11. Hukuk Dairesi 2019/1964 E. , 2020/5690 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce bozmaya uyularak verilen 23.10.2018 tarih ve 2016/649-2018/812 sayılı kararın Yargıtay"ca İncelenmesinin davalı vekili tarafından duruşmalı, davacı vekili tarafından duruşmasız olarak istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 01.12.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirket ortağı olan müvekkilinin davalı şirketi temsil etmek üzere yetkilendirildiğini, ancak müvekkilinin katılmadığı 30.06.2011 tarihli genel kurulda alınan kararla şirket müdürlüğünden azledildiğini, bunun üzerine müvekkilinin ortaklıktan çıkmaya izin ile ayrılma payı ve kâr payı taleplerinin içeren Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi"nde 2011/499 E. sayılı davayı açtığını, mahkemece ortaklıktan çıkmaya izin verilip 2009, 2010 ve 2011 yılı 7. ayının 25"ine kadar olan döneme ilişkin kar paylarının ödenmesine karar verildiğini ileri sürerek, 2011 yılından bakiye ve 2012-2013 yılı kâr payı alacaklarından şimdilik 20.000,00 TL"nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından açılan ortaklıktan çıkmaya izin ve kâr payı ile ayrılma payına ilişkin Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen kararın taraf vekillerince temyiz edilmeksizin 11.03.2014 tarihinde kesinleştiğini, bu davada davacının ıslahla dava tarihinden sonrasına ilişkin talepte bulunduğunu, ancak mahkeme tarafından dava tarihi olan 25.07.2011 tarihinden sonraya ilişkin kâr payı alacağı talebinin reddedildiğini, bu kararın kesin hüküm oluşturduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, birbirini teyit eden 2. ve 3. bilirkişi heyeti raporları esas alınarak karar verildiği, bu raporlarda hesaplanan toplam 545.123,35 TL kar payından Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/499 E. sayılı dosyasıyla hüküm altına alınan ve davacıya ödenen 248.436,26 TL çıkarıldığında bakiye 296,687,09 TL"nin kaldığı ve bu esas alınarak taleple de bağlı kalınarak 278.518,88 TL üzerinden karar verildiği ancak, raporlarda Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/499 E. sayılı dosyası ile ödenmesine karar verilen miktara ayrıca karar tarihine kadarki faiz de hesaplanarak bulunan 100.232,12 TL"nin mahsup edildiği sehven bu hususun görülmediği, aslında bu durumda hüküm altına alınması gereken toplam miktarın 196.454,97 TL olması gerekirken sehven 278.518,88 olarak karar
verilidği gerekçesiye, dava ve ıslah dilekçesinin kabulüne 20.000,00 TL"nin temerrüt tarihi olan 11.03.2014, 258,518,88 TL"nin ıslah tarihi olan 26.06.2018 tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava, kâr payı alacağının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda mahkemece, gerekçede “ ...545.123,35 TL kar payından 8. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/499 E. sayılı dosyasıyla hüküm altına alınan ve davacıya ödenen 248.436,26 TL çıkarıldığında bakiye 296.687,09 TL’nin kaldığı ve bu esas alınarak taleple de bağlı kalınarak mahkememizce 278.518,88 TL üzerinden karar verildiği, ancak raporlarda 8. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/499 E. sayılı dosyası ile ödenmesine karar verilen miktara ayrıca karar tarihine kadarki faiz de hesaplanarak bulunan 100.232,12 TL"nin mahsup edildiği, mahkememizce sehven bu husus görülmediği, aslında bu durumda hüküm altına alınması gereken toplam miktarın 196.454,97 TL olması gerekirken sehven 278.518,88 TL olarak karar verildiği’’ belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında ‘’Davacının dava ve ıslah dilekçesinin kabulüne 20.000,00 TL"nin temerrüt tarihi olan 11.03.2014 tarihinden itibaren 258.518,88 TL"nin ıslah tarihi olan 26.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine’’ ifadesine yer verilmek suretiyle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratır şekilde karar verilmesi doğru olmamış, taraf vekillerinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın taraflar yararına bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın taraflar yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin herbir taraftan alınarak yekdiğerine verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 03.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.