Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2707 Esas 2020/5708 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/2707
Karar No: 2020/5708
Karar Tarihi: 07.12.2020

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2707 Esas 2020/5708 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/2707 E.  ,  2020/5708 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 01.03.2018 tarih ve 2017/64 E. - 2018/266 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi"nce verilen 24.01.2019 tarih ve 2018/665 E. - 2019/92 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, dava dışı Nobel Kağıt San. ve Dış Tic. Ltd. Şti. ile davacı arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalı ...’ın ve müteveffa ...’ın bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kredi borcunun ödenmediğini, kefillerden ...’ın vefat ettiğinin öğrenildiği ve geride mirasçı olarak ..., ... ve ...’ın kaldığının tespit edildiğini, hesabın kat edilerek borçlulara ihtarname gönderildiğini, borcun ödenmemesi üzerine asıl borçlu ve davalı ... aleyhine davacıya ipotekli taşınmaz ile ilgili olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, ayrıca asıl borçlu ve ...’dan bakiye alacak tutarı kadar, kefil müteveffa ...’ın mirasçıları olan ..., ... ve ...’dan ise tüm alacaklar için başlatılan takibe davalılar tarafından mirasın reddine ilişkin dava açıldığı gerekçesiyle itiraz edildiğini, mirasçılardan ... aynı zamanda genel kredi sözleşmesinde kefaleti bulunduğunu ileri sürerek, itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar vekili, davalılar tarafından yasal süresi içinde mirasın reddedinin talep edildiğini ve taleplerinin mahkemelerce kabul edilerek mirasın reddine karar verildiğini ve bu kararların kesinleştiğini dolayısıyla davalıların icra takibinda taraf sıfatının kalmadığını belirterek, davanın reddini ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince, davalılar tarafından başlatılan takibe itiraz edildiği, takibin davacı tarafından 30.11.2016 tarihinde başlatıldığı, takibe davalılar tarafından 09.12.2016 tarihinde itiraz edilerek takibin durdurulduğu, itirazın iptali davasının 19.01.2017 tarihinde açıldığı, davalı ... tarafından açılan mirasın reddi davasında, İstanbul Anadolu 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/888 esas, 2017/54 karar ve 02.02.2017 tarihli kararıyla mirasın reddine karar verildiği, diğer mirasçı davalılar ... ve Esmanur Yakar tarafından açılan mirasın reddi davasında, İstanbul Anadolu 20. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/701 esas, 2017/95 karar ve 21.09.2017 tarihli kararıyla mirasın reddine karar verildiği, dolayısıyla davalıların borçtan sorumlu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davalıların TMK’nın 606. maddesindeki üç aylık süre içinde mirası reddettiklerine ilişkin sözlü veya yazılı beyanda bulundukları, bu sebeple davalı borçluların kredi kefili olan ..."ın mirasının aktif ve pasifinden sorumlu olmayacaklarının anlaşıldığı, davacının, davayı açarken, davalının mirası reddettiğini bilerek bu davayı açtığı, davanın açıldığı an itibariyle redde mahkum olduğu, açıldıktan sonra konusuz kalması söz konusu olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, genel kredi sözleşmesine mirasçılık sıfatından dolayı kefillikten kaynaklanan sorumluluğa ilişkindir. Davaya esas icra takibi 30.11.2016 tarihinde başlatılmış olup, itiraz üzerine 19.01.2017 tarihinde itirazın iptali davası açılmıştır. Davalıların mirasın reddine ilişkin açmış oldukları davalardan biri 21.09.2017 tarihinde, diğeri 02.02.2017 tarihinde karara bağlanmıştır. Bu durumda itirazın iptali dava tarihi itibariyle mirasın reddi olgusunun gerçekleşmediği, dava açıldıktan sonra mirasın reddi davalarının hükme bağlandığı gözetilerek konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulup, yargılama giderlerine de bu çerçevede hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi ’ne gönderilmesine, karardan bir örneğin bilgi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 07.12.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY

    Dava, murisin kefilliği nedeniyle mirasçıları aleyhine başlatılan takibe karşı vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, ilk drece mahkemesince davalıların mirası reddettikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Karara yönelik istinaf başvurusunun ise Bölge Adliye Mahkemesince reddine karar verilmiştir.
    Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Olayda davalı borçluların ortak murislerinin kefil olduğu genel kredi sözleşmesi kapsamındaki borcun ödenmemesi üzerine, davacı alacaklı tarafından mirasçılar aleyhine ilamsız takip başlatılmış, davalı mirasçılar vekili müvekkillerinin mirası reddettiklerini ileri sürüp, mirasın reddi beyanlarına ilişkin mahkeme dosyalarını da belirtmek suretiyle takibe ve borca süresinde itiraz etmesi nedeniyle takip durmuş, sonrada davacı alacaklı tarafından işbu itirazın iptali davası açılmıştır.
    Mirasın reddi TMK m. 605 vd hükümlerinde düzenlenmiştir. Reddin şekline ilişkin m. 609 hükmüne göre, mirasın reddi, mirasçılar tarafından kayıtsız ve şartsız olarak sözlü veya yazılı beyanla sulh mahkemesine yapılır. Sulh hâkimi, ret beyanını bir tutanakla tespit eder. Süresinde yapılan ret beyanı, mirasın açıldığı yer sulh hukuk mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve talep edilmesi halinde reddeden mirasçıya belge verilir. Bu hükümden anlaşıldığı üzere, ret beyanının tutanakla tespit edilmesi koşuluyla süresi içinde yapılan ret beyanı sulh hakimine ulaştığı andan itibaren sonuç doğurur ve dolayısıyla mirasçının bu sıfatı murisin ölümü anından geçerli olmak üzere ortadan kalkar. Bu beyanın sulh mahkemesince özel kütüğe tescil edilmesi yönünden verilecek karar, kurucu değil, bildirici etkiye sahiptir.
    Bu açıklamadan sonra somut olaya bakıldığında, davalı borçlu mirasçılar süresi içinde sulh hakimine yazılı olarak müracaat etmişlerdir. Dilekçeleri alan sulh hakimlerinin, mirasçıların beyanlarını hukuki ve fiili bir engel bulunmadıkça dilekçelerin verildiği gün TMK m. 609 hükmüne uygun olarak durumu tutanakla tespit etmeleri mümkünken duruşma günü vermişlerdir. Ancak duruşma günü verilmesi mirasın reddi beyanlarının hukuki sonuç doğurmalarını geciktirmeyeceğinden, söz konusu mirasın reddi beyanları sulh hakimlerine ulaşmakla sonuçlarını doğurmuş olmaktadır.
    Bu durumda, henüz itirazın iptali davası açılmadan önce davalı borçluların mirası ret beyanları hukuki sonuçlarını doğurmuş olup, murisin ölümü tarihi itibariyle davalıların mirasçılık sıfatları da sona ermiş olduğumdan Kararın onanması gerektiği görüşünde olmam nedeniyle bozma yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.

    Hemen Ara