Esas No: 2022/224
Karar No: 2022/1018
Karar Tarihi: 14.09.2022
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 2022/224 Esas 2022/1018 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2022/224 E. , 2022/1018 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/224
Karar No : 2022/1018
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı - …
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi
(Eski unvanı: … Denizcilik ve
Taşımacılık Ticaret Limited Şirketi)
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Davacı adına, 2008 yılının Eylül ilâ Aralık dönemlerine ilişkin muhtelif amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen … tarih ve …, … sayılı ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
Uyuşmazlıkta davacı, 2008 yılına ilişkin defter ve belgelerinin gerçek durumu yansıtmadığından bahisle 16/12/2013 tarihinde takdir komisyonuna sevk edilmiştir. Takdir komisyonunca … tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporu done alınarak matrah takdir edilmiş ve komisyonca belirlenen bu matrah üzerinden cezalı tarhiyat yapılmıştır. Cezalı tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin tebliği sonrasında tahakkuk eden amme alacağının vadesinde ödenmemesi üzerine dava konusu ödeme emirleri düzenlenerek davacıya tebliğ edilmiştir.
Dava konusu ödeme emirlerine konu amme alacağı zamanaşımı yönünden incelendiğinde dosya içeriğindeki takdir komisyonu kararlarından, davacının takdir komisyonuna sevk edilmesinin esas amacının zamanaşımının durdurulması olduğu anlaşılmaktadır. 213 sayılı Kanun'un re'sen tarhı düzenleyen 30. maddesinde böyle bir sebep re'sen tarh sebepleri arasında sayılmamış olup yapılan takdire sevk işleminin işlemekte olan zamanaşımı süresini durdurmayacağı açıktır.
Bu durumda, uyuşmazlık konusu ödeme emirleri içeriği amme alacağına ilişkin cezalı tarhiyatın 2008 yılına ilişkin olması, buna ilişkin zamanaşımı süresinin 31/12/2013 tarihinde dolması, cezalı tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin ise 17/11/2014 tarihinde tebliğ edilmesi karşısında, zamanaşımına uğramış olan amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Vergi mahkemesi bu gerekçeyle dava konusu ödeme emirlerini iptal etmiştir.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 01/03/2021 tarih ve E:2016/21118, K:2021/1327 sayılı kararı:
Takdir komisyonu kararlarına istinaden yapılan re'sen tarhiyatlarda zamanaşımı hususunun olup olmadığının tespiti için takdir komisyonuna sevk tarihi, takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdi tarihi, ihbarnamenin tebliğ tarihi ve takdir komisyonunda geçen süreye (takdir komisyonuna sevk tarihi ile takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdi tarihi arasındaki süre) bakılarak karar verilmelidir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinde sayılan re'sen vergi tarhını gerektiren sebeplerin varlığı halinde vergi inceleme elemanlarınca ilgili dönem matrahı re'sen tarh edilebileceği gibi takdir komisyonuna sevk edilerek de söz konusu işlem yapılabilmektedir. Diğer taraftan, Kanun'un 74. maddesinde takdir komisyonlarının görevlerini yaparken takdir sebeplerinin bulunup bulunmadığını inceleyemeyeceği, hatalı gördüğü işlemlerde ilgili vergi dairesini yazı ile ikaz etmeye mecbur olduğu hükme bağlanmıştır. Bu itibarla, takdir komisyonu takdir nedenleri ile ilgili herhangi bir belirleme yapma veya değiştirme hakkına sahip değildir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca takdir komisyonu kararına istinaden yapılan tarhiyatlarla ilgili uyuşmazlıklarda zamanaşımı ile ilgili hususların çözümünde genel ilke olarak takdir komisyonuna sevkle tarh zamanaşımının durduğunun kabulü gereklidir. Dolayısıyla, yalnızca takdire sevk tarihine bakılarak takdir komisyonuna sevkin zamanaşımını durdurmak amacıyla yapıldığının bu çerçevede kabulüne imkan bulunmamaktadır. Mevcut vergi incelemeleri tamamlanmadan da takdire sevk işleminin bu kapsamda yapılabileceği ve tamamlanan inceleme sonucunda elde edilen bilgi ve verilerin takdir komisyonunca da değerlendirilebileceği tabiidir.
