Mayıs 2021 tarihinde hazırlanmasına karşın, anılan raporun proje tanıtım dosyası ekinde sunulmadığı, öte yandan, temyiz dilekçesinde söz konusu hidrojeolojik etüt raporunun davalı yanında müdahil tarafından DSİ'ye gönderildiğinin iddia edildiği, bu bağlamda öncelikle söz konusu raporun davalı yanında müdahil tarafından hangi gerekçe ile proje tanıtım dosyasına dahil edilmediğinin ve söz konusu raporun davalı yanında müdahil tarafından davalı idareye ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne dava konusu işlemin tesisinden önce sunulup sunulmadığının davalı ve davalı yanında müdahil şirket ve DSİ'den ara kararı ile sorularak bu hususun açıklığa kavuşturulması; ayrıca anılan hidrojeolijik etüt raporunun bir bütün olarak ve özellikle yukarıda belirtilen bölümlerinin, proje tanıtım dosyasında proje sahasında akifer niteliğinde yeraltı suyu bulunmadığına yönelik değerlendirme ile birlikte ele alınarak bu bağlamda bir çelişkinin bulunup bulunmadığı hususunun detaylı olarak değerlendirilmesi ve hidrojeolojik etüt raporundaki bilgi, veri ve önlemlerin proje tanıtım dosyasının ilgili kısımları ile bir bütün olarak karşılaştırılarak, bu konuda kapsamlı bir değerlendirme yapılması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca; proje tanıtım dosyasında "kömürün kalitesi ile ilgili laboratuvar analiz raporunun olmaması", "maden sahası üretim termin planında şantiye sahasına, kırma, eleme ve paketleme tesisi ve kömür stok sahasının 4. yıl nereye taşınıp kurulacağıyla ilgili bilginin bulunmaması" ve "çalışanlardan kaynaklanan atık sular için fosseptik çukurunun boyutları için hesap yapılmışken, kil tabanlı sızdırmaz havuzun boyutlarının nasıl belirlendiğinin belirsiz olması" hususlarının hükme esas alınan bilirkişi raporunda eksiklik olarak belirtilmesine karşın, gerek bilirkişi raporuna itiraz, gerekse temyiz dilekçelerinde yukarıda yer verilen tespit ve değerlendirmelere yönelik yapılan itirazların da bilirkişi ek raporunda detaylı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, bilirkişi raporunun özellikle yukarıda yer verilen disiplinler açısından değerlendirme içeren kısımlarının bu haliyle hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte olmadığı sonucuna varıldığından, uyuşmazlığın tereddüte mahal vermeyecek şekilde çözümlenebilmesi ve yukarıda yer verilen hususların açıklığa kavuşturulması amacıyla, (gerekirse yerinde yeniden keşif yaptırılmak suretiyle) ek bilirkişi raporu alınması ve buna göre uyuşmazlığın esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, eksik incelemeye dayalı olarak dava konusu "ÇED Gerekli Değildir" kararının iptali yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalı ve davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan … -TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davalı yanında müdahile iadesine,
4. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 28/06/2022 tarihinde usulde oyçokluğuyla, esasta oybirliğiyle karar verildi.