Esas No: 2015/27
Karar No: 2015/345
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/27 Esas 2015/345 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : .... Asliye Ceza
Bilinçli taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanığın 5237 sayılı TCK"nun 89/4, 22/3, 53/6. maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yargılaması sırasında, mağdurlardan ..."in şikayetinden vazgeçmesi üzerine 5237 sayılı TCK"nun 89/1, 89/2-b-e, 22/3. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve sürücü belgesinin 3 yıl süre ile geri alınmasına ilişkin, .... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve 758-1463 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;
"...Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Hükme esas alınan ve oluşa uygun bilirkişi raporunda, sanığın asli ve tam kusurlu olduğunun tespit ve kabul edilmesi uygun ise de; TCK"nun 62. maddesi "Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir." hükmü gereğince sabıkası bulunmayan, dosyaya yansıyan olumsuz davranışları ve özellikleri belirtilmeyen sanık hakkında, yaralananların zararlarını da karşılamış olması karşısında, olaydan sonraki davranışlarının olumlu olduğunun değerlendirilmesi gerekirken olay ile örtüşmeyen gerekçe ile TCK"nun 62. maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi,
2- Alkollü olması dışında bilinçli taksiri oluşturan kusuru bulunmayan sanık hakkında TCK"nun 22/3. maddesi gereğince cezasından 1/3 oranında arttırım yapılması gerekirken 1/2 oranında arttırım yapılması" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise ...gün ve ... sayı ile;
“...a-Yargıtay 12. Ceza Dairesinin bozma ilamında sanığın sabıkasının bulunmadığı, dosyaya yansıyan olumsuz davranışları ve özelliklerinin belirtilmediği, yaralananların zararlarının karşıladığı, bu nedenle sanık hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de, takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren sebeplerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hakime aittir. Yargılamayı yapan hakim yargılama süreci boyunca sanığı bire bir gözlemleyen ve bu nedenle takdir indirim nedenlerinin varlığını ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek kişidir. TCK"nun 62. maddesindeki "takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir" şeklindeki düzenleme uygulama sebeplerinin gösterilmesini isteyerek yersiz uygulamaların da önüne geçmeyi hedeflemiştir.
Dosyada bulunan sanığa ait sürücü belgesi bilgilerinin incelenmesinde, sanığın alkollü araç kullanmayı alışkanlık haline getirdiği, bu nedenle hakkında bir çok kez idari yaptırım kararı uygulandığı görülmektedir.
Mahkememizce, sanığın olay sırasında 220 promil alkollü olması, kazanın tamamen sanığın kusurundan kaynaklanması, sanığın dosyaya yansıyan kişiliği ve 09.12.2010 tarihinde meydana gelen kazadan sonra da 09.05.2011 tarihinde de tekrar alkollü araç kullanmış olması gibi hususlar dikkate alınarak asgari haddin üzerinde bir ceza belirlenmiş ve sanık hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Sanığın dosyaya yansıyan bu kişilik yapısı ve suç tarihinden sonra da alkollü araç kullanmaya devam etmesi karşısında tek başına müştekiye ödeme yapmış olması mahkememizce hakkında takdiri indirim hükmünün uygulanmasını gerektirir bir neden olarak değerlendirilmemiştir.
