Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/4075 Esas 2021/4217 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/4075
Karar No: 2021/4217
Karar Tarihi: 22.06.2021

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/4075 Esas 2021/4217 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2019/4075 E.  ,  2021/4217 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 31/10/2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil; birleştirilen davada 21/11/2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil ya da tazminat talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan muhakeme sonunda; asıl ve birleştirilen davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/03/2019 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı- birleştirilen davada davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 22/06/2021 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı- birleştirilen davada davacı vekili Av. ... karşı taraf davacı- birleştirilen davada davalı vekili ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    KA R A R
    Asıl dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil; birleştirilen dava, TMK’nın 724. maddesine dayalı tapu iptali tescil istemine ilişkindir.
    Davacı-birleştirilen davada davalı vekili, dedesi...n"in 16.11.2003 tarihinde ölümü ile mirasçıları ..., ..., ... ve ..."a intikal eden 6200 m2 yüzölçümlü 696 parsel sayılı taşınmazı 02.05.2011 tarihinde mirasçılardan satın almak suretiyle kayden malik olduğunu, taşınmazın yaklaşık 150 m2"lik kısmına davalının ev ve ağıl yapmak suretiyle tecavüz ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ile söz konusu yapıların yıkılmasını, ayrıca 02.05.2011 tarihinden itibaren aylık 300,00 TL"den toplam 1.500,00 TL ecrimisilin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı-birleştirilen davada davacı vekili, dava konusu taşınmazın ifraz öncesi 11.200 m2 yüzölçümlü ve 343 parsel olarak davacının dedesi ... adına kayıtlı olduğunu, müvekkilinin bu parselin 1.200 m2"lik kısmını muris ...den köy muhtarlığı nezdinde düzenlenen 26.11.1993 tarihli harici satış senedi ile 50.000.000 TL bedel karşılığında satın aldığını ve yapılaştığını, taşınmazı uzun yıllardır bu şekilde nizasız olarak kullandığını belirterek asıl davanın reddini savunmuş; birleştirilen davada harici satış senedine dayalı olarak dava konusu taşınmazın 1.200 m2"lik kısmının tapu iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde bu yapıların bedeli de gözetilmek suretiyle 60.000,00 TL"nin davalılardan tahsilini istemiştir.
    Birleştirilen davada davalılar ..., ..., ..., ... ve ..., davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, asıl davanın reddine; birleştirilen davanın kabulü ile dava konusu 696 parsel sayılı taşınmazın tapusunun 1.200 m2"lik kısmının iptali ile davacı ... adına tesciline karar verilmiş, hükmün, davacı-birleştirilen davada davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 04.07.2017 tarihli 2015/18801 Esas- 2017/5642 Karar sayılı ilamı ile"...Somut olaya gelince, birleştirilen dava, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle TMK"nın 724. maddesine dayalı olarak temliken tescil istemine ilişkin olduğundan mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken temliken tescil şartlarının oluşup oluşmadığı hususu değerlendirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak asıl davanın kısmen kabulü ile, davacı-birleşen dava davalısı ..."e ait 696 Parsel sayılı taşınmazda, bilirkişiler ... .., .... ve... tarafından hazırlanan 22/11/2018 tarihli raporda 3. Sayfada mavi çizfi ile gösterilen 1.200,00 m²"lik alanda davalı- birleşen dava davacısı ..."ın taşınmaza yönelik gerçekleştirdiği el atmasının önlenmesine, el atılan taşınmaz bölümünde bulunan yapıların kal"ine, davacı-birleşen dava davalısı ..."in ecrimisil talebinin reddine, Birleştirilen davada, davacının tapu iptal ve tescil istemli davasının reddine, davalılar aleyhine terditli açılan alacak davasının kısmen kabulü ile, 11.100,00 tl alacağın dava tarihi olan 21/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte birleşen dava davalılarından tahsili ile davacı ..."a ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,karar verilmiştir.
    Hükmü davalı birleştirilen dosya davacı vekili temyiz etmiştir.
