Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/2602 Esas 2021/5167 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/2602
Karar No: 2021/5167
Karar Tarihi: 05.10.2021

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/2602 Esas 2021/5167 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davanın konusu, tapu iptali ve tescilidir. Davacı, dükkanın kendisine düştüğünü ve tapudan devredildiğini, ancak satın alan davalıların kendi karısı olduğunu öne sürerek, satışının iptal edilmesini ve tapu kaydının düzeltilerek kendisi adına tescil edilmesini istemiştir. Davalılar ise iyi niyetli üçüncü kişi olduklarını iddia etmiştir. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiş, ancak yerel mahkeme tarafından hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Yargıtay ise, yanılmaya dayalı olarak sözleşmeden dönülmesinden sonra kayıt düzeltmeyi sağlayacak şekilde dava açma yönünde kanunda bir süre bulunmadığına göre, davanın hak düşürücü süreden reddi doğru değildir. Ayrıca, davalıların aynı taşınmazda uzun süreli kiracılıklarından dolayı durumu bilen ve bilmesi gereken konumunda olduklarına dikkat çekmişlerdir. Kanun maddeleri: Türk Borçlar Kanunu'nun 39. maddesi, 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2021/2602 E.  ,  2021/5167 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, hata hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı, dedesi ile büyükannesinin ölmeleri üzerine 1998 yılında murislere ait daire ve dükkanların mirasçıları tarafından taksim edildiğini, fırın olarak kullanılan dava konusu dükkanın annesine kaldığını, annesinin de 1999 yılında ölümü üzerine annesine ait malları, kardeşi ile taksim ettiklerini, bu taksim neticesinde dava konusu fırının kendisine düştüğünü ve tapudan devredildiğini, 2013 yılında aynı apartmanda bulunan bir dairenin banka kredisi yolu ile satın alınması sırasında tapu ve belediyede yapılan araştırmalar sonucu numaralandırmaların yanlış yapıldığının ve bağımsız bölümlerdeki gerçek sahipler ile tapudaki sahipleri arasında farklılık olduğunun anlaşıldığını, bu yanlışlığın taşınmazların maliklerince düzelttirildiğini, kendisine ait fırının ise bitişiğinde bulunan dükkanla karıştırıldığını ve ... adına tescil edildiğini, bunu fırsat bilen ..."in ise söz konusu fırını kendisinden habersiz olarak 50.000 TL karşılığında dükkanda kiracı olarak bulunan davalılar adına kötü niyetli olarak satarak temlik ettiğini, bu dükkanın kirasını 16 yıldır kendisinin aldığını, satın alan davalıların da bu dükkanın kendisine ait olduğunu bildiklerini ileri sürerek, 2856 ada 120 parsel 6 numaralı bağımsız bölümün ... tarafından davalılara satışının iptaline, 6 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının düzeltilerek adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, dava konusu 6 nolu bağımsız bölüme 2004 yılından bu yana dava dışı ..."in malik olduğunu, ..."e annesinden geçtiğini, kendilerinin iyi niyetli üçüncü kişi olarak dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    İhbar olunan, dava konusu taşınmazın 2004 yılından itibaren adına kayıtlı iken davalılara sattığını, tapu kaydındaki şerhin kendilerine bildirilmediğini, öte yandan davacının kötüniyetli olarak yıllarca kendisine ait dükkanın kira bedellerini aldığını ve kendisini mağdur ettiğini, numaralandırmada herhangi bir yanlışlık olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddianın kanıtlandığı ve davalıların iyiniyetli olmadıkları gerekçeleri ile davanın kabulüne dair karar Dairece “…Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
    Somut olaya gelince; mahkemece hata iddiası bakımından hüküm kurmaya yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Hâl böyle olunca; taraflarca bildirilen toplanan ve toplanacak delillerin ve geri çevirme yolu ile Dairece getirtilen kayıtların hep birlikte yukarıdaki ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesi ile bozulmuş mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, Türk Borçlar Kanunu"nun 39. maddesinde "Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır." şeklinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre yanılan tarafın, yanılmayı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde, sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmesi halinde, sözleşmeden dönebileceği hüküm altına alınmıştır.
    Somut olayda; ihbar olunan Emine’nin tapu kaydındaki anılan yanlışlığın giderilmesi için 02.04.2012 tarihinde tapu dairesine geldiği ancak işlem yapmadan oradan ayrıldığı anlaşıldığına göre, sözleşmeyle bağlı olmadığını Emine’ye bu tarihten daha önce bildirildiğinin ispat yükü davalıda olup, davalının bu konuda dosyaya sunduğu herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu durumda, yanılmaya dayalı olarak sözleşmeden dönülmesinden sonra kayıt düzeltmeyi sağlayacak şekilde dava açma yönünde kanunda bir süre bulunmadığına göre, davanın hak düşürücü süreden reddi doğru değildir.
    Öte yandan teknik rapor, bilirkişi raporu, tapu şerhi, tanık beyanları ile bahsedilen mimari projeden, bağımsız bölüm numaraları arasında uyumsuzluğun sabit olduğu ve davalıların aynı taşınmazda uzun süreli kiracılıklarından dolayı durumu bilen ve bilmesi gereken konumunda olmaları sebebiyle, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
    Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalılar vekilinin ferilere yönelik sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Hemen Ara