Uyuşmazlıkta davacı, dava konusu ödeme emirleri içeriği amme alacağı yönünden 16/12/2013 tarihinde takdir komisyonuna sevk edilmiştir. 30/10/2014 tarihli takdir komisyonu kararlarıyla matrah takdiri yapılmıştır.
Bu durumda, Vergi Mahkemesince, takdir komisyonu kararlarının vergi dairesine tevdi tarihinin tespiti ile takdir komisyonu kararına dayanılarak hazırlanan vergi/ceza ihbarnamelerinin davacıya tarh zamanaşımı içinde tebliğ edilip edilmediği hususlarının araştırılması ve zamanaşımına uğramadığının tespiti halinde ise dava konusu ödeme emri yönünden uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuştur.
... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:
213 sayılı Kanun'un 113. maddesinde; süresinin geçmesi nedeniyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanan zamanaşımının, mükellefin bu hususta müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade edeceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Kanun'un 114. maddesi uyarınca, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl olarak ifade edilen tarh zamanaşamını durduran durum, matrah takdiri için takdir komisyona başvurulmasıdır. 114. maddenin ikinci fıkrasında yer alan, "Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı, mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder." şeklindeki ifade; Anayasa Mahkemesinin 15/10/2009 tarih ve E:2006/124, K:2009/146 sayılı kararıyla iptal edilmiş, iptal kararı üzerine 6009 sayılı Kanun ile, 114. maddenin ikinci fıkrası, "Ancak işlemeyen süre her hal ve takdirde bir yıldan fazla olamaz." ibaresinin eklenmesiyle yeniden düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 15/10/2009 tarih ve E:2006/124, K:2009/146 sayılı kararında, zamanaşımının durma süresinin belirsizliği, makul ve adil bir sürenin bulunmaması, vergi dairesince matrah takdiri için başvurunun sırf zamanaşımını durdurmak için keyfi olarak kullanılmasında güvence sağlamayacağı gibi yükümlüye vergi tahsilatının geciktiği süre kadar gecikme zammı ve faizi uygulanacak olması da yükümlünün vergi yükünü artırarak haksız sonuçlar doğmasına neden olabileceği gerekçesine yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararı gerekçesiyle bir bütün olarak ele alındığında, takdir komisyonuna sevkin zamanaşımını durdurabilmesi için sevk tarihinde re'sen tarh nedeninin bulunmasının zorunlu olduğu, aksi halin ise kararda belirtildiği üzere sırf zamanaşımını durdurmak için keyfi olarak kullanılmasına ve hukuk devletinin en önemli ilkeleri arasında yer alan hukuki güvenlik ilkesinin ihlâline neden olacağı anlaşılmaktadır.
Yukarıda anılan yasa hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, mükelleflerin defter ve belgelerine göre düzenleyerek vermek zorunda oldukları beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmadığı kabul edilerek vergi matrahının idare tarafından resen takdir yetkisi kullanılmak suretiyle dönem matrahının tespit edilebilmesi için, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlamak üzere beş yıl içinde (zamanaşımı süresi dolmadan) idarece mükellef tarafından verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığı, defter, kayıt ve belgelerine dayanılarak vergi matrahının tespitine imkan bulunmadığının somut olarak tespit edilmesi suretiyle ortaya konulması gerekmektedir.
İncelenen olayda dava konusu ödeme emrine konu vergi borçları zamanaşımı yönünden incelendiğinde dosya içeriğindeki takdir komisyonu kararlarından davacının takdir komisyonuna sevk edilmesinin esas amacının zamanaşımının durdurulması olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, 213 sayılı Kanunun re'sen tarhı düzenleyen 30. maddesinde böyle bir sebep re'sen takdir sebepleri arasında sayılmamış olup davacı için yapılan takdire sevk işleminin işlemekte olan zamanaşımı süresini durdurmayacağı açıktır.
