Esas No: 2015/4099
Karar No: 2015/5486
Karar Tarihi: 21.10.2015
Dolandırıcılık - Yargıtay 23. Ceza Dairesi 2015/4099 Esas 2015/5486 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Şikayetçiye ait işyerine müşteri gibi gelen sanığın cebinden para çıkarıyor gibi yapıp şikayetçiye 50 TL bozar mısın diye sorduğu, şikayetçinin sanığa 3 adet 10 TL, 4 adet 5 TL"lik banknotları vermesine rağmen sanığın bozulmasını istediği 50 TL parayı şikayetçiye vermeden işyerinden ayrılmaya çalıştığı sırada kolluk ekipleri tarafından yakalandığı, bu şekilde sanığın dolandırıcılığa teşebbüs suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; sanık, tanık ve şikayetçi beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, mahkemenin mahkumiyet kararına ilişkin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 18/06/2013 tarih ve 2012/15-1351 Esas ve 2013/328 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, kanun koyucu, cezanın kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime somut olayın özellikleri ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini de göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Ancak, hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, bu düzenlemelere uygun olarak; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik ile dosya içeriğine yansıyan bilgi ve belgelerin isabetli biçimde değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır. Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; 5237 sayılı TCK"nın 61. maddesinde sayılan cezanın bireyselleştirilmesindeki ölçütler somutlaştırılmadan ve bu kriterler esas alınmadan, haksız menfaat miktarının 50 TL olduğu olayda, özellikle elde edilen yararın miktarı da dikkate alınarak, hak ve nesafet kuralları ile orantılılık ilkesine uygun bir şekilde bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden sanık hakkında, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve adli para cezasını gerektiren dolandırıcılık suçundan, temel hapis cezası 5 yıl olarak belirlenerek alt sınırdan çok fazla uzaklaşılmak suretiyle hüküm kurulması,
2-Dolandırıcılık suçlarında teşebbüsün oluşabilmesi için hırsızlık suçlarından farklı olarak kesintisiz takip şartının aranmaması ve menfaat temininin gerçekleşip gerçekleşmediğinin önemli olması karşısında, şikayetçinin sanığa parayı verdikten sonra, sanığın parayı cebine koyup şikayetçinin diğer müşterilerle ilgilenmesinden yararlanarak işyerinden ayrılmaya çalışmış olması ve şikayetçinin parayı istemesi üzerine parayı aldığını inkar etmesi şeklinde gerçekleşen somut olayda, sanığın menfaati temin etmiş olması nedeniyle sanık hakkında tamamlanmış dolandırıcılık suçundan ceza verilmesi yerine, teşebbüs hükümlerinin uygulanması,
3- Kabule göre de;
a-Teşebbüsle ilgili uygulama maddesi olan TCK"nın 35. maddesinin hükümde gösterilmemesi ve belirlenen tam gün sayısının adli para cezasına çevrilmesi sırasında uygulama maddesi olarak TCK"nın 52/2 maddesi yerine 50/1. maddesinin yazılması,
b-Sanık hakkında hapis cezasının kanuni sonucu olarak TCK"nın 53/1. maddesi uyarınca belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMK"nın 326/son hükmü uyarınca ceza miktarı yönünden kazanılmış hakların saklı tutulmasına 21/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.