    Bilindiği üzere, harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. 10.07.1940 tarihli ve 1939/2 Esas, 1940/77 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına göre “Haricen yapılan (tapu memuru huzurunda yapılmayan) taşınmaz mal satışından dönüldüğünde, satış bedelini geri vermeyen taraf, parası geri verilinceye kadar yararlandığı ürünleri ödemek ve ecrimisil vermekle yükümlü değildir.” Şu halde Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına göre geçersiz sözleşmelerde, akdin geçersizliği sebebiyle her iki taraf verdiğini geri alabilir.
    Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi, denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı gözardı edilmemelidir.
    Somut olayda, birleştirilen davada davacı, iptal ve tescile ilişkin isteğinin kabul edilmemesi halinde alacak talebinde bulunmuştur. Dava konusu taşınmaz 26.02.1971 tarihinde ... adına tapulama sonucu tescil edilmiştir. Birleştirlen davada davacı ise 26.11.1993 tarihinde köy senedi ile dava konusu taşınmazın 1.200 m2 tekabül eden kısmını asıl davada davacı- birleştirilen davada davalı ..."in dedesi ..."den satın almıştır. 26.11.1993 tarihli köy senedi TMK"nun 706, TBK"nun 237. (BK."nun 213), Tapu Kanununun 26. ve Noterlik Kanununun 60. maddeleri uyarınca hukuken geçersiz olup mülkiyeti nakil borcu doğurmayacağından, taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre karşılıklı olarak verdiklerini geri isteyebileceklerden, mahkemece birleştirilen davada tapu iptal ve tescil davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, arzın bedelinin tazmini talebi yönünden yapılması gereken 26.11.1993 tarihli köy senedinde yazılı satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi göz önünde tutularak ödeme tarihinden itibaren çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, döviz kurları, altın, memur maaşı ve işçi ücretlerindeki artışlar ve bunun gibi diğer verilerin ortalamaları alınmak suretiyle satış parasının dava tarihinde ulaşacağı alım gücünün belirlemeye çalışmak ve belirlenen bu bedelin ... mirasçıları olan birleştirilen dosya davalılarından tahsiline karar vermek olmalıdır.
    Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan yapılar yönünden ise; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 723. maddesi uyarınca ödenecek olan tazminatın tutarı malzeme malikinin iyiniyetli olup olmamasına göre değişir. Üzerine inşaat yaptığı arazinin kendisine ait olmadığını bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen kişi kural olarak iyiniyetlidir. Bunun gibi inşaatı arazi sahibinin açık veya örtülü muvafakatı ile yapan malzeme sahibi de iyiniyetli sayılır. Buna karşılık, üzerinde inşaat yaptığı arazinin kendisine ait olmadığını bilen veya bilmesi gereken kişi kötüniyetlidir. Malzeme maliki iyiniyetli ise malzeme sahibine muhik bir tazminat ödenmelidir. Muhik tazminatın tespit ve takdiri hakime ait bir görevdir. Olayın özelliğine göre malzemenin dava tarihindeki değeri gözetilerek takdir edilir. Malzeme sahibi kötüniyetli ise arsa sahibi malzemenin kendisi yönünden taşıdığı en az değeri öder. Bu değer inşaat nedeniyle taşınmazda meydana gelen objektif değer artışı oranı olmayacağından burada da olayın özelliğine göre hakimin geniş takdir yetkisi bulunmaktadır (TMK.m.4).
    Birleştirilen davada davacı- asıl davada davalı 26.11.1993 tarihinde köy senedi ile dava konusu taşınmazın 1.200 m2 tekabül eden kısmını asıl davada davacı- birleştirilen davada davalı ..."in dedesi ..."den satın almış ve dava tarihine kadar kullanmış olduğu dikkate alındığında, temliken tescil şartları oluşmamış ise de ödenmesine hükmedilen tazminatın asgari levazımın bedeli yerine muhik tazminat bedeli olması gerekir. Bu durumda mahkemece birleştirilen davada talep ile bağlı kalınarak dava konusu taşınmazın üzerinde bulunan yapılar ile ilgili muhik tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 3.050,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacı- birleştirilen davada davalıdan alınarak davalı- birleştirilen dosyada davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.




    Hemen Ara