Vergi Mahkemesi, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak bu gerekçeyle ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Dava konusu ödeme emri içeriği amme alacağının tarh zamanaşımına uğramadığı belirtilerek aksi yöndeki gerekçeyle verilen ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NİN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Hakkında vergi incelemesi başlatılan davacı takdire sevk edilmiş, takdir komisyonunca henüz matrah takdir edilmeden inceleme tamamlanarak vergi tekniği raporu düzenlenmesi üzerine takdir komisyonunca anılan rapordaki tespitler esas alınmak suretiyle beş yıllık genel zamanaşımı süresi dolduktan sonra matrah takdirine gidilmiştir.
Takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden tarh edilen vergi ve kesilen vergi ziyaı cezalarına ilişkin ihbarnameler, 27/11/2014 tarihinde davacı şirketin iş yeri adresinde yetkilisine tebliğ edilmiştir.
Anılan ihbarnameler içeriği vergi ve cezaların tahakkuk ettiği halde vadesinde ödenmediğinden bahisle uyuşmazlık konusu ödeme emirleri düzenlenmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 58. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddialarıyla tebliğ tarihinden itibaren Kanun'da gösterilen süre içinde itirazda bulunabileceği hükme bağlanmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 113. maddesinde zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanmıştır. Kanun'un 114. maddesinin ikinci fıkrasının, zamanaşımının durma süresinin belirsizliğinin Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin 15/10/2009 tarihli ve E:2006/124, K:2009/146 sayılı kararı ile iptal edilmesinden sonra 23/07/2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun'un 8. maddesiyle yeniden düzenlenen halinde "Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen süre her hâl ve takdirde bir yıldan fazla olamaz." düzenlemesine yer verilmiştir.
Kanun'un 30. maddesinin birinci fıkrasında "Re'sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanunî ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı resen takdir olunmuş sayılır." hükmü yer almaktadır.
213 sayılı Kanun'un 72 ilâ 75. maddelerinde takdir komisyonunun kuruluşu, üyelerin seçilmesi, görev ve yetkileri sayılmış; 31. maddesinde takdir komisyonunca belli edilen matrah veya matrah kısmının takdir kararına bağlanacağı belirtilmiştir. Kanun'un 74. maddesinin (a) işaretli fıkrasında ise yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak; vergi kanunlarında yazılı fiat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek takdir komisyonunun görevleri olarak belirlenmiş ve takdir komisyonlarının maddede sayılan görevlerini yaparken takdir sebeplerinin bulunup bulunmadığını inceleyemeyeceği, yalnız hatalı gördüğü işlemlerde ilgili vergi dairesini yazı ile ikaz etmeye mecbur olduğu hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Vergi alacaklısı olan devlet ile vergi borçlusu olan vergi ödevlisine karşılıklı yükümlülükler yükleyen vergilendirme ilişkisi gereği, mükelleflerin yükümlülüklerini zamanında, usulüne uygun ve eksiksiz yerine getirmesi, idarenin de vergiyi, mükelleflere Anayasa ve kanunlarla tanınmış teminatlara uygun olarak zamanında tarh ve tahakkuk ettirmesi gerekmektedir. Bu bağlamda vergilerin kanuniliği ilkesi, vergi yükümlüsüne yasal sınırların aşılmaması güvencesini getirdiği gibi vergi alacaklısına da yasal sınırların varlığı halinde vergi alacağını alma yetkisini kullanma olanağını vermektedir. Vergi yasalarının vergiyi bağladığı olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğan vergi alacağı, mükellef bakımından vergi borcunu teşkil etmektedir.
213 sayılı Kanun'un 113 ve 114. maddelerindeki kanuni düzenlemeler, vergilerin kanuniliği ilkesinin gerekliliklerine uygun olarak zamanaşımının mahiyeti, sonuçları, zamanaşımı süresinin durması ve tekrar işlemesi açısından devletin vergi alacağı yanında mükelleflerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan hükümler içermektedir.
Kamu yararı düşüncesiyle kabul edilen ve vergi idaresini borçlarını takip etme konusunda dikkatli olmaya yönelttiği gibi disipline de eden ve bu anlamda vergi idaresinin etkinliğini artıran zamanaşımı, mükellefin müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade etmektedir. Vergilendirmenin temel öğeleri arasında yer alan zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkması sonucunu doğurur.