b-Yargıtay 12. Ceza Dairesinin bozma ilamında ikinci bozma gerekçesi olarak alkollü olması dışında bilinçli taksiri oluşturan kusuru bulunmayan sanık hakkında TCK"nun 22/3. maddesi gereğince cezasından 1/3 oranında artırım yapılması gerekirken 1/2 oranında artırım yapılmasının kanuna aykırı olduğu belirtilmiş ise de, sanık ... olay günü 220 promil alkollü olduğu halde araç kullanmış, aracını havanın yağışlı, zeminin ıslak ve kaygan, trafik akışının yoğun olduğu yolda gerekli dikkat ve özeni göstermeden sevk ve idare etmiş, aracının hızını görüş, hava, trafik ve vasıtanın teknik özelliklerini dikkate alarak tedbir alabilecek bir düzeyde tutması gerekirken bu hususlara dikkat etmemiş, önünde sağ şerit üzerinde seyir halinde bulunan müşteki ..."e ait araca tehlikeli bir şekilde yaklaşmış ve takip mesafesini korumayarak bu araca arkadan çarpmıştır. Görüldüğü gibi sanığın tek kusurlu davranışı alkollü olması değildir. Bunun dışında bir çok trafik kuralını da ihlal etmiştir. Bu durum karşısında mahkememizce sanık hakkında asgari hadden uzaklaşılarak bir ceza belirlenmiş, TCK"nun 22/3. maddesinin uygulanması sırasında da artırım oranı 1/2 oranında belirlenmiştir. Bu artırım oranı dosya kapsamına ve düzenlenen bilirkişi raporlarına uygundur ...” gerekçeleri ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "onama” istekli 04.01.2015 gün ve 418188 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Mağdur ... hakkında, sanık ...’e yönelik eyleminden dolayı taksirle yaralamaya neden olma suçundan verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, inceleme sanık ... hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
Yerel mahkemece sanık hakkında TCK’nun 62. maddesinin uygulanmamasının ve sanığın cezasında TCK’nun 22/3. maddesi uyarınca en üst oranda artırım yapılmasının isabetli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın 19.12.2010 günü saat 06.30 sıralarında sevk ve idaresindeki otomobil ile 2.20 promil alkollü vaziyette yağmurlu hava ve ıslak zeminde, bariyerle bölünmüş üç gidiş-üç gelişli genişliği 10,5 metre olan tek yönlü, aydınlatması ve yol şerit çizgisi bulunan otoyolda seyir halinde iken; mağdur ...’un sevk ve idaresindeki içinde diğer mağdur ...’in de bulunduğu sağ şeritte seyir halinde olan kamyona arkadan çarptığı,
İzmir Adli Tıp Kurumu raporuna göre mağdur ...’in basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, hayati tehlike geçirecek ve vücuttaki kemik kırıklarının hayati fonksiyonlarını ağır (6) derecede etkiyecek şekilde; mağdur ...’un ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ve hayati tehlike geçirmeyecek şekilde yaralandığı,
Trafik kazası tespit tutanağında tarafların kusur durumuna ait bir belirleme bulunmamakla birlikte, soruşturma evresinde alınan trafik bilirkişi ve kovuşturma evresinde alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen raporlarda sanığın asli ve tam kusurlu olduğunu mağdur ...’un ise kusurunun bulunmadığının belirtildiği,
Sanık soruşturma aşamasında; olay günü sol şeritte doksan-doksan beş kilometre hızla gittiğini, kamyonun orta şeritten sol şeride geçiş yapması nedeniyle çarptığını; kovuşturma evresinde ise hızını hatırlamadığını, bağlantı yolundan önüne çıkan ve arka lambaları yanmayan kamyonu havanın alacakaranlık ve yağmurlu olması nedeniyle göremediğini, alkollü olduğunu, mağdurların zararlarını karşıladığını savunduğu,
Mağdur ... soruşturma ve kovuşturma evrelerinde benzer şekilde; olay günü altmış-altmışbeş km. hızla sağ şeritten giderken sanığın kullandığı otomobil ile kendisine arkadan çarptığını, sanıktan şikâyetçi olmadığını belirttiği,
Mağdur ...’in soruşturma evresinde, mağdur ...’un kullandığı araçta yolcu olarak bulunduğunu, seyir halinde iken büyük bir gürültü duyduğunu, gerisini hatırlamadığını; kovuşturma aşamasında ise benzer şekilde anlatımda bulunarak sanığın alkollü bir şekilde 200 km hızla gittiğini öğrendiklerini, sanıktan şikâyetçi olmadığını beyan ettiği,
Dosya içerisinde bulunan ve taraflar arasında düzenlenen protokollere göre; sanığın mağdur ...’a 12.000 Lira, mağdur ...’e ise 48.000 Lira ödeme yaptığı,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla ele alınmasında fayda bulunmaktadır:
1-Sanık hakkında TCK’nun 62. maddesinin uygulanmamasının isabetli olup olmadığı;
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesindeki; “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir” şeklindeki düzenleme, 765 sayılı TCK’nun 59. maddesindeki; “Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur, diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir” biçimindeki düzenleme ile özde benzer olmakla birlikte ikinci fıkra yönünden kısmen farklıdır.
5237 sayılı TCK’nun 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK’nun, tıpkı 765 sayılı TCK’nda olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
07.06.1976 gün ve 3–4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkanı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’nda da devam ettirmiştir.
Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun birçok kararında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu tereddütsüz bir şekilde vurgulanmıştır.
