Esas No: 2014/82
Karar No: 2015/335
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/82 Esas 2015/335 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme, sanık hakkında mala zarar verme suçundan verilen beraat kararının Yargıtay tarafından bozulmasına karar verdi. Ancak yerel mahkeme, Yargıtay'ın bozma kararına rağmen sanığın beyanı alınmadan direnme kararı verdi. Bu durum savunma hakkının sınırlanmasına neden olduğu için isabetsizlik teşkil eder. Ayrıca direnme gerekçeleri belirtilmediği ve bozma kararına uyulmadığı için hüküm bozuldu. 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereği, hükmün bozulması halinde sanığın beyanı alınmalıdır. Ayrıca, mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Kanun maddelerine göre, savunma hakkının sınırlanması ve yeterli gerekçe gösterilmeden hüküm verilmesi, isabetsizlik olarak kabul edilir. Kanun maddeleri: 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi, 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesi, 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri, 326/2. maddesi ve 326/3. maddesi.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :.... Asliye Ceza
Mala zarar verme suçundan sanık ..."un beraatine ilişkin,.... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;
"19.02.2008 tarihli görgü ve tespit tutanağı, tanık beyanı ile tüm dosya kapsamına göre sanığın, kiralamış olduğu işyerinin tahliyesine karar verildikten sonra infaz aşamasında kapı ve pencerelerini söktürüp, duvarlarını kırdırmak suretiyle üzerine atılı mala zarar verme suçunu işlediğinin anlaşılması karşısında, mahkumiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
.... Asliye Ceza Mahkemesi ise ... gün ve ... sayı ile;
“...Mülkiyeti katılanlara ait işyerinin ... Gıda San. A.Ş"ye kiralandığı, kiracının sözleşmeye aykırı şekilde kiralananı sanıklardan ..."na devrettiği iddiası ile .... Sulh Hukuk Mahkemesinde tahliye davası açıldığı, fuzuli işgal nedeni ile dava sonunda tahliye kararı verildiği, kararın Adana 9. İcra Müdürlüğü tarafından infazına geçildiği, 22.02.2008 tarihinde tutanakla işyerinin boş olarak alacaklıya teslim edildiği, suç tarihinin ise 19.02.2008 saat 11.30 olduğu, bu tarihte halen işyerinin katılanlara teslim edilmediği, sözleşmenin devam ettiği, bu tarihte yapılan sözleşmeye aykırılıkların hukuki ihtilaf konusunu oluşturduğu..." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan ... vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.02.2014 gün ve 266853 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı mala zarar verme suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği ve direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe taşıyıp taşımadığı hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, aleyhe bozmadan sonra yapılan yargılamada, duruşma gün ve saatini bildirir sanık adına çıkarılan davetiyenin bila tebliğ iade edildiği, ancak mahkemece herhangi bir araştırma ve yeni tebligat yapılmadan sanığın yokluğunda, aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK"nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın vazgeçilmez ve en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK"nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönünde bulunmaktadır.
Öte yandan, Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorunlara ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanığın beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.
Diğer taraftan incelenen dosyada; yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma kararına karşı ilk hükümde direnilirken, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ilk hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, direnme nedenleri gösterilmemiş, bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmayarak, bozulan kararın “gerekçe ve deliller” bölümünün aynen ve yeniden yazılmasıyla yetinilmiştir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması, bozma kararına hangi nedenlerle uyulmadığı belirtilmeden ve direnme gerekçeleri gösterilmeden bozulan kararın "gerekçe ve deliller” bölümünün aynen tekrarı ile yetinilmesi isabetsizliklerinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmedir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-.... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması ile bozma kararına hangi nedenlerle uyulmadığı belirtilmeden ve direnme gerekçeleri gösterilmeden bozulan kararın "gerekçe ve deliller” bölümünün aynen tekrarı ile yetinilmesi isabetsizliklerinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.10.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.