Vergi kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden hesaplanıp kanunda belirlenen süre içinde tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Vergi Usul Kanunu'nun 114. maddesine göre bu süre beş yıldır. İdari yargı mercileri uyuşmazlık konusu verginin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususunu anılan Kanun'un 113. maddesi uyarınca re'sen incelemek ve araştırmak zorundadır. Zamanaşımı süresi geçtikten sonra mükelleften vergi alınamaz. Zira sürenin geçmiş olması, alacağın istenmesini olanaksız kılar ve vergi borcunu ortadan kaldırır.
Vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesinden verginin tahsiline uzanan vergilendirme sürecinde vergi idaresi vergi kanunlarında gösterilen usulleri izleyerek vergi ödevlileri hakkında idari işlemler tesis etmektedir. Türk Vergi Sisteminde, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin tarh ve tahakkuk usulleri 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda, tahsil usulleri ise 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da düzenlenmiştir. Bir kamu alacağının tahsil edilebilmesi için öncelikle 213 sayılı Kanun'a göre verginin tarh ve tahakkukuna ilişkin kuralların, daha sonra 6183 sayılı Kanun'a göre tahsil usullerinin sırasıyla izlenmiş olması zorunludur. Bu zorunluluğun doğal sonucu olarak vergilendirme sürecinde bir idari işlemin tesis edilebilmesi için bir önceki hukuki durumun tekemmül etmiş olması hali aranmaktadır. Dolayısıyla bir önceki safha tekemmül etmeksizin bir sonraki safhaya ilişkin idari işlem tesis edilemeyeceği gibi vergilendirme sürecinde herhangi bir işleme karşı dava açılması durumunda ise önceden tamamlanmış hukuki durumların yeniden incelenmesi idari işlemlerin sürekli yargı denetimi altında tutulmalarını önlemeye yönelik idari istikrar ilkesi gereği mümkün değildir.
İhbarnameye konu olan cezalı vergi tarh edilmesine ilişkin işleme karşı süresi içinde dava açılmaması durumunda vergi ve ceza tahakkuk etmekte ayrıca bu işleme karşı olağan bir yargısal başvuru yolu da kalmadığından vergi ve ceza aynı zamanda kesinleşmektedir. Bu nedenle ihbarnamenin usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen dava açılmaması durumunda tarh ve ceza kesme işlemindeki hukuka aykırılıkların vergi ve cezanın tahakkuk etmesine rağmen vadesinde ödenmemesi halinde söz konusu kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrine karşı açılan idari davada öne sürülmesine kural olarak yasal olanak bulunmamaktadır.
Ancak zamanaşımının vergi borcunu ortadan kaldıran niteliği, vergilendirme sürecinde tamamlanmış hukuki durumların incelenemeyeceğine yönelik bu uygulamaya bir istisna tanınmasını gerekli kılmaktadır.
Nitekim 03/04/1987 tarih ve E:1986/3, K:1987/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu kararında, tahakkuk zamanaşımının geçmesiyle tahsili olanaksız duruma gelen bir vergi borcunun 58. maddede sayılan üç halden "böyle bir borcu olmadığı" yolundaki itiraz nedeninin kapsamı içinde düşünülmesinin zorunlu olduğu, dolayısıyla ödeme emrinin tebliği aşamasında, tahakkuk zamanaşımının yargı merciilerince re'sen incelenebileceği ve zamanaşımının varlığı halinde ödeme emrinin iptali yoluna gidilebileceği öngörülmüştür.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinde sayılan re'sen vergi tarhını gerektiren sebeplerin varlığı halinde vergi inceleme elemanlarınca ilgili dönem matrahı re'sen takdir edilebileceği gibi takdir komisyonuna başvurularak da matrahın takdir edilmesi sağlanabilecektir. Anılan maddede sayılan hallerde matrahın takdir komisyonu tarafından takdir edilebileceği tartışmasız olup bu durumdaki bir mükellefin takdire sevk edilmesine ve düzenlenen inceleme raporlarının takdir komisyonunca done olarak kullanılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca Kanun'un 74. maddesindeki kuraldan takdir komisyonunun takdir nedenlerinin bulunup bulunmadığı hususunda bir inceleme yapamayacağı anlaşılmaktadır.