Öte yandan, mağdurun ağır şekilde yaralanması sonucunu doğuran taksirle yaralamaya neden olma suçlarında zararın ağırlığı, yaralanmanın niteliği gibi hususlar değerlendirilerek TCK"nun 61. maddesi uyarınca temel cezanın asgari hadden ayrılarak tayin edilmesi yoluna gidilmesi mümkün olmakla birlikte, TCK"nun 61. maddesi gereğince haklarında temel ceza alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenen sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK"nun 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına yönelik değerlendirme yapılırken sabıkasının olmaması, duruşmalara gelmesi, suçu kabul edip olayın meydana geliş şekli ile ilgili olarak samimi ve doğru anlatımda bulunarak maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olması ve dosyaya olumsuz bir tutumun yansımaması gibi hususların lehe (olumlu) olarak gözönüne alınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sabıkası olmayan, duruşmalara katılan, samimi beyanlarıyla maddi gerçeğin açıklığıyla ortaya çıkmasına yardımcı olan, kaza sonrası mağdurların tüm zararını karşılayan ve herhangi bir olumsuz davranışı da dosyaya yansımayan sanık hakkında, yerel mahkemece sabıkasız geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve cezanın faillerin geleceği üzerindeki muhtemel etkileri isabetle değerlendirilmeden, TCK"nun 62. maddesinin uygulanmamasına ilişkin olarak gösterilen gerekçelerin dosya kapsamı ile örtüşmediği kabul edilmelidir.
Bu nedenle dosya kapsamına uygun bulunmayan, kanuni ve yeterli olmayan gerekçeyle sanık hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmamasına ilişkin yerel mahkeme direnme hükmünde isabet bulunmamaktadır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; "sanık hakkında takdiri indirim hükmünün uygulanmasına ilişkin olan yerel mahkeme direnme hükmünün usul ve kanuna uygun olduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2-Sanığın cezasında TCK’nun 22/3. maddesi uyarınca en üst oranda artırım yapılmasının isabetli olup olmadığı;
Kural olarak suç; ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hallerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun 22/2. maddesinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.
5237 sayılı TCK’da taksir; basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tabi tutulmuş, kanunun 22. maddesinin 3. fıkrasında bilinçli taksir; “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” şeklinde tanımlanmış, bu halde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin hali ile bir tutulamaz. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Bilinçli taksir nedeniyle yapılacak artırımın oranı belirlenirken, bilinçli taksiri oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, meydana gelen zararın ağırlığı ile TCK"nun 3. maddesinde yer alan orantılılık ilkesi birlikte gözönüne alınıp değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın 220 promil alkollü vaziyette alacakaranlık vakti, yerleşim yeri dışında, yağmurlu havada, bölünmüş, tek yönlü, aydınlatması ve yol şerit çizgisi bulunan, asfalt, zemini ıslak, 10.5 metre genişliğindeki üç şeritli otoyolda, seyir halinde iken kendisi ile aynı yönde sağ şeritte seyir halinde bulunan kamyona arkadan çarpması sonucu kamyonun yolun sağındaki bariyerlere çarparak araçta yolcu olarak bulunan mağdur ..."in hayati tehlike geçirecek ve vücudunda 6. derece kırık olacak şekilde yaralanmasıyla neticelenen eyleminde bilinçli taksirin oluşmasına neden olan hususların nitelikleri ve olayın oluşu gözetilerek makul bir oranda artırım yapılması gerekirken, oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçelerle en üst oranda artırım yapılması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu nedenle, yerel mahkeme direnme hükmünde sanığın cezasından TCK"nun 22/3. maddesi uyarınca en üst oranda artırım yapılması bakımından da isabet bulunmamaktadır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Genel Kurul Üyesi; "isabetli olan yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç olarak, yerel mahkeme direnme hükmünün, dosya kapsamına uygun bulunmaması, kanuni ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında hükmolunan cezada TCK"nun 62. maddesi uyarınca indirim yapılmaması ve 22/3. maddesi uyarınca en üst oranda artırım yapılması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- .... Asliye Ceza Mahkemesinin ...gün ve ... sayılı direnme hükmünün; dosya kapsamına uygun bulunmayan, kanuni ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında hükmolunan cezada TCK"nun 62. maddesi uyarınca indirim yapılmaması ve TCK"nun 22/3. maddesi nedeniyle en üst oranda artırım yapılmasına karar verilmesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.10.2015 tarihinde yapılan müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 27.10.2015 tarihinde yapılan ikinci müzakerede her iki uyuşmazlık bakımından oyçokluğuyla karar verildi.