Israr kararında, davacının takdir komisyonuna sevk edildiği tarih itibarıyla ortada re'sen tarh sebebinin bulunmadığı, bu şekilde yapılan ve zamanaşımını durdurmak amacını taşıyan takdire sevk işleminin işlemeye devam eden zamanaşımı süresini durdurmayacağı kabul edilmiş ve amme alacağının zamanaşımına uğramış olması nedeniyle uyuşmazlık konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı değerlendirmesi yapılmıştır.
Kanun'da takdir komisyonuna başvurulmasına bağlanan, belirlilik ve öngörülebilirlik arz eden hukuki sonuç zamanaşımının durması olduğundan, takdir komisyonuna sevkle tarh zamanaşımının durduğunun kabulü gerekmektedir. Öte yandan, dava konusu edilebilir nitelikteki tarh işleminin dayanağı olan takdir komisyonu kararının alındığı tarih itibarıyla re'sen tarh nedeninin bulunmasının gerekli ve yeterli olduğu açıktır.
Ancak, dosya içeriğinde takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdi tarihine ilişkin bilgi ve belge bulunmamakta olup takdire sevkle duran zamanaşımının hangi tarihten itibaren işlemeye devam ettiği tespit edilemediğinden, mahkemece bu husus araştırılarak olayda zamanaşımının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, zamanaşımının bulunduğu sonucuna ulaşıldığı takdirde ödeme emrinin bu gerekçeyle iptal edilmesi, zamanaşımının bulunmadığının tespit edilmesi halinde ise vergilendirme sürecinde tamamlanmış hukuki durumların sonraki aşamada incelenmesine olanak bulunmadığı da gözetilerek uyuşmazlık konusu ödeme emrine karşı açılan davada 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde belirtilen diğer iddialar yönünden inceleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle temyize konu ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/09/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.
XX - KARŞI OY:
Israr kararında, davacının takdir komisyonuna sevk edildiği tarih itibarıyla ortada re'sen tarh sebebinin bulunmadığı, bu şekilde yapılan ve zamanaşımını durdurmak amacını taşıyan takdire sevk işleminin işlemeye devam eden zamanaşımı süresini durdurmayacağı kabul edilmiş ve amme alacağının zamanaşımına uğramış olması nedeniyle uyuşmazlık konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı değerlendirmesi yapılmıştır.
Uyuşmazlıkta, dava konusu ödeme emri içeriği amme alacağı, davacının gerçek bir emtia teslimi veya hizmet ifasına dayanmayan faturaları kayıtlarına intikal ettirerek haksız yere katma değer vergisi indiriminden faydalandığından bahisle tarh edilmiştir. İhbarnamelerin dayanağı takdir komisyonu kararlarında atıf yapılan ve davacı adına düzenlenen vergi tekniği raporunda, davacının kayıtlarına intikal ettirdiği faturaları düzenleyen mükellef hakkında tanzim olunan 25/10/2013 tarihli vergi tekniği raporu ile bu mükellefçe düzenlenen faturaların gerçek bir emtia teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığının tespit edildiği belirtilmiştir.
Bu durumda, davacının takdire sevk edildiği 16/12/2013 tarihi itibarıyla var olması gereken re'sen tarh sebebinin gerçekleştiği anlaşıldığından, takdire sevk işlemi ile işlemeye devam eden zamanaşımı süresinin durduğunun kabulü gerekmektedir.
Ancak, dosya içeriğinde takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdi tarihine ilişkin bilgi ve belge bulunmamakta olup takdire sevkle duran zamanaşımının hangi tarihten itibaren işlemeye devam ettiği tespit edilemediğinden, mahkemece bu husus araştırılarak olayda zamanaşımının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, zamanaşımının bulunduğu sonucuna ulaşıldığı takdirde ödeme emrinin bu gerekçeyle iptal edilmesi, zamanaşımının bulunmadığının tespit edilmesi halinde ise vergilendirme sürecinde tamamlanmış hukuki durumların sonraki aşamada incelenmesine olanak bulunmadığı da gözetilerek uyuşmazlık konusu ödeme emrine karşı açılan davada 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde belirtilen diğer iddialar yönünden inceleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir.
Temyize konu ısrar kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.